‘’Atamayana atıyorlar!‘’
Ama denk bir mücadele olarak geçen ve iki takımın da, kontrollü oyunu tercih ederek rakip kalelerde varlıklarını hissettiremedikleri bu yarının ardından ev sahibi ekip 2. yarıya müthiş bir özgüvenle başladı. 3 dakikada birer tanesi kaleci ve direk engeline takılan, sonuncusu da, “beceriksizlik” kategorisine sokulabilecek kayıpla harcanan 3 pozisyon, oyunun dengesini tıpkı skor gibi Trabzonspor lehine bozacak gibi durdu. Sonrasında, rakip kalede pozisyon yaratılabilecek bir anda kaptırılan topla savunmada az adamla yakalanılarak yenilen eşitlik golü bu kez tamamen tersi bir durum ortaya çıkardı. Gariptir, Murat Erdoğanla hareketlenen Manisaspor da, tıpkı ev sahibi ekip gibi peş peşe 3 pozisyonu harcadı. Golün kahramanı Isaac, ikincisini topu ayağından fazla açarak kaçırdı, Murat auta attı, Tolga Simpson ’un ayaklarından adeta tabiri caizse “golü” çaldı ve ardından Şenol Güneş ’in oyuna iki kritik müdahalesi oldu. Dünkü performansıyla “Afrika Kupası ’na gitse de bir kayıp olmayacağını ” net biçimde gösteren Zokora ve çok top ezen Volkan’ın yerlerine giren Pawel ve Colman ikilisinden Colman, oyunun gidişatını değiştirdi. Atamayana futbolda atıyorlar. Konuk ekibin yaptığını cömertçe harcadıklarından sonra Bordo- Mavililer yaptı. Colman ’ın ilk Burak ’lık topu, Trabzonspor ’un neredeyse bir puana razı olabileceği anlarda Süper Lig ’in tartışmasız en önemli golcüsüne, hak ettiği “maça damgasını vuran adam ” sıfatını verdirdi.
‘’Unutulmaz!‘’
Editör arkadaşların ayırdığı yer kadar kelam edebileceğiz ancak!
Bu yazının konusu kadar, yer aldığı sayfanın konumu da önemli. Okumuşsunuzdur ya da okuyacaksınızdır, diğer arkadaşlar da, yazılarının bulunduğu sayfanın özeline inme çabasını ne kadar sarf etseler de, atlayamayacağımız ortak bir konum var: 3 Temmuz.
Şike Operasyonu’nun startının verildiği bu tarihten itibaren öylesine şeyler yaşadık ki! Hadi gel ayrıntısına gir bakalım, girebilir misin! Sayfalar yeter mi acaba buna?
Çok şey hatırlayacağız çook!
Şenol Güneş’in, sezon sonu değerlendirme toplantısında, “Ben takımımı şampiyon görüyorum, tertemiz, alnımızın akıyla mücadele ettiğimiz ligde hakkımızın elimizden nasıl alındığını tarih yazacak!” şeklindeki konuşmasından sadece günler sonra patlayan bombanın ardından, gerekeni yapmaktan sudan bahanelerle, dahası soruşturmayı sulandırarak kurtulmayı başaran “karar vericileri” hatırlayacağız örneğin. Sonunda da topu taca atanları, işlerine geldiğinde yetkilerini en katı biçimiyle uygulamaktan çekinmeyenlerin, güçleri yetmeyeceğini anladıkları bu özünde net ama kendilerine göre çetrefilli sorunu, “sorumluluğu paylaşarak çözme” kolaycılığına kaçanları yani.
Gelelim sayfanın özeline;
Borsa’daki kamburun kaldırılması ve ikili averajda tek golle kaçan şampiyonluk Trabzonspor açısından 2011’e damgasını vurdu.
Bu bölüme başarı diyoruz.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, teknik direktörünün aylar öncesinden şampiyon ilan ettiği, son olarak başkanının da “Ruhu geldi, tenekesini bekliyoruz!” diyerek perçinlediği “büyük başarıyı” elde eden kadrodan direkt oynayanları çoğunluklu onca futbolcunun bir kaç günde elden kaçırılmaları.
Burası da komedi!
Birini “ilginç”, diğerini de “büyük başarı” kategorilerinde değerlendireceğimiz iki organizasyon ile final yapalım:
Bir sezon içinde ikişer kez Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nde mücadele eden bir başka takım daha ne zaman çıkar acaba?
Türkiye, adında “olimpiyat” geçen bir organizasyonu alır ve büyük bir başarıyla bir daha ne zaman gerçekleştirebilir acaba?
EYOF için teşekkürler, Avrupa Gençlik Olimpiyatları Ekibi’ne.
‘’Ne umdular, ne buldular!‘’
Adettendir; her ilk yarı sonunda gazeteler, “Ne umdular, ne buldular!” diye bir köşe açar, genelde 20 günü aşkın süreyi bulan aralarda okuyucularını bilgilendirme amaçlı, istatistiklere yer verirler.
Şike operasyonunun “kimyasını” bozduğu Süper Lig’de bu sezon birçok şey gibi bu durum da değişti. 12 günlük arada, şike operasyonuna, şike yasasına, şikeyi direkt ilgilendiren 58. maddenin değiştirilmesi konusundaki tartışmalara, transfer haberleri de eklenince, “Ne umdular, ne buldular!” medyada pek yer bulamadı.
Dolayısıyla sporseverler, taraftarlar, gazete sayfaları yerine, biraz zahmete katlanıp, internetten kendi istatistikleriyle değerlendirme yapmak zorunda kaldılar, bizim gibi.
Tabii ki insanın doğasında vardır; genelde görmek istediklerini görür. Ya da olmasını istediği şeyle ilgili bardağın daima dolu tarafına bakar. Boş tarafıyla ilgilenenler için “Negatif!” sıfatı her daim hazırdır ya da “Muhalif!” yakıştırması yapılır.
Bir gazeteci, yapılan iyi şeylere görev olarak bakar, aksayan yönlere dikkat çeker. Amacı, istisnalar hariç bunların düzeltilmesine katkı vermektir. Kişisel çıkar, siyasal düşünceler, görev başındakilerle ilişkiler vs gibi faktörler, istisnaları doğurur.
Şimdi gazeteci kimliğimizin gereğini yerine getirelim!
Yaz boz tahtası!
yası bozuldu” demiştik, ekleyelim; Federasyon’un da... Transferin 5 Ocak’ta başlayacağı aylar öncesinden açıklandı. Süper Lig’in ikinci yarısının 4 ve 5 Ocak’ta başlayacağı da... İlk haftanın programı belirlendi, kulüplere bildirildi. Teknik adamlar buna göre çalışma yaptılar ve futbolcularına, izin, toplanma ve kamp tarihlerini verdiler. Ülkemizde dünyanın her bir tarafından futbolcu var. Dağıldılar dört bir yana! Daha önce Trabzonspor’a aynı gün hem Şampiyonlar Ligi hem de Süper Lig maçı koyma komedisine imza atan Federasyon, takvimin transfer nedeniyle 5 Ocak’ta maçı olacaklara avantaj sağlayacağını fark edince, bu maçları 3-4 Ocak tarihlerine aldı. Haydi bakalım, değiştir kamp programlarını, uçak ve otel rezervasyonlarını. Çok yakın örnek: Trabzonspor 2 Ocak’ta tarifeli uçakla Trabzon’a dönecekti. 1 Ocak’ta dönmek zorunda kaldı, uçaklarda yer yok, özel uçak kirala. Motivasyon ve maddi kayıplar kimin umurunda.
Ama kimyası bozuldu ya!
Play Off Trabzonspor’un can simidi!
Şampiyonluğu ikili averajda tek gol farkıyla kaçıran ancak 3 Temmuz harekatıyla kendini şampiyon görmek için birçok haklı nedene kavuşan Trabzonspor, özünde bu yazının konusu. Sadede geldik yani.
Ne diyor Başkan Sadri Şener: Şampiyonluğun ruhu geldi, tenekesi yakında! Peki o ruhu sağlayan kadro ne oldu? Tamamen yönetim zafiyetinden kaynaklanan nedenlerle iskeleti dağıldı. 8 oyuncu gitti ki bunların 5’i direkt oynuyordu. “Oyuncu gitmeyi kafasına koydu, tutamadık vs” gibi gerekçeler hiç inandırıcı değil. Yöneticilik mahareti budur. Artık yöneticiler, eskisi gibi para vermek zorunda değiller, evlerini, işyerlerini ipotek etmek gibi durumlarla karşılaşmıyorlar. Oraya yöneticilik becerisi, spor bilgisi olan ve gerektiğinde gitmeyi kafasına koymuş bir oyuncuyu da ikna edebilecek özellikleri olan kişiler talip olmalı. Trabzonspor’un 20 bine yakın üyesi var ve her biri hakkını, bu becerilere kendilerinden daha fazla sahip olduğuna inandıklarına bırakıyor.
Her neyse, Şenol Güneş’in ifadesiyle, “Herkes eksik mevkilerini tamamlarken, Trabzonspor mevcudu bozdu” ve yeni bir kadro kurdu. Başkan’a göre bu kadro çok güçlü ve alternatifi boldu. Ama Şenol Güneş 31 kişilik kadronun 20’sini dahi kullanamadı. Başkan’a göre güçlü, teknik direktöre göre yetersiz bir kadro çıktı ortaya.
Bardağın boş tarafı!
Sonrasında Süper Lig’de Burak’ın, Avrupa’da da Tolga’nın üstün performansıyla bugünlere gelindi.
Daha sonra revize etmek zorunda kaldığı sözlerinde Başkan, Play Off’tan yakınmıştı.
Ancak gelinen noktada Play Off, matematiksel olarak şansı devam ettiği sürece hedefi olan Trabzonspor için tam bir can simidi. Lider Galatasaray’dan 13 puan geridesiniz. Eski sisteme göre şampiyonluk umudunuz yok denecek kadar az. Ama şimdi: İlk dördün sadece 6 puan gerisindesiniz. Üzerinizdeki takımlarla birer kez daha karşılaşacaksınız. 6 puan kapanmayacak fark değil yani. Galatasaray’la da fark Play Off’ta bugünkü duruma göre 6.5 puan. Play Off’a kalırsanız toplam 3 maç daha oynayacaksınız.
Başkan, “Yeni sezonun planlamasını yapıyoruz!” şeklindeki sözlerini iyi ki revize etmiş.
Bu da bardağın dolu tarafı!
‘’Çok yönlü maç!‘’
Futbolun asıl keyif verici yönü olan pozisyon zenginliğini yaratmak ya da ana hedefi konumundaki gol sorununu gidermek için “bu noktada yaratıcı bir oyuncuya gereksinim var!” düşüncesi kafalarda oluşurken, Adrian’ın şık topuk pası ve Halil’in klas vuruşuna tanık olduk. İkisi de adeta “bunları mı bekliyordunuz?” diye sorar gibiydi.
Pozisyon vermeden yenilen bir gol bir takımı bu kadar bozar mı? Bozar! Örneği dün akşamki Orduspor. Yenik durumda düştükten sonra ara ki ilk 20 dakikadaki Orduspor’u bulasın, teslim oldular sanki. Burak’ın özelliklerini yok sayıp, maçın bitmesine daha bir saate yakın süre varken savunmada derinlik yaratmanın bedelini çok ağır ödediler. Önce penaltı aldı Burak ve haftalardır süren gol orucunu bozdu böylece, sonra da kendi klasiğini yaşattı yeniden.
Skor tabelasında yer alan 3 farklı skorun rahatlığı ve özgüveni 2. yarıda Trabzonspor’un her halinden hissedildi. Yapılan iş futbolu en basitiyle oynamak. Orta alanda topu kontrol edip, konuk ekibin hâlâ önlem alamadığı biçimde Burak’ı savunmanın arkasında topla buluşturmak. İkinci yarının ilk 10 dakikasında iki kez gerçekleşti bu durum, kıl payı autla sonuçlandı.
Skor garip biçimde giderek Orduspor’da da rahatlık yarattı! Panik yapmadan, acele etmeden bir şeyler üretmenin peşinde koştular. Ali ve Culio ile uzaklardan ayrı ayrı kaleyi yokladılar. Ama Tolga’nın ikisinde de ikişer hamlesiyle sonuç alamadılar, devamında Burak’ın yeniden sahneye çıkmasına engel olamayıp, Bordo-Mavililer’e ilk kez 4 gol sevincini yaşatan takım oldular. Sonrasında da, sezona fırtına gibi başlayan Metin Diyadin’in takımını rakip için moral kaynağı konumuna getirenlerden hesap sorulmasını ister biçimde maçı tamamladılar.
‘’Kana Kan-İntikam!‘’
Türk Futbolu’nu sarsan, Avrupa’nın ve dünyanın gözünü, marka değerinin hatırı sayılı değerde yüksekliğiyle övündüğümüz Süper Lig’in üzerine hayretle ve sinsice döndüren, Şike Operasyonu’nun düğmesine, Trabzonsporlu bir çete bastı! Takipleri, konu ne olursa olsun “özel hayatı ihlalde” boyutun keyfiyete ve siyasal amaçlara ulaşması nedeniyle içimize sindirmekte zorlandığımız telefon dinlemelerini Trabzonsporlu polisler yaptı!Toplanan bu bilgi ve belgeler doğrultusunda Trabzonsporlu bir savcı aracılığıyla gözaltılar başlatıldı! Trabzonsporlu hakimler aracılığıyla tutuklamalar, men etmeler yaptırıldı!Trabzonsporlu Federasyon Başkanı UEFA’ya tüm bu gelişmeleri gammazladı!Trabzonsporlu UEFA Başkanı Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden men etti!Trabzonspor dünyada kamuoyu oluşturup baskıyla Şampiyonlar Ligi’ne, bir satır önce Trabzonsporlu olduğunu söylediğimiz UEFA Başkanı tarafından Şampiyonlar Ligi’ne alındı! Bu kadar kin ve nefret normal, “Dişe Diş, Kana Kan, İntikaaam, İntikaaam!” yani.
Trabzonspor’u düşürün!
İddianame kabul edildi, gizlilik kalktı, takke düştü kel göründü! Artık gizlisi saklısı yok işin. Bazı gazetelerin manşetinde yer aldığı üzere Trabzonspor, Başkan, Asbaşkan, Başkanın kardeşi ve onun ortağı aracılığıyla Ankaragücü’ne başka bir kulüp tarafından sürdürülen yasa ve etik dışı ilişkileri engelleme girişimlerinde bulundu ve suçüstü yakalandı! Sivasspor’a bir başka takımla yapacağı maç öncesi teşvik verme çabaları ortaya çıktı. Becerip verememiş olsalar da, böyle bir girişimde bulundukları telefon görüşmeleriyle sabit.
E düşürün Trabzonspor’u, ne bekliyorsunuz o zaman! Düşürdükten sonra “Küme düşmeyi de kaldırın!” ne var bunda?
MHK Başkanı'nın özrü
Hakeminin, Galatasaray’ın “canını yaktığı” için MHK Başkanı’nın TRT aracılığıyla Galatasaray ve Türk spor kamuoyundan özür dilemesi ve söz konusu hakemin 4 hafta süreyle dinlendirilmesi hafızalarda
tazeliğini koruyor.MHK Başkanı’nın bu tavrını çağdaş bulanlar da var.Biz bu tavrı ne zaman çağdaş buluruz
biliyor musunuz?Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ile maç yapan takımların canı yandığı zaman da özür dilenirse; o zaman.Nokta.
Çifte değil, çokça standart!
Elmander’in, Engin’in, Alex’in işlediği benzer suçlara aldıkları ceza ortada. Tüm otoritelerin “muhatabı en fazla sarı kart olabilecek” pozisyonda kırmızı kart gören Zokora’nınki de.Gökhan Gönül, 29. dakikada ikinci sarı kartı Cüneyt Çakır’a yedirdi, 55. dakikadaysa genç Aykut’a. Sonra da, “Değildi!” muhabbetleri. Gökhan’ın yaptığına “timsah gözyaşları dökme”, Mehmet Topuz’unkine “emek hırsızlığı” denir en basitiyle.
Bütün bunlara da çifte değil, “çokça standart” diyoruz dilimiz döndüğünce.Yakınma şu: “Kurullar, Fenerbahçeli temsilciler ağırlıklı, Galatasaray ve Beşiktaş takviyeli de ondan!”Sonuç: Trabzonlu bir kişi Federasyon Başkanı adaylığı için nabız yoklarken, şimdiki başkanın adaylığının Trabzonlu bir kişiye açıklattırılmasıyla “Sarı Öküz” verilmişti. Geri kalanlar da öyle gitti.
‘’İki fark‘’
İki takımın her zamanki ezeli rekabete dayalı mücadelelerinden biri olsa da maç, Fenerbahçe tarafının şike operasyonuna yönelik tepkilerini Trabzonspor üzerinden yürütmelerinin etkisiyle, “kana kan, intikam intikam” moduna sokuldu. Yanı sıra bu maça Aykut Kocaman’ın, “Şampiyonluğun tescili” anlamını yüklemesi Fenerbahçeli tribünlerin zaman zaman çirkin boyutlara ulaşan coşkulu tezahüratı Trabzonsporlu futbolcuları germemiş olacak ki, ilk yarıda iki takım da denk bir mücadele ortaya koydu. Ama Alex farkı dışında...
Alex, her buluştuğu topta takımını hareketlendiren, etkili final paslarıyla pozisyona sokan kişi oldu. 2 dakika arayla Stoch ve Mehmet Topuz’a bıraktığı paslardan ikincisiyle kazanılan köşe vuruşunda, bu oyuncunun kafasına adrese teslim top atarak takımının öne geçmesini sağladı.
Buna karşılık Trabzonspor’da Alex’in görevini dönüşümlü üstlenen Colman ve Alanzinho’dan ikisi birlikte rakip meslektaşlarının yarısı kadar takıma katkı yapmadılar. İleride Burak, haftalardır gol atamamanın abartılı hırsıyla sadece top ezici olarak kaldı.
İkinci yarıda maçtaki ikinci farkı ise farkı ise Cüneyt Çakır’ın biraz da tribün baskısıyla tutturamadığı kart standardı yarattı. 10 kişi kalan konuk ekip, ciddi baskı yerken, zaman zaman rakip kalede varlığını cılız ataklarla hissettirse de bunlar eşitliği sağlayabilecek boyutta
olmadı.
‘’Oynatmayın üçüncü maçta da!‘’
Yaşananlar tek kelimeyle komedi. Bu karar, verenlerin ve giderek siyasallaşan Türk Hukuk Sistemi dışında, kimsenin içine sinmedi. Ve yakın geçmişte aynı kurul tarafından verilen örnekleri ortadayken bu karar, sulandırılan Şike Operasyonu ve “koca koca” kurumlar arasında tenis topuna döndürülen Şike Yasası’yla birlikte Türk Futbolu’nda da adaletin bittiğinin göstergesi oldu.
Gelinen nokta, artık “Hukukun gücünün değil, gücün hukukunun” hakim olduğu bu ülke için sözün bittiği yerdir.
PFDK 3 maç verecek, Tahkim 2 maça indirecek. Taa ilk andan itibaren yazılan senaryo aynen gerçekleşti.
Sorun Zokora sorunu değil. Sorun çifte standarttır.
Kaldı ki Zokora, ne transferiyle tek başına gurur duyan başkanının ifadesiyle “iki Selçuk’tur” ne de bir takım için kurtarıcı olma özelliği taşıyacak, olsa da olmasa da varlığını çok fazla fark ettirecek bir oyuncudur.
Bu durumda Trabzonspor’un yapması gereken, Orduspor maçında da Zokora’yı oynatmayıp, ağızlarına sus payı olarak sürülen bir tutam balı reddetmektir. Adaletteki yozlaşma onlar için de gerçekten sorunsa tabi!
‘’45 dakikada Trabzon‘’
Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ve Asbaşkanı Nevzat Şakar’a yönelik ‘maç izlememe’ yasağının yarattığı çağdışı görüntüler ve operasyon kapsamında yer alan kişiler arasındaki uygulama farklılıkları, giderek kamu vicdanını yaralamaya başladı.
Sadri Şener’in Galatasaray maçı öncesinde gittiği karakolda polisin, ‘devre arasına yönelik’ daveti, ister yasa gereği, isterse keyfi bir uygulama olsun ne kadar çirkinse, Şener’in, “45 dakikada Trabzon’a gidecek halim yok!” şeklindeki yakınması da yasaları, işlerine geldiğinde “kraldan fazla kralcı tutumla uygulayıcılara” karşı aynı oranda bir derstir. Söz konusu operasyon nedeniyle aylarca tutuklu kaldıktan sonra tahliye olanlara (dikkat, beraat demiyoruz) serbest, teşebbüse dahi geçemediği teşvik girişiminden ifade verenlereyse yasak. Tek başına bu bile operasyonun daha başında duyduğumuz “sulandırma kaygılarını” desteklemektedir.
Ancak her şeye karşın Başkan Şener’in, Lille’de otelde maç izleme ve Şakar’ın kameralar eşliğinde karakolda ‘imza atma töreni!’ görüntüsü vermemesi gerekirdi.
Dil sürçmesidir!
“Bodrum’da stres atan Başkan Şener, ‘Şike operasyonu ve Play Off yüzünden ligin tadı kaçtı. Biz de bu yılı bıraktık, gelecek yılın hesaplarını yapıyoruz’ dedi.” Fanatik, 14.12.2011...Bu haber, Gençlerbirliği maçı günü, Doğan Haber Ajansı’nın abonelerinde yer aldı.
Dün yazdık, bu beyanatın tribünlere yansıması maalesef, ‘sezonu erken kapatan takımın taraftarı’ modunda oldu. Ama dikkat çekmek istediğimiz asıl nokta şu: Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve sıralamada üzerindeki diğer takımların tadı bu nedenlerden ötürü neden kaçmadı?
Şener, pratik zekasıyla ün yapmış bir kişidir. Amacı, şampiyonluğu ikili averajda tek golle kaybedilen kadronun direkt oynayan 6, sık sık forma giyenlerle 8 oyuncusunu tutamama nedeniyle yeni kadroda oluşan zafiyeti unutturtmak değilse, ‘dil sürçmesidir’ diyoruz.
Futbolcu sirkülasyonu!
Bir kurumda işler kötüye gidince akıl veren çok oluyor tabii ki, 5 haftadır galibiyete hasret kalan Trabzonspor’daki gibi.Ancak Şenol Güneş bugünleri, sezon başındaki basın toplantısında anlatmıştı. Biz de 28 Haziran’da o toplantıyı şöyle değerlendirmiştik:“Rakipler kadrolarını güçlendirdi, görüşünüz nedir?” sorusu üzerine Güneş, “Eksik olanlar tamamlıyor, tam olanlar yıkıyor!” esprisini yaptı ve ekledi: “Jaja hariç kimsenin gitmesini istemedim, üzgünüm. Sirkülasyon çok oldu. Gelenlerin hiç birine karşı değilimÖ Bunları da değerlendireceğiz.” Bütün bunlar, Başkan orijinli, “Güneş istedi aldık!” açıklamasıyla çelişiyor.”
O toplantıdan önemli bir mesaj daha: “Sıfır noktasında mıyız eksi mi, artı mı göreceğiz!”Gelinen nokta burası!Sonuç: Demek ki, ara transferde ‘futbolcu sirkülasyonuna’ hazır olmak gerek.