Arama

Popüler aramalar

‘’Stadyum üzerine, yorumsuz!‘’

Albayrak: Öncelikli olarak Avni Aker’i yaşayan bir kent haline getireceğiz. En az 30 bin kişilik bir stat düşünüyoruz. Öyle bir stad yapacağım ki, burada hayat 24 saat durmayacak. (20.12.2005 - Akşam)Albayrak: Sözüm senettir. 60 bin kişilik stat yapacağız. Bunun için 10 milyon dolarlık bir kaynak hazırladık. (23 Aralık - Türkiye)Bir haber: “Trabzonspor Başkanı Albayrak, Hollanda’nın dünya çapında firmalarından biri olan Ballast Nedam Bouw en Ontwikkeling BV Yönetim Kurulu Başkanı Ruud Jacobs’la birlikte Avni Aker’in yenilenmesi konusunda imza attı. Albayrak, “Bu stat aynı zamanda Trabzon’umuza da bir ivme ve renk katacaktır. Trabzonspor’umuz için herşeyin en iyisini yapacağımıza ve bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağımıza dair söz vermiştik.” (Kulübün Resmi İnternet Sitesi) Bir Bilgi: Hollanda Rekabet Kurumu (NMA), bazı inşaat şirketlerine, 135 milyon euro para cezası verildiğini bildirdi. Kurumdan yapılan açıklamada, daha önce kesilen 100 milyon euro ceza ile birlikte, inşaat şirketlerinin ödeyecekleri toplam miktar 235 milyon euroya yükseldi. Rekabet kurumuna göre, inşaat şirketleri aralarında yasak olan kartel yapısı oluşturdular ve özellikle kamuya ait büyük alt yapı ihalelerinde gizli fiyat anlaşmasına giderek işleri kendi aralarında bölüştüler. Bu yapıya katılan inşaat şirketleri arasında Hollanda’nın tanınmış BAM, KWS ve Ballast Nedam gibi şirketlerinin de bulunduğu belirtildi.(Anadolu Ajansı)Bir ayrıntı: Trabzonspor Kulübü ile Ballast Nedam Şirketi arasında ön anlaşmanın imzalandığı fotoğraf karesinde, en sağda bulunan Hacı Yunus Sürmeneli’nin kulüple şirket arasındaki ilişkiyi sağlayacağı öğrenildi. Kamuoyu Sürmeneli’yi geçen günlerde imam hatip lisesi öğrencilerinin katsayı sorunu ile ilgili açıklamasıyla tanıdı. İmam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği’nin genel başkan yardımcılığını yürüten Sürmeneli, YÖK’ün imam hatip mezunlarının katsayısını düşürmesi üzerine sert açıklama yapmış, 627 nolu üyeleri olduğunu söylediği Başbakan Erdoğan’a, bu kararın değiştirilmesi çağrısı yapmıştı. Sürmeneli’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde inşaat teknisyeni olarak çalıştığı, ancak anlaşmazlık üzerine buradan ayrıldığı belirtiliyor. Sürmeneli’nin Başkan Albayrak’la kişisel ilişkisi nedeniyle mi bu göreve getirildiği, görevlendirmeden kulüp yönetiminin haberdar olup olmadığı da merak konusu. (Ahmet Şefik K-Ekspres 11.07.2006)Bir öneri: Stadyum konusunda dikkate alınması gereken çok sayıda parametre vardır. Bunun sadece teknik bir yapı olmaktan çok daha önemlisi, toplumsal moral değerlerimizin de kimliğinde ifadesini bulacağı bir alan olmasıdır. Öncelikle Trabzonspor’a yapılacak olan stadyumun bir başka alternatifi olmayacağını bilmemiz lazım. Stadyumun kullanım süresi ve maliyetleri bakımından yapıldıktan sonra değiştirilemeyeceği ve Trabzon’un demir başı olarak yıllarca kalacağı da yadsınamaz bir gerçektir. Bunca işlerden sonra yönetimce yapılması gereken tek bir manevra kalmıştır oda bu karmaşık ortamı yok etmek için uluslar arası düzeyde bir yarışma düzenlenmeli ve yarışmanın galibine bu tasarım teslim edilmelidir. (Yüksek.Müh.Mimar Necdet Kırhan YAZICI)

13 Temmuz 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlk maç üzerine‘’

Dolayısıyla böyle bir durumda ilk maçı ölçü alıp da, geleceğe yönelik olumlu-olumsuz mesaj verme gayreti, kehanette bulunma yeteneğine sahip olmayı gerektirir.Almanya’nın güneyinde bir doğa harikası olan Obersthaufen Kasabası’nda çok sakin bir ortamda kamp yapıyor Bordo-Mavililer... Ama ilk maçında, böylesi güzellikler ve olanaklarla ters orantılı, gereksiz agresifliğiyle iz bıraktı. Daha ilk faul kararına (ki bize göre doğru) itiraz için üzerine çullanan futbolcuları görünce, önce hakem, sonra Lazaroni şaşırdı. Umarız, Lazaroni, “Ohh be! Arzulu, hırslı futbolculara sahibim” yorumunu yapmaz diye düşündüğümüz anlarda, Hüseyin imdada yetişti. Rakip oyuncunun sakatlanarak çıkmasına yol açan harekete verilen faule bile itirazı, hakemin kulübeye kadar gelerek, “Oyundan alın, atacağım” uyarısına neden olduktan sonra gerçekle yüz yüze kaldı. Hüseyin’in oyundan çıkarılma kararına tepkisi de ilginçti.Genelde deneyimliler, yani ağabey konumundakiler, hazırlık maçlarında istenmeyen olaylara neden oluyor. Avusturya’da 2 sezon önce, İsviçre’de geçen sezon Katar maçında ve şimdi yaşananlar hiç de olumlu izlenim bıraktırmıyor. Belli ki futbolcuların bazıları, teknik direktörlerinin, “Savaşan takım yaratacağız!” sözünü yanlış algılıyorlar. Bu durumda Lazaroni’nin, teknik, taktik ve kondisyon çalışmaların yanı sıra vermesi gereken başka dersler de var.Gelelim maçın teknik değerlendirmesine: Lazaroni iki ayrı takım denedi Winterthur takımına karşı. Genelde 4-3-3 sistemini uygulatmaya çalıştı. Zaman zaman da pivot santrafor kullanıp 4-3-2-1 sistemine döndü. İki sistem de kanatların etkili kullanımını gerektiriyor. Burada orta alandaki üçlüden özellikle göbekte olanı iyi servis yapmalı ki, üçüncü bölge gerektiği biçimde beslensin. Szymkowiak solda görevlendirilince verimli olamadı. Hasan-Hüseyin ikilisinden Hüseyin oyunda kaldığı sürece malum işlerle uğraştı. Bu durum Gökdeniz ve Yattara’nın gerilere kadar gelip top taşımalarını gerektirdi. Ama sanırız ilk maç ve ağır antrenman programına bağlı yorgunluk gibi faktörler yeteneklerini kısmen bile sergilemelerine engel oldu. Yeni transfer Murat, savunmada baskı yememesine karşın kulvarını hücum girişimlerinde iyi kullanamadı. Bütün bunların doğal sonucu bir diğer yeni transfer Umut da silik kaldı. Adem ve Fatih Akyel dışındaki tüm oyuncuların değiştirildiği ikinci yarıda sistem aynıyken ilk yarıdan tek fark, Ergin Keleş, Mehmet Yılmaz ve Ömer Rıza’nın, haleflerinden daha etkili gözükmesi oldu.İlk hazırlık maçında Lazaroni’nin ‘farkını fark ettirememesini’ fazla yadırgamamak gerek. Kolay değil yeni sistemi oturtmak. Ama görünen o ki; hazırlık maçı sayısı arttıkça Lazaroni yeni transferler isteyecek.

10 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bulaştı ya bir kere!‘’

Konumuz Trabzonspor alt yapısındaki çalkantılarla ilgili. Bilindiği gibi Atay Aktuğ ve ekibi, Turgay Semercioğlu yönetimindeki alt yapıyla ilgili durduk yerde sorun çıkarmış, çok kararlı olduğu halde Lemi Çelik projesini hayata geçiremeyip, bu işe gerçekten gönül vermiş ve Avrupa’da bir takım çalışmalar yapmış işinin uzmanı Mustafa Akçay’ı göreve getirmişti. Akçay, yaklaşık bir yıllık çalışmalarının ardından kendi ekibini kurmaya karar vermiş. Bu durum bazı sıkıntılara yol açmış. Yönetim de sorunu çözmek yerine daha da karıştırmış, alt yapı çalışanlarının tümünü birden görevden alma kararını vermiş. Ya da sözleşmelerini uzatmama kararı almış. Şimdi Özkan Sümer’den Giray Bulak’a, Sadi Tekelioğlu’ndan bir yabancıya kadar bir çok isim alt yapı için tartışılıyor. Burada en garip olanı da, bu kulübe Başkanlık yapmış, Efsane Trabzonspor’un yaratılmasında Ahmet Suat Özyazıcı’yla birlikte tarih yazmış Özkan Sümer isminin bu işe ilgili spekülasyon konusu edilmesi. Keşke Sümer bu tür gelişmelere izin vermeseydi. Belli ki yönetim, alt yapı işinde de bir plan program dahilinde hareket etmiyor. Rüzgara göre yelken açıyor. Transfer, kulübe gelir getirici kaynaklar yaratma ve stadyumla ilgili çalışmalardaki aksaklıklar artık kanıksandı da, en azından bu konuda ciddi deneyim sahibi Haşim Sayitoğlu’nun bulunduğu yönetimin, alt yapı işini de Aktuğ dönemine benzer karmaşaya taşıması bayağı yadırgandı.Trabzonspor çevrelerinde alt yapıyla ilgili fısıltı gazeteleri öyle bir çalışıyor ki, işin boyutu bu iş için yıllarca emek veren insanları karalamaya kadar varıyor. Herkes el altından kendilerine yakın kişilere bilgi sızdırmaya, ertesi gün diğerleri de bunları çürütmeye çalışıyor.Ortada olan bir gerçek var, Trabzonspor maalesef, siyasetçilerin elindeki kamu kurumları gibi kullanılmak isteniyor. Yönetenler, bir çaycı ile ilgili tasarrufta bulunurken bile zorlanırlar. Çünkü bir çalışan mutlaka oraya birilerinin tavassutuyla gelmiştir. Mutlaka birinin yakınıdır. Bu gibi durumlarda herkes yakınını devreye sokar ve maalesef sağlıklı bir yapılanma söz konusu olamaz. Yönetimler de güçleri kime yetiyorsa, onunla ilgili tasarrufta bulunurlar. Göreceksiniz, alt yapıda nasıl bir çözüm üretilirse üretilsin, kazan kaynamaya devam edecek. Bulaştırdılar ya bir kere!

09 Temmuz 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor'dan yanıt‘’

Bazı bilgi eksikliklerinin söz konusu olduğunu söylüyor. Duyarlılığına teşekkürler. “Yazınızda bazı eksik bilgiler mevcut. Şöyle ki; Öncelikle Çağdaş’ın bonservis bedeli 750 bin dolar değil... Stadyum konusunda ön fizibilite için çalışmalar başladı. Ülker’le sponsorluk doğrultusunda ciddi adımlar atıldı. Djokaj’ın bonservisinin bedeli konusundaki şaibe hissi ise tam detayıyla anlatılmamış. Bu rakamlar nasıl yükselmiş belli değil (400 bin dolar-900 bin dolar hikayesi.) Umut bu ülke için ciddi bir oyuncu. Murat’ı Fenerbahçe de istiyordu. Bunu herkes biliyor.”Yanıtta, stadyum ve Ülker’le sponsorluk konusunda kulübün resmi internet sitesindeki haberlerin detayı dayanak gösterilmiş.Kartal’daki arsanın gecikme nedeniyle ilgili açıklama da var. Detayları yazılacak, içeriği de ikna edecek gibi değil. Umuyoruz bu yanıt Trabzonspor Kulübü üyelerini ve taraftarlarını tatmin eder. Ama bizi tatmin etmediği kesin. Örneğin, Çağdaş’a verilen bonservis bedelinin miktarı konusunda değil, nedenleri konusunda açıklama istedik, yok. Çağdaş alınırken Beşiktaş ile sözleşmesinin bittiği biliniyordu, bu imza nereden çıktı diye sormuştuk.Djokaj konusunda kulübe, bonservis bedelinin 400 bin dolar olup olmadığına dair bir yazı gelmiş midir, ne kadar bonservis bedeli ödenmiştir?Umut bize göre de bu ülke için önemli bir oyuncu. Tartışılan nokta Trabzonspor’un en zengin olduğu bölgeye bu kadar bonservis bedeli verilerek oyuncu almakla ilgili. Eğer iddia edildiği gibi Murat Fenerbahçe’nin elinden alınmışsa büyük başarı. Burada sorun Fenerbahçe taraftarıyla Aziz Yıldırım arasında, çözsünler. Trabzonspor yönetimine tebrikler.Sponsorluk anlaşması konusunda taraftar, yönetimin sözüne inanıp beklemek zorunda. Albayrak’ın temaslarının sürdüğü o haberde belirtiliyor. Stadyum konusunda fiziblite çalışmaları Hollanda firması Balast Nedam’a yaptırılmış. Bunun için de firmayla ulaşım, konaklama vs. masraflar hariç 45 bin Euro’ya anlaşılmış. 150 milyarlık ekstra gider. Oysa yapılacak iş sadece mevcut durumun tespitiyle sınırlı. Bu konuda çok ciddi çalışmalar yapan, artı eski yönetimin isteğiyle bir de proje hazırlayan eski yönetici, Yüksek Mimar Necdet Kıran Yazıcı’dan bilgi dahi alınma gereği duyulmamış. Kaldı ki Yazıcı, Futbol Federasyonu’na da bu konuda danışmanlık yapıyor. Bölgedeki stadyumları denetliyor. Merak ettiğimiz konu şu; acaba Nuri Albayrak, Trabzonspor’un da talip olduğu limanı alırken, fiziblite çalışmaları için kendi uzman ekibini mi kullandı, yoksa yurt dışından ekstra hem de yüksek masraflar karşılığı bir başka ekibi mi?

05 Temmuz 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu sevda bitmez‘’

Bu yılki Cumartesi günü yapıldı ve eski Başkanlardan şimdiki Bakan Faruk Özak’tan Özkan Sümer’e, Şenol Güneş’ten efsane kadronun büyük çoğunluğuna, eski yöneticiler KTÜ Rektörü İbrahim Özen’den renkli sima Muhittin Öztürk’e, 200 dolayında spor adamı saatlerce Trabzonspor sohbeti yaptı. Davetli olduğunu bildiğimiz Başkan Nuri Albayrak “Yoğun işleri nedeniyle!” olacak, katılmadı.Bu kadar eski yönetici ve sporcu Trabzonsporlu bir araya gelir de, konu Trabzonspor olmaz mı? Olacak tabi ki. Ama Özkan Sümer, “Trabzonspor yine de daha fazla konuşulmalıydı, gelinen durum kaygı verici boyutta!” dediği anda, 10 gün sonra çıkaracağı kasetin hazırlıklarından bunalıp bu toplantıyı bahane ederek stres atmaya çalışan eski yönetici Türk Halk Müziği’nin usta sesi İbrahim Can, “Korkumuz odur ki Trabzonspor, Eskişehirspor’un durumuna düşecek!” dedi. Serdar Bali, “Asla böyle bir şey olamaz. Eğer olursa efsane kadro olarak bayrağı yeniden ele alırız!” dedi ve Trabzonsporluların yüreğine su serpti. Muhittin Öztürk’ün, “Başka Trabzonspor yok arkadaşlar, sessiz kalmayın” uyarısından sonra ortam bir anda Trabzonspor Divan Kurulu toplantısı gibi oldu. Konuklarıyla tek tek ilgilenen Metin Atasoy, “Birilerini yargılama gibi bir düşüncemiz yok, keşke Sayın Başkanımız da burada olsaydı” diye bir açıklama yapma zorunluluğu hissetti. Daha sonra eski yönetici Ali Karahasan’ın esprileriyle şenlenen ortam müzik ve doğal olarak horonla hareketlendi. Öyle ki; konuşma faslında, “Bizim dönemimizdeki Trabzon’un fiziki koşulları şimdiyle kıyaslandığında Trabzonspor açısından bugünkü olumsuzlukların nedenleri görülebilir “ diyen Şenol Güneş’le bir yanda horon oynayanları, bir yanda da Brezilya Fransa maçını izledik. Güneş, Brezilya’nın kötü futbolunu gördükçe, 2002’yi düşünüp kahretti, “Keşke o turnuvada da bu kadar yaşlı ve kötü olsalardı!” diye iç geçirdi.Atasoy’un bu toplantısından çıkan sonuç şu: Gerçek Trabzonsporlular açısından, Trabzonsporluluk çok farklı bir olgu. Bunu her yerde her zeminde yaşıyorlar. Sorun varsa çözümü için kafa patlatıyorlar, başarı varsa doyasıya kutluyorlar. 22 yıldır, sadece Türkiye Kupası kaldırarak bu zevki kısmen tadan Trabzonsporlular, son genel kurulda büyük iddia ve söylemlerle gelen Nuri Albayrak’tan çok şey bekliyorlar. Bu özleme son vermesi konusunda o söylemlerle oluşan umudu, son dönemdeki tüm karamsarlığa karşın yitirmiyorlar. Ama Albayrak, Trabzonspor’la ilgili Divan Kurulu Genel Kurulu’nda olduğu gibi böyle anlamlı toplantılara her nedense yoğun işleri nedeniyle ilgi göstermiyor. Oysa bu tutumunun karamsarlığı daha da körüklediğinin farkında olamıyor, Trabzonspor geleneğinden gelen kendisine yakın kişiler de belli ki onu uyarmıyor. Keşke Başkan o akşam orada olsaydı da, insanlardaki Trabzonspor sevdasını görebilseydi. Daha iyi anlardı bu sevdanın bitmeyeceğini. Biz gördük, bu sevda asla bitmez.

03 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’“Bir bildikleri vardır!”‘’

Şu ana kadar bırakın tatmin etmeyi, karamsar bir tablo yaratan transfer çalışmalarının yanı sıra, söz verilen projelerle ilgili herhangi bir adımın atılamaması, Bordo-Mavili renklere gönül verenlerin kafasını karıştırdı. Gelinen noktada teselli bulunan ve herkesin üzerinde hemfikir olduğu görüş şu: Bir bildikleri vardır herhalde!Genel kurul sürecinde bakınız neler vaat edildi; Eksik mevkilere takviye ve dünya futbolunda isim yapmış en az iki yıldıza üstelik kulübe bir kuruş maliyetleri olmadan- en geç 2 Ocak günü imza attırılacaktı. Trabzonspor ismine yaraşır büyük stadyum projesi, sponsorlar aracılığıyla gerçekleştirilecekti. Kulübe kalıcı gelir kaynakları sağlanacaktı. Bütün bunları gerçekleştirmek ancak paralı bir başkan ile mümkün olabilecekti. Bu da yetmezdi, bir önceki yönetimin devrilmesinde en büyük etken olan siyasal ilişkilerin doğal sonucu, “Hem paralı, hem de siyasal iktidara yakın” bir başkan gerekliydi. Öyle de oldu, bir oy patlaması yaşandı. Özkan Sümer ve İskender Önal gibi kulüp geleneklerinden gelme, bilgi ve deneyimlerini ekonomik destek sağlayacak ekiple birleştirerek kulübü yönetme talebindeki iki adayın toplamından fazla oy alan Nuri Albayrak başkan oldu.Stadyum projesi için bir rüzgar estirildi, geçti. Hiçbir hareket yok. Kulübe kalıcı gelir kaynaklar yaratma konusundaki çalışmalar, Kartal’daki arsa ile sınırlı kaldı. Eski Başkan, yeni Bakan Faruk Özak’ın çabalarıyla gündeme gelen, Özkan Sümer ve Atay Aktuğ yönetimlerince belli bir aşamaya getirildikten sonra siyasal nedenlerle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP çoğunluklu meclisine takılan Kartal’daki arsa, Nuri Albayrak’ın yine siyasal ilişkilerini kullanmasıyla çözüldü, hakkını verelim. Sonrası için bir çalışma yok. “Bir bildiği vardır!” diyelim, kim bilir bu ilişkilerini yine devreye sokacak, ezeli rakiplerine sponsor olup adeta para akıtan olan Ülker Grubu’ndan Trabzonspor’a da destek alacak! Bekleyip, göreceğiz.Evet, “Bir bildikleri vardır herhalde!” diyerek teknik konulara geçelim. 2 Ocak günü imza attırılamadı. 8 oyuncu gönderildi, 9 oyuncu alındı bir Stepnov devamlılık sağladı. Yıldızlar Haziran’a ötelendi. 400 bin dolarlık bonservis ücreti nasıl olduysa 900 bin dolara çıkan Djokaj elde kaldı. 24 Haziran’da şey tamam olacaktı. Umut, Cem ve bedava alınacağı zannedilirken, Beşiktaş’ın kadrosunda asla düşünmediği Çağdaş, 750 bin dolar bonservis bedeli ödenerek alındı. Bilal Kısa Ankaraspor’a kaptırıldı. Hey gidi Trabzonspor hey. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş bir futbolcuya talip olacak da, onu Ankaraspor alacak! Vazgeçtik, Trabzonspor alsın da görelim hadi. “Ee Murat Ocak’ı aldılar!” der gibisiniz, bu kulüpler talip miydi Murat’a? 3-5 kuruş yüzünden ağlata ağlata gönderdiler, daha devre arasında Sebatspor’dan geri alırken “büyük transferlerden” diye sundukları Ali Güzeldal’ı.Basın Sözcüsü Zeyyat Kafkas’ın açıklamalarını okuduk Karadeniz Gazetesi’nde. “Taraftar merak etmesin; lig başlarken her şey tamam olacak.Başkan bedeli ne olursa olsun kendi cebinden 2 yıldız katacak!” dedi. Eee biz de demedik mi; “Bir bildikleri vardır!” diye.Bir bildikleri vardır, kendilerine kalsın onlar elbette ama Djokaj’ın 400 binden 900 bin dolara bonservis bedelinin nasıl çıktığını, Çağdaş’ın 750 bin dolarlık bonservis bedelinin nasıl ve nereden kaynaklandığını öğrenmek istiyoruz. Başkan çıkıp, “Sorumlusu benim!” demesin sakın. Biz o filmi görmüştük. Bu iki iş pis kokuyor. Kaldı ki pis kokusu olmasa da transferin son gününe sıkıştırıldığı için Jun’da yenilen bonservis bedeli kazığındaki hatanın sorumluluğunu da Atay Aktuğ almıştı üzerine. O hatayla başkanlıktan oldu.

01 Temmuz 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlk izlenim önemlidir‘’

Başkanından asbaşkanına, başkan yardımcılarından transfer komitesi üyelerine, asilinden yedeğine hiçbir yöneticinin gösterme gereği duymadığı ilgi medya mensuplarından vardı. Çok sayıda kameraman ve foto muhabirinin yanı sıra, haklarını yemeyelim portatif tribünden iki de taraftar ilgiyle (!) antrenmanı izledi.22 Futbolcuyu detaylandırdığımızda karşımıza çıkan tablo şu: İkisi, yabancı kontenjanını boşaltmak için harıl harıl kulüp aranan Tomas Jun ve Djokaj. Adları “Takasta kullanılmak üzere hazırda bekletilen” kişiler olarak medyada yer alan Mehmet Yılmaz, Ömer Rıza, Adem Koçak, Ali Güzeldal.Moraller bozuk, kafalar karışık...Geçtiğimiz sezon fazla forma şansı bulamayan Celaleddin ve Ergin Keleş... Uygun fiyatla alınma şansı olsaydı olası yeni kalecinin ardında kalmaktan şimdilik kurtulan Tolga Zengin, Jefferson ve Ahmet Şahin. A. Sebatspor’dan geri çağrılan ve gelecekleri büyük olasılıkla Ergin Keleş ve Ali Güzeldal’a benzeyecek olan Enis ve Ufuk... Ankaragücü’nden transfer Umut.Beşiktaş’ta sözleşmesi bittiği halde nasıl olmuşsa 1 yıllık daha imzası ortaya çıkan ve bu nedenle stoper bolluğunda 750 bin dolar bonservis bedeli ödenen Çağdaş. Beşiktaş’la problemleri ortadayken, “Giderken de kulübüme para kazandırdım!” diyebilecek kadar açık sözlü (!) olan Çağdaş’ın, böylece “Şimdi izin versinler para kazandırayım, yoksa gelecek sezon bedava giderim!” diyenlere verdiği dersi de anımsatalım bu vesileyle.Pendikspor’dan Cem, geçen sezonki kadrodan Erdinç, Ferhat, Fatih Akyel, Hasan Üçüncü, Ufukhan Bayraktar ve Feridun.Bu tablo; taraftarın ve imza törenlerinin gediklisi yöneticilerin ilgisizliğinin nedenini çok net gösteriyor sanırız. Artı, şimdi daha iyi anladık, rakiplerinin neredeyse bitirdiği kombine bilet satışına Trabzonspor’un hala neden başlayamadığını, yetmedi, neden fiyat dahi belirleyemediğini. Amacımız umutsuzluk pompalamak değil yine. Zaman bizi haklı çıkarsa da, geçen sezon yansıtmaya çalıştığımız tablonun olumsuzluğuna yönelik dost sitemlerini de unutmadık. Sadece bir durum tespiti yapmak istedik, ilk izlenim önemlidir çünkü! Seçim sürecinin “Bol yıldızlı Avrupa Devi’nde” şu an durum böyle, kötü yani, böyle giderse daha da kötü olacak. Ama her gün telaffuz edilen yeni yeni isimler taraftara az da olsa umut vermiyor değil. Bekleyip göreceğiz.

29 Haziran 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’“Koyverup gideli” bir yıl olmuş yaa!‘’

“Koyverup gideli” tam bir yıl olmuş yaa! Koca bir yıl... Sanki dün gibiydi. Cenaze töreninde konuşan Sunay Akın’ın sözleri hala kulaklarda: İnsanlar doğduklarında eşitlenir ama ölüm, seçkin insanları diğerlerinden ayırır!”Evet o bir seçkindi ve ayırmıştı Kazım Koyuncu’yu diğerlerinden ölüm. Farkı İstanbul ve Hopa’daki cenaze törenlerinde, adına düzenlenen anma günlerinde gecelerinde görülmüştü.“Soytarılaştıranlara inat” Karadeniz türkülerine “damardan” hayat veren, aydın, demokrat, yurtsever bir sanatçıydı. Ülke müziğine evrensel boyutlarda daha çok katkıları olacaktı. Ama o illet hastalık vardı ya... Hani Çernobil’den sonra Karadeniz’in baş belası olan... Bölgedeki hemen her evden, yedisindekiyle yetmişindekini ayırmadan mutlak bir can alan hastalık hani... Evet, o işte, izin vermedi ona.Renklerine “secde edecek” kadar da Trabzonsporlu’ydu, popülist davranıp İstanbul’un nimetlerinden daha çok nemalanmak varken üstelik. Ölümünden birkaç gün sonra, “bu sene şampiyon olamadıktan, kupayı alıp mezarına gidemedikten sonra onun tüm emeği haramdır bize” demişti, renkdaşları. Ama bilseydi ki; Trabzonspor’da hiçbir şey onun “koyverup gittiği” günlerdeki gibi değildi. Trabzonsporlu bazılarının, yol açılışının siyasal, cenaze töreninin sosyal bir olay olduğunun ayırımına varamadığını, yol açılışının Trabzonspor’u siyasallaştırdığını, cenaze töreninin sosyalleştirdiğini anlayamadığını bilseydi... Bu anlayışın hakim olduğu kurumun bu bir yıl içinde takıma sefilleri oynattığını görseydi... Şu kongre sürecini bir yaşasaydı... Kurumda gerçekçiliğin değil, vaat yağmurunun prim yaptığına tanık olsaydı... Ne derdi acaba?Yıldız vaadinin kongre salonunda kaldığını bilseydi örneğin, eminiz ki, “Kurum içi dengeleri bozamayız!” gerekçesine iç çeker, eski yönetici Hayrettin Hacisalihoğlu’nun, “Kurum içi dengeleri bozmak ne demek, yıldız alacaksınız, yıldızcık değil!” sözleriyle teselli bulup, bıyık altı gülerdi inanın.Çok gülerdi Trabzonspor yönetiminin “yıldız transferi” için, “dengeleri bozmamak koşuluyla” Dünya Kupası maçlarının sona ermesini beklediğini. Kayserispor’un, Gençlerbirliği’nin makul fiyatlarla Dünya Kupası öncesi anlaştıkları kupada boy gösteren oyunculara imza attırırken, bunlar uyanık ya; talip olduklarını, “kötü oynayıp”, fiyatları düştükten sonra alacaklarını bilse kasıkları ağrırdı gülmekten. Sonra “Szymkowiak mucizeler yaratacak fiyatı artacak”, satacaklar ya, bu ticari dehalara hayret ederdi valla... İşte böyle sevgili Kazım burada işler. Neyse boşver! Sevdiğin Trabzonspor’da işler kötü de olsa, sevenlerin bugün mezarının başında olacaklar. Bordo-Mavili formanın gerçek sahipleri seni kucaklayacaklar ve senin şarkılarını söyleyip, şiirler okuyacaklar:“Dev bir dalgadır Karadeniz/ Hırçın, asi, heybetli./ Çocuklarını da kendine benzetmiş hani/ coşkulu ve dingin/ Düşmana kartal/ Dosta güvercin/ Güneşe tutkun/ Biliyoruz/ Bir yıldız yağmuruna tutulacağız/ Toprak çökecek/ Başımız dönecek, arkamızda seni bulacağız/ “Hayde” diyeceksin Ernesto gibi/ Gidelim/ Yıldızların çok olduğu/ Bir gökyüzü altına ... ..Ve söz verecekler sana: “Seni türkülerinle, Trabzonspor sevdan ile yaşatmak boynumuzun borcu olsun” diyerek. Nur içinde yat sevgili kardeşim.

25 Haziran 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI