Arama

Popüler aramalar

‘’Şark kurnazlığı!‘’

Tartışılan pozisyonlardan başlayalım: Musa’ya yazık oldu. Ama sakatlandığı pozisyonda ayağına darbeyi aldığı Arda’nın hiç suçu yoktu. Erdinç’in golü nizami. Çünkü O, arkası dönük topa olduğu yerden yükselirken Aykut, geriden gelip kendi pozisyonunu bozdu ve düştü.Üçüncü bölgede Arda, Necati ve Hakan’ı birlikte kullanıp, liderle aradaki puan farkının açılmaması planlarını yapan Gerets’e inat Ziya Doğan, yine temkinli davrandı. 3 ön liberolu Trabzonspor’da Mustafa Keçeli geçen haftaki gibi yine döküldü. Hüseyin ve Ayman, yine 3 kişilik koştu. Burada bir eksik. Umut tek başına Tomas ve Emre’nin arasında kayboldu. İkinci eksik. Ceyhun, duran toplar dışında gözükmedi. Üçüncü eksik. Eee, rakip Galatasaray, sıradan bir takım değil ki... Buna karşın ezilmedi ilk yarıda Trabzonspor. Basit bir savunma hatasıyla yediği gole kadar da üstün gibi gözüktü. Sonra durdu, ilk yarının uzatmalarında iki tesadüf iyi fırsatı harcadı.Ersen Martin’in girişiyle Umut da rahatlayınca, iki kişi birden hücuma katılmış oldu ve Galatasaray savunması bocaladı. Gol de gecikmedi zaten. Ama Sarı-Kırmızılılar, gole itirazdaki agresif konumlarını oyun başlayınca futbol için koruyup, pres yaparak bir süre Trabzonspor’a top göstermedi. Gariptir, konuk ekip, ilkinin adeta kopyası olan golü, bu pres döneminde değil, baskıyı kırdığında yedi.“Şark kurnazlığı” kokan Yattara işine gelince; bu oyuncu sakatsa 18’de ne işi var, değilse kulübede? Soruyu değiştirelim: Tam oyunda kendini göstermeye başlamışken, yani havaya girmişken sağlam Ceyhun’un yapamadığını, sakat Yattara mı yapacaktı?

12 Mart 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanmak çok şey demek‘’

Kötü” sezonunun son 4 haftasında üst üste kazanarak “havaya” giren Trabzonspor, belki de en rahat “büyük” maçına çıkacak.Bir maçı kazanmak için gerekli faktörler kıyaslandığında ibrenin Trabzonspor’dan yana olduğu söylenilebilir. Bir defa; moral motivasyonu üst düzeyde, en önemli faktör lehine yani. Kadrodan fire bakımından da avantajlı bordo mavililer, Galatasaray’ın eksiği fazla.Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama bir de şu gerçek var: Büyük maçlar öncesinde tarafların durumu ne olursa olsun, birini favori göstermek pek akılcı değil. 3 olasılığın da gerçekleşmesi sürpriz sayılmaz.Maçın skorunun gebe olduğu gelişmelere gelince, Trabzonspor’un kaybetmesi, “zaten bir deplasman takımı olma” sıfatıyla büyük hasar yaratmaz. “2 deplasmandan bir galibiyetle” idare etmiş olur. Galatasaray’ın kaybı öyle değil, krizi büyür. 100. Yıl kutlama törenlerini şampiyonlukla süslemek isteyen ezeli rakibine büyük avantaj sağlar. Beraberlik halinde iki taraf da idare eder. “Trabzonspor’un kazanması” demek gerçekten çok şey demek.. Sayalım: 1- Kötü sezonun kötü anıları unutulur. 2- UEFA Kupası yolu, en az Fortis Türkiye Kupası’ndaki kadar kısalır. 3- Şampiyonlar Ligi’ne lig ikinciliğiyle katılma şansı artar. 4- Birden kendini zor da olsa, “Şampiyonluk” yarışının içinde bulur.Son söz bilet skandalına. Şimdi Galatasaray diyecek ki; “Trabzonspor taraftarına bilet verdik!” Sakın demesinler. Söyleyebilecekleri tek söz var: “Karaborsacılar aracılığıyla Trabzonspor taraftarına kazık attık.” Beş dakikada bu kadar bilet tükendi ha, ne komik!

11 Mart 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hasılat ve ceza‘’

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu 06.03.2007 tarih ve 54 sayılı toplantısında 24.02.2007 tarihinde oynadığımız Beşiktaş müsabakasına çıkan saha olayları gerekçesiyle kulübümüze 30 bin YTL para cezası kesti. Ayrıca aynı müsabakadaki saha olayları nedeniyle Beşiktaş kulübü de 5 bin YTL ve hasarın tazminiyle cezalandırıldı.”Bu haber Trabzonspor’un resmi internet sitesinde yayınlandı.- Artık hemen her hafta alışık olduğumuz üzere!-Daha iki sezon önce aldığı “Mavi Bayraklarla” övünen Trabzonspor taraftarına ne oldu? Bu soruyu sormak, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun son verdiği bu para cezasıyla artık kaçınılmaz hale geldi.Belki biraz sayılara boğ ulacağız ama miktarları o kadar çarpıcı ki, bu durum, kulüp, taraftar lık ve renk aşkı ilişkisi bakımından, Trabzonspor’un içinde bulunduğu durumu şaşırtıcı biçimde ortaya çıkardığı için başka seçenek bırakmıyor.Trabzonspor bu sezon kendi sahasında oynadığı 5, deplasmanlardaki 3 maçında taraftarının yaptığı, kötü tezahürat, sahaya yabancı maddelere atma gibi taşkınlıklar nedeniyle para cezası aldı. Bir maçın cezası ise seyircisiz oynama oldu.Rekor ceza 50 bin YTL ile Vestel Manisaspor maçında. Beşiktaş ile deplasmanda oynanan maç için 32 bin 500, Trabzon’daki maç için de 30 bin YTL ceza ödenmiş. Bu iki maçın ortak özelliği Trabzonspor’un ikisini de kazanması. Kayserispor maçının cezası: 35 bin YTL. Apoel: 10 bin Frank. Diğer para cezaları Galatasaray, Denizlispor ve deplasmanlardaki Bursaspor ve Sivasspor maçlarında alındı. Saha kapatma cezası Fenerbahçe maçındaki olaylar nedeniyle verilmiş. Toplam ceza miktarı: 183.5 bin YTL geçen sezon alınan ceza: 253 bin YTL.Şimdi hasılata bakalım: Önce kombine biletli sayıları: VİP A Tribünü 290, VIP B Tribünü 270, Kapalı Tribün 660 , Maraton tribünü: 3 bin 532 . Bir ayrıntı: Bu kombinelerin 2 bin 54 adedinin ücretsiz dağıtıldı. Yani bin 478 paralı kombine biletli var-Dikkat: Trabzonspor 4 maçı üst üste alınca, bu hafta Galatasaray maçını kazanması, Fenerbahçe’nin de puan kaybı halinde “zor ama” denilerek, şampiyonluk hesapları yapılmaya başlandı. Rakip Fenerbahçe’nin kombine biletli sayısı 32 bin. Trabzonspor’da bin 500 YTL olan kombine biletin eşdeğeri Fenerbahçe’de 150 bin dolar.Bilet satış gelirlerine birkaç örnek: Şampiyonlar Ligi Apoel maçı: 180 bin YTL. Galatasaray maçı 87 bin 500 YTL, Fenerbahçe maçı 88 bin YTL, Trabzon’daki ilk lig maçı Vestel Manisa: 180 bin YTL. (Cezası 50 bin YTL idi.) Erciyesspor 28 bin, Rizespor 33 bin, Konyaspor 30 bin, Eskişehirspor Kupa maçı 5 bin YTL. Bu sezon toplam hasılat geliri: 755 bin YTL.Dikkat: Rakip Fenerbahçe’nin Galatasaray maçındaki seyirci sayısı 53 bin. 32 bin kombineli dışında bilet ücreti yaklaşık 1 milyon YTL. Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi, Türkcel Süper Lig ve Fortis Türkiye Kupası olmak üzere 15 maçtaki hasılatından fazla. Osasuna ve Ankaraspor maçları maçı seyircisiz oynanmıştı.-Özetle; Hasılatın beşte biri cezaya gitmiş. Elektrik, su, personel, güvenlik vs giderlerini de çıktığınızda kalan miktarın komikliğini hesaplamaya bile gerek yok. Kalıyorsa tabi...Sonuç: Sadri Şener’in, başkanlığı döneminde tribün terörünü engellemeye yönelik dile getirdiği, “Sevginiz Trabzonspor’a zarar vermesin” sloganı belli ki en azından bu dönem için pek işe yaramamış. Kaldı ki; sadece zarar değil söz konusu olan, sevgi bile en azından “gösteren sayısı” bakımından ciddi bir erozyona uğramış, çok yazık.

09 Mart 2007, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dikkat... Dikkat...‘’

Ligde son 4 maçı kazanarak adının “maksatlı” olarak anıldığı “küme düşme potasından”, alışık, daha doğrusu ait olduğu “Şampiyonlar Ligi ya da en azından UEFA Kupası şansını kovalama bölgesine” çıkan, kupada da yarı finale adını yazdıran Trabzonspor’dan beklentiler doğal olarak arttı.Ancak skor elde etme bakımından yakalanan üst düzey istikrara karşın, ortaya konulan oyun bakımından özellikle Konyaspor maçının son yarım saatinde S.O.S verdiği gerçeğinin dikkatlerden kaçırılmaması, beklentilerin gerçekleşmesi adına çok önemlidir. Kazanırken eksikler görülür ve giderilirse bu süreç hızlanır. Bu nedenle kazanan takıma yapılan eleştirilerin altında başka şeyleri arama yanlışlığına gidilmemelidir. Oyun kurucunun önemi...Trabzonspor’un Konyaspor maçında son yarım saatte yediği bunaltıcı baskının tek nedeni oyun kurucu eksikliğidir. Bir oyun kurucu hem psikolojik hem de teknik açıdan son derece üstün özelliklere sahip olmalı. Bunun adı lider oyuncudur. Lider oyuncu; oyunun yönlendirilmesinde insiyatif kullanacak iradeye sahip olmalı, panik anlarında takımı sakinleştirecek kararları cesaretle almalı, uygulamada arkadaşları gibi panik yapmamalıdır. Bunun için önce sağlam bir psikolojiye sahip olmalı. En önemlisi de diğer arkadaşlarına güven vermeli. Teknik açıdan da, topu iyi kullanmalı. Oyunu iyi okumalı, arkadaşlarını da yönlendirmelidir. Özgürce düşünüp, sisteme sadık kalarak insiyatif kullanmalı. Topa sahip olunduğunda hızlı hücum mu, yoksa oyunun sete mi döneceğine genelde o karar vermelidir. Bireysel becerisi üst düzeyde, üstün top tekniği ve yaratıcılık ve sezgisi olmalı. Yani oyunun tüm kontrolünü elinde bulundurmalı. Bir anlamda teknik direktörün sahadaki eli kolu gözü kulağı olmalı. Taktik bilgisini, teknik becerisi ile birleştirmeli. George Hagi, Liverpool’da Gerard, Chalsee’de Lampard, Lyon’da Juninho, dünyadaki birkaç örnekten biridir. Türkiye’de oyun kurucu dendiğinde sadece hücumu organize eden isim akla geldiği için maalesef bu alanda oyunculardan yeterli derecede yararlanamamaktadır. Oyun kurucu savunmadan hücuma çıkarken ilk topla buluşturulacak adamdır. Takımın hangi alandan nasıl hücum yapacağına paslarıyla o karar verir. Eğer savunmadan hücuma çıkışta oyun kurucu yeterli insiyatifi ele almıyorsa o takım sorun yaşar.İşleri kolay değilBu bilgiler ışığında Konyaspor maçının son yarım saatini bir göz önüne getirin. Rakip takımın tüm ataklarının, aut, kaleci atışı ve savunmadan çıkan uzun toplar olarak geri dönüşünde top sürekli yine rakip takıma gitti ve atak tazelemesi yapıldı. Trabzonspor bu süreçte inanılmaz bunaldı. Neyse ki, gol son dakikalarda geldi. O kalan kısacık sürede bile panik yaşandı. Bu haftaki rakibin Galatasaray olduğu gerçeği dikkate alınırsa, Trabzonspor’un bu anlamda işinin hiç de kolay olmayacağı gerçeğiyle karşı karşıya kalırız.“Oyun Kurucu Ceyhun”, topu savunma oyuncularından almak yerine, orta alanda, Hüseyin veya Ayman’ın topu alarak kendisine atmasını bekliyor. Ersen ve Umut birlikte ikili forvet oynuyor, top savunmada, Ceyhun da bu ikilinin yanında pas bekliyor. Trabzonspor’un hücumlarını veya hücuma çıkışlarını ilginçtir, Ayman ve Hüseyin kadar yapmıyor. Öndeki ikilinin arasına girmiş forveti üçlüyor. Takım oyun kurucusuz oynuyor. Eğer Ceyhun, sahip olduğu tipik oyun kurucu özelliklerini iyi kullansa Trabzonspor’a çok daha fazla verimli olacak. Konyaspor maçının son yarım saatinde yenilen baskıya rağmen, Ziya Doğan top tutacak Ceyhun’u işte bu yüzden oyundan alıp, Musampa’yı sözünü ettiğimiz görevleri yapsın diye sahaya sürmüştür. O da bu işi yüzüne gözüne bulaştırmıştır.Trabzonspor’un, kupadan elenmiş, ligde kötü sonuç almış ve bu nedenlerle demoralize olmuş Galatasaray karşısında yumuşak karnı bu durumdur. Galatasaray’ın son haline bakıp da, Trabzonspor’u favori görmek yanılgısına düşmemek gerekmektedir, gerçi Ziya Doğan düşmez de sadece, “anımsatalım” dedik.

07 Mart 2007, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey bir yana...‘’

Şok başarılı bir maç yöneten Süleyman Abay, uzatmaların son dakikasında Konyaspor lehine serbest vuruş kararı verdiğinde bu atışın kullanılmasını bekleyecekti. Atış mutlaka yapılacak, pozisyon ya gol olacak ya da top geri dönecek ve bitiş düdüğünü çalacak. Musampa çok gereksiz bir şekilde topun önünde durdu, uyarıya rağmen çekilmedi. Sarı kart çıktı. Sonra bu doğru kararı protesto ve doğru ikinci sarı. Bundan sonrası daha kötü: Sahayı boyuna kat ederek soyunma odasına gidiş. Bunlar Trabzonspor imajına yakışmayacak, aciz duruma düşürecek hareketler. Yararı da olsa neyse. Oyuna girdi Umut’a bir doğru pası dışında 5 kez top kaptırdı. Bir de bu işler kötü işler yani.Oysa ki Trabzonspor, “korkulu” kategorisine koyduğu bu deplasmanda daha maçın başında bir şans golüyle öne geçmişti. Sonra iki kırılma noktası. ilki; topu oyuna sokmada tercihleriyle genelde eleştiri alan Tolga, rakibin serbest atışında hakim olduğu topu bekletmeden Ayman’a aktardı. Ayman sol çizgiden taşıyıp Umut’a, o da rakibin arkasındaki Gökdeniz’e... 3 pasta gol, tam derslik. 2 farklı skor, üstelik hem Konyaspor’a karşı, hem de Konya’da. Trabzon’daki biri kupa iki maçta 1-1’lik skora sevinecek konumdaydı Trabzonspor.ikincisi; ilk yarının uzatma dakikalarında gelişen Konyaspor atağında Stepanov-Eren mücadelesinde Eren yerde kaldı. Tribünden “faulse içeride” gibi gözüktü. Ama Erdem Bayık, çizgiye gelip bekledi ve Süleyman Abay’a büyük katkı yaptı, maçı hatasız tamamlamasını sağladı.Gelelim, “şunlar da olabilir ya da olmayabilirdiler”... Ersen ve Yattara’nın yokluğunda Umut, bir anlamda zorunlu tek santrfor oldu. Takım tertibi doğru. Ferhat, ikinci yarıda, ikinci sarı kart tehlikesini çok yaşadı, çok yoruldu. Erdinç ve Celaleddin’in uyarılarına gerek kalmadan değiştirilebilirdi. Ceyhun-Musampa değişikliği yanlış. Amaç skor rahatlığı varken bu oyuncuyu da kullanmak ise bunun da yanlışlığı ortaya çıktı. Kaybettiği topların her dönüşü tehlike oldu. Son yarım saat Konyaspor’un ezici üstünlüğüyle geçti. Savunma uzatmaların son dakikasındaki hatayı daha erken yapsa, çok daha ciddi sıkıntılar yaşanabilirdi.Bütün bunlar bir yana Trabzonsporlu’lar açısından işin en güzeli; 3 puan, dörtte dört , zirveye tırmanışta yola devam faktörleriyle, Galatasaray maçı öncesi tavan yapan özgüven ve moral motivasyon oldu.

05 Mart 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Söylemlere dikkat!‘’

Trabzonspor ve Konyaspor, form grafiği giderek yükselen iki takım. Bu sezon en zor sınavlarından birini, ilginçtir, birbirlerine karşı verecekler. Tabi ki kazanmak iki taraf için de önemli ama puan cetvelindeki konumlarına bakıldığında, büyük beklentileri olmayan ve dolayısıyla ciddi boyutta puan kaygıları bulunmayan bu takımların mücadelesinde futbolseverler, skordan çok futbol kalitesiyle ilgilenecektir. Bu durumu engelleyecek olan en önemli faktör, Trabzonspor’da son haftalarda alınan sonuçlarla yönetimin çıtayı yükseltmesi oldu. Yetkili ağızlar, “Şampiyonlar Ligi” ve “Fortis Türkiye Kupası” gibi, aslında camia için sıradan ama takımın bu sezonki performansına göre “büyük” diye nitelendirilebilecek hedefleri yeniden gündeme getirmekle kalmadı, kurum içi hesaplaşmaları da kaşımaya başlama ve gereksiz bir “meydan okuma” yanılgısında da bulundu. Tüm bunlar, teknik kadronun “temkinli” beyanlarına karşın takımın yeniden bir strese girmesine neden olabilir. Eğer teknik kadronun çabaları bunu önlemeye yetmediyse bugünkü maçta Trabzonspor’dan iyi futbol ve buna bağlı olarak puan puanlar beklentisinin gerçekleşmeyeceği kaygısını haklı olarak taşırız. Hüseyin ve Ersen’in yokluğu, Yattara’daki belirsizlik, Galatasaray maçı öncesi kart sınırında olan 3 önemli futbolcunun performanslarındaki olası düşüklük gibi faktörler de bu görüşümüzü perçinliyor.Dememiz şudur; takımın son haftalardaki performansı sadece gücünü giderek göstermeye başlaması anlamına gelir. Şampiyonluk dışında taraftarını mutlu edecek sonuç yoktur. Çünkü daha bir sezon önce kupa ve lig ikinciliği başarısızlık sayılmıştır. Bütün bu nedenlerden ötürü bir - iki galibiyetle zafer şarkıları söylemek, beklentileri yükseltmek sadece stresi artırır. Bu nedenle “söylemlere dikkat” diyoruz.

04 Mart 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rüştü ve Kaptan Tolga‘’

Önce şunun altını çizelim: Türk futbolunun son dönemde yetiştirdiği en önemli kaleci Rüştü Reçber. Bu nedenle onun, özellikle mesleği konusundaki yorumlarının dikkate alınmasında yarar var. Bu yazının belki biraz erken kaleme alınmasının nedeni de dünkü açıklamalarıdır.Milli Takım ve Fenerbahçe’nin, dolayısıyla şu an Türkiye’nin tartışmasız en iyi kalecisi konumundaki Rüştü Reçber, Trabzonspor’un genç yeteneği Tolga’yı “veliahtı” ilan etti. Trabzonspor’da Şenol Güneş’ten sonra kaleci sorununu çözeceğine inancımızın giderek pekiştiğini içeren yazı hazırlıklarını yaptığımız Tolga’yı. Orhan Çıkrıkçı ve Bilal Çetinkaya’nın tüm riskleri alarak geçen sezon Galatasaray maçında kaleye koyduğu, yediği hatalı gol nedeniyle de gelen Halilhodziç yönetiminin tribüne gönderdiği Tolga’yı. Ama Ziya Doğan’ın, Trabzonspor’un Süper Lig tarihinde görülmedik biçimde geçirdiği 13 maçlık olumsuz serüvenden sonra tüm riskleri alarak şans verdiği Tolga’yı. Denizlispor maçında yediği 3 gole karşın arkasında durup, ligde Beşiktaş, kupada da çeyrek final maçlarında güvenini devam ettirdiği Tolga’yı yani.Ziya Doğan’ın 3. kaptan yaptığı, ilk iki kaptanın ceza ve sakatlıkları nedeniyle Konyaspor maçında kaptan olarak sahaya çıkaracağı Tolga için Rüştü Reçber şöyle demiş: “Tolga hem genç, hem yetenekli, hem de kalecilik şartlarına uygun bir yapıya sahip. Çok büyük yerlere gelecek.”Antrenörü Hakan Polat: “Çok iyi bir fiziği var. Çabukluğu ve refleksleri yerinde. Yaşı genç ve gelişime açık. Söyleneni kavrıyor ve yeteneği üst düzeyde.” Önceki antrenörü Hamit Cihan: “Rüştü çok deneyimli kaleci. Bu olaya kendi kalecilik anlayışıyla yorum getirmiştir. O görüşü tartışılmaz bence. Tolga genç ve bazı eksiklikleri var. Ama zamanla bunları giderdiğinde çok iyi yerlere bana göre de gelir.” Eski hocası Bilal Çetinkaya: “Ben Rüştü’nün söylediklerini yıllardan beri söylüyorum. Ama maalesef bunun bedelini Trabzonspor’dan gönderilerek ödedim. Çok iyi bir kaleci olacak, lütfen herkes destek olsun.”Ülkenin şu anki en iyi kalecisiyle son üç antrenörünün bu misyonu biçtiği Tolga’ya inanan ve güvenen bir de teknik direktörü var. Üstelik hafta sonu kendisine kaptanlık gibi önemli bir sorumluluk daha verecek. Bundan sonrası Tolga’ya kalmış. Şans ise şans, sorumluluk ise sorumluluk, hepsini verdiler. Teknik direktörünün kendisindeki ısrarının yanı sıra, Rüştü ve hocalarının söylemleri Tolga’da artık, “özgüven” sorununu tümüyle ortadan kaldırmalıdır. Tüm kaleciler gibi hatalı goller yemiştir ve bundan sonra da tabi ki yiyecektir. Trabzonspor taraftarı da bu bilinçle Tolga’ya destek vermelidir.Gelelim, “Genç bir kaleciye bu kadar övgü, performansında olumsuz bir etkiye neden olabilir mi?” kuşkularına; olmaz, olmamalıdır. Çünkü 1- Tolga 24 yaşına gelmek üzere olan bir gençtir, çocuk değildir. 2- Bu sözlerin ona hava değil, daha çok büyük sorumluluklar yüklediğini kavrayacak düzeyde bilince ve eğitime sahiptir.

03 Mart 2007, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Umut bu işte!‘’

Çok garip! Trabzonspor, o karlı havada, o ağır zeminde kaçırdığı sayısız fırsatların ardından tek gol üstünlüğüyle çıktığı rövanş maçında, rakibine 66. dakikaya kadar pozisyon vermedi.Ama 14. dakikada golü yedi. Bir köşe vuruşunda Diawara’nın uyuyan Risp’i uyandırdığı dakikada yani.Halbuki Trabzonspor; Veysel, ev sahibi takım adına ilk ve tek fırsatı yakaladığı 66. dakikaya kadar sayısız pozisyon harcamış, özellikle Hasagiç bunların üçündeki inanılmaz müdahaleleriyle turun rakibe erken kaçmasını önlemişti. Bir ilginç nokta daha: Trabzonspor ‘un beraberlik golünü bulduğu 71. dakikaya kadar iki takımın da oyun kurgularını bozmadan devam ettirmeleriydi. İki teknik adam da, sanki işi oluruna bırakmış gibiydi. Hadi takımı her an gol bulabileceği izlenimi veren Ziya Doğan’a hak verelim ama Trabzonspor’un ezici baskısına karşın Erdoğan Arıca’nın maçı sadece izlemesi, ancak, “Nasılsa atamıyorlar, bir şans golü neden olmasın?” şeklinde yorumlanabilirdi.Ama çekirge bu! Bir - iki, hadi bilemedin bir kaç kez daha zıplasın, fazlası olmuyor işte. Nitekim olmadı da, Musa’nın ortasına o ana kadar sahada olmayan Umut’u dikkate almayıp çizgide kalması, Trabzonspor’a asıl avantajı sağladı. Umut bu işte! Boş kaleye kaçırıp çileden çıkartıyor, saklanıyor, ummadık zamanda ortaya çıkıyor. Sonra müdahaleler: Ziya Doğan doğruyu yaptı, savunmayı güçlendirdi. Arıca, rahat durumda düşünemediği hücumu, panik halinde uygulama yanılgısına düştü. Ama geç kaldı, tur gitmişti. Kaybolmuş oyun disiplininle risk alıp Trabzonspor’a 10 dakikada iki gol atacaksın, kolay değil di tabi ki.Arzuman’a gelince; 4. dakikada Gökdeniz’e çizginin içinde dışında tartışmaları bir yana, yapılan hareket kesin fauldü, kaçırdı. Kritik yer ve dakika. Krita, daha ilk yarıda sarı kartı iki kez hak etmişti, atladı. Maçın tek gerilimi de bu futbolcu yüzünden oldu.Ziya Doğan’ın başına, Ceyhun’un her bir yanına isabet eden yabancı maddeler, hangi stadyumda olmuyordu ki, burada da olmasındı! Ama keşke olmasaydı.

01 Mart 2007, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI