‘’Söz sizin‘’
Bugün söz sizin; takdir edersiniz hepsini yayınlamak olası değil, zor seçim oldu Galati Hezimeti ve 40. Yıl Skandalı ile ilgili yüzü aşkın elektronik postadan...Özeleştiri konusunda size katılmıyorum. Çünkü biz taraftarlar hep kandırılmışız, etkinliklere ilgi gösterilmemesi sadece bir mesajdı. 24 yıl uyutulduk, bir 24 yıl daha beklemek istemiyoruz. (Turgut Gökçe)Sizden “burukluk edebiyatı” yapmak yerine, daha bu yürüyüş yapılmadan, yönetime rağmen bu kutlamalara sahip çıkılması yönünde çağrıda bulunmanızı beklerdim. Hepimiz suçluyuz. Siz de özeleştiri yapın, çünkü sizi okuyan çok insan var. (Sezgin Oğul)Şimdiden Aralık ayını görür gibiyim, yine diplerde bir yerlerde olacağız, gelecek yıl şampiyonluğa oynayacak bir takım oluşturmaya başlayacağız! Ama taraftarı cahil değil. 40. yıl etkinliklerinde tribünlere gitmeyerek en iyi cevabı yönetime vermiştir. Artık hiçbir beklentimiz yok. Daha lig başlamadan biz ligi bitirdik bile kafamızda. Keşke düşündüğümüz gibi olmasa. (Coşkun İmamoğlu)Trabzonspor’da yeni-eski tüm yöneticilerin, şehrin ileri gelenlerinin ve bu renklere gönül veren herkesin, taraftar, yazar, gazetecinin vs katılacağı bir kurultay toplansın. Sorunlar masaya yatırılsın, tartışılsın. O zaman yine “tek yürek” olacağız. (Faruk Dayı)Hem yönetime hem de Doğan’a güvenmiyoruz. Yönetimin plana programı yok. Tek doğru söylemleri; istikrar, tabi başarısızlıktan yana! Ziya Doğan futbolcuları verimli kullanamıyor, kaçarcasına ayrılıyorlar. En acısı elendikten sonraki açıklaması; bunu ligde avantaja dönüştürebilirmişiz. Biz bu teknik ve idari anlayışla mı şampiyon olacağız? (Sezgin Paksoy)Bu kulüp, hiç bu kadar aşağılanmadı. Ciddi bir plan ve programa sahip, deneyimli, kurumda bütünlüğü sağlayabilecek bir isim etrafında birleşip, Aralık ayının hazırlıkları şimdiden başlamalı. “Bugünü geçiştirelim de Aralık’ta borcu düşürmüş olalım” mantığıyla yöneticilik yapanları istemiyorum. Ben efsanemi istiyorum. (Ertan Ekiz)Futbol sevdalıları olarak şehrin belki de tek büyük değeri olan Trabzonsporumuz’un hiçbir şampiyonluğunu görememiş, o anlamlı duyguyu tadamamış kişiler olmamıza karşın, yüreğimizde bordoyla mavinin yeri bir başkadır. Bir zamanlar rakipler için korner atmanın bile ‘gol’ kadar sevinç kaynağı olduğu Avni Aker cehennemi artik sıradan, mahalle takımlarına bile gül bahçesine dönüşüvermişken, 40 yıllık efsaneyi el aleme rezil durumuna düşürürlerken bile sabrımızdan ve bu renklere sevdamızdan vazgeçmediğimizi söylemek isterim. (Kocaeli Üniversitesi Trabzonsporlu Öğrenciler adına, Esat YILMAZ)Amasyalı, Trabzonspor’a gönül vermiş birisiyim. Bundan da hep gurur duydum. 14 ve 8 yaşlarında iki kızım var. Bu sezon onlara isimleri yazılı formalarını da aldım farklı olduklarını anlattım Trabzonspor’un başarılarını anlatarak ve yönetime inanarak bu yılın en iyi takımı olacağımızı söyledim, Galati maçına kadar. Ama Almina’mı yine ağlattılar. (Hüsnü Ay)
‘’Kimse masum değil‘’
Sebebi ne olursa olsun, etkinliklerde yaşanan hayal kırıklığında herkesin payı vardır, kimse sorumluluktan kaçmasın. Trabzonspor, organizasyonlarda yetim çocuk gibi kalmıştır. Buna ne yöneticilerin ne de renklere gönül verenlerin hakkı yoktur.Onca iyi niyete ve çabaya karşın Trabzonspor’un 40. Yıl Kutlama Törenleri, kurum tarihinde kötü bir anı olarak kalacaktır. Hadi 40. Yıl Yürüyüşü’nü geçtik, 2007-08 Futbol Sezonu öncesinde son ciddi provasını yapan takımı, çok sayıda sanatçıya, gösteriye, muhtelif etkinliklere ve bunların adına “Sezon açılışı törenleri” denmesine karşın tribünlerin, “boş” tanımlamasına yakın düzeyde fakir kalması, yönetenler kadar, kimliği, sıfatı ne olursa olsun bu renklere gönül veren herkesin bir özeleştiri yapmasını zorunlu kılmıştır. Kimse kendini şu ya da bu gerekçelerle kandırmasın.Hiç kimse kurumun bu duruma düşmesinde kendisini sorumsuz hissetmesin. Herkesin sorumluluğu en az; bugüne kadar verdiği sözleri tutamadığı, kurumu maddi-manevi daha da kötü duruma götürdüğü halde tersini iddia edebilen, yürüyüşe katılmayıp, törenlerin finali olan maçı izleme gereğini duymayan, yarın sıfatının önüne “eski” eki geldiğinde bekleyeceği telefonu şimdi kendinden öncekilere çok gören başkan kadar sorumludur.Gerçekler gizleniyorTakım Avrupa mücadelesinde hezimete uğradığı bir dönemde, kendilerine kurum içinde yeni bir cephe açma gafletini gösteren... 40. yıl etkinlikleri kapsamında uyarılara karşın paralı balo düzenleyip, ilgi görmeyince önceliği yakın dostlara olmak üzere davete çeviren... Yürüyüş saatine antrenman koyan teknik direktörünün programını değiştiremeyen... Sokakta halkla yüzleşmekten çekinen başkanlarına, kokteyl ve baloda, “bindirilmiş destek kıtalarıyla”, “Büyük Başkan” tezahüratları yaptırıp gerçekleri ondan bile gizleyen... Kurum profesyonellerinin çabalarını, olmadık müdahalelerle boşa çıkartan yöneticiler kadar sorumludur. “Öncelik antrenmandadır” gibi haklı görülebilecek mazeretle yürüyüşe göndermediği kadrosunu, saatler sonra yapılacak son prova öncesinde gece 12’ye kadar baloda tutan... Özünde yürüyüş esnasında görmekten korktuğu tepkiden sezon açılış töreninde kurtulamayan teknik direktör kadar sorumludur.Aralarında 40. yılı anımsayan Tolga Zengin hariç bütün futbolcular kadar sorumludur herkes.‘Sekreter’ alınganlığıEski başkanlar, -Atay Aktuğ hariç- “sekreterle” muhatap edilmelerine neden olan kırgınlıklarını, eski yöneticiler, Avrupa hezimetini unutturmaya yönelik kendilerini kullanan anlayışa tepkilerini yürüyüşte gösterdiler. Paralı davet ikileminde kalınan baloyu geçiniz; Trabzonspor’un gerçek sahipleri olarak en azından kokteyl ya da son gün sezon açılışı törenlerine katılarak kurumun sahipsizliğini gidermeliydiler. Hele ki bu kurum sayesinde makam-mevki sahibi olanlar, maddi-manevi rant edinenler.- Şimdi özeleştiri zamanı!Trabzonspor, 40. Yıl törenlerinde bir “yetim çocuk” gibiydi. Bunu; öğretmen babayı, okul önü kazasında kaybeden ilkokul öğrencisi bir çocuk olarak en iyi biz anlarız. Trabzonspor’u bu duruma sokmaya ne yönetenlerin ne de kuruma gönül verenlerin hakkı yoktur.Bugün gerçekten özeleştiri zamanıdır.
‘’Daha neler göreceğiz!‘’
Trabzonspor’da özenle hazırlandığı belli olan 40. Yıl Programı, skandalla başladı. “Hak arama” konusunda 30 bin kişiyi toplayıp yürütme başarısını gösteren kurumun, 40. Yıl Yürüyüşü, sadece 40-50 kişiyle gerçekleşti. Üstelik Başkansız, çoğu Trabzon’da yaşayan eski başkanlardan sadece birinin ve de çok az sayıda eski yöneticinin katılımıyla...Skandalla ilgili ayrıntıları yanda okuyacaksınız. Bunca detaylı programı uygulamada hata, yarın “eski başkan”, “eski yönetici” sıfatını alacağı ayrıntısını gözden kaçıranlarındır. Eski Başkanları sekreterlere aratıp da, gelen olumsuz tepkiler nedeniyle, önlerindeki, “Eski başkan isim ve telefonlarının” bulunduğu dosya kâğıdını anımsamak zorunda kalırsanız olacağı budur? “Neden Atay Aktuğ geldi de, diğerleri gelmedi?” sorusunun yanıtına gelince; “Eğer son dakika telefonuna karşın çoğu dün Trabzon’da bulunan bu insanları oraya getiremiyorsanız, durumunuzu lütfen gözden geçiriniz? Kaldı ki böyle bir soruyu, o yürüyüşe katılmayan bir Başkan olarak sormaya hiç ama hiç hakkınız yok. Sayıları, sadece KTÜ Rektörü, Yardımcıları ve Danışmanlarıyla oluşan katılımcılar kadar olan mevcut yönetici veya eski yöneticiyle sınırlı Trabzonspor sevdalılarının, eski yöneticilerinin bunca davete karşın bu duruma duyarsız kalmaları da sorgulanmalıdır tabii ki. Ancak son günlerde ayrım yapılmaksızın, isim belirtilmeksizin eleştiri oklarıyla hedef kitle haline gelenlerden bu duyarlılığı ne kadar bekleyebilirsiniz?Bir soru daha ve bize göre en az başkanın katılmamasıyla ilgili olanlardan daha da önemli soru: Eğer o takımın başında Trabzonspor gerçeklerinden bihaber teknik direktör olmasaydı, 40. Yıl Yürüyüş başlangıç saatine antrenman mı koyar, yoksa takımı yürüyüşe mi getirirdi?Daha neler göreceğiz?
‘’Boş beklenti!‘’
Adamlar, orada bıraktığımız gibiydi. Aynı kadro, aynı sinir bozucu soğukkanlılık, tek top, inanılmaz pas yüzdesi. Trabzonspor’daki istikrar, sadece top kaybındaydı. Çünkü; oradaki onbirden ikisi zorunlu 5 kişi farklı kadro, ilk maçın skorunun getirdiği 4 forvet zorunluluğu. Gökdeniz ve Ceyhun’un onca çabasına karşın çift forvetin etkisizliği vs.Bütün bunlar ve ilk maçın ilk golünün rakip adına hazırlayıcısı Ayman ile Hüseyin’in ardı ardına topa müdahalede zamanlama hataları, 8. dakikada aralanan tur kapısını, ilk konumundan daha kötü duruma getirdi. Artık goller gerekiyordu ya; daha 13. dakikada bir panik ki, sormayın. Tribünlerin coşkusu bitti, homurdanmalar, pet şişe atmalar. Durum sahaya yansıdı tabi, aceleyle gol bulma çabası top kaybını artırdı. Yarım saat dolarken toparlanma, 5 dakika arayla iki önemli fırsat, Grybauskas’ın ikisinde de müthiş refleksi. İlk yarı biterken Galati’de değişiklik yok. Yediler, attılar, en önemli oyuncuları Stan’ı 15. dakikada kaybettiler, tempo aynı.Trabzonspor’da gol çabası doruk noktasındaydı ama bunun için bir sistem, bir estetik arayış yoktu. Savunmadan uzun topla çıkma, eğer Gökdeniz ya da Ceyhun’la buluşursa ceza alanına doldurma, günün iki başarısız ismi Ersen ve Umut’ta erime. Gol tamamen rastlantılara kalmış yani. Sonra karamboller ve birinde direk ama elin oğlu yemedi! Penaltıyla maçı da, turu da kaptı gitti. Bıraksa ne olacaktı sanki! bu takım bu kafayla UEFA Ön Eleme’de giderdi, şimdi hiç değilse teknik direktörünün istediği oldu!Tribünler 85 dakika direndi, sonra patladı, maçın ardından boşuna Başkan’ı bekledi. Hâlbuki nasıl gelecekti?
‘’Etkiye tepki‘’
Bir haber:Trabzonspor Yönetim Kurulu, Zenit Petersburg Kulübü’ne Fatih Tekke’nin satışını 7 milyon 400 bin Euro’ya gerçekleştirdi. Marcelinho’yu Wolsburg’a 2 milyon 750 bin Avro’ya, Fabiano Eller’i de Atletico Madrid’e 1 milyon Euro’ya sattı. Stepanov’un, Porto’ya transferinden sağlanan gelir: 3 milyon 500 bin Euro. Bu 4 futbolcunun transferinden Bordo-Mavili kulübün kasasına toplam 14 milyon 650 bin Euro girmiş oldu. - Fanatik, 26 Temmuz 2007- Bu satışların tümünü onaylıyoruz. Yönetim doğru olanı yaptı. Yanlışlık, gidenlerin yerinin doldurulamaması, bu satışların gelirinin har vurulup harman savrulmasında. Marcelinho’nun halen Albayrak’ın alacak hanesinde görülen bonservis bedelini saymazsak, yaklaşık 28 milyon YTL buradan, yayın ve diğer gelirler 1.5 yılda yaklaşık 30 milyon YTL, son mali genel kurulda borç şimdi artmamışsa 28 milyon YTL. Ama kadrodaki futbolcuları satışa çıkarın piyasa değeri olsa olsa yaklaşık 20 milyon YTL. Başka söze gerek yok.Bir değerlendirme:“Romanya’da 60 dakika 10 kişi oynadık. Biz bunu mazeret olarak söylemiyoruz. 10 kişi kalmış Trabzonspor, 60. dakikadan sonra fizik gücü olarak rakibine karşı üstündü. 10 kişi oynarken çift santrafora döndük. Bana biraz haksızlık yapılıyor. Bir yabancı antrenör bunu gerçekleştirdi mi dahi oluyor. Ama Ziya Doğan 10 kişiyle iki santraforla oynadı ve gol buldu. Bazılarının amacı üzümü yemek değil, bağcıyı dövmek.’’ -Ziya Doğan, Trabzonspor Web Sitesi-Diyelim ki Trabzonspor, yenik ve eksikken değil, maça çift santraforla çıktı, ne olurdu? Maçın başında yapılması gereken iş 60. dakikadan sonra düşünülüyorsa, dâhi’lik bunun neresinde? Bir açıklama:“Eğer Nuri Albayrak aralıktaki Genel Kurul’da Trabzonspor Başkanlığına seçilemezse, Stadyum Projesi’ne destek vermeyiz.” -Kemalettin Göktaş, Milletvekili, Yerel Gazeteler-Akyazı’daki dolgu işlemine, bir çevreci olarak bile “evet” diyenlerdeniz. Arsa fakiri Trabzon’da, Trabzonspor’a tesis kazandırmaya katkısı olan herkesi alkışlarız ama bunu siyasal çıkarları için kullananlara karşıyız, mücadelemiz budur. Milletvekili’nin yaptığı nedir?Bir E-posta:“Yine futbola siyaseti karıştırdınız. Ben kişinin icraatına bakarım. Yanlışları eleştirelim, yıldız alınmadı aksine satıldı, ön libero stoper çöplüğü olduk, Ziya Doğan korkak oynatıyor. Bu konuların hepsinde hem fikiriz ama futbola siyaset bulaşıyor.” -Mete Bahadır, Fanatik web sitesi-İyi de; biz ne diyoruz peki?
‘’Kombine işi‘’
İHA’dan Gökmen Şahin’in, spor sayfaları ve bültenlerinde küçük yer bulan haberi şöyle: 1974-75 sezonunda Süper Lig’e çıkan Trabzonspor, 6 şampiyonluk, 7’şer Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Kupası ile 5 Başbakanlık Kupası’nı müzesinde barındırırken Avrupa’da galibiyetleri, yenilgilerini geçen tek Türk takımı oldu. Trabzonspor, 78 maçta 31 galibiyet, 30 yenilgi ve 18 beraberlik alırken, yüzde 39.7’lik başarı grafiği yakaladı. Galatasaray, 197 maçta 71 galibiyet, 50 beraberlik, 76 yenilgiyle yüzde 36’lık başarı grafiği yakaladı. Fenerbahçe ise 130 maçta 40 galibiyet, 20 beraberlik ve 70 yenilgi aldı, başarı oranı yüzde 30.7. Beşiktaş 116 maçta 35 galibiyet, 26 beraberlik ve 55 yenilgi elde etti ve başarı ortalaması yüzde 30.1’de kaldı.”Türkiye’de “küçük hesaplarla büyüklük” polemiği yapanlara ders olacak tam bir gurur tablosudur bu. İstatistikleri daha da iyileştirme fırsatını hafta sonu kullanma şansı olan Trabzonspor’un bu gururu yaşattığı taraftarlarından haklı beklentisi var.Bilindiği gibi kombine biletler piyasaya sürüldü. Trabzonspor ne yazık ki, sadece ezeli rakipleriyle değil, birçok Anadolu kulübüyle bile rekabet edemiyor. Dün bu sütunlarda yer alan habere göre de, “taraftarlar kombine biletlere ilgi göstermiyor.”Bu durum, üstteki “gurur tablosuna” hiç yakışmıyor.Yönetim transferde yetersiz kalsa, “yıldız alacağız” vaadiyle gelip “yıldız satar”, doğru ya da yanlış kararlarla gönderdiklerinin yerini doldurmayıp, bonservis gelirlerini har vurup harman savursa da... Stoper ve ön libero sevdalısı teknik direktörü, “10 forvetle mi oynayacağım!” demagojisi yapsa da... Stadyum, siyasal amaçlar için kullanılsa da fark etmemeli. Bu iş “gönül” işidir, “renk aşkıdır” değişmez. Trabzonspor, bordo mavili renklere gönül veren herkesindir. Yönetimi, parti mitinglerinde pankart açtırmak ve oy amaçlı vaatlere teşekkür ilanı yetiştirmek için ayırdığı zamanı, kombine biletlerin satışında patlama yaptıracak projeler üretmede kullansa, sorun çözülecek ama yok. O halde kulübün gerçek sahiplerine düşen iş; “inadına” kombinedir.Aksi davranış, “küçük hesaplarla büyüklük polemiği” yapanların ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramaz.
‘’İçinize sindi mi?‘’
Türkiye Cumhuriyeti’nin Sn. Başbakanı, aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı’dır ve iki aydır devam eden seçim sürecinde partisinin oylarını artırmak için, her siyasi liderin yaptığı işi yapmıştır. Buraya kadar bir anormallik söz konusu değil.Tarafsız olması gereken sivil toplum örgütleri ve özellikle spor kulüpleri, her siyasi partiye eşit mesafede durmak gibi çok basit siyasi bir etik değeri korumak zorundadır.Bu da normal ancak, Eskişehirspor ve Antalyaspor ile kamuoyuna çok yansımayan birçok ildeki gibi iktidar olmanın avantajı kullanılarak devlet olanaklarının akıtıldığı kulüplerin varlığıyla anormallik başlıyor.Seçime iki gün kala Trabzonspor’da da benzer durum yaşandı. Trabzonspor- Siyaset ilişkileri, tarihinde hiç bu kadar aleni olmadı. Bu ülkenin Başbakanı, şampiyonluğu yandaşı olduğu takımın Trabzonspor’un elinden almasındaki rolünün, Trabzon’da kendisine uğrattığı seçim hezimetinin rövanşını, taktik değiştirerek, “iyilik meleği” rolüyle alma gayretine girişti. Trabzonspor’un anlı şanlı yönetimi de buna alet oldu. Pardon yönetimi değil, yönetimdeki arkadaşlarını hiçe sayıp karar veren başkan ve bir iki akıldaşı. Çünkü yönetimin büyük bölümü Romanya’daydı ve orada bizzat konuştuğumuz 5’i, gelişmelerden haberdar olmadıklarını söyledi. Başbakan, konuşmasında o kadar Trabzonspor ile ilişkili bir profil çizmiş ki; bir önceki yönetime katkıda bulunduğunu ama onların işi beceremediğini, bu yönetimin, “inşallah” Akyazı Projesini bitireceğini ve onlara yardım edeceğini, biz 40 derece sıcakta Galati’de Trabzonspor’u izlerken söylemiş. O Akyazı projesi ki, bu Başbakan’ın Trabzon’da siyaset üstü Bakanı tarafından “ütopik” bulunur. Başbakan’ın sadece sözünü ettiğimiz amaç uğruna destek verdiği o yönetim ki, bir spor adamı ve Trabzonspor gerçeklerine vakıf aynı Bakan tarafından, “Trabzonspor’u kötü yönetmekle” suçlanır, ayrıca.Başbakan, Trabzon mitinginde, organize proje pankartı açma eylemi sonrası, Trabzonspor’la ilgili o tarihi sözleri sarf edince, yönetim- hepsi değil tabi- yine Başbakan’ın, “dürüst ve namuslu” olmaya davet ederek, “dürüst ve namuslu olmadıklarını” ima ettiği yerel gazetelere, hem de seçime bir gün kala çarşaf - çarşaf teşekkür ilanları verdi.Şimdi sorarız: Bu ilanlar seçimden bir gün sonraya bırakılamaz mıydı? Miting bittikten sonra gazetelere sayfa planlarını değiştirtip, geç saatlerde baskıya girmelerine neden olacak kadar aceleciliklerinde ertesi günkü seçim yasakları mı etkili oldu? Bu ilanı seçim öncesi vermekle ne amaçlandı? İlanlar seçim sonrasına kalsa onların düşündüğü şekilde işe yaramayacak mıydı? Yönetim Kurulu imzası bulunan ilanlardan, kaç yöneticinin haberi vardı? Bırakın bizim Bükreş’te bizzat görüştüklerimizi, o gün Trabzon’da bulunup da bu ilanları kaç yönetici gazetelerde gördü? İlanlarda imzası olan ama haberi bulunmayan yöneticiler, bunun hesabını sorabilecekler mi?Ey Trabzonsporlu; mitingdeki bu sözlerin, bu ilanların takipçisi ol.Şimdi malum kişilerden elektronik postalar alacağız: “Yine siyaset yaptın” diyecekler. Onlara sorumuz şu olacak peşin peşin: Trabzonspor Yönetimi’nin yaptığı nedir? İçinize sindi mi?
‘’Tur bize yakın‘’
Bükreş’e 300, Karadeniz’e ise Tuna üzerinden 200 kilometre uzaklıkta sanayi kenti Galati halkı, “Kış yapmadı, yaz çetin geçecek!” demiş, öyle de olmuş. 40 derece sıcaklık. Stadyumda ışıklandırması yok, eksiği çok. UEFA gözlemcilerinin Avni Aker’de, “kılı kırk yardıkları” anlar geldi aklımıza. Oysaki demir-çelik endüstrisi Oteliu’dan adını alan kulübün olanakları hayli fazla. Ama buna rağmen tribünlerin çok bölümü boştu.Hakeme 3 kez su molası verdirecek kadar sıcak, nemse, Trabzon’da alası var. Bu mantıkla koşullar eşit ama futbolcu için zor durum. Tüm olumsuz koşullara karşın yine de dengedeydi her şey. İdeale yakın kadroyla tempoyu düşük tutma çabalarını zaman zaman sade, tek top oynayan rakip bozsa da işler fena gitmiyordu. Ta ki Ayman-Celaleddin anlaşmazlığında Szekely topu kapana kadar. Sonra, Jula’ya, ondan şut direğe, dönene Stan’ın kafası ve fileler...Ardından Yattara’nın dirseği. Semeghin’in tahrikine amatörce tepki. Goldür, yanıt verilir beklentisi var. Ama kalan 61 dakikayı bu sıcakta eksik oynamak zordu. Skor ve sayısal avantajları var ve onlarda bir değişiklik yok, sakinlikleri sinir bozucu. Tek topa, aynı sadelikle devam derken, devre bitti.2.yarı Ceyhun takviyesi ve 2 ön liberoya dönüş. 6-0’ın rövanşında 3 ön libero, burada da. Sayısal ve skor dezavantajı varken 2 ön libero. Savunma, “Skor riski” şeklindeyse, “Neden işin başında değil?” sorusu var. Risk Galati’ye kolaylık sağladı. Daha çok ve etkili geldiler. Neyse ki çokça fırsatı üretip, kaçırmakla yetindiler. Doğan, “can havliyle” Ersen ve Adnan’ı sürdü. Ceyhun orta, Ersen kafa, belki de tur golü. Attıran ve atan sonradan giren. Böylece “Aslan payı” Doğan’ın.“Böyle biter!” derken Paraschiv’in golüyle, Çağdaş’a 2. sarı geldi. Maç 9 kişi tamamlansa da, “Rumen’ler, bu skorla sadece Avrupa istatistiklerini olumsuz etkilediler” diye düşünüyoruz. Çünkü işin Avni Aker’i de var. Tur bize yakın yani.işin tabi ki Avni Akeri de var ama bütün bunlar; yönetimin, seçim arifesinde, etik değerleri kenara itip gazete ilanlarıyla birilerine yalakalık yaparken oldu. Bu da acı!