‘’İşleri zor‘’
Ceyhun ve Yattara, “Kötü oynasalar da, mutlak sahada tutulmalı” tezimizi artık çürütmeye başladı. Ceyhun kaç maçtır kötü oynuyor, top eziyor, çoğu kez rakip atakların başlangıcını yapan oyuncu konumunda kalıyor. Dün de Yattara kendisine ayak uydurdu, taşıdığı topları genelde bitirici noktala ulaştıramadı. Ulaşanlar da rakip savunma arasında tek başına kalan formsuz Umut’la işe yaramadı. Nitekim Ersun Yanal da, bu ikiliye sahada birlikte maç bitene kadar fazla tahammül edemedi.
İki sezondur yapılan transfer çalışmalarıyla sadece kısıtlı ve dar değil, “garip” sıfatı da yakıştırılacak olan kadrosundaki iş bitirici elemanları da kötü oynayınca, Trabzonspor taraftarına işkence çektiriyor, tıpkı dünkü gibi. Tam 106 gündür Avni Aker’de maç seyretmeye hasret, ama zaman zaman aralarındaki “kendini bilmezlerin!” yaptıkları taşkınlıklarla “bunu zaten hak etmiyorlar!” yargısını pekiştirmeye başlayan taraftar, onca coşkusuna karşın evine hüzünle dönmek zorunda kaldı.
Galatasaray, kötü Trabzonspor’a bile bu kadar çok pozisyon vererek, Sivasspor’un Kayseri zaferine kadar taşıdığı liderlik unvanını hak etmediğini kanıtlar gibiydi. Ta ki, Serkan son dakikada sahneye çıkana kadar. Yorulan Hasan Şaş ve Arda’nın yerlerine Volkan ve Ümit Karan desteğiyle sağlanan üstünlüğün avantajıyla gelen Serkan’ın, golü sarı kırmızılılara yeniden liderlik yolunu açtı. Ama kulvarlarında onların da bu futbolla işi zor, Trabzonspor’un da. Nitekim bu gol Trabzonspor’un mevcut yönetim kurulunu da, onca başarısızlıklarına karşın içinden ikinci başkan adayı çıkarma hazırlığını, küme potasındaki konumuyla yapmak zorunda bıraktı.
‘’Fark olmalı‘’
Galatasaray maçı öncesi Ersun Yanal’ın çok ciddi iki avantajı vardı. Milli Takım’ın Norveç ve Bosna Hersek maçları nedeniyle lige verilen arada takımıyla daha çok birlikte oldu ve kafasındaki modeli futbolcularına uygulatma açısından bolca zaman buldu. Üstelik bunları camianın Genel Kurul’a ve olası adaylara kilitlendiği bir dönemde kamuoyu baskısından tamamen uzak bir ortamda gerçekleştirme fırsatını yakaladı.
Trabzonspor Teknik Direktörü’nün bu iki önemli avantajı ne denli değerlendirdiğini hep birlikte izleyeceğiz. Bizim dikkat çekmek istediğimiz nokta çok farklı. Yazıktır ki; Süper Lig’de şampiyon olmuş 4 takımdan biri olma ve her daim zirve mücadelesinin içinde bulunma zorunluluğu olan bir takım konumuyla Trabzonspor, son yıllarda bu gücünün farkında olmayan bir anlayışla yönetildi. Özellikle bu tür büyük maçları, “Rakibin gücüne göre pozisyon alma, önce durdur - sonra vur, kulübede sakladığın iş bitirici elemanları yenik duruma düştükten sonra kullanma” gibi sıradan bir takım kimliğiyle oynama yanılgısında bulundu. Bazılarını da kazanmadı değil ama özünde taraftarını asla mutlu edemedi.
5 maçlık cezanın ardından bu akşam çıkılacak ilk Avni Aker sınavında rakibin Galatasaray olması, “Bir deli yumruğunun bedelini ödeyen” taraftarlar açısından çok önemli. Taraftar aylar sonra dönüş yapacağı Avni Aker’de “Ezilen değil ezen” bir Trabzonspor istiyor, “Bir fark olmalı” diyor. Dolayısıyla bu durumda Ersun Yanal ve futbolculara büyük görev düşüyor.
Bu ortamda kadro yapısını incelediğimizde taraftarın beklentisine yanıt verebilecek en iyi tercihin 4’lü savunma ve iki ön liberonun önünde forvet özelliklere sahip en az 4 futbolcunun kullanılmasıdır. Jabi konusuna gelince; son haftalarda giderek form tutmaya başlayan bu oyuncunun ceza alması kaçınılmaz. Ama dikkat ediniz; futbolcu ceza almalı diyoruz. Yani karar vericiler, Trabzonspor’u değil, Jabi’yi cezalandırmalı.
‘’Oyun üçtür!‘’
Orada öndeydik, Servet asist yapmıştı. Bir puana da razı olduk, Rüştü boşa çıkmıştı. Yoksa formalite boyutunda kalacak bu maçta 2008 provasını yapan kadroyu izleyecektik.
Olmayınca stres yüklü çıktık Ali Sami Yen’e. Stres-hırs birlikteliği, kalitesiz futbolu taçlandıran yıldızlarımızı da olumsuz etkileyince “Oyun üçtür!” diyemeyeceğiz diye korkmadık değil. Hele Ali Sami Yen’e Malta’dan haberi erken gelen Norveç golleri, giderek baskıya da neden olunca, kaçırdığımız pozisyonlara karşın, “acaba” dedik: “Bosna’yı 3. maçta da yenemeyecek, yoksa Avrupa Şampiyonası’na 3. kez katılamayacak mıyız?”
Geçmediğini zannettiğimiz zaman öyle tükeniyordu ki, bir de baktık dakika 43 olmuş. Ama “oyun üçtü” işte, Nihat kanıtladı. Doğal olarak “sevinemeyen” Braamhaar, santraya giderken havalardaydık.
Kazanılması gereken maçların en tehlikelisidir 1-0, son 10 dakikası hele öldürür! Bir tempo ki 2. yarıda. Kaptan Rüştü, Ali Sami Yen’de bu kez kolunu değil ayaklarını konuşturan Emre ve arkadaşları iyi direnince, son düdükte değmeyin keyfimize.
Sevinirken Norveç’i düşündük. Yenildiler bize, veda gibiydi Avrupa Şampiyonası’na. Alkışla uğurladılar. Yenmiştik İsviçre’yi ama skor Dünya Kupası’na veda idi. Döverek uğurlamıştık. Bu “küçük fark” canımızı sıksa da, mutluyduk “rağmen” zafere.
Muzuroviç’in, “Türkiye favori” sözü ve İstanbul’da ziyaret ettiği ablasının, Kanal D’nin haberine göre, “Yenilmezseniz hakkımı helal etmem!” türünden uyarısının aksine zor olan “rağmen zaferin” mutluluğuydu bizimkisi.
“Neye rağmen” mi? Boş verin: “TÜRKİYE SİZİNLE GURUR DUYUYOR”
Unutmadan; Oyun üçtür de, bu kafayla Avrupa Şampiyonası’nda büyük başarı güçtür.
‘’Yarış kızışıyor!‘’
İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ardından Albayrak, adaylığını somutlaştırdı. Hayrettin Hacısalihoğlu’na da camianın desteği gün geçtikçe artıyor.
Trabzonspor’da yaklaşan kongre öncesi, eski başkan yardımcılarından İbrahim Hacıosmanoğlu’nun adaylığını açıklamasından sonra gözler Başkan Nuri Albayrak ve Hayrettin Hacısalihoğlu’na çevrildi. Albayrak, seçim için en büyük kozu Akyazı’daki Stadyum Projesi’ni kullanmak üzere ilk adımı atarken, adaylığını açıklamak için de Galatasaray maçını beklemeye başladı. Eski Futbol Şubesi Sorumlusu Hacısalihoğlu ise Trabzon’un adayı olarak camianın geniş kesimlerinden aldığı destekle, aday olduğunu hafta sonuna kadar açıklamayı planlıyor.
Başkan Nuri Albayrak, bir intenet sitesine yaptığı, daha sonra yerel gazetelerin yer verdiği açıklamasında “Başladığım işi yarım bırakmam” diyerek, aday olacağı izlenimini verdi. Bu arada Bakan Faruk Özak’ın “gerçekleşmesi zor” dediği stadyum projesiyle ilgili GSGM Müdürü Mehmet Atalay’ın, “Olimpiyat kapsamına alınırsa mümkün. Teşkilat olarak, sonuna kadar destekliyoruz” açıklamasıyla rahatladı. Albayrak’ın söz konusu açıklamasında mevcut yönetimden birçok kişiyle yola devam etmeyeceği sinyalini vermesi, yönetimda sıkıntı yarattı. Ancak mevcut Asbaşkan Sayitoğlu konusunda renk vermedi.
Özak’tan üstü kapalı destek
Adaylık baskısı yapılan eski başkanlardan Sadri Şener, “Benim adayım Hayrettin Hacısalihoğlu’dur” diyerek son sözünü söylerken, Atay Aktuğ, bir an önce adaylığını açıklaması için Hacısalihoğlu’na telkinde bulundu ve “Desteğe hazırım” dedi. Eski Başkanlar Şamil Ekinci ve Ahmet Celal Ataman da, camiayı iyi tanıyan, kurumu maceraya sürüklemeyecek, borç batağından kurtaracak bir adaya gereksinimi olduğunu belirterek Hacısalihoğlu’nu işaret ettiler. Bakan Faruk Özak’ın konumu gereği tarafsız kalmaya özen göstermesine karşın yakın çevresi “Hacısalihoğlu” dedi.
3 adaylı seçim
Eski asbaşkanlar Hikmet Onur, Orhan Çobanoğlu, Taylan Üner ve İskender Önal gibi, İstanbul ve Ankara’da yaşayan eski yöneticilerden de ve adaylıktan vazgeçen Serdar Bali’den de Hacısalihoğlu’na destek geldi.
İbrahim Hacıosmanoğlu ise adaylığını açıkladıktan sonra en büyük desteği aldığı Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy’la birlikte Norveç maçına gitti. Hacıosmanoğlu, İstanbul’daki çalışmalarını tamamlayıp Galatarasay maçıyla birlikte döneceği Trabzon’da kongreye kadar çalışacak. Böylece Trabzonspor’un 15-16 Aralık’ta yapılacak Genel Kurulu’nda 3 adaylı bir seçimin beklediği hemen hemen kesinleşti.
‘’Adayları dinlerken-1‘’
Trabzonspor’da uzun ve kapsamlı hazırlık dönemi sonrası başkan adaylığını ilk açıklayan kişi oldu İbrahim Hacıosmanoğlu. Çok başarısız bulduğumuz bir yönetimin içinden çıkan aday olarak, basın toplantısında kendisini dikkatle dinlediğimiz Hacıosmanoğlu’nun ve bundan sonra da yine ciddi çalışmalara dayalı adayların performanslarını değerlendirmeye çalışacağız.
Hacıosmanoğlu, bir saati aşkın süreyle herhangi bir metne bağlı olmadan yaptığı konuya hakim açıklamalarıyla belli ki dersine iyi çalışmış. Daha önce çizdiğimiz aday profiliyle çakışan bir çok söylemi, “sadece vaatle sınırlı kalmadığı” sürece en büyük artısı. “Kongreyi değil, kongre sonrasını” düşünmek sorumluluk sahibi insanlara yakışan bir söylem. Fikir babaları içinde olası başkan adaylarından Hayrettin Hacisalihoğlu’nun da bulunduğu Kolej Projesi’ne kompleks yapmadan sahip çıkması da. Profesyonel kadrolarla yönetim sözü, bizim de ısrarla üzerinde durduğumuz en önemli kurtuluş reçetesi. Kurumdaki sportif ve idari hantallığı, Sportif ve İdari Direktörlerle çözme kararı gibi, yöneticileri proje üreten ve icraatı kontrol eden konumunda bırakması alkışı hak etti. Ersun Yanal’la devam konusunda, basına daha önce yansıyan diyaloglarına karşın “kurumlarda devamlılık” anlayışında olması, bir başka doğrusu.
Son 6 ay hariç oluşmasına katkıda bulunduğu 50 milyon YTL dolayındaki borçla ilgili sözü sadece “bizi ürkütecek miktar değil” şeklinde bir açıklamayla sınırlı kaldı. Oysaki kamuoyu, “kaynak” konusunda da aydınlanmak istiyor. Eski Başkanlardan Faruk Özak’ın samimiyetiyle ilgili geniş ve sert açıklamaları, yönetimdeyken yaptığı fevri çıkışları anımsattı. Bu durum camiadaki uzlaşma - birleşme çabalarına tepki olarak, “Birlikteliği başkan sağlar” sözüyle çelişti. Atatürk’ün “Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözünün, yöneticileri de kapsaması talebi çok ağır. “Yönetici” kelimesini genelleme yapmadan daha açabilmeliydi.
Önemli ayrıntı: Hacıosmanoğlu, basın toplantısına olası yönetici adaylarını da getirdi. Köksal Güney dışında yeni isimler. Kendisinin de bulunduğu Albayrak yönetiminin en çok eleştiri aldığı nokta, “Acemi yönetim, işi bilmiyorlar” şeklindeydi. Basın toplantısına o ekiple değil, tek çıksa daha etkili olurdu.
‘’Aman dikkat beyler‘’
Para kozu yerine camiayı iyi tanıyan, futbolu bilen ve üyelere önder olabilecek bir ismin üzerinde birleşilmeli. Ersun Yanal’a destek istikrar için şart. Bilgi-deneyimine güvenilmeli, camiaya katkı yapması sağlanmalıdır. Albayrak’ın yeniden adaylığı bu şartlar altında zor. Galatasaray maçı bekleniyor ama beklentiler boşa çıkabilir.
* Trabzonspor’da genel kurul tarihi açıklandı. Takımın bugünkü konumu, süreci nasıl etkiler?
- Atay Aktuğ, ligi 2. bitiren Trabzonspor’u aldı. Dolayısıyla beklenti, şampiyonluktu. Ancak yine 2. oldu. Ardından Anorthosis’e eleniş, Jun hatası ve kötü sonuçlar devamını olanaksız kıldı. Şimdi daha da ağır koşullar var. Albayrak büyük vaatlerle geldi. Paralı başkan sıfatıyla yıldız transferler gerçekleştirecek, takımı şampiyon yapıp Dünya Kulübü Statüsü’ne yükseltecek, 24 saat yaşayan bir stadyum yapacaktı. Hiç biri olmadı. Avrupa’ya Anorthosis ayarı bir takımla veda edildi, 60’ı aşkın futbolcu geldi-gitti, 4 teknik direktör değişti, takımın durumu da ortada. Albayrak bu koşullarda devam kararını zor alır. Beklentisi seyircili ilk maçta Galatasaray’a üstünlük sağlamak ve o moralle devam kararını açıklamak. Ama o maçta seyirci tepkisi ve olası kötü skor planları bozabilir.
* Trabzonspor’da nasıl bir yönetim, nasıl bir başkan olmalı?
- Hep iki noktanın altını çizmiştik. 1- Vaatlere karşın kurum için kullanılmayan “para” faktörü kozuyla ya da “yatırılan aidatlarla” yolan çıkanlara inat, kurum içinden gelen, camiayı tanıyan, futbolu bilen bir adaya, üyelerin ve de özellikle önder konumunda olanların desteği bizce, aralık ayı sonrası için renklere gönül verenlerin en büyük güvencesi olacaktır. 2- Kurumda inanılmaz şişirilen personel sayısını azaltacağını, taraftarla bilet ilişkisine girmeyeceğini, yüksek ücretli az verimli futbolcuları belli bir program dâhilinde kadrodan uzaklaştıracağını, sekteye uğrayan kurumsallaşma çalışmalarına yeniden başlayacağını, işi uzmanlarına bırakacağını, zirve mücadelesinin, uçuk değil, doğru ve kurumun şartlarına uygun transferlerle sürdürüleceğini açıklayan aday tanımımıza uyar. Artı; Ersun Yanal’a destek istikrar için mutlak gereklidir. Onun bilgi ve deneyimine güvenmeli ve camiaya katkı yapmasını sağlamalıdır.
* Adaylıklar için neler söyleyeceksiniz?
- İbrahim Hacıosmanoğlu, tanımımızdaki, “futbol dünyasını iyi tanımalı” maddesiyle avantajlı. İyi niyetli, iyi bir Trabzonsporlu ama deneyim ve camiayı iyi tanıma konusunda yetersizlikleri söz konusu. Fevri çıkışları tartışılır. Albayrak ekibinin içinden çıktığı için benzer hataları yapma riski söz konusu. Bundan sonra kurumla ilgili kararlarını artısını eksisini daha iyi belirleyecek bir mantık süzgecinden geçirerek alması gerekir. Aday olan Hacı Yıldız, başkanlık için yaygın söylemle yeterli “backround”a sahip değil. Prof. Dr.Yakup Aslan gibi camiaya ve futbol dünyasına uzak. Adaylıklarında fazla ısrarcı olacaklarını sanmıyoruz. Nuri Albayrak çok başarısız bir dönem geçirdi. “İşimi yarım bırakmam” diyerek “devam” kararı tek başına inandırıcı bir gerekçe olmaz. Akyazı Projesi konusunda Bakan Faruk Özak ile farklı düşünmeleri ciddi bir handikap. Ancak takımın, Galatasaray ve kongreye kadar kalan maçları da kazanması işini kolaylaştırır. İnsanımızın “balık hafızalı” olma özelliği kendisine avantaj sağlar. Hayrettin Hacısalihoğlu, adaylık çalışmalarını sürdürüyor. Diğerlerinden farkı; çalışmalarını camianın dinamikleriyle birlikte sürdürme çabası. Her kesimden destek almaya çalışıyor. Şimdilik tanımımıza en uygun aday adayı diyebiliriz. Başarılı bir yöneticilik geçmişi var. Camiayı, futbol dünyasını, işi biliyor.
* Faruk Özak, M.Ali Yılmaz, Sadri Şener gibi isimlerin genel kurul sürecindeki rolü nedir?
- Bildiğimiz kadarıyla bu isimlerle sadece Hacısalihoğlu temas kurdu. Hiç kimse bu isimlerin Trabzonsporluluğundan, kuruma katkı sağlama çabasından şüphe edemez. Dolayısıyla bu kişilerle temas kurmak, onlardan icazet almak anlamına gelmemeli. Onlarla birlikte çalışmak ve aynı amaca hizmettir aslolan. Diğerleri de onların deneyimlerinden yararlanırsa, seçim öncesi kendileri, seçildiklerinde de kurum kazanır.
‘’Şampiyon kim olsun?‘’
Trabzonspor geçen sezon da bu haftalarda puan cetvelinin alt sıralarında debeleniyordu. Tam 7 hafta galibiyet alamayan takım, 6 yenilgiyle Süper Lig Tarihi’nde bir ilke imza atıyordu. Başında Ersun Yanal’ın olduğu Manisaspor lider durumdaydı.
Kurumun en yetkili ağzından bir açıklama:
“Biz olamazsak, Manisa Şampiyon olsun.”
O Manisa ligde Giray Bulak’ın sayesinde zor kaldı, o Manisa’nın sponsoru olan firma, Trabzonspor’un korunduğu izlenimini veren aşağılayıcı bir gerekçeyle sponsorluktan çekildi.
Trabzonspor cephesi malum; o açıklamadan sonra yine milyon YTL’leri har vurup harman savurarak iki transfer sezonu daha geçirdi. Beğenmedikleri, 300-500 milyon YTL’ye forma giydirebilecekleri öz evlatları kulüp ararken onlar “kaliteyi değil pahalıyı” tercih ettiler. Aldıkları tribünde garanti paralarla zaman geçirirken, beğenmedikleri milli takıma yükseldi.
Bu arada ilk hafta olayı yaşandı. Camia bizce doğru olan hükmen yenilgi kararını hâlâ sindiremedi. Doğru bulmadı, bu nedenle yönetimi Federasyona savaş açtı. “Puanımızı verin, istediğiniz kadar sahamızı kapatın!” gibi çok garip bir dilek ve temennide bulundu. Tehdit işe yaramadı. Uygulanan bu ilkel savunma politikasıyla her şey ters tepti ve Federasyon, hedefini tam bulmayan bir delinin yumruğuna Türk Futbol Tarihi’nin en ağır cezasını verdi.
Bugün de durum geçen sezondan farklı değil. 4 teknik direktör, 60’ı aşkın futbolcuyla oluşturdukları kötü kadro, yine alt sıralarda debeleniyor. Değişen bir şey yok yani.
Trabzonspor’dan bir açıklama daha:
“Biz olamazsak Sivasspor şampiyon olsun!”
“Fair - Play” ruhuyla asla ilişkisi olmayan bir “eyyam” açıklaması. Değilse; kurumun “büyüklüğünü” tartışanlara, “büyüklük” temennisinde bulunma gafletidir bunun adı. Eğer dürüstseniz, hükmen yenilgi kararının da doğru olduğunu söylesenize.
Komik oluyorsunuz.
Unutmadan; aynı temenniyi Trabzonspor için ne zaman dileyeceksiniz?
‘’Cesaretin böylesi!‘’
Takımın hücumu daha ağırlıklı düşünmesi, daha çabuk oynaması ve daha çok top yapması gibi faktörler bir yana Ersun Yanal’ın Trabzonspor’da damgasını net vurduğu ilk icraatı Jabi oldu. Yanal böylece, “Bu oyuncu oynamadan Gine Milli Takımı’na nasıl seçiliyor?” sorularına da yanıt vermiş oldu. Jabi ve Yattara ikilisi özellikle ikinci yarıda Denizlispor’un sol tarafını koridor gibi kullandılar. Ama taşıdıkları toplar, ya son vuruş yüzdesi çok düşük olan Umut başta olmak üzere, gole yakın diğer oyuncular tarafından cömertçe harcandı. Ya da günün en başarılı ismi Souleymanou engeline takıldı.
Trabzonspor’un karşılaşmanın ilk 15 dakikası hariç daha çok topla oynaması, daha iyi top yapması gibi faktörlerin karşılaşmanın skoruyla çelişkisi kaleci ve lider oyuncu farklıyla da açıklanabilir. Souleymanou özellikle ikinci yarıda öyle toplar çıkarttı ki, “Evet bir kaleci tek başına da maç alabilir” dedirtti. Örneğin Ahmet kalesinde aynı güveni vermedi. Yusuf, oyuna öyle kritik müdahaleler yaptı ki, bir anlamda “ maçı tek başına kurtardı” da denilebilir. Maçın tek golünün atılmasına, bitmekte olan pozisyonu canlandırarak katkıda bulundu. İkinci golü öyle ince işler yaparak attı ki, şapka çıkartılır. Örneğin, onunla aynı özelliklere sahip Ceyhun benzer katkıyı sağlayamadı, ayaklarından çok çenesini konuşturdu.
Sonuçta özellikle ikinci yarısında oynadığı futbolla hak etmediği bir yenilgi daha alan Trabzonspor, bu kadrosuyla ara transfere kadar belli ki bu sıkıntıları daha çok yaşayacak. İşin komik yanı; iki yılda 60 aşkın oyuncu “trafiğiyle” böyle bir kadroya ve inanılmaz skandallara imza atanların, genel kurul yoluyla umutla beklenen ara transfere de talip olmaları. Bu ne aymazlık, ne cesarettir!