Arama

Popüler aramalar

‘’Ele verir talkını‘’

Tarih: 29 Ekim 2008... Günlerden Çarşamba... Sivas’ta Sivasspor-Konyaspor Türkiye Kupası maçı... Maçın hakemi Koray Gençerler henüz maça çıkmadan 2 Kasım Pazar günü oynanacak Bursaspor-Ankaraspor maçını yöneteceği yönünde tebligat alıyor. Bu görevlendirme federasyonun resmi sitesinden kamuoyu ile de paylaşılıyor.

O dönem Süper Lig gözlemcisi olarak görev yapan, şimdinin MHK üyesi Serdar Tatlı maçın gözlemcisi... Haklı olarak; “Ben bu hakeme hangi notu verirsem vereyim, 3 gün sonra tekrar sahada olacak, vereceğim notun bir önemi yok” diye düşünüyor. Tatlı, “25 yıldır hakemlik geçmişimde, çok değişik uygulamalar gördüm ama gözlemcilerin raporlarını yok sayan böylesi uygulamalar görmemiştim” diyerek gözlemcilikten istifa ettiğini açıklıyor.

Tavsiyesi var mı?

Tarih: 27 Ekim 2016... Günlerden Perşembe... Kasımpaşa-Kahramanmaraş Türkiye Kupası maçı... Maçın yardımcı hakemi Cevdet Kömürcüoğlu henüz maç oynanmadan 30 Kasım Pazar günü oynanacak Trabzonspor-Çaykur Rizespor maçında görevli olduğu yönünde tebligat alıyor. Bu görevlendirme federasyonun resmi sitesinden kamuoyu ile paylaşılıyor. Yani; maçın gözlemcisi Somer Karakaş hangi notu verirse versin, hakem 3 gün sonra maç yönetecek. Anlayacağınız gözlemcinin yazacağı raporun bir önemi olmayacak!

Geçmişte bu tür uygulamaları gerekçe göstererek istifa eden Serdar Tatlı, şimdi icraatın başında ve bu görevlendirmeyi yapan MHK’nin üyesi. Dolayısıyla bu atamanın altında imzası var. Merak ediyorum. Sayın Tatlı’nın, Somer Karakaş’a ne yapması gerektiği konusunda bir tavsiyesi olur mu? Kendisini örnek alsın ister mi ya da geçmişte olduğu gibi kendisi mi bir adım atar?

‘Kaşar’ mı, ‘Beyaz Peynir’ mi?

Daha düne kadar Fırat Aydınus ve Bülent Yıldırım ligimizin en gözde hakemlerindendi. Derbilerin vazgeçilmezi, Avrupa’nın gediklisiydiler. Kim ne derse desin, sahaya yakışan ve bu işin hakkını veren iki değerli hakemdi. Bugün ne değişti? Neden kamuoyu bu hakemlerin çaldığı düdüklerin altında başka sebepler arıyor? Neden bu kadar çok yıprandılar? Bence cevap çok basit... “Metal yorgunluğu!” baş gösterdi. Bu isimlere o kadar çok yüklenildi ki; “Motor su kaynatıyor!” artık.

Sizinle ilginç bazı verileri paylaştığımda, meramımın daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz sezon hariç, son beş sezonda tam 24 hakem Süper Lig kadrosuna terfi etmiş. Şu an bu 24 hakemin 9’u en üst lig kadrosunda hakem olarak yer alıyor. 15’i artık yok! 5 yıl içinde terfi ettirip, bu kadar kısa sürede tekrar yok etmişiz!

Son beş sezonda ligimizde 1530 maç oynanmış. Bu 1530 maçın sadece 128’ini son 5 yılda terfi eden bu dokuz hakem yönetebilmiş. Bahsi geçen dokuz hakemden birinin Ali Palabıyık olduğunu ve 55 maçı tek başına onun yönettiğini göz önüne aldığımızda; son beş yılda hakem kadrosunu yenilemek adına alınan 8 hakeme 1530 maçın sadece 73’ünü yönettirebildiğimizi net bir şekilde görürüz.

Uçuruma gidiş!

Bu tablo tam bir felakettir ve Türk hakemliğinin hızla uçuruma doğru sürüklendiğinin fotoğrafıdır. Hakem seçiminde yapılan hatalar ve kayırmacılığın Türk hakemliğinin iliklerine kadar işlediğinin ispatıdır. Yakın dönem MHK başkanlarının, “Türkiye genelindeki yetenekleri tarıyoruz, genç hakemlere şans veriyoruz, hakemliğin geleceğini planlıyoruz” tekerlemelerinin düzmece olduğunun kanıtıdır. 5 yılda 24 hakem terfi ediyor ama sadece 9’u yoluna devam edebiliyor. Palabıyık hariç, kalan sekiz hakem de sadece ve sadece 1530 maçın 73’ünü yönetebiliyor. Geriye kalan 1400’e yakın maçı ise yine “kaşar” hakemler yönetiyor.

Bazıları ‘kaşar’ hakemler bıraksın diyor ya; daha ‘beyaz peynir’ bile olamamış hakemlerle bu işin hiç yürümeyeceğini hesap eden var mı?

03 Kasım 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Penaltı kararı doğruydu‘’

Son yıllarda, Avrupa ve Dünya futbol arenasında ismi sıkça zikredilen hakemlerden İngiliz Mark Clattenburg, kendisini sıkıntıya düşürecek bir pozisyon yaşamadan maçı tamamladı. Maç boyu ekibiyle uyumlu bir görüntü verdi. Bitiş düdüğünü çaldığında arkasında hakemlik adına konuşulacak çok fazla bir şey bırakmadı.
Maçın 6.dakikasında Aboubakar ile Beşiktaş gole kavuşmuştu ancak faul gerekçesiyle iptal edildi. Bu kararında İngiliz hakem haklıydı. Gol öncesi Aboubakar’ın rakibine hareketi faul düdüğünü gerektiriyordu.

Kartlarda da haklı

Maçı üç sarı kartla tamamlayan Clattenburg, gösterdiği kartlarda haklıydı. 74’te Maksimovic’in Cenk’e müdahalesine göstermediği sarı kart belki de maçtaki tek hatasıydı.

78. dakikada Aboubakar’ın ortasında Maksimovic’in sağ koluna temas eden top için çaldığı penaltı düdüğü doğruydu. Maksimovic dirseğini dışarı doğru çıkartarak vücudunu genişletmiş, kolunu topa doğru hareket ettirerek topun geçişine mani olmuştu.

02 Kasım 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aydınus'tan 2 büyük hata‘’

Maçın hakemi Fırat Aydınus son haftalarda üst üste hatalar yapmasına rağmen, MHK’nın ısrarla görev vermeyi sürdürdüğü bir hakem. Bursaspor-Osmanlıspor maçında vermediği iki penaltı ve yaptığı kural hatasına, geçtiğimiz hafta Galatasaray-Trabzon maçında yeni bir kural hatasıyla, yeni bir halka ekleyen Aydınus; dün akşam da günündeydi!

Penaltıyı gerektirmez

Maçın 17. dakikası oynanırken Karabükspor ceza sahası içinde Mehmet Topal-Skulason ikili mücadelesine penaltı verdi. Futbol temas oyunudur. Oyuncular ikili mücadele içerisindeyken birbirlerine temas ederler. Bu temaslar her zaman penaltıyı gerektirmez. Bu pozisyonda da Skulason, Topal’a penaltıyı gerektirecek bir müdahalede bulunmamış; eliyle rakibini çekmemiş, ayağıyla Topal’a onu düşürecek bir temasta bulunmamıştı. Dolayısıyla penaltı kararı hatalıydı.

Kademede adam vardı

29. dakikada Ceyhun Gülselam, Lens’e yaptığı faul sonrası ikinci sarı kartı görerek oyundan atıldı. Böyle bir durumda sarı kart göstermeniz için; hareketin kontrolsüz olması ya da başlaması gereken güzel bir atağın önlenmiş olması gerekir. Hareketin kontrolsüz olmadığı ve sertlik içermediği kesin... Diğer taraftan Lens, Ceyhun’dan kurtulsa kademesinde iki tane Karabüklü oyuncu hazır bekliyor. O yüzden hiçbir şekilde pozisyonda sarı kart gösterilmemesi gerekirdi. Aydınus bu kararıyla da büyük bir hataya imza atmış oldu.

31 Ekim 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Poldi'nin penaltısı kaçtı!‘’

Maçın FIFA kokartlı hakemi Hüseyin Göçek ligin henüz dokuzuncu haftasında sekizinci maçını yöneterek, kırılması güç bir rekora imza attı. Dün gece çok koşan ve pozisyonlara yakın olan Göçek; maçta bir pozisyon haricinde kritik bir durumla karşılaşmadı. Faullerde yüksek doğruluk oranı tutturdu. Maçın 55. dakikasında Tolga’nın sarı kart görüp cezalı duruma düştüğü pozisyon dâhil, gösterdiği tüm sarı kartlarında haklı idi.

21. dakikada Bruma’nın topu dışardan çevirdiği gerekçesiyle iptal edilen Galatasaray golünde ve 36. dakikada ofsayt gerekçesiyle iptal edilen Adanaspor golünde yardımcı hakemler Emre Eyisoy ve Kemal Yılmaz doğru bayraklar kaldırdılar.

Zor bir pozisyondu ama...

Maçın tek kritik pozisyonu 43. dakikada yaşandı. Rakip ceza sahasında topla buluşan Podolski’nin, Ramos’la girdiği ikili mücadelede kramponu ayağından çıktı ve Podolski yerde kaldı. Ramos burada dikkatsiz davranmış ve Podolski’nin kramponuna basarak onun hareketlerine mani olmuştu. Hakem için zor bir pozisyon olduğunu kabul ediyorum ancak bu dikkatsiz davranışın karşılığı net bir şekilde penaltı olmalıydı. Ben rakibi çekmedim, formasını çektim demekle; ben rakibin ayağına basmadım, kramponuna bastım demek aynı şeydir.

30 Ekim 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’At sahibine göre kişner‘’

Galatasaray-Antalyaspor maçı... Hakem Özgür Yankaya... Antalya’nın nizami golü faul gerekçesiyle iptal ediliyor. Oysa ki pozisyonda faul yok. Galatasaray maçı kazanıyor. Özgür Yankaya ertesi hafta görev alıyor...

Kayserispor-Beşiktaş maçı... Hakem Hüseyin Göçek... Atiba’yı atması gerekirken oyunda tutuyor, Kayserili Mabiala’yı haksız yere ihraç ediyor. Beşiktaş kazanıyor. Hüseyin Göçek ertesi hafta maçını alıyor.

Fenerbahçe Aytemiz Alanyaspor maçı... Hakem Alper Ulusoy... Fenerbahçe, Emenike’nin hareketinin penaltı olduğunu iddia ediyor. Ulusoy’a söylemediğini bırakmıyor. Fenerbahçe puan kaybediyor. Alper Ulusoy ertesi hafta görev alamıyor. Sadece bu fotoğrafı gören bir hakemden etkilenmemesini ve sahada büyükler lehine düdük çalmamasını bekleyebilir misiz? Konyaspor-Fenerbahçe maçında Bülent Yıldırım, Konyaspor’un penaltısını vermedi ya... Bekleyelim bakalım bu hafta hangi maçı alacak?

Orası İngiltere!

Her ortamda İngiltere Ligi’ne hayranlığımızı dile getiririz. Hakemlerin oyunu sık sık kesmediğinden bahsederiz. Basit faullere düdük çalınmayan ve hızlı oynanan futbolun güzelliklerini saymakla bitiremeyiz. Atılan bir golün güzelliğini seyre dalar, futbola eğlence olarak bakar; gol öncesinde ne oldu bitti onunla ilgilenmeyiz. İngiliz Ligi’ne bu kadar hayranken, hakemlerimize, “Bak! Onların hakemleri nasıl da ‘çatır çutur’ oynatıyor” diye akıl verirken, golden önce kaleye 70 metre mesafede yapılmış ikili mücadeleye elli açıdan bakıyoruz. Faul var mı yok mu derken, hakemi idam ediyoruz. O, İngiltere Ligi’nde hayran kaldığımız gollerden birine imza atan Aboubakar’ın golü aklımıza bile gelmiyor. Orta sahada bir faulün bu kadar tartışıldığını gören hakemlerimiz; pozisyonun devamı gol olur kaygısıyla, her faul beklenen pozisyonda düdüğünü ağzına götürüyor. Bilin istedim!

Hakemler sakata geldi!

Geçtiğimiz hafta oynanan iki maçın yardımcı hakemleri, açıklandıktan sonra sakatlandıkları gerekçe gösterilerek değiştirildi. Şu güne kadar Halis Özkahya’nın sakatlığı bir türlü geçmek bilmedi. Sezon başı sakat olan Serkan Çınar ve Fırat Aydınus ilk atletik testle katılamadılar. Aynı testte 3 Süper Lig Yardımcı hakemi, 3 A Klasman hakemi başarısız oldu. Hakemlerdeki bu fizik kondisyon olarak geri gidiş; Fırat Aydunus ve Bülent Yıldırım’ın atletik testte başarısız olup FIFA kokartlarını kaybetmesiyle başladı. Mete Kalkavan’ın katıldığı turnuva öncesi atletik testi geçemeyip, maç dahi yönetmeden Türkiye’ye dönmesiyle devam etti. Geldiğimiz noktada sorunların hâlâ devam ettiği aşikâr. İngiltere Ligi’ni örnek alan(!) Sayın Yusuf Namoğlu, fizik kondisyon olarak ne zaman İngiliz hakemlerini örnek alacak bilinmez.

Tokat Hanedanlığı

Uilenberg’den sonra hakemlerimizin eğitimini Rosetti üstlendi. Sözleşmesi gereği çağdaş UEFA yorumlarını ayda bir Türkiye’ye gelerek hakemlerimize aktarıyor. Oysa ki, profesyonel sözleşme imzalayan hakemler MHK tarafından her hafta seminere alınıyor. Hakemlerimiz bir hafta Rosetti’yi dinlerken, diğer üç hafta kimi dinliyor? Kim denk gelirse onu... Bazen Namoğlu, bazen Murat Ilgaz, bazen Metin Tokat... Birinin ak dediğine, diğeri kara diyor. Arada kalan hakemlerin de sahada neler yaptığını hep birlikte görüyoruz. Eğitim bölümünde bir de Muammer Tokat var. Ne iş yapar bilmiyorum ama Süper Lig gözlemcilerinin gidemediği maçlara, 2 ve 3. Lig gözlemcisi olmasına rağmen o gidiyor. Gözlemcilerden sorumlu MHK üyesi diyor ki: “Görevlendirme yaparken kariyere bakıyoruz” Ama Sayın MHK üyem; Muammer Tokat’ın kariyerini hepimiz biliyoruz...

26 Ekim 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Konya'nın penaltısı güme gitti‘’

Bülent Yıldırım’ın Fenerbahçe lehine verdiği penaltı yüzde yüz doğruydu. Ancak 70. dakikada Skrtel’in elle oynadığı pozisyonda da Konya lehine penaltı kararı verilmeliydi. Yardımcısıyla aralarındaki kırgınlık pozisyona yansıdı.

Maçın hakemi Bülent Yıldırım, mücadele içerisinde tartışılacak üç tane penaltı pozisyonuyla karşılaştı. 24. dakikada Lens’in, rakibi Abdülkerim’den topu kurtardığı sırada aldığı darbe penaltıyı gerektiriyordu ve Yıldırım haklı olarak penaltı düdüğünü çaldı. 57. dakikada Emenike’nin ortasında Abdülkerim’in kapalı kolundan dönen topta penaltı beklentileri gereksizdi ve hakemin devam kararı doğruydu.

Kenara baktı, ama boşuna...

Bir diğer penaltı pozisyonu maçın 70. dakikasında yaşandı. 24. dakikada penaltı düdüğünü çalan Yıldırım o pozisyonda ne kadar haklı ise; 70. dakikadaki pozisyonda bir o kadar haksızdı. Top uzak mesafeden ortalanmıştı, hızı düşüktü ve Skrtel için beklenen bir toptu. Skrtel elini toptan kaçıracak kadar vakti olmasına rağmen, elini açarak vücudunu genişletmiş aksine elini topa doğru yönlendirmişti. Karar kesinlikle penaltı olmalıydı. Yıldırım pozisyonda bir ara yardımcı hakemine baktı. Bu, beyhude bir bakıştı. Aralarındaki kırgınlıktan dolayı 2012 yılından beri birlikte maçlarda görev almayan iki hakemin böyle bir pozisyonda anlaşamayacakları belliydi.

Emenike’nin vuruşu nizami mi

Bir parantez de Emenike’nin
penaltısı için açmak istiyorum. Penaltı atışı sırasında Emenike’nin duraksamasının bir ihlal olduğunu söyleyenler oldu. Kural şudur: Vuruşu yapan oyuncu topa doğru yaklaşırken istediği kadar duraksama yapabilir ancak destek ayağını yere koyup tam vuruşu yapacağı sırada duraksama yapamaz. Burada Emenike koşusuna duraksayarak başladı ve topa vuracağı sırada herhangi bir duraksama yapmadı. Dolayısıyla vuruş nizami idi.

25 Ekim 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kritik kararlar doğru‘’

Maçın hakemi Barış Şimşek’i en çok sıkıntıya sokan pozisyon maçın 45. dakikasında Beşiktaş’ın kazandığı golden önceki faul beklentilerinin olduğu andı. Bu dakika hakem için şanssız bir an oldu. Pozisyonun devamı gol olmasa idi, bu pozisyonu konuşuyor olmayacaktık. Pozisyonda Tosic kayarak geldi ve Antalyalı’nın önündeki topa temas etti. Evet, ayağı havada idi ancak rakip karşısında değil, yandan geliyordu. Bu tam olarak UEFA tabiriyle “gri alanda” olan bir pozisyondu. Hakemin devam kararının doğru. Galatasaray, Antalya maçında Eto’o’nun faul gerekçesiyle verilmeyen golünden sonra, bu pozisyonda faul bekleyen Antalyalı oyunculara da hak veriyorum.

Diego’nun kartı doğru

Gol sonrası kırmızı kart gören Diego’nun kırmızı kartı gerektiren bir davranışını göremedik. Hakeme “onur kırıcı veya aşağılayıcı bir dil” kullandığını düşünüyorum. Dolayısıyla doğru bir kırmızı kart gösterildiği kanaatindeyim. Tribüne gönderilen yardımcı antrenör Bülent Hoca’ya inanıyorum. “Onur kırıcı” bir söz söylememiştir ancak teknik alanı ihlal ederek sahanın içine giren ve hakemin yanına kadar giden bir yetkilinin oyundan ihracı doğru bir uygulama.

Gökhan Gönül atılmalıydı

Hakem, Gökhan Gönül’ün Motta’ya arkadan yaptığı harekete sadece faul düdüğü çaldı. Gökhan hız alarak gelmiş, Motta’nın savunmasız bölgesine ciddi bir temasta bulunmuştu. Hatta Motta’nın yere basan ayağı çimde kayarak kurtulmasa neredeyse kırılacaktı. Pozisyon net kırmızıydı.

24 Ekim 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ofsayt yok ama...‘’

Maçın ilk yarısı Trabzonspor’un attığı tek golle tamamlandı. Atılan o golde ofsayt tartışmaları yaşandı. Bero topla son oynadığı anda golü atan N’Doye ofsayt gibi görünüyordu. Bu yazıyı maç oynanırken kaleme aldığımdan, yayıncı kuruluşun ‘meşhur piero’su!’ ne sonuç çıkartacak habersizim. Çıkartacağı sonucun doğruluğuna tam olarak itimat etmemekle birlikte; yaklaşık 5-6 cm. ofsayt ya da değil çıkacağını düşünüyorum. Nitekim 7 cm. ofsayt değil çıktı. Dolayısıyla direkt olarak ofsayt demek yanlış olur ve yardımcı hakemi eleştiremem. Burada asıl eleştireceğim nokta; yardımcı hakem Hakan Yemişken’in yerinde olmaması ve hizayı kaybetmesiydi. Yanlış açıdan bakarak verdiği karar da, ezbere verilmiş bir karar oldu. Maçın en ilginç anı 35. dakikada yaşandı. Tolga ile N ’Doye’un mücadelesinde, Tolga topu vücuduyla zemin arasına sıkıştırdı. Aydınus düdük çalarak maçı durdurdu. Normal şartlarda Trabzonspor’un oyuna ‘endirek serbest vuruşla’ başlaması gerekirken, oyuna ‘hakem atışı’ ile başlandı. Hakem basketbol oyunundaki ‘paylaşılamayan top’ kuralıyla karıştırmış olmalı(!) diye düşündüm. Oyunun başlamasıyla ilgili yapılmış olan bu hata net bir ‘kural hatası’ ancak oyunun gidişatını değiştiren bir hata olmadığı için maçın tekrarını gerektirecek bir durumun olmadığını da belirtmeliyim. Ayrıca maçın 11. dakikasında Bruma’nın, 42. dakikasında Podolski’nin penaltı beklediği pozisyonlarda hakemin devam kararları doğruydu. 63. dakikada Bruma’ya göstermediği sarı kartla birlikte birkaç sarı kart hatasının da olduğunu düşünüyorum.

23 Ekim 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI