Arama

Popüler aramalar

‘’Tek devre yetti‘’

Yanal’ın kendi doğrularıyla ideal tertibindeki ısrarı, istikrar adına olumlu, buna ilk resmi maçta büyük hayal kırıklığı yaşatan Colman da dahil. Nitekim dün akşamki ekibi kendisini mahcup etmedi. Takım oyununu sahaya en iyi biçimde yansıtan Trabzonspor, özellikle ilk yarıda maçı farkla koparacak skor şansını da buldu ama değerlendiremedi.
Yattara’nın sakatlığı nedeniyle yer almadığı ikinci yarıda tempo, belli ki skor avantajı da dikkate alınarak düşürüldü ve zaman daraldıkça risk alarak yüklenen rakip savunmanın arkasına atılan toplarla gol arandı. Yine de Ankaragücü’nün son yarım saatteki etkinliğine önlem alınamaması ve mahkûmiyetin kabullenilmesi Trabzonspor için negatif bir not oldu. Buna rağmen, son 10 dakikada 5’e bir, 3’e bir yakaladıklarında cömertçe harcadıkları pozisyonlardaki savurganlıkları da tabi ki. İyi ki Tolga günündeydi. Mutlak iki gol çıkardı, uzatmalarda yediğine yapacak bir şey yoktu.
Oyun ve skor bir yana, bu maçta 3 önemli ayrıntı üzerinde durmak gerek. İlki teknik; Yattara-Colman uyumu mükemmel düzeyde oldu. Colman milimetrik paslarıyla oyunda kaldığı sürece Yattara’yı besledi. İkili iyi anlaşıyor. Selçuk orta alanda, gerçek kimliğine büründüğünde neler yapabileceğini dün akşam bir kez daha gösterdi.
İkinci ayrıntı idari: Suni çim, çok sert bir zemin. Yattara da bu zemin kurbanı oldu. Trabzonspor, bu saha için suni çim zeminde 3 antrenman yaptı. İki takım da ilk kez bu zeminde resmi maç yaptı. Bir idari hata söz konusu zira kulüpler bu olaya hazırlıklı değiller. “Biz yaptık oldu” demekle iş bitmiyor. Burada çok daha sakatlar verilir, göreceksiniz.
Son olarak hakemler: Ne Hüseyin Göcek, ne de arkadaşları hazır bir görüntü vermediler. Göcek, toplu itirazları es geçti, bu zeminde sertliğe göz yumdu. Ya yardımcısı Orkun Aktaş’a ne demeli? Bayrağını tam 4 kez yanlış kullandı. Birinde Umut’un golüne, diğerinde devam ettirse büyük tehlike olacak Gökhan’ın pozisyonuna kaldırdığı bayrak, ilk yarıda farkın büyümesine direkt engel oldu.

30 Ağustos 2008, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Saklanan suç üzerine‘’

Olay herkesçe malum, zira spor medyamızı ciddi biçimde meşgul etti: Geçen sezon oynanan Trabzonspor-Beşiktaş maçında siyah-beyazlı ekibin esame listesine talimatlar emrettiği halde 22 yaşından küçük bir oyuncu yazmadığı, hükmen yenilgiye yol açacak bu hatanın dönemin Futbol Federasyonu tarafından gizlendiği ortaya çıktı.
Dönemin Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy olduğuna göre, “saklamanın” muhatabı da kendisi. Eğer, “Haberim yok!” derse durum daha da vahim, haberi olmadan kim bilir başkanı olduğu kurumda daha neler (!) kotarılmıştır.
Beşiktaş cephesi sessiz! Sorulara yanıt: “O konuyu açmayalım lütfen” cümlesiyle sınırlı. Dozu her neyse “lütfen” talebine toptan itaat...
Esas mağdur Trabzon cephesi, itiraz süresini kaçırma yakınmasıyla durumu idare etti. Sivasspor ise “bir hakkın teslim edilmesi” adına mücadeleye devam ediyor.
Şimdi soruyoruz:
Hatanın tespitini yapıp Ulusoy’un önüne getirenler, hadi “saklama” talebine itiraz edemediler diyelim. Bir şekilde tarafları uyarma ya da kamuoyunu bilgilendirme konusunda vicdanlarından bir ses de duymadılar mı? Halen bu kişiler görevde midirler? Yarın benzer ya da farklı bir yanlışı da başkan talebiyle sümenaltı edecekler midir?
Trabzonspor’da dönemin yönetici, teknik adam ve ilgilileri nasıl uyudular? Yoksa onlar da mı “saklama” talimatına uydular.
Beşiktaş neden hala suskun? Neden olayı açıklığa kavuşturmak istemiyorlar? Yarın bir rakipleri benzer hatayı yaparsa ve olay “saklanırsa” ne yaparlar?
En önemli soru:
Sivasspor “mağdurum” diyor. O maçı Beşiktaş hükmen kaybetse, “UEFA’ya” giderdiler doğru, hakkın teslimini istiyorlar.
Sen Portekiz takımından iki maçta 5 gol ye, Avupa’ya İnter Toto’dan havlu at. Trabzon’u hükmen yen, Trabzon Beşiktaş’ı hükmen yensin. Sen UEFA’ya git.
Ne mağduriyet ama!

29 Ağustos 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlk maç sendromu‘’

Selçuk-Colman ikilisi hem top çalacak, hem de iyi kullanacak diye bekliyorduk. Olmadı. Yattara sağ kenarda boş alan bulamadı sıkıştı kaldı. Umut- Gökhan, birbirini bozar gibi oynadı. Soldan Cale bir kez çıktı, Umut oradan top taşımayı denedi. Trabzonspor ciddi pozisyon bulamadan ilk yarıyı tamamladı. Ankaraspor ise orta alanda daha iyi top yapsa da, golü tamamen bir rastlantıya bağladığı için, topu karşı kaleye taşımayı pek düşünmedi. Dolayısıyla savunmaya iş düşmedi. Tolga’ya da...
Ankaraspor’un orta alandaki etkin ismi Theo’nun gördüğü kırmızı kart bile ilk yarının son 8 dakikasında bu durumu değiştirmedi. Teknik adamlar 11’e 10’a uygun hamlelerini yapmak için her nedense beklemeyi tercih etti. Oyunun sıkışması Aykut Kocaman’ın işine gelebilirdi belki ama Yanal hem bu durumdan yararlanmak hem de top kaybı giderek artan Colman’ı değiştirmek için daha erken davranabilirdi. Nitekim Barış girdikten sonra kanatlar, Yattara’yla dönüşümlü ve daha etkin kullanılmaya başlandı, dolayısıyla Ankaraspor savunmasının göbeği açıldı. Bu boşluktan da Selçuk’un muhteşem golü geldi.
Futbolu Trabzon öne geçtikten sonra izlemeye başladık. Daha 20. dakikada zamana oynamaya başlayan Senecky dahil tüm Ankarasporlular, gol için rakip kaleye gitmenin gerekliliğini anımsadılar. Bu sırada Gökhan 2 kez golle burun buruna geldi, kaçırdı. Yattara’nın bir stoperle değiştirilmesi ise avantajı yitirmek demekti. Aykut Kocaman’ın Ankara’sı Özer, Neca ve De Nigris gibi kozlarını kullanmasına karşın pozisyon üretmekte zorlanırken, Gökhan, 3. fırsatında golle buluşup, 3 puanın keyfinin daha bir coşkuyla yaşanmasını sağladı. İlk maç sendromu bu, eksiklere, hatalara göz yumulmalı nitekim!

25 Ağustos 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kültür-Sanat, futbol‘’

Ülke Boğazlar’dan geçecek gemilerin Montrö Sözleşmesi’ne uygunluğunu tartışadursun, Trabzon birkaç gündür kültür-sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği 4. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali kapsamında Trabzonlular, uluslararası, ulusal ve yerel bazda önemli etkinliklere tanıklık ettiler. Festival bugün sona eriyor ve futbol günleri başlıyor. Yaklaşık 3 aydır futbola susamış “futbol kenti” Trabzon, yenilenen takımı ve stadıyla bu spor dalının keyfini yaşamak adına 19.00’u bekliyor.
Hüseyin Avni Aker Stadyumu’nun “yetişecek-yetişmeyecek” tartışmaları gölgesinde insanüstü çabalarla sonlandırılan yenileme çalışmalarıyla aldığı görüntü, Avrupa’daki emsallerini kıskandıracak düzeye gelmiş. Hele basın tribünü, bugüne kadar yurt içi ve dışında görev yaptıklarımızın tartışmasız en iyisi. Emek verenlerin ellerine sağlık...
Trabzonspor, transfer damgasını vurdu. Kadro büyük ölçüde yenilendi. Kaleci konusunda, birinin düzelme olasılığı yüksek olsa da iki hayal kırıklığı yaşatılmasına karşın, transferde mevkiler ve isimler konusunda genelde doğru tercihler yapılması, beklentileri artırdı. Taraftarın en az şampiyonluk kadar yarışı sonuna kadar kovalayacak bir Trabzonspor’u izleme özlemi var. Bu nedenle Türkiye’de ilk kez bir stadyumdaki koltukların yüzde 90’a yakın bölümü sezon başında satılmış. Brugge maçı sonrasında yaşananlar, tribün hareketleri açısından gözümüzü korkutmadı değil. Geçen sezon bu yüzden ödenen bedeller unutulmadı. Bu maçın seyircili oynanma bedeli de 120 milyar. Aman dikkat!
Yenilenen; Trabzon’un kadrosu ve Hüseyin Avni Aker, taraftarla görücüye çıkacak. Yani her şey yalan, bu akşam gerçek...

24 Ağustos 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Skora rağmen‘’

Önde iki forvetle oynayacaksan, o bölgeye iyi servis yapılması gerek. Dün akşamki Trabzonspor’da ilk yarıda bu yoktu. Öndeki ikilinin arkasında görevlendirdiğin oyuncunun özellikleri buraya değil de kenara uygunsa, onu da kaybediyorsun, Brugge karşısındaki Yattara gibi... Eksik 3 oldu. Orta alanda görevlendirdiğin 3 adamın da öne değil yana oynuyorsa iki sorun var demektir. 1- Üçüncü bölgeye top taşıyamazsın, nitekim öyle oldu. 2- Kaptırdığın her yan top kendi kalende tehlike olur. İyi ki Brugge bunları değerlendiremedi.
Lig öncesi son sınavında Trabzonspor’un özeti bu ve bu haliyle, golden sonraki bir dönem hariç bu temposu ve oyun anlayışıyla Bordo-Mavililer’in coşku dolu beklentiye tam anlamıyla yanıt verebileceğini çok rahat söyleyemeyiz.
Ne olabilir? Umut-Gökhan ikilisi Almanya’daki ilk 3 hazırlık maçında birbirlerini tamamladılar, oyuna katıldılar, son vuruşlardaki becerileri, bu uyumu pekiştirdi gibi gözüktü. Ama gerek oradaki son 4 ve gerekse dün akşamki maç, tek forvet denemesinin de gündeme gelmesini gerektiriyor gibi. Yattara, yine kenara kaçtığında seyir zevki yüksek ve üretken bir futbol sergiledi. Öyle olmalı. Nitekim kenara geçti, Umut’a muhteşem bir gol attırdı. Önde Gökhan ya da Umut’tan iyi olanı, arkalarında Barış ve Yattara şimdiki kadrodan uygun bir çözüm gibi duruyor, denenebilir.
Savunmada pek sorun yok. Buradaki dörtlü giderek daha da oturuyor. Serkan ve Cale kenarlarda üstüne katıyorlar. Ama üçlü orta alanda sıkıntı yaşanacak. Colman henüz daha işin başında. Sadece milimetrik paslar atıyor. Güçlü değil, üstelik ağır da. Selçuk bildiğimiz özelliklerini yine beklenen ölçüde kullanamadı. Ceyhun, Milli Takım’a çağrıldığının ertesi günü yedekte bırakılmayabilirdi. Hüseyin tercihi Yanal’a ait ancak belli ki burada sıkıntı var. Yönetim ve Yanal’ın sorunu daha büyümeden, ileride nasıl çözeceklerse şimdiden bitirmelerinde yarar var.
Milli Takım moralli Tolga bir kez çıkmayarak, bir kez boşa çıkarak, bir kez de telaşla topu rakibine vererek 3 kritik hata yaptı. Daha dikkatli olmalı.
Son söz tribünlere: Olimpiyat Stadı’nı Şampiyonlar Ligi Finali dışında belli ki sadece Trabzonspor taraftarı şenlendirebiliyor, renklendiriyor. Tebrikler onlara.

17 Ağustos 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Olur böyle şeyler ama...‘’

Braunschweig yenilgisi sonrası dostlarımız, takıma yeni transfer gerekip gerekmediği konusunda fikrimizi öğrenmek istiyorlardı. Hem onlar, hem de merak edenler için yanıtlıyoruz: Eğer bu maç ölçüyse; Trabzon’a acilen 11 transfer gerekiyor.”
Şaka bir yana birçok olumsuz faktörün birleşmesiyle ortaya çıkan tablonun, camianın umutlarına lig öncesi sekte vurmaması gerektiği kanısını taşıyoruz. Tabi ki 3. Lig takımına karşı alınan yenilgiyi yok sayamazsınız. Tabi ki bu yenilgi sadece yorgunluğa bağlanamaz. Alınacak dersler var. En önemlisi konsantrasyon sorunu. Ne yazık ki ülkemizde hemen her takımda bu hastalığa rastlayabiliyorsunuz. Burada izlediğimiz Alman ekipleri, son düdük çalana kadar işlerini ciddi yapıyorlar. Taç atmaya ilk dakikada nasıl gidiyorsa futbolcuları, sona doğru da aynı. Skor ne olursa olsun, zamanı kullanma konusundaki tavırları maçın başında da aynı, uzatma dakikalarında da. Yanal’ın futbolcularına maçın niteliği ve sonucunun sağlayacağı konum ne olursa olsun konsantrasyonun üst düzeyde olması konusunda gerekli uyarıyı yapması, maç taktiği kadar önem taşıyor.
Son maç A. Biefeld ile ve Yanal’ın açıklamalarına göre, tempo 2 gün süreyle düşürülerek bu maça çıkılacak. Teknik taktik açıdan bu maçın diğerlerinden daha net fikir vereceğini düşünüyoruz. Ancak kamp programı konusunda bir uyarıyı da yapmadan geçemeyeceğiz. Scheneverdingen, kamp için ideal bir yer olsa da uzun tutulan bu süre futbolcuyu sıkar, nitekim de öyle oldu. Gelecek sezonun planlamasına dikkat.
Son olarak; Trabzon’dan gelen haberlere göre bırakılması planlanan oyuncular, bir teknik direktörle çalışmalara devam ediyorlar. Bu oyuncular için sabah 06.00’da verilen antrenman saatini biz de yadırgıyoruz. Sözleşmeleri gereği hiç futbol oynamasalar da, sadece o antrenmanlarla, kişi başına 8 ayda 500 bin YTL’nin üzerinde para alacaklar. Bu parayı kendilerine veren kulüp olmadığı için de çıkarları gereği bonservisleri ücretsiz verildiği halde bile haklı olarak gitmek istemiyorlar. Ama Trabzonspor’u yönetenler de kulübün çıkarlarını gözetmek zorundalar değil mi? “O zaman niye yadırgıyorsunuz?” sorusuna yanıt veremedik, ne yalan söyleyelim!
Sahi ne yapılmalı?

11 Ağustos 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güzel günler!‘’

Bir kadro düşünün; Avrupa’nın önemli liglerinden birinde şampiyonluk kazanmış sadece 4 büyük kulüpten birine ait olsun ve o kadrodan serbest bırakılan ya da bırakılması düşünülen rekor ücretli oyunculara, bonservis bedeli olmaksızın bile talipli çıkmasın. “Olmaz” demeyin, var işte!
Gariptir onlar, yıllardır vasat futbollarıyla en yüksek ücreti almak için “profesyonel takılırken”, bugün “yolları ayırma durumu” söz konusu olduğundan birden “lokal milliyetçilik” damarları kabarıp, asıl amaçları “üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olanlar“ ile “Bu durum Trabzonlulara vefasızlıktır” edebiyatı yapıyorlar. Geçelim.
Dün küme düşme adayı takımlar karşısında böyle bir kadroyla rezil olurken, bugün yeniden yapılanma sürecine giren Trabzon’un, Bundesliga’nın kendisi gibi transfer rekortmeni takımına, üstelik skorun değil arayışın ön planda olduğu maçta aldığı yenilgi nedeniyle eleştiriliyor olmasının, taraftarı için üzüntü değil gurur kaynağı olduğunu düşünüyoruz. Eleştirelim:
Trabzon, Bremen maçında da yorgundu, Wolsburg maçında da. Wolsburg maçını, Bremen maçındaki hatalarını artırdığı için kaybetti. Savunmanın iki kenarı da şimdilik sakat! Tayfun, sağ kenarda daha da kötü olur. Yeri savunmanın merkezi, yani stoper. Eğer burada yer açılmayacaksa ki, şu aşamada zor gözüküyor, onu sağ kenarda yıpratmanın bir anlamı yok. Önündeki Serkan, geri için düşünülebilir. O da olmazsa, boşluk Ferhat’la dolacak gibi değil. Solda Cale, anlatılanın aksine geride değil, önde daha çok verimli olacak gibi. Yanal, İsmail geride, Cale önünde denemesini bir yapmalı. Eğer istediği gibi olursa, 4-3-1-2’ye mecbur kalmaz, 4-4-2 ya da 4-3-2-1 sistemini de deneyebilir. Kaldı ki Barış da, solda çare olabilecek kapasitede bir oyuncu. Böylece Yattara’yı gerçek yerine gönderir. Yattara öndeki ikilinin arkasında olmuyor. Colman eğer iyi katılırsa, o zaman sorun en aza indirgenir. Umut-Gökhan Ünal ikilisi müthiş silah, ancak oyuna kopuk kopuk katılıyorlar. Özellikle Gökhan Ünal. Eğer son vuruşlardaki ustalığına bunu da eklerse rakiplerinin işi zor. Kaleciler konusu şimdilik muamma. Tolga ve Onur, biz ne kadar güvensek de kabul edelim ki önemli kesim için soru işareti. Sylva da şimdilik öyle, kapalı kutu yani.
Keyif verici yönlerine gelince Trabzon’un, söylenecekler az değil. Örneğin Song-Egemen, orta alanda Selçuk -Ceyhun birlikteliği takıma çok şey katar. Savunma için daha Giray, Tayfun, orta alan için Colman, Barış, Adnan ve Ferhat, gol için Ergin ve birçok mevkide forma bekleyen gençler var. Yattara gerçek yerine girer, savunmanın kenarlarına takım içinden alternatif üretilirse o zaman değmeyin taraftarını keyfine...
Wolsburg maçından sonra bir taraftarın yenilgiye rağmen arkadaşlarına söylediği şu şarkı çok anlamlıydı: “Güzel günler göreceğiz, çok güzel günler...”

08 Ağustos 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlk ders‘’

İlk yarı başa baş bir mücadeleyle geçti. Daha çok pozisyon yakalayan taraf Trabzonspor olsa da, golü çok basit bir savunma hatasını Dzeko ile değerlendiren, Bundesliga’nın bordo mavililer gibi transfer rekortmeni takımı Wolsburg oldu. 2. yarıda kadrosunu tümüyle değiştiren Alman ekibi ikinci golü bulduktan, Trabzonspor’da da seri oyuncu değişiklikleri başladıktan sonra maç, sıkıcı, keyifsiz, tipik hazırlık maçı moduna büründü.
Bütün bunlara ve hazırlık maçlarında skorun öneminin azlığına karşın ortada bir yenilgi var. Bu yenilgiyi, “Hazırlık maçıdır, yoğun tempolu kamp programında yorgunluğun eseridir” gibi mazeretlerle açıklama kolaycılığına kaçmamak gerek. Bu yenilgi, Werder Bremen maçında güzel skora karşın varolan ve bu sütunlarda da dile getirilen aksaklıkların ürünüdür. Nedir bunlar yineleyelim:
Yanal’ın savunmanın kenarlarında son maçta yaşanan olumsuzlukları bildiği halde değişiklik yapmaması normal, zira bir kez daha görüldü ki, bu bölgelerde ciddi sıkıntılar yaşanacak. Önlemini almak gerek. Umut Gökhan Ünal ikilisi daha çok oyuna girmeli, varlıklarını daha fazla hissettirmeli. Trabzonspor, bu maçta da kanatlarını etkili kullanamadı. Biraz Yatara, biraz da oyuna girdikten sonra Barış çabaladı o kadar, ama asla yeterli değil.
Werder Bremen maçının aksine bu maçta nükseden iki arıza daha var: İlk golde Tolga, 2. golde Onur’un hatası büyüktü. Yattara, belli ki yorgunluğa bağlı aşırı sinirliliğinin etkisiyle olacak hiç yararlı olamadı. Sinir demişken özellikle Yatara ve Serkan başta olmak üzere bir özel maçta futbolcuların bu kadar agresif olmaları pek hoş kaçmadı.
Sonuç olarak bu yenilgi ilk ama çok önemli bir ders oldu. Açıkçası biraz da buna ihtiyaç vardı denilebilir.

06 Ağustos 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI