‘’İptal edilmeliydi‘’
Dünkü maçta Fenerbahçe’nin kazandığı ilk gol çok fazla tartışıldı. Bu pozisyonda en önemli yanlışlardan birini bana göre yardımcı hakem Kerem Ersoy yaptı. Lens’in dahi faul beklemediği ve taç atmaya çalıştığı pozisyona faul bayrağı kaldırdı. Hatta pozisyonun öncesi dikkatli izlendiğinde Lens’in topa elle temas ettiğini de göreceksiniz. Elle oynama kararı verilse daha şık olurdu diye de düşünüyorum.
Kriterler diyor ki...
Hakem için ise sorun daha büyüktü. Hakemler için UEFA’nın teknik tavsiyelerinde; ‘Hızlı Serbest Vuruş’ kıstasları şu şekilde sıralanmış:
*Disiplin cezası olmayacak.
*Hemen kullanılacak.
*Top ihlal noktasında sabit olacak.
*Hakem yönetimine gereksinim olmayacak.
*Hakem baraj kontrolüne başlanmamış olacak.
*Sakat bir oyuncu olmayacak.
Skrtel’in eli penaltı
Bu pozisyonda altı maddenin, beşi gerçekleşmiş ancak ‘Top ihlal noktasında sabit olacak.’ maddesi tartışmalardan uzak bir şekilde gerçekleşmemiş. Topun hareketi durmaya yakın Lens vuruşu kullanıyor. Tabi ki bu ince ayrıntıyı maç içerisinde tespit etmek kolay değil. O yüzden hakemin bu serbest vuruşa izin vermemesi ve atışı tekrar ettirmesi yapılacak en doğru uygulama olurdu. Ayrıca hakem yardımcısının yerinde olmamasını da göz önünde bulundurmalıydı. Her şeye rağmen eğer bu ‘Hızlı serbest vuruşa’ izin vermişse düdük çalmasına gerek olmadığını da belirtelim.
Ayrıca maçın 83. dakikasında Skrtel’in açık elinden dönen topa da hakemin Kayserispor lehine penaltı kararı vermesi gerekirdi. Pozisyon çok netti.
‘’Oyun kuralları yine değişiyor‘’
Futbol Oyun Kuralları’nı değiştirmekte tek yetkili kurul olan IFAB’ın genel kurul toplantısı 3 Mart Cuma günü yapılacak. Wembley Stadı’nda gerçekleşecek toplantının gündeminde önemli konular var.
Bilindiği üzere geçtiğimiz yıl futbol tarihinin en kapsamlı ve önemli kural değişiklikleri gerçekleşti. Ancak yapılan değişikliklerin yorumlanmasında ve uygulanmasında ciddi anlaşmazlıklar ortaya çıktı. O yüzden toplantıda öncelikli olarak metinlerin daha anlaşılabilir olması için kural kitabındaki ifadeler değiştirilerek, anlaşılır hale getirilmeye çalışılacak.
Oyuncu değişikliği artıyor
Toplantıda çok önemli bir konu da gündeme alınacak. IFAB daha fazla insanı futbola dâhil etmek ve yerli futbolcuların gelişmesine katkı sunmak için; ülke federasyonlarının, en üst lig hariç olmak üzere, oyuncu değişikliği sayısını artırabilmesine izin verilip verilmemesini tartışacak. Eğer izin çıkacak olursa, ülke federasyonları en üst liginin dışında kalan liglerde, oyuncu değişikliği sayısını artırabilecek.
Eğer toplantıda yeterli çoğunluğun onayı alınabilirse; uzatmaya giden maçlarda 4. oyuncu değişikliğine izin verilmesi de gündemde olacak konulardan bir diğeri.
Sarı kart gören dışarı!
3 yıldır gençlik, veteran ve ampute liglerinde denenen, sarı kart gören oyuncuların belli bir süre oyun alanından çıkartılması uygulamasının sonuçları da değerlendirilecek. Sonuçların tartışılacağı toplantıda, denemelere devam edilmesi kararı çıkabileceği gibi, ‘2017-2018 sezonundan itibaren uygulanacaktır’ şeklinde karar da çıkabilir.
Elle oynamalar...
Bilindiği üzere elle oynama ihlalleri çok tartışılıyor. Hangi pozisyonun elle oynama, hangi pozisyonun ele çarpma olduğu konusu ülke federasyonları ya da kıta konfederasyonları tarafından sürekli farklı yorumlanıyor. Karar standardı bir türlü yakalanabilmiş değil. Bu konu da IFAB’ın gündeminde. Elle oynamalarla ilgili kitaptaki bölüm daha anlaşılır şekilde yazılacak ve elle oynama kıstasları belirginleştirilecek.
Bariz gol şansı
Son yapılan kural değişikliğiyle, bariz gol şansı kuralında, bazı durumlarda sarı kart gösterilmesi uygulaması da çokça kafa karıştırdı. Bu konu ile ilgili IFAB tekrar bir karar alma aşamasında. Eskiye dönüş olabileceği gibi, artık çalınan tüm penaltılarda sarı kart gösterilmesi durumu da söz konusu olabilir.
Toplantıda görüşülecek diğer konular:
-Takım kaptanının rolünün tekrar belirlenmesi.
-Oyuncular üzerinde elektronik performans ve takip sistemlerinin kullanılabilmesine onay verilmesi.
-Video hakem sistemi denemelerinin sonuçlarının analizi ve uygulama takviminin tekrar belirlenmesi.
-Oyuncular ve/veya teknik alandakiler arasında telsiz iletişimine izin verilip verilemeyeceği.
-2022’ye kadar yapılması düşünülen kural değişikliklerinin, bugünden planlanarak bir takvime bağlanması.
‘’Skora etki etti‘’
Bülent Yıldırım, ilk yarıda Galatasaray’ın penaltısını ve Talisca’nın kırmızısını atladı. İkinci devrede ise Beşiktaş’ın penaltısı ve Selçuk’un kırmızısını es geçti.
Derbide oyunu bozan oyuncuların olmaması ve maçın centilmence geçmesi hakem Bülent Yıldırım’ın şansıydı. Oyuncular, hakemin kararlarına karşı saygılı davrandılar. Bir-iki pozisyon dışında hakem kararlarına ciddi itirazlar olmadı. Ancak kritik noktalarda verdiği kararlarda doğruyu bulamadı.
Yanlış yere odaklandı
13. dakikada Yasin’in penaltı beklediği pozisyonda ilk etapta Atınç’ın koluyla yaptığı temasa odaklandığımdan, penaltı olmadığını düşündüm. Diğer açılarından pozisyonu izleyince Atınç’ın diz darbesini gördüm ve penaltı fikrine vardım. Belli ki hakemi yanıltan da bu konuydu. Atınç’ın koluna odaklandığından, aşağı tarafta gerçekleşen ihlali görememişti.
Topu takip etti
22. dakikada Talisca’nın topa vurduktan sonra ayağını sakınmayarak, kramponlarının tabanıyla, Selçuk’un savunmasız bölgesine yaptığı darbenin karşılığı da kırmızı kart olmalıydı. Bu pozisyonu uzaklaşan topu takip ettiği için göremeyen Yıldırım, faul dahi çalmadı ve yardımcısının uyarısı ile sarı kart gösterdi.
Carole penaltı yaptı
51. dakikada sarı kartı olan Selçuk’un Talisca’nın hızlı hücumunu taktik bir faulle durdurmasını değerlendiremeyen Yıldırım, ikinci sarı kartı göstermeyerek bir diğer önemli hataya imza attı. 62’de ise topu rakibi Carole’den kurtaran Quaresma, Fransız sol bekin darbesiyle yerde kaldı. Bu kez Beşiktaş lehine bir penaltı düdüğü çalınması gerekirken, karar yine devam oldu.
‘’Gaziantep 9 kişi kalmalıydı‘’
İlk dakikadan itibaren hakem Yaşar Kemal Uğurlu genelde oyunu kontrolünde tuttu ve oyuncuların güvenini kazanmayı bildi. Fenerbahçeliler, Musa Nizam’ın kolundan dönen topa penaltı beklediler ancak oyuncunun kolu kapalıydı ve devam kararı doğruydu.
Sakin ve problemsiz giden maçta hakemin en zayıf yönü disiplin uygulamaları idi. 45. dakika oynanırken Kislyak’ın Volkan’ın tendonuna kramponunun tabanıyla acımasız şekilde basması sarı kart değil, kırmızı kart olmalıydı.
67. dakikada ise Fatau’nun Ozan’ın yüzüne dirseğiyle yaptığı haksız müdehaleye faul çalmadı. Faul çalsa daha önceden sarı kartı olan Fatau’yu ikinci sarı kartı göstererek oyundan ihraç edebilirdi.
‘’Futbol yok olay var‘’
Beyaz Grup’ta şampiyonluğu yakından ilgilendiren İstanbul-Erzurum maçı büyük olaylarla yarım saat geç başladı. Futbol dışında her şey yaşandı, ancak oyun kalitesi görmek isteyenler yanıldı. İstanbul’un 2-1’lik zaferiyle sonuçlanan maçta hakeme ise pek iş düşmedi.
2. Lig Beyaz grubun kaderini belli edecek maç öncesi stat çevresine yaklaşıtığımda; Erzurumspor taraftarlarının sayıca üstünlüğü hemen göze çarpıyordu. Konuk ekibe 200 civarı bilet ayrılmıştı. Maça atanan hakem bir üst ligin, 1. Lig’in hakemi Bahattin Şimşek’ti. MHK üyesi Serdar Tatlı trübündeydi, TFF Eski Başkanı Sayın Haluk Ulusoy’un da olması dikkatimi çekti. 2 bin civarı Erzurum seyircisi stattaydı. Nasıl girdiler diye düşünürken, gerçek ortaya çıktı. İtfaiye giriş kapısını kıran taraftarlar biletsiz ve aranmadan girmiş. Maçın temsilcisi talimatlara aykırı sayıda seyircinin stada girmesi bir yana, güvenlik kontrolünden geçmeyen seyircilerin tribünleri boşaltmadan maçın başlamasına izin vermeyeceğini duyurdu.
Tribünden çatılara!
Erzurumspor başkanı, seyircisine kefil olduğunu ve olay çıkartmayacaklarına dair garanti verdiğini söylemesine rağmen maç başlamadı. Saha içinde görüşmeler uzadıkça, ortam gerildi ve bir anda saha ortasında 60-70 kişilik bir grup kavgaya başladı. Polis marifetiyle Erzurumspor taraftarları tribünlerden çıkartıldı, onlar da inşaatın çatısına çıktılar.
Zemin berbat, futbol kötü
Nihayet futbol ortamı oluşunca, 35 dakika gecikmeli olarak sahaya çıkan hakemler maçı başlattılar. Şampiyonluğa oynayan iki ekibin çekişmeli geçeceğini beklediğim maçını izlemeye başladığım anda, hayallerim yıkıldı. Takım kaliteleri beklediğimin çok altındaydı. Top kaybı olmadan arka arkaya 5 pas yapıldığına şahit olamadım mesela. Zemin de kötüydü, kalite de. 31. dakikada bu kez saha karıştı. Hakem varlığını bu dakikada hissettirdi ve maçın sonuna kadar hatalı bir kararı olmadı. Oyuncuların bu an harici centilmen tavırlarını göz ardı etmemek gerekir.
Bir tek Mert Nobre!
Erzurumspor’da dikkat çeken tek isim Fenerbahçe ve Beşiktaş’tan tanıdığımız Mert Nobre. 34’te ilk fırsatta takımını öne geçirdi. 4 dakika sonrası Erzurum atağında herkesin gol diye ayağa kalktığı sırada iki kale direğine birden çarparak sahaya dönen top, dönüşte Erzurum kalesine gol oldu: 1-1. İstanbulspor bir kontra atakta Halil’in ayağından golü buldu ve 2-1 öne geçti. Sonraki dakikalarda her topu Nobre’ye şişiren Erzurumspor oyunu rakip sahaya yıksa da pozisyon üretmekte zorlandı. İstanbulspor’da ise son dakikalarda oyuna giren Engin Baytar’ın topla buluştuğuna şahit olamadık. 1 maçı da eksik olmasına rağmen İstanbulspor liderlik koltuğuna oturdu.
‘’Bülent Yıldırım kehaneti!‘’
Mevcut 7 FIFA hakemi ya da Türk hakemliğinin geleceği diye tanıtılan hakemler bu maça atanamazken, Bülent Yıldırım’ın bu maça atanmış olması; benim kehanetimin değil, aslında MHK’nin tükenişinin belgesidir!
Bundan iki hafta önce 11 Şubat tarihinde bu sütunlarda, derbiyi Bülent Yıldırım ’ın yöneteceğini yazmıştım. MHK dün yaptığı açıklama ile benim tahminimi doğruladı. Aslında daha da ileri gitmiş, sosyal medya hesabımdan yardımcı hakemlerin Ekrem Kan ve Asım Yusuf Öz olacağını da duyurmuştum. Bu hususta da yanılmadım.
Ben kâhin değilim
Yukarıdaki satırları yazarken asla kendimi övmek gibi bir amacım yok. Aksine bu ayrıntıyı yazarak, MHK’yı ve uygulamalarını eleştirme niyetindeyim. Çünkü Namoğlu ve ekibi sene başından beri yaptıkları yanlış atamalar ile kadroyu o kadar yıprattılar ki; ellerinde bu maç için Bülent Yıldırım dışında alternatifleri kalmadı. Mevcut 7 FIFA hakemi ya da Türk hakemliğinin geleceği diye tanıtılan hakemler bu maça atanamazken, Bülent Yıldırım ’ın atanmış olması; benim kehanetimin değil, aslında MHK’nin tükenişinin belgesidir!
Performansı vasatın da altında
Bülent Yıldırım’ın sezon performansı vasatın altında seyrediyor. Önemli hatalara imza attığı maçlar çoğunlukta. En son görev yaptığı Akhisarspor-Rizespor maçında takımların karşılıklı birer penaltısını vermediğini biliyoruz. Beraberinde şunu da biliyoruz ki; bu başarısızlık hali, bu sezon birçok hakem için geçerli. O yüzden bu hafta özelinde ‘Neden Yıldırım bu maça atandı? ’ diye kurulu eleştiremem ancak yapılan yanlış uygulamaların neticesinde bu noktaya gelindiğini belirtmeden de geçemem.
Çok derbinin altından kalktı
Kolay bir maç olmayacağı kesin. ‘Beşiktaş şampiyonluğun tek adayı mı?’ yoksa ‘Galatasaray da şampiyonluğa ortak olacak mı?’ sorularına bu maçla cevap bulunacak. Galatasaray’ın hakemlerle ilgili isyanı ve genel futbol ortamı da maçı zorlaştıran diğer nedenler. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yıldırım’ın en büyük artısı, çok sayıda başarılıyla tamamladığı derbi yönetmiş olması. Tecrübesi, kariyeri, yönetim anlayışı, fiziksel performansı ve doğru yapılmış bir maç planıyla bu maçın altından kalkabilecek yeterlilikte olduğunu düşünüyorum. Hakemlerin son zamanlarda gösterdiği kötü performans ve olmadık hakem hatalarını hatırladıkça da dilimi ısırmadan edemiyorum!
‘’Penaltıyı vermedi, Fener golü yedi‘’
Maçın Polonyalı hakemi ilk kez Avrupa ligi son 32 turunda görev alarak kariyerinin en önemli maçını yönetmiş oldu. Daha önce Avrupa Ligi’nde 6 grup maçında görev yapmış, yıldızı yeni parlayan hakem; yönettiği son üç Avrupa Ligi maçında 19 kez sarı kartına başvurarak, disiplini kartlarıyla sağlamaya çalışan bir görüntü sergilemişti.
Raczkowski dün gece de kart gösterirken cömertliğini esirgemedi ve elini 8 kez cebine attı. Yine de Rus oyunculara karşı oldukça hoşgörülüydü. Kabore’yi dört kez uyarmasına rağmen, beşinci ihlalinde ancak kart göstermesini anlayamadım.
Maçın hemen başında Skrtel’in omzundan çekilerek düşürüldüğü pozisyona devam demesi anlaşılır gibi değildi. Pozisyon net bir penaltıydı. Dönen top Fenerbahçe kalesine gol oldu ve maçın gidişatı tamamen değişmiş oldu.
‘’Sakatlanan hakem yandı!‘’
Bu sezon maç sırasında sakatlanan hakemlerimiz oldu. Kupada oynanan Galatasaray-Tuzlaspor maçında yardımcı hakem Arkın Akgöl’ün tendonu koptu ve sahayı sedye ile terk etti. Trabzonspor-Fenerbahçe maçının yardımcı hakemi Kemal Yılmaz maç sırasında sakatlanınca yerine Tolga Özkalfa görev yaptı. Halis Özkahya, Barış Şimşek, Tolga Özkalfa, Ekrem Kan ve Serkan Gencerler’in de sakatlandıklarını ve uzun bir tedavi sürecinden sonra sahalara döndüğünü hatırlatmama gerek yok sanırım! FIFA yardımcı hakemimiz Emre Eyisoy ise geçtiğimiz yıl uzun süreli bir sakatlık yaşamıştı.
Yalnız bırakıldılar
Bu hakemlerimizin tamamı TFF ile sözleşmesi olan hakemler. Dolayısıyla onların problemi bir anlamda TFF’nin problemi. Bu hakemler Beyoğlu’nda yürürken ayaklarını burkup sakatlanmadılar. TFF için antrenman yaparken ya da maç yönetirken sakatlandılar. Maalesef sakatlık sonrası tedavileri ve rehabilitasyon süreçlerinin tamamında yalnız kaldılar. Tedavi masraflarını kendileri karşıladılar, ödeyecek nakit parası olmayanlar senet imzalamak zorunda bile kaldılar.
10 bin TL sınır!
Nasıl olur da, sözleşmeli bir hakemin sağlık güvencesi olmaz? Bu konuyu araştırdım. Aslında hakemlerin bir sağlık sigortaları varmış ancak sigortanın ödediği maksimum tutar 10 bin TL imiş. Hakem, sakatlığının 10 bin TL’ye kadar olan kısmını sigortadan tahsil ederken, kalan kısmını cebinden ödüyormuş. Geçmişte, kalan kısmını TFF’den talep eden hakemlere olumsuz yanıt verildiği de olmuş, halen müracaat edip sonucunu bekleyen hakemler de varmış. Son günlerde alacakları paranın akıbetini bilemeyen hakemlerden bazıları, kendi sağlık sigortalarını yaptırmışlar ve giderlerini oradan karşılamaya başlamışlar.
Maaşları bile kesiliyor
MHK talimatı gereği, uzun süren sakatlıklar sırasında görev alamayacak hakemin klasmanı askıya alınıyor. Sonra da ilk iş olarak, klasmanı askıya alınan hakemin maaşı kesiliyor! Düşünün maçta sakatlandınız ve uzun süre maç yönetemeyeceksiniz. Maç yönetemeyince de maç parası alma şansınız yok! MHK Talimatı’nın garabeti de burada karşımıza çıkıyor. En çok paraya ihtiyaç duyduğunuz zaman; tedavi masraflarınız ödenmediği gibi, maaşınız da kesiliyor.
Destek sıfır
İşin maddi yönünü bir tarafa bırakırsak, hakemliği yönetenlerden en ufak bir ilgi görememek sakatlanan hakemleri yaralayan diğer bir konu olarak dikkat çekiyor. Bırakın maçta görev almayı; sakatlanıp, normal yaşam standardını kaybeden hakemler, insani bir destekten bile yoksun kaldıklarını ifade ediyorlar. Araştırsanız çıkar ortaya! Maç sırasında sakatlanan bir hakemin hastaneye transferini kim, nasıl yapmış? Tedavi sürecinin hangi aşamasında bir yetkili yanındaymış? MHK’nin hangi üyeleri bu hakemleri ziyaret etmiş?
Demirören bilmiyor!
Bu anlattığım olumsuzluklardan Sayın Demirören’in bilgisi olmadığını düşünüyorum. Değil bir hakem, herhangi bir TFF çalışanının sağlık problemi olduğunda bizzat kendisinin devreye girerek çözüm ürettiğini biliyorum. Hakemler için de bunu yapacağına eminim. Sayın Demirören’e bu hayati konuyu arz etmeyenler, hangi önemli(!) işle meşguller, merak ediyorumY









































