Arama

Popüler aramalar

‘’Bu Yolun Yolcusu 3!‘’

Acayip bir haftayı geride bıraktık. Hangisini anlatsak diğerinin eksik kalacağı, hangisinden az bahsetsek ayıp olacağı noktaya bence artık geldik. Bugün Beşiktaş kazanırsa 4.lüğe yerleşiyor ama şampiyonluk mücadelesini verecek üç takım artık net diyebiliriz. Galatasaray ve Fenerbahçe zaten belliydi ama dün akşam, taraftarının bile henüz tam arkasında olmadığı Trabzonspor takımı, İzmir’den bağıra bağıra, benim sene başındaki tüm beklentilerimi karşılayarak, bu yarışta ben de varım dedi. Avrupa’sı olmayan ve takım yapısı, oyuncu kalitesi, bu ligin tüm dinamiklerine uygun Trabzonspor, dün akşamla birlikte ciddi bir şampiyonluk adayı olmuştur. Sürekli birbirine odaklanan Galatasaray ve Fenerbahçe’ye benden söylemesi…İkinci yarı, iki takım da Trabzon’a gidiyor…

Trabzonspor’la başlamışken, ara ara yazdığım, şehri ikna etme konusunda artık yönetimin, takımın ve hocanın yapacağı bir şey kalmamıştır. Sezon başında iletişimle ilgili biraz eleştirsem de sorumluluk bu saatten sonra tamamen şehirdedir. Bu hafta oynanacak Beşiktaş maçı ile beraber şehir, mutlaka havaya girmelidir. Burada medyaya da bir eleştiri yapmak gerekiyor. Dün maçtan sonra kim yayında diye baktım, mutlaka kaçırdığım olmuştur ama çok çok az yayıncı dijitalde yayındaydı. Burada da medyanın artık gözünü biraz daha buraya çevirmesi gerekiyor.

Galatasaray “Ömer” Olma Yolunda(!)

Hakemin kararlarıyla ilgili kısmı yazayım sonra daha önemli kısma geçeriz.

  • Kazımcan’ın penaltı beklediği pozisyon bence değil, o kadar müdahaleye penaltı çalınırsa maç başı penaltı bahsi açılmaya başlanır.
  • Davinson’ın pozisyonu, kırmızıya yakınım, geçen haftaki Skriniar pozisyonu gibi.
  • Kazımcan’ın el pozisyonu bir açı hariç kesin penaltı. Ancak şunu şöyleyeyim Türkiye’de bu pozisyon rakip takımın başına gelse ortalığı yıkacak herkes şu an konuyu normalde referans göstermeyeceği hakemler, kişiler ya da geçmiş olaylar üzerinden anlatıyor. Buradaki mesele bence başka.

Mesele bence şu; her hafta kaydettiğimiz “Telaşsız Samimiyet” podcast serimizde aynen anlattığım gibi Türkiye’de sorun bir pozisyon, bir hakem kararı ya da hayatın diğer alanlarında yaşanan anlık sorunlar, haksızlıklar ya da kararlar değil. Ülkede adalet anlayışı kaybolduğu için, herkes adaleti, kendisinin araması gerektiğine ve savunması gerektiğine inanıyor. Bu da bizi önce empatiden sonra da hakikatten uzaklaştırıyor. Somut olarak bu pozisyonu normalde rakibine olsa, hayatının en önemli davası gibi “penaltı” diye savunacak kişiler, böyle yaklaşırsa sonrasında ezileceğini düşünerek tam tersi biçimde savunma yapıyor. En büyük problem bu. Yoksa daha önce de her takıma, bunun gibi çok tartışmalı pozisyonlarda bir sürü düdük çalındı çalınmadı. Bir Galatasaraylı geçen hafta o zaman Skriniar kırmızı görmeliydi diyerek, başka bir yanlış kararı aklamaya çalıştığında, sorun kar topu gibi büyüyor. Ben bunu desteklemiyor ve doğru bulmuyorum ama anlıyorum. Çünkü görüyor ki geçen hafta facia maç yöneten Yasin Kol bu hafta yine maç alıyor. Ya da görüyor ki Türk futbolunda adaletin terazisi şaşalı çok olmuş, görüyor ki birileri yine liyakatsiz işler yapıyor ve bedel ödemiyor. O yüzden şu an futbolda ve ülkenin herhangi bir yerindeki sorunu, çürümeyi, yozlaşmayı, toplumun genelinde yaşanan uzun süreli, kronikleşmiş sorunlardan bağımsız göremeyiz, görememeliyiz…Yoksa zaten çözemeyiz!

Şimdi gelelim ara başlığın sebebine…Türk dizi tarihinin en iyi işlerinden olan Ezel’de meşhur bir sahne vardır, Cengiz karakterinin, ihanet ettiği arkadaşı Ömer’i düşünerek söylediği, “Ömer oldum lan ben!” repliği izleyen herkes hatırlar. Şimdi Galatasaray’ın o gün maç sonu attığı tweetleri görünce aklıma o replik geldi. Son 1-1,5 aydır, özellikle işler biraz da yolunda gitmemeye başladığında, Galatasaray’ın iletişiminde, kodlarına uygun olmayan yaklaşımların çoğaldığını düşünüyorum. Bir tartışmalı penaltı pozisyonunu, başka bir pozisyon görüntüsü paylaşarak, bu pozisyon da kırmızı değil miydi diye yazmak, hatta üzerine bir sonraki iletiyi cevaplayıp, kendi kendine konuyu tekrar hatırlatmak, Galatasaray’a yakışan hareketler ve iletişim yöntemleri değildir. Her maçtan önce, sonra saha dışına kaymaya teşne bir şekilde açıklamalar yapmak, hiçbir oyuncuya iyi gelmez. Bunun örnekleri geçmişte var. Açıp bakabilirler, bu yolu seçenler neler yaşamış. Galatasaray yorucu bir Şampiyonlar Ligi fikstürünün 6 maçlık kısmını tamamlamak üzere yarın bir maça çıkıyor, tahminen beraberlik bile ilk 24’ü garantileyecek (matematiksel olarak değil), ligde en yakın rakibi ile puan farkı 2. Bu kadar eksik ve sakatlığa rağmen, sene başında herkesin imza atacağı bir tabloda, hem yöneticiler hem Okan hoca hem de sosyal medya iletişimi nezdinde saha dışına çıkmayı gerektirecek hiçbir şey yok. Galatasaray’ın bir nefret figürü haline gelmemesi için herkesin çok daha ehemmiyetli olması ve konuşurken iki kere düşünmesi lazım.

Tedesco Efekt

Şu an Fenerbahçe’yi oyun olarak hiç beğenmesem de (kaldı ki ben medya köpürtürken de benzer eleştirileri buradan yazıyordum) Tedesco iletişim olarak şov yapıyor bence. Maçtan sonra saha içi odaklı açıklamaları, medyanın tüm kışkırtmasına rağmen hiçbir şekilde yoldan sapmaması tek kelimeyle muazzam. Oyun problemli, oyuncuları kendi seçmedi, 11’e 11 biten 11 maçın 4’ünü kazandı, çalışmaya başladıktan sonra başkan değişti…Bunların hepsi çözülür ama şu yaklaşım satın alınabilen bir yaklaşım değil. Oyuna bir etkisi çok olduğunu düşünmüyorum ama Fenerbahçe’deki değişen ve gelişen pozitif havaya çok etkisi olduğu kesin.

08 Aralık 2025, Pazartesi 13:48
YAZININ DEVAMI

‘’Sadakat Büyüktür Liyakat‘’

Hakem konuşmayı, maçları, olayları hakem üzerinden okumayı Türk futboluna katkıdan çok zarar olarak görsem de dün akşam oynanan maçı Yasin Kol’dan bağımsız okumak, anlamak imkansız gibi bir şey. Bu kadar yatırım yapılan Türk futbolunun, en değerli ürün diyebileceği maçına Yasin Kol atanıyorsa ve bu maçı, bu denli basiretsiz, yeteneksiz, beceriksiz bir hakem yönetiyorsa, bu da göz göre göre oluyorsa, kimse de buna ses çıkarmıyorsa kapatalım Türk futbolunu gidelim… FIFA kokartı bile olmayan, İngilizce bilmeyen, özellikle ikinci yarı Türk futbol tarihine geçecek seviyede rezalet olan bir hakem, tahminen çok uzak olmayan bir gelecekte bir derbi daha alacaktır. Hiçbir kulübün de maç sonu kendi canı yanınca çıkıp konuşmaya hakkı yoktur. Bunu tüm kulüpler için söylüyorum. TFF ve MHK’nın gözbebeği Yasin Kol, yarın bir gün başka bir derbiye ya da önemli bir maça atandığında sesi çıkmayan hiçbir kulüp veya yöneticinin, maç sonu çıkıp taraftarın gazını almak için bir şeyler söylemesi samimiyetsiz ve yönetim beceriksizliği olarak görülecektir, görülmelidir. Sorun yetersiz ve beceriksiz Yasin Kol’da değil, onu bu maça atayanlarda ve yaklaşık 1-1,5 senedir liyakati yetmediği halde her önemli maça verenlerde de değil. Sorun bu düzene, bu yaklaşıma ses çıkarmayan, camialarını yeri geldiğinde konsolide etmek için hakemleri aparat gibi kullanan, “aman Ali Rıza Bey tadımız kaçmasın” diyen, medya önünde birbirine sallayıp, kapalı kapılar ardında hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam büyük kulüp yöneticilerindedir. Dün Galatasaray’ın ikinci yarı başına gelenler yarın Fenerbahçe’nin, öbür gün Beşiktaş’ın sonra da Trabzonspor’un başına da gelebilir, gelecektir de…Pek mümkün değil ama hakem dışında notlara bir bakalım…

  • Maç önü şov ve koreografiler çok güzel düşünülmüş üzerinde baya emek verilmiş. Bu havaya, bu pozitifliğe ihtiyacı var Fenerbahçe’nin, başkan ve ekibi tebrik etmek lazım. Bir önemli noktada, hazırlanan gösterinin hiçbir yerinde 5 yıldız yoktu. Bence bu da değerli. Saadettin Saran ve ekibinin yavaş yavaş bu 5 yıldız meselesinden tamamen uzaklaşacağını düşünüyorum. Doğrusu da budur. İletişim olarak kulübe zarar veren bir şey.
  • Galatasaray, Tedesco kabul etmese de çok ciddi eksiklerle geldi. Maçı bitiren 11’de Kazımcan ve Arda Ünyay vardı. Takımın 2 sol, 2 sağ beki yok, ana kilit çözücüsü yok, Osimhen, İlkay ve Lemina da çok taze sakatlıktan dönmüş vaziyette resmen kalite farkını ve daha iyi takım olduğunu herkese göstermiş oldu. Okan hocanın, galibiyet gelmediği için net hatırlanmayacak ama kritik kartvizit maçlarından biri olduğunu düşünüyorum. Yasin Kol, Fenerbahçeli oyuncular Galatasaraylı oyuncuları döverken müdahale etseydi, son 20-25 dakika daha farklı da geçebilirdi.
  • Fenerbahçe, bence yabancıların çok sık kullandığı tabirle “down to earth” durumu yaşadı. Ayaklar bundan sonra daha sağlam yere basacaktır. Hem buradan hem de Telaşsız Samimiyet podcastinde birçok kez tekrarladığım gibi, Tedesco ve Fenerbahçe baya şanslı bir dönem geçirdi ve geçiriyor. 1-2 maç hariç iyi oynayan bir Fenerbahçe olduğunu da düşünmüyorum. Trabzon ve Beşiktaş maçları 20.dakikalar itibariyle 10 kişiye oynanmış maçlar. İki maçta da oyun olarak kırmızıya kadar kötü bir Fenerbahçe vardı ve dün bence maçın tamamında kötü bir Fenerbahçe izledik. Tabi ki galibiyet serisi ve puan farkını 1’e düşürmek değerlidir ama Galatasaray’ın ikinci yarıda çok daha rahat olacağını ve böyle bir sakatlık türbülansına tekrar girmesinin olasılığının düşük olduğunu unutmamak gerekir. Devre arası çok acil ön hatta ve orta sahaya, kaliteli, minimum 2-3 transfer şart. Fenerbahçe kadro kalitesi olarak Galatasaray’ın fena olmayan bir seviye gerisinde şu anda.
  • Dünkü maçın tek kazananı; Trabzonspor… İkinci yarı Avrupa’da yorulmayan ve Galatasaray & Fenerbahçe ile evinde oynayacak bir Trabzonspor, her şeyi yapabilir. Ben iki takım yerinde olsam, ezeli rakibim kadar Trabzonspor’dan endişe ederdim…Maalesef orada da şehir ikna olmuş değil, tribünler hala dolmuyor, o da bir enteresan, belki dünkü maçtan sonra bir şeyler değişir.
02 Aralık 2025, Salı 12:27
YAZININ DEVAMI

‘’Toplumsal mutabakat önemli‘’

Türk futbolunda gün geçmiyor ki garip işler olmasın, gün geçmiyor ki saha içini konuşalım diye niyet edip kendimizi hep saha dışında bulalım…Bahis operasyonu ve sürekli hakem konuşmamızı gerektirecek pozisyon standartlarımızın olmaması gibi konulara bir de Rizespor – Fenerbahçe maçına bahis alımların kapanmasını da ekledik. Konunun detayına ya da neden olduğuna girmeyeceğim bence bu konular yargının ya da tüketici korumayla ilgili STK’ların işi ancak Türk futbolunda enteresan işlerin olduğu gerçek. Maalesef bu konuları da kulüpçülük seviyesine indirgediğimiz için düzgün tartışamıyoruz. Ancak şunun farkında olmamız lazım; Türk futbolu bir ürünse, bu ürünün temizleyeceğiz derken daha da kirletme ihtimalimiz ya da amiyane tabirler elimizi yüzümüzü bulaştırma ihtimalimiz de var. Bu konulara çok titizlikle yaklaşmamız gerekiyor. Bu konuların iletişimini yürütmek de en az uygulamasını yapmak kadar kritiktir. Her zaman olduğu gibi yine toplumsal mutabakatımız olmayan bir konu yaratmayalım…

Derbiye Doğru…

Son yılların en kritik derbisine doğru ilerliyoruz. Fenerbahçe için son 3 senenin psikolojisini tersine çevirmek, Galatasaray için de ne olursa olsun ligin lideri benim demek için acayip bir fırsat var. Fenerbahçe’de Tedesco’nun en önemli sınavı desek yanlış olmaz, daha önce iki derbi oynadı ancak ikisinde de rakip 60-70 dakikayı 10 kişi oynadı.  Tedesco belki de en net mesaj maçına çıkacak. Galatasaray da bu kadar eksikle, dikiz aynasında dibine gelen ve selektör yapan rakibiyle mental bir sınav verecek desek yanlış olmaz. Tek dileğim hakemin konuşulmadığı, herhangi bir takımın eksik, keyifli futbol izlediğimiz bir maç olsun. Güzel bir Asensio ve Osimhen düellosu izleyelim…

Bu iki takım aynı zamanda Avrupa’da sezon belirleyici maçlara çıkıyorlar. Bu maçlarda ne olacağı da az çok derbiyi etkileyecektir. Sakatlık olmaması da iki takım adına özellikle çok sakatı olan Galatasaray için çok kritik. 1 Aralık gününe kadar hem mental durum hem de fiziki durum değişebilir. Fenerbahçe, Galatasaray ve Samsunpor’a Avrupa maçlarında başarılar dileyelim…

Bir Garip Rafa Meselesi  

Yaklaşık 3 senedir buradan sporda iletişim konularına değinmeye çalışıyorum. Türk futbolu sağ olsun çok garip, inanılası güç şeyler de yazmam gerekti ancak Rafa Silva meselesinde yaşanan iletişim hadiseleri yine literatüre geçecek cinsten. Öncelikle şunu net söyleyeyim, Rafa Silva’nın yaptığı şey işin tabiatına, doğasına aykırıdır, böyle profesyonellik olmaz. Menajerinin açıklaması (kendi açıklaması gibi görebiliriz) ayrı problem. Ancak sonrasında Beşiktaş yönetiminin ve teknik direktörünün konuyu ele alışı, son yapılan basın toplantısı da bir o kadar problem. Kriz yönetiminde Beşiktaş’ın şu anki karmaşasında başarı beklemek haksızlık olsa da bir mesele bu kadar kötü yönetilmez. Artık hem oyuncu hem yönetim hem de teknik ekip tarafından verilen kararların kamuoyu ile net bir şekilde paylaşılıp yola devam edilmesi gerekiyor. Maç sonu, maç önü açıklamalardan altyazıları okumaya gerek kalmadan taraftarlar ne olduğunu ve ne olacağını net bir şekilde bilmesi gerekiyor. Yoksa her iletişim krizinde olduğu gibi boşluklar bırakırsanız, o boşlukları başkaları yalan yanlış şeylerle doldurmaya ve itibara hasar vermeye devam eder…

25 Kasım 2025, Salı 10:28
YAZININ DEVAMI

‘’Ciddiye Almazsan, Ciddiye Alırlar (!)‘’

 

Futbol çok acayip bir oyun, tam olarak futbolu neden sevdiğimizi anladığımız bir hafta sonu oldu bence. Puanlar takımların güçlerine göre dağıtılsaydı, bu sporu kimse izlemezdi.  Amsterdam’a gidip, ne halde olursa olsun Ajax’a 3 atmış takım, maçı ciddiye almadığında, sahada gezintiye çıktığında başına neler gelebileceği hem gördü hem de göstermiş oldu. Kocaelispor çok istekli bir ilk yarı ile önce skoru aldı sonra da ikinci yarı takım dursa da taraftar resmen sahadaki oyuncular yerine koştu, bağırdı, bastı…Kocaelispor camiasını, oyuncularını, teknik heyeti ve taraftarları tebrik etmek lazım. Ancak Kocaelispor Başkanı’nın yaptığı açıklamaları ayrı bir yere koymak lazım.

Öncelikle şunu belirteyim, Türkiye’de dönem dönem önde giden ve başarılı olan takımlara ekstra motivasyon olması kadar doğal bir şey yok. Şu an Galatasaray’ı yenmek haber, kıymetli, reyting vs. Bu her zaman böyleydi, yarın Fenerbahçe ya da Beşiktaş veya Trabzonspor, zamana yaydığı başarılı bir dönem geçirsin, onların da başına gelir. O yüzden takımların, oyuncuların, hocaların ve başkanların ekstra motivasyonunu anlıyorum. Fakat…Kocaelispor Başkanı’nın yaptığı açıklama bu motivasyon üzerinden okunacak bir açıklama değil. Çok tehlikeli, Türk futbolunun iyiliğini düşünmeyen, sporun ruhundan uzak korkunç bir açıklama. Bugün bu açıklamayı yapanlar, yarın kendilerine bir şeyler dendiğinde ses çıkarma hakkını kaybetmiş olurlar. Kaldı ki, Türk futbolunda şu an olan biten şeylerin kimi nasıl etkileyeceği hiç belli değil. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bugün açıklanan ve kanıtlanan şey, yarın kandırıldık, böyle değilmiş diye de tezahür edebilir. Çok dikkatli ve itidalli olmak lazım. Son olarak da ifade etmeliyim ki, Kocaelispor, çok yeni alt liglerden kurtulmuş bir takım ve bahis skandallarının alt liglerde çok daha fazla olduğu biliniyor. Şimdi ortada hiçbir kanıt yokken, benzer bir açıklamayı Kocaelispor için başka bir takım yapsa, ben yine burada tam tersi konumda olan Kocaelispor’un yanında olurdum. Başkan’ın açıklamasının maç sonu Galatasaray’ı yenmenin ve ligde sonunda bir nebze rahatlamanın getirdiği heyecan olduğunu düşünmek istiyorum.  

Gelelim sahada yürüyen, yaptığı işi ciddiye almayan, ruhu hala Amsterdam sokaklarında kalmış Galatasaraylı futbolculara ve teknik heyete… Fenerbahçe medyasının yaptığı “lig bitti” totem ya da tuzaklarına oyuncuların, teknik heyetin düştüğünü de net bir şekilde gördük. Biten bir şey olmadığı gibi, tam aksi, her şey şimdi yeniden başlıyor. Hiçbir maç sahada oynanmadan kazanılmıyor. Şimdi Galatasaraylı taraftarlar tüm lig liderleri Avrupa maçı dönüşü liglerinde puan kaybetti diyebilirler. Ancak çoğu, bu şekilde, sahada hiçbir varlık göstermeyerek puan kaybetmedi. Maçın sadece Icardi üzerinden okunması da bir o kadar yanlış ve gelecek adına zarar verici diye düşünüyorum. En kötü günlerinden birinde olan Davinson, Sane, Abdülkerim Bardakçı’yı, sözleşme sorunundan beri Keçiörengücü günlerine emin adımlarla ilerleyen Barış Alper Yılmaz’ı, nereye koyacağız. Bu tokat Galatasaray için, 5-0’lık Beşiktaş maçı, 5-1’lik Frankfurt maçı etkisi yapmazsa, daha böyle çok tokat yer onu da söyleyeyim. Avrupa’nın gazeli hoştur, kulağa da güzel gelir ama o gazeli tekrar dinlemenin yolu ligde şampiyon olmak. Galatasaray zor bir fikstürü tamamladı, Alanya maçı ile başlayan sürece baktığımız ortada hiç kötü bir tablo yok. Zaten artık Okan Buruk istifa falan yazanları, konuşanları, kamuoyu olarak ciddiye almıyoruz diye düşünüyorum. Ligdeki avantajını kaybetmiş oldun, artık rakibin 1 maç mesafede. Diğer rakibin de eminim puan farkını 1 olarak görüyordur. Sonuçta Trabzon’da oynanacak bir maç var. Özetle, daha ligde yol çok uzun ve çok sular akar. Öne geçilir geriye düşülür, Avrupa kupalarının lig etabı tamamlandığında Şubat başında tekrar bakmak lazım. Kesin olan tek bir şey var, 1 Aralık’ta bizi acayip bir maç bekliyor…

Fenerbahçe…

Açıkçası Beşiktaş maçında gerçekten Fenerbahçe’yi hiç beğenmemiştim. Tabii ki kırmızı karttan sonraki süreç dışında. Ancak ikinci yarı büyük soru işaretleri barındıran ve Duran’ın ve Orkun’un birlikte hediye ettiği bir 3 puan diye yazmıştım. Plzen maçı da bunu doğrular nitelikte oynandı. Dün Fenerbahçe net bir oyunla net bir galibiyet aldı. Kayserispor kolay bir rakip değil bence, hoca değişiklikleri her zaman olumlu yansır ancak iki haftada 5 puan kaybeden rakibine, 2 haftadan 6 puan alarak net cevap verdi Fenerbahçe. Mental olarak ne olursa olsun, iyi toparlandılar bu da çok değerlidir. Yöneticilerin (Beşiktaş maçı sonrası hariç) ve Tedesco’nun açıklamaları da çok yerli yerinde ve doğru düzgün. Bir şeylerin değiştiği kesin, enerji önemli, enerji… Büyük ve önemli maçlardaki oyun sorunu hala devam etse de Tedesco’nun önünde 1 Aralık’ta çok acayip bir fırsat var.

Fenerbahçe Rizespor’a en son ne zaman puan kaybetti hatırlamıyorum, Galatasaray da evinde Gençlerbirliği’ni geçecektir.

Dolayısıyla lider olmak için sahaya çıkacak bir Fenerbahçe ile lige “fazla umutlanmayın” hissini tekrar vermek isteyen Galatasaray…Bakalım neler olacak…

10 Kasım.

“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” – M. K. Atatürk

Onu anmanın en güzel yolu, onun gösterdiği yolda yürümek ve onun fikirlerini yaşatmaktır. Atatürk’ün değerlerini yaşattığımız, ilim ve akıldan sapmadığımız, mirasına sahip çıktığımız 10 Kasımlara, anmalara.
Saygı ve minnetle…

10 Kasım 2025, Pazartesi 15:07
YAZININ DEVAMI

‘’Uçlardayız, Uçlardasınız, Uçlardalar‘’

Türk milleti olarak hepimiz doğamız gereği, uçlarda yaşamayı, hep uçlara doğru yönelmeyi severiz. Bunu engellemeye çalışsak da maalesef durum böyledir. Modern dünyada artık hepimiz biliyoruz ki, hayat çoğunlukla gri alanlardan oluşuyor. Fakat özellikle bizim ülkemizde bu çok mümkün değil. Çünkü hayatlarımızla ilgili o kadar belirsizliğimiz ve tedirginliğimiz var ki, spor ve özellikle futbol bizim için bazen bir kum torbası bazen de aşırı sevdiğimiz, sahiplendiğimiz bir sevgili gibi. Çoğunlukla enerjimizi, nefretimizi, oraya akıtıyoruz. Bu hafta sonu bunun zirvesi yaşandı desek yanlış olmaz. Bu hafta uçları ve uçlarda olanları kısa bir inceleyelim.

Öncelikle artık şımarıklık şeklinde tabir edilecek ayarı ve ruhu kaçmış bir eleştiri kültüründen bahsetmek lazım. Galatasaray taraftarı, özellikle sosyal medyada, tamamen yukarıdaki sebeplerden ötürü, korkunç bir hal almış durumda. Sosyal medyada yapılan eleştirileri belli bir seviyeye kadar ciddiye almamak lazım ama Sallai’nin Instagram yorumlarını kapatmasına sebep olan eleştiri dozu, boyutunu, haddini aşmış demektir. Bu artık hayata karşı olan nefreti kusmaktır. Bunların neden yanlış olduğuna bile girmeyeceğim, Okan Buruk’un, Sallai’nin şu aşamada eleştirilmeyi bırakın, övgüler alması lazım. Bu şımarıklığın bedeli, şımarıklığın yapılabildiği insanları, oyuncuları kaybedince çok ağır olur.

Bir diğer uç savaşları da dün derbide yaşandı. Önce Fenerbahçe ile başlayalım. Maçtan sonra özellikle baktım, sonuç odaklı Tedesco ve Fenerbahçe övgüsü olacak mı diye, gerçekten de 1-2 önemli isim hariç ve yöneticiler dahil herkes müthiş bir havaya girmiş vaziyette. Açıkçası şaşkınlıkla izliyorum, dün Fenerbahçe, Duran şapkadan tavşan çıkarmasa, kalan dakikalarda Beşiktaş kazanabilirdi veya yüksek ihtimal berabere bitecekti. Orkun Kökçü’nün hediyesinden sonra ilk yarı bitene kadar güzel oyun ve Beşiktaş’ın paniği ile birlikte beraberliği sağladı. Ancak ikinci yarıyı  Tedesco için büyük bir soru işareti olarak buraya bırakıyorum. Fenerbahçeli taraftar derbi galibiyetine tabi ki sevinecek büyütecek, rakiplerinin puan kaybettiği hafta, deplasmanda Beşiktaş’ı yenmek çok önemlidir ancak Tedesco’yu bugün, Orkun kırmızı görmese nasıl konuşurduk emin değilim. O yüzden ayaklar yere basmalı ve ikinci yarının eleştirisi yapılmalı.

Gelelim Beşiktaş’a… Açıkçası Beşiktaşlı taraftarlar için çok sinir bozucu bir maçtı o yüzden burada bunu okuyan Beşiktaşlılar için fazla uzatmayacağım. Öncelikle Sergen Yalçın bence çok iyi bir maç planıyla, ilk 25 dakika gerçekten nakavt etti Fenerbahçe’yi, Tedesco’yu ve maç çok farklı yerlere gidebilirdi. Sonraki paniği ve dağılmayı eleştirelim ama ilk 25 dakikada 11’e 11 oyunda işleyen planı da unutmayalım. Aynı şekilde Orkun Kökçü…Evet hediye etti, evet korkunç bir hata, 2-0 öndeyken yapılmaması gereken bir amatörlük. Fakat Orkun maçın en iyilerindendi ve eminim en çok o üzülmüştür. Kamuoyu hemen Orkun’u yarın yokmuş gibi eleştirmeye, bütün hesabı ödetmeye çalıştı. Bu da çok yanlış, Orkun bu sene Beşiktaş’ta beklenenin altında kalmış olabilir ama çok değerli bir oyuncudur ve Beşiktaş’ın Orkun’u kaybetme lüksü yoktur.

Severken de, söverken de hep uçlardayız. Çok güzel bir laf vardır; “Fazla olan yanlıştır” diye…

Bitirmeden, bir hak teslim etmek gerekir. Bu haftanın parlayanı bana kalırsa Trabzonspordur. Çok enteresan şeyler hayal ettirdiler bence taraftarlarına. Seçtikleri genç oyuncular, doğru tercihler…Oulai, çok merak ediyorum bonservis bedelini…Sadece kamuoyundaki algıları kadar domine ettiklerini düşünmüyorum. Belki ilk yarı…Ancak ikinci yarı deplasmanda Galatasaray’a karşı düşmek de normal. Fatih Tekke açıklamalarıyla, oynattığı oyunla, oyuncu tercihleriyle şu ana kadar bence ligin bu anlamda yıldızı. Umarım beklentiler gereğinden fazla, UÇ’lara doğru gitmez…

03 Kasım 2025, Pazartesi 14:38
YAZININ DEVAMI

‘’Cumhuriyet‘’

Öncelikle bugün Atatürk’ün arkadaşlarına yarın cumhuriyeti ilan ettiğini açıkladığı gün. Türkiye Cumhuriyeti’nin 102.yılı kutlu olsun. Bize bu değerli mirası bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına, o dönem toplumun gelişimini ve dönüşümünü sağlayan herkese şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

Atamızın da dediği gibi “Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister.”

İletişim Kaosu & Kaosun İletişimi

Bu hafta yazacaklarımı biriktirirken, dün bir anda futbol gündeme atom bombası şeklinde düşen bir basın toplantısı gerçekleşti. TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu birçok hakemin bahis oynadığını açıkladı. Detaylara girmeye gerek yok, haberlerde devamı var ancak burada kritik nokta savcılık tarafından yapılan açıklama. Savcılık uzun zamandır bu konunun araştırıldığını ve dosyaların birleştiğini duyurdu yani daha çok atom bombaları göreceğiz gibi duruyor. Tabi bu gibi durumlarda bu kaosu yaratmak, Türk futbolu adına olumlu olsa da, bunun iletişiminin çok hassas bir biçimde ve dezenformasyona mahal vermeyecek şekilde yapılması lazım. Aksi takdirde kaosun iletişiminden, iletişimin kaosuna döner ve yargısız infazlar başlar. Bu da bizim toplumumuzda çok görülen bir özellik, çok dikkat edilmeli. Bu konu Türk futbolunun daha düzgün ve doğru şekilde yoluna devam etmesi için çok değerlidir ancak esas iş şimdi başlıyor. En kısa zamanda önlemlerin, yönlendirmelerin hızlıca yapılması lazım ki bu kadar yatırım yapılan Türk futbolu, değerini kaybetmeden, tam tersi, değeri değer katarak bu süreçten çıksın. Umarım bu kaosu, bu açıklamayı ileride, toplumsal mutabakatımızı bozan bir konu olarak değil de, Türk futbolunu temizleyen bir süreç olarak hatırlarız. Hızın bir diğer önemi ise, bu tartışmaların altında futbol oynamak, oynatmak zor. Bu iş çözülene kadar gerekirse liglere ara verilmeli. Bu ayıp bir şey değil, İtalya neredeyse 3-4 senede bir böyle suçlamalarla karışıyor desek yanlış olmaz. Temizlik yaparken, evde karmaşa olmamalı, sonra yukarıda bahsettiğimiz kaos çok artabilir. Ya çok çok hızlı bir biçimde bahise karışan hakemler yargı kararını verene kadar Türk futbolundan ihraç edilsin ve süreç sonunda aklananlara iade-i itibar sağlansın ya da uzun sürecekse futbola ara verilsin.

İletişimde kendi kendilerine hata yapanlar listesi bu hafta kabarık. Not almaktan yazının kendisini düşünemedim diyebilirim. Osimhen, Sergen Yalçın, Saadettin Saran…

Öncelikle sayın başkan ile başlayalım. Saadettin Saran, Galatasaray maçından sonra üstü kapalı bir şekilde asla yapmayacağını ifade ettiği tonda bir açıklama yaptı. 7 senedir tekrarlanan açıklama ve iletişim tonunun, bir nebze altında da olsa, benzerini gerçekleştirdi. Şu an kendisini ilk 6 ayında yaptığı veya yapacağı herhangi bir hatanın bağlayıcı olduğunu düşünmesem de, ilk tartışmalı pozisyon haftasında iyi bir sınav verdiğini söyleyemeyiz. Diğer yandan buna karşılık, Osimhen’in maç sonunda bir kanala verdiği röportajda, “rakibimiz yine ağlayacak” gibi söylemleri bir o kadar, hatta belki daha fazlasıyla büyük bir iletişim hatası. Profesyonel futbolcular elbette rakibe laf gönderme, camiayı savunma, takımı, hocayı savunma gibi durumla girebilirler. Doğaldır, ancak…Saygı çerçevesinden ayrıldığınız anda, bir sonraki benzer durumda, karşı taraftan saygı talep etme hakkınızdan vazgeçmiş olursunuz. Ne, şu an belki de dünyanın en formda forvetlerinden biri olan Osimhen’in bunlara ihtiyacı var, ne de ligde en yakın rakibiyle 5 puan, Avrupa’da da Liverpool’lu bir fikstürde 3 maçta 6 puan yapmış bir Galatasaray’ın buna ihtiyacı var.

Gelelim son olarak Sergen Yalçın’ın hem maç önü açıklamalarına hem de maç sonu tercihlerine. Öncelikle Sergen Yalçın’ın geldiğinden beri, tahminen kulüpteki sorunlardan ya da göremediğimiz başka sebeplerde dolayı bir gerginliği ya da tam ifade edemediğim bir endişesi var. Bu da her zaman ekrana yansıyor. Bir de ruh halindeyken, Beşiktaş’ın en değerli oyuncusu Rafa Silva’yı medya önünde taraftarın önüne atmak, Beşiktaş’ın ve bence şu an kendisinin içinde bulunduğu sürece hiçbir katkı sunmayan, aksine zarar veren bir açıklama. Maç sonrasında da taraftarın önüne gitmesi, bence yine çok riskli bir hareketti ve sonrasına baktığımda da olumlu sonuç vermeyen bir yaklaşım oldu.

İletişim tarafında, kriz anlarında ya da tansiyon yüksek anlarda hata yapmak çok kolaydır. Bunları buradan eleştirmek de kolaydır ama Fenerbahçe başkanı ya da Beşiktaş’ın hocası veya Galatasaray’ın yıldızıysanız sizden de bundan çok daha iyisi ve fazlası beklenir…

28 Ekim 2025, Salı 13:19
YAZININ DEVAMI

‘’Yarışa Girenler & Çıkanlar‘’

Milli aranın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Enteresan maçlar oynandı, özellikle Trabzonspor ve Beşiktaş’ın bu haftaki maçları sezonun geri kalanı adına işaretler verdi.

Sezon başından bu yana Trabzonspor’un yükselen grafiği, azalmadan devam ediyor ve duracak gibi de değiller. Daha çok yol olsa da, Fatih hoca bence çok değerli ve önemli işler yapıyor. Burada da Trabzon taraftarına ve camiasına çok büyük işler düşüyor. Bu takım bu sene rekabetçi olabilecek puanları topluyor ve oyunu da oynuyor. Yapılan eklemelerin çoğu iyi gözüküyor. Sorun ne tam olarak bilmiyorum ama Fatih Tekke’nin arkasında bir şehir olursa neler yapacağını merak etmek bile yeterli olacaktır. Galatasaray istikrarı ve kadrosuyla bir adım önde olsa da, Trabzonspor’un en az Fenerbahçe kadar şampiyonluk şansı var, hatta belki de biraz daha fazla…Hatırlatayım, Fenerbahçe evinde Trabzonspor’u 1-0 yenmesine rağmen hala 1 puan gerisinde ve ikinci yarı maç Trabzon’da…Trabzonspor yönetimi bugünden itibaren tüm şehri kenetlemek için ne kadar iletişim çalışması yaparsa o kadar iyi. Fatih hocanın, takımın yalnız yürümemesi lazım.

Beşiktaş…Bugün belki şunu yazacaktım; “Beşiktaş Konya’yı yenerse Galatasaray’la arasındaki puan farkını 3’e indirecek”. Gerçekten tarihi fırsat kaçtı ama Cumartesi günü olan şeyin izahı pek yok gibi. Beşiktaş taraftarı en çok sabreden, en çok cefa çeken taraftardır, buna da sabredilir ama uzun süredir devam eden kısır bir döngünün içerisindeler ve bu sefer geminin dümeninde çok sevdikleri ve güvendikleri Sergen Yalçın var. Ona rağmen bunların yaşanması, herkesin oturup düşünmesi gereken, şapkayı önüne koyması gereken bir durum. Sergen Yalçın başta olmak üzere, herkes sorumluluk almalı. Beşiktaş’ın kadrosu kötü bir kadro veya buralarda olacak bir kadro asla değil. Kulübün ve yönetimin, saha dışı başka işlerle uğraşmaktansa saha içine ve Nevzat Demir’e odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Zira diğer yolu deneyen rakiplerinin 11 senedir devam eden şampiyonluk hasretine bakarlarsa, bunu göreceklerdir. Koca Yürek Ercan Osmani’nin de dediği gibi; “Top asla yalan söylemez”

Özetle Trabzonspor artık yarıştadır, Beşiktaş’ın da son bir Fenerbahçe maçlık kredisi kalmıştır. Beşiktaş – Fenerbahçe maçının olduğu hafta Galatasaray – Trabzonspor maçı olması da belirleyici faktörlerden biri. Enteresan bir Kasım ayı olacak gibi duruyor. Fenerbahçe de çok kırılgan, zaten geçtiğimiz yazılarda buna değindik diye ve bu yazı biraz daha Trabzonspor’un hakkını vermek ve Beşiktaş’ın durumuna dikkat çekmek üzerine oldu. Galatasaray’ın da, Trabzonspor’un da, Fenerbahçe’nin de, Beşiktaş’ın da zor ve kritik maçları var. Burada yönetimler ve hocalar iletişimi olabildiğince saha içinde tutarsa herkese faydası olur. Aksinin yararı henüz görülmedi.

20 Ekim 2025, Pazartesi 15:10
YAZININ DEVAMI

‘’Kaçan Balık(lar)‘’

Bu hafta sonu ligin favorileri olarak görülen iki takım da kısmen zorlanarak önemli birer puan kazandılar. Gerçekten 1 puan kazandılar çünkü Galatasaray da Fenerbahçe de maçlarını kaybetseydi, oyuna bakıldığında kimsenin şaşıracağı bir şey olmazdı. Hem Beşiktaş, hem de Samsunspor için kaçan balık büyük oldu.

Eğer kazansalardı Beşiktaş eksik maçını kazandığı an 2. oluyordu, Samsunspor ise Fenerbahçe ile puan farklarını eşitliyordu. Ligin dengesi açıdan sarsıcı bir haftaya beraberliklerle sessiz sakin geçtik. Tabii bence gümbür gümbür gelen bir Trabzonspor’u, istikrarını bu sene de sürdüren ve Avrupa hedefleyen Göztepe’yi unutmamak lazım. Kaçan, tutulan, son anda yakalanan balık daha çok olur ama bu ligde sıralama daha çok değişir…

Derbi Notları

  • Maçtan önce & sonra Okan Buruk ve Sergen Yalçın arasındaki açıklamalar herkese örnek olur umarım.
  • Sergen Yalçın’ın kardeşinin anılması spor camiasında, yakın zamanda gördüğüm en değerli ve duygusal hareketti. Düşünen herkesin aklına sağlık.
  • Beşiktaş’ın kaleci ve savunma hattının tamamen değişmeye ihtiyacı var. Bir tek Emirhan ilk 11’e yazılmalı.
  • Okan hoca artık dokunulmaz, Liverpool maçına kartvizit bıraktı diye övenler, ilk fırsatta aynı 11’le çıktı diye Okan hocayı eleştirmeye başladı. Bir duruşunuz olsun… Okan hocaya yapılan eleştiri dozajının ayarı çok fazla kaçtı. Umarım hoca bir yerde patlamaz.
  • Zemin idare ederdi ama milli arada müdahale şart.
  • Galatasaray her şey rağmen maçı kazanabilirdi.
  • Beşiktaş tarihi bir fırsatı tepti. İkinci yarıdaki görüntü biraz endişe vericiydi ama ilk yarı da bir o kadar umut verdi.
  • Sonuç Galatasaray’a, oyun Beşiktaş’a, skor da hakeme yaradı.

YASİN KOL(!)

Bu arada “hakem” kelimesini kullandım, diğer hakem arkadaşlar kusura bakmasınlar. Yasin Kol’un hakem olduğuna ikna olmak için baya bir çaba harcamak lazım. Lafı fazla uzatmayacağım, çok konuştuk, yazdık, çizdik. Türk futbolunun en değerli ve kritik maçlarından birine bu hakem atanıyorsa gerçekten vay halimize. Ne FIFA kokartı var, ne İngilizce biliyor…  

Oyuncularla iletişimi de rezalet. Durduğu yerler, çaldığı düdükler falan bunların hepsini geçiyorum, Abdülkerim’in avantaj pozisyonuna isyanındaki suratı, tavrı her şeyi anlatıyor. Kimse de kusura bakmasın, bu hakemi atayan, kollayanlar kadar, buna ses çıkarmayanlar da suçlu ve sorumlu. O yüzden kimsenin derdi üzüm yemek değil, hep bağcıyı dövmek. Kimse şimdi çıkıp hakem üzerinden bir şeyler de demesin, ilk tepkiyi açıklandığında verecektiniz. Türk futbolu olarak çok şükür ki maça etki etmeden az hasarla atlattık…

06 Ekim 2025, Pazartesi 14:38
YAZININ DEVAMI