Arama

Popüler aramalar

‘’Bu ruhla mı?‘’

Trabzonspor adına estetiği olan, rakibi oyundan düşürecek ilk top, 66. dakikada Sayed tarafından atıldı. 3 kişinin arasından Ferhat sıyrıldı, kötü vurdu. O ana kadar Yattara’sız oyunda hücum bölgesine ilk top da 53. dakikada Adnan tarafından taşındı, Umut ıska geçti.
Bu Trabzonspor’un küme düşme tehlikesi yok. Şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi, UEFA, Türkiye Kupası’nı geçtik, İnter Toto şansı: Sıfır. Dolayısıyla böyle bir takımın kaliteli bir futbol sergilemesini engelleyecek stres de söz konusu değil. Nedir o zaman dünkü Ankaraspor karşısında o formayı rezil edercesine sergilenen futbolun nedeni?
Buna uzmanlar “ruhsuzluk” diyorlar. Kimse kusura bakmasın, “milyon YTL” miktarında tek haneli olanının artık işe yaramadığı bu piyasada, “halı saha” hırsını dahi sahaya yansıtamayanlar, kendi durumlarını gözden geçirecekler. Bu maçın tekrarını izleyecekler, giydikleri Trabzonspor formasını ne kadar hak ettiklerini düşünecekler ve “hadlerini” bilecekler. Gelecek sezon için bu formayı hak edip etmediklerine önce kendileri karar verecekler.
Tabi bu kadroyu oluşturup da köşelerine çekilenlerse elbette vicdanlarında bunun muhasebesini yapacaklar.
Söyler misiniz; biri rakibin golünün asistini yapan, diğeri ayağındaki topu kaptırıp kalesinde pozisyon üreterek kart gören, orta alanda her topu kaybeden futbolcuları, Tita’nın oyuncağı olanları, iki top yapamayanları, bulamamaktan yakındıkları şans ellerine geçtiğinde dökülenleriyle bu takımın taraftarı sezonu nasıl tamamlayacak? Daha 6 maç var ve onlara son söz olarak “sabırlar” diliyoruz.
Sabır dilediğimiz taraftar gibi, Yanal’la devamın doğru olduğunu düşünenleriz ama şu futbolu ve tercihlerini görünce de, “acaba” demekten kendimizi alamadığımızı bu yazıya not düşmek istiyoruz.
Ankaraspor’a gelince; güle oynaya bir maç kazandılar, kendilerini hiç sıkmadılar, sıkmalarına gerek kalmadı, zira rakipleriyle arada hafife alınmayacak kadar güç farkı vardı. Küme düşme yarışında ilerleyen haftalarda enerjileri kendilerine çok gerekecek çünkü...

30 Mart 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlgililerin dikkatine‘’

“Yıl 1979, Erzurum’da doğdum. Memur çocuğu olduğum için babamın tayini Erzurum’un 4 bin nüfuslu bir ilçesine çıktı, bir ay elektrikleri olmayan, 9 ay kar-kış fırtına ve daha bir sürü şey. Ama bir gece 15 kişilik bir grubun elinde bir bayrak gördüm, bordo mavi ve ‘Şampiyon, Şampiyon’ diye bağırıyorlardı. Babam da, Trabzonspor’un şampiyon olduğunu söyledi ve gururla anlattı Trabzon’u bana. İşte o an bu tutku başladı, Trabzonspor sevdalısı oldum.
Yıllar geçti, hüsranlar, hayal kırıkları ve gelmeyen şampiyonluk. Şimdi yaş 29, saçlarım ağardı, evlendim. Acılarını yaşadım hayatın, hayal kırıklıklarını. Yaşayamadığım bir şey kaldı, o da; şampiyonluk.
Bilseydim 23 yıl önceki şampiyonluk son olacakmış, bilseydim o çığlıklara ve haykırışlara bir daha şahitlik edemeyeceğimi, emin olun ki o gün; o -40 derecede çırılçıplak çıkar dışarı, o bayrağın bir ucundan da ben tutar, deliler gibi bağırır, doya doya yaşardım o anı...
İçim acıyor, o çocukluğumun en büyük aşkı, şimdi ızdırabım oldu. Artık daha da yaşlanıyorum ve belki bir 20 yıl sonra daha göremeyeceğim bu mutluluğu...
İddia ediyorum ki, kimse sevemez benim sevdiğim kadar bu kulübü, şimdi kızıyorum, halkıma, şehrime, başkanıma, yönetimime ve size.
Kızıyorum halkıma; o büyülü, o ayak basıldığı an ayakta durmanın imkânsızlaştığı, cehennem diye tabir edilen Avni Aker’in halini gördükçe... Kızıyorum şehrime; sahip çıkmadığı için gözünün nuruna, değerlerine... Kızıyorum başkanlarıma; kurumsallaşmanın ve markalaşmanın futbolda bile gerekliliğini daha kavramayan ve kulübe halen daha düzenli bir gelir sağlayacak kaynaklar üretmeden yoksun oldukları için ve en azından bir stat bile inşa edip, bunu çözemedikleri için... Kızıyorum size; daha çok eleştirmediğiniz için... Kızıyorum kendime; bu maili daha önce yazmadığım için.- Erkan Kesat”
Geleceğin Trabzon’unu yaratma çabasındakiler dikkatine sunulur.

28 Mart 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zor goller!‘’

Pozisyon üretemese de, ilk yarının daha çok topa sahip olanı ve top yapanı Trabzonspor’du. Özellikle teknik kapasiteleri yüksek Yattara ve Barış, yeteneklerini iyi kullanıp, topun üçüncü bölgeye kolay geçmesini sağladılar. Sorun yine burada başlıyor: Umut, sağı - solu, ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu. Dolayısıyla toplar bu bölgede rakip tarafından kolaylıkla sahiplenilip, böylece adeta karşı atak hazırlığına katkıda bulunulmuş oluyor.
Yeni savunma kurgusuyla Jabi’nin sağ kanattan kurtardığı Tayfun-Çağdaş ikilisi, günündeki Mustafa Keçeli’yle, ilk yarıda tam bir uyumla oynadı. Göbekte Hüseyin’in çalışkanlığı, Ayman’ın çabaları önceki maçlara oranla yüksekti. Geri kalıyor Sayed Moawad. Mısırlı oyuncu bu kez gerçek yerinde oynadı. Arkasında Mustafa Keçeli vardı ve rahattı. Buna karşın Afrika Kupası’ndaki performansından uzak gözüktü.
Bu Trabzonspor, daha maçın başında, Ali Turan’ın hatalı geri pasını yakalayan Umut’un, biz ve İvankov dahil herkesin topu sürmesini beklediği pozisyondaki sağ dış vuruşuyla öne geçti. Dedik ya; Umut’un sağı-solu belli olmuyor diye, mahcup etmedi bizi.
Kayserispor, pozisyon bulamadığı ilk yarının aksine 2. yarıya daha derli toplu başladı. Attığı gole kadar Trabzonspor’u çok bunalttı. Tolga’nın boşa çıkıp, Tayfun’un çizgiden çıkardığı top, golün habercisiydi adeta ve ilginçtir, o gol İglesias’tan, günün iyi isimlerinden Mustafa Keçeli’ye talihsizlik yaratarak geldi.
Eşitlik golü geldiğinde Yattara ve Barış oyundan düşmüş, Trabzonspor’un hücum etkinlikleri azalmıştı. Tam bir beraberlik maçı gibi giderken her şey, ne yaptığını iyi bilen Yattara ile ne zaman ne yapacağı belli olmayan Umut yeniden sahneye çıkınca değişti. Yattara 30 metreye öyle bir top attı, Ergin Keleş, öyle bir ters koşu yapıp rakip savunmanın dengesini bozdu, Ali Turan öyle bir ıska geçti, Umut öyle bir vuruş yaptı ki; bu ancak gol olurdu, oldu. Uzatmayla kalan 4 dakika heyecan kasırgası şeklinde geçti. Zor (!) gollerin sığdırıldığı diğer 89 dakikaya bedeldi yani...

