‘’Hata lükstür!‘’
Bu maçın olası olumsuz skoru, Gökdeniz tartışmalarını yeniden gündeme getirecektir. Masum ‘keşke olsaydı!’ serzenişleri, özellikle ‘timsah gözyaşı dökücülerin’ ciddi malzemesi olacaktır. Bu nedenle şu noktanın altını özellikle çizelim: İyi bir Gökdeniz, Trabzonspor için önemli bir oyuncudur. Bu maçta olmaması, ciddi bir kayıptır. Ama tek başına bir takım değildir. Üstelik son dönemde malum olaylar nedeniyle kafası karışıktır ve olası olumsuzluk söz konusuysa bunu tek başına önleme olanağı yoktur.
Gelelim maça: Trabzonspor, Beşiktaş karşısında takım savunmasını rakip alandan başlatmalı. Önde, Umut başta olmak üzere Yattara ve Barış’ın bu yöndeki dirençleri, Trabzonspor’un elde edeceği sonuçta mutlaka etkili olacaktır. Umut’un rakip stoperleri, Yattara ve Barış’ın da kanat savunmacılarını iyi kontrol etmeleri gerek. Orta alanda rakibe oynayacak az alan bırakılması, takımın savunma güvenliği ve de kontrollü hücuma çıkabilmesi adına kesinlikle belirleyici olur. Bu doğrultuda Hüseyin, Serkan ve Ayman’ın dirençleri hem defansın hem de forvetin işini kolaylaştırır. Savunma; Nobre, Holosko ve Bobo gibi fiziksel açıdan güçlü sporculardan kurulu forvet karşısında iyi konsantre ve dayanıklı olmak zorunda. Nobre ile Bobo’nun ceza sahası içindeki fırsatçılıkları ve Holosko’nun boş alan kullanabilme becerisi, adam ve alan paylaşımında hatayı kesinlikle affetmez. Bu nedenle özellikle Erdinç ve Çağdaş’ın rakip golcülerin yüzünü kaleye döndürmeyecek erken baskı becerisini mutlaka göstermeleri gerekiyor. Jefferson ya da geçen haftadan demoralize kaleci Tolga’ya özellikle yan toplarda büyük iş düşüyor.
Trabzonspor’un Beşiktaş karşısında kolay gole gidebilmesi rakibin atak anında bıraktığı boşlukları iyi kullanabilme becerisiyle doğru orantılı. Özellikle Yattara ve Barış’ın bu toplarla hatasız olarak buluşturulması takımın etkinliğini yükseltecektir. Her iki ismin sürat ve adam geçme becerileri Umut’un bitirici noktalardaki maalesef takımı adına kısıtlı kullanabildiği tek vuruş özelliğiyle birleşebilirse, Trabzonspor ancak istediği sonucu alabilir.
‘’Fatih ve Gökdeniz‘’
Şu ya da bu şekilde isimlerinin karıştığı ve şehrin imajını sarstığı o çirkin olay bir yana; ikisi de Trabzon kenti için büyük bir değerdir.
İkisi de son yıllarda Trabzon şehrinin bir ihtilali gerçekleştirdiği Türk futboluna sunduğu tartışmasız birer yıldızdır.
Gönül isterdi ki “Efsane ağabeyleri” gibi onlar da Trabzonspor’da birer şampiyonluk yaşasınlar ama bunun bazen “sahada kazanılmasının mümkün olmaması” nedeniyle, daha farklı hedeflerine ulaşma adına başka denizlere yelken açmak durumunda kaldılar. Açarken de, kaldıkları dönemde futbollarıyla zevk verip heyecan kattıkları limana tarihinin en büyük getirisini sağladılar.
Bu nedenle; iki farklı yönetimin, ikisiyle de ilgili kararını kurumun çıkarları açısından doğru buluyor, “Birininki doğru diğerininki yanlış” gibi “taraflı kolaycılık” ya da yanlışına düşenleri yadırgadığımızı söylemek istiyoruz. Zira Fatih’i gönderen Albayrak yönetiminin bu en doğru kararıydı, hem Fatih hem de Trabzonspor kazandı. Şener ekibinin de, “Yıldız satmayız, yöneticilik gitmek isteyeni tutmaktır” sözüne karşın Gökdeniz’in ısrarlı talebi karşısında elinin kolunun bağlandığını kabul edenlerdeniz.
Bütün bunlar bir yana onlar birer yıldızdılar. Birer yıldız oldukları için talep edildiler. Birer yıldız oldukları için bu kadar para kazandılar, giderken de kazandırdılar.
Başkanın son açıklaması olsa olsa bir dil sürçmesidir. Tanıdığımız o Başkan, uygun bir zamanda bunu mutlaka düzeltecektir.
‘’Büyük zafer!‘’
Bu maçın iki cümlelik özeti şu: Trabzonspor, lig sonuncusuna karşı müthiş bir zafer elde etti. Kasımpaşa’ya yazık oldu. “Gerisi teferruat” ama neyse!
Süper Lig’in en pahalı teknik ekip ve futbolcu kadrosuna sahip takımlarından biri olan Trabzonspor, toplam maliyetleri, bir futbolcusunun yıllık ücretine eşit Kasımpaşaspor karşısında taraftarına “işkence” çektirdi. “Bu güzel havada, nerede bu takıma gönül verenler?” diye düşünenlere, biz dahil ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduğumuzu gösterdi. Bütün bunlara karşın neden bir “zafer” olduğunu irdeleyelim: Bu kadro, 2 hafta önce bu sahada Kasımpaşaspor’un üst komşusu Manisaspor karşısında bir puanı zor kurtardı. Bu kadro, 8 maçta 7 yenilgi alan, kendinden önce ve sonraki iki maçta 11 gol yiyen Konyaspor’a yenilmiş. Eğer bu takım, bu maçı da kazanamazsa; Beşiktaş deplasmanı ve Kayserispor maçları öncesi panik ortamına girecek ve yeniden adı artık maalesef layık olduğu küme düşme tehlikesi yaşayan takım kategorisinde anılacaktı.
5 kaleciden bir kaleci üretemeyen... Santrforu Umut, alternatifi Ergin olan... Orta alanda top yapacak bir adamı olmayan... Afrika Kupası Yarı Final ve Final maçlarında öne yakın oynayan Moawad’a, savunmada o da kerhen yer verilerek “yetersizliği” kanıtlanan... Yattara ve genç Barış’ın bireysel çabaları dışında ayakta kalan oyuncusu bulunmayan... Bırakın gol yedikten sonraki bölümü, 2 farkla öndeyken panikleyen... Kendi evinde lig sonuncusuna karşı son yarım saatte inanılmaz mahkum oynayan bir kadronun böyle bir “zaferi” direk sayesinde de olsa kazanması küçümsenecek bir başarı, azımsanacak bir kazanç değil.
Kasımpaşa’ya gelince: Yazık oldu, şu performansıyla bu takım düşecek de... Neyse!
‘’Moawad muvazaa mı?‘’
Masum bir dilekçeyi kullanarak erteledikleri genel kurul nedeniyle el koydukları transferde camiaya dördüncü kez hayal kırıklığı yaşatarak giden yönetimin son aldığı oyuncu Moawad ile ilgili spekülasyonlar kafa karıştırıyor.
Trabzonspor, Moawad’a talip olduğunda Mısır, Afrika Kupası’nda mücadele ediyordu. Final hakkının elde edildiği maçtaki performansı ve asisti ile turnuvanın gözdelerinden biri olan sol kanat oyuncusu, 3 aylığına 150 bin dolar karşılığında kiralandı. Mısır Afrika Şampiyonu olunca da, Trabzonspor’da nasıl bir performans sergileyeceği daha büyük merak konusu oldu. Anlaşmaya göre sezon sonuna kadar Bordo-Mavili formayı kiralık giyecek oyuncu, istenildiği takdirde 900 bin Dolar bonservis bedeli karşılığında Trabzonspor’un malı olacak.
Buraya kadar her şey normal, ancak 14 Şubat’ta üstelik hazır olarak geldiği Trabzon’da, Trabzonspor’un yaptığı 3 maçta da forma giyememesi ve transferiyle ilgili iddialar kafa karıştırdı. Şöyle ki: FC İsmaily kulübünün oyuncusu Moawad’a, El Ahli kulübü talip olur. 1 milyon Dolar bonservis bedeli karşılığında transfer gerçekleşme aşamasındayken, İsmaily taraftarları büyük tepki gösterir. Bunun üzerine de transfer askıya alınır, oyuncu küser. Trabzonspor’a kiralanma süreci böylece başlar.
Mısır’da yayınlanan bazı gazetelere göre bu transfer “muvazaalıdır.” Trabzonspor, bu futbolcuyu sezon sonunda, transferinde öncelik hakkı kendisinde olmasına karşın El Ahli kulübü, bu oyuncuyu alacaktır. İddialara göre giden yönetimle anlaşma böyledir.
Şimdi soralım: Geçmiş 3 maçta da düşünülmeyen, Konyaspor maçı sonrası gittiği ülkesinden bir gün gecikmeyle gelip iki antrenman eksiği olduğu için Kasımpaşa’ya karşı da oynama şansı azalan Moawad’ın transferi, gerçekten muvazaalı mıdır? Trabzonspor’da oynatılması halinde yüksek performansı söz konusu olursa, gönderilmesinde sıkıntı yaşanacağından korkulması nedeniyle mi oynatılmamaktadır? Değilse; Afrika Kupası Şampiyonu’nun direk oynayan futbolcusu, Trabzonspor’da oynayabilecek kapasitede değil midir?
‘’Yaman çelişki!‘’
Kaleci Oğuzhan’ı 2 kez topu oyuna geç soktuğu için, bir kez de itirazdan uyaran Fırat Aydınus, Gökdeniz’in ilk sarı kartı gördüğü pozisyonun benzerlerine daha sonra faul bile çalmadı. Kırmızıyı çıkardığı pozisyonda penaltı ağır gibi dursa da, “aldatmaya” hükmetmesi, asla doğru bir karar değildi. Burada dikkat çekmeye çalıştığımız nokta, hakemlerin sonuçlara etkilerinden çok, maç içinde birbiriyle çelişik kararlarıdır. Son haftalarda önemli önemsiz her maçta öne çıkan hakemlerin ligin sonuna yaklaşıldığı dönemde daha çok tartışılmalarının sonuçlarından kaygı duyduğumuzu belirtmek isteriz. Hakem konusunu yazının girişine almamızın nedeni de budur.
Gökdeniz atılana kadar maçın mutlak hakimi Trabzonspor’du. Oyunu kontrol eden, ayağa pas yapan, çok pozisyon bulun taraf da. Ancak genelde son vuruş beceriksizlikleri ve bazılarında da şans faktörü ve birinde direk golü bulmasını engelledi. Yetmezmiş gibi, rakibe çok gereksiz verilen serbest vuruş olanağı, “iyi” olduğu bir karşılaşmayı puansız kapamasına neden oldu.
Yine kötü oynasa da, 6 haftadır kazanamayan, son maçında kalesinde 6 gol birden gören Konyaspor için bu galibiyet, bir can simidi oldu. Zira puan cetvelinin bu konumundayken omuzlardaki yük normalden daha fazla ağır gelir. Stres yine kazanamama korkusu, gerçek performansı olumsuz etkiler. Bu nedenle Konyaspor’a 3 puan bu aşamada ilaç olur.
Trabzonspor cephesinden özellikle yenilen gol ve basit hataların bir ders olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Hüseyin önündeki topu kaptırdığı rakibine gereksiz faul yapıp serbest vuruşa neden oldu. Tolga, baraj ve duruş hatası yapıp kapattığı köşeden golü yedi. Bunlar konsantrasyon sorunudur. Futbolcu maça tam motive başlamalıdır ki, daha başında bu tür hatalar yapmasın.
Kaybedilse de bu maçın önemli bir avantajı da var. Gelecek sezonun hazırlıklarını şimdiden başlatan Trabzonspor, maliyet-yararlılık dengesini gözetme fırsatını bu tür maçlarda daha rahat buluyor. Bunu değerlendirmek çok ama çok önemlidir.
‘’Özveri zamanı‘’
Kötü bir sezon geçiren Trabzon’un boş tribünlere oynaması yerine, indirimli bilet satması mantıklı. Taraftarlar ise yönetime destek olmalı...
Trabzonspor-Manisaspor maçından sonra bazı taraftar gruplarına bedava bilet dağıtıldığı söylentileri, özellikle bu konuda yönetimle ilgili beklentileri yüksek olanlar için hayal kırıklığı oluşturdu. Ancak yönetimin yetkili ağızları, söylentileri yalanladı ve gerçeğin, “Toplu bilet talep eden taraftar gruplarına indirimli uygulama yapılması şeklinde” olduğunu açıkladı.
Tehlikenin boyutu
Kötü bir sezon geçiren Trabzonspor’un boş tribünlere oynaması yerine, uygun indirimlerle taraftarlara bilet vermesi o kadar sırıtmıyor. Tehlike; “Aman aleyhimize bağırmasınlar” ya da “Lehimize pankart açtıralım” mantığıyla ücretsiz bilet verildiğinde başlıyor. Bu tür düşünceyle baskı yapıp bedava bilet talep eden grupların amacı destek değil rant elde etmektir. -Yakın geçmişte stadyum önünde, gişedekilerden daha düşük fiyatla satılan üzerinde 00.0 YTL yazılı biletler henüz unutulmadı.-
Spor kulüpleri için “taraftar” demek, “sevgisini ve desteğini koşulsuz veren kişi” demektir. Buna karşın özellikle Süper Lig Kulüpleri’nde yöneticiler en büyük sıkıntıyı taraftar gruplarıyla ilişkilerinde yaşamaktadır.
Küskünler olabilir
Trabzonspor bir seçim süreci yaşamıştır. Gerek taraftarlar, gerekse eş-dost ilişkilerinde “hovarda” davranan bir yönetimin ardından, bu anlamda kulübün gelirlerini artırıcı çaba için, savurganlıklara son vermeyi taahhüt eden yönetim anlayışı kulübe hâkim olmuştur. Görevine son verilmek zorunda kalınanlarla, seçim sürecinde yönetime destek verip de beklentisi gerçekleşmeyenler, küskünler grubu oluşturabilir. Ancak aslolan, özveri gösterip, “gerçek taraftarlık” kimliğiyle, kurumu yönetenlere destek olmaktır.
Taa ki yanlış yapana kadar.
‘’Proje üretmek‘’
Trabzonspor için fikir üreten, proje öneren o kadar çok e-posta alıyoruz ki; bunları değerlendirmek bir yana, okumanın bile bizler için ciddi zaman gerektirdiğini belirtmek istiyoruz. Bunu bir yakınma olarak alırsanız şu söylenebilir: Evet bir yakınma ama o önerilere gereken önemin verilmesini sağlayamama yakınması. Neyse ki; Trabzonspor’da ilk defa bir yönetim, üye-taraftar fikir ve proje önerilerini dikkate alacak birim oluşturdu. Ne mutlu Trabzonsporlulara ki; böylesine dinamik ve ilgili bir üye-taraftar profili var.
Konumuz; hem yönetim hem de üye-taraftar cephesinden gelen ve bu bilgileri pekiştiren iki mail. İlki; taraftar Ufuk Doğru’dan:
faaliyet raporunda 2 bin 200 kombine satıldığını üzülerek gördük. Oysaki 5 bin 961’i oy kullanma hakkına sahip, 19 bin 600 üyeli kulüpte tüzük değişikliğiyle, oy kullanma hakkına kombine kartı zorunluluğu getirilebilir. Derginin tirajı, akaryakıt istasyonlarıyla yapılacak anlaşmalarla yakıt karşılığı taraftarlara verilerek artırılabilir. Bildiğimiz kadarıyla bazı Batı Avrupa ülkelerinin kulüplerinde başkan ve yöneticiler, yönetim hatasının bedelini belli oranda ödemektedirler. Böylece yönetici performansı yüksek olmaktadır. Tüzüğe böyle bir madde konulabilir.” -Ciddi bir öneri, zira bedel ödemeyenlerin nasıl yöneticilik yaptıklarına çok yakın geçmişte tanık olduk. Sonuç 2 yılda 150 milyon YTL ‘lik harcama, 40 milyon YTL’lik borç.-
Bir e-posta da Trabzonspor’da yönetimin yeni uygulamasıyla projeleri değerlendirme görevini üstlenen Sırrı Eren’den geldi:
“Taraftar Projeleri İletişim Bürosu, projelerin Yönetim Kurulumuza kolay ulaştırılabilmesini sağlamak adına kuruldu. Her birini mutlaka değerlendireceğiz.”
Bu noktada üyelere taraftarlara düşen projelerini bu birime iletmek olmalı. Ancak, önerileri, alınacak-satılacak futbolcu, forma renkleri, taraftara bilet vs şeklinde değil, ciddi, üzerinde kafa yorulan, kurumun geleceğini şekillendirecek düzeyde olmalı.
Unutulmasın ki her yönetici eskiden bir taraftardı, üyeydi, yarın her üyenin yönetici olma şansı var. Bu nedenle her bir proje önemlidir.
‘’Birlik-dirlik!‘’
Ülkenin dirliği, birliğine bağlıdır. Birliği sağlamaya çalışırken duran genç yüreklerden birinin ateşi de Trabzon’a düştü. İzinde ya da terhis olsa tribünde olması kuvvetle muhtemel maç, İbrahim Gedik’in gölgesinde kaldı.
Birlik-dirlik ilişkisi Trabzonspor’da sağlanmıştı oysa. 3’te 3 ve yeni yönetim, dondurucu soğuklarda Trabzonlular’ın içini ısıtıyordu. Beklenti, bu durumun pekiştirilmesine yönelikti. Ama bir dizi yanlış bunu engelledi. Ayman’ın yokluğunda Adnan tercihine saygılıyız, zira futbolcuların durumunu en iyi çalışmalarını gözleyen teknik direktör bilir. Ama Adnan’ın performansı bu kadar kötüyken devamda ısrar tartışılır. Erdinç, 2. sarıyı her an görebilecek düzeyde agresifti. Malum son orta alanda gerçekleşti. Gökdeniz iki top kaptırdı. İkisi de gol oldu. İlk golde Tayfun yanlış yerdeydi. Tolga’nın tereddüdüyle yediği 2. golde Burak, Hüseyin’le aynı hizada çıktı, finalde aralarında on metre fark vardı. Kenardakinden sahadakine bunca hatayı bir araya getiren takımın, rakibi ligin dibine demir atmış da olsa, 2 farklı yenilgiye düşmesi normaldi.
2 fark ve bir eksikle başlanan 2. yarıda karamboldan gelen erken golün avantajı, panik nedeniyle değerlendirilemedi. İşin kötüsü takımı bundan kurtaracak kenar yönetimin daha çok panikte olmasıydı. Gerekli müdahaleler zamanında yapılamadı. Tayfun, organize olunamayan iki pozisyonda ürettiği gollerle bir puanı kurtardı.
Hakem adına garipliklere gelince; Aytekin Durmaz, Erdinç’e kartlarda cömert ve haklıydı. Ferhat, sarı kartı görmeden önce ve sonra Yattara’ya iki kritik müdahale yaptı. En sonunda Şener, kulübeye “atılacak, değiştir” uyarısı yapmak zorunda kaldı, dakika 49’du. 58’de Vural da kabul etti. Zaman çalma çabaları profesyonellikle değil, Durmaz’ın acemiliğiyle ilişkilendirilebilirdi! 4 dakikalık uzatma komikti. Tayfun’un 2. goldeki konumunda yardımcısına uymak zorunda kalması yetersizliğini pekiştirdi.
Birlik dirlik demişken; Trabzonspor’unki iş kazasına değil, Yanal kazasına uğradı. Ülkeninkiyse; Ankara’nın en yüksek rakımlı yerinde, birilerinin bilinçaltındaki siyasal emellerini gerçekleştirilme gayretine. Dirliği sağlayacak birliğe darbe de, acıdır ki, “fırsat bu fırsattır” yüreklerin dağlandığı gün vuruldu.