Arama

Popüler aramalar

‘’Aralık senaryoları-1‘’

Çok büyük vaat ve iddialarla göreve gelmesine karşın beklentilere yeterli düzeyde karşılık verdikleri söylenemeyen yönetimin artı hanesinde çok önemli iki icraatı var. İlki; Fatih’in Zenit’e satılması. Bilindiği gibi sezon sonu bitecek sözleşmesi için uzatma taleplerini geri çeviren ve kendi tabiriyle, “inisiyatifi ele geçireceği” tarihi bekleyen Fatih’i gönderirken yönetim, ciddi bir eleştiri furyasına göğüs germek zorunda kaldı. İkincisi yangından mal kaçırırcasına sözleşme imzalanan Lazaroni konusunda yanlışta ısrarcı olunmadı. Ancak Fatih’in yerine taraftarın gönlünü hoş tutabilecek transfer yapılamaması ve Lazaroni ile ekibinin 2 aylık maliyetinin 1 milyon 275 bin doları bulması gibi faktörler, genelde kabul gören Ziya Doğan tercihiyle takımın bir tırmanış sürecine girmesine karşın, yönetimin bu durumun keyfini sürmesine, gururunu yaşamasına engel oldu. Bunların dışında yöneticilerin de göğüslerini gererek anlatabilecekleri olumlu icraatın bulunmaması, genel kurul senaryolarının reytingini artırdı.Aralık’ta ne olabilir?1- Bir şey olmaz, gündeme seçim maddesi konulmaz. 2- Başkan yeni bir ekiple devam için seçime gider. 3- Başkan, “Haketmeden yıpratıldım, artık yokum” der. Üçüncüsü olmaz. Geriye 2 senaryo kalıyor. Kurumlarda yönetim istikrarı açısından ilk maddeden yanayız. Ama eski federasyon yöneticisinin başkan ve asbaşkan dışındaki yöneticileri küçük düşüren açıklamalarına, sadece küçük düşürülenler arasında yer alan 2. başkandan yanıt gelmesi, 2. madde olasılığını artırdı. Gönül isterdi ki istikrar adına, başkan ve asbaşkan, ekipteki arkadaşlarına sahip çıksın. Tartışılan icraatların büyük çoğunluğunda ikisinin bireysel kararları varken bile bunu yapmadılar. Eğer başkan ve asbaşkan düşünüyorlarsa ki “seçimden yeni bir listeyle çıkarız”, yanılıyorlar, o iş geçen kongredeki kadar kolay olmaz. Bu durumda en azından karşılarında, küçük düşürülen ve savunulmayan yöneticilerden, başta tek başına tavrını en sert biçimde koyabilen 2. başkan olmak üzere, önemli bir cephe oluşmuştur. “Kendi seçeceği ekiple bir şans daha!” sloganı hiç tutmaz. Çünkü, bu durum bıraktık demokrasiyi, başkanın 1 yıl önce kendi ortaya çıkış gerekçesiyle de çelişir!

08 Ekim 2006, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir taşın bedeli!‘’

Oysa ki; Trabzon’un ne çok gereksinimi vardı o şampiyonluğa. “O bir taş’tır” demiştik o zaman, “Trabzonspor’u en az 10 yıl geriye götüren.” Ama bugünkü gerçek farklı: 10 değil, şimdilik 23 yıl.Bir taş vardı ortada ve kullanıldı. Taş olmasa başka şey bulunacaktı belki; atmasaydın ya, be sorumsuz adam, o taş kullanıldı.11 yıl sonra yine bir taş. Bu kez Apoel taraftarlarının tribünlerine atılan. Belki birkaç tane. Ama biri, bir insanın başına isabet etmişti. Bizim için pek anlamı olmayan, “insan yaşamına değer verenlerden” biriydi UEFA temsilcisi. Yazdı raporu, sabıka da var, geldi ceza. Ağır dedik itirazda ama onlar için hafif, neyse ki artmadı.UEFA’ya devamda yine bir taş Trabzon’a engel yani. Rakip bir taş oldu.Rövanşı izlerken o taşa ve atana isyan ettik. Düşünebiliyor musunuz; Trabzon’da sessiz değil, coşkulu Avni Aker tribünlerini. O skoru, bu kadar rahat koparıp gidebilir miydi Osasuna. Şimdi 0-0’a biz mi üzülürdük, onlar mı? Bir taştı işte, ilk kez bir İspanyol takımını dize getirme şansını Trabzon’un elinden alan.Durun! Bununla da bitmeyecek gibi. Bakın daha neler alabilecek bu şehirden bir taş?Medyası, “mikrofon uzatma kriterlerini” tartışadursun, Trabzonspor cephesi de, bir röportaj için, bildiriler yayınlasın, yasaklar koysun, tamimler çıkarsın, bakın Trabzon şehrini bekleyen tehlikeye:2011 Gençlik Olimpiyatları’nı Trabzon’a almak için yıllardır çalışılıyor. Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Olimpiyat Komitesi’nden Togay Bayatlı ve diğer üyelerin canı çıktı, Trabzon’u delegelere “pazarlamak” için. Gel gör ki delegelerin son Trabzon seyahatleri Osasuna maçına rastladı. Komitedekiler, izah edemediler onlara bu maçın neden seyircisiz oynandığını. Bir taşı anlatamadılar.Göbekleri çatladı tabiri caizse ama onlar, “Bir anlam veremiyoruz!” dediler sadece. Bir de İsrail Ümit Milli maçının güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya iadesini öğrendiler. Yani gitti gidiyor olimpiyatlar, hem de nereye biliyor musunuz? Kararı verecek delegelerin Trabzon’a geldiği gün, büyük bir rastlantı sonucu THY’nin aylık yayın organında, güzellikleri ballandırılarak anlatılan Riga’ya.Önce şampiyonluğa, sonra UEFA’ya devama engel olan o bir taş, şimdi de bir olimpiyata mal olursa şaşmayın.Atma be adam, yeter artık! Oynama bir şehrin kaderiyle...

06 Ekim 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Teknik adamları anlamak!‘’

Ziya Doğan, lig sonuncusu Ankaragücü’ne karşı 7 savunma özellikli oyuncuyla çıktı. Bir de kaleci, geri kaldı 3 kişi. Ersen ve ölü top organizasyonunda ön direkteki kafa vuruşuyla attığı gol dışında Marcelinho yok. Hücumda tek başına Gökdeniz. Üstelik bu kadro öne de geçti. Ama “korku” kaynaklı 7 savunmacı bir Ceyhun’u durduramadı, Jaba’ya “alda at” dedi. İlk golü de iki stoperden biri hazırladı diğeri attı.Daha başından belliydi bu kadronun iş yapamayacağı. Sonra lig sonuncusuna karşı korku gitti risk geldi. Önce 5 savunmacı kaldı, ardından denge daha da bozuldu, 4 savunmacıya indi, Musampa’yla rakip kaleyi düşünen oyuncu sayısı 6’ya çıktı. İkisi çizgiden, biri direkten dönen 6 net gol pozisyonu, bir de gol. İdeale yakın bir Trabzon yani. Bu kadroya Yattara geç gelecek, onu geçelim.. Savunmanın sağında arayış sürer, Hasan - Hüseyin’den biriyle Marcelinho kulübeye gider, Musampa ve Szymkowiak girer. Kondisyonsuz Musampa buysa, 15 günlük arada daha fazla üstüne katar. En azından iç sahada Umut- Ersen oynar. Zor maçlarda 7 savunmacıyı anladık da, bu maça da bu kadro, komik derecede abartılı.Ankaragücü, Trabzonspor’un korktuğunu görünce çok adamla üzerine gitti ve skor üretti. Sonra korku Hikmet Karaman’ı sardı, yorulsa da, takımın tek top tutanı, ayağına top geldiğinde takımın tek rahatlatanı, her hücum organizasyonuna imza atanı Ceyhun’u aldı, bir stoper koydu. Ne oldu sonra? Trabzonspor yüreklenerek yüklendi, stoperi çıktı golü attı, iki stoperin birer vuruşu da çizgiden çıkarıldı. Lazaroni, sonunu hazırlayan Denizlispor maçına önde, asıl görevleri bu bölgeye top taşımak olan Marcelinho ve Yattara’yla çıktı. İlk yarıda Trabzonspor önde olmasına karşın pozisyon bulamazken, 3’ü mutlak 5 pozisyon verdi. 2. yarıda Umut girdi, maçın seyri değişti. Gol gelmedi ama 4 net pozisyon vardı. Sonra; “Bravo oyuna iyi müdahale!” Öyle mi?İzleyenler, Tigana’yı, Gerets’i, Zico’yu çözmeye çalışıyorlar, izlediklerimizde biz de Tigana ve Gerets’e şaşmıştık. Ziya Doğan ki; İlk maçında takıma adam gibi futbol oynattığı için alkış tutmuştuk.Bu teknik adamları anlamak çok zor ya!

04 Ekim 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Birbirlerinden korktular‘’

Buradan 3 puanla çıktığı takdirde lig üçüncüsü olacak, şampiyonluğu hedeflemiş Trabzonspor ise hemen hemen 1-0 önde başladığı maçta 4 savunmacısıyla, 3 ön liberosunu nerdeyse çakılı oynatıyor. Ön liberoları bir garip, birkaç kez Ceyhun’a servis bile yapıyor. Gol umudu bir Gökdeniz, çünkü; Marcelinho tank gibi, Ersen Martin’lik top yok, top olduğundaysa o yok.Özeti şu: Trabzonspor’da lig sonuncusunu önce durduracak, sonra vuracak kadroyla çıkılan ilk yarının sonucu: Ankara’da bundan önceki 3 maçta sadece bir gol atmış olan Ankaragücü 2, Trabzonspor 1...Bu skor tabi ki Trabzonspor’da “risk almayı!” zorunlu kılıyor. Üç ön liberodan biri kulübeye, diğeri savunmanın sağ tarafına çekiliyor. Orta alanda üçüncü bölgeyi topla besleyebilecek özelliklere sahip Szymkowiak ile forvet Umut alınıyor. Mutlak gollük pozisyonlar gelse de, sonuç yok. Ama Ceyhun faktörü var ve Trabzonspor yine de temkinli. Sonra bir ilginç karar daha: Ankaragücü’nde tek top yapabilen Ceyhun kulübeye... Sonra Trabzonspor daha cesur (!) oynamaya başlıyor tabi ki, Stepanov bile öne çıkıp eşitliği sağlıyor.Bu maça mutlak favori çıkan Trabzonspor, “kontrollü korkaklığın” bedelini ödüyor. Bu maçta rakibinin hatalarıyla galibiyet şansını yakalayan Ankaragücü “korkaklığın ürünü” iki puandan oluyor.Valla teknik direktörler kusura bakmasın, bir düşünsünler, gördüler ki; korkunun ecele faydası yok.

03 Ekim 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kolay oldu‘’

Yazıya giriş olan bu konu aslında her stadyumda olması gereken sıradan bir olay ama neyse, geçelim.Asıl ilginç olanı, sessiz tribünlerin, sessizliğini maç boyu devam ettirmekteki ısrarı. Mesut Bakkal’ın uyarılarını, yardımcısının hakemlere tepkisini, Hadzibegiç’in Süper Lig’de oynayan futbolcularına hala nerede durmaları gerektiğini kenardan öğretmesini... Hepsini duyduk tribünden. “Neden Anadolu’dan yeni bir şampiyon çıkmıyor?” sorularının sahiplerine ilk çıkması gereken yer diye düşündüğümüz Başkent’ten bir yanıt aslında bu durum.Gençlerbirliği kolay kazandı. İsaac, kariyerinin en kolay golünü bu maçın 10. dakikasında, en şık golünü de 44. dakikasında buldu belki de. Maçı koparan skorun erken yakalandığı havasından, ikinci yarının hemen başında gelen penaltı golü ev sahibi ekibini çıkarınca, maç biraz daha keyifle izlenir duruma geldi. Maçtan hafızalarda kalan diğer önemli ayrıntılar da şöyle: Süleyman Abay’ın, boş kaleye topu gönderme aşamasına gelen İlkay’ı düşüren Gökhan’a sarı kartı azdı. Okan’ın 3 dakika önce gördüğü sarı kartın ardından kazanılan penaltıda, moral bulması için kendisine yaptırılan vuruşu gole çevirince formasını çıkarıp kartın rengini kırmızıya dönüştürmesi, tam bir amatörlüktü. Denizlispor’da Yusuf durunca, takım da duruyor; bu gerçek bir kez daha ortaya çıktı.

01 Ekim 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zordu ama olabilirdi!‘’

Demek oluyordu ki; Ziganda’nın kafasını deplasman-iç saha ikilemi karıştırmayacaktı. Ama farkını fark ettirecekti ya yine: Her maça ayrı kadroyla çıkmak. Malzeme bol ya. Oysa ki Trabzon’da 40 dakika 10 kişi oynayan kadrosu, dün gece 5 değişik isimli kadrosundan daha etkili, daha üretkendi. Bizim için zor olanı kolaylaştırdı gibi, bir nebze de olsa...“İyi ki bu uygulamasını bize karşı da gerçekleştirdi!” dediğimiz Ziganda, hem dörtlü savunmasını hem de önündeki iki ön liberoyu, coşkulu tribün desteğine karşın kaza golüne önlem için ileri çıkarmamaya özen gösterdi. Trabzon’da sessizliğin, Reyno De Navarra’da da kulakları sağır eden uğultunun kurbanı Trabzonspor da, bir zorunluluğun ürünü kontrollü, kalabalık adamla savunma anlayışını tercih etti. İlk yarıda, oyun ortada sıkıştı ve pozisyonu yok denecek kadar az, tribünlere seyir keyfi vermeyen bir görüntü ortaya çıktı. Ama o kaza golünün Osasuna kalesinde gerçekleşme olasılığı bir kez söz konusu oldu. Gökdeniz’in ortasında, unutulan Ersen, kafa vuruşunu biraz yere doğru yapabilseydi...Doğan’ın oyuna ilk müdahalesi ikinci yarıya çıkan kadroyla oldu. Murat, savunmanın soluna, Mustafa ortaya monte edildi. Hüseyin-Ferhat farkıyla Galatasaray maçı kadrosu yani. Ama sahada bir 10 dakika Osasuna fırtınası esti. Sağdan-soldan öyle çok geldiler, öyle bunalttılar ki; ilk maçın zayıfı Jefferson kalesinde devleşti de, umudumuz devam etti.Sonra iki teknik adamın kritik müdahaleleri başladı. Bizde Szymkowiak girdi, onlarda ise ilk maçın yıldızı, bu maçın “Oh be, kulübede!” dedirteni Waldo. O girdiği anda kalemizi yokladı, Szymkowiak ardından diğer kaleyi. İkisi de direkleri yaladı. Doğan, Ömer Rıza’yla Trabzonspor’da risk alınma zamanının geldiğini gösterirken, Ziganda da, Munoz’la Bordo-Mavili rakibine elenen ilk İspanyol takımı olmamak için kontrollü oyunu sürdürüp, bu risk ortamından hızlı çıkarak yararlanmayı planladı. İkisinin de planları tutmadı, ama gülen Ziganda oldu. Bize sağladığı kolaylığı değerlendiremediğimiz Ziganda yani.

29 Eylül 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Umut, son düdüğe kadar‘’

İspanya’da ev sahibi ekibin değil Trabzon’u gol ihtiyacının olması, Doğan klasiği taktik anlayışının gerçekleşmesini engelleme olasılığını gündeme getiriyor ama ortada bir gerçek var ki o da; Osasuna evinde Trabzon’daki kadar rahat olamayacak.Bunu bir irdeleyelim. La Liga’ya kötü bir başlangıç yaptığı dönemde geldiği ve 2 farklı öne de geçtiği Trabzon’daki beraberliğin ardından içeride ve dışarıda 2 maçı da net skorlarla kazanması, ev sahibinin özgüvenini artırdı. Bu özgüveni tetikleyecek tribün baskısı nedeniyle de, “Gol bulup rahatlama!” dürtüsü harekete geçecek. İşte bu noktada alacakları riskler -değerlendirilebildiği takdirde- Doğan’ın beklentilerine yanıt verebilecek.Ziya Doğan’ın net bir skor elde edilen Galatasaray maçındaki kadroyu sahaya sürmesi, Hüseyin faktörü nedeniyle zor gibi duruyor. Hüseyin’le başlar mı, başlarsa kimi kulübeye çeker bu çok kritik bir karar. Ferhat, Hasan ve Mustafa Keçeli üçlüsü Galatasaray maçında iyi oynadı ve bozulmamalı. Ama Doğan’ın son uygulamaları, Murat’ın yerine Mustafa’yı çekip, ortada Hüseyin’le başlama olasılığını yüksek gösteriyor. Savunmanın sağında yer alacak Musa’nın rakibin kanat bindirmelerinde Ferhat ve Hasan’ın desteğine çok gereksinimi olacak. Merkezde ise Fatih’in son 3 maçtaki performansı ve topla çok oynama arzusu düşündürücü. Doğan bu 2 soruna müdahale eder, Marcelinho da gerçek performansına ulaşırsa, tek gollü bir galibiyetin bile yeterli olacağı tura yönelik umutlar artar, ta ki, son düdüğe kadar. Trabzonspor adına bu maçın kilit isimleri Jefferson ve Gökdeniz olacak. Jefferson bilindiği gibi ilk maçta uzaktan yediği golle maçın skorunda rol sahibi oldu. Konya maçı da Brezilyalı’nın motivasyonunu iyice bitirdi. Ama Doğan, yaptığı görüşmelerle kendisini Galatasaray maçına iyi hazırladı ve amacına ulaştı. Rövanşta kalesindeki duruşu, skor üzerinde ciddi etki yapar. Gökdeniz, kariyerinin en iyi dönemini yaşama sinyalleri veriyor. Osasuna üzerinde beklediğimiz baskı oluşur da risk alıp yüklenirlerse, Gökdeniz’in taşıyacağı çabuk toplar, şu an için zor gibi duran turun Trabzon’a dönmesini sağlayabilir.

28 Eylül 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gerçekçi olmak gerek‘’

Onun takımın yükünü kaldıramayacağını anladık ve neşteri zamanında vurduk. Camiamızın bu takımın arkasında durmasını ve destek olmasını istiyorum.Yönetimin, göreve getirildiği gün başlayan, Almanya Kampı’nda doruk noktasına ulaşan Lazaroni eleştirilerini, “Yıpratma amaçlı yayınlar” olarak nitelemesine, Lazaroni konusunda kaygılarını dile getirenleri-biz dahil- “art niyetli” olmakla suçlamasına karşın bugün, geç kalınmış ve maliyeti yüksek olmuş olsa da Başkan Albayrak’ın, “Vurduk” dediği neşterin önemi, her geçen gün daha net biçimde ortaya çıkıyor.Ziya Doğan’ın kısa sürede bu takıma çok büyük şeyler kattığını söyleyerek, onu ileride kaldıramayacağı yükün altına sokmanın anlamı yok. Doğan, hiçbir şey yapmasa da, özellikle motivasyon konusunda Lazaroni ile farklılığının meyvelerini topluyor. Eminiz ki; son iki maçta yediği goller nedeniyle demoralize olmuş kaleci Jefferson’u, aynı dili konuşan, aynı ulustan, aynı dinden Lazaroni, böyle bir ortamda, zorluk derecesi çok yüksek bu maça, Doğan kadar iyi motive edemezdi. Sadece bu olay bile yönetimin bir yanlışta ısrar etmeme kararının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.Bu aşamadan sonra yapılacak şey, camianın, Trabzonspor’un kadro durumunu da dikkate alarak, beklentilerinde gerçekçi davranıp, Başkan Albayrak’ın da istediği gibi, bu takımın arkasında sonuna kadar durmasıdır. UEFA’da tur şansı çok yüksek değildir. Çünkü Osasuna takımı, ne bir Beşiktaş, ne de bir Galatasaray’dır. Ne Jose Angel Ziganda, Tigana gibi çılgın bir kadroyla çıkacaktır Trabzonspor’un karşısına, ne de Osasuna savunması, Sabri-Thomas-Song (Emre)-Ferhat (Orhan Ak) gibi Gökdeniz ve Ersen Martin’i sadece izleyecek isimlerden oluşacaktır. Ama bütün bunlar Osasuna’ya turu, peşinen kabul anlamına gelmemeli. Çünkü hiç bir maç oynanmadan kazanılmıyor. Osasuna’ya karşı tur zor diyoruz sadece ama imkansız değil. Önemli olan da zoru başarmaktır. Bütün bu nedenlerden ötürü Trabzonspor’a ve Ziya Doğan’a özellikle kısa vadede çok ağır sorumluluklar yüklememek gerekiyor. Yöneticiler, Beşiktaş ve Galatasaray galibiyetleriyle aşka gelip de farklı ağızlardan bu konudaki beklentileri tetikleyebilecek açıklamalardan sakınmalıdır. SON SÖZ: Yönetimin son icraatları da gösteriyor ki ara transfer çalışmalarını, menajerler değil Ziya Doğan yönlendirecek ve eksik mevkiler ona göre güçlendirilecektir. Bu da demek oluyor ki Trabzonspor’un uzun vadeli başarı hesapları tutabilir.

26 Eylül 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI