‘’Ceyhun'u oynatmak‘’
Ankaragücü’nde takdir edilecek bir performansa ulaşan deneyimli oyuncu, genel olarak inişli çıkışlı grafiği nedeniyle camiada transferine biraz tereddütlü yaklaşanların kafasındaki soru işaretlerini Avni Aker’de çıktığı ilk maçta attığı iki şık golle en azından şimdilik dağıttı. Gaziantepspor galibiyeti nedeniyle idari ve teknik sorumluların çizdiği pembe tablonun etkisinde kalmadan, Ceyhun olayını sağlıklı biçimde analiz etmenin kuruma, oyuncuya ve teknik sorumlularına daha çok yarar sağlayacağı kanısını taşıyoruz. Ceyhun zor bir oyuncu. Hele teknik direktörü Ziya Doğan ise işin zorluk derecesi daha da yükselir. Gaziantepspor maçında atığı ikinci gol, bir futbolcu hakkında varılan yargının bıçak sırtında olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Ceyhun, maçın hemen başında Gökdeniz’i birinci sınıf bir ara pası bıraktı, ama Hasagiç daha atik davrandı. İlk goldeki takipçiliği ve vuruşuna şapka çıkarılır. Sonra bir duraklama dönemi, sahada kaybolma gibi Ziya Doğan’ın bu kişi Yattara olsa asla tahammül edemeyeceği bir durum yani. Tam, “Dışarı alınır” yorumlarının yapıldığı sırada çaldığı topu iki kişiyi de eksilterek şık bir vuruşla filelere göndermesi, kredisine bir anda tavan yaptırdı. O muhteşem vuruşu yaptığı pozisyonu gözünüzün önüne bir getirin: Yattara sağda, kendine boş alan yaratmış, önü açık, top istiyor. Ortada Umut uygun durumda, solda Gökdeniz de pozisyonunu almış, bekliyor.Şimdi gelin şeytanın avukatlığını yapalım: Eğer o vuruşta top filelerle kucaklaşmamış olsa, şimdi neler konuşuluyor olacaktı? Ziya Doğan nasıl tepki verecekti? Takım arkadaşları onunla ilgili hangi yargıya varacaktı?Ceyhun’un bu durumda kendine güveni her şeye karşın takdire değer. Trabzonspor’daki en büyük sıkıntı da futbolcuların insiyatif kullanamamalarına yönelik sıkıntı değil miydi? Sonuç alındığında lider oyuncuların bu yönü alkışlanır. Ama bir iki olumsuzluk, “lideri” hırçın yapar. Ceyhun’u ve Ceyhun, Ziya Doğan ilişkisini bekleyen tehlike budur. Zira Ceyhun’ları oynatmak kolay değildir, sabır ister, özveri ister.
‘’Nihayet Trabzon‘’
Soğuk olsa da güneşli bir Karadeniz gününde, -ki bu mevsimde az bulunur- futbol ile ısınmak isteyen Trabzonsporlular, zaman zaman estetik yönü yüksek hareketlerle ve dolayısıyla 3 puanla ısındılar. Kadrolar açıklandığında Trabzonspor’un bu maça ağırlığını koyacağı belli olmuştu. Ziya Doğan mevcut kadrodan en ideal onbiri çıkartmıştı. Eğer bu onbirle de olmasa, artık “işler çok kötü” demek olacaktı. Böylece “çok kötü değil” sonucu ortaya çıktı. 10 gün öncesindeki kupa sınavından bugüne, konuk ekipten 3, Trabzonspor’dan 2 farklı oyuncu vardı. En farklı durum, iklim ve saha koşullarıydı. Ama maçın seyrini ilginç bir benzerlik değiştirdi.. Kupa maçında Ersen vurmuş, Hasagiç kaçırmış, Gökdeniz tamamlamıştı, 10 gün sonra 10. dakikada Umut vurdu, Hasagiç kaçırdı, Ceyhun tamamladı. Hasagiç’ten 10 gün arayla iki asist yani. Bu erken gol ligde son 10 maçta sadece bir galibiyet almış Trabzonspor için, dolu ama daha coşkulu hale gelen tribün desteğiyle bir özgüven kazanımını gerçekleştirdi. İlk yarı bununla idare edildi.İkinci yarı sağa Ekrem, sola da Zurita takviyesini yapan konuk ekipte fark hemen fark edildi ve 10 dakika süreyle Gaziantep rüzgârı esti, Trabzon paniği izlendi. Bu sıralarda önce Tolga çıktı sahneye, iki kritik müdahalesiyle skoru korudu. Sonra, attığı golden sonra kaybolan Ceyhun. Topu çaldı, taşıdı, iki rakibini geçti, kaleye baktı ve vurdu. Hasagiç sadece izleyebildi. Bu gol Antep rüzgârını dindirdi, panik havasını dağıttı, oyuna yeniden denge geldi. Sonrasında Trabzon da kaçırdı Gaziantep de. Ama yönetimiyle vasatın altına düşmeyen Bülent Demirlek son düdüğü çaldığında skor tabelası, Trabzonspor lehine 2 farklı skoru gösteriyordu.Birkaç not daha: Tolga giderek vazgeçilmez oluyor, aman böyle devam etsin, Milli Takıma da lazım. Bu formuyla Stepanov’a kulübe yolu çoktan gözükmüştü, Erdinç doğru tercih. Ceyhun, “olay transfer” olarak yeni taraftarının önündeki iki golüyle müthiş bir açılış yapmanın avantajını yakaladı. Ayman dün akşamın en faydalılarından biriydi, yükünü hafiflettiği Hüseyin’in de verimini artırdı. Yattara çok keyif verdi, Yattaralığı’nı yaptı. Rakibini bunalttı ama taşıdığı topları arkadaşlarıyla bitirici noktalarda buluşturamamanın sıkıntısını yaşadı. Yine de Yattara-Ersen Martin değişikliği tartışılır. Bize göre bu iki oyuncu birbirini tamamlar, biri çıkıp diğeri girmez.
‘’Oyun-skor dengesi‘’
Ama Rizespor’da Ferdi ve İbrahim Said’in dışındakilerin hepsi birer Tuncay’dı. Bu kadar Tuncay’la, bir Tuncay nasıl mücadele edecekti? Edemedi, 2 farklı skor doğdu.Bakın sonra ne oldu?Zico, Semih’i sahaya sürdü. Orta alandaki “kuru kalabalık” derler büyüklerimiz, “işe yaramazlar” anlamında kullanılır, işte bunlardan birini savunmaya çekti. Sonra o “kuru kalabalıktan” Aurelio’yu yanına çağırdı, Tümer’le bu bölgeyi daha “teknik” hale getirdi. Bir de Mehmet Yozgatlı, Ferdi’nin yol geçen hanına döndürdüğü sağ kulvardaki Serkan’ın yerine girdi. Tuncay’ın ilk yarıda cılız ama Zdravkov tarafından kaçırılan vuruşunu saymazsak, Fenerbahçe’nin kaleye ilk şutunu, 65’de Tümer attı. Rıza Çalımbay ise oyuna ilk müdahaleyi İbrahim Said-Hasan Uğur değişikliğiyle yaptı ki, o İbrahim Said, Ferdi’yle takımın en iyisi, en çok koşanıydı, orta alanın dinamosuydu, top çalma ve iyi kullanma gibi iki iyi özelliği vardı. Tribünden yorgun ya da sakat gibi gözükmedi. Vardı mutlak bir nedeni. Ama Hasan Uğur çok cılız kaldı, girerken çok acele etti, ilk buluştuğu topu da rakibe hediye. Semih’in golü de birkaç dakika içinde geldi.Sonra ikinci değişiklik. Kalkan tabela 53’ü gösterdi. Yani Rizespor’un en iyisi Ferdi’yi. Bunda da Rıza Çalımbay’ın hakkını yemeyelim ama yorgunluk ve sakatlık belirtisi yine tribünden gözükmedi. Bunun da açıklaması vardır elbet, ama fark 1’e inmişken ve Ferdi ile İbrahim Said avantajı ortadan kalkıp, bu arada Fenerbahçe’de Tuncaylar’ın sayısı artınca, Rizespor’da panik havası doğdu. Artı 4’le son 25 dakika böyle geçti. Fenerbahçe tek kale gibi ama etkisiz tamamladı bu bölümü. Tribünler heyecandan yerinde duramazken, gariptir bu baskıyla pozisyon bile bulamadan maçı tamamlamak zorunda kaldı.Sonuç şu: Rizespor, Süper Lig kalitesi üzerindeki bir saatlik oyunuyla galibiyeti anasının ak sütü gibi hak etti ve dedi ki: Bu lig daha çok su kaldırır.
‘’Trabzonspor'un itibarı‘’
Trabzon şehrinin imaj açısından çok sıkıntılı bir süreçten geçtiği döneme rastlayan ve Trabzonspor imajını da tartışmaya açan yanlışı ortadayken, söz konusu yönetici, kamuoyundaki tüm beklenti ve özellikle de yönetimindeki “üst düzey” taleplere karşın, görevine devam ediyor.Bütün bu gelişmelerin rahatsız ettiği bir grup eski yönetici de, bir toplantı yapıp bildiri yayınladı. Başkana bir çağrı yapıldı ve denildi ki özetle: Sizlere Trabzonspor’un değerlerini emanet ettik. Bu değerleri korumak uğruna lütfen gerekeni yapınız. Kulübümüzün Başkanı olarak öncelikle ve ivedi olarak olaya karışan Yönetim Kurulu üyenizin istifasını sağlayınız, sonrasında bu iki arkadaşımızı barışmaları için bir araya getiriniz.” Toplantıya katılanlardan öğrendiğimiz kadarıyla, oradaki konuşmaların özüyle çelişen bildiride eksikliğini hissettiğimiz bir konuya özellikle dikkat çekmek istedik.Daha bir yıl öncesinde deplasmanlarda oynanan maçlarda Trabzonspor’un şampiyonluk mücadelesine atıfta bulunan sloganlar atılır, rakip tribünler bu söylemlerle Trabzonsporlu’ları demoralize etmeye çalışırdı. Şimdi ise atılan slogan şu: “Trabzon Kümeye!” İtibar kaybı açısından hemen her Trabzonsporlu’yu rahatsız eden bu durum, nedense bildiride yer bulmadı. Söz konusu yönetici istifa edip, kafa attığı kişiyle barıştırılırsa itibar sorunu çözümlenmiş olacak. Trabzonspor’un adının küme düşme potasında anılmasına neden olanlar “devam” yani!. “Önce yöneticiyi istifa ettir, sonra da barıştır?” diyorlar, bu kadar basit demek ki itibarın kazanılması. Şimdi bildiriyi kaleme alanlara soralım: Toplantıda “iki arkadaşınızın” birlikte Disiplin Kurulu’na sevkinin talep edilmesi görüşü ağırlık kazanmamış mıydı? Neden yazılmadı? Trabzonspor’un dünyaya rezil olmasını sağlayan “bordo mavili formayla kat görevlisine taciz” olayında, söz konusu futbolcunun kulüple ilişkisinin kesilmesine yönetimi yıkma bahasına karşı çıkanlara, bu kulübün başkanına Divan Kurulu Üyeleri huzurunda en ağır hakaretleri yapanlara tepkiniz neydi? O zaman bu kulübün itibarı yara almamış mıydı? Siz bir kişinin itibarının peşine koşuyor olmayasınız!İstifa konusuna gelince; burada herkes kendi hesabını yapıyor. Yönetimin “A Takımının” bu sorunun çözümüne ilişkin farklı bakış açıları, sadece, güç dengelerini bozacak yedek liste sıralamasıyla izah edilebilir. Yani bu işin itibarla mitibarla ilgisi yok, ne içeride ne dışarıda.
‘’Sıradan Trabzon‘’
Bu durum mutlaka atlatılacaktır ama önemli olan bu sürecin tahribatının çok az olması için gerekli önlemleri almaktır. Son dönemlerdeki uygulamalar gösterdi ki, önlem almak bir yana bu idari ve teknik yönetim anlayışıyla Trabzonspor’u giderek bir sıradanlaşma tehlikesi beklemektedir. Çünkü dün akşam da Bordo- Mavililer’deki uygulama, “rakibin performansına göre durum belirleme” şeklinde oldu. Klasik dörtlü savunma, 3 ön libero, ileride bir Umut. Geriden serseri top çıkacak, Yattara ya da Gökdeniz’den biri bu topla buluşacak, onlar da bunu en az üç kişiden oluşan rakip savunmanın arasında tek başına gezinen Umut’a aktaracak. Bu anlayıştaki Trabzonspor ilk yarıda bir pozisyon buldu, o da rakibin savunmada az adamla yakalandığı son dakikada Yattara Gökdeniz işbirliğiyle oldu.3 gün içinde Beşiktaş’tan 7 gol yiyen rakibin düşük performansı, kenar yönetimin Trabzonspor’un golü daha çok düşünecek “durum” almasını bir anlamda zorunlu kıldı. Önce Umut-Ceyhun, sonra da, çokluk nedeniyle rakipten çok birbirlerini bozan ön liberolardan Mustafa Keçeli Ersen Martin değişikliği yapıldı. Nitekim bütün bunlar, Gaziantepspor maçındaki performansıyla bu takımda yeri olduğunu kanıtlamasına karşın 18’de bile yer bulamayan Cem’in yokluğunda, formsuz Ersen Martin’le bile Trabzonspor’a ciddi bir hareket getirdi. 12 dakikalık bu kısa sürede çok net olmasa da pozisyonlar bundan sonra bulundu ve bunlar skor üretmese de en azından izlenilebilir bir Trabzonspor ortaya çıkardı. Ama birer puanla kriz bölgesinden çıkılamayacağı gerçeğini bir kez daha anımsatarak...
‘’Gerçekten yazık!‘’
Ankara’da acayip bir “kol hareketi”... İzmir’de cezalı maçta galiz küfürlü kavgalı meydan muharebesi... Son olarak Trabzon’da VIP -1 tribününde, yani, “seçkinlerin!” oturduğu yerde “Kafa vuruşuyla burun çatlatma” olayı. Gözlemcinin, “Kim bunlar?” sorusuna, “Trabzonspor’un biri şimdiki, diğeri eski yöneticisi” yanıtı gelince, yüzünde şaşkınlık, “Başka sorum yok!” der gibi.Trabzon’a gerçekten yazık oluyor. Gaziantepspor, ölen Basketbol Genç Takım oyuncusu için saygı duruşu yaptırıyor. Dün Ekspres’te Orhan Çavuşoğlu yazdı. Trabzonspor, 3 gün önce ölen eski kalecisi İlhan İkican’ı unutuyor. Eski ve yeni yöneticileri VIP-1’de kavga ediyor. Bu vefasızlık, bu ilgisizlik Trabzon’dan futbolcu kaçırtıyor.Trabzon’a, gerçekten yazık oluyor.“Sakın ha!” başlıklı yazımıza taraftar grubundan yanıt geliyor: “Sümer döneminde kombine kartları yarı fiyatına aldık, 2 bin tane, tüm derneklere. Aktuğ döneminde, “Bin tane ücretsiz verelim, parasını cebimizden karşılayalım” dediler. Bu yönetimse yarı fiyatına verdi. Bunun dışında bilet alan şerefsizdir. Destek olayına gelince: Birlik olarak aldığımız karar gereği, şartlar ne olursa olsun destek verilecek. Tarihinin en kötü günlerine rağmen bu muhteşem destek neden? Bu insanların aklında soru işareti bırakıyor, haksız da değiller. Ama bizim dernekçilik düşüncemiz, eski taraftar imajından çok farklı. Öyle zaman gelir ki ikinciliği protesto edersiniz ama bir galibiyete muhtaç olduğumuz günlerde alkışlarsınız. Takım ayaklarının üzerine bassın, herkes hesabını verir.”- Adem SöğütBiz 2 bini aşkın kombine biletin akıbetini sormuştuk. maçların önünde gençlerin komik fiyata sattığı kombineler bunlar mı demiştik. “Alkışın paraları tahsil edilmeyen bu biletlerle ilişkisi var mı?” diye sormuştuk, Trabzonspor Yönetimi suskunluğunu koruyor.ÖVe “Trabzon’a yazık oluyor” yazısıyla ilgili bir değerlendirme, ders gibi: “Yazınız, aslında içinde çokça futbol olması gerekirken ama uzun zamandır olmayan ve unutulan futbolun ve Trabzon adının ne yazık ki bambaşka ve en olumsuz şekliyle bir defa daha kamuoyunun gündemine oturmasıyla ilgili. Buna bağlı olarak, futbolsuzluğuyla, şanına yakışmayacak şekilde pasif ve ürkek oyun anlayışıyla, farklı hesap içinde olan basiretsiz ve iş bilmez ama “ben yaptım oldu” anlayışını benimseyen yönetimiyle, Trabzonspor kulübünü ve şu ana kadar yaşanan olumsuz olaylarda din ve milliyetçilik gibi en hassas kavramları en uçta yaşayan, bu kavramları savunma adına her türlü eylemi gözü kara uygulayan ya da uygulanması için etkilenmeye, aşılanmaya müsait gençleri kapsayan ortak bir başlık: “Trabzon’a yazık oluyor.” Gerçekten yazık oluyor ama kimse üzerine alınmıyor, en önemli kaynağı olan futbolda dibe hızla inen Trabzon kenti, sosyo-kültürel anlamda da sempatisini kaybediyor. Şu ana kadar yaşanan eylemlerin hiç birinde tetikçilerin hiçbirinin “nüfusa kayıtlı olduğu yer” önemli değilken, son zamanlarda zanlıların kimliklerindeki “nüfusa kayıtlı olduğu yer” hanesine bakılırken ilk akla gelen şehir “Trabzon” oluyor. Trabzon şehriyle ilgili herkesin düşünmesi gereken zaman artık geçiyor. Ayrıca bir toplumu alışık olduğu şekilde tatmin edemez ve heyecan vermezsen, o toplumun en açları, neden ve niçin sorularını sormaksızın, tatminiyet ve heyecan için kendi yöntemini ortaya çıkarır, illegal veya legal ve muhtemelen illegal!”-Rumuz Azlaa (Adı bizde saklı.)Trabzon’a gerçekten de çok yazık oluyor!
‘’En önemli düdük!‘’
Teknik direktörünün ifadesine göre, sertleşen adalelerine ve oyun tarzı için hiç de uygun olmayan iklim ve saha koşullarına karşın, beklenenin üzerinde performans gösteren Yattara’nın iki vuruşundan birinde top direkten döndü, diğerinde çizgiden çıkarıldı. Umut ilk onbirde başladı, Ersen Martin, 37’de girdi ve uzatmalarla 10 dakika oynadı. İki santrafor bu pozisyonların hiç birinde yok. İlgi çekici bir ayrıntı.Bordo-Mavililer’i, Konyaspor ve Kayserispor maçlarına oranla daha derli toplu ve en önemlisi daha ne yaptığını bilir durumda gördük. Zaman zaman görüş mesafesini bir kaç metreye kadar düşürecek yoğunluktaki tipi ve bu durumun doğal sonucu ağırlaşan zemine karşın Trabzonspor’un zorlanmadan rakip kaleye inmesi, sadece ilk yarıda son iki maçtakinden daha çok pozisyon bulmasına karşın skor üretememesi, son vuruş beceriksizliği kadar şanssızlıkla da ilişkilendirilebilir. 2. yarıya Yattara Cem Demir değişikliğiyle başlamanın Ersen Martin’i oyuna sokarken var olan “hücum bölgesini zenginleştirme” düşüncesiyle ilgisi yoktur kuşkusuz. Ama bu zorunlu değişiklik de oyunu yarı sahasında kabul etmek zorunda kalan Gaziantepspor karşısında baskıyı azaltmadı. Genel olarak çok organize olmasa da bu baskı bir karambolde Gökdeniz’le sonuç vermekte gecikmedi. Sonrasında ilk yarının benzeri bir durum ortaya çıktı. Bu kez Cem Demir, birinde güçsüzlük, diğerinde de Hasagiç engeline takıldığı pozisyonlarla farkı artıracak fırsatları değerlendiremedi. İster beceriksizlik, ister şanssızlık sonucu olsun, Trabzonspor’un belki de çok arayacağı bu kadar fırsatı kaçırması ne kadar düşündürücüyse, bunları bu ağır sahada pozisyon vermeden üretmesi de o kadar önemlidir. Yine de tek farklı skorla, rövanş için gol bulması gereken tarafın Gaziantepspor’un olması, Trabzonspor’un teselli bulacağı tek nokta oldu.Hangi şehirde oynanırsa oynansın özellikle futbol maçlarında saygı duruşuna yapılan “saygısızlıklar”, oldum olası içimizi acıtır. Dün de bir saygı duruşu vardı ve “saygısızlık” daha 10. saniyede başlamıştı. 13. saniyede devreye giren Bülent Yıldırım’a hem bu kararı, hem de sıfıra yakın hatayla tamamladığı maçtaki yönetimi nedeniyle tebrikler. 13. saniyedeki bu düdük, çok hassas bir dönemden geçen Trabzon için o kadar önemliydi ki!
‘’Sakın ha!‘’
Trabzonspor - Kayserispor maçının değerlendirmesini bu paragrafla tamamlamıştık. Dün gelen mailler ve www.fanatik.com.tr sitesindeki yazıyla ilgili yorumlarda, bu cümlelerle ne kastettiğimizin daha açık yazılması gerektiğine dikkat çekiliyor.Haklılar, daha açık yazalım: Gerek Sümer, gerekse Aktuğ yönetimleri döneminde, “bedava bilet” taleplerine tepki konulmuş ve bu sorun ciddi riskler alınarak büyük ölçüde çözümlenmişti. “Paralı” bu yönetim görevi devraldıktan sonra sezon başında özellikle kombine bilet satışı konusunda büyük bir hayal kırıklığı yaşandı, görevlilere satış sayılarının açıklanmaması konusunda talimat verildi. Olay soğutulduktan sonra özellikle Maraton Tribünü kombine bilet satışında bir patlama olduğu ortaya çıktı. Sayılar daha fazla saklanamadı. Her biri 150 YTL olan Maraton Tribünü kombine biletlerinden 3 bin 532 adet satıldı. Bin 478 “saf” taraftar, parasını nakit ya da kredi kartıyla ödedi. 2 bin 054 kombine biletin parası kulüpçe henüz tahsil edilmedi. Çok önemli not: Maç günleri, kombine ve ücret hanesinde “00 YTL” yazılı biletler birileri tarafından yok fiyatına satılıyor.½imdi soralım: 7 maçta bir beraberlik alabilen bir kulübün başkanına seyircisiz maçta bir taraftar grubu neden çiçek verir? İlkel bir futbol sergilediği ve beraberliği zor kurtardığı, puan cetvelinde bir basamak indiği maçtan sonra bir futbol takımı, parası henüz tahsil edilmemiş (!) kombine biletlilerin oturduğu tribünlerde bekleyen bir grup tarafınca neden alkışlanır? Yorumunu siz yapın.Biz deriz ki; sakın ha sakın, eğer bir yöneticiyseniz bu alkışları, “İyi yoldayız” iddianıza bir daha dayanak göstermeyin.Hele teknik adamsanız, en önemli silahlarınızı kulübede bekletirken, “Rakip kapandı da, istediğimiz oyunu kuramadık” gibi saçma bir gerekçeyle bir daha skora mazeret aramayın.Sakın ha, biri kupa, diğeri lig olmak üzere son iki maçtaki kötü performansınızın skora yansıyan sonuçlarını sadece hakemlere bağlamayın.Sakın ha!Trabzonspor, eğer Vestel Manisaspor maçını kaybederse, bırakın, berabere bile bitirirse son üç takım arasına girme riski söz konusu olacak. Bu ne demektir biliyor musunuz; son 8 lig maçında sadece bir, 18 maçta 5 galibiyet alan Trabzonspor’un, ligde kalabilmesi için kalan 16 maçın en az yedisini kazanması gerekmektedir. Hem de bu anlayışla.“Kazanabilir” diyen var mı?