Arama

Popüler aramalar

‘’Trabzonspor ve Trabzonsporlular‘’

Bu yargıya nasıl ve neden vardık, halka arzla ilgili verilerle başlayarak anlatalım: Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi çok önemli olanaklara ve medya desteğine sahip köklü kulüplerin yanı sıra Süper Lig’de şampiyonluk kazanan, ülkeyi yurtdışında başarıyla temsil eden ve geniş taraftar kitlesine sahip olan tek kulüp konumundaki Trabzonspor, o kulüplerin ardından borsaya giren ilk sportif kurum oldu. Halka arz edilen hisse miktarı 24 milyon 305 bin 556 bin dolar iken ulaşılan 116 milyon 701 bin 231 dolarlık taleple rekor kırıldı. Trabzonspor hisselerinden talepte bulunan toplam 9 bin 845 kişiyle de Fenerbahçe’nin ardından ikinci olundu. Taleplerin yüzde 35’i Marmara, 28’i Ege, 23’ü İçanadolu, 10’u diğer bölgeler, sadece yüzde 4’ü Karadeniz Bölgesi’nden -dikkat ediniz- geldi. Bir nokta daha var ki, çok önemli: 15 bin 500 üyeden sadece 687 kişi talepte bulundu. Trabzon’daki Trabzonsporlular’dan hisse talep edenlerin sayısı üyeler de dahil bin 400 kişi. -Bu da Trabzon’da yaşayan Trabzonsporlular’ın camialarına bakış açılarıyla ilgili bir veri!-Hadi borsadan gelecek paranın kullanımına yönelik kuşkularla, maksatlı biçimde dillendirilen “Trabzonspor’un geleceği satılıyor!” şeklindeki spekülasyonlar nedeniyle, zaten borsa konusunda yeterli bilgi donanımına sahip olmayan Trabzon’daki Trabzonsporlular’ın ilgisizliğini görmezden gelelim. Ama lisanslı ürünlerle kombine biletlerin satışı ve hasılat gelirleri konusunda da durum çok vahim. Trabzonspor’un lisanslı ürünlerinden elde ettiği gelir geçen bir yılda 800 bin dolar. Bu miktarlar ezeli rakiplerinde şöyle: Fenerbahçe 27 milyon dolar, Galatasaray 15 milyon dolar, Beşiktaş 9 milyon dolar.Hasılat gelirleriyse çok komik. Rakipleri bir maçta Trabzonspor’un bir sezonluk hasılatını elde edebiliyor. Fenerbahçe’nin 100 bin dolara sattığı locaların sezonluk fiyatı Trabzonspor’da sadece 6 milyar. Diğer kombinelerin fiyatı 40 milyon lira ile 800 milyon lira arasında değişiyor. Toplam kombine bilet satışı 4 bin 332 dolayında. Buna devre arasında 20 milyon liraya kadar düşen yarım sezonluk kombineler de dahil.Kendini Trabzonsporlu hisseden herkesin bu verileri dikkatle inceleyerek kendi durumunu mutlaka irdelemesi gerekir. Maça gitmeyeceksin, gideceksen bedava bilet arayacaksın, evinde lisanslı ürün bulunmayacak, halka arza, anlamadan - bilmeden karşı çıkacak, kendin hisse almadığın gibi başkalarına da engel olacaksın, üye kampanyasına yeterli desteği vermeyeceksin, üye oldunsa seçim dönemini bekleyip aidatlarını birilerine ödetmeye çalışacaksın, her şeye muhalefet edeceksin, yeniliğe açık olmayacaksın, sonra da işler biraz kötüye gitse en çok sen bağıracaksın. Yok ya!Kızmaca yok arkadaş, “Bu kadar da değil!” diyorsanız yakın çevrenize bir bakın yeter!

13 Nisan 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Can pazarı ve Mehmet Topuz‘’

Gözlerimizle tanık olduk, böyle bir tartışmaya meydan verecek bir durum söz konusu olmadı. İki taraf da güçleri oranında mücadele etti. Beraberlik ikisinin de işine yaramadı, bu skorla Sebatspor, giderken yanında götürecekleri konusunda bir anlamda belirleyici rol oynadı. Teknik direktörlerin birbirlerine sarfettikleri sözler de, “kaybeden kişilerin” doğal psikolojik halleri olarak hafızalarda kaldı.Özellikle ikinci yarısında yoğunlaşan Sebatspor ataklarında Metin Aktaş’ın kalesinde devleştiği maç, Mehmet Topuz ve biraz da Ergün’ün dışındaki elemanlarının bu performansıyla Kayserispor’u zor günlerin beklediğinin de habercisi oldu. “Zorluk derecesi yüksek maç” kategorisinde olmasına karşın Mustafa Çulcu, deneyimiyle herhangi bir tartışmayı bırakın, “acaba” dedirtecek bir şüphe dahi bırakmadı.Bütün bunlar bir yana, bu maça Mehmet Topuz damgasını vurdu. Bir can pazarı olarak nitelenen mücadelenin 57. dakikası. Serdal ikili mücadelede pozisyon gereği yerde kalıp topu Mehmet Topuz’a kaptırdı. O yerde kıvranırken Kayserispor, Sebatspor savunmasını 3’e bir yakaladı. Mehmet Topuz, topu arkadaşına aktarsa pozisyon doğacak, belki de takımı öne geçecekti. Ama o meslektaşını düşündü ve topu taca attı. Hikmet Karaman ve kulübedekilerden inanılmaz bir tepki gördü. Tribünler ise Mehmet Topuz’u alkışladı. Siz olsaydınız ne yapardınız?Bizim görüşümüz ise şöyle: Tebrikler Mehmet Topuz. Bazı değerler vardır ki, parayla, çıkarla ölçülemez.

10 Nisan 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zaman çabuk geçiyor‘’

Boş geçen 20 günlük sürenin önemi daha nasıl anlatılabilir ki! Üstelik çok ilginç gelişmelerin yaşandığı bir 20 günde birlikte olamamak, bu gelişmeleri değerlendirememek ve bu nedenle birbirinden değişik, çoğunlukla merak içeren, -”niye sessiz kalıyorsunuz?” diyerekten - kah sitem dolu maillere yanıt vermek zorunda kalmak, hiç de kolay değil. Farklı pencereden bakılmasını bekliyor insanlar, -kendi bakış açılarıyla diye düzeltelim - ve hak verelim: “Kendilerinden biri!” diye düşünüyorlar besbelli. İstiyorlar ki; 4 büyüğün başkan ve bazı yöneticilerinin zehir - zemberek açıklamaları konusu kendilerine yakın bakış açılarıyla da değerlendirilsin medyada. Atay Aktuğ’un bir açıklamasının verdiği kızgınlıkla tozlu raflardan çıkarılan 15 - 20 yıl öncelerinin komplo teorilerine, 3 adaylı seçimle gerçekleştirilen genel kurula, -bir gün sonra özür dileseler de - bir şoförün ağzıyla bulaştırılan mafya iddialarını karıştıranlara yanıt verilsin istiyorlar.Çok bozuluyorlar, şu büyüklük sınıflandırmasına. Hazımsızlığın neden olduğu ruh haliyle genel olarak “Üç” diye niteledikleri büyükleri, işlerine geldiğinde “4” yapanlara çok tepkililer çok ama çok haklı olarak. Hele bazıları demiyor mu ki; “Üç artı bir!” Onu duyduklarında çileden çıkıp bilgisayara sarılıyorlar, mail kutumuzda boş yer bırakmamacasına. “Anadolu Güç Birliği!” iddialarına daha çok kızıyorlar. “4 Büyükler bizi eziyor!” diyenlerin, “Anadolu’nun bağrı Kadıköy” den çıktığını söyleyen bir büyüğün tamamen kendi çıkarlarını gözetleyen çıkışına saf saf destek verişine tepki gösteriyorlar da istiyorlar ki bu konu da işlensin spor sayfalarında, spor bültenlerinde.İşte bütün bu nedenlerden ötürü kapasitesini artırdığımız, buna karşın, “gönderdiğiniz kişinin mail kutusu dolu olduğundan “diye devam eden yazılara rastladılar, maillerinin geri dönüşlerinde sık sık temizlediğimiz halde.Bugün en çok onlar sevinecekler, kendi sesleri geldi diye. Sevgiler onlara, boşversinler geçen 20 günü, unutmasınlar ki, “Bugün, geriye kalan hayatımızın henüz ve hala ilk günüdür!”

09 Nisan 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Küçük de olsa bir ışık göründü‘’

İlk yarısı akıl almaz biçimde kaçan fırsatlarla golsüz biten maçın ikinci yarısına deneyimli oyuncu Yusuf ağırlığını koyunca karşılaşmanın seyri de değişti. Oynadığı futbol ve attığı golle bu maça damgasını vuran Yusuf, geçen hafta ‘umutsuz vaka’ olarak değerlendirdiğimiz takımının, ‘çıkmayan candan umut kesilmez’ konumuna gelmesinde büyük rol oynadı. Gerçekten de Yusuf maç boyunca ortaya koyduğu performansla henüz bitmediğini, iyi bir Yusuf’un Süper Lig için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösterdi.Samsunspor istikrarsız bir görüntü çizmeye devam ediyor. Önemli maçlarda iyi iş yapıyor ama alt sıradaki takımlara karşı adeta dökülüyor. Bunun nedeni motivasyon sorunu olsa gerek. Amaçsız takımlarda bu tür sorunlar yaşanır ama Samsunspor’da işin dozu belli ki kaçmış. Belki kulüp olarak yaşadıkları ciddi sıkıntılar vardır ancak bu kadar amaçsız, bu kadar vurdumduymaz olmaya kimsenin hakkı yok.Skoruyla ligin son sıralarında yeni bir hareketlenmeye neden olabilecek bu maçın hakemi İsmet Arzuman ve arkadaşları genelde başarılı bir yönetim gösterdi. Kafaları karıştıracak hatalar yapmadılar.

21 Mart 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korkunun ecele faydası yok‘’

Fenerbahçe’den uzaklaşma, Beşiktaş’a yakalanma riskinin yarattığı stres ve tedirginlik, altı gol yediği son iki maçta bile ortaya koyduğu pozitif futbolu aratır hale getiren Trabzonspor’da, özellikle ilk yarıda Gökdeniz, Fatih, Yattara ve Szymkowiak gibi oyuncular inanılmaz top kayıplarıyla bu olumsuzluğa destek verdi. Sonuçta ortaya “kötü” diye nitelendirilebilecek, hücum etkinliği olmayan, savunmasında her Beşiktaş atağında panik yapan bir Trabzonspor çıktı.Beşiktaş ise Trabzonspor’daki bu zaafları değerlendirme yerine, 60. dakikaya kadar kontrollü oyunu tercih etti. Ancak daha sonra, önce Pancu ve Veysel gibi hücum etkinlikleri fazla iki oyuncuyu, ardından da Okan’ı sahaya sürerek oyuna müdahale eden Rıza Çalımbay, Beşiktaş’ın ataklarını Ahmet Dursun ve Veysel önde, Pancu arkalarında, sağda da Okan ile şekillendirmeye başladı. Fatih, Gökdeniz ile Yattara, ilk yarıda olduğu gibi çoğu kez “kolay” dururken, “daha sükseli zoru” tercih ettiği için de Trabzonspor dengeyi bozamadı. Son 15 dakikada ise Yattara ve Szymkowiak oyundan alınarak Volkan ve Adem ile orta alanda daha kalabalık adam bulundurma düşüncesi Bordo - Mavililer’e bir yarar sağlamadı. Aksine bu durum Trabzonspor’u Beşiktaş’a mahkum ettirdi. Nitekim Beşiktaş son 10 dakikayı Trabzonspor ceza alanında geçirdi. Bunun semeresini de uzatma dakikalarında ölü toplardaki zaafiyeti herkesce bilinen Trabzonspor karşısında Tayfur’un golüyle aldı.

20 Mart 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Savunmaların maçı‘’

Şenol Güneş’le daha önce 7 maçta sadece bir gol yiyen savunmanın iflas ettiği ilk maç Gaziantep deplasmanında oynandı. Bu maçta Trabzonspor’a 3 gol atan Kırmızı - Siyahlılar, bir hafta sonra Diyarbakır’da 3-0 kaybetti. Küme düşme hattından kurtulma uğraşı veren Sakaryaspor da Trabzonspor’a Trabzon’da 3 gol atma başarısını gösterdi. Erdinç ve Emrah’ın sakatlıklarının dengesini bozduğu savunma, ilginçtir iki maçta rakiplerine sadece yediği kadar pozisyon verdi. Daha da ilginci bunlardan en az dördünde top pozisyon olarak değerlendirilemeyecek anlarda filelerle kucaklaştı. Bu duruma, gollerin yendiği bölümlerde Trabzonspor’da oyun disiplinin ve dahası ciddiyetin kaybolması önemli birer neden olarak gösterilebilir. Bu maçta Trabzonspor’dan böyle bir hatayı -yani ciddiyetsizliği- bekleme olasılığı dahi sözkonusu değil. İşi sıkı tuttuklarında Fatih ve Gökdeniz ikilisi, sadece Beşiktaş için değil, Avrupa takımları için de büyük tehlike. Hele onları göbekten destekleyen Symkowiak ve özellikle sağ kanadı ama markajdan bunaldığında kendini gizleyerek her iki kanadı da çok iyi kullanan Yattara gününde olduktan sonra Trabzonspor’un hücum girişimlerinde Beşiktaş savunması direnmekte çok zorlanacak. Bu bilgiler ışığında bol gollü geçmesini beklediğimiz maça damgasını vuracak bir başka isim de atanmasına iki takımın da soğuk bakmadığı Selçuk Dereli olacak. UEFA’nın bu maçta da izlettireceği Dereli’nin yönetimdeki olası başarısı, sadece derby maça güzellik katmakla kalmayacak, kendisine de Avrupa’da puan kazandıracak.

19 Mart 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’‘Kuralıyla oynayacağız'‘’

Trabzonspor’dan İbrahim Şahin, bir şeyler ima etti: Disiplin Kurulu’na. Carew rakibine tükürdü -tükürmekten de beter ya neyse- 3 maç ceza. Ceza kaldırılırsa kim bağırır? Güçlü olan. Denk düşür, oynatma Galatasaray maçında, kalan cezayı Tahkim yoluyla kaldır. Tomas’ın tükürüğünü görme. -Gerçi o tükürüğü kabullenen hakeme de yapılacak bir şey yok ya, geçelim- Alex’e dokunana faul, itene kart, Alex’in Sebatlı Muhammet’in bileğine basmasına devam. Beşiktaş’a ceza ver, teamülleri bir kenara at, kurulu apar - topar topla, Trabzon maçına kalmadan Gençlerbirliği maçında uygula. Trabzon maçında uygulasa, Beşiktaş’ın yanı sıra Galatasaray da, Fenerbahçe de bağıracak çünkü! Federasyon “kuralıyla oynayacağız!” derken, Aziz Yıldırım’a kulak verelim: “O zamanlar sporu sadece sahada oynanıyor sanıp kaybettik. Zamanla bazı şeyleri öğrendik!” “Kuralıyla oynayacağız” ha!Ali Şen daha deneyimli, bir taşla Trabzonspor’dan şampiyonluğu aldığını başkanlığı bıraktıktan yıllar sonra açıkladı, geçiştirdi. Şimdi Yıldırım’a sormazlar mı; “Sahada oynarken neler kaybettiniz, bazı şeyleri öğrendikten sonra neler kazandınız? Bu işin Cem Deda ile ilişkisi nedir?” diye. Hey gidi günler; Özkan Sümer, “Futbol Türkiye’de saha dışında oynanıyor, sahada tescil ediliyor!” demişti de anlatamamıştı, bir de çarmıha gerilmişti.“Geçmişin pisliğini temizleyeceğiz!” dediler, nedir pislik açıklamadılar. Cafer çıktı, “işte!” dedi, garibimin başını yaktılar. Sonra “Kuralıyla oynayacağız!” ha, o zaman ne duruyorsunuz? Daum’u duysanıza. İşte size ihbarı: “3 gün önce Beşiktaş ile adeta dostluk maçı oynadılar.” “Teşvik normaldir” diyen İlhan Cavcav’ın takımını kastediyor. Ne o yoksa ciddiye almıyor musunuz? Oysa ne demek istediği bizi değil, “Kuralıyla oynayacağız!” diyen sizleri ilgilendiriyor. Daum, o maçta da Gençlerbirliği’nin bir hakem tarafından katledildiğini, aleyhine tartışılır iki penaltı verildiğini, kendi savunma elemanlarının 3’üne çabuk çabuk sarı kart verilerek oyundan düşürülürken, rakiplerinin kırmızı kartı hak eden en önemli oyuncusunun bu durumu sarı kartla geçiştirdiğini kastetmemiştir herhalde! Federasyon’dan umudumuzu kestik. İbrahim Şahin’in çok daha hafif imalı sözleri için apar topar savcılığın harekete geçmesini isteyen Mahmut Uslu’dan da bir beklentimiz yok. Ama Türk medyası -iyi ki var!-, eminiz ki Daum’u ve benzer açıklamalarını Türkiye sınırları dışında başka görevdeyken değerlendirecektir. Şimdilik rafa kaldırdığı geçmişini mutlaka deşecektir! Otto Bariç, Trabzon’da küçücük bir taş parçasıyla “ağır yaralandığında!” harekete geçen Türk Medyası, yıllar sonra onun ne kadar provakatör olduğunu Avusturya Milli Takımı Teknik Direktörlüğü sırasında nasıl da ortaya çıkarmıştı! Daum da unutmasın ki, Türk Medyası’nın elinden kimse kurtaramaz! Günü geldiğinde, “Türk Futbol tarihinin en güçlü kadrosu kendisine teslim edildiği halde kritik maçları sahada kazanmayı becerememiş, başkanının bazı şeyleri -neyse onlar- öğrenmesiyle şampiyonluklar kazanmış teknik adam” diye anılacak. -Başkan Avrupa’da da bazı şeyleri bir öğrenebilse!-Ergun Gürsoy; “Böyle şampiyonluk istemiyoruz”, İlhan Cavcav, “Yenilmeseydik halimiz haraptı”, Atay Aktuğ, “Masayla oynamayın, devrilir altında kalırsınız” diye bağırıyor. Federasyon izliyor. Sonra da, “Kuralıyla oynayacağız” diyor ha! Güldürmeyin insanı.

18 Mart 2005, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aman dikkat!‘’

Yıllardır Trabzonspor’un nabzını tutan usta kalem Ergun Ata, Bordo-Mavili takım için hayati önem taşıyan Beşiktaş maçı öncesi uyarılarda bulundu. Zorlu mücadele öncesi Karadeniz ekibini mercek altına alan Ata, sorularımızı yanıtlarken, Trabzonspor’un şampiyonluk şansının bu maça bağlı olduğunun altını çizdi...Gaziantep yenilgisiyle Trabzonspor’un şampiyonluk şansı nasıl değişti, İnönü’de yaşanabilecek olası puan kaybı durumunda bu şans yüzde kaça düşer?Trabzonspor Gaziantep’te beklemediği bir yenilgi aldı. Hakem hatalarının damgasını vurduğu bu maçtan sonra idari ve teknik sorumluların sert açıklamalarının asıl nedeni, zirvede yarışın kızıştığı şu dönemde puan kaybının şampiyonluk şansına vurduğu darbedir. Trabzonspor Gaziantep’te kaybettiği 3 puanla Fenerbahçe’den uzaklaşmakla kalmadı, geriden gelip Galatasaray’ı veya kendisini yakalamayı hedefleyen Beşiktaş’ın gözüne kestirdiği ekip konumuna geldi. Şimdi Beşiktaş Trabzonspor’u yenerek ilk üç şansını, aradaki puan farkını 7’ye düşürüp sürdürme gayretinde olacak. Trabzonspor’un şampiyonluk şansının devamı için galip gelmesi şart. Beşiktaş’la berabere kalması, sadece bu takımın üçüncülük şansını büyük ölçüde kaybettirir. Yenilgisi halinde ise Beşiktaş’la 3.’lük yarışı yapar konuma gelir. Çünkü rakipleri kazandığı takdirde şampiyonluk hayal olur.Sakaryaspor karşısında cezası nedeniyle Gökdeniz oynamadı ama Karadeniz ekibi galip geldi. Dev maçta Bordo-Mavili takımın kilit adamları hangileri olacaktır?Trabzonspor’da geçen sezonların aksine maça damgasını vurabilecek oyuncu sayısı arttı. Gökdeniz elbette ki, bu takım için çok önemli oyuncu ama Sakaryaspor karşısında eksikliği çok fazla hissedilmedi. Ama rakip Beşiktaş olunca tabii ki durum değişir. Gökdeniz ve Fatih ikilisinin yükünü hafifletecek oyuncular Yattara ve Symkowiak da yüksek form durumlarıyla bu maça damgasını vurabilir. Bu dörtlü normal kapasitelerine ulaşırlarsa Trabzonspor hücumda hiç zorluk çekmez. Ama Trabzon’un asıl sorunu savunmasında. Son iki maçta 6 gol yiyen savunmanın bu maçta işi pek kolay değil. Şenol Güneş’in gelmesinin ardından Trabzonspor’un hücum girişimleri arttı. Beşiktaş karşısında taktik değişmeli mi?Bu durum, önceki dönemin aksine son iki maç hariç savunmasında pek bir aksamaya neden olmadı. Yine son iki maç hariç 7 maçta sadece bir gol yiyerek, 14 gol atan takım hücum anlayışı ön planda olan taktiği iyi uyguladı. Son iki maç çok farklı. Eğer Gaziantep’te skor 1-0 iken Fatih, Gökdeniz ve Yattara’nın kaçırdıkları olmasa, maç berabere giderken hakem Mehmet Yılmaz’a yapılan penaltıyı görebilse durum çok farklı olacaktı. Sakarya maçında da öyle. Skor 3-1 iken 5 net pozisyondan sadece biri değerlendirilebildi. Şenol Güneş, hastalığı giderdiği takdirde bu anlayışla sadece Beşiktaş’a karşı değil, önüne gelen her rakibe arzulanan üstünlüğü kurabilir.Trabzonspor hakem faktöründen yakınıyor. Bu durum Beşiktaş maçı ile ilgili kaygıları da beraberinde getirebilir mi?Gençlerbirliği maçında Emrah’ın sakatlandığı pozisyona faul bile çalınmadı. Gaziantepspor maçında Mehmet Yılmaz’ın düşürülmesi es geçildi. Trabzonspor’un şampiyonluk yarışındaki rakipleri Fenerbahçe, hakem hatalarından hep kazançlı çıktı, Gençlerbirliği maçı ortada. Penaltılar, Aurelio’nun durumu. Galatasaray’da haftalardan beri kırmızı kart görmesi gereken oyuncular hakem hatalarıyla kurtuluyor. Sadece Song televizyon görüntüleriyle yakalandı. Trabzonspor tepkisinde haklı. Doğal olarak da Beşiktaş maçıyla ilgili kaygı taşıyor. Bu nedenle maça verilecek hakem seçiminde çok dikkatli davranılmalı, atanacak hakem de düdüğünü hakkaniyetle çalmalı. Hakem hata yapacaktır tabi ki ama bu hatalar devamlı birilerinin aleyhine, devamlı birilerinin lehine olursa, Aziz Yıldrırım’ın, “O zamanlar sporu sadece sahada oynanıyor sanıp kaybettik. Zamanla bazı şeyleri öğrendik!” sözü daha bir anlam kazanıyor!

17 Mart 2005, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI