‘’Wenger inadı‘’
Bunun yanında Arsenal CEO’su (Chief Executive Officer) İvan Gazidis, Wenger'in ara transferde 35 Milyon Pound bütçesi olduğunu ve transfer kararının Wenger'e ait olduğunu söyledi. Gazidis bu sezon dördüncü olamamalarının bir sıkıntı yaratmayacağını da sözlerine ekledi.
Nasıl sıkıntı olmaz
Altıncı sene teneke kupa yok kombineye zam var. Seneye de zam olması kesin. Satılan Nasri ve Fabregas'ın yerine alınan futbolcular Gervinho ve Arteta. Tamam da, bunlar sadece o mevkileri doldurmak için alındı. Arsenal'i hedefe götürecek transferler değiller.
Avrupa Kupası
İlk dörde girememek sıkıntı yaratmazmış. Gelir gider tablosu öyle diyor. Ya taraftar, Arsenal'li seyirci Perşembe futboluna alışık değil. Grupta adı sanı duyulmamış takımlarla eşleştiğin zaman Emirates'i dolduramazsın. Burada insanlar maça ölmeye değil, futbol seyretmeye gidiyor.
İstediği isimler
Podolski, Mario Götze ve Matias Suarez. Ara transferde çok pahalı olacağı için sezon sonunu bekliyor Arsene Wenger. Sezon başında Bolton'dan Garry Cahil’i istedi, 15 milyon Pound dediler. Ara transferde Chelsea’ye 6 milyon Pound'a imza attı. Ara transfer yasağı var ya, Arsenal'de ilk tercihi olmasına rağmen bu oyuncuyu kaptırdı Wenger. Hem de 7 sakat varken...
Ve işin en kötü tarafı
Diyelim ki Tottenham, ligi Arsenal'in üzerinde bitirdi. Arsenal beşinci olarak Avrupa Ligi'ne gitti. İşte o zaman kıyamet kopar. Nişantaşı fiyatıyla aldığı kombinesiyle Mahmutpaşa kalitesinde maç seyrettirmeye kalkarsanız tribünde boşluklar oluşmaya başlar. Arsenal için en büyük tehlike de budur.
Elindeki Van Persie kontratını uzatmaz, transfer teklif ettiğin futbolcu "Şampiyonlar Ligi şartı koyar ve taşlar yerinden oynar." Arsenal için çok sıkıntılı bir dönem yaşanıyor ve yakın zamanda bu sıkıntı daha da artacak gibi gözüküyor.
‘’Henry'e bu da yapılır fazlası da!‘’
Pazar günü ben de oradaydım. Çok rahat kullanabileceği topu kaptırdı, neticesinde üçüncü golü attı Swansea. 3000 seyirci yine onları tribüne çağırdı, alkışladı. Bu sezon dördüncü bile olamayacaklarını bile bile bağrına bastı. Bir tek taraftar tepki koydu diye sahaya davet edip el kol hareketleri yapmak Thierry Henry ’ye hiç yakışmadı. Ondan beklenen kafasını önüne eğip soyunma odasına gitmekti...
Emirates’te Leeds’e o golü attığı zaman kendimi kaybettim. Benim gibi 60 bin seyirciyi ağlattı. Fakat Swansea maçında bir seyircinin kötü bir söz bile etmeden protesto etmesine verdiği cevap hiç de hoş kaçmadı. Kupasız altıncı sene geçmesine rağmen yine de Emitates’te 60 bin, deplasmanlarda 3-6 bin seyirci bu takımı destekliyor...
Hiçbir futbolcu veya seyirci kulüplerin üzerinde olamaz. Onlara bu fırsatı verenin yani işverenin kim olduğunu unutmamaları lazım. Cebine her hafta 70 bin Pound giren Henry ’ye dekoratörlük yapıp haftada 350 pound kazanan ve her maça giden tek bir seyirci sitem etti diye karşılık vermemesi lazımdı.
Beni en çok şaşırtan Arsenal kulübünün açıklaması oldu. ’No matter what you should support the team’. Yani sebebi ne olursa olsun takımı desteklemelisin.
İyi de, iki sene kupa alamayınca bırakıp gitmedi dekoratör arkadaşımız başka takıma. Hala -6 derecede deplasmana gidiyor...
Edip Adanır / İngiltere
‘’Yedeklere karşı çok zorlandık‘’
Stoke City’nin son maçını Britannia Stadyumu’nda izledim. O maçın kadrosu ile Beşiktaş maçının kadrosu arasında 11 değişik futbolcu vardı. Stoke, bu maç için yeterince antrenmana çıkmamıştı ve onlar açısından bu maç önemsenmiyordu. Hatta yedek kalecileri Nash için iki ayrı forma yaptırmışlardı. Çünkü 4 yedek oyuncuyla geldikleri İstanbul’da ihtiyaç duyulması halinde, yedek kalecilerini ortada oynayacak şekilde sahaya sürebilirlerdi. Maç öncesi sabah saatlerinde, Stoke City Teknik Direktörü Tony Pulis ile kaldıkları Kempinski Otel’de görüştüm. Pulis net olarak, “Sana samimiyetle söylüyorum. Bu maç bizim için hiç önemli değil. Çünkü, ben haftasonu oynayacağımız Wolverhampton maçını düşünüyorum” diye konuştu.
Şimdi soruyorum... Beşiktaş neden Stoke City’e karşı defansını önde kurarak başladı. Adamlar zaten buraya açık ve net bir şekilde, en fazla beraberlik için geldiklerini belli etmişlerdi. Ya, Upson atılmasaydı ve Stoke’un direnci kırılmasaydı ne olacaktı? Zaten kenarlardan yapılan ortalarla gol arayan Siyah-Beyazlılar, çakılsaydı yazık olmaz mıydı? Gruptaki diğer maçın skoru ise beni hiç ilgilendirmiyor. Ben dün akşam, Carvalhal’ın büyük taktik hatalar yaptığını gözlemledim. Beşiktaş, Carvalhal’a iki gömlek büyük geliyor. Beşiktaş gol kaçırmadı mı, kaçırdı. İlk yarı üstün oynamadı mı, oynadı. Şansa bir gol yemedi mi, yedi...
Gerçek pozisyonlarında oynamayan futbolculardan, yedeklerden kurulu bir Stoke City karşısında, Beşiktaş talihsiz bir sonuç da alabilirdi. Kara Kartal’ın oyunu çok daha iyi okuyan bir teknik direktöre ihtiyacı var. Beşiktaş’ın bu oyunu belki Süper Lig için yeterli olabilir ama Avrupa’da çok daha dişli rakiplerin olduğu unutulmamalı. Sonuçta Chelsea’nin muhakkak almak istediği kaleci Begoviç’in olduğu bir takıma karşı 3 golle maçı kazandık ve yolumuza devam ediyoruz. Tüm oyuncuları ve Beşiktaş camiasını kutlarım.
‘’Drogba böyle istedi‘’
Sağdan Sturrigge’in ortasında Mata topu Drogba’nın önüne bıraktı, onun vuruşu ağlarla buluştu.
Valencia benim kapsama alanım Premier lig olduğu için seyrettiğim bir takım değil. Yedikleri golden sonra oyun disiplininden uzaklaşmadılar. Direkten dönen top onlar için şanssız bir andı. Petr Cech kalesinde devleşti. Ardı ardına yaptığı kurtarışlarla Valencia’ya geçit vermedi. 22’nci dakikada sahanın en iyi oyuncusu Drogba sol taraftan aldığı topla rakip sahaya geçti, topu koşu yapan Ramires’in önüne bıraktı, onun vuruşunda durum 2-0 oldu. Valencia’da Mehmet Topal yedekler arasındaydı, fakat oyuna girme şansı bulamadı. İlk yarı 2-0 Chelsea’nin üstünlüğüyle kapandı. İkinci yarıda Drogba iki önemli pozisyondan yararlanamadı. 76’ncı dakikada Mata’nın asistinde Drogba durumu 3-0 yaptı. Andre Villas Boas bu golden
sonra Torres’i yanına çağırdı ve Drogba’yı oyundan alarak Chelsea seyircisine alkışlattı. Valencia topu ayağa oynayan ve skor ne olursa olsun devamlı golü düşünen bir takım ancak bu defansla ve kalecileriyle işleri biraz zor. Sturridge çok formda ve her geçen gün üzerine koyarak çok iyi bir grafik çiziyor. Defansın
önünde oynayan Romeu’nun biraz daha zamana ihtiyacı var. Dün akşam Stamford Bridge’de Chelsea
fevkalade oynadığı maçı 3-0 kazanarak hocasını biraz rahatlattı. Kendisine yeni bir takım kurmak için üç sene verilen Villas Boas, Chelsea’ye iyi futbol oynatmaya başladı. Bence Chelsea bu maçla krizi atlattı ve bu
oyununu Stamford Bridge’de lige yansıtacağının sinyallerini verdi.
‘’Milli takım hocası‘’
Bu değerli futbol adamı milli takımın başına tehditle gelmedi. Ayağına gidip yalvararak, getirdiniz ve her dediğini yapmak zorunda kaldınız.
Peki bu dünyaca ünlü hocayı alırken hiç mülakat yapmak aklınıza geldi mi?
Saçma sapan işler için sık sık kullandığınız internet sayfasından "Milli takımımıza antrenör aranıyor ilgilenenler CV'lerini e-maille bize gönderebilir" diye bir ilan verdiğinizi ne duydum ne de gördüm.
Şimdi testi kırılmış millete nasıl sempatik oluruz diye iki üç isim üzerinde duruluyor.
Neden bir ilanla bütün Türkiye'deki antrenörlere şans verilmiyor?
Neden bu antrenörlere karşılıklı mülakat yaparak, futbolumuzun ne kadar kötü durumda olduğunu bir geçiş dönemine ihtiyacımız olduğunu sorup, vereceği cevaba göre aradığınız hocayı belirlemiyorsunuz?
Yapamazsınız... Çünkü aklı başında bir futbol adamı sizlere Hiddink'in bugüne kadar maçlardan sonra söylediklerinin altına imza atarak önünüze koyuverir.
Sadece Hiddink mi bu teşhiste bulunuyor. Hamit de, aynı şeyleri söylemedi mi? Hatta Arda "Biz 4-4-2 oynamayı bilmiyoruz" demedi mi samimi bir şekilde...
Bu kadar çok parayla ligimizde oynayan yabancıların, Türk futbolcusuna ve futbolumuza ne katkı yaptığını düşündünüz mü?
Yürüyerek, oynanan ligimizi Premier Lig zannedip, yabancı sınırlamasını sizler belirlemediniz mi?
Hoca yerli olmuş, yabancı olmuş fark etmez. Tek dileğim Türkiye'de profesyonelleri profesyonellerin yönettiği günü görebilmek.
‘’Arsenal fazla zorlanmadı‘’
Geçen sezon Wembleydeki finale takımı eşofmanla götürdü. Sanki 'Bizi fazla uğraştırmayın da şu kupayı verin gidelim' havasındaydı. Kupayı Birmingham aldı. Wembleyden çıkmak istemedim, sadece ben değil bütün basın tribünü bu şoka hazır değildi. Dünkü basın toplantısında Wenger 'Hala unutamıyorum' derken suç kimdeydi diye düşünmesi lazım.
Dönelim bu akşama, ilk devre Tuncay'lı Bolton Arsenal karşısında fazla bir varlık gösteremedi. Çok fazla gençle oynayan Arsenal bir de pas hataları yapınca çok top kaybetti. İkinci yarı golle başladı.47 ci dakikada eski Arsenalli Muamba düzgün bir vuruşla Bolton'u öne geçirdi. Arsenal bu golün şokunu kısa sürede atlattı ve 53'cü dakikada Arshavin sağ taraftan ceza sahasına girip yerden bir vuruşla beraberliği sağladı. Zayıf rakibi karşısında Arsenal 53'cü dakikada ikinci golü buldu. Arshavin orta sahadan aldığı topu sol tarafından gelen Park'ın önüne bıraktı, o da sağ iç plaseyle topu uzak köşeye gönderdi.
Bu galibiyetle Carling kupasında Arsenal son sekize kaldı.
MAÇIN BİZİ İLGİLENDİREN TARAFI Tuncay ve Oğuzhan'ın 10 dakika bile olsa karşı karşıya oynamalarıydı.76. dakikada Oğuzhan oyuna girdi 85'te Tuncay oyundan alındı.
Oğuzhan çok iyi bir alt yapıya sahip komple bir futbolcu.'Arsenal sadece bir kulüp değil bir aile' diyor, Arsenal kitapçığına verdiği röportajda. Oyuna girdi hatasız oynadı sanki uzun yıllardan beri Arsenal'de oynar gibiydi.
Tuncay'a gelince, hocası onu aynen Fener'de oynadığı yerde oynattı. Takım olarak iyi oynamadılar ve Tuncayı oynatacak pas alamayınca vasat bir oyun sergiledi.
Maçtan sonra Önce Tuncay'la konuştum. Oğuzhanla forma değiştirdiklerini ve A Milli takıma çağrılırsa seve seve geleceğini söyledi. Tuncay, Premier ligi hayranı olduğu için hayatından memnun. O gittikten sonra Oğuzhan geldi. Tuncay'la Reserve takımda daha önce oynadıklarını söyledi. Formaları birbirlerine verdikleri için bana birşey kalmadı. Zaten Arsenal beni fotoğraf çekmemem için yakın markaja alıyor, iki Türk'ü sahada görüp mutlu formasız ve resimsiz olarak eve doğru yola çıkıyorum.
Cumartesi Chelsea - Arsenal maçında buluşmak üzere hoşçakalın.
• 21 Fabianski
• 05 Vermaelen (Boateng 84)
• 18 Squillaciyellow card
• 49 Miquel
• 15 Oxlade-Chamberlain (Miyaichi73)
• 23 Arshavin
• 26 Frimpong (Ozyakup 76)
• 30 Benayoun
• 39 Coquelin
• 56 Yennaris
• 09 Park Chu-Young
Yedekler
• 24 Mannone,
• 37 Boateng,
• 34 Aneke,
• 48 Meade,
• 53 Ozyakup,
• 31 Miyaichi,
• 55 Watt
Bolton
• 01 Bogdan
• 02 Steinsson
• 05 Cahill
• 12 Knight
• 06 Muamba
• 11 Gardner
• 16 M Davies
• 21 Pratley (Ngog 61)
• 09 Tuncay (Blake 85)
• 17 Klasnic
• 28 Kakuta (Eagles 71)
Yedekler
• 22 Jaaskelainen,
• 31 Wheater,
• 39 Riley,
• 07 Eagles,
• 19 Reo-Coker,
• 20 Blake,
• 24 Ngog
Toplam seyirci: 56,628
‘’Almanya'dan ders alalım!‘’
Bunu neden yazıyorum. Diğer televizyonda bizim maçları anlatan spikerler, bu maçı Almanlar’ın tesadüfen kazandığını, hakemin Türk düşmanı olduğunu, çok iyi ‘mücadele’ ettiğimizi, yenilen gollerde şanssız olduğumuzu, sıkılmadan millete anlatmaya çalışırlardı! Üç metreye pas veremeyenlere Hamit Altıntop, “Takım oyununu bilmiyoruz, sadece yetenekle olmuyor, fizik olarak ayaklarımız yere basmalı, çok çalışarak üzerine koymalıyız’ deyince, vatan haini ilan edebilme riski oldukça yüksek.
Süper Lig’de ithal yorumcumuz bir Alman. Bu değerli insanı hakem hocası veya federasyon başkanı yapmıyoruz, herkesin rahatlıkla analiz yapabileceği futbolumuza yorumcu yapıyoruz. Futbolcu yetiştiremediğimiz ve profesyonelleri amatörler yönettiği için başkalarının yetiştirdiği ‘gurbetçi’lerden medet umuyoruz. Kalecileri sağ ve sol ayağı/eliyle 50-55 metreye pas veriyor. Kimse merak edip bunu nasıl yaptığını veya kimlerin bu kaleciye nasıl bir çalışmadan sonra bu olayı meleke haline getirdiğinden bahsetmiyor. Ya da adamın 50 metreden gelen topu tek dokunuşla ayağına yapıştırdığını...
Bütün televizyonlar bu maçı devamlı oynatıp, futbolcularımızın bireysel ve takım oyunu olarak dünya futbolundan uzak olduğunu soramaz mı yorumcularına? Transfer zamanı 3 milyon Euro isteyenlere verilecek cevap, bu maçın kaseti olmaz mı? Olmaz! İşlerine geliyor da ondan. Topun çizgiyi geçmesi ve hakem hataları varken, ciddi işlerle uğraşmaz kimse. Seyrederken insanları yoran bir süratte oynadıklarını bizim oynadığımızın sadece bize ait olduğunu neden dile getirmiyorlar.
Son olarak Almanlar’ın da devşirme oyuncusu var, bizim de. Ama bizim ki Aurelio; sözün bittiği yer de bu olmalı.
‘’Beşiktaş'a yazık oldu‘’
Beşiktaş çok iyi başladığı maçı bu şekilde bitirmemeliydi. Bire bir oyunlarda takım olarak bu kadar yardımlaşan, bu kadar güveni olan Beşiktaş’ı uzun zamandır görmemiştim. Maçtan önce birisi bana Beşiktaş 1-0 öne geçecek deseyedi Antalyaspor maçını seyerettikten sonra buna kesinlikle inanmazdım. Ancak dün akşam sergilenen futbol alınan olumsuz sonuca rağmen ümit verdi.
Hilbert’in golü Beşiktaş seyircisini canlandırdı. Tam herkes ayağa kalkmışken bir dakika içinde golü yemenin tek cevabı bence tecrübesizlik olmalı. Pozisyonlara giren, yardımlaşmayı yapan ve bu sahadan en az bir puanla ayrılması gereken takım Beşiktaş’tı.
Sivok’un yaptığı hareket hem kendine hem de buradan puan çakırmaya inanan arkadaşlarına ihanet gibi oldu. Bu tip maçlarda ceza sahası içinde yaptığı harekete Türkiye Ligi’nde belki müsamaha ederler ama burada hemen cezayı kesiyorlar. Taç atışlarından korkmuştuk, duran toplardan korkmuştuk. Müdafaamız yerinde müdahalelerle buna izin vermedi.
Her şeye rağmen Beşiktaş iyi yolda olduğunu dün akşamki özverili mücadelesiyle gösterdi. Kartal’ın her şeye rağmen bu gruptan çıkacağına yürekten inanıyorum. Bilhassa Quaresma, Türkiye’de yaptığı fantezi hareketlerden vazgeçip neler yapabileceğini gösterdi. Beşiktaş bu oyunu oynadığı takdirde Stoke City’yi İstanbul’da yeneceğine inanoyorum. Antalyaspor maçından sonra bu karşılaşmada sergilenen performans yenilmemize rağmen bütün Beşiktaşlılar’a ümit vermiştir.