Arama

Popüler aramalar

‘’Atamayınca‘’

Maçın özeti bu iki cümlede saklı: İki kötü savunma, bol pozisyon, Süper Lig standartlarında bol sayılabilecek gol ve kaçan üç puanla şampiyonluk yarışında büyük yara alan Beşiktaş ile ligde ilk kez rakibini yenmeyi başaran, Süper Lig’de şampiyonluk yaşamış beşinci takımı da deviren Kasımpaşa!

Konuk ekibin, erken gol bulması, oyuna iyi başlamış Beşiktaş’ı pek etkilemedi. Zaten 5 dakika içinde Olcan’ın akıl dolu vuruşuyla karşılığını da verdi Siyah Beyazlılar. Oyunun dengede gittiği anlarda en deneyimsiz bir takımın dahi yemeyeceği türden gelen ikinci Kasımpaşa golü, özellikle Viduez’in koridor gibi kullandığı ev sahibi ekibin sol tarafına müdahaleyi zorunlu kıldı. Samet Aybaba’nın Necip tercihiyle denge sağlandı. Orta alanda daha çok topa sahip olundu. Ancak çabalar skoru değiştirebilecek pozisyon üretir düzeyde olmadı.
Etkisiz Holosko’nun yerine giren Almeida farkı erken hissedildi. Beşiktaş, oyunu tümden rakip yarı alana yıktı.

Pozisyon üstüne pozisyon buldu. Almeida ve Fernandes’le direğe takılmayı hadi şanssızlık olarak değerlendirelim ama Niang’ın ve ilk goldeki ustalığıyla alkış alan Olcay’ın beceriksizlikleriyle eşitlik golüne ulaşılamadı. Oyunun uzun süre Kasımpaşa ceza alanı civarında oynanmasına neden olan durumu, “Öndeki konuk ekibin skoru koruma içgüdüsüyle savunma ağırlıklı oyunu tercih etmesi” gibi bir gerekçeye dayandırmak, Beşiktaş’ın çabalarına haksızlık etmek olur. Zira öyle bir baskı kurdular ki rakibin bu duruma engel olması zordu. Kritik nokta işte burası: Böyle durumlarda skor üreteceksin. Yakaladın mı atacaksın. Zira baskı kuran gerideki takım, bunu başaramazsa süre daraldıkça, rakibin direncini artırır, bilinçli ya da farkında olmadan riski artırır. Beşiktaş tam da öyle yaptı. Çok adamla rakip kaleye giderek savunmasında ciddi boşluklar bıraktı. Kasımpaşa savunmasından çıkan iki uzun top, Halil’le tehlike oldu, biri golle, diğeri direkten autla sonuçlandı.

17 Mart 2013, Pazar 19:00
YAZININ DEVAMI

‘’Puan cetveline bakmak!‘’

Trabzonspor’un savunması buydu tamam ama Onur bu değildi. Bir çok maçı tek başına kurtarmazsa, bilinmeli ki şu an taraftarlarını kahreden puan cetvelindeki konumu daha da kötü olurdu. Dün akşamki maçta önce Batalla gollerine bakalım: Arjantinli oyuncu belki de meslek yaşantısının en kolay gollerine, boyu neredeyse kendisinin iki katı olan Bamba’nın refakatinde ulaştı. Şener’in golüyse kapattığı köşeden Onur ikramı! Onur’u farklı, savunması aynı Bordo-Mavililer’in forvetiyse, ilk yarıda Burak’vari golüyle Henrique, akıl dolu vuruşuyla da Halil’le farklıydı. İkinci yarıda bildik tempolarına ulaştılar da Bursaspor rahat nefes aldı. Ev sahibi ekip, maça golle başladığında da, geriye düştüğünde de tempolu oyunu tercih etti. Trabzonspor’un bu anlayışa uyması, 5 gollü, bol pozisyonlu seyrine doyum olmayan bir ilk yarı ortaya çıkardı. İlk 15 dakikasında iki takımında ciddi biçimde birer kez rakip kaleyi yoklayıp sonuç alamamaları ikinci yarının kalan bölümü için oyunun seyrini değiştirdi. Tolunay Kafkas, kötü günündeki Adrian’ın yerine Alanzinho’yu, savunmadan Celutska’nın yerine de Colman’ı sahaya sürerek, orta alandan üçüncü bölgeye daha kolay ulaşabilecek zemin hazırladı. Bursaspor da giderek önde olmanın yarattığı psikolojiyle daha bir geri çekildi ve oyun Bordo-Mavililer’in kontrolüne geçti. Ancak bu durum, rakip kalede bırakın en azından eşitliği getirebilecek golü, tehlikeli sayılabilecek bir pozisyon dahi üretilmesini sağlamadı. Böylece, Bursaspor, tribünlerine, ilk dört için iddiasını sürdürmeyi başarmanın sevincini yaşatırken, Trabzonspor, taraftarında puan cetveline bakabilecek cesaret bırakmadı!

16 Mart 2013, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yenemezsen yenilme!‘’

İlk 15 dakikada istediğini daha çok yapan taraf ev sahibi ekip oldu. Bordo-Mavililer, 3 kez rakip kalede varlığını tehlikeli biçimde hissettirse de, son vuruşlar gol için yeterli olmadı. Ardından Beşiktaş dengeyi kurdu ve Fernandes-Holosko işbirliğinde çizgi üzerinde Onur engeline takıldı. 45 dakika tamamlanana kadar, iki takımda arayışlarını gole yönelik arzularına tavan yaptırarak sürdürdü.

İkinci yarıda kazanamadıktan sonra kaybetmenin psikolojik çöküntüsünün yaratacağı olası travma belli ki iki teknik adamı da korkuttu. Zira hem Tolunay Kafkas, hem de Samet Aybaba, değişikliklerde genelde orta alanda top tutabilecek, daha doğrusu topun daha çok kendilerinde kalmasını sağlayabilecek oyuncu takviyesini tercih ettiler. Örnek, Trabzonspor’da Henrique-Sapara, Beşiktaş’ta Holosko-Necip değişiklikleri.
Bu tercihlerin oyunu sıkıştırdığı ve iki takımın da pozisyon üretmekte zorlandığı yaklaşık yarım saatlik bölüm, iki tarafın da, rakip ceza alanlarında hata yapılmasını beklemesiyle geçti. İki kalede de birer kez düşülen bu tuzaktan, Olcan ve Niang, kalecilerin becerilerini aşamadılar.

Giderek, “Golü atanın maçı kazanabileceği” moda bürünen karşılaşmaya değişikliklerden sonra müdahale hakkı kalan Tolunay Kafkas’ın, Alanzinho düşüncesi de işe yaramayınca teknik adamların istediği oldu. Yenemediler ama yenilmediler de...

10 Mart 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İyi yabancılar!‘’

Çıkışı yakaladığı mevki olan stoperden sağ bek denemesi, iki maçta da tutmadı ama rakipler değerlendiremedi. Bundan cesaret alıp üçüncü denemeyi yapmak, çekirge bir sıçrar iki sıçrar örneği. Deneyim-çaylak farkı sonucu kulvarını yol geçen hanı gibi kullanan Adem’in kafa vuruşunda, çakma sol bek ve kalp sorunlu stoper direkten dönüşü izlerken, Ernst ve Uche’nin çabasıyla gelen ikinci gol. Maçın başında yakalanan tek pozisyona karşılık kalede yaşanan ve ikisi golle sonuçlanan 6 büyük tehlikeyle Trabzonspor açısından kabus gibi geçen bir ilk yarı. İşin şakası yok, alt sınırla aradaki fark ürkütücü Trabzonspor için. Dolayısıyla Tolunay Kafkas, can havliyle risk aldı. Abdullah’a kesilen ağır faturanın yanı sıra Sapara’sız çıkılan ikinci yarı sistem, Henrique’nin yanına Halil takviyesiyle 3-5-2’ye döndü. Alanzinho, ilk yarı öne top taşıyamayan orta alana taze kuvvet getirdi. Bu değişiklikler, hücum zenginliğini artırdı, bolca pozisyon yarattı. Ancak gole en çok yaklaşılanlarda Olcan ve Celustka’nın şanssızlığı, belli ki bir süre Mersin mirasını yiyecek olan Henrique ve Halil’in beceriksizlikleriyle Abitoğlu’nun, Halil’in kafa vuruşundaki anlamsız faul kararı, puan getirecek goller bir yana, şeref sayısının bulunmasını bile engelledi.

Bu skordan sonra artık küme düşme tehlikesini ciddi biçimde hissedecek olan Trabzonspor’un kadrosu bu. ‘Kaliteli’ denilen yabancılardan kullanılanların performansı ortada. Kullanılmayanlarsa neredeyse futbolu unuttu. Bundan sonra kazanırsa Mersin’deki gibi ancak tesadüfi olur.

05 Mart 2013, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Stres farkı!‘’

Böyle bir atmosferde oynanan maçın ilk yarısının farklı bölümleri, iki takımın gel-gitleriyle geçti. Antalyaspor ilk 20 dakikada oyunu forse eden, daha arzulu olan taraftı. Rakibini bu bölümde tartıp pozisyon vermeden durduran Trabzonspor, ardından oyuna ağırlığını koydu. Bu sıralarda Cech’in sakatlanmasıyla futbolcuların görev yerleri değiştirildi. Serkan savunmanın sağına, Celutska soluna, Abdullah stopere, oyuna giren Halil de, Henrique’ye yakın bölgeye yerleştirildi. Bu değişiklikler oturana kadar da, İsaac’in hatalı pasıyla buluşan Sapara’ın 25 metreden çok şık golü geldi.

İkinci yarıda Eskişehirspor’un Mersin’de öne geçtiği haberinin alınmasından sonra Antalyaspor, başka seçeneğinin kalmaması nedeniyle bütün riskleri aldı... Bu yarının büyük bölümünde topa hakim oldu. Ancak karşısında, kendisini zorlamadan direnen bir Trabzonspor savunması buldu. Böyle bir ortamda rakip kalede İbrahim’in direkten dönen vuruşu dışında çok fazla etkili olamadı.
Trabzonspor’un tek farklı yenilgisinin üçlü averaj sistemine göre aynı sıralamayla iki takımı da yarı finale çıkaracak olmasına yönelik spekülasyonların, ev sahibinin direncini artırması yönündeki rolü tartışmasız etkili oldu.

28 Şubat 2013, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ateş Hattı'nda olmak!‘’

İlk yarıda ev sahibi ekibin kalesinde bir gol var ki; amatör ligden bir takımın yemeyeceği cinsten. Köşe vuruşu kullanılırken, kaleci hariç bütün oyuncuları rakip ceza sahası civarında. Henrique ise kendi kalelerine onlardan en az 10 metre daha yakın. O kalabalıktan çıkacak olası bir topun bu oyuncuyu kalecileriyle karşı karşıya bırakacağı da kesin. İki olasılık da gerçekleşti ve pozisyonsuz ilk yarıda Trabzonspor golü buldu. Bu kötü futbola tek müdahale Giray Bulak’ın Hakan Bayraktar-Ozan İpek değişikliği oldu, zaten ilk yarının da sonlarıydı.

Trabzonspor, kaybettiği takdirde puan cetvelinde alışık olmadığı yerlerin en kötüsünde yer alacak olmasının kaygısını her an yaşarken, üstelik kötü futbola rağmen gol bulmanın verdiği moralle ikinci yarıya çıktı. Mersin İdmanyurdu’nun etkisiz futboluyla uzun süre baskı yemediği gibi, zaman daraldıkça, Mehmet Yıldız’ı da sahaya sürüp üçüncü bölgede daha kalabalık adam bulundurarak risk almaya başlayan rakibine karşı ilk gol benzeri çabuk çıkışlar da yaptı, sonuç alamadı. Son yarım saat bu tempoda geçti. Trabzonspor’da sürpriz bir kararla ilk kez sağ bek oynayan Abdullah’ın kanadını, rakibinin Culio ile iyi kullanarak olgunlaştırdığı ataklara karşın Mustafa Celutska ikilisinin hatasız oynamasıyla “Bu da kaçar mı?” dedirtecek pozisyon vermeden tamamlaması, bundan sonrası için savunmanın merkezinde alternatif bolluğu yarattı. En azından kötü oynasa da Bamba ile daha kalp rahatsızlığı stresini tamamen üzerinden atamayan Giray ikilisine en azından birlikte mahkum olma koşulu böylece ortadan kalkmış oldu. ‘Can suyu’ niteliğinde anlam taşıyan puanlara Trabzonspor sahip oldu, ev sahibi ekibi de ateş çemberinin içine itti.

24 Şubat 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bu kadroyla bu kadar...‘’

Oysa ki ilk golü bulduğunda kendi kalesinde 2 büyük tehlike yaşadı, Adrian’ın ilkinde kötü kafa vuruşunun, ikincisinde de yine aynı oyuncunun 40 metreden akıl dolu plasesinin Egemen tarafından çizgi içinden- üzerinden çıkarılması ikileminde hakem talihsizliğinin avantajını kullandı. İkinci yarının başında gelen Gökhan Gönül golünden sonra da skorun keyfini erken yaşayıp, korkulu Avni Aker deplasmanını, tribünlerin içişlerine yoğunlaşmasıyla sıkıntı çekmeden geçti. Kötü gidişatın teknik direktör değişikliğiyle giderileceği yanılgısı bu maçla bir kez daha kanıtlanan Trabzonspor’un, iyi bir kadroya sahip olmadığı gerçeği net biçimde görüldü. Özellikle yabancılarının kapasiteleri, devre arasında hemen hepsi için “satılabilir” izni verilmesine karşın neredeyse hiçbirine talip çıkmamasından belli. Dolayısıyla bu kadrodan Tolunay Kafkas’ın dediği gibi, herkesin rahatlıkla sayabileceği bir 11 oluşturmanın olanaksızlığı dün akşam anlaşıldı. Kadro kötü olabilir, yetersiz kalabilir, oyuncular iyi de olsa formsuz bir dönem geçirebilirler. Hepsi kabul. Ama böylesine hırslı bir teknik adamın yönetimindeki takımın 53. dakikada maçı kafalarında bitirmesi, teslim olmaları, bu kadar ruhsuz mücadele etmelerinin hiçbir izahı yok. Üstelik Aykut Kocaman, takımı 3 farklı skorla önde iken kaçırdıkları pozisyonlar nedeniyle oyuncularını fırçalarken...

Ergün Ata

18 Şubat 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aziz Yıldırım keşke gelseydi‘’

Şener, Kafkas ve futbolcuların hafta boyunca yaptıkları tansiyonu düşürücü açıklamalar şehirde nasıl karşılandı? Taraftarlar üzerinde olumlu bir etki yarattı mı?

Başkan Sadri Şener ve teknik direktör Tolunay Kafkas’ın, son dönemlerdeki Fenerbahçe maçlarının aksine bu maç öncesi verdikleri mesajlar, gerginliğin zarar verdiği Trabzonspor için önemli. Çünkü şike davasının ortaya çıkmasının ardından Trabzon’da oynanan her maç, hem skor hem saha kapama ve hem de para cezaları nedeniyle camiaya ciddi zararlar verdi. Bu durumda taraftara düşen; mesajların içeriğini iyi algılayıp, gerekeni yapmaktır. Şu ana kadar şehirde edindiğimiz izlenim gidişatın olumlu olduğu yönünde. Bunda Fenerbahçe cephesinden gelen mesajların rolünü de yadsımamak gerek. Maç esnasında olası kötü bir skora
kadar da bu atmosfer devam eder.

Aziz Yıldırım’ın bu maça gelmemesinin bu atmosfere etkisi nasıl olur?

Keşke Trabzonspor yönetimi, Aziz Yıldırm’ın bu maça gelmesi konusundaki davetini ısrarlı biçimde sürdürebilseydi. 2010-11 sezonuna yönelik gelişmeler ve yaşananlar ayrı, yeni bir maç ortamı ayrı. Trabzonspor’un böyle bir ısrarının Bordo-Mavili camianın düşünceleri ve beklentilerine sekte vuracağı görüşü doğru değil. Kaldı ki olay yargıda ve gerek yönetim, gerekse taraftar nezdinde bu konudaki mücadele hız kesmeden sürüyor. Yarınki maçta sportif olmayan her türlü gelişmenin sürece zarar vereceği gerçeğini taraftarların dikkatlerden kaçırmaması gerek.

Sivas yenilgisinin ardından takıma sert eleştiriler oldu. Bu maçın kazanılması ya da kaybedilmesi, kulüp içerisinde kimin kredisini nasıl etkiler?

Sivas yenilgisinden ziyade bu maçtaki tercihler ve ortaya konan oyun kafa karıştırdı. Eleştiriler normal. Yarınki maçın olumsuz skoru, kredisi yüksek olan Tolunay Kafkas’ı fazla etkilemez. Ancak olumlu bir skorun kazanımı yüksek olur. Sadri Şener ve yönetime gelirsek... Olası kötü bir sonuçta ciddi sıkıntı yaşarlar. Ancak böyle bir sonucun tribün orijinli zararı dikkatlerden kaçırılmamalı. Çünkü bu durumda ödenecek bedel, öncekilerden çok daha büyük olabilir.

16 Şubat 2013, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI