‘’Dökülen su!‘’
Şenol Güneş, kendine güvensizliği nedeniyle elini taşın altına koymadı. Cesaretli davranıp, kendi eline verilen ipi kullanmadı. “Öyle de olur, böyle de!” diyerek bir kararlılık gösteremedi. İşi acemilerin eline bıraktı. Onlar da yüzlerine gözlerine bulaştırdı. Atay Aktuğ, son gün golcü için “inisiyatif kullandı” fiyasko çıktı.Zorla görev kabul eden Güneş, görevine bir türlü ısınamadı. Yol açılışını bile ısınamadığı bu görevinden önemli tuttu. Transfere, iyileştirme komedisine müdahale etmedi. Kendini hep geri planda tuttu. Tek yaptığı, kendisini sabote ettikleri artık insanların kafasına net biçimde yerleşen futbolcularını savunmak oldu.Gelinen noktada Şenol Güneş, yardımcısının raporuyla ciddiye almadığı 3. sınıf bir takıma elenerek takımın Şampiyonlar Ligi’ne kalamamasında en büyük pay sahibi kişi oldu. Çünkü transfer yapamamış olsa da bu kadroyla bile Trabzonspor, Famagusta, Sivasspor ve Vestel Manisa maçlarını kaybedecek bir takım değildi. İlkinde yanlış rapor, bir taktik hata, diğerlerinde sabote vardı.Şenol Güneş, bu durumun bedelini “kalıcı olmak için geldiği” halde giderek ve kariyerini tartışacak boyuta getirerek ödedi.Yönetim transferi zamanında yapamamakla, tercihlerini yanlış kullanmakla, Şenol Güneş, bu duruma meydan vermekle, mevcut kadroyu iyi kullanamamakla, paradan başka bir şey düşünmez duruma gelen futbolcular da, takımdaşlık ruhunu taşımamalarıyla, kısacası el birliğiyle Şampiyonlar Ligi yolunu tıkadılar. Güneş gitti, yönetim direniyor, futbolcular paralarını neredeyse ikiye katlayıp takır takır alıyor. Olan Trabzonspor’un 10 trilyonuna, kaybettiği sempatisine oldu.Yönetim iyileştirme fiyaskosuyla bu kulübü büyük zarara uğrattı. Enflasyon yüzde 10’larda seyrederken, işçi-memur yıllık ortalama yüzde 6 zam alırken, yönetim kurulu üyeleri kendi işyerlerinde belki de bu kadarını bile vermezken, kulübün parasını çok cömert kullanıp futbolculara yüzde yüze varan oranlarda zam yaptılar. Bunun yıllık bedeli 18 trilyon. Belki ileride yararlı olacak ama bugün için fiyasko Jun’un bedeli 6 trilyon. Borsa’dan gelen ve yatırıma yöneltileceği savunulan 33 trilyonun çok büyük bölümü, borçlar, yanlış transfer ve iyileştirme komedisiyle buhar oldu. Kulübün geleceği tehlikeye girdi.Bütün bunlar ortadayken, bugün için tek bedel ödeyen Şenol Güneş oldu. Yönetim direniyormuş, “devam” kararı almışlar, Şenol Güneş’in istifasını kabul etmişler, yabancı hoca arayışındaymışlar, güldürmeyin insanı. “Dökülen su kabını doldurmaz,” ne kadar direnirseniz direnin, orada rahat kalamayacaksınız. En iyisi Aralık’taki Olağan Genel Kurul’un gündemine seçim maddesi koydurmak. 2 aylık bir süre var, Aktuğ da dahil talip olacaklar programlarını yaparlar. İnadın anlamı yok, zararı var!
‘’Düzen sürecek!‘’
İkinci yarıya atak başlandı. Fatih pozisyon, Yattara penaltı kaçırdı. Gol olsa maç dönecek belki de. Biraz da kısmet işi yani. Ama tek başına ileride duran Meduna’nın 3 kişiyle kontrol edilirken attığı golün izahı yok. Geçen hafta demiştik, bu takım savunma yapamıyor diye, yine aynı fikirdeyiz.Maçtır bu, kötü de oynanır, kaybedilebilir de. Bu nedenle dün akşamki kötü oyun, kaybedilen 3 puan, yenilen acemice golleri bir kenara bırakalım ve Trabzonspor gerçeğine dönelim. Güneş’ten beklentilerimiz vardı bu maç için. Elini masaya vuracağını, yetkisini kullanacağını ummuştuk. Vuramadı, kullanamadı. Jun, İbrahim Ege, Kürşat. Sesi sedası çıkmayacak isimlerle yaptığı operasyon (!) tutmadı. Güneş bu olamaz. Dünya üçüncüsü apoletli bir teknik adamın futbolcuya böylesine teslimiyeti, çok ilginç. Psikolojisi bozuk sanki, kendine güvenini mi yitirmiş ne? Ya da sabote mi ediliyor ne? Bu takımın ruhu yok diyoruz. Vestel Manisaspor, profesyonelce sertlik yaptı, zaman kazandı, gerçi bu durumda hakemin aşırı hoşgörüsünün de etkisi vardı ama kazanma hırsları, Trabzonspor’da olmayan en büyük artılarıydı. Söylemeden edemiyor insan; şu transfer görüşmeleri, biraz daha fazla kazanmak için iyileştirme çalışmaları sırasındaki eforlarının birazını gösterseler, o ruhu yakalayacaklar, o da yok.Yönetimi baştan işi yüzüne gözüne bulaştırmış, teknik kadrosunun psikolojisi bozulmuş, futbolcusunun varı yoğu para. Bu takım maç kazanabilir mi. Kazanamaz, kazanamadı nitekim! Depremi öne alan kötü son, şimdi tartışmaları başlattı. Kimi yönetim, kimi teknik kadro gitsin diyecek, birileri gidecek ve Trabzonspor’da futbolcuya dayalı düzen devam edecek.
‘’Sorunun özü‘’
Kazanılması halinde sorunları bir hafta ötelemeden başka bir yarar sağlamayacak olan bu maçtaki olası kötü bir skor ise depremin beklenenden erken gerçekleşmesini sağlar ki, hazırlıksız yakalanıldığı için bu durumun tahribatı daha büyük olur. Bu nedenle Şenol Güneş’in bu akşamki uygulamaları, soruna neşter vurup vuramadığının göstergesi olacak. Futbolcuya dayalı sistemin doğal sonucu Trabzonspor’da iyi olsun olmasın bazı futbolcuların dokunulmazlıkları sayesinde her daim forma giyme hakkına sahip oldukları, gençlerin bu gidişle şans bulmalarının olanaksız kılındığı vs iddiaları haklı nedenlere dayandırılacak. Bu akşamı bekleyip göreceğiz.Trabzonspor’da yaşanan sorunların bir maçın skoruyla çözüme ulaştırılamayacağı gerçeği ortada. Yara kangren olmuş. Türk Milli Basketbol Takımı’nın Almanya ile yaptığı Avrupa Şampiyonası Çeyrek Finale yükselme maçında, Türkiye üstelik 10 sayı öndeyken Hakan Kulaçoğlu ile sohbet ediyorduk. Kulaçoğlu, “Basketbol Milli Takımı tam Trabzonspor gibi. Bu maçı 10 sayıyla kaybederiz!” demiş, fikir birliğine varmıştık. Gerçi Milli Takım 9 sayıyla kaybetti. Bir sayılık yanılgı söz konusu ama bu maç sonrası daha önce dile getirilmeyen gerçekler bir bir ortaya serildi. Dün Fanatik’te Gökhan German, Milliyet’te Gökhan Türe, Hürriyet’te de Esat Yılmaer, “İşte böyle çöktük” ve “Rezaletin mimarları” gibi başlıklarla ve özetle şunları yazdılar: “Takımda kıskaçlık had safhada. Arkadaşlık, sevgi, saygı ve sorumluluk yok. İkişerli üçerli gruplar ve gruplaşmalar takım olmanın önüne geçiyor... Herkes egosunu ön plana çıkartıp maçı kurtarmaya çalışınca, disiplinsizlik ortaya çıkıyor... Başarıya doymuş, kazanacağı parayı düşünerek kendisini riske atmayan sporcular topluluğu... Vs...”Gerçekten de şu anki Trabzonspor ile büyük benzerlik gösteriyor, “Rezaletin Mimarları”nın durumu. Taa İsviçre Kampı’ndan beri belliydi bugünler oysa ki ama anlatılamadı, ne yazık. Geçici, “Dostlar alışverişte görsün” örneği önlemlerle bir yerlere varmak mümkün değil. “Derine” inmek gerekiyor Trabzonspor’da. Yoksa bu çöküşün gerçek nedenleri bir yerlerde saklı kalır, yarın yine karşımıza çıkar. Olayın özüne inmeme gibi bir hastalığımız var zaten, Trabzonspor bunu yapmamalı. Dün Milliyet’te Ercan Güven yazdı, Türk Sporu’nun bugünkü durumunu özetleyerek, “Neden bu çöküş?” diye sordu. Sonra da ekledi; “Üstelik sportmen bir başbakanımızın hükümeti sırasında.” Onun yüzünden Ercan Abi! Bak federasyonların seçimlerine, her birine adamları girdi, mertlik bozuldu. İşinin ehilleri değil, hükümetin ehilleri başa geldi de ondan. Sorunun özü burada. Çözüm içim bu gerçeği görmek yeterli değil mi? Trabzonspor’da da yönetim gitsin, hoca gitsin, futbolcuya dayalı sistem dursun. Halbuki asıl sorun bu değil mi?
‘’Sorunu Güneş çözer!‘’
Trabzonspor’un son yönetiminin oluşumundaki yanlışlık, bu yönetim içinden çıkarılan transfer komitesinin yaşattığı hayal kırıklığı, bir “iyileştirme rezaleti” uygulamasıyla kulübün uğratıldığı inanılmaz maddi kayıp ve bu “iyileştirme rezaletinin” futbolcular arasında yarattığı husumetle kaybolan takımdaşlık ruhunun ödettiği bedel ortada. Bu Trabzonspor bugün Şampiyonlar Ligi’ne Ön elemede üstelik üçüncü sınıf bir takıma elenerek taraftarının yüzünü kızartırken, ülke genelindeki “Gönüllerin Şampiyonu” apoletini de omzundan söktürdü. Bu Trabzonspor, henüz deplasman galibiyeti yaşamamışken Olimpiyat Stadı’nda Sivasspor’a karşı oynadığı futbol ve aldığı skorla rezil oldu.Transfer hatalarını şu dönemde telafi şansınız yok. Yönetime hatalarının bedelini ödetmeye kalkmanın skorlara bu aşamada direk katkısı olmaz. İyileştirme rezaleti, uygulamayı yapanlara “acemi yaftasını” yapıştırttı. Bu fırsattan yararlanarak aldıkları paralar da, hak etmedikleri konusunda kamuoyunun fikir birliğine vardığı futbolcuların yanına kar kaldı. Gelinen noktada geriye dönüş şansı yok. Gökdeniz’in adının karıştığı skandalı filmi geriye sararak silme şansınız yok. Szmykowiak’ın ayağındaki kırık da maalesef gerçek. Onlarsız devam edeceksiniz. O zaman yapılacak tek şey kalıyor ortada, o da; Şenol Güneş’in, artık transferde olduğu gibi kendine ait yetkilerini başkalarına kullandırarak, bedelini kendi ödeyen gözü kapalı bir Trabzonsporlu gibi duygusal değil de, profesyonelce davranarak mevcut durumdan ve bu kadrodan en iyi çözümü üretmesi. Gereğini yaparsa, “Elinden gelen buydu, daha başka ne yapabilirdi? Görüldü ki her türlü alternatifi değerlendirdi ama olmadı” diye yorumlanır. Eğer yapamazsa kendi kredisini tükettiği gibi Trabzonspor’u da daha kötüye taşıyacak ki, bunun affı yok. Yönetimin samimi ya da değil, kendisine verdiğini kamuoyuna açıkladığı yetkilerini sonuna kadar kullanmalı. Sorumluluk üstlenmeli, risk almalı. Samet Aybaba ve Ziya Doğan’ın gidişlerinde rolü olduğu bilinen “futbolcuya dayalı” sistemi kırmalı. Kötü oynayan kim olursa olsun kulübeye çekebilmeli. Futbolcuya aldığı paranın hakkını vermesi için baskı uygulanmalı. Sürekli onlara kol kanat gererek kendini hedef adam yatmamalı. Teknik konularda yardımcıları da dahil her türlü tasarruf yetkisini kullanmalı. Ama kapalı kapılar ardında yaşanılıyor da, Trabzonsporluluğu nedeniyle gizlemeye çalıştığı şeyler varsa, bunları da kamuoyuyla paylaşmalı, tabi ki yine bedelini kendi ödemek istemiyorsa. Yoksa yaklaşık 40 yılını verdiği Türk Futbolu’nda hak ettiği yerlere özellikle medyatik engellemelere karşın gelmeyi başaran Şenol Güneş’e de, Trabzonspor’un en azından bu sezonuna da yazık olacak, bizden uyarması.
‘’Bu maçın dersi çok‘’
Bu maç da çok net şekilde gösterdi ki, Trabzonspor savunma yapmayı bilmiyor. Her yan topun tehlike yaratacağı 10. dakikada Jefferson’un boşa çıkmasıyla belli oldu. ikincisinde Hüseyin’le izledi, Sergio kafasıyla işi bitirdi. Serdar Tatlı’yı burada yardımcısı kurtardı, Trabzonspor’u kurtaracak ruh yoktu. Kurtarıcıların kafası “İyileştirmeyle” meşguldü.Trabzonspor bir ölü top kullanarak, Sivasspor atağının başlangıcını yaptı. Balili 5 metre geriden gelip Emrah’ı geçti, düştü-kalktı-vurdu, tekrar vurdu, Lee izledi. Böyle bir savunma var mı Allah aşkına!Daha sonra Şenol Güneş bütün kozlarını kullandı. Volkan’ı 1-1 iken soktu, sola aldı, Jun’u Fatih’in yanına sürdü, Yattara sağı kullandı. 2-1’den sonra Mehmet Yılmaz kozu! Volkan geriye, Jun yine sola, Mehmet Yılmaz Fatih’e partner. Bu durum daha büyük risk almak demektir. Lorant da, Balili gibi çabukluğuyla golü bulan oyuncuyu, en çok gerekeceği anda, savunma güvenliğini artırmak adına kulübeye çekti. Anlaşılmaz bir durum. Ama kazandılar, kazanan daima haklıdır. Kalabalık savunmada Trabzonspor’un yıldızlarını (!) eritti, arzuladığı skoru aldı.Bu maçta alınacak dersler: Bu savunma ile olmaz, dün akşam iflas ettiler. Jun bir şutu dışında yine hayal kırıklığı. Balili’den sonra tek kale oynayan Trabzonspor ilginçtir, pozisyon bulamadı, Sivasspor kontra ataklarda farkı kaçırdı. Szymkowiak’ın böylece Trabznospor için ne kadar önemli bir oyuncu olduğu ortaya çıktı. Sivasspor’a bravo, Trabzonspor’da olmayan takım ruhundan örnek vardı. Petkoviç devleşti, yerine alınan Jefferson cüce kaldı. Son nokta: Trabzonspor’u çok zor günler bekliyor.
‘’Oyun skor çelişkili‘’
Maçın başındaki tartışılır penaltı kararı, yardımcı hakem Alex Taşçıoğlu’nun. Zafer Önder İpek’in arkasında duramadığı bu karar, kendisine ciddi hatalar yaptırdı. Çok kötü kartlar çıkardı. Hele birinde Eller’e çıkan yanlış kart aynı Taşçıoğlu sayesinde geri döndü. Tedirgin hakem, kötü oynayan Trabzonspor, işin başında yenik duruma düştüğü için planları bozulan Gaziantepspor sayesinde izlenmesi neredeyse işkenceye dönüşen bir ilk yarı çıkardı ortaya.İkinci yarıda bütün değişiklik haklarını kullanan Gaziantepspor’un savunmasında daha büyük risk alacağı anlar yaklaşırken Yattara’nın oyundan alınması konuk ekibin çok arzuladığı bir şey olsa gerekti. Çünkü 3 futbolcusunu boşa çıkardı böylece.Daha rahat gittiler Trabzon’un üzerine. -Yattara işine girmeyeceğiz artık. Belli ki Şenol Güneş’te de bu işi takıntı halini aldı.- Ama bu rahatlık kırmızı siyahlıların başına bela oldu. Kontrolsüz gittikleri birkaç pozisyonda ciddi sıkıntı yaşayan konuk ekip, Yattara’sız da olsa Trabzonspor’a karşı böyle bir anlayışın uygulamaya sokulmasındaki tehlikeyi iki kez yediği kontrada fark edemedi. Üçüncüsünde Fatih Tekke anımsattı.Yenilerin performansı beklenen düzeyde değil. Gökdeniz ve Erdinç’in yokluğunda şans bulan Tomas Jun ve Kürşat’ın bunu iyi kullandıkları söylenemez. Jun iyi başladı kötü bitirdi, Kürşat zamanla toparladı ama yeterli olamadı.
‘’Hadi “devam” o zaman!‘’
Bu konuya girmemeye özen gösterdiğimiz dönemde beyanlarına ve yeminlerine inanıp aklanmasıni istediğimiz Federasyonun “vicdani” kararıyla tedbirsiz olarak ceza kuruluna verildiği dönemde de söylemiştik: “Bırakın Federasyon Yönetim Kurulu’nun vicdanını, bu zaten tartışılıyor. Ama gerçek vicdanlarda suçlu ilan edilmek demek, bitmek demektir. Gökdeniz’e düşen bu vicdanları fethetmektir.” Şimdilik değil! Trabzonspor Yönetimi, bu olayla ilgili Gökdeniz’i de dinlediği son toplantısında, oyuncusuna en azından PFDK’nın kararı açıklanana kadar sahip çıkma kararı verdi. Ama gerçek şu ki Gökdeniz, vicdanlarda mahkum gibi şu anda. Ta ki, bu konuyla ilgili varsa vicdanları ikna edecek açıklamaları, konuşana kadar. Suçsuz olduğuna inanıyorsa konuşacak, konuşmalı. Bundan sonra konuyla ilgili bir çok spekülasyon yapılacak. Trabzonspor’un bu futbolcuyu neden bugüne kadar kullandığı sorgulanacak. Ama futbolcu dedi ki kulübüne ve teknik direktörüne; “Yemin ederim böyle bir şey yok!” Geçtiğimiz günlerde de söyledik: “Futbolcu “yoktur” diyorsa ve eğer elde belge yoksa beyanı doğru kabul edilmelidir. Hele işin içinde Teknik Direktör Şenol Güneş’in dediği gibi yemin varsa, inanılmalıdır. İnanmayanlar, kendi yeminlerinde kullandıkları değerleri tartışmaya açmaktadır. “Kulüp ve teknik kadro inandı, oynattı. -İnanmasa en azından bugünleri görüp transfer sezonunda elinden çıkarırdı!-Biz de dedik ki; “Belge yoksa, bizi de Gökdeniz’in yemini bağlar. Çünkü yeminimizde kullandığımız değerlere önem veririz. İnsanlara güveniriz.” Son beyanına kadar bu nedenle bizim de gözümüzde suçsuzdu Gökdeniz.Ama Federasyona ne demeli. Onların ellerinde bulunan bilgi ve belgeleri Sevgili Cemal Ersen Milliyet ve Fanatik’te ilk yazdıktan sonra Türk Milli Takımı, iki resmi bir özel maç oynadı. Üçünde de Gökdeniz vardı. Ellerindeki belgelere göre suçlu konumda olan bir futbolcuyu neden Fatih Terim’i uyarıp da kadroya almasına engel olmadılar?Yok öyle! Madem ki çok cesur bir karar aldılar, hadi “devam” o zaman. Devam etsinler. Etsinler ki, Türk futbolu ile ilgili yapılan spekülasyonların önü kesilsin. Raflarda tozlanmış bütün dosyaları açsınlar. Cafer’in açıklamaları, Petkov için ödendiği belirlenen paraların üstü muhatap büyük bir kulüp olduğu için örtülmesin, gitsinler üzerineÖ Ama gidemezler çünkü güçlü değiller. Gidemezler çünkü bu olayda bile dürüst bir yol izlemediler. Ne yaptılar?; ha bire medyaya bilgi ve belge sızdırıp bugüne zemin hazırladılar. Gelelim madalyonun diğer yüzüne. Ortada bir şike varsa, muhatabı futbolcular şahsında kulüplerdir. Bu olayla ilgili iki kulüp hakkında ne gibi bir işlem yapılacaktır? Yapılamaz çünkü kulüplerden biriyle Federasyon Başkanı’nın hemşehrilik bağı var. Yapamazlar çünkü böyle bir karar kulüplerden birinin etkili siyasetçilerini ayağa kaldırır.Bu nedenle Federasyon’un bu kez vicdana değil belge ve bilgiye dayanan kararına alkış tutsak bile; eğer hasır altı ettikleri diğer şike, teşvik, iddia, bahis olaylarını açıklığa kavuşturana, tıpkı bu olay üzerine gittikleri gibi onların da üzerine gidene kadar güvenmediğimizi özellikle belirtmek isteriz. Aksi takdirde inandırıcı olamazlar, asla!
‘’Lige doğru!‘’
Asbaşkan Ömer Sarı’nın bir yerel gazetede futbolcu kadrosu ve taraftara yönelik açıklamaları pek yankı bulmadı. Sarı’nın futbolcuların iyileştirme talepleriyle ilgili sözlerini onaylıyoruz. Taraftarın kombine bilet konusundaki talep yetersizliğine yönelik sitemlerini de. Tabi ki 6 bin kombine bilet sayısı Trabzonspor için çok komik ve Avrupa’da bir kasaba takımınınkine eşdeğer düzeyde. Ama isterdik ki Sarı, iyileştirme konusunda yönetim hatasını da bir özeleştiriyle açıklasaydı. Yine deseydi ki; “Bu nedenle kulübü çok gereksiz yere zarara uğrattık.” Transferdeki başarısızlığı da dile getirse ve “Geç kalmasaydık bugün belki de Şampiyonlar Ligi’ndeydik.” Ama diyemedi. Bir de Şenol Güneş’in açıklamaları var. Şöyle ki: “Gitmem Trabzonspor’a yarar getirecekse hemen giderim. Ama getirmeyecekse gitmemem gerek. 96’da gidişim yarar getirmedi.” Ağzından duymadık yine yerel basında okuduk. Eğer doğruysa, böyle bir zamanda yapılacak bir açıklama mı bu? Garip!Süper Lig’in ilk 4 haftasında alınan çarpıcı skorlar da gösterdi ki; takımlarda henüz taşlar yerli yerine oturmamış. Bu nedenle Dünya Kupası Grup Eleme maçları nedeniyle lige verilen bir haftalık ara takımlar için konsantrasyon sorunu yaratmış olsa da, eksiklerin giderilmesi açısından ciddi yararlar sağladı. Hele milli takımlara hiç futbolcu göndermeyen ya da az sayıda oyuncusundan mahrum kalan takımlar için avantajı çok daha büyük boyutta oldu. Trabzonspor açısından şu avantaj ve dezavantajları söylemek olası. Dezavantajları şu; Trabzonspor her aranın ardından genellikle kendisini mutsuz eden skorlarla karşılaşmıştır. A, A 2 ve Ümit Milli takımlar ile diğer ülkelerin milli takımlarındaki oyuncularının çokluğu nedeniyle de tam kadro halinde çalışamama sorunu yaşamıştır. Avantajı ise yedek kaldıkları için oynama şansı bulunmayan futbolculara TSYD Trabzon Şubesi Turnuvası’nda denenmesi oldu.Bordo Mavililer için milli takımlardaki oyuncuların nasıl geleceği de önemli. Sakatlık ve Ukrayna maçının olası kötü sonucunun vereceği moralsizlik Trabzonspor’a ciddi bedel ödetebilir. Gaziantepspor ile geçen sezon yapılan lig maçında alınan yenilginin şampiyonluk yarışına vurduğu sektenin bir hırsa neden olup stres yaratma olasılığına karşı Şenol Güneş gerekli önlemleri almalı. Trabzonspor’da durum böyleyken bu haftaki rakibi Gaziantepspor aksine çok daha iyi çalışma ortamı buldu. En azından 15 günlük sürede tam kadro hazırlanma şansı oldu. Gaziantepspor, etkili oyuncularıyla her takımın başına bela olabilecek bir takım. Ancak uyum sorununu tam anlamıyla aşamamış. Eğer 15 günlük aradan iyi yararlanmışsa bu sorununu da çözmüş demektir. Galatasaray maçında da gördük ki; blokları birbirinden kopuk, takım savunması zaman zaman çok iyi. Ama savunmada genel olarak inanılmaz hatalar da yapabiliyor. Hücum etkinlikleriyse, önemli isimlerinin bireysel yeteneklerine bağlı. Eğer günündeyseler Trabzonspor’a çok büyük sıkıntılar çektirebilir. Kalecisi de çok iyi, Süper Lig standartlarının üzerinde. Ancak o da bazen çok basit hatalarla takımını zor durumda bırakabiliyor. Bu nedenle sporseverleri Avni Aker’de puanları eşit iki takımın ilginç bir mücadelesi bekliyor.