‘’Yüzde yüz penaltıyı vermedi!‘’
İlk yarının sonlarına doğru başarısız maçlar yöneten ve son yönettiği maçlardaki başarısız performansıyla ilk yarıyı düşüşte kapatan Serkan Çınar; dün akşamki maçla birlikte kaldığı yerden devam etti! Çınar’ın son üç lig maçında verdiği kritik kararlar, devre arası seminerinde; hatalı kararlar olarak hakemlere izlettirilmişti. Kasımpaşa-Karabük maçında kural hatasına imza atan, Kayseri-Trabzonspor maçında ev sahibi ekibin 3 penaltısını vermeyen, Beşiktaş-Gaziantepspor maçının son dakikalarında da bir Beşiktaş penaltısını çalmayan Çınar; Merkez Hakem Kurulu tarafından böylesine önemli bir maça nasıl atandı, bilemedim.
Didi bileğe bastı
Maçın en kritik anı 16. dakikada yaşandı. Topa hâkim olan De Souza’nın ayağındaki topu kazanmaya çalışan Didi; topa temas edemeden net bir şekilde De Souza’nın ayak bileğine temas etti. Bu temas penaltıyı gerektiriyordu ancak Çınar pozisyona ‘devam’ dedi. Maçın kırılma anında yapılan bu hata; maçın gidişatını ciddi oranda etkiledi. İkinci yarı sahaya çıkan Çınar; belki seyirci baskısından, belki de devre arasında penaltı pozisyonu izlemiş olduğundan, bu devrede tüm takdir haklarını Fenerbahçe’den yana kullandı. Sarı kart görmesi gereken Skrtel ve Lens’e ho∫görülü yaklaşan Çınar; Adanasporlu oyunculara aynı hoşgörüyü göstermedi. Deplasman takımı 7 sarı kartla maçı tamamladı.
İptal kararı doğru
77. dakikada Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı ve ofsayt gerekçesiyle iptal edilen gollerdeki hakem kararları doğruydu. Fenerbahçe’nin ilk golünden önce Lens ofsayt pozisyonunda değildi; Serkan Ok’un buradaki devam kararı da doğruydu.
‘’Çamdalı'ya kart De Jong'a nasihat!‘’
Ligin henüz 17. haftasında Mete Kalkavan; Süper Kupa Finali ile birlikte 4. kez bir Galatasaray maçında düdük çaldı. Aslında maç süresince kendisini zorlayacak bir pozisyonla karşılaşmadı. Kalkavan için rahat bir maç oldu ama Ali Çamdalı’ya gösterdiği kırmızı kart nedeniyle maç bitiminde tartışılmaktan kurtulamadı.
Maçın 27. dakikasında Bajic-Semih mücadelesinde Konyasporlular penaltı beklediler ancak hakemin devam kararı doğruydu. İlk devre bitiminde Sneijder sarı kart görerek cezalı duruma düştü. Daha önce birkaç pozisyonda hakeme itiraz eden Sneijder, burada da itirazlarına devam edince doğru bir sarı kart gördü.
Ömer’in sarısını atlattı
Maçın en tartışılan anı Ali Çamdalı’nın kırmızı kart gördüğü andı. Faul düdüğüne itiraz eden Çamdalı, sarı kart gördü. İtirazlarına devam edince de ikinci sarı kartı görerek oyundan atıldı. Sportmenliğe aykırı bir söz söylemişse, onu bilemeyiz. Görüntülere göre ikinci sarı kartı gerektirecek aşırı bir itirazı olmamıştı. Oyun süresince De Jong’un aşırı itirazlarına gösterdiği hoşgörüyü Ali Çamdalı’ya göstermeyen Kalkavan; 73. dakikada Ömer Ali’nin De Jong’a müdahalesine de sarı kartını göstermeyerek hata yaptı.
‘’Hemen uygulamak kolay değil‘’
Antalya’da hakem seminerinde, son günlerin tartışma konusu olan, Video Yardımcı Hakem (VAR) sistemi gündemdeydi. Hakemlere ve basına VAR sistemiyle ilgili bir de sunum yapıldı. Sayın Göksel Gümüşdağ ve Servet Yardımcı tarafından Türkiye’de sistem denemelerinin en kısa sürede başlayacağı duyuruldu.
Bu sistemin tüm denemelerini ve sistemle ilgili dünyada yapılan tüm toplantıları yakından takip eden birisi olarak, sistemin bugünden yarına kısa sürede uygulamaya geçmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığını ifade etmek isterim.
Çok zaman kaybettik
IFAB, Kasım ayında yapmış olduğu yıllık çalışma toplantısında; Avustralya, Belçika, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Almanya, İtalya, Meksika, Hollanda, Portekiz, Katar, ABD futbol federasyonlarının ve FIFA’nın denemelere ve çalışmalara katıldıklarını, deneme sürecinin parçası olduklarını duyurdu. Türkiye o tarihte sisteme destek olmuyordu ancak ligimizde yapılan hataların fazlalığı, tartışmaların artması, Sayın Göksel Gümüşdağ’ın bu konu üzerindeki ısrarı TFF’nin kararını gözden geçirmesine neden oldu. Yani epeyce bir zaman kaybından sonra sitemi sahiplenmiş olduk. Ancak bazı hususları da gözden kaçırmamamız gerekir. Yakın zamanda ilave hakem sisteminden vazgeçtik. Oysa ki UEFA halen 6’lı sistemi başarıyla uyguluyor. Çünkü çok geniş ve yetenekli bir hakem kadrosu var. Cüneyt Çakır’a Hüseyin Göçek yardımcılık yapabiliyor. Fakat Türkiye’de sahadaki hakem kadar tecrübeli ve yetenekli bir hakemi biz çizgiye koyamadık. Cüneyt Çakır’a, Halis Özkahya’ya 2. Lig hakemini yardım etsin diye atadık. Sonuç hüsran oldu.
Yetişmiş hakem kadromuz yok
Peki, VAR sistemine geçince Cüneyt Çakır’a ya da Halis Özkahya’ya kim video yardımcı hakemlik yapacak? Bu kadar yetişmiş hakem kadromuz yok ki! Sorun tam da burada. Her şartta bize sahip olduğumuzdan fazla yetenekli ve tecrübeli bir hakem kadrosu lazım olacak. Sistemin protokolünün belirlenmesi, bu protokole uygun olarak eğitimcilerin hem teorik, hem de pratik olarak eğitilmeleri; bu eğitimcilerin VAR’ları eğitmeleri ayrıca ihtiyaç duyulan teknik alt yapının stadyumlara kurulumu ve maliyeti... Bunlar sistemin bugünden yarına kolayca uygulanamayacağının göstergesi. Tabii ki çalışmaların başlatılması ve en azından artılarının eksilerinin tespit edilmesi önemli ancak hemen uygulamaya geçilmesi o kadar da kolay görünmüyor.
‘’Namoğlu bizi kandırdı!‘’
İlk yarıda hakem hataları üst üste geldiğinde Yusuf Namoğlu kendini savunmuş: “Bu hakem kadrosunu ben yapmadım, Müftüoğlu kurulu yaptı. Kadro sınırlı ve zayıf, elimden bir şey gelmiyor, devre arasına kadar sabır istiyorum. O gün kadroları yenileme şansım olacak” demişti. Devre arası geldi çattı ancak Namoğlu, Süper Lig hakem kadrosunda revizyona gerek görmedi. Sadece alt liglerde eksilen kadrolara atama yapmakla yetindi. MHK talimatının 45. maddesi (i) bendi “MHK uygun gördüğü takdirde, Ocak ve Haziran aylarında kadro sayısının yüzde 20’si oranında hakemin tenzil ve terfiine karar verir” der.
Kadro sizin!
Mazereti yok
Bu şu demektir: “Kadroda 22 hakem var. Başarısız gördüğün 4 hakemi liste dışına çıkartıp, 4 yeni hakem alabilirsin”. Ama Namoğlu bunu yapmadı, kadroya dokunmadı. “Benim 22 hakemim de başarılıdır” demek istedi!
O halde kendisine bir hatırlatmam olacak: “Bu kadro benim kadrom değil” demiştiniz ya! Herhangi bir değişiklik yapmadığınıza göre; bu kadro bundan böyle Müftüoğlu’nun değil, sizin kadronuz. Lütfen savunma yaparken, bu mazereti artık kullanmayın!
Bir garip uygulama
30.12.2016 tarihinde saat 23.30’da TFF sitesinden şu açıklamayı okuduk: Merkez Hakem Kurulu, 15 Aralık 2016 tarihinde yaptığı toplantıda aldığı kararla, MHK Talimatı’nın 45. Maddesi (g) bendi uyarınca eksik kadrolara atamalar yaptı.
Açıklama ilk bakışta normal gibi duruyor ancak yıllarca hakemlik yapmış ve bu camiayı yakından tanıyan birisi olarak bana çok garip geldi.
Neden mi?
Şöyle ki: Karar 15 Aralık tarihli MHK toplantısında alınmış ama nedense 15 gün gizlenmiş. 30 Aralık saat 16.00’da bir MHK üyesi tarafından terfi eden birkaç hakem aranarak tebligat yapılmış. Kadro değişikliği kamuoyu ile paylaşılmamış. Tesadüfen saat 21.00 sıralarında değişikliği öğrenip, sosyal medya üzerinden benim ve hakem eleştirisi yapan birkaç kişinin eleştirileri üzerine 23.30’da TFF sitesinden açıklama yapma gereği hissedilmiş.
Aklıma birçok soru geliyor ama cevabını bulamıyorum. Yapılan bir uygulama neden kamuoyundan gizlenir? Önünde sonunda öğrenilecek bir konu, neden duyulsun istenmez. Bugüne kadar TFF’nin kurumsal yapısı gereği duyurulan bu ve buna benzer işlemler bu kez neden duyurulmak istenmemiştir. Neden? Neden? Neden?
İlave sorular
Anladık! İhtiyaç hâsıl oldu, boş kadroları doldurdunuz. Açıklama yapmayı da unuttunuz(!) Peki, en büyük boşluk Üst Klasman Gözlemci kadrosunda. Değişik nedenlerle sayı o kadar azaldı ki; gözlemciler uçaktan inmiyor, neredeyse evlerine uğrayamıyorlar. Neden gözlemci kadrosundaki eksiklikleri tamamlamadınız? Ayrıca FETÖ soruşturması nedeniyle Süper Lig yardımcı hakem kadrosundan da iki hakem eksildi. Neden o iki kadro boş bırakıldı? Neden? Neden? Neden?
Kadın hakemlere veto!
Namoğlu, MHK’nin bölge sorumlularına talimat vermiş. “Kadın hakemler artık 2. ve 3. Lig maçlarında görevlendirilmeyecekler! Sadece amatör ve U21 maçlarında görevlendirilecekler” diye. Ortada bir engel, bir kısıtlama ya da talimat yokken, bu tavrın nedenini çözemedim. Anayasamızda dahi kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığa yer verilirken, Namoğlu’nun kadınlara karşı negatif ayrımcılığının nedenini anlayamadım. Haa! Aklıma gelmişken perşembenin gelişini maalesef fark edememişim. Önceden MHK’da “Bayan Hakemlerden Sorumlu Üye” olurdu. Namoğlu’yla birlikte o uygulama da tarih olmuş! Yeni fark ettim.
‘’Hakemlerin bedduası MHK'yi yıkacak!‘’
İlk yarı itibariyle Süper Lig’de 144 maç oynandı. Kadroda bulunan 22 hakemden 12’si, bu maçların 119’unu yönetti. Geriye kalan 25 maçı ise 10 hakem paylaştı. Yani 12 hakem ortalama 10 maç yönetirken, geriye kalan 10 hakem ise sadece 2 maç yönetmiş oldu. 22 hakemden Kutluhan Bilgiç ve Bülent Birincioğlu’nun henüz tek bir maç dahi yönetmediğini de hatırlatmakta fayda var.
Hakem atamasında temel bir prensip vardır. Başarılı olan hakem maç alır, başarısız olan evinde bekler. Bu, bütün dünyada böyledir. Namoğlu MHK’si, bu temel prensibi yok sayıyor. Bir maçta 3 penaltı vermeyen hakemi ertesi hafta maça gönderirken, bazılarını sebepsiz yere evde bekletiyor.
Yıpranıyorlar
Bu uygulama sürekli maça giden hakemleri kamuoyu nazarında çok daha fazla yıpratırken, maça gönderilmeyen hakemlerin de moral olarak çökmesine neden oluyor. MHK işi sağlama alayım derken, ne değişiyor, hatalar azalıyor mu? Aksine artarak devam ediyor. Peki, yapılan bu hataların izahı var mı? Bence önemli bir izahı var!
Dua yerine beddua!
MHK Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş, eski FIFA yardımcı hakemi Ali Kunak’ın unutamadığım bir tespiti vardır: “Sahadaki hakemin başarısı, evdeki hakemin duasına bağlıdır. Atamaları öyle adaletli yapacaksın ki; evinde oturan hata yapıp beklediğini, maça giden başarılı olduğu için maça gittiğini bilecek. Maça giden kıymetini, evde oturan da hatasını anlayacak. Evdeki hakem sahadaki arkadaşına beddua değil, dua edecek.”
Öyle görünüyor ki, haksız yere evde oturan hakem içinden gelmediği için dua etmiyor, beddua ediyor! Akıl almaz hatalar da ardı ardına geliyor.
Hakemler sakata geldi!
Trabzonspor-Fenerbahçe maçında, yardımcı hakem Kemal Yılmaz sakatlandı. Birkaç gün önce de Galatasaray maçında yardımcı hakem Arkın Akgöl sakatlanmıştı. Antrenmanda sakatlanan Barış Şimşek uzun süredir maç alamazken, yakın zamanda Bülent Yıldırım’ın atletik test sırasında sakatlandığını hatırlıyoruz. Halis Özkahya’nın sakatlıktan yeni kurtulduğunu; Serkan Çınar, Fırat Aydınus ve Ümit Öztürk’ün de sezon içerisinde sakatlık problemi yaşadıklarını biliyoruz. Ayrıca FIFA yardımcı hakemimiz Ekrem Kan’ın sakatlığı halen sürüyor.
Programlar sıkıntılı
Bu sakatlıklar hayra alamet değil. Demek ki hakemlerin antrenman programlarında bir sıkıntı var ve düzene konulması gerekiyor. Gözardı edilmemesi gereken bir konu da hakemlerimizin yaşları. Bu hakemlerin çoğu kırklı yaşlarda... 25-30 yaşında 3 günde bir maç oynayan futbolcularla karşılaştırırsak hata ederiz. MHK kupayla birlikte hakemini hem çarşamba hem pazar maça gönderiyor. Hakemler seyahat ve maçlardan yorgun düşüyor. Değil antrenman yapmaya, dinlenmeye bile vakit bulamıyor. Namoğlu bazı hakemlere bu kadar çok maç verirken, birisinin ona hakemlerin yaşlarını hatırlatması lazım!
‘’Bir nefes beklese...‘’
Avantaj futbolun güzelliğidir. Avantajın neticesinde bir de gol gelirse bu, hakemin kalitesini ortaya koyar. Bana göre maçın 27. dakikasındaki pozisyon; hakemin kalitesini ortaya koyması açısından mükemmel bir fırsattı. Eğitimlerde net olarak anlatılan şudur: “Penaltının avantajı olmaz ancak bir nefes kadar bekleyip gole fırsat tanıyabilirsiniz. Bunun için avantaj işareti yapmayın, bir beden dili kullanmayın, avantaj oynattığınız belli olmasın; top kaleye girmezse düdüğü yarım saniye geç çalmış olursunuz.” Bu yorumu kural kitabı da destekliyor ve şöyle diyor: “Bariz gol şansının engellenme girişimi bir gol ile sonuçlanırsa, oyuncuya sportmenliğe aykırı hareketten dolayı ihtar verilir.” Sonuç olarak; tüm güncel yorumlara ve kural kitabına göre gol kararının verilip; Yusuf’a kırmızı yerine sarı kartın çıkartılması çağdaş hakemliğin gereğiydi. Buna rağmen penaltı kararı veren hakem Trabzonspor’u 10 kişi bıraktı. Bu karar maçın kırılma anı oldu ve Trabzonspor’un direnci kırıldı. Bu pozisyon dışında hakemin genel maç performansında; bazı kart ve faul hatalarına imza attığını söyleyebiliriz.
‘’Bruma atılmadı!‘’
Geçirdiği uzun süreli sakatlık sonrası Halis Özkahya ilk defa bir üç büyük maçında düdük çaldı. Galatasaray’ın farklı kazandığı maçta, 9.dakikada Bruma’ya çıkmayan kırmızı kart maçın gidişatını önemli şekilde etkiledi. Eğer o dakikada kırmızı kart çıksaydı, Galatasaray takımı maçın tamamına yakın bir süreyi 10 kişi ile oynamak zorunda kalacaktı.
Maça iyi başlayamadı
Halis Özkahya maça iyi başlayamadı. Henüz 9.dakika oynanırken; rakip ceza sahasına hareketlenen Bruma’yı, Garcia topsuz alanda engelledi. Hakemin Galatasaray lehine faul kararı vererek, Garcia’ya sarı kart göstermesi gerekiyordu.
Fakat Özkahya oyunu devam ettirdi. Garcia’nın hareketine sinirlenen Bruma; önce sağ koluyla, sonra da sol koluyla Garcia’ya iki tane yumruk attı. Oyunu durduran hakem Bruma’ya sadece sarı kart gösterdi. Hiç kart göstermeseydi “Görmedi.” derdim. Görmüş ki sarı kart gösterdi! Bence maç hakem için o dakikada bitti. Yumruk atan oyuncu sarı kart görüyorsa, diyecek söz kalmıyor.
Çok fazla kart hatası
Maç süresince Özkahya kart standardını bir türlü sağlayamadı. 18’de Efe Can ‘ınSneijder’e, 29’da Nsakala’nın Selçuk’a, 57’de yine Nsacala’nın bu kez Yasin’e, 76’da Taha’nın De Jong’a yaptığı kontrolsüz hareketlerde faulle birlikte sarı kart da gerekirdi ancak Özkahya kartlarını bu pozisyonlarda çıkartmadı.
89.dakikada kırmızı kart gören Erhan’a gösterdiği iki sarı kart da kurala uygundu. Ayrıca De Jong’un haklı olarak kart göreceği sırada araya giren ve hakeme aşırı itirazda bulunan Sineijder’e gösterdiği sarı kart da doğruydu. Sineijder’in kaptan olması ona hakem kararlarına itiraz etme hakkını vermez. Kaptan olarak bazı durumlarda takımı adına sorumluluk üstlenebilir.
‘’Net penaltıyı atladı‘’
Maçın 90.dakikasında Rajtoral’ın Beck’e yaptığı müdahaleye hakemin devam kararı vermesinin izahı yok. Rajtoral’ın topu kaybettiğini anladığı anda Beck’e yaptığı temas net bir penaltıyı gerektiriyordu.
Maçın hakemi Serkan Çınar, son haftalarda yönetmiş olduğu maçlardaki performansıyla ciddi eleştiriler almıştı. Performansı son haftalarda düşüşte olan bir hakemin böylesi önemli bir maça atanması MHK adına da önemli bir riskti. Her şeye rağmen dün akşamki maç hakem ekibi ve MHK açısından şanslı bir maçtı. Çünkü maçın hakemi hatalarına rağmen oyunun gidişatını etkileyecek ya da bir takımı puan olarak mağdur edecek önemli bir karara imza atmamış oldu.
Saygı duyarım ama...
Maçta önem arz eden 3 ayrı penaltı pozisyonu yaşandı. İlki 23. dakikadaydı. Cenk’in kaleye gönderdiği top yakın mesafede Musa Nizam’ın doğal konumdaki elinden döndü. Hakemin oyunu devam ettirmesi doğru bir karardı. 78. dakikada ise Aboubakar’a kafa topu mücadelesinde arkadan yüklenen Barış’ın müdahalesine hakem penaltı düdüğü çaldı. Bu pozisyonda hakemin kararına saygı duyarım ve çok fazla eleştirmem. Sadece maç içerisinde bu tür pozisyonlara devam dediğini hatırlatırım.
Bu kararın izahı yok!
Fakat maçın 90. dakikasında Rajtoral’ın Beck’e yaptığı müdahaleye hakemin devam kararı vermesinin izahı yok. Rajtoral’ın topu kaybettiğini anladığı anda Beck’e yaptığı temas net bir penaltıyı gerektiriyordu. Hele ki 78. dakika’da Barış’ın müdahalesine penaltı çalınmışsa; bu pozisyona kesinlikle penaltı düdüğü çalınmalıydı. Buradaki temas daha önemli bir temastı.