24 Mart 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Barış'ın şansı‘’

Trabzonspor’un genç yeteneği Barış Memiş, yerli-yabancı yüzlerce meslektaşının sandalyelerine talip olduğu ‘Kurtlar Sofrası’na ilk adımını, çok az futbolcuya doğabilecek büyük bir şansla attı. Bu şans, belki de 15 yıl sürecek futbol yaşamına büyük ölçüde ışık tutacak, değerlendirebildiği takdirde Türk Futbol Piyasası’nda sayısı çok fazla olmayan meslektaşları gibi şöhret ve para sahibi olacak.
Günümüz futbol sektöründe her zaman hak eden hak ettiği yere gelemiyor. Bir çok yetenek, arkasında güç yoksa ayakta duramıyor, eş-dost ve maalesef son dönemde din faktörü, tarikat ilişkileri belirleyici unsur oluyor.
Barış, tam Trabzonspor formasını giymeye başladığı günlerde Gökdeniz olayı yaşandı. Gökdeniz de kendisi gibi Trabzonspor alt yapısından çıktı. Çok fırtınalı bir yaşamı oldu. Buna karşın direndi, çalıştı ve amacına ulaştı. Futbolumuzun az sayıdaki yurt dışı temsilcilerinden biri, üstelik rekor ücretle oldu.
Şans 1: Barış Memiş, Gökdeniz Karadeniz’in futbolunu, çalışkanlığını ve direncini örnek alacak. Yaşadığı ve tümüyle kendi neden olduğu, bedelini de ağır ödediği şanssız olayları Barış’a ders, yanlış yönlendirmelere hazırlıklı olmuş olacak.
Barış, Beşiktaş maçında hak etmediği bir kart gördü. Camiası, PFDK’nın ‘ret’ yanıtına karşın arkasında durdu ve yanlış Tahkim’den döndü.
Kulüp Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu, Tahkim’in kararını değerlendirirken, “Kulüp olarak bu konudaki ısrarlı girişimlerimizle kimseye karşı mücadele etmeyi amaçlamadık. Sadece bariz bir haksızlığın ortadan kalkmasını hedefliyorduk. Barış gibi profesyonelliğe adımını yeni atan oyunculara, haksızlıklara uğradıklarında sahipsiz olmadıklarının hissettirilmesini istedik. Tahkim Kurulu’nun kararı elbette genç sporcularımızın adalet duygusu etrafında gelişimlerine ciddi katkı yapacaktır” dedi.
Şans 2: Barış, futbol yaşantısında doğruyu tercih ettiği ve haklı olduğu sürece camiasının desteğini alacak.
Barış’a düşen; bunları değerlendirmektir.

23 Mart 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Görüntü netleşsin‘’

1 Hoca konusunda gelişmeler yaşandığı aşikar. Durum netleşmeden transfer çalışmaları doğru mu
Yarışmacı kimliği bulunan kulüp yöneticileri, ciddi hataları transferde yapar. Günümüz piyasasında transfer ücretleri büyük olduğundan, hatalar, yönetimlerin kaderlerini, dedikodular ve suiistimallerle olumsuz etkiler, başarı sağlananlar ömrünü uzatır. Dolayısıyla transfer sadece yönetimlerin direkt yapabileceği iş olmadığı gibi tek başına teknik kadrolara da bırakılmayacak kadar önemlidir. Trabzonspor’da şu günlerde bilindiği kadarıyla yönetimle teknik kadro bu anlamda en azından birbirine tezat bir çalışma yok. Yönetimin önümüzdeki sezon takımı çalıştırmada önceliğinin mevcut kadro olması transfer çalışmalarına ciddiyet kazandırıyor. İzlenen ya da temas kurulan oyuncular konusunda yönetim-teknik kadro uyumu sağlanmış, en azından kamuoyuna böyle yansıtılıyor. Eğer tersi bir durum söz konusuysa kokusu çıkar zaten.

2 Yanal ile devam ya da tamam kararında takımın bu süreçteki performansına bakılması mantıklı mı
Yanal ile “tamam ya da devam” kararının çabuk verilmesi ve bunun kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor. Aksi takdirde bu durum teknik kadronun performansını olumsuz etkiler, yönetimin yıpranmasına neden olur. Bu iş profesyonel bir iştir. Mevcut teknik kadroyla devam edilmeme kararı bile sezon sonuna kadarki süreçte bir olumsuzluğa neden olmamalıdır. Ama kulüp çevrelerinden sızdığı kadarıyla prensip olarak Yanal ile devam edilme olasılığı hiç de az değil.

3 Sözleşmesi bitenler, forma bekleyen gençler var. Trabzon’un maddi-manevi geleceği nasıl rahatlatılır
Yönetim ve teknik kadro mevcut kadroyu çok ciddi biçimde revize etme kararı almış. Bizce de yarışmacı bir takımın kadrosunda yer alamayacak çok oyuncu var. Bazıları hak ettiklerinin üzerinde ücret alıyor. Geçen dönem kulüp olanakları futbolcularla ilişkilerde de har vurup harman savulmuş. Üstelik burada dillendirmeye dahi yakıştıramayacağımız söylentiler çıkmış. Özellikle gençler konusunda dikkatli seçimler yapılıp, yetersizlikleri ya da verimlilik-maliyet dengesizliği söz konusu olanlar ayıklanarak yola devam edilmelidir. Kalanlara 3-4 üst düzey, 5-6 da alternatif isim katkısı sağlanırsa, yarışmacı kimlik yeniden kazanılabilir.

4 Kötü sonuçlarla dolu sezonun kalan bölümünde bir takımın taraftarı nasıl havaya sokulabilir
Trabzonspor taraftarı artık biliyor ki sezon bu kadroyla tamamlanacak. Bunun için tribünleri motive edici ekstra bir önlem almanın olanağı yok. Dolayısıyla önümüzdeki sezona yönelik çalışmalarla tribünlere umut verici mesajlar iletilirse yeniden havaya sokmak mümkün olabilir. Ama belirsizlik küsmeleri artırır, ilgisizliği de tetikler.

22 Mart 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gücün hukuku (mu?)‘’

Olay malum: Bülent Yıldırım, Beşiktaş-Trabzon maçında, orta alanda Ali Tandoğan’la girdiği ikili mücadelede yere düşen Barış’a “aldatmaya yönelmek” suçundan ikinci sarıyla kırmızı kartı verdi. Takımlarına verdiği desteği büyük bir hayranlıkla izlediğimiz Beşiktaş tribünlerinin tamamı gibi izleyen herkes kararın yanlışlığında hemfikir oldu.
Yıldırım, Trabzon’daki maçta da benzer hata yapmış, Rüştü’yü atmıştı. -O maçta A.Aker tribünleri benzer tepkiyi vermezdi, zira maç seyircisiz oynanıyordu. Bunun Beşiktaş tribünleri için bir artı olduğunun altını çizelim.-
Beşiktaş’ın itirazını haklı gören dönemin PFDK’sı, Rüştü’nün cezasını kaldırdı. Şimdiki PFDK, benzer itirazı, hukuksal gerekçesi bir yana, kamuoyuna yansıdığına göre, “Bu iş geçmişte suistimal edildi, olur olmaz cezalar kaldırıldı. Durum, hakemin saha içindeki otoritesini zedeler boyutlara geldiği için” reddetti.
Bu mantık şimdikiler gibi tümü hukukçu olan bir önceki PFDK üyelerini töhmet altında bırakır. Oysaki FİFA Sirküleri’nde; “Hakeminin disiplin uygulamasıyla ilgili verdiği yanlış kararlar, müsabakadan sonra kanıtlarla ortaya konursa ve bu futbol kamuoyu tarafından da destek görürse, federasyonların disiplin kurulları cezayı kaldırır” deniyor. Suistimal imasına muhatap olan o kurul, kendilerinden önceki kurulun, Galatasaraylı Kerem’le ilgili doğru ve benzer kararını Rüştü için, bu maddeye dayanarak verdi.
Hepsini geçtik, Barış 17 yaşında, milli, genç bir yıldız adayı. Maddi-manevi kaybı bir yana, bu kararla kamuoyu önünde aldatmaya yönelebilen kişilik yapısı ile tanıtılması sonucu yaratılmış olmayacak mı? Hakemin otoritesi tamam ama bu çocuk ne olacak? Bu ülkede artık, “hukukun gücü mü-gücün hukuku mu?” ikilemine son vermeliyiz. Gücü olanın suç işleme özgürlüğü yoktur. Zengin de, fakir de, güçlü de güçsüz de kanun önünde eşittir, yasalar herhangi birine farklı uygulanmaz. Beşiktaşlı Rüştü, Trabzonsporlu Barış fark etmez. Adaleti sulandırmayalım lütfen... Bu iş tahkimden dönmeli, doğrusu da budur.

20 Mart 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir takım gitti‘’

Petkoviç; Sivasspor’un en önemli kozu. Sakatlıktan çıktığı maçta kaleden kaleye gol attı, tamam tesadüf ama o Petkoviç. Jefferson için gönderildi, Jefferson’ın durumu malum.
Emrah Eren, Rizespor’un kaptanlarından, sağ kanatta hala süpürücü. Eller, Brezilya’nın Internacional ekibinde kiralık oynarken 2006’da FIFA Kıtalararası Kulüpler Kupası’nı kazanmış ve Atletico Madrid ile de UEFA Kupası’nda oynamıştı. Stepanov Porto ile Şampiyonlar Ligi’nde forma giydi. Marcelinho, Bundesliga’da Wolfsburg’un kaptanı, Lee Eul-Yong Seul’un, Gökdeniz ve Fatih Rusya’da ülkemiz futbolunun gururu. Ersen Martin La Liga’da. Szymkowiak’a futbolu bıraktırdılar.
...ve daha niceler...
İlk 11’de oynayacaklarıyla, yedek kalacaklarıyla, 18’e giremeyecekleriyle tam bir takım. 2 yılda öyle bir eritildi ki, bunu ancak Trabzonspor’u yönetenler yapardı.
Gidenler, gelenler, kalanlar, yandaki tabloda.
İkisini (Petkoviç-Lee Eul-Yong) Atay Aktuğ, birini (Gökdeniz) Sadri Şener, diğerlerini Nuri Albayrak gönderdi. Haklı ya da haksız gerekçelerle her neyse ama gönderilenlerin yeri doldurulamadı. Boş kaldı.
Gelenlerle, kalanlarla işte Trabzonspor bu!
Aktuğ, Albayrak’a takım bıraktı. Albayrak Şener’e enkaz. Aktuğ bir Tomas Jun’a kurban, üstelik zamanından bir yıl önce gitti. Albayrak geldi, zararı büyük oldu, buna rağmen her ne hikmetse direndi, iki ay geç gidip tahribatı büyüttü. Gelen gideni çok arattı.
Şener geldi. Alma zamanı değildi. Ancak gönderebilirdi. İşe kaderin cilvesi, göndermeyle (Gökdeniz) başladı. Şimdi gözler Şener’de, dolayısıyla ilk transfer döneminde. Gelen gideni yine aratacak mıydı?
Ama ne olursa olsun, Zülfü Livaneli’nin notalarıyla hayat verdiği eserinde Ahmet Çuhan’ın dizelerindeki gibi ortada bir gerçek vardı; Bu gitmeler gitmek değil... Tahribat!

Petkovic
(Sivasspor)
Emrah
(Rizespor)
Fatih Akyel
(Kasımpaşa)
Stepanov
(Porto)
Lee Eul-Yong
(Seul)
Szymkowiak
(Futbolu bıraktı)
Eller
(A.Madrid)
Marcelinho
(Wolfsburg)
Gökdeniz
(Rubin Kazan)
Ersen
(Recreativo)
Fatih Tekke
(Zenit)

YEDEKLER
Ceyhun Eriş (Konyaspor)
Kiki Musampha (AZ Alkmaar)
Murat Ocak (İstanbul BLD)
Celaleddin Koçak (Manisa)
Tomas Jun (Teplice)
Yusuf Kurtuluş (Konyaspor)
Mehmet Yılmaz (Ankaraspor)

18 Mart 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çocuklara kıymayın!‘’

Aradaki fark öyle böyle değil, ciddi derecede büyük. Beşiktaş kalesinde Rüştü, Trabzonspor’da Tolga. Bir kenar top Nobre, bir serbest vuruş 30 metreden Delgado, yüz yüze Aydın, skor 3-0. Umut 3, Yattara bir kez yüz yüze. Skor aynı. 3 kenar top, değişiklik yok.
Beşiktaş’ın forvetinde Nobre-Holosko. Yedekleri Bobo. Trabzonspor’da, Umut, alternatifi Ergin Keleş. Holosko, Erdinç’i koruma yapıp geçti, Nobre zor pozisyonda vurdu, dakika beş. Umut, 4 defa golle burun buruna, sonuç: Yok.
Beşiktaş’ta Delgado, her top öne. Trabzonspor’da Ferhat, hepsi geriye.
Son günlerin moda deyimiyle “atan-tutan” farkı bir uçurum. Eee... Beşiktaş bu yüzden lider, zor rakibi kolay yeniyor, şampiyonluğa koşuyor. Trabzonspor, taraftarına kahır azabı çektiriyor. Sezonu da böyle tamamlayacak. Al Yattara’yı, genç Barış’ı, koy bakalım gelecek sezonki Trabzonspor’a birini. Çekilecek bu kahır. Gökdeniz’le falan ilişkilendirilir şimdi sonuç. Gökdeniz, Fatih de varken bu takım burada 5 yememiş miydi? Geçiniz, bırakın bağcıyı, üzüm yiyiniz.
Bülent Yıldırım; bizim sınıflandırmamızda tartışmasız “iyi kategorisinde” yer alanlardan. Ama Barış’a gösterdiği kartı 3 dakika sonra Baki’ye çıkaramayınca koptu. Kartlarda çok hata yaptı. Hepsi bir yana genç Barış’a, “dengeleme” adına yazık etti. O çocuk bunu haketmedi. Her neyse niyetiniz; “Çocuklara kıymayın efendiler.”

17 Mart 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI