‘’Al sana video hakem!‘’
Ev sahibi takım 2-0 önde. İlk yarının son dakikası ve top savunmanın elinden dönüyor. Penaltı verilse; maç belki 2-1 olacak ve deplasman takımı soyunma odasına farklı bir psikolojide girecek. Hakem devam diyor ve penaltı kararı çıkmıyor!
Maçı hatırladınız değil mi? Bu hafta oynanan Beşiktaş-Konyaspor mücadelesi. Değişik açılardan defalarca izlenen pozisyon için; “Tosic’in dizinden döndü” diyenler de oldu, “Elinden döndü” diyenler de.
Yorumcu Oğuz Çetin programda; topun Tosic ’in dizinden döndüğü konusunda net ifadeler kullandı. Keza yorumcu Sinan Engin de.
Ahmet Çakar ise; maç sonu topun Tosic ’in dizinden döndüğünü iddia ederken, ilerleyen dakikalarda gördüğü farklı bir açıyla kararının değiştiğini ve pozisyonun penaltı olması gerektiğini söyledi.
Yayıncı kuruluşun yorumcuları da farklı görüşler ortaya koyarken, büyüteç yardımıyla izlenen görüntü neticesinde pozisyonun penaltı olduğu fikrinde birleştiler.
Hatasız maç olmayacak
Bu maçta video hakem sistemi uygulansaydı; güven konusunda hiç şüphe duymadığımız Oğuz Çetin, hakem yorumlamada kamuoyunun kabulünü kazanmış Ahmet Çakar ya da yıllardır yayıncı kuruluşun maç sonu programlarını yapan ekibin üyelerinden biri, bu maç için araçta veya özel bir odada video hakem olsaydı... Video hakem, hangi kararı verecekti?
Aynı maçta Beşiktaş ’ın ikinci golünden önce Cenk ’in topu kazanırken rakibine faul yaptığı da iddia ediliyor. Video yardımcı hakemimiz olsa, bu faulü görse bile yardım edemeyeceğini biliyor musunuz? Çünkü bir golden dört pozisyon önce oluşan faule karışmak video yardımcı hakemin müdahale alanına girmiyor.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Aynı maçta Cenk’in penaltı beklediği bir pozisyon var. Diyelim video hakem, pozisyona ‘penaltı’ dedi. Hepimiz gördük, pozisyon öncesinde Babel topu çok net bir şekilde eliyle düzeltiyor. Video hakemin penaltı konusunda müdahale hakkı var ama penaltı öncesi olan olumsuzluklarla ilgili müdahale hakkı yok! Yani video hakem elle oynamayı gördüğü halde hakemi penaltı diye uyaracaktı!
Şunu ifade etmek istiyorum: Video yardımcı hakem sistemi uygulansa da hatalar sıfıra inmeyecek ve tartışmalar devam edecek! Hatasız maç bekleyenler üzülecek!
Son 25 yılın skandalı...
Her hafta hakem camiası ile ilgili eleştirilerde bulunuyorum. Eleştirilerimin hedefinde doğal olarak Yusuf Namoğlu oluyor. Başkan olması onun sorumluluğunu artırıyor ama kurulun diğer sekiz üyesi ne yapıyor, onu da merak ediyorum.
Biliyorsunuz 2. ve 3. Lig’ler 19 Aralık’ta devre arasına girdi ve 15 Ocak’ta ikinci yarı başladı. Şu ana kadar 3 hafta oynandı. Ama MHK ’nın bölge sorumluları henüz ‘ Devre Arası Seminer ve Atletik Test Programları’nı tamamlamadılar. 1.5 ay gibi sürede neler yaptılar bilinmez. Bilinen bir şey var ki; 2. ve 3. Lig maçları haftalardır, atletik teste tabi tutulmayan ve eğitim almayan hakemler tarafından yönetiliyor. Hakemlik tarihinin son 25 yılı böyle bir skandalı yazmaz. MHK’da organizasyon ve eğitim sıfıra yaklaştı. Allah aşkına! Eğitimden sorumlu üye, Rosetti ’nin tercümanlığını yapmaktan, iki cümlesinin birini çevirmekten başka ne yapar? Kendini “Yangında ilk kurtarılacak kişi! ” olarak tarif eden üye ne yapar? Diğer üyeler neredeler,
ne yaparlar?
‘’Önemli hakem hataları‘’
Yankaya’nın çaldığı düdükler genelde Konyaspor’un aleyhineydi. Beşiktaş’ın ikinci golü öncesi Cenk, net bir şekilde Bajic’in bileğine basıyor. İlk yarı biterken Tosic’in elle oynaması da penaltıyı gerektiriyor.
Beşiktaş ’ın farklı skorla kazandığı maçta önemli hakem hataları vardı. Maçın başından sonuna kadar ciddi bir Beşiktaş hâkimiyeti vardı ancak kırılma noktalarında çalınan düdükler de genelde
Konyaspor aleyhineydi.
Beşiktaş’ın ilk golü öncesi ortayı yapan Talisca ’nın pozisyonu oldukça kritikti, yardımcı hakemin kararının doğru olduğunu düşünüyorum.
Beşiktaş ’ın ikinci golü öncesi Cenk, Bajic’in net bir şekilde bileğine basarak topu kazanıyor. Burada faul kararı verilmeliydi. İlk yarı bitmek üzereyken, Tosic’in elle oynaması da Konyaspor lehine net bir penaltıyı gerektiriyordu.
34.dakikada Cenk’in penaltı beklediği pozisyon öncesi, Babel net bir şekilde topu eliyle almıştı. El kararı çıkmamışsa, sonrasında penaltı verilmesi daha doğru olurdu.
‘’Kartlarda hatalıydı‘’
Maçta atılan 5 gol de temizdi ve tartışılacak bir durum yoktu. Gollerin temiz olması ve sonuca tesir eden tartışılacak kritik bir pozisyon olmaması; çokça faul ve kart hataları yapan Kalkavan’ın şansıydı. Deniz Türüç’e gösterdiği sarı kart gereksizdi ayrıca yanlış çalınan faule isyan eden Alper’in sarısı da kendi hatasından kaynaklandı. 12. dakikada topu elle keserek Kayserispor’un atağını önleyen Alper asıl bu dakikada kart görmeliydi. 77. dakikada yanlış ofsayt bayrağıyla Kayserispor’un önemli bir atağı kesildi. Maça damgasını vuran; 2 gol, 1 asistle oynayan Güray’ın 46. dakikada gördüğü sarı kart da yanlıştı.
‘’Üç tehlikeli atama‘’
Haftanın hakemleri açıklandığında; bütün sitelerde manşetler şu şekildeydi: “Cüneyt Çakır’a maç yok!” 19. hafta atamalarına bu pencereden bakmak, atamalardaki asıl skandalları görmemizi engeller diye düşünüyorum. Tabii ki hata yapan hakemin, hatasının bedelini ödemesi ve belli bir süre dinlenmesi gerekir. Çakır’ın haftayı maçsız geçmesi de şaşılacak bir durum değildir. Diğer yandan bu hafta Çakır’ın görev alamamasının sebebi Malaga’da Hüseyin Göçek ve Halil Umut Meler’le katılacağı UEFA Hakem Semineri de olabilir. Bu haftanın atamalarında asıl dikkate değer husus, Çakır’ın maçının olmaması değil; Serkan Çınar, Halis Özkahya, Özgür Yankaya ve Bülent Yıldırım’ın maçının olmasıdır.
Beşiktaş-Konya’ya dinamit!
Evet, Çakır hatalı bir penaltı düdüğü çaldı! Peki, Serkan Çınar ya da Bülent Yıldırım nasıl maçlar yönetmişti? Çok mu başarılıydılar? Ya da Halis Özkahya’nın geçtiğimiz hafta Konyaspor’un penaltısını vermemesi, Saadane’yi oyundan atmayışı; Konyaspor’un maçı kazanmasıyla affa mı uğramıştı? Özgür Yankaya’ya ne demeli! Geçen haftanın bana göre en başarısız hakemlerinden biri. Duyumlarıma göre gözlemci notu da kötü ve normal şartlarda bu hafta maç almaması gerekiyor. Sezon başından beri yönettiği her maçta başarısız olması da cabası. Performansı düşük, notu düşük ayrıca kamuoyu nezdinde yaptığı çok önemli hatalar nedeniyle ismi yıpranmış bir hakemi, haftanın en önemli maçına Beşiktaş- Konyaspor mücadelesine atamak, maçın dibine dinamit koymaktır. Maç iyi geçer, kötü geçer orasında değilim. İyi geçerse tesadüf olur, kötü geçerse MHK bu işin müsebbibi olur.
Sıfırı tükettiler
Bu resme baktığımda benim gördüğüm şudur: Görevdeki MHK sıfırı tüketmiştir! Maçlara hakem atanırken tüm dünya ülkelerinde uygulanan evrensel hakem atama kriterleri terk edilmiş; kamuoyu tepkisi, yönetici açıklamaları, kulüpleri memnun etme arzusu, atanan hakemin hakem yöneticisine yakınlığı ana kıstas olmuştur. Yapılan yanlış atamalar sadece bizim değil, hakemlerin de kafasını karıştırmaya başlamıştır.
‘’Ahbap-çavuş zavallı gözlemciler‘’
Hakem hataları almış başını gidiyor. Bu hafta oynanan maçlardan biri hariç diğerlerinde önemli hakem hataları var. Hatalar azalmıyor, her hafta artarak devam ediyor. Peki, çözüm ne, sorun nerede? Merkez Hakem Kurulu sorunu tespit etmiş! Gözlemciler! Hakemi seçen, hakemi atayan, eğitimi veren kendileri! Ama suçlu gözlemci! Hatta Başkan Demirören’i de buna inandırmışlar, en kısa zamanda İngiltere’deki sistemine geçecekmişiz. Gözlemcilik kalkacakmış! Kurtuluşumuz “Video gözlemcilik!”
Gözlemcilerden kim sorumlu?
Namoğlu’na göre gözlemciler görevini tam olarak yapmıyormuş, düzgün rapor yazmıyorlarmış. Kabul edelim, öyle olsun. Peki, gözlemcilerden kim sorumlu? MHK sorumlu değil mi? Gözlemciyi eğiten de, ona maç veren de Namoğlu’nun ta kendisi değil mi? İşini düzgün yapmayan gözlemciyi uyarırsın, uyarıya kulak asmazsa maç vermezsin. Her hafta akıl almaz hatalar yapan hakem de sahada, ona geçer not veren gözlemci de tribünde. Yani hatada ısrar eden gözlemciye Namoğlu her hafta görev veriyor. Sonra da ‘suç bende değil’diyor; kamuoyu ile dalga geçiyor.
Check and Balance
Türkiye’de gözlemci raporu değerlendirmesi konusunda aslında sağlam bir kontrol mekanizması var. Bunun İngiltere’deki sitemden pek farkı yok. Bu sistemi bizim gibi UEFA ve FIFA da uyguluyor. Gözlemcinin verdiği not, MHK tarafından oluşturulan bir kurul tarafından görüntüler izlenerek denetleniyor. Notta bir sıkıntı varsa gözlemciye rapor tekrar gönderilip hatasını düzeltmesi isteniyor. Gözlemci de hatasını düzeltiyor. Hatada ısrar ederse, bu defa gözlemci cezaya giriyor ve maça gidemiyor. Yıllardır uygulanan bir sistem bu. Namoğlu, MHK’ye geldiğinden beri bu sistem işlerliğini kaybetti. Hatalı diye gözlemciye geri gönderilen rapor sayısı 3’ü geçmez. Yani Namoğlu’na göre şu ana kadar 1. Lig dahil oynanan 350 maçta hatalı yazılan rapor sayısı 3! Ama yine de gözlemci suçlu!
Başarılı hakeme ceza!
Günümüzde hiçbir maçı televizyondan izleme şansı olmayan(!) Namoğlu, gözlemciden gelen raporu dört gözle bekliyor! Sanırsınız gözlemci raporuna göre maç veriyor! Çok uzağa gitmiyorum. Sadece bu haftadan örnek veriyorum. Bir önceki hafta gözlemcisinden 7.9 (Zayıf not) alan hakem sahadaydı. Bir önceki hafta gözlemcisinden 8.4 (Tam not) alan hakem evindeydi, maça çıkmadı! Yani kurul olarak hatalı hakemi sahaya sürdün, başarılı maç yöneten hakemi evinde beklettin. Diyelim gözlemci hatalı rapor yazdı. Bu notları veren gözlemciler de hemen 3 gün sonra maça gitti. O gözlemciye de görevi sen verdin. Suçlu kim? Tabi ki gözlemci!
Yetersiz MHK!
Şu an MHK’nin 9 üyesinden 6’sı aynı zamanda Üst Klasman Gözlemcisi. Yarın kuruldaki görevleri bitince gözlemciliğe devam edecekler. Yani Namoğlu’nun tabiriyle: “Görev bilinçleri zayıf, bir raporu tutarlı yazamayacak kadar yeteneksiz” gözlemciler sınıfına dahiller. Demek ki Türk hakemliğini bir maçı izleyip tutarlı rapor yazamayacak kadar yeteneksiz insanlar yönetiyor. Bunu ben söylemiyorum, vallahi de, billahi de Namoğlu söylüyor.
‘’3 kırmızıyı atladı‘’
Beşiktaş’ın skor ve oyun olarak başından sonuna rahat götürdüğü maçta; ilk dakikadan itibaren kimse hakeme ihtiyaç duymuyordu. Babel’in ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golünde dahi verilen kararı tüm oyuncular kabullendi. Tartışma konusu olmadı. Hakem, maçın 46.dakikası oynanırken Atiba’nın kafa şutunda, Aissati’nin açık kolundan dönen topa doğru bir penaltı düdüğü çaldı. Penaltının gol olmasıyla; iyice rahatlayan maçta; Ulusoy’un gönlü hakem tartışılmadan bir maçın bitmesine razı olmadı(!)
Quaresma kafa attı
52.dakika oynanırken Fabricio’nun Guerrier’in ayağından yatarak, çok temiz şekilde tokatladığı topa hakem penaltı düdüğü çaldı. Kesinlikle oyun devam etmeliydi. Eğer bu pozisyona penaltı çalınıyorsa, sarı kart kaçınılmazdı ve Fabri sarı kartı gördü. Beraberinde yaptığı itirazlar da başlı başına bir sarı kartı gerektiriyordu. Hakemin çaldığı penaltı düdüğüne inansa, Fabricio’yu ikinci sarıdan oyundan atması gerekirdi. 55.dakikada Quaresma ile Guerrier arasındaki gerginlik sırasında Quaresma rakibine kafa attı. Kırmızı kart görmeliydi ancak sarı kart gördü.
İkinci sarıdan atılmaıydı
Teşebbüsün dahi kırmızı kart olduğunu hatırlatırım. Aynı pozisyonda sarı kart gören Guerrier; 60.dakikada Gökhan Gönül’e yaptığı kontrolsüz müdahaleden dolayı ikinci sarı karttan oyundan atılmalıydı ancak Ulusoy kırmızı kartını çıkartmadı. Skor ve oyun olarak rahat geçen maçı Ulusoy çaldığı yanlış düdüklerle gerdi, sonrasında ise göstermesi gereken 3 kırmızı kartı göstermeden maçın son düdüğünü çaldı.
‘’Hakem Ersoy risk aldı‘’
Yayıncı kuruluşun ölçümüne göre pozisyonun 3 cm gol olmadığı söyleniyor. Görüntünün son anına dikkat ettiğimizde; kalecinin pozisyonu, elinin çizgiden içeri doğru uzanması ve topun bulunduğu yer; gol algısını kuvvetlendiriyor. Gözün hareketli oyunda 3 cm farkı çözmesi mümkün değil, belli ki yardımcı hakem Kerem Ersoy karar verirken risk almış. Böyle bir pozisyon için yardımcı hakemi eleştirmek ve kararını sorgulamak doğru olmaz. Ancak MHK’nin bu maça Kerem Ersoy’u ataması sorgulanabilir. Üç gün önce oynanan kupa maçında, Fenerbahçe’nin kazandığı 2. gol, güncel yorumlara göre ofsayttı ve Kerem Ersoy’un golü iptal etmesi gerekiyordu. Bu önemli hatayı yapan hakeme, hemen üç gün sonra yeni bir maç vermek en hafif tabiriyle düşüncesizliktir!
‘’Yanlış penaltıyı çaldı‘’
Hakemler ısınmak için sahaya çıktıkları andan itibaren; henüz bir karar dahi vermeden protesto edilmeye başlandılar. Tabii ki böyle bir ortamda görev yapmak hakemler açısından zordu. Maç beklendiği üzere stresli ve gergin başladı.
Yıldırım; henüz 4. dakikada Josef’e gereksiz bir sarı kart gösterdi. Lens’e gösterilen kartın da hakemin kendi hatasından kaynaklandığını belirtmeliyim. Net bir Fenerbahçe atağını avantajı gözetmeden faul gerekçesiyle kesen Yıldırım, Lens’i sinirlendirdi ve bu oyuncu itirazından ötürü sarı kart gördü. İlk yarının 25. dakikasında Şener’i net bir faulle durduran Mossoro’nun sarı kart görmesi gerekirdi ancak Yıldırım bu pozisyonda faul dahi çalmadı.
Kritik kararlar...
Devreyi faul ve kart hatalarıyla tamamlayan Yıldırım; ilk yarıda oyunun kontrolünü sağlamakta zorlandı. Tüm kararlarına oyuncular tarafından toplu şekilde itiraz edildi. İkinci yarıda kontrolü sağladı gibi görünen Yıldırım, bu kez de verdiği kritik kararlarda hataya düştü.
Maçın 53. dakikası oynanırken Hasan Ali’nin ortasında; Başakşehir ceza sahası içinde top Caiçara’nın dizinden sekerek koluna geldi. Mesafe yakındı ve top oyuncunun dizden sekerek koluna geliyordu. Buna karşın oyuncunun kolları doğal konumda değildi ve vücut genişlemişti.
Basit ve anlamsız
Penaltı değildi diyenlere de saygı duyarım ancak bana göre penaltı verilmesi daha doğru olurdu.
72. dakikada Eren Fernandao mücadelesine Yıldırım penaltı düdüğü çaldı. Pozisyonda iki oyuncu arasında futbol oyununun doğasında olan ikili temaslar vardı ama bu temaslar kesinlikle penaltıyı gerektirmiyordu. Yıldırım bu pozisyonda basit ve anlamsız bir penaltı düdüğü çalmış oldu.









































