‘’3 altın puanla‘’
25 Nisan’da 3-0’lık maçtaki kadrolarından Sivas’ın 4, Trabzon’un 2 yeni isimle mücadele ettiği, iki takımın da ideal tertiplerinden ikişer fireyle çıktığı maçın bir öncekine oranla en büyük farkı, güç dengelerinin birbirine yakın olmasıydı. Son randevuda ev sahibi ekip rakibini adeta ezmiş, maçı işin başında koparmıştı.
Dün gece durum tersine dönmese bile Trabzonspor daha dirençli, cesur ve ne yaptığını bilir durumdaydı. Öyle ki, söz konusu maçta fizik gücü yüksek rakipleri arasında adeta kaybolduğunu unutmadığımızdan, tercih edilişini yadırgadığımız Alanzinho bile kendini ezdirmedi. Bu durum semeresini fazla gecikmeden verdi. Sivas gibi henüz puanla tanışmadığı bir deplasmanda neredeyse maça 1-0 önde başlamanın sağladığı moral motivasyonla Trabzon, rakibinin üzerine daha bir öz güvenle gitti. Basit top kayıpları ve yüksek toplarla kalesinde tehlikeler yaşasa da, ilk yarıda pozisyon zenginliği açısından üstün olan taraftı.
Trabzonspor ardı sıra yapılan 3 basit hatayla kalesinde gol gördü. Yine bir top kaybı, arkasından bomboş bırakılan Kamanan ve son olarak daha ikinci yarıya henüz konsantre olamayan Sylva’nın yanlış yer tutuşu nedeniyle gelen eşitlik golü, Sivassspor’u sahada, seyircileri de tribünde coşturdu. İşin ilginç yanı Trabzon’un bozulmamasıydı.
Böylece maç daha zevkli ve heyecanlı bir hal aldı. Broos’un oyuna ilk müdahalesinde oyundan alınan kişinin Selçuk olması tartışılır. Ama Milli Takım moralli Ceyhun’un iyi oyunu hatalı kararın sırıtmasını engelledi. Zira Ceyhun, 35 metreden iki kez denedi, ilkinde direk engeline takıldı, ikincisinde fileleri buldu.
Uzun lig maratonlarının ilk bir kaç haftaları zordur. Taşlar henüz yerine oturmamıştır zira. Bu haftalarda alınan puanlar yarışın ilerleyen bölümleri için çok önemlidir. Bazen “kelepirdir” bile! 17 derecede su molası komikliği yaşanan maçı hak ederek kazanan Trabzonspor için Sivas’tan çıkarılan 3 puan ise altın değerindedir.
‘’Kritik süreçte kararlar‘’
Trabzonspor’da geride kalan her şey boş artık! Hugo Bross’un kariyeri, getiriliş biçimi, transferler, gelenler gidenler, hazırlık maçları vs. Bunların doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine çok şey yazıldı, söylendi.
Şimdi icraat zamanı! Bütün bu gelişmelerin ne tür sonuç vereceğine dair ilk ciddi verilerin alınacağı sürece girildi. Önce Cumartesi akşamı Süper Lig’de ilk sınav verilecek, ardından Avrupa Ligi sıraya girecek.
Geçen sezon Avrupa Kupaları’na katılmayı hedefleyen ve başaran Trabzonspor’da Şener ve ekibinin, “Sonraki sezon yapılacak takviyelerle şampiyonluk” sözü bağlayıcı. Bu hedefe ulaşmak çok kolay değil. Bu nedenle ay sonuna kadar 3’ü Süper ikisi de Avrupa Ligi’nde olmak üzere 5 önemli maçın oynanacağı kritik bir sürece giriliyor.
Hugo Broos, hazırlık maçların ve antrenmanlardaki uygulamalarına bakılırsa, takımı, dörtlü savunma, iki ön libero, tek forvet ve 3 forvet arkası oynatacak. Futbol terimleriyle 4-2-3-1 ya da 4-5-1 olarak adlandırılan bu sisteme geçiş biraz sancılı olabilir.
Kalede Sylva, savunmanın sağında Serkan, solunda Cale ve merkezde Egemen banko. Son dakika kararı Song-Giray tercihiyle söz konusu. İki ön libero Colman ve Tjikuzu. Son hazırlık maçında iyi oynadılar. İleride “Umut mu, Gökhan mı?” sorusunun yanıtı, Umut gibi duruyor. Tek forvetin arkasında Selçuk ve Engin’e kesin denilebilir. Alanzinho-Barış arasında Sivasspor maçı için daha güçlü olan Barış daha uygun bir seçim olabilir.
Bu kadroya bakıldığında sadece 2 yeni isim göze çarpıyor. Dolayısıyla ikili forvete alışmış takımın hem de Yattara’nın yokluğunda kanatları istenilen verimlilikte kullanamama riski var. Bu kritik süreçte yeni sistem kararını, işte bu nedenle “kritik” sınıfına soktuk.
Şampiyonluk” sözü olmasa neyse!
Suçları ne ?
Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel 1.5 yıl süren sessiz sürgünün sonuna geldi. Merkez Hakem Kurulu’nun hala bir gerekçe açıklayamadan görev vermediği, üstelik Süper Lig kadrosundan da çıkaramadığı bu isimler, Uluslararası Hakem seminerinde yaşanan olaylar ve bir televizyon programına izinsiz katıldıkları gerekçesiyle disiplin kuruluna sevk edildi. Talimata göre üç ay ceza aldıkları takdirde MHK’nin 1.5 yıldır yapamadığını disiplin kurulu hayata geçirecek ve ikisinin de hakemlik unvanları otomatikman düşecek. Kamuoyu ise, suçlarının bile ne olduğunu bilmeyen bu insanları vicdanlarda yargılayacak.
Tehlike sinyali
Ankaragücü ve Kayserispor takımlarının sezon açılış törenlerinde bazı taraftarların futbolcu, yönetici ve teknik adamlara karşı sergilediği tutum, ligde yaşanabilecek daha büyük olayların habercisi olabilir.
Ligin altının ve üstünün büyük çekişmeye sahne olacağı şimdiden belli iken, özellikle bazı kulüp yöneticilerinin el altından taraftarlar ile kurdukları diyalogların da sorgulanmasının vakti geldi de geçiyor demektir.
1- Bu tip yöneticiler kendi kulüplerine varar verdiklerinin farkında değiller.
2- Ankara’daki çirkin olaylara karışan taraftar gurubunun kombine bilet alamadığı için böyle bir tepki ortaya koyduğu söyleniyor ki, en ciddi tehlikelerden biri budur.
Transfer konusu kapanmalı
Lig başlıyor, Trabzonspor medyada genellikle transfer konusuyla haber oluyor. Bu durumun en önemli sakıncası; mevcut futbolcuların motivasyonuyla ilgili. Sol dış ve santrafor mevkilerine transfer gündemde ya oradaki futbolcuların moral durumunu düşünün. Umut, haklı bir serzenişte bulundu, linç edilecekti neredeyse! 2 gün sonra da maç var. Ya transfer söylentileri ya da transferi bitirilmeli.
Taraftara dair...
Taraftar Fatih’i istiyor, “Eğer onu almazsanız biz de kombine almayız” diyor. Yorumlar: Taraftarın sesine kulak verin. Barış, son maçta topu olumlu kullanamayınca, taraftar tepki gösterdi.Yorumlar: Böyle taraftarlık olmaz.
İşte taraftar, işte yorumlar...
‘’Demedi demeyin!‘’
Sezon başı klasiğidir: “Hazırlık maçları lig için ölçü olamaz.” Bu tip değerlendirme, maçlarda istediği performansı yakalayamayanların sığınacağı liman gibidir. “Eksiklerimizi belirledik. Takviye şart” diyen, yönetimini zorlar, kendisi için bile farkında olmadan çıtayı yükseltir. Uyanık olup, “Hazırlık maçlarına tam konsantre olamadık, lig ortamında havamızı buluruz” şeklinde beylik sözler sarf edenler, “zamana oynar.” Zamana oynar da, Avrupa’dan gelen ummadık taş, “yandaş destekli teselli törenlerini” gerektirir. Bu sefer uzatmalara geçilir!
Neyse ki Trabzonspor, hazırlık dönemini iyi geçirdi. 3’ü ciddi 6 rakiple oynadı. Ciddi rakiplerden 2 galibiyet bir beraberlik çıkardı, diğerlerine net üstünlük sağladı.
Bize göre de hazırlık maçları tam anlamıyla ölçü değildir. Eğer teknik direktör yeniyse Trabzonspor’da olduğu gibi, bir önceki sezonun maçlarını izlediği cd’lerden ve “telkinlerden!” kafada bir şablon oluşmuştur. Hazırlık maçlarında yeni gelenlerle harmanlama yapılarak ligde kullanılacak kadro belirlenir.
Bu noktada Hugo Broos’un işinin çok kolay olmadığını söylemek gerek. Alternatifli bir kadroya sahip ve futbolcuların yetenekleri birbirlerine yakın. Bu nedenle tercihler çok önemli. İlk maç deplasmanda ve üstelik rakip, başta da sözünü ettiğimiz nedenlerden ötürü, uzatmaları, suni teneffüs destekli geçirmeye çalışıyor. Bir Trabzonspor galibiyeti can suyu gibi gelir. Haklı olarak kendileri için sezonun maçı.
Dolayısıyla bu noktada yapılacak hata, “hazırlık maçlarının Trabzonspor için de lige ölçü olmadığını ortaya çıkarır” ki bu durum, tribünlerde beklentisi “Kraldan - imparatora” olanların ekmeğine yağ sürer. Renklerine hesapsız kitapsız gönül vermiş taraftarı için en kaygı verici olanı da, ilk hafta beklentilerini karşılamasa bile, baltaların olası kötü sonuca kadar gömülmüş olması gerçeğidir. Trabzonspor’un bu sezon en önemli rakibi de budur. “Demedi” demeyin.
‘’Falanca kombine ilişkisi‘’
Trabzon’un kültür-sanat alanında önemli temsilcileri Nihat Genç ve Sunay Akın, geçen hafta Maçka Kültür ve Sanat Festivali’ne katıldı. Söyleşilerinde o küçük ilçede bile izdiham oldu. Maçkalılıkları gibi Trabzonsporlulukları da ortak özellikleri.
Sunay Akın söyleşiden sona hemen döndü, Nihat Genç ise 3 gün, üzerinde TS Clup ürünü bir tişört ile Trabzon sokaklarını arşınladı, dostlarını ziyaret etti. Sadri Şener Merkezi ve Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’ndeki iki ayrı TS Clup, gurbetçilerin ilk uğrak yeri oluyor. Ts Clup gelirlerinin bütçede önemli bir kalem olduğunun altını çizmek gerek. Ancak yine de rekabet halinde olduğu kulüplerle baş edebilecek düzeyde henüz değil.
Neyse Genç’e dönelim. Ankara’da dünya ve ülke için kafa yoran Genç, Trabzon’da sadece Trabzonspor’u konuşuyor. Biraz sohbet ettik, ortak kanımız: Aksayan mevkilere yapılan takviyeler bekleneni verirse ve mevcutlar da performanslarını biraz artırabilirlerse, bu sezon geçen sezondan daha iyi olur.
Bir ortak nokta daha: İlgisizlik.
Her ne kadar TS Clup gelirleri “ehh işte!” dedirtiyorsa da, geçen yıl rekor kırılan kombine kartlarda bir hayal kırıklığı söz konusu. Bin 150 VİP koltuktan 350 adet satılmış. Kapalı 3 bin 660’ta 650, Maraton 9 bin 200’de bin 500, Kale arkaları 5 bin 700 de bin 710. Valilik 6 bin kale arkası ve maraton almış, belediye de 400 adet.
İşte bu noktada Genç’in neden bu yazının konusu olduğu ortaya çıkıyor.
Genç’i TS Clup ürünü tişörtle Trabzon sokaklarında gezdiren, dünya ve ülke sorunlarının tartışıldığı televizyon programlarına Bordo-Mavili formayla çıkartan tek neden renk aşkı. Bakmıyor kimin transfer edildiğine, kimin edilemediğine. Lig sıralamasındaki yerini de önemsemiyor. Onunkisi tipik bir taraftarlık, renk aşkı yani.
Ama Trabzonsporlular’da ilginç bir durum söz konusu bugünlerde: “Falanca yoksa kombine de yok”, “Falancayı alın, kombineleri satalım.”
Bir yanda Genç gibiler, bir yanda da “Falancacılar.”
Trabzonspor’un, kulüplerin, Nihat Genç’lere gereksinimi var. Diğerleri “falanca” zaten!
‘’Yeni sezona doğru...‘’
Trabzonspor’u çıplak gözle izleyemedik ama ekranda gördüğümüz 3 maçta bazı tespitlerde bulunma fırsatını yakaladık.
Bir kere Bordo-Mavili ekibin geçen yıla oranla daha yaratıcı ve organize bir futbol anlayışına sahip olduğu söylenebilir. Sezon başı olmasına rağmen, yüksek pas yüzdesi, bloklar arasındaki uyum ve takımın bir bütün halinde oyunun iki bölümünü oynayabilmesi, sevindirici gelişmeler.
Takımın kalesinde birinci alternatif her zaman için Sylva. Ancak Tolga kendini zorluyor. Geçen yıldan farklı bir Tolga Zengin izleyebiliriz.
Bu yönde döneminin en ünlü kalecilerinden biri olan, tüm zamanlarda Pfaff ve Preud’homme ile birlikte ülkesinin 3 önemli ismi olarak tarihe geçen Munaron’u yok saymak haksızlık olur.
Trabzonspor’un savunması da oturdu gibi. Sağ kanatta belli ki Serkan ve Tayfun değişmeli görev alacaklar, göbekte Broos’un kafasındaki öncelikli ikili Egemen ve Giray. Song, ekonomik kullanıldığında bu mevki için tecrübesiyle bir kalitedir.
Solda ilk seçenek Cale gibi dursa da, Ferhat, gençliği, tekniği ve hücuma katkısıyla yok sayılamayacak bir oyuncu.
Trabzonspor’da en büyük rekabet orta alanda yaşanıyor. Broos’un 3 kişi olarak planladığı bu bölgeye aday sayısı neredeyse 2 katı.
Tjikuzu tamam gibi ama Selçuk ve Colman’ın rakipleri hayli fazla. Broos orta saha oyuncularının sadece kendi bölgelerinden değil, oyunun iki ayağından da sorumlu olmalarını istiyor. Yan pası sevmiyor, öne doğru çabuk hamlelerle atağa katılma taraftarı. Bu nedenle orta alan oyuncuları bunu başarabildikleri ölçüde forma şansı bulacaklar.
Trabzonspor’un görünen sorunu forvette. Teknik adam ısrarla sol kanat diyor. Engin ve Barış çok olumlu gözükseler de Yattara belirsizliği birçok açıdan takımı zorluyor. Forvetlerin hazırlık maçlarındaki golsüzlüğü ligde de devam ederse, tribünlerin malum arayışın çağrısını devam ettirecekleri muhakkak gibi duruyor.
Her şeye rağmen daha lige 2 hafta var. Bu sürede tüm eksikler giderilip, oyun formatı rayına oturtulursa Trabzonspor yine zirve yarışının içinde olur.
Bu yöndeki en önemli avantajı belki de yıllar sonra iskeleti bozulmayan bir kadroyla sezona başlaması...
Ne diyelim; haydi hayırlısı...
‘’Yanlış zaman!‘’
Trabzonspor yeni bir yapılanmanın planlarını yapıyor. Buna göre yönetim kurulu, futbol organizasyonunun başına ‘Sportif Direktör’ sıfatıyla bir futbol adamını, ‘Genel Menacer’ eşdeğeri bir görevlendirmeyle de idari bir üst düzey yöneticiyi iş başına getirmeyi düşünüyor.
Yönetim kurulunun söz konusu görevlendirmelerle ilgili isim tespitleri de mevcut. Ancak şu an itibariyle belirlenen isimler üzerinden değil de, yapılanmanın zamanlaması ve temel kriterleri açısından konuyu değerlendirmeyi uygun görüyoruz.
Sportif Direktör anlamındaki görevlendirmenin, kulübün eşdeğer birimleri arasındaki yetki düzenini ne derece etkileyeceği, cevabı verilmesi gereken ilk ve en önemli soru. Hele de Trabzon gibi bir kentte, üstelik teknik direktör diploması taşıyan ve aktif olarak bu görevi yapan bir kişiyi kulüp bünyesine katarsanız, ilk etapta oluşacak kaotik ortamı bertaraf etmek için de ayrı bir enerji tüketmek zorunda kalırsınız.
Futbolda profesyonel yapılanma elbette önemli ve gereklidir. Yönetenlerin yetkilerini işinin ehli kişilere devretme kabiliyetlerinin yüksekliği, onların başarı seviyelerini de olumlu etkiler. Ancak yapılanma, temelinde doğru hamlelerin atılması gereken sürekli bir olgudur. Sıralaması hata kabul etmez.
Karadenizspor örneği
Örneğin Trabzonspor Yönetim Kurulu, yakın geçmişte geçen sezon başında bir Karadenizspor gerçeği yaşadı. İyi niyetle ve sportif gerekçelere uygun bu yapılanma, maalesef oluşum sürecinde zamanın doğru kullanılamaması nedeniyle, hem bir sonuç üretemedi hem de yeni kavgaları beraberinde getirdi. Sportif direktörlük meselesinde de en azından bu uygulamayla ilgili örnekler mutlaka dikkate alınmalı. Bahsedilen türde bir yapılanmanın temelinde karar verme sırası ve ehliyeti önemlidir. Sportif direktör en temel anlamıyla kulübün sportif politikalarını belirleyen kişidir. Oysa Trabzonspor, sezon öncesinin yaşandığı bugünkü süreçte, politikasını belirlemiş hatta gerekli görevlendirmeleri de yapmıştır. Daha açık konuşmak gerekirse teknik direktörünü ve yardımcılarını seçmiştir. Eğer bugünkü yönetim önce sportif direktörünü belirleyip, sonra onun görüş ve önerileri doğrultusunda alt kadrosunu oluşturma yolunu tercih etseydi, doğru bir yapılanmanın en azından işaretlerini verebilirdi.
Broos ve Sümer’in durumu
Bir diğer açıdan bakıldığında Trabzonspor’da sıfatı farklı olsa da sportif direktör içeriğinde görev yapan bir teknik adam kulüp bünyesinde bulunmaktadır. Yanal sonrası ve Broos öncesi dönemi büyük ölçüde onun görüşleri doğrultusunda şekillendirmiştir. Ancak teknik direktör gibi kritik bir kararda yönetici örüşü etkili olmuştur. Elbette nihai karar yönetenindir. Ama modern bir yapılanmanın temelinde gerekirse yöneten de uyarıyı dikkate almalıdır. İşte Trabzonspor için asıl sorun buradadır.
Broos böylesi bir görevlendirmede neler hissedecektir? Özkan Sümer eski öğrencisinin direktiflerini ne kadar kabullenecektir?
Tabii ki en önemlisi bu görevlendirmede gerekli donanım var mıdır, yok mudur?
Ancak son soruya cevap verene kadar asıl sorun kurumun hiyerarşisinin yeniden belirlenmesi sorunudur. Aksi halde yapılan organizasyon, birilerini yanına alma adına sus payı vermekten öteye gidemez. Bu da Trabzonspor’a onlarca örneğinde olduğu gibi hiçbir fayda sağlamaz.
‘’Futbola dönme zamanı‘’
Yeni sezon öncesini gündem itibariyle daha çok saha dışında geçiren Trabzonspor’da artık futbola yoğunlaşmanın zamanın geldi. Teknik direktör belirsizliği, genel kurul, Fatih Tekke’nin dönmesi, Hüseyin’in kalması, kombine, belediye derken Bordo-Mavili camia olması gereken gündeminden sürekli uzakta kaldı.
Şimdi gerek camianın gerekse de yönetenlerin acilen takımın yeni sezona moral motivasyonu daha yüksek bir havada hazırlanabilmesi için uygun ortam yaratmak adına üzerlerine düşen görevi yapmaları gerekiyor.
Zira geçen sezonki kadronun oluşturduğu iskelet bu dönem büyük ölçüde korunmuş ve eksik görülen yerlere yapılan veya yapılacak takviyelerle kısmi bir yapılanma sürecine de girilmiştir.
Bildiğimiz kadarıyla teknik direktörün bir sağ bek bir de sol açık talebi bulunmaktadır. Yönetim de imkanlarını zorlayarak bu mevkilere iki oyuncu alabilir. Ancak ne olursa olsun Trabzonspor’un rakipleriyle mesafesini belirleyen en önemli unsurların başında moral motivasyon gelmektedir.
Trabzonsporlu’nun coşkusu ve desteğinin yüksek olduğu dönemlerde sportif eksikler büyük oranda geri planda kalmaktadır.
Bunun bir çok örneği geçmişten bilinmektedir.
Her ne kadar Başkan Sadri Şener, “Artık peşini bıraktım” dese de taraftar kombineye ilgi göstermeli, en büyük transfer olan 12. adamın varlığını hissettirmelidir.
Unutulmamalı ki, bu ekip geride bıraktığımız sezonun son haftasına matematiksel anlamda var olan şampiyonluk şansıyla girmiştir. Bunu sağlayan kadro korunmuş, takviye edilmiştir. Bu durumda Trabzonspor’un en büyük silahı olan “kadro istikrarı” avantajının yanına moralli bir kitle desteği eklerse, hedefe ulaşabilir.
Öyleyse Bordo-Mavili renklere gönül verenlerin yapması gereken öncelikle bugünlerin değerini bilmesi, sonra da daha iyisi için çaba sarf etmesidir.
Bu başarılabilirse işlerin yoluna gireceği açıktır...
Bizden söylemesi...
‘’Ne gerek vardı?‘’
Trabzonspor’un en ilginç genel kurullarından biriydi geçmişte yaşanan; üye sayısı 7 binlerde iken sadece 42 üyenin oyuyla başkan ve yönetim seçilmişti. Sonra “ayıp olmasın” diye, Divan Kurulu’nun bilgisi dahilinde bu sayının önüne 2 rakamı eklenmiş ve 242 üye oy kullanmış gibi gösterilmişti.
Kamuoyuna aktarılan, “yorulanlar olmuştur, 3 yıllık süre uzun, yeni yüzler, kan değişikliği vs” gibi gerekçelerle, Divan Kurulu’na sunulan ama heyecan yaratmayan listenin ciddi bir tezat oluşturduğu ortamla gidilen bu Genel Kurul, işte o Genel Kurul’u gölgede bıraktı. 19 bini aşkın üyenin, 5 bin 21’inin de katılma hakkı varken, 139’u genel kurula katıldı.
Birkaç günden beri bir futbolcu için kampanya düzenlerken, bırakın karşı çıkmayı, bir durum tespiti yapma amaçlı fikir sunanları bile manevi linç ile karşı karşıya bırakanlar, kulübün geleceğiyle direkt ilişkili bu toplantıyı yok saydılar. Bu nedenle “yakışmadı“ diyoruz.
Gelelim sorularımıza:
Neden yapıldı bu genel kurul?
Elbette ki niyet iyidir, ama tablo kötü: Başarılı sunumla anlatılan onca güzel işten sonra camiayı silik bir genel kurulla muhatap etmeye, yeni küskünler yaratmaya değdi mi?
Örneğin, en çok ilgi gören icraatlardan biri basketbol hamlesiydi. Bu dalda şehre yaşatılan heyecan haklı alkış aldı. Bunun için kulübe genellikle yük olmayan başkan yardımcısı, liste dışı kaldığını internet sitelerinden mi öğrenmeliydi?
Görünen o ki kurulun yürütmede yükünü çeken üyeleri aynı kişiler olacak. Camianın; “vay be şu da var ha!” diyeceği, kitleyi ardından sürükleyecek yeni katılım da yok. Öyleyse ne vardı kongreye gidecek? İstifacı ve devamsızların yerine yedeklerle yola devam edilirdi. Edilirdi ki; Trabzonspor’a yapılan, “kongrelerin kulübü” yakıştırması pekiştirilmezdi.
“Bir araya gelindi, fikirler dinlendi” deseniz, değil. 2 eski yöneticiden başka söz alan olmadı.
Şener, özetle her şeye rağmen doğru bildikleri yoldan gideceklerinin altını çizdi ki doğrusu da bu. İnsan sormadan edemiyor; öyleyse bu genel kurula ne gerek vardı?