‘’Kolbastı'dan çiftetelliye!‘’
Hak ettiği bir skorla sahada ayrıldı ve böylece bir hafta önceki skorun tesadüfi olmadığını gösterdi. Alt sıraların stresinden kurtulup, puan cetvelinde yukarıları kovalayacak konuma geldi.
Geçen haftanın yüksek moralli takımlarından olan Trabzonspor‘da ise farklı kazandığı Gaziantepspor maçının kadrosuna kıyasla hem isim hem de oyun kurgusu anlamında ciddi farklılıklar vardı. Savunma Cech hariç değişti. Serkan başarılı olduğu orta alandan sağ beke, Celustka ise kulübeye çekildi. Emerson ve Mustafa’nın yerlerinde, Giray ve Aatıf’ın 5 metreden gelip geçerek ikinci golü atmasını sadece izleyen Bamba yer aldı. Colman’ın partneri, ilk gol öncesi Erman’ı faulle durdurmayı başarabilen, rakipleriyle didişmekten başka bir şey yapmayıp hak ettiği kırmızı kartı gören Zokora vardı. Alanzinho ve Adrian da kötü gününde olunca Gaziantepspor maçının ilk 10 dakikası hariç oynadığı futbolla beğeni kazanan Trabzonspor mumla aranacak, bu skor da adeta kaçınılmaz hale geldi. Dolayısıyla bu skor, Bordo-Mavililer’de, bir galibiyetle işi eski-yeni boyutuna taşıyanlara inat esas sorunun kadro olduğunu bir kez daha net biçimde göstermiş oldu.
Son söz: Kolbastı da, çiftetelli de keyifle izlediğimiz oyunlar. Sonuçta hak eden oynar!
‘’Anlamsız macera!‘’
Alın istediğinizi, onlarca alternatif. Neden gurbetçiler ve büyük takımlarla sınırlı kalıyorsunuz ki! Yok mu, Ahmet İlhan hariç Anadolu kulüplerinde bu kadroyu zorlayacak bir isim?
Madem “hazırlık maçıdır, skorun önemi yok!” diyorsunuz, sizin gibi genellikle yeni isimlere şans veren rakibiniz, golü atan Krejci ve Rosicky dahil sahada kaldıkları sürece performansları üst düzey olan oyuncularını kulübeye çekerken, siz muhtemeldir ki onlarsız yapamayacağınız Hamit, Burak, Emre gibi isimleri kötü skoru çevirmek adına sahaya sürersiniz?
O zaman skor önemlidir demek ki, kandırmaca yok!
Skor önemliyse macera aramanın da bir anlamı yok. Birer birde Krejci’nin ve dört savunmacının sadece izlediği Darida’nın topu tamamlamasına yapacağı bir şey olmayan Onur’un yine Darida’nın mükemmel şutunu çıkarması ve Selçuk’un frikiği dışında takımımızın ne bireysel ne de taktiksel “Budur işte” dedirtecek hareketinin görülmediği bir ilk yarıya tanıklık ettik. İyi ki de öyle oldu zira bu yarıdaki tercihler; Eleme Grubu’nda 22 Mart’taki Andorra sınavını geçtik, 26 Mart’ta yapılacak ve sadece galibiyetimizin son şans olduğu Macaristan maçı öncesi olası bir maceranın faturasının boyutunu gösterdi.
Hamit, Umut, Emre, Burak takviyeli ikinci yarı, ilk yarıda tek kelimeyle ezildiğimiz Çek Cumhuriyeti karşısında daha üstün oynadığımız, gole daha yakın olduğumuz, 2-3 kez kaleci Lastuvka’ya takıldığımız bir 45 dakika oldu. Bunda Çek takımının, oyuncu değişikliklerinin rolü de büyüktü tabi. Aslında bu tercihler de bir hazırlık maçı felsefesiyle ilgili bir dersti. Hazırlandığınız hangi maçsa orada kullanmayı düşündüğünüz ekiple başlar, sonrasında alternatifleri denersiniz. Çek’ler öyle yaptı ve kazandı: Maçı ve yeni isimleri...
‘’Ateş-barut muhabbeti!‘’
Topa sahip olduğunda soğukkanlı ve güven verici olsa da, ağırlığı nedeniyle birer dakika arayla rakibin kazandığı iki pozisyonda olduğu gibi “ateş-barut” söylemini negatif yönde hatırlatan Emerson’un stoper görevinde ısrarcı oldu Kafkas. Bir diğer yeni söylenebilecek uygulaması da, Serkan’ı ortaya çekmesiydi. Serkan bu görevi partneri Colman ile birlikte layıkıyla yerine getirince Alanzinho ve Adrian ikilisi serbest kaldı ve hayli üretken oldu. Onların beslediği Olcan ve Halil de formlarıyla tavan yapınca fark geldi.
Gaziantepspor’un kaybettiği takdirde küme düşme hattının tam göbeğinde yer alacak olması, Hikmet Karaman’ın risk almasına neden oldu. Cenk’in akıl dolu paslarında Seras’ın 8 ve 9. dakikalarda Onur engeline takılması da, iştahını kabarttı. Trabzonspor’un kalesine ilk geldiğinde golü bulması risk düzeyini daha da artırdı. Serdar ve Turgut, önde Cenk ve Sernas’a yakın oynadı. Ancak önde daha çok adamla hücum, pozisyon zenginliği yaratmadı.
İkinci yarıya gol ile başlaması Trabzonspor’un rahat nefes almasını sağladı. Adrian’ın yönettiği pas trafiğinde Alanzinho, Colman, Halil ve Olcan, ceza alanının önünde çok iyi top yapıp rakip savunmayı bunalttılar. Colman’ın golü de bu trafiğin iyi yönetilmesinin ürünü oldu.
3 farklı skordan sonra oluşan rehavet, konuk ekibin üst üste pozisyonlar bulmasını sağladı. Bunlardan birinde Kouemaha’nın jeneriklik golü geldi. Ama finali günün en iyi isimlerinden Halil yaptı ve Kafkas’ın neresinden baksanız zamana yaydığınızda riskli gibi duran “Ateşle-Barut” sloganının, tribünler üzerindeki pozitif etkilerine tanıklık etmemizi sağladı.
‘’Geç bile kaldı!‘’
Ne oldu o kadro? 6’sı ilk 11’de yer alan, ikisi de sık sık forma giyen 8 futbolcu gitti. Bu oyuncuların gitmelerinde ya da başka bir deyişle tutulamamalarında eğer Güneş’in dahli olduysa, o an hiç tereddüt etmeden kendisi de bırakmalıydı. Ama diyorsa ki, “Bu benim işim değil yönetimin işidir!” diye, o zaman da bu tür durumların gereğini yerine getirmeliydi. Öyle ya, puan cetveline ve camianın inancının aksine federasyona göre bir gol averajıyla şampiyonluğu kaçırmış elindeki kadro tarumar edilmiş.
Şampiyon kadro dağılınca...
İddia şu: Güneş’i istifadan camianın önde gelenleri caydırmış!
Yeniden oluşturulan kadroyla Şampiyonlar Ligi’nde gruptan Avrupa Ligi’ne devam hakkıyla çıkmış, dönemin federasyonunun şike operasyonuna çözüm amaçlı “ucube” kararı gereği oynatılan Süper Final’de üçüncü olunan 2011-12 sezonun ardından yaptığı açıklamaysa şöyle Şenol Güneş’in: Yabancımız çok. Yabancıları gönderip yerli katkısı yapmalıyız.
Uygulama: Yerli gol kralı Burak Yılmaz gitti. 3 yabancı daha alındı. (Devre arası da 2 yerli gönderildi) Eğer Burak’ın gitmesi ve 3 yeni yabancının katılımı Şenol Güneş’in tasarrufunda olmuşsa, kendisiyle çelişmiş demektir, mutlaka bırakmalıydı. Kaldı ki ona rağmen olmuşsa da durmamalıydı.
İddia şu: Güneş’in istifasını yine camianın gelenleri önlemiş. Sonrasında bir Güney Kore seyahati var, “yorulduğunu” söylediği.
İddia şu: Camianın önde gelenleri telefon trafiğiyle gerekeni yapmış. Duygusallığın bedeli
Gelinen noktada, artık “taraftarlık” sıfatını üstlendiğini belirttiği basın toplantısında, başkanla çok kısa süren telefon trafiğiyle istifa ettiğini açıkladı. Aradan bir saat geçmeden yeni teknik direktör ismi ortaya atıldı. 3 saat sonra da Trabzon’a getirtildi. Bunun yorumunu herkes kendine göre yapsın.
Bizim yorumumuz şu: Bu durumda Şenol Güneş istifada geç kaldı. Bugüne kadar hiçbir teknik adamın, yönettiği takımın kötü gidişatıyla ilgili, “Utanıyorum” yorumunu yaptığına tanık olmadık. Bunu profesyonel biri değil, sadece taraftar-teknik direktör yapabilirdi. Camianın mahkeme kararlarına dayalı olarak takımını haklı biçimde şampiyon gördüğü 2010-11 sezonunun teknik direktörü Şenol Güneş de Trabzonspor söz konusu olduğunda hiç profesyonel olamadı ve bu duygusallığının bedelini adeta “kovulur” gibi ödedi. Bu yüzden geç kaldı.
TOLUNAY KAFKAS
Tolunay futbolculuğu döneminde camianın değer verdiği oyunculardan biriydi. Teknik direktörlüğünde de başarısını kanıtlamış, Türkiye Kupası’nı kaldırmış bir isim. Dolayısıyla Trabzonspor yükünü taşıyabilecek kapasiteye sahip. Ama Şenol Güneş’in istifa sürecinde yaşananların, spontane geliştiği iddiaları kimseye inandırıcı gelmez. Kendi suçu değil ama bu durum önüne çıkabilir.
ÜNAL KARAMAN
Trabzonspor kendisine ayıp etmiştir.
‘’Teslim bayrağı!‘’
İvesa’nın sağladığı özgüvenle toparlanan ev sahibi ekip, Olcan-Emerson işbirliği yetersizliğinden yararlanıp, kendi sağ kanadını Adem’le iyi kullandı. Nitekim Adem’in iki kez topla buluşturduğu Sinan Kaloğlu, ilkinde direk şansızlığı yaşasa da ikincisinde fileleri havalandırdı.
İşin dikkat çekici yönü, Trabzonspor’un bu pozisyonları oyunun temposunun düştüğü, rakibin öyle etkili gelmediği anlarda vermesi oldu.
Bordo-Mavililer’in yine iyi başladığı ikinci yarının başında Vittek ve Alanzinho ile kaçırdığı mutlak gollük fırsatların ardından Celustka’nın kırmızı kart görmesiyle maçın seyri değişti. Trabzonspor, kötü oynasa da Emerson’la savunmasından bir kişi daha eksilterek risk olayını abarttı. Kaldı ki bu riski alırken sahaya sürülen Volkan sadece sarı kartla oyunda görüldü. Buna karşın Yılmaz Vural, hücum bölgesine taze kuvvet takviyesi yaptı, yorgun adamlarını kulübeye çekti. Nitekim eksik adamla eşitlik peşinde koşarken oyun disiplinini kaybeden Bordo-Mavililer, savunmada az adamla yakalanıp ikinci golü de yedikten sonra oyunu, Karabükspor maçının ardından Şenol Güneş’in yakındığı, “utandırıp” istifasına neden olduğu moda büründü.
Elazığspor 3 puanın sahibi olarak ligde kalma umutlarını artırırken, konuk ekip, en az skor kadar tribünlerin demoralize amaçlı tezahüratlarının işaret ettiği bölgeyle aradaki puan farkının 4’e düşmesi travmasını da yaşamış oldu.
‘’Zorlanmadan!‘’
Nitekim Şenol Güneş, ilk kez bir resmi maçta görev verdiği alt yapı orijinli Abdullah dışında, sık sık şans verdiği oyuncuları kullandı.
Olcan’ın görev yaptığı sol kulvarda olgunlaştırdığı ilk atakta Adrian’la daha maçın başında gelen gol, konuk ekipteki yedek ve yenilerin şans bulma amaçlı çabalarına yönelik direncini çok çabuk kırdı. Öyle ki Trabzonspor, hiç zorlanmadan oyunu dilediği tempoda götürdü. Olcan, Adrian, Vittek organizasyonuyla gelen ikinci gol tek başına bu teslimiyetin ürünü oldu.
Giray Bulak’ın ikinci yarıya çıkarken takıma müdahalesi, olası rahatsız edici bir skorun ortaya çıkmasını önlemeye yönelik oldu. Nitekim ilk yarıda teslim bayrağı çekilen orta alanda daha çok adam bulundurma amaçlı bu hamleyle Nobre oyundan alınarak Mehmet Yıldız’lı tek forvete dönüldü.
Skor avantajı ve rakibin kaderine razı görüntüsü Şenol Güneş cephesini gelecek hesapları yapmaya itti. Maçın iyilerinden Adrian, ilk yarıda ayağına aldığı iki darbenin korkusundan olacak Soner’le değiştirildi. Sonrasında ise genç Emre’ye şans verildi.
Karşılıklı söz konusu değişikliklerden sonra temposu düştü havası, ‘hazırlık maçı’ moduna büründü. Koca ikinci 45 dakika Adrian ve Eren’in karşılıklı değerlendiremedikleri birer pozisyon ve Halil’in golü dışında sıkıcı bir orta alan mücadelesi olarak tamamlandı.
‘’Hak eden kazandı‘’
Bu ikili 45 dakika boyunca katkı yapmayınca, ön liberosuz mücadele edilen orta alanda üstünlüğü tartışmasız ele geçiren Karabükspor, bu bölgeden çıkan toplarla çabuk adamlarını buluşturup çok rahat pozisyon bulabildi.İlk gol her ne kadar ofsayt olsa da, duran Bordo-Mavili oyuncuların aksine takip eden İlhan-Hakan Özmert işbirliğiyle geldi.
Golün şokunu atlattıktan sonra oyuna ağırlığını koyan Trabzonspor, hem savunmada, hem de hücumda kullanmak gibi ağır sorumluluk yüklediği Alanzinho’nun hazırladığı pozisyonda Vittek’le eşitliği yakaladı. Ancak nedense golden sonra eski haline döndü. Bunda her ne kadar top çalsa da, teknik kapasite avantajını fiziki konumuyla kaybeden Alanzinho’nun, bu topları kullanmadaki verimsizliğinin rolü büyük oldu. Zaten Adrian, Sapara ve özellikle Yasin devre dışıydı. Bu sıralarda ceza alanına yakın bölgede sürekli alan değiştiren Ahmet İlhan, Hakan Özmert, İlhan Parlak gibi hızlı oyunculara önlem alamayan Trabzonspor, ilk golün benzerini yedi bu ama bu kez hakemler ofsaytı kaçırmadı. Ahmet İlhan karşısında maç boyu sık sık zor durumlara düşse de Serkan’ın penaltı pozisyonu sadece futbolcu talihsizliğiyle ilişkilendirilebilir.
Orta alandaki teslimiyeti Aykut takviyesiyle gidermeyi amaçlayan Trabzonspor, Colman desteğini de sağladıktan sonra bu bölgede dengeyi kurdu gibi gözüktü. Ama gerçekte Mesut Bakkal’ın oyunu daha çok kendi ceza alanı önünde kabul etmesi ve uzun topları çabuk oyuncularıyla değerlendirme planının bunda etkisi vardı. Nitekim bu plan, dakikalar ilerledikçe ev sahibi ekibin risk dozunu artırmasıyla çok işe yaradı ve çok geçmeden de Ahmet İlhan’la meyvesini verdi.
Ergun Ata
‘’Abartılı rahatlık!‘’
Bu rahatlıkla, etkili bir pozisyon vermeden, ama bir duran top organizasyonunda yenik duruma düştükleri ilk yarıda iki kez organize ve skor üretebilecek şans buldular. Birinde Tolga Eren’e izin vermedi, diğerinde Burhan, karşısında Tolga’yı gördüğü anda kötü vurdu.
Skor avantajını eline geçirdikten sonra Trabzonspor’un kontrollü oyunu tercih etmesi, ev sahibinin de kendisine bir zorluk çıkarma çabasında gözükmemesiyle ortaya, özel bir turnuvanın finali modunda bir maç çıktı.
Colman takviyesiyle orta alanda daha kalabalık oyuncu bulundurmaya başlayan Trabzonspor, bu bölgenin kontrolünü de böylece tamamen ele geçirdi. Ancak yine de hücum aksiyonlarını gerektiği kadar yap(a)madı. Bütün bunlara karşın farkı artıracak birkaç pozisyon da bulmadı değil ama bu kez devreye son vuruş yetersizliği girdi. Bu nedenle Olcan ve Vittek’in Orkun’a takıldıkları fırsatları tümüyle kaleci becerisine bağlamak yanlış olur. Ama savunmadan yine ileri çıkan Mustafa, arkadaşlarının yapamadığını ikinci kez gerçekleştirerek maça damgasını vurdu.
Sonuçta Mersin İdmanyurdu, esame listesini bile iki eksikle sunarak çıktığı bu maçla kupaya veda ederken, Trabzonspor, grup liderliği yolunda büyük avantaj elde etti.