Arama

Popüler aramalar

‘’Yönetime ve Güneş'e düşen!‘’

Bordo Mavili camiada, bu “kendine yontma” anlayışının doğal sonucu olarak sağlıklı bir değerlendirme yapılamadı. “Hata nedir?” sorusuna kafa yorulmadı. “Hatalı” arandı. Tribünler ilk şokun yaşandığı Anorthosis maçından sonra “Yönetim” dedi. Yönetim panikledi. Çabuk çabuk istifalar Başkan’a verildi. Başkan, “Yattara” dedi, kamuoyu bölündü. Şenol Güneş “dik bir duruş” sergiledi, son iki maçtaki Yattara ve Szymkowiak değişiklikleriyle özellikle medyanın boy hedefi oldu. Futbolcuların formsuzluklarının altından “Para kavgası” çıktı; “O şu kadar aldı, ben niye bu kadar?” muhabbetleri. Tribünler de bir ara hedef tahtası oldu, denildi ki haklı olarak, “Ulusal bir maçta bile tezahüratları hoparlör desteğiyle sağlandı” denildi. Gelinen noktada Trabzonspor’un artık bir saniye bile kaybetmeye tahammülü yok. Yönetim devam yolundaki gecikmeli kararını verdi. Eğer bu işi yarın bir olası puan kayıplarına karşın da sürdürme konusunda kendilerine güvenleri varsa, yarayı belirleyip, neşteri çok seri biçimde vurmak zorundadırlar. Şu iyileştirme komedisini ortadan kaldırmalıdırlar. Madem başlattılar, para sorununu futbolcuların kafalarında tamamen bitirmeliler. Kendi içlerinde tartışsalar bile ki bu gayet normal, fikir ayrılığı tabi ki olacak- dışarıya birlik görüntüsü vermeliler. Trabzonspor söz konusu olduğunda profesyonelliğini bir kenara koyan Şenol Güneş, artık konumunun gereği gibi davranmalıdır. Transferdeki gecikmeler konusunda bir özeleştiri yapıp kendi hatası da varsa kabullenerek bundan sonrası için olası yanlışlara meydan vermemelidir. Transfer konusunda taraflar perde arkalarında birbirlerini suçlamayı bırakıp, bundan sonrası için yapılabileceklerini tartışmalıdır. “Ha yönetim geç kaldı, ha Şenol Güneş kararsız davrandı!” ne fark eder, sonuçta kaybeden Trabzonspor oldu. Şenol Güneş, iyileştirme komedisinin tümden ortadan kalkması için futbolcu-yönetim diyaloğunu kısa sürede sağlamalı ve sorunun daha büyük zararlar vermeden çözümünün gerçekleşmesine katkıda bulunmalıdır.

18 Ağustos 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon'u para bozdu!‘’

Takımın oyun sistemi aynı. Dörtlü savunma, İki ön libero, ikili ya da tekli forvet, arkasında ikinci bölgeyi tamamlayan kanat oyuncuları.Geçen sezonun ikinci yarısını baz alırsak hoca da aynı hoca. O dönemde oynanan futbol, takımı “Süper Lig Şampiyonu” olmasa da, “Gönüllerin Şampiyonu” yapmıştı. İkinci yarının başında gelen yönetim değişmedi. Ufak tefek çatlaklara karşın tam kadro halinde aynen devam. Ama değişen bir şeyler var Trabzonspor’da, üstelik negatif yönde. Takım Şampiyonlar Ligi’nden elendi. Tamam hep birlikte eleştirdik, hala daha bu konudaki tepkimizde kararlıyız. Ama söyler misiniz Allah aşkına, bu kadroya hiç takviye yapmasanız da, antrenmanlarda A takımına kök söktüren B takımını Anorthosis karşısına çıkarsanız, o B takımı bütün motivasyonuyla kazanmaya yoğunlaşsa ve 100 maç yapsalar, ne kadarını kaybederdi Trabzonspor? Aynı o takım çıksaydı Konyaspor karşısına, o günkü Konyaspor’a bu kadar pozisyon verir ecel terleri döker miydi? İki puanı bu kadar kolay kaybedip, bir puana neredeyse sevinecek duruma gelebilir miydi?Gelinen noktadaki durumu, transferin gecikmesine ve Şenol Güneş’in kendine göre haklı gerekçeleri olmasına karşın, genel olarak kabul görmeyen oyuncu tercih ve değişikliklerine bağlamak demek asıl sıkıntıyı gözden kaçırmak demektir. Sorun şu; Trabzonspor’a para geldi, mertlik bozuldu. Para Trabzonspor’u bozdu, yani. Kimine göre 30 yıl vadeli borç para almak kadar basite indirgenen ama bize göre büyük kulüp olmanın bir gereği olarak değerlendirilmesi gereken Borsa faaliyetiyle gelen paradan söz ediyoruz. Önce borsaya karşı çıkıldı, sonra oradan gelecek paranın kullanılmasına. Yönetim muhalefetten korktu, kullanamadı. Pahalı diye istediği oyuncuyu alamadı, sonra daha fazla para vererek alternatifini getirtti.Futbolcu para var diye beklentisini artırdı. Herkes, Trabzonspor’un bugünkü kötü duruma gelmesine neden olan iyileştirme çalışmalarından daha fazla nemalanmanın yolunu aradı. Takımdaşlık ruhu kayboldu. “O şu kadar para alıyor, ben neden bu kadar?” ya da “fazla parayı alan daha çok koşsun!” gibi çok tehlikeli yaklaşımlar ortaya çıktı. Her köşede birbirlerinin aldıkları parayı sorgulamaya başladılar ve zihinleri bulanıklaştı. Yönetim kararlılıkla bu olayın üzerine gidip sezon başlamadan sorunu çözemedi. Halen takım içindeki iki oyuncuyla pazarlıklar devam ediyor.Yönetim şunu diyemiyor: “Madem bu kadar istiyorsun, getir şu kadar parayı da git!” Öyle ki gelinen noktada futbolcu istediği parayı alsa da mutlu olamadı. Bulanık zihinler maça motivasyonu engelledi. En iyiler en kötü futbolu sergilemeye başladı.Başarının anahtarı bu sorunu çözmek. Eğer futbolcular arasında iyileştirmeye yönelik beklentiler devam ederse istediğini alamayanın verimi de düşer, çok basit. Yönetim, bir de kötü saha sonuçlarının yarattığı kriz dönemiyle sarsıldığı için iki cephede birden çok zorlanacak. Önce kendi durumlarını bir netleştirmek, sonra da futbolcularla ilgili sorunlara yönelmek. Bu durumda onların da, Trabzonspor’un da, taraftarın da işi kısa vadede çok zor.

17 Ağustos 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanlış tercih‘’

Ev sahibi ekip Bordo - Mavililer’in aksayan sağ tarafını çok iyi kullandı. Bu kulvarda görevli Gökdeniz geri gelmedi, Emrah yetersiz kaldı. Solda varlığıyla yokluğu belli olmayan Lee’nin arkasındaki Celalettin çok zorlandı. Savunmanın merkezinde Erdinç’e gelen her top arkadaşlarının yüreklerini ağzına getirdi. Verilen çok ciddi pozisyonlardan ikisinde Jefferson, müthiş başarılı oldu. Diğerlerinde de sadece Eller ayakta kaldı.Orta alanda formsuz Hüseyin ile Lee döküldü. Vasatı aşan Szymkowiak, üçüncü bölgeye top taşıyan tek adam olarak dikkati çekti. Gökdeniz, sağ dışta aşırı hırsıyla etkisiz kaldı. Asıl burada oynaması gereken Yattara da ileri ikilide bekleneni veremedi. Bu durumun doğal sonucu Fatih top alamadığı için pozisyon bulamadı.Bütün bunlar Konyaspor’un ilk yarıda oyunu tümden Trabzonspor yarı alanına yıkmasını sağladı. Çok etkili olmalarına karşın özellikle Zafer Biryol’un son vuruşlarının bazılarında kendi beceriksizliğine bazılarında da Jefferson’un becerisine takıldılar.İkinci yarıya aynı düzenle başlamak Konyaspor’un işini kolaylaştırdı, rahat oynamalarını sağladı. “Yenemezsen yenilme” mantığıyla” savunmada risk almamaları doğaldı. Doğal olmayan Trabzonspor’un aynı mantığı uygulamasıydı. Yoksa tek top yapan oyuncu Szmykowiak’ın Hüseyin ve Lee dururken oyundan alınması nasıl izah edilebilirdi. Ya Tomas Jun’u sahaya sürmek için, onu oynatacak tek oyuncu Yattara’nın oyundan alınması? Oyunda kaldığı sürece ileri ikilide rakip savunma arasında sıkışıp kaybolan kanat oyuncusu Yattara, sağ kulvara kaçtığı 3 pozisyonda taşıdığı toplarla etkili olabildi. Oyundan alınmasının gerekçesi sakatlıksa eyvallah, ama sarı kartsa risk onu marke eden Erhan Albayrak için daha büyüktü ve bunun görülmesi gerekti. Tomas Jun, eğer ileride beslenilirse etkili olabilecek bir oyuncu. Hem Yattara hem de Szmykowiak’sız oyunda sahada olsa ne olur, olmasa ne? Genel olarak oyuncu değişikliklerini “Teknik adam tercihi” diye değerlendiririz. Ama dün akşamkiler, “teknik adamın yanlış tercihleri” olarak hafızalarda iz bıraktı. Çünkü dün akşamki uygulamalarla beraberliği kurtardığı için mutlu olması gereken taraf konumundaki Trabzonspor’da, Yattara yanlış yerde oynatıldığından kaybolmakla, Jun kendisine servis yapacak oyuncular sahada bulunmadığından etkisiz kalmakla, Hüseyin formsuz haliyle ilk onbirde çıkarıldığı ve ısrarla sahada tutulduğu için yıpratılmakla anılacak. Konyalılar’ın Anorthosis maçına atfen “Türkiye sizinle rezil oluyor!” şeklindeki göndermeleri pek etik değildi açıkçası. Ama “elin ağzı torba değil ki, büzesin” deyişi vardır ya, ne yapıp edip o fırsatı onlara vermeyeceksin. Korkarız ki, böyle giderse Trabzonspor, kendi taraftarından da bu gibi söylemleri duymaya başlayacak. Aman ha!Hakem Cüneyt Çakır, tribünden çıplak gözle başarılı gözüktü. Ama televizyonlardaki “İleri geri allarda” ne olur bilemeyiz.

15 Ağustos 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yakaladın mı atacaksın!‘’

Kendi sahanızda, maçın hemen başında böyle basit bir gol yerseniz bütün planlarınız bozulur. Rakibe büyük bir avantaj verilmiştir çünkü. Özgüvenini kazanmıştır, kendi savunma güvenliğini ön planda tutup topu kaptığında çok çabuk çıkarak zaten demoralize olmuş rakip savunmayı az adamla da yakaladığında zaaflarından yararlanarak ikinci gol peşinde koşacaktır. Nitekim ilk yarıda bunlar tümden gerçekleşti. . Rizespor, sadece ikisinde golü biraz kokladığı bütün ataklarının ardından savunmasında sıkıntı yaşadı. Şaban Yıldırım, bu durumdan daha çok yararlanabilmek için ilk yarı bitmeden İvanov’u bile sahaya sürdü.Metin Yıldız, sola Ferdi takviyesinin yanı sıra Okan’nın yanına da aksayan Cire Pape’nin yerine Gökhan Kaba’yı partner vererek ikinci yarıya başladı. Rakibin üzerine daha etkili gitti. Okan boş kaleye kaçırdıktan sonra zoru başararak eşitliği sağladı. Sonrasında Samsunspor’un bir iki cılız atağını saymazsak, Rizespor oyunu tümden rakip yarı alana yıktı. Hemen her dakika akıl almaz goller kaçırdı. Yakaladın mı atacaksın, yoksa hüsran yaşarsın. Nitekim Samsunspor, dakikalar 90’ı gösterirken ve de beraberliğe razıyken bir kontra atakla galibiyeti buldu. Kendi de bu işe şaştı.

14 Ağustos 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kritik maç‘’

Şenol Güneş’in çok serinkanlı, ilkeli ve kararlı bir duruş sergilediği, gerek yönetime, gerekse kuruma bakış açısı konusunda, soru işareti bırakmamaya özen gösterdiği son basın toplantısının ardından oynanacak yeni bir Konyaspor maçında, skor ne olursa olsun açıkçası böyle bir sonu beklediğimizi ima etmeyi amaçlamadık. Niyetimiz; kurumu çok ciddi bir sıkıntıya sokacak böyle bir olasılığın az da olsa var olması nedeniyle Şenol Güneş’in kararlı ve güçlü duruşunu bozmaması gerektiği konusuna dikkat çekmektir. Bu anımsatmadan sonra gelelim Konyaspor maçına; Trabzonspor bu maçta puan kaybedebilir. Sürpriz sayılmamalı. Çünkü bu takımın savunmasında taşlar henüz yerli yerine oturmadı. Son iki sezonun o güçlü savunmasıyla bugünkü savunmanın performansı arasında dağlar kadar fark var. Fabiano Eller-Erdinç uyumu yok. Emrah henüz form tutmadı. Celalettin de keza öyle. Demek oluyor ki Anorthosis takımından 3, Kayserispor’dan da kendi evinde bir gol yiyerek, Şampiyonlar Ligi’ne veda edip, ilk lig maçının son dakikalarında zor durumlara düşen Trabzonspor, Konya deplasmanında gol yer. Çünkü Konyaspor iyi takım yapmış. Bu durumda yiyeceğinden fazlasını atması gerekiyor bu takımın ki, iki Anorthosis, bir de Kayserispor maçına baktığımızda toplam 20’yi aşkın bulunan gol pozisyonundan sadece üçünün değerlendirilebilmesi bu konudaki sıkıntının ne kadar önemli olduğunun çok net bir göstergesi. Trabzonspor hem yakaladığı fırsatları değerlendirme konusunda son üç maçtaki kadar cömert olmayacak, hem de savunmadaki zafiyeti gidermek için takım savunmasını çok iyi yapacak. Bu durumda orta alanda Szmkowiyak, Yattara, Gökdeniz ve Fatih’in normalden çok daha fazla efor sarfederek takım savunmasına katkıda bulunmaları, yükün tek başına savunmaya bırakılmaması gerekiyor.Trabzonspor takımı zor günler geçiriyor. Yönetimin kriz döneminde sergilediği zaaf her ne kadar genel kurul beklentilerini yükseltse de böyle bir aşamada hem idari hem de teknik anlamda yaşanacak bir kriz kurumu daha fazla sıkıntıya sokabilir. Ne Şenol Güneş’in ne de Atay Aktuğ’un bugüne kadar yaptıklarını kimse yok saymamalı bir kötü sonuçla silmemeli, kelle istememeli yaygın tabirle. Ama onlar da güçlü olmalı. Şenol Güneş, kritik Konyaspor maçı öncesi kararlılığını ve dimdik ayakta durduğunu gösterdi. Sıra Atay Aktuğ ve yönetiminde...

13 Ağustos 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbolcu-Başkan ilişkileri‘’

Aslında Atay Aktuğ’un o sözlerinin, sokaktaki vatandaşın ağzından söylendiğinde çok büyük bir haklılık payı olduğunu biz de kabul ediyoruz. Çünkü bir camianın, yönetimin, teknik kadronun, onca arkadaşının bir yılık emeğinin boşa geçmesine, milyonlarca insanın da hayallerinin bir yıl, belki de daha fazla süreyle ertelenmesine neden olan faktörlerden biri konumunda olmak, en az diğer faktörlere gösterileceği kadar tepkiyi hak etmiştir. Ama bu tepkiyi taraftar, sokaktaki vatandaş verebilir, başkan değil. “Kovun gitsin” der sokak, “bekara eş boşamanın” kolaylığıyla! Ama sorumluluk sahibinin tavrı farklı olmalı.Tabzonspor’da malesef Anorthosis maçı sonrası gelişmeler de tıpkı Yattara olayı gibi sağlıklı bir değerlendirme sügecinden geçirilmemiş ve bir kaos yaratılmıştır. Birkaç gündür dile getirmeye çalışıyoruz. Bu kaos, hiç de benimsemediğimiz ve yararlı bulmadığımız bir kongre sürecini doğurmuştur. Buradan çıkış Aktuğ’un tavrıyla mümkündür. Ama dün de dediğimiz gibi ciddi bir duygusal travma geçirdiğini düşündüğünüz Aktuğ, bu konuda hiç de umut verici gibi durmamaktadır. Önce o kendini toparlamalıdır. Bir haftalık tatili bu yüzden iyi değerlendirmelidir. Bu insanların ona güveni bitmemiştir. Yattara olayında Kayseri maçından sonra da yaptığı, “Ona önce Anorthosis maçını sorsunlar!” şeklindeki açıklamasıyla “yangına körükle gitmesine” rağmen!Bu olay bize Özkan Sümer- Aurelio gerginliğini anımsatmıştır. Hani ahlaki bazı değerlerin tartışmaya açıldığı gerginlik. Aurelio, Trabzonspor formasını giyerken ve kulübü kendisiyle anlaşmaya çalışırken, aynı anda Trabzonspor da dahil 3 kulüple hiç de etik olmayan biçimde ilişkide bulunarak bir kişilik erozyonu sergilemiştir. Trabzonspor’dan başka iki kulübe daha imza atmıştır. Sokaktaki vatandaş o gün “satın gitsin!” dese ki söylüyordu, ne kadar haklıysa, Sümer bulunduğu makam itibarıyla bunu söylemekte o kadar hatalıydı. Sokaktaki vatandaş ağzıyla konuşmamalıydı. Bu olayın kopma noktalarından biri ve de en önemlisi bir akşam yemeğinden sonra söylediği sözdür. Bugün gelinen noktada benzer bir gerginlik yaşanmaktadır. İki olayın bir diğer ortak yönü de, iki başkanın da bu açıklamaları yaparkenki ruh halleridir. Yine bir akşam yemeği yani!Başkanlık kolay değil. Niye herkesi başkan yapmıyorlar? Bugün yasal olarak 17 bin dolayında kişinin olma hakkı bulunduğu Başkanlık koltuğunda neden Atay Aktuğ oturmaktadır? Dün neden Özkan Sümer vardı? Sorunun çözümü, bu soruların yanıtlarında gizlidir.Atay Aktuğ, ülke genelinde takdir gören spor adamlığı ve çağdaş kimliğiyle Yattara olayında gerekeni yaparak, takımda zaten kadro darlığı sıkıntısı çekilen bu ortamda tartışmaları bitirmelidir. Olay, “Yattara mı, Atay Aktuğ mu?” noktasına getirilmeden.

10 Ağustos 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kriz dönemi sürüyor‘’

Bir kurumu yönetmeye talip olanların o kuruma mensup kişilerden en önemli farkı, karar alma yetilerinin diğerlerine oranla daha üst düzeyde olduğunu düşünmeleridir. Diğerleri, kurumu daha iyi yöneteceklerine inandıkları kişileri, eğer seçimli bir uygulamaysa; oy vererek iş başına getirirler. Kurumu yönetmeye talip olanlar aralarında seçimi bu kriterlere göre yaparlar. Kurumu yönetenlerin diğerlerinden en önemli farkını ortaya çıkaracak faktör de kriz döneminde sergileyecekleri performanstır. İşler iyi giderken bir kurumu yönetmekle, kriz dönemindeki performans, birbirinden çok farklıdır ve her yöneten kriz dönemine hazırlıklı olmalıdır. Yönetenlerin bu dönemdeki öncelikli görevi, yönetilenler arasında doğan panik durumunu ortadan kaldırmaktır. Bu bağlamda Trabzonspor Yönetiminin kriz dönemi performansı maalesef, takımın Anorthosis’e elendikten sonra ülke genelinde yarattığı hayal kırıklığıyla eş değerdir. Acıdır ki, onlardaki panik, yönetilenlerden daha fazla olmuştur. İlk geceki durum değerlendirmesi sonrasında bizzat başkan tarafından yapılan açıklamalar, en az Şampiyonlar Ligi’ne elenmek kadar tahribat yaratmıştır. Ya sonrası? Yönetim Kurulu toplanıp bir çözüm üretmek yerine, işin kolayına kaçmış ve istifalarını sunarak topu, zaten açıklamalarıyla son gelişmelerin yarattığı duygusal travmanın etkisinden kurtulamayan başkana atmıştır. Bu durumda şimdi ne olacaktır?; başkan tatilde düşünecek, “devam ya da tamam” kararını verecektir.Birkaç puan giderse...Trabzonspor’daki asıl sorun da budur. Bu son gelişmeyle “Trabzonspor’u yönetecek değil, yönetimi yönetecek bir liste” yaptığı iddialarına haklılık payı kazandırılan Atay Aktuğ’un önünde şimdi aslolan bir seçenek vardır. O da; İstifaları işleme koyup genel kurula gitmektir. Çünkü bir ya da iki galibiyetle dondurulan sorunlar, birkaç hafta içinde olası bir kötü sonuçla yine önlerine konulacaktır. İstifalarıyla belli oldu ki yönetimin bu yükü kaldıracak bir gücü yoktur. Çünkü kendi içinde de ciddi krizler yaşamaktadır. Alternatif seçenekte Atay Aktuğ, kısa vadede tek başına bu durumu göğüslemek durumunda kalacaktır ve başarı şansı da çok yüksek değildir..Çok kritik kararÖzellikle belirtelim ki; Trabzonspor’daki bu zaaf, başta bu yönetime dolayısıyla direk Atay Aktuğ’a karşı olan bir siyasi partinin de iştahını kabartmıştır. Bu siyasi partinin temsilcileri bilmelidirler ki, Trabzonspor taraftarı parti teşkilatının bu konudaki olası tüm girişim ve çabalarını, Genel Başkanları’nın sportif kimliğiyle değerlendirecektir. Alternatif peşinde samimi koşan ve gerçek kaygıları sadece Trabzonspor’u kendi kriterlerine göre daha iyi yönetmek olan diğer muhalefet çalışmalarına etkinlik kazandıracak gelişmeyse Atay Aktuğ’un kararı olacaktır.Bu kadar tepki normalTrabzonspor açısından sevindirici olanı ise kriz döneminde taraftar kimliğini taşıyan kişilerin tavrıdır. Takım Anorthosis’e elendiği gün, yönetimi anlık bir tepkiyle istifaya davet eden tribünler, 3 gün sonra bu tavrı sergilememişlerdir. Burada tepkiler, yanlış oyuncu tercihleri iddiasıyla teknik kadroya yönelmiştir. Dolayısıyla tribünlerin tepkileri anlık ve duygusal olarak değerlendirilebilir. Çok şey bekliyorlar ve bulamadıklarında tepkili oluyorlar. İzin verin de artık bu kadar olsun değil mi!

09 Ağustos 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Öyle bir heyecan ki!‘’

Kendi sahanda iki farklı yenilgiye üstelik maçın başında düşersen işin hayli zor. Demoralize olmuşsun, tribünler şaşkın ve suskun, her an oradan protesto gelecek beklentisi. Bir an önce gol bulmak için kaybolan oyun disiplini. Acelecilik, telaş ve riske edilen savunma güvenliği. Bu durumun doğal sonucu sık sık yenen kontralar ve 3. gol. Samsunspor’un işi çok zordu, ilk yarı düdüğü zor yetişti. Artık oyun koptu diye düşünülürken ve Gaziantepspor baskı yediği anlarda Samsunspor’u az adamla yakalamayı beklerken, Serkan’ın yoktan varettiği gol ile Hasegiç’in İvanov’a ikramı maçı yeniden başlattı. Heyecan doruğa ulaştı. Bu kez Gaziantepspor telaşlandı. Samsunspor ise hücum girişimlerini daha kontrollü yaptı. 10 dakikalık ezici baskı eşitlik golünü getirmeyince konuk ekip dengeyi yeniden sağladı ve 3 puanın sahibi oldu. Hakem Süleyman Abay golleri ve heyecanıyla sezonun ilk maçı olmasına karşın hafızalarda keyifli bir izlenim bırakan karşılaşmayı başarılı bir şekilde yönetti.

08 Ağustos 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI