Arama

Popüler aramalar

‘’Athletic'i elemek...‘’

Trabzonspor’un Benfica performansından yola çıkarak Athletic önündeki şansı nedir?

Lizbon’daki maçta Adrian’ın maç 0-0 iken attığı ve ofsayt gerekçesiyle sayılmayan gol. Aynı futbolcunun, takımı tur şansını kovalarken faul bile olmayan pozisyonda oyundan atılması... Bu iki kritik karar bir anlamda turun belirleyici unsuru oldu. Futbola heyecan katan bu unsuru yok sayamayız. Yeni eşleşmeye gelince... 1- Eleyen kim olursa asla sürpriz sayılmaz. 2- Athletic Bilbao asla Benfica kadar güçlü ve alternatifi bol bir kadroya sahip değil. 3- Trabzonspor, Benfica maçlarındaki basit savunma hatalarını yapmamalı.

Trabzonspor sezona hazır bir görüntü veriyor mu?

Geçen sezon ikili averajda tek gol farkıyla şampiyonluğu kaçıran Trabzonspor, bir büyük kulüp olma kimliği ve sezonluk performansına uygun olmayan biçimde kadro zafiyetine uğradı. Bu özellikleri bünyesinde barındıran bir kulüpten böylesi yoğun kopmalar olması manidardır. Kopmalarla doğan boşluklar, biraz da telaşla ve aceleyle, çoğu da ekonomik nedenlere dayalı ikinci ya da üçüncü alternatiflerle doldurulmaya çalışıldı. En azından bir uyum sorunu var ve özelleri geçtik, iki resmi maç da bunu net biçimde gösterdi. Dolayısıyla ligin ertelenmesi avantaj gibi duruyor ama Şampiyonlar Ligi fırsatı kaçtı. Bir de Avrupa ligi bedeli ödenmemesi gerek.

Adrian ve Zokora yok, Henrique sakatlıktan çıkacak. İdeal kadronun 3 sıkıntısı kulübeden giderilir mi?

Rövanştaki Benfica maçının yedek kulübesine bakalım önce: Bora, Aykut, Halil, Ferhat, Mustafa, Alanzinho ve 3. kaleci Zeki. Böyle bir uygulamanın geride kalan futbolcuları da tatmin edecek özel bir nedeni yoksa, onları, “yok saymak” anlamına gelir. Bu konuda henüz bir açıklama yapılmadı. Dolayısıyla biz onları yok sayıyoruz. Bu durumda Henrique’nin oynayacağını düşünürsek, Adrian’ın alternatifinin Alanzinho, Zokara’nın da Aykut olduğunu söyleyebiliriz. Şu anki performansları nedeniyle asıl sıkıntı bize göre savunmanın merkezinde. Bu nedenle Güneş’in, bu oyuncuyla eşleştirmek için Celutska’yı tercih etmesi, sola da Ferhat’ı koyması sürpriz sayılmaz.

Maçın TT Arena’ya alınmasının olumlu-olumsuz yönleri nelerdir?

Bu konu Trabzon’daki taraftarlar ve üyeler arasında ciddi sıkıntı yarattı. Onlar da takımı izlemek istiyor stadyumun zemini tam bir rezalet. Olimpiyat uzak, ulaşımı sorunlu ve bir bilet skandalı yaşandı. Seyircileri geçtik, biz medya mensupları olarak da büyük sorunlar yaşadık. Kaldı ki stadyum 40 bin kişiyle bile boş gözüktü. Rakip üzerinde baskı kurulamadı. Tüm bu sorunların hiç biri Arena için söz konusu değil. Dolayısıyla bu durum Trabzonspor için tartışmasız büyük bir avantaj.

Şenol Güneş takviye istiyor ama pek olası görünmüyor. Yönetimin ne tür beklentisi olabilir?

Trabzonspor’un yumuşak karnı burası! “Şenol Güneş neden transfer istiyor?” sorusunun yanıtını Başkan verdi zaten: “Kulüp başkanlarını arıyorum, hiçbiri futbolcularımızı istemiyor.” Bu açıklama kendiliğinden alternatif olabilecek tüm oyuncuları değersizleştirdi. Bunu geçtik, sağ ve sol bek mevkilerinde sıkıntı var. Glowacki’nin sık sık sakatlanması savunmanın merkezini de sorunlu kıldı. “Bir Zokora iki Selçuk eder” lafı boşlukta kaldı. Bütün bunlara karşın transfer beklentisinin gerçekleşeceğine dair ışık yok.

Sürekli bir mukavele işidir gidiyor. Neden artık bu tip konular kriz boyutuna ulaşmadan çözülemiyor Trabzonspor’da?

Trabzonspor’da bu konu ilk kez geçen sezon bu kadar büyük sorun oldu. Bunun nedeni Aralık’taki Olağan Genel Kurulu ve Başkan Sadri Şener’in bu kongrede yapılacak seçim için bazı futbolcuları koz olarak kullanma gayretidir. Bu nedenle de büyük bedeller ödendi. Bakın bu kez, geçen sezonun yıldızı Burak, daha bir yıl sözleşmesi varken 4 yıllık imza attı. Colman uzattı. Bir Engin kaldı onda da sorun sadece bonservis değil bildiğimiz kadarıyla.

10 Ağustos 2011, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Avrupa şansı!‘’

İlgili haberler artık sıradanlaştı, gazetelerde okuyanı, ekranlarda izleyeni azaldı. “Sulandırılacağı” endişelerini haklı çıkardılar. Yetmedi, olay, neredeyse sadece, “Aziz Yıldırım’ı itibarsızlaştırma operasyonu” moduna çekildi. “Şüphe” dahi yeterli karar için ama yürek gerek! Tahkim Kurulu, benzer davada “mahkeme sürecinin beklenmesi” yolunu açtı ya, “minareye kılıf” arayışındaki Federasyon rahatladı, kendi adımıza bu iş bitti. Galatasaray da potaya sokuldu, “4 büyüksüz lig mi olur!” noktasındayız artık.
Geçelim ve futbola dönelim.
Malum Trabzon yine zor kura çekti. Böyle giderse çekmeye de devam edecek. Bunun şansızlıkla falan ilgisi yok. Tur atlayamadığınız sürece liste başı olamıyorsunuz, dolayısıyla liste başı olanlardan birini çekeceksiniz. Doğru, ortada bir şansızlık var. O da Benfica maçlarındaki hakem hataları. Hem Lizbon Estadio da Luz, hem de İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadları’nda buna tanık olduk. Örnek; Lizbon’da maç golsüz berabere iken Adrian’ın verilmeyen golü, aynı oyuncunun rövanşta faul bile çalınmayan pozisyonda kırmızı kart görmesi.
Anorthosis, Osasuna, Galati ve Toulouse’a elendikten sonra, Liverpool, Benfica, Athletic Bilbao falan düzeyindeki takımlarla eşleşmek kaçınılmazdı. Bu şanssızlık değil yani. Trabzonspor, İspanya ligi 6.’sı, kendi liginde geçen sezon 15 yenilgi almış Bilbao’yu bu kez elemek zorunda. Yoksa gelecek sezon aynı “şanssızlıklar!” yakasını bırakmayacak.
Sonuç: Son Dünya Kupası’nın sürpriz ekibi Şili’nin Teknik Direktörü Marcelo Bielsa’nın yönettiği, kadrosunda Llorente, Javi Martinez, Muniain, İraola gibi önemli oyuncular barındıran Bask Ekibi’nden oyuncu Gurpegi’nin, “Trabzonspor’u istiyordum” şeklindeki küçümseyici sözleri, Bordo-Mavililer için, en azından bundan sonraki “şanssız kuraları çekmeme” konusu kadar, motive edici güç olmalı.

07 Ağustos 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Beklenen oldu!‘’

Kadroda 18. kişi olarak üçüncü kalecinin yazılmasıyla ilgili soru işaretlerine ve tüm uyarılara karşın tribünlerde meşale yakılması densizliğine özellikle dikkat çekerek, öncelikle şunu söyleyelim: Az buz değil, bayağı bir uzak olasılıktı turu atlamak. “Çok zor” diyorduk, “ama imkânsız değil” diye de, bir umut ekliyorduk. 19 dakika kadar sürdü bu durum. Taçtan gol yiyene kadar yani! Oysaki dün akşam gole kadar iyi oynadı Bordo-Mavililer. Pozisyon da buldular. Yenik duruma düştükten sonra da oyun disiplinini kaybetmediler. Tüm olumsuzluklar içinde bu iyi bir sinyal. Nitekim semeresini de verdi bu durum. 3 yeni transfer Adrian- Celtuska-Henrique işbirliğiyle gelen eşitlik golüyle biraz daha hareketlenme sağlandı.
Ama önce günün iyi ismi, attığı golle moral motivasyonu tavan yapmış Henrique sakatlandı, sonrasında
Adrian hak etmediği kırmızı kartla oyun dışı kaldı ve işin rengi belli oldu. Güneş’in bundan sonraki hamleleri haklı olarak, tur gelmese de, Avrupa Ligi için Play Off’a tümden demoralize gitmemek adına en
azından beraberliği koruma üzerineydi. Ön elemeden iki önemli ayrıntı:

1- Şampiyonlar Ligi hayali bitti. Şimdi UEFA Avrupa Ligi var. Ama Lizbon’daki ilk ve dün akşamki taç golü, savunma kurgusundaki hatalar, yine savunmadan kontrolsüzce çıkarılmaya çalışılan ve her birinderakibin buluştuğu ve yeniden tehlike oluşturduğu şuursuz toplar, bundan sonrası için SOS verdi.

2- İlk maçta maçın başında ofsayt gerekçesiyle iptal edilen gol, bu maçta da pozisyon gereği rakibin yüzüne çarpan Adrian’ın dirseğine yarım saati aşkın süre varken çıkan haksız kırmızı kart... Bir takım da hakem şansı da olacak be!

04 Ağustos 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir ayrıntı!‘’

Benfica ile yapılan ilk maçtan sonra rövanşa yönelik düşüncelerimizde bir değişiklik yok. Şike karmaşası içindeki Türk Futbolu’na gönül verenlerin morallerini birkaç günlüğüne üst düzey tutmak, Trabzonspor taraftarına da umut vermek gibi bir niyetimiz yok. Şöyle demiştik: Tur çok zor, ama imkânsız değil.
Lizbon’a giderken, ‘Tur zor’ diyorduk sadece. Maç sonrası ‘Çok zor!’ dememizin nedenini sadece 2-0’lık skorla ilişkilendirmiyoruz. Zira neden, ilk maçla ilgili çok basit bir ayrıntıda saklı:

Benfica, genel olarak bu maçta Trabzonspor’a karşı üstün oynadı. Ama öyle ahım şahım pozisyonlar üretemedi. Kaldı ki az ama etkili gelen taraf Bordo-Mavililer oldu. Gol de buldular ancak, bir bayrağa takıldılar. Benfica bu maçta kendi sol tarafını etkili kullandı. Serkan, Arjantin Milli 24.5 milyon Euro bonservis bedelli Gaitan karşısında çok zor durumda kaldı. Yapılması gereken devre arasında Serkan’ı oyundan almaktı. Mustafa’yı koysa oraya Güneş, ağır kalabilirdi. Ferhat’ı sola koyup Celutska’yı çekebilirdi belki oraya ama bu kez orada aksama olabilirdi. Ayrıca dikkat edin, hepsi çakma sağbek.

Benfica sol tarafını iyi kullandı, kendi sağ tarafından o kadar etkili çıkamadı. Celutska da zorunlu olarak savunmada kaldı. Jorge Jesus ne yaptı? Enzo Perez’i oyundan aldı. Nolito’yı sahaya sürdü. Amorim’in yerine de Uruguay milli 22 milyon Euro bonservis bedelli Pereira’yı... Aynı Pereira takımının sağ kulvarında görev yaptı ve buraya, tıpkı sol kulvardaki Gitan gibi hareketlilik getirdi.

Ayrıntı şu: Trabzon’un sağ kanadına alternatif çakma, Benfica’da alternatif dünya yıldızı adayı. İşte bu ayrıntı bile tek başına yeterli güç farkını anlatmaya. Yoksa Güney Amerikalı futbolcuların Avrupa’ya geçiş yolu olan Portekiz’de Benfica’nın 450 milyon Euro’yu bulan değerini de yok saysak bile.
Şenol Güneş’in sezon başlarken transfere yönelik sitemlerinin altında yatan gerçekler işte bu ve benzeri ayrıntılardı.

‘Neden imkânsız değil!’ diyoruz o zaman?

Çünkü futbol her daim sürprizlere gebe bir oyun. Hatta futbolu zaman zaman daha heyecanlı ve izlenmesi keyifli kılan unsuru da bu! Kaldı ki hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. Eğer Trabzonspor, son yarım saate kadar en azından bir gol bulursa, rakibinin panik yaşamasına neden olabilir. O zaman da rakibe tıpkı ilk maçta geciken gol nedeniyle yaşatılan süreç tekrarlanabilir. O süreçte bir şans golüyle öne geçmişlerdi. Eşitlik şansı da yakalandı yakalanmasına ama cömert davranıldı ve ikinci gol geldi. Bu kez aynı akıbete onlar uğrayabilir.

‘İmkânsız değil!’ dememizin nedeni de bu...

01 Ağustos 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zor oyun!‘’

Günlerdir ‘şike operasyonu’ ile uğraşan Türkiye’yi, yeniden ‘futbola yoğunlaştırma’ gibi bir misyonu üstlenmiş olmanın sorumluluğuyla mücadele etmeye çalıştı Trabzonspor. Tur umudunu rövanş maçına taşımayacak olası bir kötü skorun, zaten demoralize ülke futbolseverleri üzerinde yaratacağı tahribatı düşünerek temkinli oynadı.

Şampiyonluğu tek gollü ikili averajla kaybeden kadrodan gidenlerin yerlerindeki 4 yeni yabancılı Bordo-Mavililer, ilk yarının neredeyse tamamında oyunu kendi alanında kabul etti. Çok iyi top yapan Benficalı oyuncuların, topla her buluştuklarında çabuk organize olup, bir anda tehlikeli bölgelere ulaşmalarında Trabzonspor’un öndeki 3-4 oyuncusundan mahrum kalmasının rolü tartışmasız büyük oldu... Dolayısıyla tüm yük Colman ve Zokora’yla savunmanın üzerine bindi. Çok teknik oyunculara sahip rakibin temposunu bu durumda ‘sinir bozucu’ önlemlerle düşürmek zorunda kalan Bordo-Mavililer açısından iyi olan durum da, bütün bu atakların 3. dakikada Savola’nın aşırtma vuruşu dışında daha pozisyon olmadan erimesi oldu.

Oyunun seyri 54. dakikaya kadar böyle devam etti. Jorge Jesus, önce Nolito’yu oyuna aldı, ardından da Pereira’yı. Böylece sol kanattaki Gaitan’nın işlevselliğini, sağda Parieira ile sağladı. Daha etkili gelmeye başladılar. Bu gidişatı, Şenol Güneş’in ikisi birlikte sadece birbirlerinin verimini düşüren Alanzinho-Adrian ikilisinden Alanzinho’yı alıp, orta alanda Aykut’u, Colman ve Zokora’ya destek alması da engellemedi. Sinyali, Saviola’nın direkten dönen şutunda verilen gol de, savunmanın arkasında topla buluşan Nolito’dan geldi.

Gol sonrası kısa süreli panik yaşayan Trabzonspor, çabuk toparlanıp rövanş için büyük avantaj sağlayacak golün peşine düştü. Nitekim Burak’la da çok yaklaştı ama Artur engeline takıldı. Sonrası, ‘1-0, 2-0’dan daha avantajlı skordur’ mantığıyla geçti. Bu da Tolga’nın başarılı oyunuyla tam gerçekleşecek gibi duruyorken, son dakikada maçın iyilerinden Zokora’dan çaldığı toplu Gaitan, ‘Hayır’ dedi.
Sonuçta tur için 2-0 kötü skor ama rakibin bu temposuna göre normal. Tur konusunda, ‘Zor ama imkansız değil’ diye düşünüyorduk. Şimdi, ‘Çok zor ama imkansız değil’ diyoruz.

28 Temmuz 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol zamanı‘’

Rakip Portekiz’in güçlü ekibi, Avrupa Ligi’nin de son yarı finalisti Benfica.
İzlenen iki hazırlık maçında hazırlanan raporlara göre, özellikle orta alanda ve forvette etkili isimleriyle rakiplerine ecel terleri döktürebilecek bir yapıya sahip. Savunması genel olarak Güney Amerikalı oyunculardan kurulu, Copa Amerika nedeniyle bu oyuncular hazırlık maçlarında izlenemedi. Bilinen, çok önemli oyuncu oldukları.

Trabzonspor açısından Lizbon’daki ilk maçta, rövanş için avantajlı bir skor elde etmek, bu maçın Olimpiyat Stadı’nda oynanacağı gerçeğinden hareketle daha bir anlam kazandı. Trabzonspor’un hedefi bu stadyumda 70 bin kişiyle rekor kırmak. Bu da ancak sözünü ettiğimiz avantajlı, en azından tur için umutlu bir skorla mümkün.

Tura gelince; özetin özeti: Ne kolay, ne de imkansız!

Demek ki oluyormuş!

Selçuk, Egemen, Ceyhun bedelsiz gitti. Geçen sezonun flaş ismi, yerli, futbolcuların gol kralı Burak Yılmaz, dün törenle imza attı. Sözleşmesini 4 yıl daha uzattı. Burak uzattı, Selçuk, Egemen, Ceyhun uzatmadı. Neden? Egemen ve Ceyhun, Selçuk imza atsaydı kesin uzatırdı. Ama Başkan Sadri Şener’in önceliği Selçuk’tu ve bu işi geçen yıl Aralık’ta yapılan genel kurul için koz olarak kullanmayı tercih edip işi ağırdan aldı. Her fırsatta da, “Selçuk kolay, biz devam edersek imza atacak.” dedi. El altından, Selçuk’un söylemediği sözler de medyaya sızdırıldı, “Başkan devam ederse imza atarım” diye.

Selçuk, seçim kozuydu olası adaylara karşı. Zaten aday olmadılar da bu yüzden.
Sonrası malum. Şener rakipsiz girdi seçime, başkan seçildi ama Selçuk imza atmadı. Dolayısıyla Egemen ve Ceyhun da...

Ama Burak olayında iş sıkı tutuldu. Aralık’ta genel kurul da yok. İmza atıldı.
Trabzonspor’un bu 3 futbolcudan kaybını düşünün. Ya da; Selçuk, Egemen ve Ceyhun’un yerlerine alınan oyuncular için ödenecek bonservis bedellerine bakın, kayıp kendiliğinden ortaya çıkar.

27 Temmuz 2011, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’UEFA ve TFF‘’

“UEFA da başından beri bizlerin duruşunu destekliyor. Bizlere olan güvenlerini ve benzer görüşte olduğumuzu belirtti.”

Bu sözler Futbol Federasyonu Başkan Vekili Lütfi Arıboğan’a ait. Şike operasyonu başladığı günden beri birbiriyle çelişkili birçok açıklama ve karara imza atan TFF ile UEFA’nın görüşmesinden kamuoyuna açıklanan bölümü kadar haberdarız. TFF özerk bir kuruluştur. UEFA, TFF’nin kararlarını benimser. Nitekim bunca olaya karşın Avrupa Kupalarında mücadele edecek takımlar listesini tereddütsüz onayladı. Ama şunu da söyledi:

“Eğer bu kulüplerle ilgili bir şey çıkarsa, ben de ekstra ceza veririm. Sadece ihraçla sınırlı kalmaz bu. Verdiğim paraları geri isterim. Kulüpten alamazsam seni muhatap kabul ederim.”

İşin özü bu!

Gelinen noktada net bir şekilde ortaya çıktı ki; Şike davasında federasyon zaman kazanmaya çalışıyor. Henüz ligleri ertelemedi ancak gelecek bilgiler ışığında da şikeye kanaat getirmesi çok çok fazla. Daha önce açıklandığı gibi iddianame hazırlanıp mahkeme tarafından kabul edilmeden önce bir karar vermesi hemen hemen imkansız gibi görünüyor.

Ama ilk günlerin aksine kamuoyu da artık bu işin uzamasından rahatsız. Bir an önce ne yapılacaksa yapılsın havası federasyonun işini güçleştiriyor. Verilecek bir küme düşürme kararının mahkemeden çıkacak aklanma karşısında karşılanamayacak tazminatlara yol açacağını bildikleri için tek başına bir yargıya varmaktan çekiniyorlar. Savcılığın göndereceği bilgi ve belgelere göre karar vermeleri çok riskli. Sadece kamuoyu gözünde bir şeyler yapıyoruz görüntüsü vermeye çalışıyorlar.

Aşamalarına bakarsak:

1- Etik kurulu, Federasyonun hukukçularıyla savcılıktan gönderilmiş klasörler dolusu bilgi ve belgeleri inceleyip bir kanaate varacak.

2- Bu kanaatini federasyon yönetim kuruluna gönderecek.

3- Federasyon şikeye karar verirse adı geçen takımları düşürecek.

4- Bu kulüpler Tahkim Kurulu’na itiraz edecek. Tahkim’de duruşmalı oturumlar yapılacak. Nihai kararı vermeleri asgari iki hafta sürecek.

5- Tüm bu süreç liglerin başlayacağı 5 Ağustos’a kadar mümkün değil tamamlanmayacak.

6- Dolayısıyla liglerin ertelenmesi kesin olacak.

Ortada bir şey var ki Süper Kupa Finali’ni erteledin. Ligi de ertelesene!

Umarız sulanmaz demiştik ilk günlerde.

Sulanıyor baksanıza!

“Tuhaf ve romantik” bir suç oluvermiş şike!

Divan açıklaması!

Trabzonspor Kulübü Divan Kurulu bir açıklama yaptı ve sözde toplumu soğukkanlı davranmaya, yargıya güvenmeye davet etti. Ama açıklamanın devamındaysa bir kulübü mahkum etti. Böylece fitili ateşledi. Hiç gereği yoktu. Bu bakış açısıyla kanal kanal gezen Aziz Yıldırım’ın avukatından ne fark olur! Şu denilse tamam: “Yargıya güvenelim. Sonucunu bekleyelim. Hangi kulüp bu pisliğe bulaşmışsa bedelini ödesin. Trabzonspor da dahil!” Tersini yaptılar. Bir de son cümlesi var açıklamanın: “Bu vesileyle tüm çevrelere bu süreçteki kabul edilemez söylemlerle camiamızı bütünleşme anlayışından kaçınmalarını önermekteyiz. Saygılarımızla. ” Anlayan beri gelsin!

Federasyon'daki Trabzonlu

Futbol Federasyonu seçimleri Trabzonspor açısından hayli fırtınalı geçti. Aydınlar’ın başkanlığını destekleyen ve ilk açıklayan kişi olan Sadri Şener, bypass edildi ve kurul Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaraylılarla dolduruldu. Trabzonspor iki üyelik beklerken, birinden de oldu. Kazıklandı yani!
Ama Erdal Atalay, kulübün değil, Trabzonlu olarak listeye girdi ve bunu da beyan etti. Şener, büyük konuştu, o zamanki kızgınlık ve heyecanla olacak: Ya o istifa edecek, ya da ben!“

Türk futbolu bugünlerde şike operasyonuyla sarsılıyor. Kurulda üyeleri olan kulüpler rahat, Ya diğerleri?
İşte bu noktada Trabzonspor’un kabul etmediği Trabzonlu aday devreye giriyor. Sadri Şener’in isteğiyle ikili bir araya geliyor ve durum değerlendirmeleri yapılıyor.

Demek ki, konuşurken kırk ölçüp bir biçmek lazım. En kızgın anında bile insan öfkeyle kalkıp zararla oturmamalı.

Güzel şeyler!

Trabzon cıvıl cıvıl şu günlerde. Çeşitli ülkelerden binlerce sporcu ve aileleri şehri doldurdu. Yerli sporseverler ülkede adında olimpizm kelimesi geçen bir organizasyona tanıklık etmek için Trabzon’a akın etti. Oteller tam kapasite.

10 Gün süreyle tam bir karnaval yaşanacak kentte. Esnafın yüzü gülecek. Sporcular ufuklarını geliştirecek.
Aileler özenecek, çocuklarını spora yönlendirecek!

Çünkü inanılmaz tesisler yapıldı. 700 milyon lirayı aşkım para harcandı. 7 bin 500 kişilik spor salonu, Jimnastik salonu, Türkiye’de örneği olmayan atlama kuleli ve üzeri açılır kapanır yüzme havuzu, merkez kortlu 15 dolayında tenis kortu, Atletizm sahası vs...

Bütün bu heyecanı yaratan ve şehre tesisleri kazandıranlara Trabzon’un bir vefa ve teşekkür borcu var. İsim saysan unutulup darıltılacak kişiler çıkar. Ama bir kişi var ki; Trabzon’dan kimsenin işten haber yokken tek başına ayağa kalktı ve adımı attı. Gençlik spor Genel Müdürlüğü süresince de takip etti ve oyunların Trabzon’a alınmasına büyük katkı sağladı. Mehmet Atalay bu kişi. Basın İlan Kurumu Genel Müdürü. Trabzonlular vefa borcunu öder, bize kalan, ülke sporu adına teşekkür borcu.

Üzerimizde yüktü, ettik işte...

21 Temmuz 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Burak'a Selçuk çok!‘’

Dakika 11: Adrian’ın uzun topuyla Burak kaleciyle karşı karşıya kaldı. İyi yer tutan Courtois tehlikeyi önledi.
Dakika 31: Adrian yine bir uzun topla Burak’ı kaçırdı. Burak sert vurdu, top kaleci de kaldı.
Dakika 43: Henrique hareketlenen Burak’ın önüne nefis bir pas çıkardı, Burak auta attı. Aynı maç: Henrique, Colman ve Alanzinho’nun tehlikeli olabilecek ara paslarında Burak ofsaytta yakalandı.
Genk, çok iyi savunma yapan bir takım olarak biliniyor. Trabzonspor maçında da savunması yerleşik oynadı. Bekler bile çok fazla ileri çıkmadı ve Burak 4 kez bu savunmanın arkasında topla buluştu, 3 kez ofsayta düştü.

Adrian da çözdü

O maçtan 2 gün önce oynanan Gent maçında da Burak ilk golü Adrian-Alanzinho organizasyonu sonucu, 2. golü de Adrian’in pasıyla bulmuştu. Bunları şunun için yazdık: Burak’ı, geçen sezon Süper Lig’in en fazla gol atan yerli oyuncusu konumuna sokan gollerin önemli bir bölümünde Selçuk’un asistlerinin payı büyük. Selçuk’la ikili ilişkileri de ortada olan bu oyuncunun Selçuk gittikten sonra kendisini onun kadar anlayabilecek bir partner bulup bulamayacağı konusunda tereddütler vardı. Burak, kampın ilk günlerinde, “Yeni Selçuk, Arjantinli yıldız Colman olur” demişti. Çünkü kendisini en iyi Colman tanıyordu. Ama kampın ilerleyen günlerinde ve maçlarda gördük ki, herkes Burak’ı çok iyi anlamış. Topla buluşan herkes Burak’ı arıyor, hareketlenmişse, o yöne doğru topu aktarıyor. Yani Burak’a Selçuk çok: Colman ve Alanzinho kendisini zaten iki yıldır biliyor, ama Polonyalı Adrian ve Brezilyalı Henrique de kısa sürede çözmüş. Ya da çözmeleri sağlanmış.

Güneş üzerine titriyor

Şenol Güneş’in antrenman ve maçlarda üzerinde titrediği oyuncu konumundaki Burak, belli ki bu sezon Trabzonspor’un en büyük kozu olacak. Oyun kurgusu onun üzerine şekilleniyor. Bu durum, son maçta ofsayt pozisyonuna düşmeme adına çevre kontrolünü iyi yapma ve son vuruşlarda Genk maçındaki kadar cömert olmama ya da şöyle söyleyelim daha dikkatli olması koşuluyla hem kendisine hem de Trabzonspor’a çok fayda sağlar.Burak Yılmaz’a Selçuk İnan çok, gerisi de artık kendisine kalmış yani!

15 Temmuz 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI