‘’Simon Dawkins‘’
Oğlum tenise daha yatkın olduğundan, beş yaşından beri tenis dersleri aldı. Futbolu ancak okul düzeyinde oynadı. 'Baba hayatım boyunca ikinci üçüncü ligde geçimimi sağlamak istemiyorum' diyerek üniversiteye devam edip birincilikle bitirdi. İlk işi LTA tenis federasyonu oldu. Halen orada çalışıyor. Hafta sonları tenis hocalığı yapıp özel ders veriyor.
Simon'ın hikayesi daha karışık. Spurs'ten kiralık olarak gitmediği takım kalmadı. En son San Hose Earthquakes takımında oynayıp ara transferin son gününde kiralık olarak Aston Villa'ya gitti.Arsenal-Aston Villa maçındaydım. Emirates'te aklımın ucundan geçmedi oyuna girene kadar. Kombinesi olan oğlum telefon ettiğinde bende jeton düştü. Villa basın yetkilisine görüşmek istediğimi söyledim. Hem formasını verdi hem de kapıda bekleyen annesiyle resim çektirdim.
10 sene öncesine kadar her gün antrenman yaptım.Oğlum ve Simon hep yanımdaydı.Her sabah top oynardık. Ayağının üstünü kullanmasını bir türlü beceremiyordu. Sarkaç sayesinde iki ayağıyla şut atıp rahatlıkla pas vermeye başladı. Soyunma odasından yanıma gelip boynuma sarıldığında gözlerim doldu. Arsenal'e gol atsaydın seni affetmezdim dedim saygısından sesini çıkarmadı.
Bakalım Simon hikayenin devamını getirebilecek mi ?
‘’Zemin kötü akreditasyon felaket‘’
Önceki gün Türk Telekom Arena Stadı’nda Galatasaray’ın, Schalke 04’le oynadığı maçta gördüklerim beni oldukça üzdü. İlk olarak zeminden bahsetmek istiyorum. İngiltere’de tam 37 yıldır maç seyrediyorum. Bunların çoğunda da Arsenal’in Emirates Stadı’nda oluyorum. Akustiği Emirates’ten karşılaştırılmayacak kadar etkileyici. Böyle bir stada böyle bir zemin yakışmıyor. İşin kolayına kaçıp, iklimden şikayet etmekle bu iş olmuyor. Real Madrid, 100 bin Pound transfer parası verip, Arsenal’in her sene ödül alan Çim Mühendisi Paul Burgess’i kulüp bünyesine dahil etti. İklim şartlarına rağmen tedbirlerini alarak, Bernabeu’ya mükemmel bir zemin kazandırdı. Neden bu işi profesyonellere bırakıp da, çözüm aramıyoruz. Her ülkenin iklimine göre saha bakımı değişik. Bilen adamları getirmezsek, Schalke maçındaki manzaraları daha çok görürüz.
Ada’da direkt gelemezsin
İkinci bahsetmek istediğim şey ise akreditasyon sistemi... Her konuda kendimizi Premier Lig’le ya da Ada’nın hakemleriyle kıyaslıyoruz. Neden akreditasyon sisteminde neden İngiltere’yi örnek almıyoruz, bundan söz etmek istiyorum. Diyelim Doğan Haber Ajansı Müdürü Faik Gürses, Londra’ya geldi. Premier Lig’in bütün akreditasyon sistemini verdiği Futbol Data.co Şirketi’ne buradaki maçları seyredebilmek için müracat etti. Gelecek cevap son derece olumlu olmakla birlikte, Blue Square Ligi’nden (Amatör Lig’den) akredite verirler.
30 tane gittiği maçlardan yazıyı ve 5 milyon Pound’luk sigortasıyla birlikte ikinci sene Lig Two (4. Lig) ve sırasıyla Premier Ligi izlemesi için 5 sene çalışmak zorunda.. Ve gittiği maçlardaki yazıyı görsel ya da yazılı bir basın kuruluşunda yayımlaması gerekir. Schalke maçında bu konuda inanılmaz bir karışıklık vardı. Sadece basın kartı olan ve hiçbir yerde yazısı yayınlanmayan insanlar basın tribününü doldurmuş durumdalardı. Gördüklerim ve duyduklarıma gerçekten inanamadım. Yerde bulunmuş eski akreditasyon kartıyla maça giren insanlar olduğunu söylediler. Ada’daki sistemi neden Türkiye’ye getirip, sadece çalışan insanlara bu konuda öncelik versek, hiç iyi olmaz mı? İşte hem zemin hem de bu akreditasyon olayı, Schalke karşılaşmasında dikkatimi çeken ve olmaması gereken iki konu olarak hafızama kazındı.
Edip Adanır
‘’Panzer disiplini‘’
Galatasaray’ın direkten dönen topuna karşı, ilk yarıda Schalke, 3 gol bulabilirdi. Melo’nun orta sahaya en ufak yardımı olmayınca bütün yük Selçuk’un omuzlarına bindi. Kanatlar çalışmadığı gibi bir de Melo oyuna yardım etmeyince, orta saha üstünlüğü Schalke’ye geçti. Ve 45. dakikada beraberliği sağladılar. İkinci yarıda daha üstün bir Galatasaray beklerken Schalke, oyuna hakim başladı. Yine çizgiye inip gol pozisyonu buldular. Galatasaray seyircisinin muazzam desteği, Schalke’yi hiç etkilemedi. Sahanın son derece bozuk olması, Schalke yerine Galatasaray’lı oyuncuları etkiledi. Şu anda herşey bitmiş değil. Fatih hocanın en korktuğu, rövanşa kalesinde bir gol görüp gitmekti. Şuan herşey bitmiş değil. Schalke kendi sahasında bu kadar rahat oynayamayacak. Eğer Drogba’ya istediği servis yapılırsa rövanşta Galatasaray’ın etkili silahı olur. Schalke son derece disiplinli. Üst düzey olmayan takım oyuncularından kurulu. Birbirleriyle çok iyi yardımlaşarak istedikleri avantajı, bu stadta yakaladılar.
‘’Aman dikkat‘’
Galatasaray’ın bu önemli maçı, basın olarak oynanmadan kazanılmış gibi gösteriliyor. Bu çok büyük bir tehlike. Schalke’nin Arsenal’le Emirates’te ve Veltins Arena’da oynadığı maçlarını seyrettim. Emirates’te Arsenal’i 2-0 yenmesinin en büyük nedeni, Andre Santos’un son 20 dakika içinde tamamen oyundan düşmesi ve bize karşı oynayamayacak olan Farfan’ın çizgiye inerek getirdiği toplarla Arsenal’i 15 dakikada yıkması. Orta sahadaki oyuncuları Lewis Holtby’nin olmaması onlar için bir dezavantaj. Fakat unutmayalım ki son derece disiplinli ve az hata yapan bir defansları var. Galatasaray, bu defansı açmak için bilhassa maçın sonlarına doğru geride eksik yakalanabilir. Turu geçmek için en önemlisi TT Arena’da gol yemeden Almanya’ya gitmek. Elbette Schalke’nin eksikleri var. Ligde iyi sonuçlar alamıyorlar. Fakat unutmayalım ki Galatasaray da Avrupa arenasına çıkmadan önce her zaman bu tip puan kayıplarına uğramıştı. Schalke’yi küçümsemek, turu cepte görmek olaya son derece yanlış bir bakış açısıdır. Manchester’la TT Arena’da oynanan maçta Fatih Terim’in kafasındaki oyunu sahanın kenarında 90 dakika futbolcularına hatırlatarak galibiyet getireceğine ve bunu da sabırla yapacağına inanıyorum. Aslına bakarsanız Galatasaray’ın da çok eksiği var. Drogba’nın büyük bir faktör olduğu, Alman takımı tarafından da biliniyor. Onlar için de sürpriz değil. Önemli olan ilk yarıda gol gelmese bile aynen Manchester United maçında olduğu gibi, arkada açık vermeden sabırla her yolu deneyerek gol aramak bence Galatasaray’a bu akşam galibiyeti getirir.
Chelsea ne diyor?
Chelsea’nin, Brentford’la oynadığı kupa maçından sonra Chelsea’li futbolculardan Drogba hakkında görüş istedim. Hepsi Drogba’yla konuştuklarını ve başarılar dilediklerini söylediler. Ayrıca İngiliz basını, bilhassa bu maçta benden Drogba hakkında yorum istiyor. Ve yakın temastalar. Hiç uyum sorunu çekmeden oyuna girdiği anda golünü atması, İngiltere’de büyük yankı uyandırdı. Bu akşamki maçta en çok istediğim, Burak’ın kafayla, Drogba’nın da frikikten gol atması. Galatasaray’a can-ı gönülden başarılar diliyorum.
‘’Ada'da yüzde 50 vergi geyikleri!‘’
PAYE sisteminde (Kazandığın anda kesilen vergi) benim senelerdir verdiğim vergidir. Yani normal vatandaşın verdiği vergi. Ayrıca sigortasını da ben öderim. Senede 6.475 Pound kazanan vatandaş vergiden muaftır. 37 bin-150 bin arası vergi %40’a çıkar. 150 bin+ gelirde vergi %50’dir. Şimdi aklınızdan geçenleri tahmin edebiliyorum. 'Ne tıraş ediyorsun işte %50 vergi olduğunu kendin yazıyorsun' demek sizin hakkınız, konuya açıklık getirmek ise benim görevimdir.
Maliyeyi senede 100 milyon zarara uğratıyor
Haftada 150 bin pound kazanan futbolcunun %40 vergi vermesi gerekirken %22 vergi vermesi sistemi zarara uğratmakla beraber kanunlara uygundur. Bu tamamen futbolcunun muhasebecisinin maharetine kalmıştır. Eğer futbolcunun muhasebecisi 'COMPLEX TAX AVOIDANCE' (Karmaşık vergiden kurtulma) uygularsa yani kendi kurduğu şirketi varsa ve kulüpten aldığı maaş aynı zamanda 'IMAGE RIGHTS' yani forma, resmi Store'da satılan malzemeler kulübün reklamı gibi gelirler bu şirkete girerse vergi oranı %22’ye düşer. Bunun üçkağıtçılık veya dolandırıcılıkla bir alakası yoktur. Muhasebeci farkıyla yapılan bir kurnazlıktır. Bu uygulamayı yapan ve birden fazla şirketi olan futbolcular arasında başta haftada eline net 135 bin pound (150 bin haftalık 15 bin vergi) geçen Gareth Bary, 20’den fazla yarış atı olan Owen ve Ashley Cole bulunuyor.
Bu sistem nasıl ortaya çıktı?
İşçi partisi vergi tavan yüzdesini %50'ye çıkarınca yüksek ücret kazanan futbolcular bir veya birden fazla şirket kurarak gelirlerini bu şirketlere yatırıp hem yüksek vergiden kurtuldular, hem de kendi şirketlerinden %2 gibi komik bir faizle borç alma durumu ortaya çıktı. Bu sistem, kanuna aykırı suç teşkil edecek bir sistem değil. Sadece sistemdeki bir boşluk (LOOPHOLE). İşte bu yüzden futbolcuların transferde Türkiye’yi vergiden dolayı seçmeleri için bir sebep yok ortada. Kazandığı paranın aynısını vermezseniz Premier Lig’de oynayıp İngiliz hazinesini soymaya devam eden futbolcuların Türkiye’ye sıcak bakmalarının sebebinin ne olduğunu ben biliyorum ama yazamam. Yorumu sizlere bırakıyorum…
‘’Arsenal'de neler oluyor?‘’
Aynı kombine bu sezon 1000 Pound. Premier Lig'in en pahalı bileti ve kombinesi hatta karaborsası Arsenal'de. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal'a karaborsadan bileti ben aldım. Arsenal-Spurs maçı için... Tam 250 pound ödedi.
Sizin hisseniz olsa ne yapardınız?
60 bin koyun her hafta maçınıza geliyor program alıyor yiyip içiyor ürünlerinizi alıyor ve hala kombine sırasında 30 bin koyun daha var. Paralar cepte, Emirates ile 150 milyonluk anlaşma yapılmış, bilmem ne adasındaki bankadan faiz geliyor. Keyifler gıcır, paralar bankada. Dün protesto yapan taraftarların arasındaydım. Wenger'i istemeyeni çok fazla. Ben de iddiaya girdim. Önümüzdeki sezon yine takımın başında diye.
Neden Wenger ısrarı
4 kişilik yönetim Wenger'e istediğini yaptırıyor. Bütçemiz dar sat diyorlar satıyor. Bir gün anılarını yazarsa nasıl 'Yes man' (Dalkavuk) olduğunu anlatır. Santos, Mertesacker, Chamakh, Squillaci, Podolski, Giroud geliyor, Fabregas, Nasri, Clichy ve en son darbe Van Persie gidiyor. Takımı tek başına dördüncü yapan oyuncunu can düşmanına verip 'Şartlar uygun' cevabını verirseniz kimse inanmaz. 10 milyona Juventus'a ver anlarım.
Gelelim 'Home Grown' futboluna
Geçen sezona kadar 'Biz oyuncu yetiştiririz', 'Scoutlarımız var dünyanın her tarafında' hikayelerinin bittiği nokta, dün Jenkinson'un son dakikada kaptırdığı topla bitmiştir. 'Jenkinson için bir milyon Pound veriyoruz' dedikleri zaman Charlton kulübü inanmadığı gibi yazılı olarak isteklerini kulübe göndermelerini bile utanç olarak kabul etmeyen bir yönetim tarzı oluştu Arsenal'de.
Takım 1-0 geride sağda top Jenkinson'a geliyor rakip sahada. Dyer bastırıyor geri kaçarken topu kaptırıyor ve ikinci golü atıyor Michu. İlk yarı bitiyor ruhsuzlar ordusu soyunma odasına girerken kimse birbiriyle konuşmuyor. İkinci yarı sahaya çıkıyorlar yine tık yok. Mahalle arasında bile oynasan hırs yapar futbol oynayan insan. Baskı yiyerek kaleciye top veriyorlar hepsinin tel maşa oynadığını gören Laudrup, baskıya ikinci oyuncuyu gönderiyor. Kaleci Szcesny topu taca atıyor. Ve basın toplantısında Wenger, 'Oyunumuzu sahaya yansıtamadık' diyor. Artık yemezler. Twitter, play station, sürat merakı yapıp haftada kemiksiz 65 bin Pound alan futbolcular bir araya gelip 'Neden 20 pas yapıp 20 santim ileri gidemiyoruz' diye hem kendi aralarında hem de hocalarıyla konuşmaları gerektiğini düşünüyorum.
Dönüm noktası
Bilin bakalım Arsenal için 'Do or Die' (Yap ya da öl) maçı hangisi. Elbette Cumartesi günü saat beşteki West Brom maçı. Bu maçı Arsenal Emirates'te kazanamazsa dördüncü olması mucizelere kalır. Tıpkı geçen sezon gibi. Bakalım Van Persie olmadan bu mucize nasıl gerçekleşecek.
Netice olarak bu kadro ve oynadığı futbol artık taraflı tarafsız herkesi bıktırdı. Artık kimse 'Şu kadar kar yaptık' 'Kriterlere uyan tek takımız' palavralarını duymak istemiyor..
Bakın benim gırtlağına kadar borçtaki kulübüme. Şampiyon olursa Türkiye'de futbol devrimi olur. Ne demişler 'Remzin kartallar gibi engelleri yen, aş layıktır bu vasıflar sana ey şanlı Beşiktaş'
‘’Terim liderliğinde...‘’
Amrabat, Riera’ya yardım etmedi ve bu ikili maç boyunca anlaşamadı. İlk yarıda akıllarda kalan olay ise Selçuk ve Melo’nun saha içerisinde kısa süreli tartışmasıydı. Ancak ikinci yarıda öyle bir Galatasaray vardı ki sahada tüm tartışmalar unutulmuş, sadece galibiyeti düşünen bir Galatasaray... Kornerden gelen topa Burak kafayı vurdu, Lindegaard’ı çaresiz bırakarak golü attı. Bu sadece Galatasaray’ın değil, bir Türk takımının United karşısındaki üstünlüğünü ortaya koydu. Galatasaray şanssız bir golle 3-3 berabere kalmıştı 93 senesinde United ile... Bu maç sanki onun rövanşı gibiydi. United yedeklerle geldi deseler bile United her zaman United’dır. Sahanın yıldızlarından Welbeck tek başına Galatasaray savunmasına zor anlar yaşattı.
Her zaman söylediğim bir şey var. Teknik adamlar böyle maçlarda takımlarını cesaretlendirmeliler. Fatih Terim bir maestro gibi Galatasaray’ı yönetti, 1 dakika yerinde duramadı. Sir Alex ise sadece oturdu, bir kez bile kenara gelmedi. (Uzatmalara yaptığı itiraz haricinde) Galatasaray bu gruptan çıkamazsa onun hesabını kim verir bilemem ama sanırım yağmura takılan Cluj maçını hepimiz aklımıza getiririz. Galatasaray ikinci yarıdaki oyunuyla galibiyeti hak etti. Artık bundan sonrası son maçlara kalacak. Ben onların hesabını yapamam ama ikinci yarıda gördüğüm Galatasaray, büyük bir zevk verdi...
‘’Tenis maçı gibi‘’
Walcott hat-trick yaptı mı, yapmadı mı ?
Bence yapmadı. Vurduğu top kale çizgisinde Hunt tarafından çevrildi hakem Kevin Friend yardımcısına baktı. Devam işareti aldığı anda Jenkinson topu filelere gönderdi ve maç uzatmalara kaldı.
Maçtan sonra hat-trick yaptığı için maçın topunu alan Walcott, takım arkadaşı Jenkinsona 'Golü sen mi attın ben mi? diye sorunca 'Bu benim Arsenal'deki ilk golüm sana veremem cevabını alınca Walcott gülerek topu yere attı.
Bu gibi durumlarda gol kararını panel verir fakat kesin olarak hakem Walcott'un vuruşunda topun çizgiyi geçmediğini belirtti.
FUTBOLCU PAZARI VE ARA TRANSFER
QPR maçının onbirini tamamen değiştiren Wenger, bugün ofisinde telefonunun çalmasını ve ara transfer için Chamakh ve Arshavin'e gelebilecek teklifleri beklediğinden eminim. Arshavin'i bırakacağını hiç zannetmiyorum. Sezon sonuna kadar kadroda tutacağını tahmin ediyorum.
GNABRY VE MARTINEZ
Bu ikiliyi Arsenal'e geldiklerinden beri izliyorum. Gana-Alman karışımı Gnabry, beni dün akşam hayal kırıklığına uğrattı. Stuttgart'tan alınan bu futbolcu U-21 maçlarında harikalar yaratıyordu. A takımda şans buldu. 35 metreden kaleye şut atmaya başladı. Arjantin'den Arsenal'e özel 'EXEPTIONAL TALENT' vize ve çalışma müsaadesiyle gelen Martinez, dün akşam hayal kırıklığı yarattı. Yediği bütün gollerde hatası vardı ve yan toplarda çok zayıftı.
ALT YAPI
Bir futbolcuyu Arjantin'den, diğerini Almanya'dan alt yapına alıp kadronda tutabiliyorsun. Bizim ülkemizde böyle bir şansımız yok. Avrupa topluluğunda olmadığımız için yabancı olarak oynayabiliyorlar ancak.
Netice olarak dün akşamdan benim aklımda kalan seyircinin Wenger'e olan tepkisini 'WE WANT OUR ARSENAL BACK' 'Arsenalimizi geri istiyoruz. Hangi takımın taraftarı olursanız olun 37 dakikada dört gol yiyen takımın hocasına tepki normaldir. Bizde hemen kovulur.
Bu akşam Chelsea-Man. United maçındayım. Chelsea'nin yaygarası tersine döndü. Irkçılığı bazen yem olarak kullanan insanlar var hala. Hakemin en ufak bir ceza alacağını düşünmüyorum fakat bu hafta sonu maç yönetmiyor.
Arsenal için bu kupanın hiç bir önemi yok. Esas maç hafta sonu deplasmanda oynayacakları Man.United maçı.
Londra'dan selamlar, sevgiler.