Arama

Popüler aramalar

‘’Yarım Puan!‘’

İlk bir saatlik bölümünü izlemeyenin hiçbir şey kaybetmediği karşılaşma oldu. İster güneşli bir gündüz maçı oluşuna, ister bahar ya da sezon sonu yorgunluğuna bağlayın, nedeni her neyse, isteksiz, yasak savma anlayışıyla hareket eden oyuncuların sözde mücadelesinden ortaya heyecansız, kötü bir futbol çıktı. Hadi Orduspor’u anlayışla karşılayalım, ilk 8’in dışında kalmanın bundan sonraki belirsizliği nedeniyle konsantrasyon sorunu yaşayabilir. Oyuncuları, “Bitse de gitsek” modunda olabilir. Ama Trabzonsporlu oyuncuların Süper Final’de kendileri için yarım puanın bile öneminin bilincinde olmamaları gerçekten garip.
İki takımın da, Ali Çamdalı ve Burak’ın takımları adına, kale direğinin hemen üzerinden çıkan artistik şutları dışında futbol adına kayıt altına alınabilecek bir harekete tanık olamadık. Devre arası telkinleri ve teknik adam müdahaleleri ile 2. yarı durum değişir beklentisi de uzun süre gerçekleşmedi. Ta ki, 63. dakikaya kadar. Javito’nun pasında İrfan’ın vuruşuna Tolga’nın yaptığı kritik kurtarış, sahada oynananın futbol olduğuna dair önemli bir ipucu oldu. Sonrasında da Burak’ın, Fevzi’yi geçerek direkten dönen plasesi.
Bu iki pozisyon, kenar yönetimlerin oyuna daha çok müdahalelerini sağladı. Daha önce Adrian’ı sahaya süren Şenol Güneş, Henrique ile 3. bölge özellikli oyuncu sayısını 5’e çıkararak riski alan ilk tarafın Trabzonspor olmasını sağladı. Cuper de ligin son maçını kazanmak üzerine hamleler yaptı. Ancak ne İrfan’ın ne de Burak’ın pozisyonları gibi tribünleri heyecanlandıran, izleyenlerin adrenalini yükselten pozisyon bulunamadan birer puanla yetinildi.

09 Nisan 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Şans dakikaları‘’

Ama masum bir protesto yöntemi gibi duran o malum “atlet” eyleminde işin boyutu, yabancı madde aşamasına taşınınca her şey değişti. 5 dakikalık “pisliği temizleme” süreci Trabzon’un motivasyonunu bozdu, rakibi hırslandırdı. Fenerbahçe ceza alanına girdiği anlarda iyi kapanan rakip savunmayı aşamayınca kendiliğinden bir kaç kez oradan geri dönmek zorunda bile kalan Trabzonspor, benzer başarıyı savunmasında gösteremedi. Araya bırakılan her top tehlike oldu. Birinde Alex direk engeliyle karşılaştı, diğerinde Baroni, savunmanın ofsayt pozisyonundaki “duran” Sow’a aldanmasıyla kariyerinin en rahat gollerinden birini attı. Alex’le de, sakatlanıp çıktıktan sonra onsuz da, Trabzonspor’un atakları giderek “panik” moduna girmeye başladığı anlarda topu daha bilinçli koşturan Fenerbahçe iken, konuk ekip, savunmasında yaptığı çok basit bir hatanın bedelini ağır ödedi. Eşitlik golünün denk düştüğü dakikalar, belli ki tribünlerde “mühimmatın tükendiği”, yani takımın futbola motive olduğu anlar oldu. Sonrası da aynı; Alanzinho’nun oyuna ağırlığını koyduğu son 5 dakikaya kadar Trabzon, öne geçebileceği birçok pozisyon buldu ama atamadı. Ancak Özer ve Bienvenu’nün direkten, Sow’un da Tolga’dan dönen vuruşları da, Bordo-Mavililer için bu zorlu maçta Fenerbahçe’ye 3 puanı gitmesini engelleyen “şans dakikaları” oldu.

02 Nisan 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Golü neden atmamış!‘’

Başlığına bakıp da, “Aman yine mi şike, teşvik!” diye düşünmeyin. Bu şike yazısı değil. İki kulübün aralarındaki özel durum nedeniyle olağandan daha önem kazanmış Trabzonspor-Fenerbahçe maçına yönelik spekülasyonları da içermiyor. İstanbul’dan, “Aziz Yıldırım’la Trabzon’a gitmek isterdik!” serzenişine, Trabzon’dan, “Kendilerinin neden yanlarında olmadığına” dair talepleri ortadayken, samimi bulmadığımız, “Aziz beyin özgürlüğünü biz de istiyoruz” yanıtının üzerinde durmayacağız. Fırat Aydınus’un performansının nasıl olabileceği yolunda bir kehanetimiz de söz konusu değil, olamaz zaten!.
Bir kitaptan söz edeceğiz. İhsan Öksüz’ün Ahmet Suat Özyazıcı’nın yaşamını kaleme aldığı kitaptan. “Hocam, nihayet seni yazmaya başlıyorum. Bu kitap sana Türk Futbolu’na yaptığın katkılar için belki de en güzel teşekkür belgesi olacak” diyerek başlamış söze Öksüz. Devam ediyor sonra: -“Yaşlı kurdun” gözlerinin içi parladı, biraz da nemlendi galiba ve tepkisi şöyle oldu: “Ya Sevgili İhsan, demek öbür dünyaya “Kitapsız” gitmeyeceğim. -Böylece, “Öteki dünyaya kitapsız gitmemeyi garantileyen hoca, o aşkla döktürmüş kitapta anılarını.
Örneğin bir:
“Bir maçta 2 farkla öndeyiz ama rakip sıkıştırıyor. Yedek oyuncu sokacağım. ‘Oğlum’ dedim, ‘Maçın bitimine az kaldı topu sürekli köşelere taşı ve tut.’ ‘Tamam hocam’ dedi. Bir pozisyon oldu kaleye gitse gol olacak, 3 fark ve rahatlayacağız. Ama bizimkisi topla korner bayrağına doğru yöneldi. Neyse maç bitti ve soyunma odasında, ‘Neden böyle yaptın oğlum?” diye sordum. ‘Siz demediniz mi hocam topu alınca korner bayrağına git diye!”
Bu ve benzeri birçok anı var Kıyı Dergisi Yayınları’ndan çıkan “Kupaların Efendisi, Gerçek Futbol Efsanesi Ahmet Suat Özyazıcı” adlı kitapta...

30 Mart 2012, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol gecesi‘’

Bu performansla Galatasaray da, Trabzonspor da Play-Off’u hak ettiler. Çakır’ın bile kontrolü elinden kaçırmasına neden olan gereksiz gerginlikleri bir yana, temposu yüksek, pozisyonu bol, dolayısıyla heyecanı tavan yapan bir maça imza attılar. Pozisyon zenginliği açısından Trabzonspor, galibiyeti kaçıran taraf konumundaydı. Burak’ın iki, Alanzinho ve Volkan’ın birer kez Muslera karşısında yaptıkları cılız vuruşların, klaslarıyla çelişki oluşturması, maçı koparacak skoru bulmalarına engel oldu. Mehmet’in son dakikadaki vuruşunu kurtaran Tolga da, 1 puanda başrolü oynadı. Bu Trabzonspor 3 gün önce Türkiye Kupası’nda Çeyrek Final şansını, kötü futboluyla kenara itti. 3 gün sonra ne değişti? Bunun tek bir izahı var, o da maç seçmektir. Galatasaray eski sistem olsa, bu beraberlikle şampiyonluk turu atma hakkını elde etmiş olacaktı. UEFA, Türkiye’ye ceza vermez ise Şampiyonlar Ligi’nde büyük olasılıkla ülkeyi temsil edecek iki takımdan biri olacak Galatasaray’ın yediği gole bakın! Bir faul kararına takım halinde itiraz ederken, rakibin akılcı hamleleriyle bu kadar basit gol yemek onlara yakışmadı mı? Orta alana yakın bölgedeki bir faul kararı bu yaa! Buna da kimsenin hakkı yok!

26 Mart 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hedefler tükendi!‘’

İlk 15 dakikasında Trabzonspor’un sonuç getirmeyen ve 3 atağında Ömer engeliyle son bulan baskısını saymazsak konuk ekibin eşitliği sağladığı 70. dakikaya kadar, temposu, heyecanı ve dolayısıyla futbol kalitesi çok düşük olan bir maça tanıklık ettik. Öyle ki Antalyaspor, Trabzonspor kalesine 65. dakikada ilk kez gidebildi ve gariptir o anda da öndeydi. İlk yarının son anlarında cılız bir ortayla gerçekleştirdiği serbest vuruşunda top Onur’un bakışları altında filelerle kucaklaşırken, Emrah bile bunun gerçek olduğuna inanamadı kısa bir süre.
Burak takviyesiyle çıktığı ikinci yarıda eşitliği kovalayan Trabzonspor, Olcan ve Volkan’ın kanatları iyi kullanamamaları, ara sıra da olsa taşıdıkları topları üçüncü bölgeye isabetli final paslarıyla gönderememeleri nedeniyle bu amacını uzun süre gerçekleştiremedi. Ancak son haftaların formda ismi Alanzinho’nun göbekten kaçırdığı Olcan’ın düşürülmesi nedeniyle kazanılan penaltı golüyle tur umutlarını yeşertti. Burak’ın 2 kez üst üste penaltı kaçırdıktan sonra büyük risk alarak kullandığı ve 3 gün önce sözle dilediği ama bu kez golle gerçekleştirdiği özrün ürünü golle maç da adeta yeniden başladı, oyun tempo ve heyecan kazandı. İki takım da turu getirecek fırsatlar bulsa da maç uzatmalara kaldı.
Mehmet Eren’in ısrarla kovaladığı uzun topla yarattığı pozisyonda Musa’nın golü geldiğinde top daha Trabzonsporlu oyuncuların ayağına değmemişti. Kötü savunması daha doğrusu yapamadığı savunmayla ikinci kez yenik duruma düştükten sonra, bu sezonki hedeflerinden bir anlamda sonuncusunu da kaybetmemek için son 29 dakikaya sığdırdığı hırslı mücadelesi sonuç getirmeyince Trabzonspor, kupaya erken veda eden büyüklerden ikincisi olmaktan kurtulamadı.

22 Mart 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Rekor hırsı kaybettiriyor‘’

Halil’in şık ve kolay bir hareketle sıyrıldığı solbeki, kaleye paralel ortasındaysa iki stoperinin ıskaları ve Alanzinho’yu da bölgesinde unutan sağbeki, Gençlerbirliği savunmasının son 6 maçta neden 18 gol yediğini çok net biçimde ortaya koydu. Gole kadar dengeli giden karşılaşmanın ilk yarım saatlik bölümünden sonra Gençlerbirliği, bu maçı kaybetmesi halinde ilk 4 şansını büyük ölçüde yitirecek olduğundan risk aldı. Bu Trabzonspor’un istediği daha doğrusu çok sevdiği bir durumdu. Nitekim ilk yarıda rakibini az adamla birkaç kez yakaladı ama Alanzinho ve Adrian’ın final paslarını olumsuz kullanmaları nedeniyle kendisini rahatlatacak skor avantajını yakalayamadı.15 dakikası yine dengede geçen ikinci yarıda oyuna iki teknik adam da kritik müdahalelerde bulundu. Ev sahibi ekibin en çok koşan doğal olarak da yorulan ama o ana kadar en etkili oyuncusu Hurşud’un yerine Ermin Zec girdi. Trabzonspor’da ise Adrian’ı Aykut değişikliğinin amacı savunma güvenliğini artırmaya yönelikti. Buna karşın, oyunun son 20 dakikalık bölümü, Trabzonspor penaltı kaçırmış olsa da, daha çok Gençlerbirliği’nin kontrolü ve baskısıyla tamamlandı. Tum’un 40 metreden boş kaleye plasesinin direkten dönmesi bu baskının erken meyvesine engel oldu. Ama son dakikada, Trabzonspor savunmasında garip biçimde bomboş kalan 4 kırmızı siyahlı oyuncudan Tum, bir anlamda penaltıdan daha kolay pozisyon bulup, affetmedi. Tıpkı Sivas maçında olduğu gibi yine Burak’ın kazandırdığı penaltı konusuna gelince; Süper Lig’in gol krallığını hemen hemen garantilemiş olan Burak’ın hem kulüp hem de lig rekoru peşinde koşması saygı duyulmayı gerektiriyor. Ama bu maçta da birkaç kez tanık olduğumuz bencilliği ve ısrarla penaltı kullanma talebi hem takıma hem de kendine zarar verme boyutuna varınca durum tabii ki tartışılır.

17 Mart 2012, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’4 soru 4 cevap‘’

Olcan ve Zokora’nın oynama ihtimali az, Volkan cezalı... Gençlerbirliği maçında nasıl bir kurgu bekliyorsunuz?

Olcan’ın sakatlığının, alternatifi bol bir kadro söz konusu olsa uzun süreli tedaviyi gerektirdiği ortada. Zokora da, Glowacki benzeri bir sakatlıkla uğraşıyor. Ancak Glowacki ülke ülke tedavi amaçlı koştururken, bu iki oyuncu da bir anlamda profesyonellikleriyle çelişen düzeyde bir özveriyle arkadaşlarıyla birlikte olmaya çalışıyor. Şenol Güneş de, risk alarak onları kullanmaya çalışıyor. Volkan’ın yokluğunda ve ikisinin de birlikte oynamamaları durumunda, zaten zenginliği olmayan kadrodan çıkacak onbiri tahmin etmek zor değil. Celutska savunmanın sağ tarafında, Mustafa, Giray göbekte, Cech solda. İkinci bölgede Colman ve Aykut’un sağında Serkan, solunda Alanzinho olur. Önde de Burak ve Halil, diye düşünüyorum.

Kulübenin katkısı üst düzeyde oluyordu son dönemde. Ancak şimdi Alanzinho ve Halil gibi oyuncular muhtemelen 11’e girecek. Bir başka deyişle kulübe zayıflayacak, nasıl etkiler?

Trabzonspor, bu sezon yanlış transfer politikası, formsuzluklar ve sakatlıklar nedeniyle, 3 kulvarda birden yarışırken ciddi kadro zafiyeti yaşadı. Zaman geçtikçe artacak cezalar ve olası sakatlıklar nedeniyle bu durumun kendisini daha çok hissettirmesi bekleniyordu. Nitekim şu andaki tablo, yeni olmasa da bu! Kulübeye baktığınızda sık sık değerlendirilen oyunculardan Henrique ve Adrian’ı görebiliyorsunuz. Ancak sezon boyu şans bulamayan oyuncular da var. Sakatlığı nedeniyle Barış da bunlardan biri. Savunma başta olmak üzere ciddi sakatlıklar yaşanmadığı takdirde bu durum sahaya korkulduğu düzeyde olumsuz yansımaz.

Şenol Güneş son dönemde oldukça gergin gözlemlendi. Son ruh hali nasıl ve bu takıma nasıl yansır?

Şenol Güneş, son dönemde değil, sezon açılışı nedeniyle düzenlediği basın toplantısından beri gergin. Bu durum 3 Temmuz’da tavan yaptı. Kaldı ki kendisini gerecek ciddi haklı nedenleri var. Birincisi; geçen yıl tüm camianın şampiyonluğu hakkettiğini düşündüğü, pek çoğunun da ‘şampiyon’ kabul ettiği kadrodan 6’sı direkt oynayan, 2’si de sık sık forma şansı bulan 8 oyuncusu, şu ya da bu nedenle gitmiş. Burada suçlu aramanın faydası yok, yönetim de, kendisi de futbolcular da bu durumun sorumlusu ilan edilebilir. Önemli değil. Önemli olan gittikleri gerçeği. Dolayısıyla yeniden bir takım oluşturmak durumunda kalmanın verdiği stres çok kolay kaldırılabilecek yük değil. Sonrasında 3 Temmuz çıktı ortaya. Bu tarihten önce de Şenol Güneş haklarının yendiğini, hem sezon sonu, hem de sezon başı basın toplantılarında ısrarla dile getirirken yalnız kaldı. Başkan yeni yeni ‘Kupasını’ istemeye başladı. Ama Şenol Güneş o tarihten beri “Adalet istiyorum” diye bağırırken doğal olarak gerildi. Takım Şampiyonlar Ligi’nden, ardından da Avrupa Ligi’nden elendi. Şampiyonluk yarışında Galatasaray’la aradaki fark açıldı. Bir ara Play-Off şansı zora girdi. Lig planlaması nedeniyle dar kadrosuyla sıkıntı yaşadı. Bütün bunları herkes kaldıramaz. Yine de Şenol Güneş işi iyi götürdü ve şu an yeni olmayan ve haklı nedenlere dayanan gerginliğinin takıma olumsuz yansımasını beklemiyorum.

Rakiplerin durumu ve Trabzonspor’un formunu göz önüne alırsanız Bordo-Mavililerin Play-Off ’taki şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açık şekilde söylemek gerekir ki, Galatasaray şampiyonluk yolunda çok ciddi mesafe kaydetti. Kimse kendini kandırmasın, bu puan farkıyla Play Off’a gidildiği takdirde Galatasaray’ı geçmek imkansız gibi. Dolayısıyla asıl yarış Şampiyonlar Ligi’ne ön elemeden de olsa katılma fırsatı yaratma amaçlı olacak. Fenerbahçe’nin bu süreçte puan silinme cezası alıp almayacağı belli değil. Aldığı takdirde Beşiktaş’taki kötü gidiş sürecini dikkate alırsa bu durumda en şanslı takım konumuna Trabzonspor girer. Aksi takdirde kısa yoldan Avrupa Ligi hesaplarını yapmak zorunda kalabilir.

15 Mart 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Demek ki oluyormuş!‘’

Bunun nedeni, bu maçtaki olası galibiyetin, Beşiktaş, Eskişehirspor ve Gençlerbirliği’nin puan kaybetmelerinin ardından Play-Off yolunda büyük avantaj sağlayacak olmasıydı kuşkusuz. Giderek öyle abartılı bir hal aldı ki bu durum, 20. dakikada uzatmalar oynanıyormuşçasına bir panik havası doğdu.

Henrique’nin pasında uygun durumdaki Serkan’ın inanılmaz kötü vuruşu, Adrian’ın pasında da Volkan ve Burak’ın kale sahasında birbirlerinin pozisyonunu bozmaları bu aceleciliğin ürünüydü. İlk yarıda bir kez Trabzonspor kalesine gidebilen Sivasspor atağında Giray’ın, topu taca ya da kornere atmak yerine Pedriel’e asist yapmasının nedeni de...

Kaçan fırsatların ardından yenik duruma düşülünce de bu durum doğal olarak arttı. 59. dakikadaysa tavan yaptı. Tam da Şenol Güneş’in önünde üstelik! Serkan ve Giray aynı anda farklı yönlere taç atışı yaparak tarihe geçtiler.

Gariptir, Sivasspor topun, panik halindeki Trabzonspor’da kalmasına ısrarla izin verdi. Oyunu kendi yarı alanında kabul etti. Şenol Güneş, bu sıralarda oyuna peş peşe iki kritik müdahale yaptı. Oyuna yeni dahil olan Halil ve Alanzinho ikilisi, sakin olmanın ödülünü, sahanın Sivassporlu Kadir’le birlikte en çalışkan isimlerinden biri olan Serkan’ın yarattığı pozisyonda asist-gol paylaşımıyla aldılar.

Eşitlik golü Trabzonspor’un temposunu bu kez kontrollü artırdı. Öne geçmeyi sağlayan Volkan golü de bunun ürünü, Burak’ın kendi yarattığı ama değerlendiremediği penaltı pozisyonu da.
Paniksiz ve kontrollü, demek ki oluyormuş!

Bordo-Maviller, geriden gelerek ve ikinci yarıda maç bitene kadar olağanüstü mücadele örneği vererek amaçlarına ulaştılar. Bu maçtaki 3 puanın dışında bir başka artı, tribünlerin Fenerbahçe maçına yönelik düşünceleri nedeniyle karşılaşmayı küfürsüz izlemeleriydi. Demek ki oluyormuş!

13 Mart 2012, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI