‘’Boşuna beklemeyin!‘’
PFDK’nın kararı ilginç. Trabzonspor’a 5 maç seyircisiz oynama, 31 bin YTL, Sivasspor’a da 250 bin YTL, tedbirli 6 futbolcudan üçüne, birer maç ceza. Hakeme dinlendirme.
Futbolumuz acayipliklerle dolu. Bir maçın bitmesine 30 saniye kala sahaya giren bir densizi, ondan daha densiz davranıp öldüresiye döven futbolcuların, bu işi kulüplerinin çıkarına, İsrail-Arap savaşına döndürenlerin yüzünden ne noktalara geldik.
Bir densiz yüzünden koca bir şehri “futbol terörünün başkenti” ilan ettik. Yargısız infazı sahada başlattık, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında olabildiğince sürdürdük.
Ne çok hukukçumuz varmış!
Eğer;
Sportmenliğe aykırı hareketlere, Futbol Disiplin Talimatı’nın 22. Maddesi 2 veya daha fazla maç cezası gerektirirken, bir maçla yetiniliyorsa, kalanları için raporlar bir yana, onca görüntüye karşın “cezayı gerektirir bir eylemleri” olduğu konusunda yeterli delil elde edilemiyorsa... Sahadaki infaz memuru cezadan kurtulup gol atarken, kulübü hala mağduriyetten söz ediyorsa...
Bir taraftan dürüstlük, delikanlılık edebiyatı yapanlar, diğer taraftan önlerine geleni, çoluk çocuk demeden döven futbolcularından dördünün doktor tedavisinde olduklarını ve bu nedenle son 30 saniyeye çıkamayacaklarını söyleyebiliyorsa...
Asıl savaş görüntülerinin yaşandığı maçı, 3 saatte tamamlamayı başaran, ama 30 saniyeyi oynatma yürekliliğini gösteremeyen maçın hakemi ve “mağduru!” olduğunu iddia edip, sahada kaybettiği 3 puana, masa başında sulanan takımın tahrikleri, “futbol terörünün başkenti” ilan edilen şehir söz konusu olduğundan gündeme getirilmiyorsa...
Tahrik-mahrik, nedeni ne olursa olsun, talimatname ne diyorsa korkmayıp, ihraç ya da hükmen yenilgi, 3 puan tenzili, tekrar v.s maçla en doğru karar neyse verilemeyecekse -ki verilemeyecek- bu işler zor düzelir.
Olayı Trabzonspor özeline indirgersek;
Koca şehri töhmet altından bırakmaları bir yana, bu olaylar nedeniyle kurumun uğradığı maddi, manevi zararın tazmini için densizlere bir bedel ödetebilecek kararlılıkta yönetim yoksa...
Kurumu birleştirmesi gereken bu olayları, birileri çıkıp da kendi küçük hesapları için kullanabiliyorsa...
Trabzonspor zaten hiç düzelmez.
Bu iş bitmiştir, boşuna beklemeyin, “Bizde böyle arkadaş, yoksa gidin!” derler insana...
‘’Boşuna beklemeyin!‘’
PFDK’nın kararı ilginç. Trabzonspor’a 5 maç seyircisiz oynama, 31 bin YTL, Sivasspor’a da 250 bin YTL, tedbirli 6 futbolcudan üçüne, birer maç ceza. Hakeme dinlendirme.Futbolumuz acayipliklerle dolu. Bir maçın bitmesine 30 saniye kala sahaya giren bir densizi, ondan daha densiz davranıp öldüresiye döven futbolcuların, bu işi kulüplerinin çıkarına, İsrail-Arap savaşına döndürenlerin yüzünden ne noktalara geldik. Bir densiz yüzünden koca bir şehri “futbol terörünün başkenti” ilan ettik. Yargısız infazı sahada başlattık, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında olabildiğince sürdürdük. Ne çok hukukçumuz varmış!Eğer;Sportmenliğe aykırı hareketlere, Futbol Disiplin Talimatı’nın 22. Maddesi 2 veya daha fazla maç cezası gerektirirken, bir maçla yetiniliyorsa, kalanları için raporlar bir yana, onca görüntüye karşın “cezayı gerektirir bir eylemleri” olduğu konusunda yeterli delil elde edilemiyorsa... Sahadaki infaz memuru cezadan kurtulup gol atarken, kulübü hala mağduriyetten söz ediyorsa...Bir taraftan dürüstlük, delikanlılık edebiyatı yapanlar, diğer taraftan önlerine geleni, çoluk çocuk demeden döven futbolcularından dördünün doktor tedavisinde olduklarını ve bu nedenle son 30 saniyeye çıkamayacaklarını söyleyebiliyorsa...Asıl savaş görüntülerinin yaşandığı maçı, 3 saatte tamamlamayı başaran, ama 30 saniyeyi oynatma yürekliliğini gösteremeyen maçın hakemi ve “mağduru!” olduğunu iddia edip, sahada kaybettiği 3 puana, masa başında sulanan takımın tahrikleri, “futbol terörünün başkenti” ilan edilen şehir söz konusu olduğundan gündeme getirilmiyorsa...Tahrik-mahrik, nedeni ne olursa olsun, talimatname ne diyorsa korkmayıp, ihraç ya da hükmen yenilgi, 3 puan tenzili, tekrar v.s maçla en doğru karar neyse verilemeyecekse -ki verilemeyecek- bu işler zor düzelir.Olayı Trabzonspor özeline indirgersek;Koca şehri töhmet altından bırakmaları bir yana, bu olaylar nedeniyle kurumun uğradığı maddi, manevi zararın tazmini için densizlere bir bedel ödetebilecek kararlılıkta yönetim yoksa...Kurumu birleştirmesi gereken bu olayları, birileri çıkıp da kendi küçük hesapları için kullanabiliyorsa...Trabzonspor zaten hiç düzelmez.Bu iş bitmiştir, boşuna beklemeyin, “Bizde böyle arkadaş, yoksa gidin!” derler insana...
‘’Klima çarpacak!‘’
Ayman’ı izledik dikkatle. Önce dini ve milliyeti farklı oyuncu kendisine faul yaptı. Ardından, dini aynı, milliyeti farklı oyuncu da çelmeledi, penaltı oldu. Olay uluslararası boyut kazanmadı. Annesi Mısır’dan telefon açmadı! “Evladım dön!” demedi. Başkanı, bunun dinler, milliyetler savaşı olduğunu açıklamadı! Mısır Büyükelçiliği arayıp, bilgi almadı! Bir futbol maçıydı bu, oynandı bitti.Orduspor Eskişehirspor, 2. Lig B Kategorisi’nde Ordu’da karşılaştı. Eli bıçaklı bir kişi -ki o kişi, son seçimlerde bağımsız milletvekili adayı oldu- devre arası sahaya girdi. Eskişehirspor, “can güvenliği yok” dedi, maç yarıda kaldı. Orduspor evinde 2-0 yenikti. Maç tekrar edildi, Orduspor 4-0 kazanıp, bir üst lige çıktı. Yeni bu olay, daha 2 sezon önce oldu.Örneği şunun için verdik: Yönetmelik ve kurallara göre Trabzonspor’un cezası belli, neyse verilmeli. Ama Türkiye’de cezalar, yönetmelik ve kurallara göre verilmiyor bizce. Eğer öyle olsa, saha ortasında suçlunun cezasını bizzat infaz eden Mehmet ve Musa, bu kadar ucuz kurtulabilir miydi? Yani hatalı hakemi, MHK’nın değil de, kulübün, futbolcunun cezalandırması gibi. Bu ülkede kritik konularda “eyyam” kararları geçerlidir. Trabzonspor ceza alacak, almalı ama bu direkt yönetmelik ve kural gereği olmayacak.Trabzonspor’u “Klima” çarpabilir!Anımsayınız; asıl işinden başka her şeye bulaşırken, başkanı olduğu şehri “kerbelaya” çeviren zatın, genel başkanına rövanş aldırmak amacıyla, Mali Genel Kurula siyasi tehditle seçim maddesi koydurma hevesi vardı, kursağında kalmıştı. Bu genel kurula Trabzonspor Başkanı, kurumunun, bugünlerde gözden geçireceğini söylediği açık desteği ortadayken katılmamıştı, kimilerine göre katılamamıştı çünkü iki arada bir derede kalmıştı, “klima çarptı, hasta” denmişti.Şimdi de bu nedenle Trabzonspor’u klima çarpabilir.Yönetmelik ve kuralları geçiniz. Kongrelerde duruş ve tavırlar çok önemlidir. “Patagonya” burası ya!
‘’Bu moralle...‘’
Tatsız tuzsuz, dolayısıyla da futbolsuz bir ilk yarı oldu. Hadi Trabzonsporlular’ı anladık, bir travma geçiriyorlar. Emekleri, iki dakika uzatılan maçta yayıncı kuruluşun kronometresi 92.57’yi gösterirken bir densiz yüzünden büyük olasılıkla boşa gidecek. Profesyonellikte bunlar da var doğru ama e biraz da moral gerek, keyif gerek, bunlar yoktu. Bu moralle bu kadardı yani. Peki, G. Oftaşspor’un nesi eksikti? Geçen hafta da kazanmışlardı üstelik.Bütün bu nedenlerden ötürü heyecansız ilk yarıya, önce daha 5. dakikada Trabzonspor tribünlerinden başlayan aleyhte tezahürat damgasını vurdu. Yönetime tepkiliydiler, haklı oldukları noktalar yok değil ama “40 yıllık efsane, rezil oldu sizinle” diyorlardı ya, bunu çok garipsedik. Aklımıza Sivasspor maçındaki 92. dakika 57. saniye ve sahaya girenle peşinden taşıdıkları geldi. Nedeni ne olursa olsun, kim “Efsaneyi rezil etmişti” sahi!6 pozisyon ilk yarının futboluyla çelişti tabi. Ama Yattara ve Jabi’nin kaptırdığı, Tayfun’un da ikram ettiği toplar Trabzonspor kalesinde, dengesiz savunmanın arkasına atılan 3 top da Oftaş’ın kalesinde tehlike oldu, o kadar.2. yarının başında yine savunmanın arkasına Ceyhun’la atılan ilk top, Umut’la maça heyecan, Trabzonspor’a da güven getirdi. Gol, sahadakilerin iki Süper Lig Takımı olduğunu anımsatan daha bilinçli hareketlerin yapılmasını sağladı. Oftaş’ta hücuma yapılan desteklere karşın daha çok pozisyon bulan taraf Trabzonspor’du. Umut alınınca denge değişir gibi olsa da, Oftaş’ın risk aldığı atakları cılız kaldı, golü konuk ekip buldu. Hem de bu moralle... “Ne de olsa Trabzon” dedirterek adetaÖBir not daha: Yattara ve Ersen Martin’in sakatlanarak oyunu terk etmeleri, sağlık ekibinin diğer 4 oyuncu için de sahaya girmek zorunda kalmaları ilginç, araştırılmalı.
‘’Fatura çağdaşlığa‘’
Trabzonspor Yönetimi’nin yeniden koymayı planladığı tel örgüleri kaldıran Özkan Sümer dedi ki; Asıl sebepleri bir kenara bırakıp da tellerle olayı çözmek gibi bir yanılgıya düşülmemeli.Aradan geçen 5 yılda, Diyarbakırspor maçındaki iki kişiden sonra, ikinci sahaya girme olayı yaşandı Trabzon’da, üstelik tel örgülerle kaplı stadyumlarda çok daha fazlası olurken...O tribünlerde o gün 28 bin kişi vardı, sahaya giren 5 kişi. Hakemin, bir sokak kabadayısı edasıyla, mahallesine girip kendisine ters bakan ya da yumruk atan çılgını öldürürcesine döven futbolcuların ve atmaya çalıştığı tokadın karşılığını hastanelik olurcasına alan çılgının tahrikiyle 5 kişi. Onlar moda ve doğru deyimle “göbeğini kaşıyan adamın” çocukları. Topu topu 5 kişi. Trabzonspor yönetimi de, eğer onlardan biri değilse, 28 bin kişiyi cezalandırmamalı. Fatura, çağdaşlığa değil, “göbeğini kaşıyan adamın çocuklarına” yani o 5 kişiye kesilmeli. Çünkü çağdaşlık kavramı öyle bedeller ödüyor ki bugünlerde, “göbeğini kaşıyan adam” sayesinde...
‘’Balili'ye dokunulmazlık!‘’
Ayman ile Balili arasındaki sözlü ve fiziksel diyalog, bir futbol maçında, saha içinde gerçekleşmiştir. Ayman, bize göre de kartı hak eden bir hareketle Balili’ye, faul yapmıştır. Pozisyon sonrasında Sivasspor’un oyuncusu Musa, Ayman’ı tartaklamış, bu futbolcuya tacizi devam ederken Balili, acı içinde (!) kıvranmasını tamamlayıp ayağa kalkmıştır. Doktor müdahalesinden sonra çizgi dışına çıkmamış, ortamı daha da germek adına serbest atış öncesi ceza alanına girmiştir. 4. Hakem Koray Gencerler tam maçın bu hale gelmesinin birinci derecede sorumlusu Bülent Demirlek’i uyaracağı anda da, malum kişi sahaya girmiştir.Sonrasını herkes biliyor. Televizyonlarda, 35 derece sıcaklıktaki olaylar, “paltolu, parkalı, yağmurluklu” eski görüntülerle Trabzon, “bir futbol terörü kenti” konumuna sokulmuştur. Medyanın topluca inanılmaz linç hareketiyle zaten yargısız infaz edilen Trabzonspor, kurallar gereği ne ceza alacaksa alacak. “Hakem istese maçı bitirirdi” ya da “tribünleri boşaltıp son yarım dakikayı oynatabilirdi” gibi görüşler, Federasyon’un 29-b maddesini uygulayıp uygulamayacağına göre haklılık kazanacak ya da geçersiz kalacak. Konumuz bunlar değil. Maç sonrası, kameralar önünde sempatik söylemlerde bulunurken, perde arkasında sahada alınamayan 3 puana, masa başında ulaşma gayretkeşliği gösteren Sivasspor cephesinin Balili ile ilgili yaklaşımı üzerinde durmak istiyoruz. Çünkü tavırları, bu tahrik unsurunu her fırsatta kullanan oyuncunun dini ve milliyeti nedeniyle adeta “dokunulmazlık zırhına” büründürülmesi çabasına yöneliktir. Balili nedeniyle Gaziantep, Kayseri ve Manisa’da yaşananlar herkes tarafından bilinmekteyken, bir maçta dini ve milliyeti ne olursa olsun her futbolcu arasında gerçekleşebilecek, faul ya da kartı gerektiren bir olayı, “Arap-İsrail” savaşıyla ilişkilendirme düşüncesi, futbolun ruhuna ihanettir. Ve bütün bunlar, bedava 3 puan bir yana, çok puanlarla ölçülemeyecek kadar, ateşle oynamakla eşdeğerdir.
‘’Kaostan rant!‘’
Trabzon bir kez daha ülkenin gündeminde, bu kez başka delileriyle... Atıyorlar kuyuya taşı, uğraş dur sonra.“Delilerin” zoru belli. Ama işin acı yönü; son yıllarda “delilerinden” çeken Trabzon’un bu kaotik ortamından rant elde etmeye çalışanların zararının, “delilerinkiyle at başı gidiyor” olması.Sivas cephesi, işi “İsrail-Arap çatışmasına” kadar vardırıp, “Trabzon milliyetçiliğine alkış tutarak!” çekilirken, asıl hedefin, sahada kaybedilen 3 puana masada ulaşma kolaycılığı olduğunu, zannediyorlar ki kimse anlamadı. “Amaç için araca” bakın!Ya “siyasi malzeme ilanını” dakikalar içinde hazırlarken, bir kulübün daha doğrusu bir kentin kaderini direkt ilgilendiren olayla ilgili, yaklaşık 20 saat suskun kalan Trabzonspor Başkanı’nın değerlendirmesi: “Yılmadık mücadeleye devam ediyoruz. Birileri kongre var diye bunları yapıyorlar.” Sahi bu mudur? O zaman tehlike, Sivas cephesinden de büyük.Hakemi, Ayman’ı, Balili’yi geçtik. “Kaostan rant” edenleri izliyoruz, hastalığından nemalanan fikir kanseri beyin, keyifle ellerini ovuştururken...
‘’Bir deli bırakmadı ki!‘’
Bir provokatör -deli daha doğrusu- girdi sahaya, polis seyretti, güvenlik de. Sivaslılar, profesyonelce ama etik olmayan biçimde, sahadaki deliyle, sözlü - fiili diyaloga girdi. Sonra diğer deliler, üstelik takım galipken. Ama asıl ilk deli fitili ateşledi. Günün kötüsü Bülent Demirlek, ekibiyle soyunma odasına gitti. O ki, Galatasaray-Fenerbahçe maçını tamamlama başarısını (!) göstermişti. Sonra ortalık sakinleşti, iş işten geçtikten, Trabzonspor, kendi delilerince, güvenlikçileriyle, polisçe bunca zarara uğratıldıktan sonra. Gariptir; yönetimi de sadece izledi. Balili orijinli olaylara ki bu futbolcunun ilk vukuatı değil- ceza ağır olur, doğrudur.Oysaki futbolu yazacaktık. İstanbul’da gücü yetmediği işi Trabzon’da yapan Bülent Demirlek’i, standardı olmayan kart ve kararlarıyla maçın önüne çıktığı için eleştirecektik. Trabzonspor’un bir sistemi olmadığını, maçın seyrine, rakibin durumuna göre alternatif taktik planlarının bulunmadığını belirtecektik. Bu durumda işin, Gökdeniz, Yattara ve Ceyhun’un bireysel yeteneklerine kaldığını ifade edecek ve ekleyecektik: Yattara, Hayrettin’in markajında kayboldu. Ceyhun, toptan çok hakemle uğraştı. Gökdeniz tek kaldı. Sarı kartlı, gergin, verimsiz Ceyhun, Umut ve Yattara’dan biri alınabilirdi doğru. Ama girecek oyuncu Ersen ise Yattara kalabilirdi. Olmadı, “ihanetin bedeli!” olsa gerek, çıkarken yöneticisinin arzusu da yerine getirildi.Bülent Uygun’un, Trabzon’u durdurduktan sonra Balili’yi, risk alacak rakibin savunmasında kullanmak için devreye soktuğunu anlatacaktık. Golün Ersen’in kontrol ve son vuruş becerisiyle geldiğini, tanrının uzatmalarda direği gönderdiğini yazacak, “İlk maçtır, önemli olan üç puandır ve kazanan haklıdır. Hele sonradan oyuna soktuğu Ayman asist yapıp, Ersen de golü atmışsa Ziya Doğan da” diyecektik. Diyemedik deli deliler bırakmadı ki!