Arama

Popüler aramalar

‘’Ciddiye Almazsan, Ciddiye Alırlar (!)‘’

 

Futbol çok acayip bir oyun, tam olarak futbolu neden sevdiğimizi anladığımız bir hafta sonu oldu bence. Puanlar takımların güçlerine göre dağıtılsaydı, bu sporu kimse izlemezdi.  Amsterdam’a gidip, ne halde olursa olsun Ajax’a 3 atmış takım, maçı ciddiye almadığında, sahada gezintiye çıktığında başına neler gelebileceği hem gördü hem de göstermiş oldu. Kocaelispor çok istekli bir ilk yarı ile önce skoru aldı sonra da ikinci yarı takım dursa da taraftar resmen sahadaki oyuncular yerine koştu, bağırdı, bastı…Kocaelispor camiasını, oyuncularını, teknik heyeti ve taraftarları tebrik etmek lazım. Ancak Kocaelispor Başkanı’nın yaptığı açıklamaları ayrı bir yere koymak lazım.

Öncelikle şunu belirteyim, Türkiye’de dönem dönem önde giden ve başarılı olan takımlara ekstra motivasyon olması kadar doğal bir şey yok. Şu an Galatasaray’ı yenmek haber, kıymetli, reyting vs. Bu her zaman böyleydi, yarın Fenerbahçe ya da Beşiktaş veya Trabzonspor, zamana yaydığı başarılı bir dönem geçirsin, onların da başına gelir. O yüzden takımların, oyuncuların, hocaların ve başkanların ekstra motivasyonunu anlıyorum. Fakat…Kocaelispor Başkanı’nın yaptığı açıklama bu motivasyon üzerinden okunacak bir açıklama değil. Çok tehlikeli, Türk futbolunun iyiliğini düşünmeyen, sporun ruhundan uzak korkunç bir açıklama. Bugün bu açıklamayı yapanlar, yarın kendilerine bir şeyler dendiğinde ses çıkarma hakkını kaybetmiş olurlar. Kaldı ki, Türk futbolunda şu an olan biten şeylerin kimi nasıl etkileyeceği hiç belli değil. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bugün açıklanan ve kanıtlanan şey, yarın kandırıldık, böyle değilmiş diye de tezahür edebilir. Çok dikkatli ve itidalli olmak lazım. Son olarak da ifade etmeliyim ki, Kocaelispor, çok yeni alt liglerden kurtulmuş bir takım ve bahis skandallarının alt liglerde çok daha fazla olduğu biliniyor. Şimdi ortada hiçbir kanıt yokken, benzer bir açıklamayı Kocaelispor için başka bir takım yapsa, ben yine burada tam tersi konumda olan Kocaelispor’un yanında olurdum. Başkan’ın açıklamasının maç sonu Galatasaray’ı yenmenin ve ligde sonunda bir nebze rahatlamanın getirdiği heyecan olduğunu düşünmek istiyorum.  

Gelelim sahada yürüyen, yaptığı işi ciddiye almayan, ruhu hala Amsterdam sokaklarında kalmış Galatasaraylı futbolculara ve teknik heyete… Fenerbahçe medyasının yaptığı “lig bitti” totem ya da tuzaklarına oyuncuların, teknik heyetin düştüğünü de net bir şekilde gördük. Biten bir şey olmadığı gibi, tam aksi, her şey şimdi yeniden başlıyor. Hiçbir maç sahada oynanmadan kazanılmıyor. Şimdi Galatasaraylı taraftarlar tüm lig liderleri Avrupa maçı dönüşü liglerinde puan kaybetti diyebilirler. Ancak çoğu, bu şekilde, sahada hiçbir varlık göstermeyerek puan kaybetmedi. Maçın sadece Icardi üzerinden okunması da bir o kadar yanlış ve gelecek adına zarar verici diye düşünüyorum. En kötü günlerinden birinde olan Davinson, Sane, Abdülkerim Bardakçı’yı, sözleşme sorunundan beri Keçiörengücü günlerine emin adımlarla ilerleyen Barış Alper Yılmaz’ı, nereye koyacağız. Bu tokat Galatasaray için, 5-0’lık Beşiktaş maçı, 5-1’lik Frankfurt maçı etkisi yapmazsa, daha böyle çok tokat yer onu da söyleyeyim. Avrupa’nın gazeli hoştur, kulağa da güzel gelir ama o gazeli tekrar dinlemenin yolu ligde şampiyon olmak. Galatasaray zor bir fikstürü tamamladı, Alanya maçı ile başlayan sürece baktığımız ortada hiç kötü bir tablo yok. Zaten artık Okan Buruk istifa falan yazanları, konuşanları, kamuoyu olarak ciddiye almıyoruz diye düşünüyorum. Ligdeki avantajını kaybetmiş oldun, artık rakibin 1 maç mesafede. Diğer rakibin de eminim puan farkını 1 olarak görüyordur. Sonuçta Trabzon’da oynanacak bir maç var. Özetle, daha ligde yol çok uzun ve çok sular akar. Öne geçilir geriye düşülür, Avrupa kupalarının lig etabı tamamlandığında Şubat başında tekrar bakmak lazım. Kesin olan tek bir şey var, 1 Aralık’ta bizi acayip bir maç bekliyor…

Fenerbahçe…

Açıkçası Beşiktaş maçında gerçekten Fenerbahçe’yi hiç beğenmemiştim. Tabii ki kırmızı karttan sonraki süreç dışında. Ancak ikinci yarı büyük soru işaretleri barındıran ve Duran’ın ve Orkun’un birlikte hediye ettiği bir 3 puan diye yazmıştım. Plzen maçı da bunu doğrular nitelikte oynandı. Dün Fenerbahçe net bir oyunla net bir galibiyet aldı. Kayserispor kolay bir rakip değil bence, hoca değişiklikleri her zaman olumlu yansır ancak iki haftada 5 puan kaybeden rakibine, 2 haftadan 6 puan alarak net cevap verdi Fenerbahçe. Mental olarak ne olursa olsun, iyi toparlandılar bu da çok değerlidir. Yöneticilerin (Beşiktaş maçı sonrası hariç) ve Tedesco’nun açıklamaları da çok yerli yerinde ve doğru düzgün. Bir şeylerin değiştiği kesin, enerji önemli, enerji… Büyük ve önemli maçlardaki oyun sorunu hala devam etse de Tedesco’nun önünde 1 Aralık’ta çok acayip bir fırsat var.

Fenerbahçe Rizespor’a en son ne zaman puan kaybetti hatırlamıyorum, Galatasaray da evinde Gençlerbirliği’ni geçecektir.

Dolayısıyla lider olmak için sahaya çıkacak bir Fenerbahçe ile lige “fazla umutlanmayın” hissini tekrar vermek isteyen Galatasaray…Bakalım neler olacak…

10 Kasım.

“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” – M. K. Atatürk

Onu anmanın en güzel yolu, onun gösterdiği yolda yürümek ve onun fikirlerini yaşatmaktır. Atatürk’ün değerlerini yaşattığımız, ilim ve akıldan sapmadığımız, mirasına sahip çıktığımız 10 Kasımlara, anmalara.
Saygı ve minnetle…

10 Kasım 2025, Pazartesi 15:07
YAZININ DEVAMI

‘’Uçlardayız, Uçlardasınız, Uçlardalar‘’

Türk milleti olarak hepimiz doğamız gereği, uçlarda yaşamayı, hep uçlara doğru yönelmeyi severiz. Bunu engellemeye çalışsak da maalesef durum böyledir. Modern dünyada artık hepimiz biliyoruz ki, hayat çoğunlukla gri alanlardan oluşuyor. Fakat özellikle bizim ülkemizde bu çok mümkün değil. Çünkü hayatlarımızla ilgili o kadar belirsizliğimiz ve tedirginliğimiz var ki, spor ve özellikle futbol bizim için bazen bir kum torbası bazen de aşırı sevdiğimiz, sahiplendiğimiz bir sevgili gibi. Çoğunlukla enerjimizi, nefretimizi, oraya akıtıyoruz. Bu hafta sonu bunun zirvesi yaşandı desek yanlış olmaz. Bu hafta uçları ve uçlarda olanları kısa bir inceleyelim.

Öncelikle artık şımarıklık şeklinde tabir edilecek ayarı ve ruhu kaçmış bir eleştiri kültüründen bahsetmek lazım. Galatasaray taraftarı, özellikle sosyal medyada, tamamen yukarıdaki sebeplerden ötürü, korkunç bir hal almış durumda. Sosyal medyada yapılan eleştirileri belli bir seviyeye kadar ciddiye almamak lazım ama Sallai’nin Instagram yorumlarını kapatmasına sebep olan eleştiri dozu, boyutunu, haddini aşmış demektir. Bu artık hayata karşı olan nefreti kusmaktır. Bunların neden yanlış olduğuna bile girmeyeceğim, Okan Buruk’un, Sallai’nin şu aşamada eleştirilmeyi bırakın, övgüler alması lazım. Bu şımarıklığın bedeli, şımarıklığın yapılabildiği insanları, oyuncuları kaybedince çok ağır olur.

Bir diğer uç savaşları da dün derbide yaşandı. Önce Fenerbahçe ile başlayalım. Maçtan sonra özellikle baktım, sonuç odaklı Tedesco ve Fenerbahçe övgüsü olacak mı diye, gerçekten de 1-2 önemli isim hariç ve yöneticiler dahil herkes müthiş bir havaya girmiş vaziyette. Açıkçası şaşkınlıkla izliyorum, dün Fenerbahçe, Duran şapkadan tavşan çıkarmasa, kalan dakikalarda Beşiktaş kazanabilirdi veya yüksek ihtimal berabere bitecekti. Orkun Kökçü’nün hediyesinden sonra ilk yarı bitene kadar güzel oyun ve Beşiktaş’ın paniği ile birlikte beraberliği sağladı. Ancak ikinci yarıyı  Tedesco için büyük bir soru işareti olarak buraya bırakıyorum. Fenerbahçeli taraftar derbi galibiyetine tabi ki sevinecek büyütecek, rakiplerinin puan kaybettiği hafta, deplasmanda Beşiktaş’ı yenmek çok önemlidir ancak Tedesco’yu bugün, Orkun kırmızı görmese nasıl konuşurduk emin değilim. O yüzden ayaklar yere basmalı ve ikinci yarının eleştirisi yapılmalı.

Gelelim Beşiktaş’a… Açıkçası Beşiktaşlı taraftarlar için çok sinir bozucu bir maçtı o yüzden burada bunu okuyan Beşiktaşlılar için fazla uzatmayacağım. Öncelikle Sergen Yalçın bence çok iyi bir maç planıyla, ilk 25 dakika gerçekten nakavt etti Fenerbahçe’yi, Tedesco’yu ve maç çok farklı yerlere gidebilirdi. Sonraki paniği ve dağılmayı eleştirelim ama ilk 25 dakikada 11’e 11 oyunda işleyen planı da unutmayalım. Aynı şekilde Orkun Kökçü…Evet hediye etti, evet korkunç bir hata, 2-0 öndeyken yapılmaması gereken bir amatörlük. Fakat Orkun maçın en iyilerindendi ve eminim en çok o üzülmüştür. Kamuoyu hemen Orkun’u yarın yokmuş gibi eleştirmeye, bütün hesabı ödetmeye çalıştı. Bu da çok yanlış, Orkun bu sene Beşiktaş’ta beklenenin altında kalmış olabilir ama çok değerli bir oyuncudur ve Beşiktaş’ın Orkun’u kaybetme lüksü yoktur.

Severken de, söverken de hep uçlardayız. Çok güzel bir laf vardır; “Fazla olan yanlıştır” diye…

Bitirmeden, bir hak teslim etmek gerekir. Bu haftanın parlayanı bana kalırsa Trabzonspordur. Çok enteresan şeyler hayal ettirdiler bence taraftarlarına. Seçtikleri genç oyuncular, doğru tercihler…Oulai, çok merak ediyorum bonservis bedelini…Sadece kamuoyundaki algıları kadar domine ettiklerini düşünmüyorum. Belki ilk yarı…Ancak ikinci yarı deplasmanda Galatasaray’a karşı düşmek de normal. Fatih Tekke açıklamalarıyla, oynattığı oyunla, oyuncu tercihleriyle şu ana kadar bence ligin bu anlamda yıldızı. Umarım beklentiler gereğinden fazla, UÇ’lara doğru gitmez…

03 Kasım 2025, Pazartesi 14:38
YAZININ DEVAMI

‘’Cumhuriyet‘’

Öncelikle bugün Atatürk’ün arkadaşlarına yarın cumhuriyeti ilan ettiğini açıkladığı gün. Türkiye Cumhuriyeti’nin 102.yılı kutlu olsun. Bize bu değerli mirası bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına, o dönem toplumun gelişimini ve dönüşümünü sağlayan herkese şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

Atamızın da dediği gibi “Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister.”

İletişim Kaosu & Kaosun İletişimi

Bu hafta yazacaklarımı biriktirirken, dün bir anda futbol gündeme atom bombası şeklinde düşen bir basın toplantısı gerçekleşti. TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu birçok hakemin bahis oynadığını açıkladı. Detaylara girmeye gerek yok, haberlerde devamı var ancak burada kritik nokta savcılık tarafından yapılan açıklama. Savcılık uzun zamandır bu konunun araştırıldığını ve dosyaların birleştiğini duyurdu yani daha çok atom bombaları göreceğiz gibi duruyor. Tabi bu gibi durumlarda bu kaosu yaratmak, Türk futbolu adına olumlu olsa da, bunun iletişiminin çok hassas bir biçimde ve dezenformasyona mahal vermeyecek şekilde yapılması lazım. Aksi takdirde kaosun iletişiminden, iletişimin kaosuna döner ve yargısız infazlar başlar. Bu da bizim toplumumuzda çok görülen bir özellik, çok dikkat edilmeli. Bu konu Türk futbolunun daha düzgün ve doğru şekilde yoluna devam etmesi için çok değerlidir ancak esas iş şimdi başlıyor. En kısa zamanda önlemlerin, yönlendirmelerin hızlıca yapılması lazım ki bu kadar yatırım yapılan Türk futbolu, değerini kaybetmeden, tam tersi, değeri değer katarak bu süreçten çıksın. Umarım bu kaosu, bu açıklamayı ileride, toplumsal mutabakatımızı bozan bir konu olarak değil de, Türk futbolunu temizleyen bir süreç olarak hatırlarız. Hızın bir diğer önemi ise, bu tartışmaların altında futbol oynamak, oynatmak zor. Bu iş çözülene kadar gerekirse liglere ara verilmeli. Bu ayıp bir şey değil, İtalya neredeyse 3-4 senede bir böyle suçlamalarla karışıyor desek yanlış olmaz. Temizlik yaparken, evde karmaşa olmamalı, sonra yukarıda bahsettiğimiz kaos çok artabilir. Ya çok çok hızlı bir biçimde bahise karışan hakemler yargı kararını verene kadar Türk futbolundan ihraç edilsin ve süreç sonunda aklananlara iade-i itibar sağlansın ya da uzun sürecekse futbola ara verilsin.

İletişimde kendi kendilerine hata yapanlar listesi bu hafta kabarık. Not almaktan yazının kendisini düşünemedim diyebilirim. Osimhen, Sergen Yalçın, Saadettin Saran…

Öncelikle sayın başkan ile başlayalım. Saadettin Saran, Galatasaray maçından sonra üstü kapalı bir şekilde asla yapmayacağını ifade ettiği tonda bir açıklama yaptı. 7 senedir tekrarlanan açıklama ve iletişim tonunun, bir nebze altında da olsa, benzerini gerçekleştirdi. Şu an kendisini ilk 6 ayında yaptığı veya yapacağı herhangi bir hatanın bağlayıcı olduğunu düşünmesem de, ilk tartışmalı pozisyon haftasında iyi bir sınav verdiğini söyleyemeyiz. Diğer yandan buna karşılık, Osimhen’in maç sonunda bir kanala verdiği röportajda, “rakibimiz yine ağlayacak” gibi söylemleri bir o kadar, hatta belki daha fazlasıyla büyük bir iletişim hatası. Profesyonel futbolcular elbette rakibe laf gönderme, camiayı savunma, takımı, hocayı savunma gibi durumla girebilirler. Doğaldır, ancak…Saygı çerçevesinden ayrıldığınız anda, bir sonraki benzer durumda, karşı taraftan saygı talep etme hakkınızdan vazgeçmiş olursunuz. Ne, şu an belki de dünyanın en formda forvetlerinden biri olan Osimhen’in bunlara ihtiyacı var, ne de ligde en yakın rakibiyle 5 puan, Avrupa’da da Liverpool’lu bir fikstürde 3 maçta 6 puan yapmış bir Galatasaray’ın buna ihtiyacı var.

Gelelim son olarak Sergen Yalçın’ın hem maç önü açıklamalarına hem de maç sonu tercihlerine. Öncelikle Sergen Yalçın’ın geldiğinden beri, tahminen kulüpteki sorunlardan ya da göremediğimiz başka sebeplerde dolayı bir gerginliği ya da tam ifade edemediğim bir endişesi var. Bu da her zaman ekrana yansıyor. Bir de ruh halindeyken, Beşiktaş’ın en değerli oyuncusu Rafa Silva’yı medya önünde taraftarın önüne atmak, Beşiktaş’ın ve bence şu an kendisinin içinde bulunduğu sürece hiçbir katkı sunmayan, aksine zarar veren bir açıklama. Maç sonrasında da taraftarın önüne gitmesi, bence yine çok riskli bir hareketti ve sonrasına baktığımda da olumlu sonuç vermeyen bir yaklaşım oldu.

İletişim tarafında, kriz anlarında ya da tansiyon yüksek anlarda hata yapmak çok kolaydır. Bunları buradan eleştirmek de kolaydır ama Fenerbahçe başkanı ya da Beşiktaş’ın hocası veya Galatasaray’ın yıldızıysanız sizden de bundan çok daha iyisi ve fazlası beklenir…

28 Ekim 2025, Salı 13:19
YAZININ DEVAMI

‘’Yarışa Girenler & Çıkanlar‘’

Milli aranın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Enteresan maçlar oynandı, özellikle Trabzonspor ve Beşiktaş’ın bu haftaki maçları sezonun geri kalanı adına işaretler verdi.

Sezon başından bu yana Trabzonspor’un yükselen grafiği, azalmadan devam ediyor ve duracak gibi de değiller. Daha çok yol olsa da, Fatih hoca bence çok değerli ve önemli işler yapıyor. Burada da Trabzon taraftarına ve camiasına çok büyük işler düşüyor. Bu takım bu sene rekabetçi olabilecek puanları topluyor ve oyunu da oynuyor. Yapılan eklemelerin çoğu iyi gözüküyor. Sorun ne tam olarak bilmiyorum ama Fatih Tekke’nin arkasında bir şehir olursa neler yapacağını merak etmek bile yeterli olacaktır. Galatasaray istikrarı ve kadrosuyla bir adım önde olsa da, Trabzonspor’un en az Fenerbahçe kadar şampiyonluk şansı var, hatta belki de biraz daha fazla…Hatırlatayım, Fenerbahçe evinde Trabzonspor’u 1-0 yenmesine rağmen hala 1 puan gerisinde ve ikinci yarı maç Trabzon’da…Trabzonspor yönetimi bugünden itibaren tüm şehri kenetlemek için ne kadar iletişim çalışması yaparsa o kadar iyi. Fatih hocanın, takımın yalnız yürümemesi lazım.

Beşiktaş…Bugün belki şunu yazacaktım; “Beşiktaş Konya’yı yenerse Galatasaray’la arasındaki puan farkını 3’e indirecek”. Gerçekten tarihi fırsat kaçtı ama Cumartesi günü olan şeyin izahı pek yok gibi. Beşiktaş taraftarı en çok sabreden, en çok cefa çeken taraftardır, buna da sabredilir ama uzun süredir devam eden kısır bir döngünün içerisindeler ve bu sefer geminin dümeninde çok sevdikleri ve güvendikleri Sergen Yalçın var. Ona rağmen bunların yaşanması, herkesin oturup düşünmesi gereken, şapkayı önüne koyması gereken bir durum. Sergen Yalçın başta olmak üzere, herkes sorumluluk almalı. Beşiktaş’ın kadrosu kötü bir kadro veya buralarda olacak bir kadro asla değil. Kulübün ve yönetimin, saha dışı başka işlerle uğraşmaktansa saha içine ve Nevzat Demir’e odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Zira diğer yolu deneyen rakiplerinin 11 senedir devam eden şampiyonluk hasretine bakarlarsa, bunu göreceklerdir. Koca Yürek Ercan Osmani’nin de dediği gibi; “Top asla yalan söylemez”

Özetle Trabzonspor artık yarıştadır, Beşiktaş’ın da son bir Fenerbahçe maçlık kredisi kalmıştır. Beşiktaş – Fenerbahçe maçının olduğu hafta Galatasaray – Trabzonspor maçı olması da belirleyici faktörlerden biri. Enteresan bir Kasım ayı olacak gibi duruyor. Fenerbahçe de çok kırılgan, zaten geçtiğimiz yazılarda buna değindik diye ve bu yazı biraz daha Trabzonspor’un hakkını vermek ve Beşiktaş’ın durumuna dikkat çekmek üzerine oldu. Galatasaray’ın da, Trabzonspor’un da, Fenerbahçe’nin de, Beşiktaş’ın da zor ve kritik maçları var. Burada yönetimler ve hocalar iletişimi olabildiğince saha içinde tutarsa herkese faydası olur. Aksinin yararı henüz görülmedi.

20 Ekim 2025, Pazartesi 15:10
YAZININ DEVAMI

‘’Kaçan Balık(lar)‘’

Bu hafta sonu ligin favorileri olarak görülen iki takım da kısmen zorlanarak önemli birer puan kazandılar. Gerçekten 1 puan kazandılar çünkü Galatasaray da Fenerbahçe de maçlarını kaybetseydi, oyuna bakıldığında kimsenin şaşıracağı bir şey olmazdı. Hem Beşiktaş, hem de Samsunspor için kaçan balık büyük oldu.

Eğer kazansalardı Beşiktaş eksik maçını kazandığı an 2. oluyordu, Samsunspor ise Fenerbahçe ile puan farklarını eşitliyordu. Ligin dengesi açıdan sarsıcı bir haftaya beraberliklerle sessiz sakin geçtik. Tabii bence gümbür gümbür gelen bir Trabzonspor’u, istikrarını bu sene de sürdüren ve Avrupa hedefleyen Göztepe’yi unutmamak lazım. Kaçan, tutulan, son anda yakalanan balık daha çok olur ama bu ligde sıralama daha çok değişir…

Derbi Notları

  • Maçtan önce & sonra Okan Buruk ve Sergen Yalçın arasındaki açıklamalar herkese örnek olur umarım.
  • Sergen Yalçın’ın kardeşinin anılması spor camiasında, yakın zamanda gördüğüm en değerli ve duygusal hareketti. Düşünen herkesin aklına sağlık.
  • Beşiktaş’ın kaleci ve savunma hattının tamamen değişmeye ihtiyacı var. Bir tek Emirhan ilk 11’e yazılmalı.
  • Okan hoca artık dokunulmaz, Liverpool maçına kartvizit bıraktı diye övenler, ilk fırsatta aynı 11’le çıktı diye Okan hocayı eleştirmeye başladı. Bir duruşunuz olsun… Okan hocaya yapılan eleştiri dozajının ayarı çok fazla kaçtı. Umarım hoca bir yerde patlamaz.
  • Zemin idare ederdi ama milli arada müdahale şart.
  • Galatasaray her şey rağmen maçı kazanabilirdi.
  • Beşiktaş tarihi bir fırsatı tepti. İkinci yarıdaki görüntü biraz endişe vericiydi ama ilk yarı da bir o kadar umut verdi.
  • Sonuç Galatasaray’a, oyun Beşiktaş’a, skor da hakeme yaradı.

YASİN KOL(!)

Bu arada “hakem” kelimesini kullandım, diğer hakem arkadaşlar kusura bakmasınlar. Yasin Kol’un hakem olduğuna ikna olmak için baya bir çaba harcamak lazım. Lafı fazla uzatmayacağım, çok konuştuk, yazdık, çizdik. Türk futbolunun en değerli ve kritik maçlarından birine bu hakem atanıyorsa gerçekten vay halimize. Ne FIFA kokartı var, ne İngilizce biliyor…  

Oyuncularla iletişimi de rezalet. Durduğu yerler, çaldığı düdükler falan bunların hepsini geçiyorum, Abdülkerim’in avantaj pozisyonuna isyanındaki suratı, tavrı her şeyi anlatıyor. Kimse de kusura bakmasın, bu hakemi atayan, kollayanlar kadar, buna ses çıkarmayanlar da suçlu ve sorumlu. O yüzden kimsenin derdi üzüm yemek değil, hep bağcıyı dövmek. Kimse şimdi çıkıp hakem üzerinden bir şeyler de demesin, ilk tepkiyi açıklandığında verecektiniz. Türk futbolu olarak çok şükür ki maça etki etmeden az hasarla atlattık…

06 Ekim 2025, Pazartesi 14:38
YAZININ DEVAMI

‘’Çölde Vaha‘’

Dün akşam Ali Sami Yen Spor Kompleksi Rams Park’ta bir maçtan, bir 90 dakikadan fazlası oynandı. Gerçekten çölde bir vaha gibiydi ve bu vahaya en çok Okan hocanın ihtiyacı vardı dersek yanlış olmaz. Ligde 3 senedir domine edecek oyunu sahaya yansıtmakta sorun yaşamayan Okan Buruk, Avrupa’da bir türlü “gereken” oyunu sergileyememişti. Hep hatırlanan ve artık atıfta bulunulması ağızda kötü tat bırakan Bayern, Manchester ve Tottenham maçları…Dünkü maçı artık gönül rahatlığıyla “Liverpool’u nasıl yenmiştik” şeklinde hatırlanabilir, çata çat, inanılmaz bir mücadele ve kusursuz oyun planıyla Galatasaray ve Okan Buruk uzun zaman pragmatik, taktiksel anlamda zirve bir maç çıkardı. Her şeyden önce başta Okan hoca, sonra takımı ve ardından muhteşem taraftarı alkışlamak ve tebrik etmek lazım.

Okan hocanın çıkarttığı doğru 11, yaptığı doğru değişiklikler ve müdahalelerin yanında, maç sonu açıklamalarını çok beğendim. Sakin, turnuva özelinde sadece 3 puanı aldığının çok farkında ve gerekli özgüveni de yerine gelmiş şekilde çok net ve istediği yerlere de dokundurarak usta işi bir basın toplantısı yaptı. Aslında bunun bir galibiyetten fazlası olduğunu o da biliyor, zaten ufak ufak bunu hissettirdi de, çok daha fazla püskürmesini, içinde biriktirdikleri olduğunu zannederek patlama yapmasını bekleyenler olmuştur. Çok profesyonel, şahane açıklamalar. Okan hoca, işim gereği dikkat ettiğim ve Okan Buruk’la ilgili önemli eksik olduğunu düşündüğüm maç sonu açıklamalarında ciddi bir mesafe almış gibi gözüküyor, tabi böylesine bir maçtan sonra konuşmak kolay, darısı gergin, istenilen sonuç elde edilmediğinde yapılacak açıklamalara diyelim. Özetle 3.5 senenin en iyi Okan Buruk maçı, şimdi sıra bunu Bodo – Ajax – USG maçlarıyla sürdürmekte. Dün Avrupa hayali tekrar alevlendi, bunu önce kıvılcımlara sonra da Avrupa’da tüm takımların çekindiği kocamna bir Galatasaray yangınına çevirelim.

Sahada 12 tane adam

Dün Galatasaray gerçek anlamda 12 kişi oynadı, en doğru anlarda baskı, en gerekli anlarda ittirici güç, penaltıya itiraz, maçın rölantiye alınmasında katkı, neye ihtiyaç varsa onu yaptı Galatasaray taraftarı. Maça giden tüm arkadaşlarımdan, Liverpool teknik heyetinin ve oyuncularının yaptığı açıklamalardan, yabancı gazetecilerin sosyal medya paylaşımlarından da bu çok net anlaşılıyor ki dün Galatasaray 12 kişi oynamıştır. Oraya gidip bu atmosferi yaratan herkese selam ve helal olsun.

Son olarak gelelim takıma….

Çok çok özel performanslar var ama bir kişiyi hepsinden ayıracağım. Lucas Torreira. Açıp maçı tekrar izleyin ve sadece Torreira’ya bakın, ben gerçekten bir ara bayılacak sandım. İnanılmaz bir şey izletti. Tekrarını yakın tarihte görür müyüz emin değilim.

Jakobs…Liverpool’un sağ kanadını yok etti, kim gelirse gelin süpürdü.

Abdülkerim Bardakçı, bu takımın değişmezi olduğu bir kez daha gösterdi, umarım herkes de anlamıştır.

Davinson, Singo, İlkay…çok acayip işler yaptılar. Takımın gireni çıkanı, diğerleri…Her şey baştan sona kusursuz bir senfoni gibiydi.

Bir Ekim günü kurulan ve maksadını İngilizler gibi toplu halde oynayıp, Türk olmayan takımları yenmek olarak belirlemiş bir takıma da bu galibiyet çok yakıştı. Başta Okan hoca, sonra futbolcular, son olarak da camia ve tribünler için inanılmaz bir zamanda gelen destansı bir galibiyet. Tebrikler Galatasaray…Tebrik edemeyenlerin yerine de tebrikler Galatasaray…

 

01 Ekim 2025, Çarşamba 12:53
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol hariç her şey var‘’

Bu yazının menüsünde çok şey var ama tek şey eksik, o da futbol; onun güzelliğini, keyfini, maalesef geçtiğimiz yaşayamadık. Futbol olmasa da, Türk futbol tarihinin en stresli ve gergin dönemlerinden birini geride bıraktık diye umduğumuz bir haftasonu oldu. Bana göre spor tarihimizin en büyük hayal kırıklıklarından biri olan Ali Koç, sonunda başkanlık koltuğunu yeni bir isme, Saadettin Saran’a bıraktı. Önce şampiyonluk gelmemesi sebepli düpedüz saçmalık olan 5 yıldız hadisesi, sonra şampiyonluk daha da gelmeyince herkese savaş açması ve her fırsatta fiziken ve yazı dilinde tüm kamuoyunu geren tavrı maalesef tüm kamuoyunu bu noktaya getirdi. Fenerbahçe Başkanı olarak Ali Koç’tan ve onun zihniyetinin tezahürü yönetiminden tüm kamuoyu  kurtuldu. Ben Türkiye ekonomisinin %10’una tekabül eden Koç Holding’in iştiraklerinin ve kendisinin başında veya civarında olan iş adamı Ali Koç’u özledim, umarım bir an önce o kimliğine bürünür, orada durum Fenerbahçe’den çok daha vahim ve en iyi bildiği alanlar. Bu dönem de böyle tarihe yazıldı, geçti…

Gelelim Frankfurt – Galatasaray maçına…Çok ama çok üzücü, kalp kırıcı bir mağlubiyet. Neresinden tutarsak elimizde kalan, ayakta kalan hiçbir oyuncunun olmadığı, teknik ekibin baştan sona sınıfta kaldığı bir maç. İlk yarı için idare eder ve şanssızlık desek de, ikinci yarı olanlar korkunçtu. Okan Hoca kusura bakmasın ama kimse dersine çalışmamış. O gün gayet mağlup olacak bir Frankfurt vardı. Büyük fırsat kaçtı. Şimdi her şey çok daha zor, 30 Eylül’de olası bir Liverpool hezimeti üzerine Beşiktaş derbisi…Buradan kim nasıl çıkacak göreceğiz çünkü Galatasaray taraftarı şu mesajı artık net bir şekilde verdi. Bu camia, bu taraftar Avrupa’da başarı istiyor. Öyle ya da böyle. Konyaspor maçında fark 6’ya çıktı, ben 2010-2011 sezonundaki bir maçtayız sandım. Ruhsuz ve küskün tribünler (çok haklılar), neşesi kaçmış bir takım, bunlar çok tehlikeli emareler. Lafı uzatmaya gerek yok, Galatasaray ilk 24’e kalamazsa başarısızlıktır, lig tabi ki önemlidir ama Avrupa’da en azından mücadele edilebilmelidir. Takımın ve Okan Buruk’un önünde çok önemli bir fırsat var; Liverpool maçında çok iyi bir oyun veya mücadele, şans da yanındaysa 1 puan neden olmasın. Yoksa camia da, takım da, teknik ekip de türbülansa girer.

Hakemler, Hakemlerimiz, Hakemlerce…

Valle ne yazayım, ne çizeyim bilmiyorum. Herkesin ortak noktada buluştuğu, 3-5 sene yeni nesil yetişene kadar yabancı hakem meselesini yüksek sesle ve yüksek mertebeden konuşmak şart. Gerekirse devlet dahil olmalı, çünkü iş çok kötü bir yere gidiyor. Son 3-4 haftada olanlar, yenilir yuturlur şeyler değil. TFF Başkanı’nın geçtiğimiz haftalarda olanlara ses çıkarmayıp, tek kurumsal cevabı Fenerbahçe’nin tweetine verdikten sonra, bir TV kanalına faal bir hakemle ilgili konuşması da ayrıca durumun vehametini gösteriyor. O faal hakem de haliyle bu kadar hedef gösterildikten sonra çıkıp söz hakkını kullanıyor. Siz bir TV programda bir hakemi aleni bir şekilde hedef ve taraf gösterirseniz, o da çıkar konuşur. Kaldı ki az bile söylemiş. Hakemin yaptığını savunmuyorum ama artık tüm kamuoyu ve paydaşlar bu yönetimsizlikten ve liyakatsizlikten bunalmış durumda. Gerçi yine boşuna serzeniş yapıyoruz. İstese Süper Lig takımları çok rahat bir değişikliğe gidebilir. Durumdan ve yönetimden memnunlar ki aksiyon almıyorlar. Gerçi belli de olmaz, TFF istifa diyemeden, TFF’yi göstermelik eleştirenler Pazar günü gitti…

Gidişat hayra alamet değil…

24 Eylül 2025, Çarşamba 17:34
YAZININ DEVAMI

‘’Amacınız Ne?‘’

Bu soruyu artık sorma vakti geldi diye düşünüyorum. Bu gibi sorular bıçak kemiğe dayandığında sorulur ve Türk futbolu için bıçak kemiğe çoktan dayandı da işte kemiklerimiz kuvvetli herhalde pek hissetmiyoruz. Ama çanlar çok büyük çalmaya 5.haftadan başladı. Baştan söyleyeyim, Trabzonspor’un golü buz gibi gol, Okay’ın hareketi kırmızı kart, Nesyri’nin golü de eğer pozisyonda ofsayt yoksa gol. Burada kararlar ve kötü hakemlikten çok artık niyete ve amaca bakmamız gerekiyor çünkü bu senenin ilk derbisine, arası her daim gergin iki camianın maçına bu kadar yeteneksiz ve tecrübesiz orta hakem, bir de yetmezmiş gibi VAR hakemi atamak sorgulanmalıdır, açıklamaya tabii olmalıdır. Hayatında Süper Lig maçı yönetmemiş bir hakem, nasıl bir derbinin VAR hakemliğini yapabilir? Bu seviyeye yakın 5 maç bile yönetmemiş bir hakem nasıl bu maça atanabilir? Bu soruları cevaplamanızı kimse beklemiyor da, bari çıkıp verdiğiniz kararların arkasında durun, en azından sahaya “attığınız” hakemleri savunun. Bunların hiçbirini yapmıyorsunuz, bir de futbolu yönetmek için orada oturuyorsunuz. Her sene aynı muhabbet, her sene aynı dertler. Herkesin derdi aynı, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Mesela neden Türkiye’de yabancı VAR bir gidip, bir geri geliyor? Neden yabancı hakem sadece bir maça atandı? Türkiye’deki zeminlerin durumunun farkında mısınız? Altyapıya kimler ne harcama yapıyor denetliyor musunuz?

Neyse, biz tarihe not düşüp görevimizi yapalım da, gerisi de, artık kime kalsın bilmiyorum. Çünkü futbol yönetiliyor mu ya da kim yönetiyor bilmiyorum.

Bir Gün O Kupa Elinizde Kalkacak!

Pazar günü uzun süre kendime gelemedim. Hala da tam gelebilmiş değilim. O günden beri 76-71’den sonrasını oynuyorum kafamda. Çok ama çok üzüldüğümüz, elimizdeki kupayı verdiğimiz bir final oldu. 2001’de tribündeydim, 2010’da da ekran başındaydım. Bu iki finalden farkı, o maçların hiçbir anında biz bu kupayı alırız diyememiştik. 2001 biraz farklı ama orada da Yugoslavya bizden çok üstündü. Bu maç öyle değil, bu maç 38 dakika kupayı bir elimizle tuttuk. Bu işin dertli kısmı ama diğer kısmı da bir o kadar aydınlık ve neşeli. Bu takımın birçok parçası daha uzun süreler beraber oynayacak. Alpi belki bir sonraki sefer NBA MVP’si olarak gelecek. Cedi en az 4-6 yıl üst seviye oynayabilir. Yeni bir Larkin gerekecektir. Ercan, Kenan, Şehmuz hepsi büyüdü, hepsi daha farklı birer oyuncu artık. Özgüven sporda her şeydir, her şey olmasa bile çok şeydir. Umarım bu turnuvadaki havayı aynı şekilde devam ettiririz. Ama bence en önemlisi, şu sonuçtan tatmin olmamak ve 2.liği kabul etmemek, buna sevinmemek. Bir kez daha başta bu toprakların gördüğü en büyük koç/teknik direktörlerden olan Ergin Ataman’a, sonra da aslan gibi 12 Dev Adam’a sonsuz teşekkürler. Bu ülkede basketbolu resmen tek başınıza ayağa kaldırdınız.

16 Eylül 2025, Salı 14:22
YAZININ DEVAMI