Arama

Popüler aramalar

‘’Eksiklere dikkat!‘’

Rakip; ilk kupa maçını evinde Adanademirspor’a 3-1, son lig maçını da 2. Lig 3. Grubu’nda kümede kalma mücadelesi yapan Küçükköyspor’a 1-0 kaybederek kapatan Kırıkkalespor olunca, tabii ki eksiklikler daha çok göze batıyor.
Kupadaki kötü averajı 5 gole karşın çok daha iyi değiştirecek onca fırsatın hovardaca harcanmasından mı başlarsınız? Barış dışında, maçın havasına giremeyen futbolculardan mı? Ya da, çok zayıf bir görüntü veren rakibe 4 gol fırsatı sunan, komik durumlara düşen savunmadan mı? Her biri bir dert, ciddi birer sorun. Belki Barış’ın ilk maçı olmasa o da abilerine uyacak. Oysaki Avrupa’nın tek yolu olan kupada da iş kritik ve havaya giremiyorlar yine de. Ayranı yok içmeye yani!
Bu maç geçti, hadi Adanademirspor da aşılır diyelim. Ligin lideri ilk rakip ve belki bu maç, “Şampiyon Sivas olsun” dedikleri için yönetim, o ortamda bulunmadığı için de Ersun Yanal açısından bir anlam ifade etmeyebilir. Ama sahada kazanılıp masada kaybedilen maç için camianın beklentisi çok farklı.
Orada Hüseyin, Serkan ve belki de Yattara da olmayacak. Transfer de yok. Bu kadroyla anlamlı maç, üstelik rakip lider ve evinde bir tek puan kaybı da yok. Beklentileri karşılamak için eksikliklere dikkat!

05 Ocak 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşte ciddiyet gerek‘’

Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin ‘45. Yıl Sporun Zirvesi’ konulu semineri için 2 gündür Antalya’dayız.
Yarın bitecek semineri yarım bırakarak, işimize verdiğimiz önem gereği, Trabzonspor’un bu akşamki Kırıkkalespor maçında olacağız.
Biraz da özele kaçan bu kadar detayı, konuyu “işte ciddiyete getirmek” için verdik. İnsanlar işini ciddi yapmak zorundadırlar. Bir futbol kulübünü yönetmek, bir takıma futbol oynatmak, futbol oynamak da ciddiyet ister.
İki kez üst üste kupayı aldıktan sonra farklı Kayseri yenilgisiyle başladığı gruplu ilk turnuvadan, eksik kadrolu Altay ile son yaptığı maçta ciddiyeti elden kaçırınca elenen Trabzonspor, geçen sezon da averajla üst tura çıkabilmişti. Manisa yenilgisiyle başladığı gruplarda şimdiki rakibi Kırıkkalespor olacak.
“Hiçbir maç oynanmadan kazanılmaz” gerçeğinden hareketle rakibini hafife almaması gerektiğini hatırlatırız.
Takım ve kulüp performansı açısından krizdeki Trabzonspor’u, bu sezon Avrupa’ya taşıyabilecek tek yol gibi gözüken kupada grubun geçilmesi için, maç kaybedilmemesi ve iyi averaj gerekiyor. Dolayısıyla taraftarına da bu anlamda çok iş düşüyor. Bizden uyarması.
Şimdi gelelim seminere.
Dünkü oturumda Avrupalı meslektaşlarımızı dinledik. Önce gazetecilere bir detay verelim: İngiltere Spor Yazarları Derneği Başkanı Bary Newcombe, İtalyan Guerin Sportivo Dergisi Yazarı Renzo Parodi ve İspanyol Marca Spor Dergisi Yazarı David Ruiz de la Torre, ülkelerindeki spor gazetecilerinin sosyal güvenlikleri konusunda ciddi sorunlar olduğunu söylediler. Sendikal haklar onlarda da bizdeki gibi, yok yani. Hiç birinin uzun vadeli iş garantisi bulunmuyormuş.
Bir de okuyucular için detay: Asparagaz onlarda da sorun. Bizdeki gibi oralarda da, sadece doğru habercilikle değil, yanlış doğru sansasyon yaratacak abartılı haberlerle okuyucu yakalamaya çalışanlar malı götürüyor!
Önemli bilgiler;
Teşekkürler TSYD.

04 Ocak 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Krize adım adım‘’

“Kulübümüzün mali bütçe yapısı ve iç dengelerini sarsmayacak rakamlar oluşursa bu görüşmeleri kaldığı yerden tekrar açabiliriz.”
Bu sözler, Trabzonspor’da şimdi istifa etmiş yönetici ve Başkan’ın özel adamıyla başlayan, bu yıl ise önce menajer ve başkanın bir başka özel adamıyla devam edip, başkan yardımcısıyla finali yapılan Brezilya Dizisi’nin son kahramanına ait. Resmi sitede transferleri gerçekleşmeyen Alex ve Fernando’nun durumuyla ilgili yaptığı açıklamadan alınmıştır.
Bu sözlerin; görev süreleri, içinde 60’ı aşkın gelen giden oyuncu trafiğiyle kurumu, plansız- programsız harcamalarla milyonlarca YTL’lik zarara uğratan Trabzonspor’un bir yöneticisine ait olması anlamlı. Mali Sekreter’in çelişkili açıklamalarıyla miktarı belirsiz borcun ulaştığı nokta her neyse camia sineye çekecek olsa da, bundan sonrası için bir umuttur bu sözler. Bir umuttur ama transfer gereksinimi de var. Bazı mevkilerin de olmazsa olmazıdır. Gerçekçi olalım: Buralara alınacak futbolcu da, 4 büyüklerden birinin formasını giyeceğine, devre arası olduğu için kulüplerin iyi futbolcularını bırakmaları da zor olacağına göre maliyetin yüksek olması, dengeleri bozması kaçınılmaz. Demek oluyor ki bu durumda transfer kolay değil. Olursa umulan değil, bulunan alınacak.
Bulunan alınırsa ne olacak, ona bakalım: Trabzonspor Teknik direktörü, yanlış zamanda doğru bir tercih ve görev kabul etsin diye verilen sözler var. Ayrıca yönetici teknik adam ilişkisi aşılmış. Dolayısıyla da bu yönetimin devamı, teknik direktör için iyi olmuştur! Ancak çalıştığı kulüplerden şimdiye kadar ayrılma yöntemleri dikkate alındığında, yönetimin “istediği transferler yapılmasa da sorun olmaz” düşüncesi, aralarındaki ilişkiye karşın doğru bir beklenti değil. Bunlarla ortaya çıkan tablo şu: Eğer teknik direktörün istediği transferler yapılmazsa yeni bir kriz daha gündemdedir. Dahası, önceki transfer politikalarıyla dengesiz garip bir kadro kuran yönetimin Trabzonspor’unu, sonuçsal anlamda da ciddi tehlikeler beklemektedir. Ya da ekonomik kriz, kırk katır, kırk satır yani!

03 Ocak 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onur'la onur!‘’

Tempolu, yoğun ve yiyecek-içecek açısından doğal gereklerin yerine getirildiği bir yılbaşı akşamının sabahında, gecenin tüm ağırlığını hissettiren bir uyanış...
Yerel ve Ulusal gazetelerle, sanal ortamdaki haber siteleriyle dünyaya, bölgeye ve yerele bakış...
Sonra malum spor ve dolayısıyla futbol ile ilgili gelişmeleri gözden geçiriş...
Fenerbahçe’nin maksimum verim aldığı yabancıların Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’daki “vahim” durumları üzerine yapılan değerlendirmelere hak veriş...
Televizyon kanallarının birinde Edip Akbayram’ın, Nazım Hikmet’in dizelerine hayat verdiği, “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler” adlı eseri dinlerken, Trabzonspor özeline iniş... 2007’ye oradan bir göz atış...
“Güzel Günler göreceğiz, güneşli günler!”
Trabzonspor camiasıyla inanılmaz çelişik sözler.
Daha iki yıl önce iki kez üst üste lig ikinciliği sıfatıyla “Gönüllerin Şampiyonu” olup, Fair-play adına bol bol mavi bayrak alır konumundan, bugünler gelmiş bir Trabzonspor’a gönül verenler için, en azından şimdilik bir anlam ifade etmeyen, sıradan sözler bunlar.
Gönüllerin şampiyonundan geçtik, “Kümeye” tezahüratlarının ardı arkası kesilmeyen rakip takım tribünleri.
Yasal boşlukların kullanıldığı ayak oyunlarıyla, Genel Kurul yapılamadığı, gidişatı kapanma riski taşıyan bir süreç. Szymkowiak futbolu bıraktı. Marcelinho geri döndü, artı 250 bin euro bonservis bedeliyle övünülürken, kendisine attığı, biri Eskişehir’e 3 gol için ödenen 1 milyon 300 bin euro unutturuldu, Musampa-Risp kaçtı. Ersen’le rezalet yaşandı. Yattara FIFA’ya gitti. Teknik direktörün ödenmeyen paralarla ilgili antrenmana çıkmama eylemiyle sessiz protestosu ve Yattara gelişmeleri üzerine mali sekreterin, “Hiçbir futbolcuya borcumuz yok” sözünden bir hafta sonra, “Dün itibarıyla tüm borçları temizledik” şeklindeki gururlu açıklaması. Ve 2008’in ilk günü:
4 büyük takımdan biri Trabzonspor. Süper Lig’in 2008 falına bakan astrolog’lar, Trabzonspor için büyük bir tehlikeden haber verdiler: Daha büyük prestij kaybından. Detaylandırmayalım. Yattara ve Risp dönecekler mi? Genel kurul yapılacak mı?
Transfer çalışmaları her sezonki gibi... İsmi üzerine konuşulan, izlenen, seyahat çok, alınan yok. Alınacak mı? Santrafor, oyun kurucu bulunacak mı?
Bir tek Karşıyaka’dan Ümit Milli Onur geldi. Jefferson ne olacak. Jefferson gidemedi, kalırsa ne olacak? Onur’un önünde de o savunma var. Ne yapılacak da, “Onur” kurtulacak!

02 Ocak 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neren eğri?‘’

Trabzonspor Yönetimi’ni devraldıkları 2 yılda tek başarıları (!), görev sürelerini yasalardaki boşluğu kullanarak uzatmak olan yönetimin bir transfer sezonunda daha görevde bulunacak olması, Trabzonsporlular için kaygı verici bir durumdur.
Son dört transfer döneminde gelen-giden futbolcu sayısı 60’ı aştı ve bu garip kadro oluşturuldu.
Sabıka var; Musampa olayı.
Beceriksizlik var; ihtiyaç olanı değil, menacerlerin istediğini, değerinden daha fazla para verip almak, bedava elden çıkarmak.
Fiyasko var; gittiği iki takımda da yedek kalan oyuncuyu almak için gönderilen Stepanov, değerini beşe katladı.
Rezalet var; Ersen Martin olayı.
Komedi var; Risp kaçtı, UEFA’ya başvurduktan sonra parası yatırılan Yattara’nın kalmasının tek nedeni, Trabzonlu ve Trabzonsporlu menaceri. Her sözü bir öncekiyle çelişen makamdan açıklama: “Futbolculara bir kuruş borcumuz yok!”
Ersun Yanal Trabzonsporlular için umuttu; hiç değilse transfer yanlışları yaptırmaz, katlanan borcu artırsa bile dengeli bir kadro yapısı oluşturma yolunda katkısı olur beklentileri vardı.
Ama o da tam bir hayal kırıklığı yarattı, dümen suyuna girdi. 2 maçta 6 puanla düşme hattından çıkılmasında katkısı büyük olan Jefferson’ı Fenerbahçe maçında oynatmadı. Gerekçesini de; “Gitmek istiyor!” diye açıkladı...
Son iki maçta gitmek istemiyor muydu? Ayrılma talebinin nedenleri belliydi; yeni sayfa açmasını sağlayamaz mıydınız? Sizin mi, yoksa olağan yönetici-teknik adam ilişkilerini aşıp ahbap-çavuş konumuna ulaştırdığınız yöneticilerinizin mi bir hesabı var yabancı kontenjanıyla ilgili?
Bakın Sayın Hocam; Trabzonspor’da yönetimlerin değil kulüplerin teknik adamı olunur. “Ne ilgisi var?” diyorsanız, sorarız: Camianın duayenlerinin bile çözemediği genel kurulun yapılamayacağına dair öngörünüzün kaynağı nedir acaba?
Unutmadan; söylemiştik, harcamalar yasal değil, bütçe uzmanı eski yönetici Metin Tosun da dün uyardı.
Yönetimin bir kuruş harcama yetkisi yok; bu işin içinden nasıl çıkılacak, bilen de.
Deveye sormuşlar...

28 Aralık 2007, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Önemli olan 3 puandır‘’

Trabzonspor, Saracoğlu'nda 10 yıl üzerine bir 'Pendik mucizesi!' peşinde koşarken, Galatasaray gibi bir '6 Kasım tehlikesi' de yaşamadı değil. Çok uçlarda gitti, geldi maç...
Son iki galibiyetin kilit ismi Jefferson'u neden kulübede tuttuğunun gerekçesi bilinmeyen Ersun Yanal'ın, tek devrede 3 golde de hatası olan Hüseyin'e olumsuz hat-trick yaptırma fırsatını vermesi de bu uç noktalarda gel-git'in açıklaması olarak değerlendirilebilir. Alternatifin bulunduğu tek mevkii kale ve bunda da kötü tercih, maçın kaderini etkiledi. Hem Yanal'ın kendi ilk büyük yanlışı, hem de ya kaptanlık bandının ya da bizzat Hüseyin'in (hangisininse bilemeyiz) çok büyük hatalarda bile var olan dokunulmazlık zırhı da gözden geçirilmeli böylece.
Ama maçın uç noktalarda gezinmesine karşın şu ya da bu şekilde kopmamasının en büyük nedeni, savunmalardı kuşkusuz. Omuzlarında büyüklük apoleti olan takımların savunmaları buysa ve bu sezon tüm zamanların gol rekorları kırılmazsa golcüler kendilerini sorgulamalı bizce... İlk yarının özetinde, savunmalardan bile daha kötü gününde olan Bülent Yıldırım da eksi notuyla yer alabilir.
Alex, varlığıyla da, yokluğuyla da maça damgasını vuran isimdi. Takımını rahatlatan golünün yanı sıra, top ayağına geldiğinde arkadaşlarına da nefes aldırıyordu. Çıkınca Fenerbahçe'nin kimliği değişiverdi birden. 55'te başlayan zaman çalma çabası, bitime yarım saat kala Volkan'a sarı karta maloldu.
2. yarının golsüz kapanmasının nedeni, savunmaların düzelmesiyle değil, hücum girişimlerinin yetersizliğiyle ve futbolcuların son 20 dakikadaki yorgunluğu sonucu düşen tempoyla ilişkilendirilebilir. Kondisyon sorununun muhatapları olan hocalar içinse şu söylenebilir: Önemli olan 3 puansa Zico haklıdır.

23 Aralık 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Söz; gerçek sahibinin‘’

Diyor ya; Trabzonspor’un, başkanlığa aday olmadığını açıkladığı genel kurulu iptal ettiren Başkanı, aralarında gerek genel kurul süreci gerekse yakın geçmişteki konuşmalarıyla tepki çekmiş olmasına karşın her nasılsa birilerince ödüllendirilen, istifa eden gruptan ‘makam’ karşılığı kopanların bulunduğu yönetici tayfası, “Trabzonspor’u kaostan kurtardık”diye...
Biz de diyoruz ya; “Asıl böylece Trabzonspor’u kaosa soktular” diye...
Biz, “hukuki boşluğun kullanıldığı etik dışı bir hareket”, onların profesör hukukçuları, “doğru”, bizim rastladığımız, ulaştığımız onlarca hukukçudan her biri, “işi kılıfına uydurma” olarak yorumluyor ya son gelişmeleri...
Geçelim hepsini.
Sözü bugün gerçek sahibine, yani taraftara bırakalım. İşte mail kutumuza da düşen Gerenimo rumuzlu yazı:
“Şu anda biz neler kaybettik?:
İtibarımızı. Ciddiyetimizi. Olağan bir kongreyi olağandışı hale getirerek kontrolümüzü. Tüm camia olarak güvenimizi. Ayak oyunlarına mağlup olarak 40 yıllık kulüp kültürümüzü. Etik değerlerimizi. Adil seçim sürecini, aday olma, adaya saygı gösterme erdemimizi. Trabzonspor’un siyaset üstü olduğuna dair inancımızı. Bölünmüş kötü bir yönetim ile koca bir 2 yılımızı.
Peki, neler kazandık?
‘Büyük başkanın biri’ diye başlayan Ersen Martin’le ilgili olayından sonra, yine aynı girişle bu kez kongreli ikinci fıkrayı.”
Mutlu ve sağlıklı nice bayramlara.

20 Aralık 2007, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşin özü!‘’

Trabzonspor Yönetimi, genel kurulu engellemekle, kulübü kaostan kurtardığını iddia ediyor. Biz de, “Hayır, daha büyük bir kaosa neden oldunuz” diyoruz.
Dayanağımız şudur: Kulüplerin kendi tüzüklerine koydukları her özel madde, Dernekler Kanunu’na aykırılık içerir. Niyet kötü olduktan sonra hiç bir kulüp genel kurul yapamaz. Bütün bunlar yasal boşlukların olumsuz sonuçlarıdır. Aslolan yönetimlerin bunlardan yararlanıp, görev sürelerini uzatarak yeni tartışmalar yaratmak değil, sağlıklı bir genel kurul için gerekli önlemleri almaktır. Trabzonspor Yönetimi bunun tersini yapmakla kalmamış, kurumun parasıyla çarşaf çarşaf ilanlar vererek de kamuoyunu yanıltma yolunu tercih etmiştir. Örneğin; borsadaki hisselerin tavan yapmasını, uyguladıkları politikalara olan güvene bağlama gafletini de göstermişlerdir. Hâlbuki biraz borsa bilgisi olan herkes, hisseleri alanların, Ocak’ta dağıtılacak temettü ve sayelerinde oluşan gecikme faizinin peşinde olduğunu bilir. Geçelim.
Birileri çıksa, 2 genel kurulunu yapamayan bir derneğin fesih edilmesini talep etse ne olur acaba? Kamuoyunu yanıltırken kullandıkları hukuk profesörlerinin bundan haberi yok mudur?: “Siz 2007 bütçesi için onay aldınız. Bunu ancak yüzde 10 aşabilirsiniz ve çoktan aştınız. Kaldı ki, uzattığınız görev sürenizdeki harcamalarınız yetkiniz olmadığı için yasal değildir” diye kendilerini uyarmamışlar mıdır?
‘Kaosu-maosu, kurumun menfaatlerini, istasyon gelirlerini’ falan geçin, işin özü şudur: Trabzonspor, bir partinin içişlerine kurban edilmiştir. Aklıselim, Faruk Özak’ın sportif kimliğiyle ilgilenirken, birileri siyasal kimliğini öne çıkarıp, hesaplaşma alanı olarak Trabzonspor’u kullanmıştır.
Özetle; Trabzonspor siyasallaştırılmıştır.

18 Aralık 2007, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI