‘’Hakemlikte güven problemi‘’
Son günlerde hakemlerimize olan güven hızla azalıyor. Öyle ki; daha dün dünyanın en iyi beşinci hakemi seçilen Cüneyt Çakır, Avrupa’nın ilk 75 hakemi arasında yer alan Hüseyin Göçek, Avrupa’da birçok maçta başarıyla görev yapmış Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım gibi isimler bugün istenmeyen hakem ilan edilmişler, yönetimleriyle kimseleri memnun edemiyorlar. Hakemler aynı hakemler olduğuna göre, dün sahip oldukları imkânların bugün çok daha fazlasına sahip oldukları halde; ne oldu da hakemlerimiz bu hale geldi? Çözümü aranan soru bu olmalı. Bu konuda benim tespitim her zaman aynı. Sorun hakemlerden çok, hakemliği yönetenlerde.
Pozisyona uzak kaldı!
Şu an Türk hakemliğinin başında kim var? Sayın Yusuf Namoğlu. Hakemliği 1991 yılında bıraktı, parlamento üyesi oldu. İki dönem milletvekilliği, bir dönem belediye başkanlığı yaptı. Ülkeye farklı bir platformda hizmet etti, milletin temsilcisi oldu.
O, hakemliği bıraktığında Süleyman Demirel Başbakan, rahmetli Turgut Özal Cumhurbaşkanı idi.
Futbolda kaleciye pas henüz yasaklanmamış, takımlar bir maçta en fazla 2 oyuncu değişikliği yapabiliyordu.
Maçlarda 4. hakem de yoktu, teknik alan da!
Bariz gol şansına kırmızı kart gösterilmeye yeni başlanmıştı.
9 kusurlu hareket 10 kusurlu hareket; yan hakem henüz yardımcı hakem olmamıştı.
Sahaya takımlar 16 kişiyle çıkıyordu. O tarihte pasif ofsayt diye bir kavram hayatımızda yoktu.
Arkadan yapılan sert müdahalelere kırmızı kart gösterilmiyordu.
Maçlar tek kamerayla çekiliyor, maçlardan sonra “al ileri, ver geri” programları yapılmıyordu.
Eski çamlar bardak oldu!
O dönem hakem camiasından ayrılan Namoğlu, 20 yıl boyunca hakem camiasının önünden bile geçmedi. Yoğun siyasi, özel ve iş hayatı sonrası dönüp geldiğinde her şey eskisinden çok farklıydı.
Uzun süre Namoğlu ile çalışmış birisi olarak net bir şekilde ifade edebilirim ki; Namoğlu günün koşullarına ve çağdaş hakemlik anlayışına adapte olamadı. Çağdaş hakemliğe ve çağdaş hakem yöneticiliğine ayak uyduramadı ancak bunun yerine çağdışı ama günü kurtarmaya dayalı yönetim anlayışını benimsedi.
O yüzdendir ki; ilk iki döneminde Uilenberg’le, son gelişinde de Rosetti ile yıldızı barışmadı. Bu günlerde Rosetti’nin ‘ak’ dediğine, Namoğlu, ‘kara’ diyor. Bu anlaşmazlıktan dolayı, “Hakemlerin her şeyiyle ben ilgileneceğim” diye göreve başlayan Rosetti, iki ayda bir Türkiye’ye zorla gelerek, iki gün yasak savıyor. Artık hiçbir şeye karışmaz olmuş ve sadece aldığı paraya bakıyor.
Padişahım çok yaşa!
Kurulda bulunan diğer 8 üye de ne bir şeye karışıyor, ne de bir işin ucundan tutuyor. Hâlâ Karadeniz’de seminerler yapılmamış ve hakemler atletik test ve seminer almadan maçlara çıkıyor. Ne Namoğlu kurul üyelerine karışıyor, ne de kurul üyeleri ona.
Koltuk Namoğlu sayesinde o üyelere bahşedildiği için kurul üyeleri tempo tutuyor: “Padişahım çok yaşa! ”
‘’Van Persie 3 defa atılmalıydı‘’
Palabıyık ismi açıklandığında şöyle yazmıştım: “Palabıyık önceki maçlardaki ortalama performansını bu maça yansıtabilecek olursa; maçın altından başarıyla kalkabilecektir.” Ancak Palabıyık bırakın önceki maçlardaki performansına yaklaşmayı; belki de kariyerinin en kötü iki-üç maçından birini yönetti. Maç başlamadan, maçın zor geçmesi için her türlü altyapı yöneticiler tarafından hazırlanmıştı(!). Böylesi zor geçmeye aday olan maçta; Palabıyık, yanlış taktikle oyuna başladı. Kart göstermeden, oyuncularla diyalog kurarak otoriteyi sağlamaya çalıştı. Taktiği tutmadığı halde, değiştirmedi de! Sonuçta hem kendi kariyeri adına, hem de Türk hakemliği adına kabul edilemez bir yönetime imza atmış oldu.
Hakem tepkisiz kaldı
Önce Lens-Oğuzhan, devamında Oğuzhan-Van Persie itiş kakışında kart göstermeyi tercih etmedi. İkaz etmekle yetendi. Oysaki bu dakikaya kadar Van Persie’nin hareketleri defalarca sarı kartı gerektiriyordu. Devamında Oğuzhan-Alper diyaloğuna ve oyun oynanırken birbirlerine yaptıkları fiziksel temaslara da sessiz kaldı. Bu yaşanan tartışmalarda hakemi tartan ve tepkisiz kaldığını gören oyuncular da sonraki dakikalarda gereğini yaptı(!).
Tosic’e kırmızı verdi ama...
Dananın kuyruğu da 42. dakikada koptu. “Nasılsa hakem hiçbir şeye karışmıyor.” diye düşünen Van Persie Tosic’e dirseğiyle, diziyle vurdu. Buna sinirlenen Tosic de ona kafa attı. İki oyuncu da kırmızı kart görmeliyken, hakem sadece Tosic’e kırmızı kart gösterdi.
Öyle ki; Beşiktaş tribünlerine dilini çıkartan Persie hakemler görse, daha o dakikada atılmalıydı. Kendisine sinirlenen Tosic’e, o kargaşada eliyle bir uzvunu tutarak karşılık veren Persie’nin bu hareketi de kırmızı kart olmalıydı.
Satman’ın da hatalı kararları vardı
91.dakikada Lens’e önce oynaması için düdüğüyle işaret etti ve daha sonra Lens golü atınca işaret vermedim diyerek golü iptal etti. Maçta ki tek doğru kararı Beşiktaş’ın penaltı beklentisine devam dediği pozisyondu.
Oyun süresince Palabıyık oyunun kontrolünü sağlayamadı. Sayısız kart hatası yaptı. Maçta yardımcıları da Palabıyık’a ayak uydurdu. Cem Satman’ın kaldırdığı hatalı bayraklar vardı. Fenerbahçe’nin golünde ortayı yapan Lens ofsayt pozisyonundaydı. De Souza’ya kaldırdığı bayrak önemli bir atağı kesti. 4.Hakem Kemal Uğurlu hiçbir görevini yerine getiremedi. Devre bitiminde birçok fiziksel temas oldu, sessiz kaldı. Advocaat Yardımcı hakemi neredeyse silkeledi, yedek oyuncular sahaya girdi; gereğini yapamadı.
‘’Gol ofsayt Emre atılmalı‘’
Dün oynanan maçta biri yardımcı hakemden olmak üzere; sonucu değiştiren iki önemli hakem yanlışı vardı. Başakşehir’in ofsayttan gelen golüne müsaade eden yardımcı Ceyhun Sesigüzel; geçtiğimiz hafta Kayserispor-Fenerbahçe maçında da önemli bir ofsayt hatasına imza atmıştı. Mete Kalkavan ise sezon başından beri istenilen seviyeye bir türlü ulaşamamış ve yönettiği maçlarda ciddi eleştirilere maruz kalmıştı. Yakın zamanda yönettiği Konyaspor-Galatasaray maçında da başarısız ayrılmıştı.
Atanması hataydı
Yusuf Namoğlu’nun çağdaş hakem yöneticiliği yerine; çağdışı ama günü kurtarmaya dayalı yönetim anlayışının, her geçen hafta Türk hakemliğine zarar vermeye başladığı bu maçla kanıtlanmıştır. Normal şartlarda böylesine önemli bir maça atanacak performans düzeyine sahip olmayan iki hakemin bu karşılaşmaya verilmesi, peşinen hataya davetiye çıkartmaktı. Ancak Mete Kalkavan’a iki takım da itiraz etmez; Mete Kalkavan da Ceyhun Sesigüzel’den ayrılmaz mantığı işi bu noktaya getirmiştir.
Top ile alakası yok
Başakşehir’in ilk golünde 15. dakikada; golün ortasını yapan Visca ofsayt pozisyonundaydı. Bu pozisyona bayrak kaldırmayan Ceyhun Sesigüzel önemli bir hataya imza atmış oldu. Maçın 19. dakikası oynanırken Emre Belözoğlu topsuz alanda Josue’ye dirsek attı. Topsuz alanda bu tür şiddetli hareketlerin hiçbir şekilde cezasız kalmaması gerekir. Top için mücadele edilmeyen sırada, bilinçli ve sportmence olmayan şekilde yapılan bu hareketlerin karşılığı kırmızı karttır. Altını çizelim, bu tür hareketlerde şiddet aranmaz
‘’'Derbinin yükünü kaldırır'‘’
Daha önce birçok platformda ifade ettiğim gibi kupa derbisine Ali Palabıyık atandı. Aslında Türk hakemliğinin son zamanlardaki en büyük açmazı bu. Oynanacak olan önemli bir maç arifesinde o maçı yönetecek ikinci bir alternatifi sistem ısrarla üretemiyor ve önemli maçlar aynı isimler üzerinde dönüyor. Belli bir süre sonra; aynı maçlarda, aynı isimleri düdük çalarken gören kamuoyu, futbolun doğasında olan hakem hatalarını o isimlerle özdeşleştiriyor ve yıpranma da başlıyor. Geçmişte Cüneyt Çakır, Hüseyin Göçek, Halis Özkahya, Bülent Yıldırım gibi isimlerin yaşadığı yıpranma süreci bugün Palabıyık için de başlamış görünüyor.
‘Bu noktaya gelmesi tesadüf değil’
Ali Palabıyık şu anda kamuoyu nezdinde henüz yıpranmamış bir isim. Bu noktaya gelmesi elbette tesadüf değil. Son dönemlerin en az tartışılan hakemlerinden ve her maç üstüne koyarak gidiyor. Avrupa’da bu sezon almış olduğu maçların seviyesi ve ileriye dönük almış olduğu olumlu mesajlar moral motivasyon olarak kendisine katkı sunmuş gözüküyor. Palabıyık önceki maçlardaki ortalama performansını bu maça yansıtabilecek olursa; maçın altından başarıyla kalkabilecektir.
'İlk derbide hatalar yaptı'
‘Bu sezon yönettiği Beşiktaş- Galatasaray tartışılmadan çıkması tecrübe açısından onun için büyük bir artıydı ancak o maçtaki kart hataları ise onun çok önemli eksikliğiydi. Henüz ikinci kez bir derbi tecrübesi yaşayacak olması, takımların ve kamuoyunun son dönemlerde hakemler üzerinde oluşturduğu olumsuz hava; Palabıyık’ın işini zorlaştırabilecek diğer etmenler gibi görünüyor.
[Content:{1274991}]
En çok maç yöneten hakem
2016-2017 sezonunun 14 maçla, ligde en çok görev alan hakemi Ali Palabıyık. Tecrübeli hakem aynı zamanda gösterdiği 10 kırmızı kartla da meslektaşları arasında lider durumda.
Ali Palabıyık bu sezon ligde ne yaptı?
Maç: 14
Sarı kart: 74
Kırmızı kart: 10
Penaltı: 5
Beşiktaş ve Fenerbahçe Palabıyık'ın yönettiği maçlarda ne yaptı?
Beşiktaş Fenerbahçe
Yönettiği maç sayısı: 8 Yönettiği maç sayısı: 12
Galibiyet: 3 Galibiyet: 6
Beraberlik:3 Beraberlik:3
Yenilgi:2 Yenilgi:3
Sarı kart:20 Sarı kart:33
Rakibine sarı kart:19 Rakibine sarı kart:32
Kırmızı kart:1 Kırmızı kart:5
Rakibine kırmızı kart:1 Rakibine kırmızı kart:3
Penaltı:2 Penaltı:3
Rakibine penaltı: 3 Rakibine penaltı: 1
‘’Al sana video hakem!‘’
Ev sahibi takım 2-0 önde. İlk yarının son dakikası ve top savunmanın elinden dönüyor. Penaltı verilse; maç belki 2-1 olacak ve deplasman takımı soyunma odasına farklı bir psikolojide girecek. Hakem devam diyor ve penaltı kararı çıkmıyor!
Maçı hatırladınız değil mi? Bu hafta oynanan Beşiktaş-Konyaspor mücadelesi. Değişik açılardan defalarca izlenen pozisyon için; “Tosic’in dizinden döndü” diyenler de oldu, “Elinden döndü” diyenler de.
Yorumcu Oğuz Çetin programda; topun Tosic ’in dizinden döndüğü konusunda net ifadeler kullandı. Keza yorumcu Sinan Engin de.
Ahmet Çakar ise; maç sonu topun Tosic ’in dizinden döndüğünü iddia ederken, ilerleyen dakikalarda gördüğü farklı bir açıyla kararının değiştiğini ve pozisyonun penaltı olması gerektiğini söyledi.
Yayıncı kuruluşun yorumcuları da farklı görüşler ortaya koyarken, büyüteç yardımıyla izlenen görüntü neticesinde pozisyonun penaltı olduğu fikrinde birleştiler.
Hatasız maç olmayacak
Bu maçta video hakem sistemi uygulansaydı; güven konusunda hiç şüphe duymadığımız Oğuz Çetin, hakem yorumlamada kamuoyunun kabulünü kazanmış Ahmet Çakar ya da yıllardır yayıncı kuruluşun maç sonu programlarını yapan ekibin üyelerinden biri, bu maç için araçta veya özel bir odada video hakem olsaydı... Video hakem, hangi kararı verecekti?
Aynı maçta Beşiktaş ’ın ikinci golünden önce Cenk ’in topu kazanırken rakibine faul yaptığı da iddia ediliyor. Video yardımcı hakemimiz olsa, bu faulü görse bile yardım edemeyeceğini biliyor musunuz? Çünkü bir golden dört pozisyon önce oluşan faule karışmak video yardımcı hakemin müdahale alanına girmiyor.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Aynı maçta Cenk’in penaltı beklediği bir pozisyon var. Diyelim video hakem, pozisyona ‘penaltı’ dedi. Hepimiz gördük, pozisyon öncesinde Babel topu çok net bir şekilde eliyle düzeltiyor. Video hakemin penaltı konusunda müdahale hakkı var ama penaltı öncesi olan olumsuzluklarla ilgili müdahale hakkı yok! Yani video hakem elle oynamayı gördüğü halde hakemi penaltı diye uyaracaktı!
Şunu ifade etmek istiyorum: Video yardımcı hakem sistemi uygulansa da hatalar sıfıra inmeyecek ve tartışmalar devam edecek! Hatasız maç bekleyenler üzülecek!
Son 25 yılın skandalı...
Her hafta hakem camiası ile ilgili eleştirilerde bulunuyorum. Eleştirilerimin hedefinde doğal olarak Yusuf Namoğlu oluyor. Başkan olması onun sorumluluğunu artırıyor ama kurulun diğer sekiz üyesi ne yapıyor, onu da merak ediyorum.
Biliyorsunuz 2. ve 3. Lig’ler 19 Aralık’ta devre arasına girdi ve 15 Ocak’ta ikinci yarı başladı. Şu ana kadar 3 hafta oynandı. Ama MHK ’nın bölge sorumluları henüz ‘ Devre Arası Seminer ve Atletik Test Programları’nı tamamlamadılar. 1.5 ay gibi sürede neler yaptılar bilinmez. Bilinen bir şey var ki; 2. ve 3. Lig maçları haftalardır, atletik teste tabi tutulmayan ve eğitim almayan hakemler tarafından yönetiliyor. Hakemlik tarihinin son 25 yılı böyle bir skandalı yazmaz. MHK’da organizasyon ve eğitim sıfıra yaklaştı. Allah aşkına! Eğitimden sorumlu üye, Rosetti ’nin tercümanlığını yapmaktan, iki cümlesinin birini çevirmekten başka ne yapar? Kendini “Yangında ilk kurtarılacak kişi! ” olarak tarif eden üye ne yapar? Diğer üyeler neredeler,
ne yaparlar?
‘’Önemli hakem hataları‘’
Yankaya’nın çaldığı düdükler genelde Konyaspor’un aleyhineydi. Beşiktaş’ın ikinci golü öncesi Cenk, net bir şekilde Bajic’in bileğine basıyor. İlk yarı biterken Tosic’in elle oynaması da penaltıyı gerektiriyor.
Beşiktaş ’ın farklı skorla kazandığı maçta önemli hakem hataları vardı. Maçın başından sonuna kadar ciddi bir Beşiktaş hâkimiyeti vardı ancak kırılma noktalarında çalınan düdükler de genelde
Konyaspor aleyhineydi.
Beşiktaş’ın ilk golü öncesi ortayı yapan Talisca ’nın pozisyonu oldukça kritikti, yardımcı hakemin kararının doğru olduğunu düşünüyorum.
Beşiktaş ’ın ikinci golü öncesi Cenk, Bajic’in net bir şekilde bileğine basarak topu kazanıyor. Burada faul kararı verilmeliydi. İlk yarı bitmek üzereyken, Tosic’in elle oynaması da Konyaspor lehine net bir penaltıyı gerektiriyordu.
34.dakikada Cenk’in penaltı beklediği pozisyon öncesi, Babel net bir şekilde topu eliyle almıştı. El kararı çıkmamışsa, sonrasında penaltı verilmesi daha doğru olurdu.
‘’Kartlarda hatalıydı‘’
Maçta atılan 5 gol de temizdi ve tartışılacak bir durum yoktu. Gollerin temiz olması ve sonuca tesir eden tartışılacak kritik bir pozisyon olmaması; çokça faul ve kart hataları yapan Kalkavan’ın şansıydı. Deniz Türüç’e gösterdiği sarı kart gereksizdi ayrıca yanlış çalınan faule isyan eden Alper’in sarısı da kendi hatasından kaynaklandı. 12. dakikada topu elle keserek Kayserispor’un atağını önleyen Alper asıl bu dakikada kart görmeliydi. 77. dakikada yanlış ofsayt bayrağıyla Kayserispor’un önemli bir atağı kesildi. Maça damgasını vuran; 2 gol, 1 asistle oynayan Güray’ın 46. dakikada gördüğü sarı kart da yanlıştı.
‘’Üç tehlikeli atama‘’
Haftanın hakemleri açıklandığında; bütün sitelerde manşetler şu şekildeydi: “Cüneyt Çakır’a maç yok!” 19. hafta atamalarına bu pencereden bakmak, atamalardaki asıl skandalları görmemizi engeller diye düşünüyorum. Tabii ki hata yapan hakemin, hatasının bedelini ödemesi ve belli bir süre dinlenmesi gerekir. Çakır’ın haftayı maçsız geçmesi de şaşılacak bir durum değildir. Diğer yandan bu hafta Çakır’ın görev alamamasının sebebi Malaga’da Hüseyin Göçek ve Halil Umut Meler’le katılacağı UEFA Hakem Semineri de olabilir. Bu haftanın atamalarında asıl dikkate değer husus, Çakır’ın maçının olmaması değil; Serkan Çınar, Halis Özkahya, Özgür Yankaya ve Bülent Yıldırım’ın maçının olmasıdır.
Beşiktaş-Konya’ya dinamit!
Evet, Çakır hatalı bir penaltı düdüğü çaldı! Peki, Serkan Çınar ya da Bülent Yıldırım nasıl maçlar yönetmişti? Çok mu başarılıydılar? Ya da Halis Özkahya’nın geçtiğimiz hafta Konyaspor’un penaltısını vermemesi, Saadane’yi oyundan atmayışı; Konyaspor’un maçı kazanmasıyla affa mı uğramıştı? Özgür Yankaya’ya ne demeli! Geçen haftanın bana göre en başarısız hakemlerinden biri. Duyumlarıma göre gözlemci notu da kötü ve normal şartlarda bu hafta maç almaması gerekiyor. Sezon başından beri yönettiği her maçta başarısız olması da cabası. Performansı düşük, notu düşük ayrıca kamuoyu nezdinde yaptığı çok önemli hatalar nedeniyle ismi yıpranmış bir hakemi, haftanın en önemli maçına Beşiktaş- Konyaspor mücadelesine atamak, maçın dibine dinamit koymaktır. Maç iyi geçer, kötü geçer orasında değilim. İyi geçerse tesadüf olur, kötü geçerse MHK bu işin müsebbibi olur.
Sıfırı tükettiler
Bu resme baktığımda benim gördüğüm şudur: Görevdeki MHK sıfırı tüketmiştir! Maçlara hakem atanırken tüm dünya ülkelerinde uygulanan evrensel hakem atama kriterleri terk edilmiş; kamuoyu tepkisi, yönetici açıklamaları, kulüpleri memnun etme arzusu, atanan hakemin hakem yöneticisine yakınlığı ana kıstas olmuştur. Yapılan yanlış atamalar sadece bizim değil, hakemlerin de kafasını karıştırmaya başlamıştır.