‘’Finale Erciyes yakın‘’
Yeni” Bülent Korkmaz, “eskilere” ders olacak uygulamalarla kopardı maçı. Oyunu istediği gibi kontrol ettirdi. “Garantici” meslektaşının risk almasını bekledi. O da, üçü bir Sergie Die etmeyen 3 ön liberodan ikisinin yerine, “koşmayan, savunması olmayan kesikleri!” koyunca da, en önemli silahı Lazarov’u sahaya sürdü. Böylece Erciyesspor, finale giden yolda kendisine çok ama çok büyük avantajı sağlayacak deplasman golünü yemeden attı.Maç öncesi dağıtılan kadro listelerine bakıldığında bir Ziya Doğan klasiği gözlendi. Sakat ve cezalılar dışında ne kadar savunma özellikli oyuncu varsa sahada. Kaleci hariç kalan 5 yedek oyuncu da forvet elemanı. Ziya Doğan diyordu ki: “Bu bir sistem ve istatistikler, uyguladığım sistemin doğru olduğunu gösteriyor.” Bu sistemi en çok eleştiren kişilerden biri olarak saygı duyduk. Ama aynı Ziya Doğan, kaybedilen Ankaragücü maçı sonrası, “5 forvetle de kazanılmadığı ortaya çıktı” demişti. Doğan, gol bulamadıkça, kendi doğrularından vazgeçti. Önce Yattara’yı sürdü sahaya, takımı hareketlendi. Rakip bu dakikalarda hiç gelemedi. Ceyhun soyunurken beklenti, iki santrfordan birinin dışarı alınacağı yolundaydı. Sürpriz; Hasan kulübeye çekildi. Forvet sayısı yine 5. Oyun disiplinini kaybetmiş Trabzonspor, savunma güvenliklerini bırakmak bir yana, Korkmaz’ın Lazarov hamlesini gözardı etmenin bedelini ağır ödedi. Çünkü: “Rövanşta gole ihtiyacı olanın işi zordur” diyorduk, sözümüzdeyiz. Finale Erciyes yakın.Bu maçın dersi çok, en önemli ikisi: “UEFA’ya giden yol kısa” idi ama engebeli olduğu gerçeği gözden kaçırıldı. Bir kez daha görüldü ki; Yattara ve Ceyhun, sonradan olmuyor. En azından biri maça başlar.
‘’Gökdeniz ve diğerleri‘’
Tam, “Maça Gökdeniz damga vurdu” demeye hazırlanıyorduk, bırakmadılar. Önce Ayman, ayağındaki topu verdiği Mehmet Çakır’ı düşürüp penaltıya neden oldu. Sonra, top yerine rakibe girip, serbest vuruş kazandırdı, beraberlik geldi. O an geçen haftanın kahramanı Tolga girdi devreye. Nikopolidis, Myhre örneği yedi golü. Neyse ki, 90+4’te penaltı kurtarıp, 3 puanın son mimarı oldu. Erdinç’e ne demeli? 3 gün sonra takımının kupa maçı var. 2 stoper sakat ve kalecinin kurtardığı penaltıyı kutlamak yerine hakeme gidiyorsun ve kırmızı kart. Olmadı Erdinç, samimiyim,kesin tesadüf ama Ankaragücü maçındaki 4. sarı ile bu kırmızı kartla gelen cezalar, 2 Erciyes maçına denk düştü. Milletin ağzı torba değil ki! Dikkatli olmalıydın. Halis Özkahya skora etki etti. Bizce Trabzon’un yeniden ve son kez öne geçiren golü sağlayan penaltı kararı yanlıştı. Top Mehmet Çakır’ın eline değmemişti. Aynı Özkahya 2 dakika önce Mehmet Nas’ın ceza alanında elle taşıdığı topa seyirci kalmıştı. Hakkını verelim; Gençler’in lehine verdiği 2 penaltı doğruydu.Neyse; Gökdeniz’e gelelim. Çünkü ağırlıklı olarak maçın kahramanı Gökdeniz’i yazacaktık. Daha ilk dakika dolmadan hazırladığı pozisyonu katleden Ersen Martin’e 3 dakika sonra “al da at” dediği pası... Sonra kendi yarattığı pozisyondaki müthiş plasesini... 2. yarı başında yine Ersen’e attırdığı şahane golü anlatacaktık. Diyecektik ki: Ersen boşuna dememişti, “Yattara-Gökdeniz beni kral yapar” diye. Özlemiştik böyle bir Gökdeniz’i... Bırakmadılar ki...Maçın dersine gelince... Artık böyle bir derse gerek yok. İyi savunma kalabalık adamla yapılmıyor. 7 çakılı savunmacı. Trabzon’un kenar bekleri bir kez orta sahayı geçemez mi, rakibin bekleri, peş peşe orta yaparken. Olmaz böyle şey. Bir maç şansın ya da kalecin kurtarır seni, bir sonrakinde böyle 3 gol birden yersin, evinde tartışmalı penaltıyla bulduğun galibiyeti korumak için savunmacı sayını 9’a çıkarırsın. Korner kazandığında savunmanda korkudan 5 kişiyi birden tutar, rakip alana adam gönderemezsin, futbolcun, tribünleri coşturmaya çalışır. Bunlara karşın yine de savunmayı beceremez, rakibin kaçırdığı, daha doğrusu kalecinin kurtardığı penaltıyla 3 puanı kurtarırsın. Çekirge ikidir sıçrıyor.
‘’Konu-Soru‘’
Konu: Son Stadyum ProjesiTrabzonspor Yönetimi, büyük bir rastlantı sonucu saha sonuçlarının kötü gittiği dönemle çakışan ikinci stadyum projesini açıkladı. Sunumu, Trabzon Limanı’nda Başkanı aracılığıyla, Trabzonspor’un futbolcusu, kaptanı, yöneticisi ve başkanı sıfatlarıyla efsaneleşen isimlerinden olan kendi bakanı dururken, bir başka bakana gerçekleştirdi. Ondan destek istedi.Soru: Trabzonspor, Futbol Federasyonu’yla çatışması malum bu bakana, projeye desteği karşılığında ne gibi sözler verdi? Bu destek, Trabzonspor’un Federasyon’la ilgili tavrında ne gibi değişiklikler yapacak?Konu: Trabzonspor, hükümet ilişkilerinde aracılıkTrabzonspor Kulübü üyesi bir milletvekili, bu projenin kurum için efsane sayılan isimlerden bakanı by-pass ederek hükümete ulaşmasında başrolü oynadı. Aynı milletvekili bir dönem önce başarısızlığı nedeniyle zamanın yönetimini, yıpratmak için partisinin nerdeyse çaycısına bile basın toplantısı yaptıracak kadar, saha sonuçlarından rahatsızdı.Soru: 7 yıldır üye aidatlarını ödemediği de iddia edilen bu milletvekilinin hassasiyetinin, Trabzonspor’la ilgili olmadığı böylece ortaya çıkarken, parti içi dengeler için bu olayla kulüp kullandırılmış mıdır? Konu: Yönetim Kurulu ToplantılarıTrabzonspor Yönetim Kurulu son toplantısını, Bursaspor yenilgisinin ardından patlak veren krizi gidermek için yaptı. Sonra transfer çalışmaları ve Şeref Tribünü’ndeki malum olayı değerlendirmek dahil, kulübün tesislerinde başkanı’nın başkanlığında bir araya gelemedi.Soru: Bu işin Başkan sonrası en yetkili iki kişinin yönetim içi hesaplaşmasıyla bir ilişkisi var mıdır?Konu: YasaklarBir gazeteci Trabzonspor Tesisleri’ne gider. Güvenlikçi, kendine yasak konulduğunu ve dışarı çıkmasını söyler. Gazeteci, Genel Müdür Vekili’ni arar. O da, Başkan’ın e-posta yoluyla yasağı gönderdiğini söyler. Gazeteci tesislerden çıkar, Kayseri seyahati için özel uçağa parasını ödeyerek bile binemez. Sonra gazeteciler tesislerde bu durumu netleştirmek için toplanır. Asbaşkan kendilerini görür. TSYD Şube Başkanı durumu anlatır, Asbaşkan, “Ne yasağı!” diye hayret edip herkesi içeri davet eder.Soru: Böyle bir yasak gerçekten yok mudur? Yoksa, güvenlikçi ve genel müdür vekili hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Varsa, Başkan yasağı kaldıran Asbaşkan’dan hesabını sormuş mudur? Özeleştiri: Yasak kavramı, son 4 başkan döneminde gelenek oldu. Bütün yasaklara aynı tepkiyi koyan kişi olarak, bu yasaklara, “yasağı koyan ve koyulan kişilere” göre tavır alanlarla aynı camiayı paylaşmanın ezikliğini yaşadığımızı itiraf ederiz.
‘’Yorum sizin!‘’
Aralık 2005, gazeteler: Sıkıntılı bir dönemde göreve talip olduk. Mevcut yönetimle futbolcular ve teknik heyet arasında inanılmaz bir boşluk var. Bunu gidereceğiz. (Nuri Albayrak.)Bugün: Yönetim içi bölünme malum. Etkin görevdekilerin teknik direktörleri, futbolcuları var. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Aralık 2005, gazeteler: Trabzonspor, Türk futbolunun temel taşlarından birisidir, şampiyonluk yarışında her zaman olması lazım. Eğer göreve gelirsek, hedefleri olan ve Avrupa kupalarında sürekli mücadele eden bir takım olacağız. 2 yıl içinde şampiyon olacağız. Tutamayacağım sözü vermem. (Nuri Albayrak.)Bugün: Trabzonspor son maçta Barcelona’ya, pardon puan cetvelinin sondan ikinci sırasındaki K. Erciyesspor’a müthiş (!) direnç gösterdi, aldığı 3 puanla tehlike hattından kurtuldu.Aralık 2005, gazeteler: Taraftarımıza süper bir transfer sözü veriyorum. Maliyeti 10 milyon dolara kadar olan bir futbolcuyu kendim hediye edeceğim. Bir işadamı arkadaşım da aynı şekilde eğer biz göreve gelirsek bir futbolcu alacak. (Nuri Albayrak.)Bugün: İma ettiği arkadaşı, sadece bir gün sonra “böyle bir şey söz konusu değil” dedi. Yıldız olarak Marcelinho alındı. Kendisine, bonservisine ve menajerlere 4 milyon Euro’ya yakın para ödendi. 4 ay sonra gönderildi. 2 milyon 300 bin Euro ödenen bonservisi için Wolsburg’tan 2 milyon 700 bin Euro alındı. Diğer ödemeler yok sayılarak, “kar ettik” denildi. Yıllığı garanti para 1 milyon 200 bin Euro olan Musampa alındı, kadroya giremiyor. 16 ayda 50 dolayında futbolcu alındı satıldı, aralarında satışını bizim de onayladığımız Fatih de vardı, gelen 15 trilyon “paralı başkanın” yönetimince rutin harcamalarda kullanıldı.Aralık 2005, gazeteler: Stat projemiz de var. Ben inşaatçıyım. O stadı 24 saat çalışır ve gelir getirir hale getireceğiz. Projemiz hazır ve bir sene içinde yıkıp yenisini hizmete sunacağız. En az 30 bin kişilik stat düşünüyoruz. (Nuri Albayrak.)Bugün: Avni Aker yerinde, yıkılmadı, önceki yönetimin çalışmaları yok sayıldı, hazır proje dikkate alınmadı, Hollanda firmasına milyarlar ödendi proje yaptırıldı, olmadı. Akyazı Beldesi’nin sahili doldurularak kazanılacak arazi için yeni proje hazırlandı, Liman’da Bakan’a sunuldu. Ama Süleyman Hurma ve Ertuğrul Sağlam’ın uyumlu çalışmalarıyla saha sonuçlarında tavan yapan Kayserispor, Kayserili genç mimarları dünyanın dört bir yanına gönderdi, proje hazırlattı. 3 ay önce stadyum inşaatı başladı. Bu arada 29 Ekim’de maç oynatılması planlandı.Yorum sizin!
‘’Futbol şansı!‘’
Sondan ikinci Kayseri Erciyesspor’a karşı 7 savunmacıyla çıktı Trabzonspor ve buna karşın ikinci yarının tamamını rakibine mahkum oynayarak tamamladı. 4 net pozisyonun üçünde Tolga yıldızlaştı, birinde de Cenk, birkaç santimetre farkla eşitlik şansını kullanamadı.Zorunlu stoperler Hüseyin ve Çağdaş’a ve yine zorunlu sağ dış savunucusu Ufukhan’a evet. Ama 4’lü savunmanın önünde 3 ön liberoyla oynayıp, top yapacak tek adam Gökdeniz’le skor üretmek, “rakibin atamayacak da, sen bir fırsatını bulursan” şansıyla ancak mümkün olabilirdi. Öyle de oldu. Futbol şansı Trabzonspor’dan yanaydı ve Gökdeniz’in, 6. dakikada yapamadığını 45. dakikada gerçekleştirmesiyle sonuca gidildi. Burada Erciyesspor savunmasının Jabi’nin sakatlığı nedeniyle yapılan değişikliliğe kurban gittiğini de söylemek gerek. Çünkü Bülent Korkmaz, Jabi’yi çıkarınca sahaya sürdüğü Ali Turan’ı stopere, Özgür’ü de sağa çekmek zorunda kaldı. Böylece kurgusu bozulan savunma daha toparlanamadan 4 dakika içinde golü yedi.İkinci yarıya Korkmaz, yine bir zorunlu değişiklikle başladı ve risk aldı. Die’yi çıkarıp, forvet hattındaki eleman sayısını 4’e çıkardı. Buna karşın Ziya Doğan’ın ilk müdahalesi sarı kartlı Hasan’a oldu ve yine 3 ön liberoyla devam etti. Halbuki, beklenti sekerek oynayan Ufukhan’ın çıkarılması yönündeydi ve en önemlisi Trabzonspor’un sıkıntısı; top tutacak ve rakip ataklar önlendikten sonra çabuk çıkmayı sağlayacak isim eksikliğiydi. Bunun içinde en uygun kişi Ceyhun’du. Ama ne yazık ki Ceyhun, hiçbir topu olumlu kullanamadı. Son 5 dakika hariç, buluştuğu her top rakibe gitti ve kendi kalesinde tehlike oldu. Bu tehlikelere bilinçli olarak karşı koyan iki isim Tolga ve Hüseyin’di. “Sürekli eleştiri odağı!” Tolga 3 önemli kurtarışıyla, Hüseyin de hiç yadırgamadığı yeni yerindeki kritik müdahaleleriyle en az golün sahibi Gökdeniz kadar galibiyette pay sahibiydi ve Trabzonspor böylece olası bir rezaletten kurtuldu. Rezalet, kazanamadığı takdirde puan cetvelinde saklıydı.Maçın başlarındaki gerginliğe İsmet Arzuman’ın en azından sarı kartını geç kullanması neden oldu. Çünkü Emre Toraman, sarı kartını gördüğü 40. dakikaya kadar en az üç kez bunu hak etmişti. Üstelik kart gördüğü pozisyon kırmızılıktı. İyi niyetle mücadele eden arkadaşlarını gererek, takımının özellikle ilk yarıdaki futbolunu olumsuz etkiledi ve olası puan ya da puanları engellenmesinde direkt rol oynadı.
‘’Trabzonspor ve siyaset‘’
Siz ve sizin gibi istediği olmayanlar sürekli bir karalama kampanyasıyla Albayrak yönetimi ile uğraşıyorlar. Eminim desteklediğiniz kimseler (büyük ihtimalle sol görüşlüdür) gelseydi, bu yönetimden daha iyisini yapamayacaktı, yapamadılar da zaten. Bu adam dediklerini yaparsa o zaman ne deyeceksiniz?”“Neden hep muhalefet etmek zorundasınız? Neden limanda görüşülmüş tesisler yerine? Kulübün geleceği için gerekirse wc de bile konuşurum. Hep siyasete giriyorsunuz, herhalde solcusunuz ve adamın dindar olmasını yediremiyorsunuz, bir mühendisim ve ben öyle düşünüyorum...” Bu 2 e-posta, Stadyum Projeleri başlıklı yazıya gelen çok sayıda e-postadan sadece ikisi. İlginç iddiaları olduğu için paylaşmak istedik, isimlerini izin alamadığımız için yazamadık, bizde saklı. Genelde destek içeren ve dertleşen e-postalar içinde bu tür fikirleri içeren e-postalara da saygı duyuyoruz. Ama arkadaşlarımız ortaya koyduğumuz somut verilere dayalı bilgilere, uçuk suçlamalar yapmakla yetiniyor. Özellikle belli bir çevrenin yönlendirmesiyle olduğunu düşündüğümüz “solculuk” iddiaları, özellikle bu yönetim döneminde dikkat çekiyor. Bir dünya görüşümüz var tabi ki, ama bunu Trabzonspor üzerinde bir materyal olarak kullanmayı aklımızın ucundan geçirmedik. Az da olsa iyi yaptığını düşündüğümüz icraatların hakkını verirken, sağcılığı ya da dindarlığıyla hiç ilgilenmediğimiz Nuri Albayrak’a, hadi iddia sahipleri gibi solculuk nedeniyle muhalefet ediyoruz diyelim ve benzer e-postalara neden olan stadyum projeleri başlıklı yazıda AKP’li Bayındırlık Bakanı Faruk Özak ile ilgili neler söylediğimize bir bakalım: “Futbolcu, yönetici ve Başkan olarak hizmet ettiği Trabzonspor için çakılacak bir çivinin bile bayraktarlığını yapacak, bu kurumun aleyhine her türlü oluşumun karşısında dimdik duracak kadar Bordo-Mavili renklere gönül vermiş Özak’ın, bu işte by-pass edilmesi nedendir?” Faruk Özak solcu mudur?Bir ayrıntı daha; “Desteklediğimiz insanların solculuğu” konusu. Önümüzdeki dönemde Trabzonspor’u düzlüğe çıkarabileceğine inandığımız kişiler var tabi ki. İşte ilk örnek: Trabzonspor’un geleceğiyle ilgili kafa yoran, çalışan, projeler üreten iyi bir Trabzonsporlu Hayrettin Hacısalihoğlu. DYP Eski İl Başkanı. Ne dersiniz, o da mı solcu? Yoksa DYP’den Bakan olan Mehmet Ali Yılmaz mıdır, solcu? “CHP’li Atay Aktuğ ve en zor dönemde görev almış Özkan Sümer’i en ağır şekilde eleştirmedik mi?” dedikten sonra soralım şimdi o e-postaların sahibi arkadaşlarımıza ve onlar gibi düşünenlere: Bu nasıl Trabzonspor üzerinden siyaset yapmaktır?Sonuç: Albayrak ve ekibinin siyasi görüşleri bizi ilgilendirmiyor, ama onları global olarak Trabzonspor’u yönetecek vizyona sahip görmüyoruz. Kaldı ki; bugüne kadar gelen bir çok yönetimin de Trabzonspor markasını layıkıyla taşıyacak, ileriye götürecek kadar donanımlı olmadığına tanık olduk, eleştirdik. Ama hiçbiri insanların kendilerini, siyasi görüşleri, dini duyguları nedeniyle eleştirdiğini söylediğine, ellerinde gazete, avukat avukat dolaşıp mahkeme yolunda koştuklarına da hiç tanık olmadık.
‘’Büyük, dördüncü büyük!‘’
Bir spor kulübünün “Büyük” diye nitelendirilmesini gerektiren bir takımın “olmazsa olmazları” vardır. Bunları anlamak için ülkemizdeki “4 Büyük” kulübün ortak özelliklerini irdeleyelim:Türkiye’de sadece bu 4 takım şampiyon olmuştur. Ülkeyi yurtdışında en fazla bu 4 takım temsil etmiştir. En çok taraftar onlarındır. Borsa’ya sadece bu takımlar girmiştir. En önemli özellikleri; yıldız yaratıp satarak para kazanmak değil, yıldız yaratıp ya da yıldızlar alıp, olur ya da olmaz yeni şampiyonlukları yeni başarıları kovalamaktır. Bu kulüpler zaman zaman gerek ekonomik gerekse performans açısından, teknik ve idari yönetimlerinin yanlışları yüzünden kriz dönemi geçirseler de söz konusu özellikleri değişmez. “Büyük olma arzusu” hemen her kulübün başkanı, yöneticisi ve teknik adamının vazgeçilmezidir. Gazetelerde, televizyonlarda sık sık bu yöndeki çabalarını dile getirirler. Ancak, “Büyük kulüp olacağız” demezler de, “Hedefimiz 4. büyük olmaktır” cümlesi dillerinde pelesenk olmuştur. Başarılı bir sezon mu geçiriyor herhangi bir takım, “4. büyük biziz” der teknik adamı, Başkanı. Unutur asansör takım olduğu günleri, çok geçmez, kendileri kaçar, kurumları “Nostaljik takılırlar” yine, bir alt ligde, yeni şampiyonlukları kovalayarak.Burada hedef Trabzonspor’dur. Çünkü “4. Büyük” olarak kastedilen O’dur. Hedefini “Büyük Kulüp olmak” diye koyanlara saygı göstermek gerek. Ama “4.Büyük olmak” dendiğinde iş değişiyor. Gelin o zaman 4. Büyük olmanın “olmazsa olmazlarını” sayalım. Mutlaka şampiyon olacaksınız, hem de bir, iki, üç değil en az 7 kez. Müzenizde Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Türkiye Kupaları’nı koyabilecek yer bulma zorluğu yaşayacaksınız. Amacınız yıldız yaratıp satarak para kazanmak değil, para harcayarak başarı kovalamak olacak. Kurumsallaşmak, şirketleşmek, halka açılmamak gibi kriterlere sahip olup, hesaplarınızı mahalle bakkalı defterinden çıkaracaksınız. Örnekler çoğaltılabilir. “Nereden çıktı bu konu!” sorusuna gelelim. Bir ilk öğretim okulu öğrencisi, o çocuk haliyle ilini temsil eden takımın teknik direktörüne soruyor: Ne zaman büyük olacağız?Teknik adamdan yanıt: Hedefimiz 4 yıl sonra şampiyon olup, 4. büyük olmaktır.Çalıştırdığı takımlarda görev süresi ortalaması bir sezonu zor bulan bir teknik adam için çok uçuk bir hedef be hocam! Siz ki; “Trabzon’un üzerinden uçakla bile geçmemeye” yemin ettikten sonra, Türkiye’nin “4 büyüğünden biri değil, en büyüğü” diye nitelendirdiğiniz Trabzonspor’a teknik direktör olarak gelmiştiniz, bugün de diliniz sürçmüştür, o saf iyi niyetli soru karşısında. Siz ve diğerleri unutmayınız Önce “büyük” olacaksınız, sonra “4. büyük.” Emeğe, alın terine ve bunların ürününe saygı lütfen.
‘’Stadyum projeleri!‘’
Trabzonspor Başkan adayı Nuri Albayrak, “Stat projemiz de var. Ben inşaatçıyım. O stadı 24 saat çalışır ve gelir getirir hale getireceğiz. Projemiz hazır ve bir sene içinde yıkıp yenisini hizmete sunacağız.’ -Aralık 2005, Gazeteler.-Trabzonspor Başkanı Albayrak, H. Avni Aker Stadı` nın yıkılarak yeniden yapılması projesi için anlaşmaya vardığı Ballast Nedam ile protokol imzalayan Başkan Albayrak, “12 hafta sonra hazır olacak” dedi. -5 Temmuz 2006, Gazeteler-Albayrak, işletmeciliğini yaptığı Trabzon Limanı’nda, Devlet Bakanı M. Ali Şahin’e, “en büyük hayali” olarak nitelendirdiği yeni stat projesinin sunumunu yaptı. Akyazı Beldesi’nde deniz dolgusu yapılarak kazanılacak 900 dönüm arazi üzerinde stadyum, tesisler, Spor Lisesi, idman sahaları, alışveriş merkezleri yapılması planlanıyor. Ancak projenin önündeki en büyük engel olan Kıyı Kanunu için Hükümet’in gerekli düzenlemeleri yapması gerekiyor, Şahin’den de bu konuda destek isteniyor.-24 Mart 2007, Gazeteler- Aralık 2005’ten, Mart 2007’ye kadar geçen 16 aylık süreçte, seçim ya da kriz dönemi vaatleri olarak iz bıraksa da, Trabzonspor Yönetimi’nin stadyum konusunda şimdilik “ütopik” gözüken çabaları, ilgiyle izleniyor. Serdar Bali Karadeniz’de, Ahmet Şefik de Kuzey Ekspres’te, bir kaç gündür son projeyle ilgili mutlak okunması gereken şeyler yazıyor. Çok büyük bir proje bu, Trabzonspor Yönetimi’yle sınırlı kalması mümkün olmayacak bir düzeyde yani. Bu ilin Belediyesi’ni, Üniversitesi’ni, Sivil Toplum Örgütleri ve en önemlisi burada yaşayan halkı direk ilgilendiren bir durum. Beyana göre 100 milyon dolarlık bir maliyetle projeyi gerçekleştirecek olan yabancı firmaya mevcut stadın yeri kat karşılığı verilecek. Yabancıya mülk satışı söz konusu. Kaldı ki süreç, genel kurul sayısı bakımından bir siyasi partiyle yarışan Trabzonspor’da bir değil birkaç yönetimi bağlayacak kadar uzun. Ütopik yönünü bir kenara koyup, projeyle ilgili gelişmelerin aklımıza takılan bölümleriyle ilgili sorulara gelince: Başkanın böylesi bir projeyi, Trabzonspor Tesisleri dururken, işletmesini yaptığı limanda bakanın huzuruna çıkarması ne derece doğrudur?Futbolcu, Yönetici ve Başkan olarak hizmet ettiği Trabzonspor için çakılacak bir çivinin bile bayraktarlığını yapacak, bu kurumun aleyhine olacak her türlü oluşumun karşısında dimdik duracak kadar bordo mavili renklere gönül vermiş Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın, bu işte bypass edilmesi nedendir?Sahil Yolu Projesiyle sahili tümden bitirilen Trabzon’un doğal kalmış tek koyunun, feda edilmemesi için alternatif yok mudur? “Çevre” denen bir kavramın varlığının farkında mısınız?Albayrak bu projenin ne kadar arkasında duracaktır? Soruyu değiştirelim: Her kriz döneminde yeni projelerle karşılaşacak mıyız? Bu işin gündem değiştirmeyle ilgisi var mıdır? Son söz: Sayın Albayrak, Trabzonspor taraftarı sizden stadyum konusunda daha somut, daha inandırıcı projeler bekliyor. “Çabalıyoruz, olmuyor” da diyebilirsiniz. Daha inandırıcı olursunuz.