Arama

Popüler aramalar

‘’Tek sorun Avcı değil‘’

"Futbolun gerisinde kaldılar"

1) Erzurumspor karşısında kupadan elenen Beşiktaş’ta fatura Abdullah Avcı’ya kesildi. Tek suçlu o mu? Avcı’nın gelinen bu noktada artıları eksileri neler?

Beşiktaş’ta ‘tek suçlu’ aramak yerine ‘sorun’ları belirlemek daha doğru tutum olacaktır. Abdullah Avcı, Milli Takım’da tecrübe ettiği ancak belli ki ‘unuttuğu’ bir süreçten geçiyor. Büyük takım baskısıyla kolay baş edilemez. Del Bosque bile dayanamadı benzeri duruma. Avcı’nın sorunu kanaatimce Burak, Caner, Gökhan benzeri bazı oyunculara gereğinden fazla anlam yüklemesi oldu. Sanıyorum ülke futbolunun kodlarını biliyor olmalarına güvendi ancak oyunda çok şey değişmişti ve onlar da oyunun gerisinde kalmıştı. Örneğin, ‘Caner bu kadar çok görevle donatılacak bir oyuncu mu?’ sorusu Beşiktaş’ın saha içi sorunları için fena olmayan bir başlangıç noktasıdır. Avcı’nın artısı ise sorumluluğu kimseye yıkmadan işin üstesinden gelmeye çalışması. Şu zor zamanlarda sorumluluğu paylaşacak ne bir yönetici, ne teknik ekipte yer alan ‘eski futbolcu’, ne de ‘takımdan sembol oyuncu’nun ortalıkta olmaması onun yalnızlığı konusunda çok şey anlatmalı...

"Hiç takım olamadılar!"

2) Kadroya tek tek baktığınızda hepsi de kaliteli oyuncular... Fakat Liverpool’dan gelen kaleci Karius’tan Milli Takım’ın santrforu Burak Yılmaz’a kadar bütün takım (Atiba hariç) tel tel dökülüyor. Takımdaki sıkıntı size göne ne?

İlk sorudan devamla, ‘takım olma bilincini kaybetmiş’ demeyeceğim bunu hiç oluşturamamış oyuncu topluluğundan söz ediyoruz. Bunda elbette teknik ekibin payı büyük. Takımın tüm performansı Atiba’nın becereceklerine kalmışsa durum vahimdir. Bilinir futbol her bölgede en az bir uzman oyuncuyla yükselir. Beşiktaş en çok bunun sancılarını çekiyor. Birbirine denk düşmeyen futbolcu kimlikleri ve yaşları belli ki antrenman dengesini de bozuyor. Antrenmanlar ‘uzman’ varsayılan olgunlara ayarlanınca ‘gelecek beklentili’ gençlerin yükselmesi de mümkün olamıyor. Bunu saha içinde çıplak gözle görebiliyorsunuz.

"Yönetim çıkıp anlatmalı..."

3)Elbette bu isimler, yönetimin kadrosu ya da teknik heyeti değil. Üstelik kulübün mali tablosu da felaket... Tüm bunlara karşın Başkan Ahmet Nur Çebi ve Yönetim Kurulu’nun da mutlaka bir şeyler yapması gerekiyor. Sizce yönetimin harekât planı ne olmalı?

Öncelikle ortaya çıkmalı ve kulüpteki geçmiş olumsuz uygulamalarla ilgili berrak bilgiler verip taraftarda gelecek beklentisi yaratmalılar. İnsanlar bugünün hüsranına katlanabilmek için ‘gelecek iyi günleri’ düşlemek ister. İşler geçmişin benzer muğlaklığıyla sürdürülecekse protestolarn gitgide sertleşeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

"Taraftar Runje’yi hatırlasın"

4)Takım henüz ısınma hareketleri yaparken taraftar Karius’u ıslıklıyor. Bazı futbolcular için tribünlerin kredisi bitmiş durumda. Taraftarın duruşu ne olmalı?

Beşiktaş taraftarı orta geçmişte Vedran Runje’ye yaptıklarını hatırlasın yeter! Runje Beşiktaş’tan ayrılıp Fransa’ya döndüğünde ‘yılın kalecisi’ seçilmişti. Tribünün hırçın tutumu zaten kötü giden işleri iyice içinden çıkılmaz hale getirir. Ligden düşmemeye oynandığı sezonda Dortmund’un ‘sarı duvarı’ tribünü her daim tıklım tıklım doldurdu ve oradan bambaşka bir Jürgen Klopp hikayesi çıktı! Taraftarlık budur! Sorumluluk almak, ‘Yenilsen de yensende’ yi hayata geçirmektir...

"Bu kadro bu lig için yeter..."

5)Ve son soru elbette yine kadroyla ilgili... Ara transfer dönemi bitmeden bu kadrodan kimler yollanmalı ve şartlar elvermesi halinde kimler alınmalı?

Gitmek istemeyen gönderilmemeli ancak bazı oyuncuların kenara alınması da elzem gibi duruyor. Trabzonspor’un yükselişinde Burak Yılmaz ile Onur Kıvrak kararının önemli etkisi var. Öte yandan kimse de gelmemeli. Bu takım bu lige yeter. Düşük performanslardan Lens dahi kimi maçların gidişatına olumlu etki edebilir. Yeter ki, umudu ve eğlenceyi öne koyabilsin takım. Umut Nayir’in Caner ortasına vurduğu kafayla kazanılan 3 puanı hatırlasınlar. Beşiktaşlı oyuncuların Beşiktaş tribününe, Beşiktaş tribününün Beşiktaşlı oyunculara daha da yakınlaşması gerektiği zamanlar bunlar. Kazanırken herkes taraftar olur, iş bu zamanlarda her bireyiyle Beşiktaşlı olmanın sorumluluğunu üstlenebilmektir.

24 Ocak 2020, Cuma 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Sakinlik ve güven şart‘’

Yazarımız Cem Dizdar, Siyah Beyazlılar'ın son durumunu yorumladı:

Futbolun yönetici bileşenlerinin ortak tespitini son olarak Fenerbahçe Başkanı Ali Koç berrak biçimde yineledi: “Türkiye’de futbol her anlamda çöktü.” Göz göre göre gelen çöküşün hazin hikayelerinden biri de Beşiktaş’a ait. İki milyarı aştığı belirtilen borcuna rağmen iki sezon önce kar açıklamakla övünen kulüp, bugün oyuncu alamayacak durumda. Sorun da burada. Beşiktaş’ın gerçekten de transfere ihtiyacı var mı? Varsa hangi bölgeye? Dahası, maliyetler düşünüldüğünde hangi parayla? Dahası bu oyuncu kim?

Oğuzhan ve Güven geriledi

Bu yakıcı sorular bir kenara, sezon başında yaşanan sakatlıkların yanı sıra takımın gol atma problemi aşikar. Geçen sezon düzülen Burak Yılmaz güzellemelerine rağmen oyuncunun biraz da takıma bağlı verimlilik kaybı zaten zor ilerleyen işleri iyice zora soktu. Umut Nayir beklenen sıçramayı yapamazken Oğuzhan Özyakup ile Güven Yalçın gibi iki Milli oyuncu da gerilemiş durumda. Bir önceki yönetimin transferlerinin çoğu verimsiz. Takımın temel aktörü hâlâ Atiba Hutchinson ve alınacak sonuçlar doğrudan onun performansına bağlı. Savunma ve kaleci tartışmaları da hepimizin malumu!

Düzen sorgulanmalı

Buna rağmen... Gerek isimler gerekse oyuncuların fiziksel durumları düşünüldüğünde lig ortalamasının üzerinde bir takım görüntüsünde Beşiktaş. İhtiyaçları olan sakinlik ve kolektif oynama bilincine güvenmek olmalı. Birkaç gedikli oyuncunun performansına bağlı işleyişten sıyrılıp her oyuncudan verebileceği katkıyı almaya çalışmalılar. Bir öneri olarak örneğin, Elneny ve Atiba gibi iki altı numara görünümlü oyunculu düzen sorgulanmalı? Geçmişte iş yapan bu hat Oğuzhan/Atiba ya da Tolgay/Atiba ile işlerken Medel/Atiba ikilisi çoğunlukla sıkıntılı oyunlara neden oldu. Ayağına mahir, oyun kurucu nitelikli Ljajic’i rakip savunmanın bunaltıcılığından bir parça uzakta tutacak bir düzen de çözüm sunabilir.

Diaby’yi baskıdan çıkarmak...

Bir başka çözüm, kenar oyuncular N’Koudou, Diaby, Lens, Boyd’u baskıdan çıkarıp sadece yapabileceklerini talep etmek olabilir. Futbolda duygu/akıl bağı ne denli önemliyse oyuncuların kendilerini bireysel olarak iyi hissetmeleri de o denli önemlidir. Sonuçlara bağlı olarak teknik direktör ya da bazı oyuncuların tribün tarafından baskılanması en tecrübeli görünen futbolcu da bile olumsuzluk yaratır.

Protesto, fayda sağlamaz

Bitirirken... Zorlama, baskı, protesto ya da aşırı talepkarlık artık fayda sağlamaz. Bugün futbolu ve futbolculuklarını unutmadıklarına göre Beşiktaş takımının en çok ihtiyaç duyduğu şey, eğlenmek ve rahatlıktır. Kulüp zaten zor şartlar altında yarışmak zorunda. Bu nedenle yükü daha da artırmadan işin futbol/kültür/eğlence yanını öne getirmek gerisini teknik ekip ve futbolculara bırakmak olumlu sonuçlar açısından en elzem tutumdur.

22 Ocak 2020, Çarşamba 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Mesaj çok net!‘’

İlk devre gösterdi ki, planlı, düzenli, tekrarı bol ve fiziksel olarak daha iyi olanla bireysel beceriye ve ‘isimler’e gereğinden fazla bel bağlamış iki takım karşı karşıya! İlki haklı olarak lider ve deplasmanda, diğeri ise ev sahibi. Sivas’ın her hücumu çok adamlı ve yüksek gol tehlikesi taşırken Beşiktaş N’Koudou, Ljajic ve biraz da Gökhan Gönül ile Burak’a ulaşmaya çalışıyor. Atiba’yı göremediğiniz anlarda Beşiktaş’a rastlamak zordur. Bu da o devrelerden biri oldu. Ne layıkınca hücum edebildiler ne kaleyi savunabildiler. İşler Beşiktaş adına ancak 60’a doğru düzelmeye başladı. O ara Uğur Çiftçi de VAR marifetiyle oyun dışı kaldı. Beşiktaşlılar rakibin azalmasına sevindi ama bu aynı zamanda oyunun onlar için sıkışması anlamına geliyordu. Ceza sahasını kapatan Sivas, ‘nafile orta’lara ve savuşturulabilir şutlara mahkum etti Beşiktaş’ı. Eksik kadrosuyla aldığı bu galibiyetle takipçilerine ‘Fazla heyecanlanmayın’ mesajını net biçimde vermiş oldu...

Gecenin sorusu

Sık sorulan basit bir soru! ‘Fatih Aksoy Beşiktaş’ın futbolcusu olur mu?’ Emin olun ağırlıklı yanıt, ‘Hayır’ olacaktır. Peki sahadakilerden hangisi için, ‘Doğrudan Beşiktaş’ın futbolcusu’dur denebilir? Örneğin, Rebocho?

Maçın starı

Fatih Aksoy. Hücum/savunma koordinasyonunun tesisinde takımının en iyisiydi. Caner Osmanpaşa ve Appindangoye ile Beşiktaş’ın çırpınanı Ljajic’i de listeye ekleyeyim.

Maçın olayı

Beşiktaş’ın harcadığı onca enerjiye rağmen üretken olamaması ve Mert Hakan Yandaş’sız Sivas’ın deplasmanda kazanarak şampiyonluk için gösterdiği irade.

Kısa mesaj

Sivas sınırlı kadrosuyla yarım kalan hikayesini yazmayı sürdürüyor. Kazanmayı unutan Beşiktaş’ın ise ‘Nasıl bir takım olmalıyız’ sorusu gibi düşünmesi gereken çok şey var.

20 Ocak 2020, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Gençler etti Gençler buldu!‘’

Neresinden bakarsan bak tuhaf bir maç! Örneğin Nadir Çiftçi’nin ısrarla kırmız kart görmesi. Yurtdışından sadece ‘yetenek’ bulmak yetmiyor aslolan ‘sağlam alt yapı’ tespiti. Buna rağmen Gençler de golü yoktan var ediyor, bu da Beşiktaş açısından tuhaf. Üstelik bir eksikle ikinci golü de bulabilirlerdi. Beşiktaş’ta ise Ljajic yerine Atiba/Elneny oyun düzenlemekle görevlendirilince öne atılan neredeyse tüm paslar ofsaytla bitti. Çünkü pas/zaman dengesinin ayarı bozuktu. Görev ve alan karmaşası öyle büyüktü ki, Atiba her yere koşturuyor, sol kanadı tıkıyor zaten verimsiz orta yapan Caner’i iyice oyundan düşürüyordu. İkinci yarı eksik Gençler tükenince fazla Beşiktaş oyuna iyice yayıldı ve Atiba ilk devre yapamadıklarını yapıp asistleriyle maçı neticeye erdirdi. Böylece son iki haftayı sıkıntılı geçiren tedirgin Beşiktaş devre arasına haftayı kurtarmış olmanın rahatlığıyla girdi.

Gecenin sorusu

İlk devrenin ışığında... Gençlerbirliği dokuz kişi kalmasa sizce Beşiktaş bu görevlendirme ve saha parselasyonu ile sonuca bu kadar kolay ulaşabilir miydi?

Maçın starı

Bu maça bir ‘kahraman’ yazmak hayli zor. Lakin asistleri ve golüyle Atiba ile onca zaman sonra gol attığı için Oğuzhan’a bir parantez açılabilir. ‘Anti kahraman’ ise tartışmasız Nadir Çiftçi!

Maçın olayı

İlk devrede dokuz kişi kalıp ceza sahasına gömülen Gençler’e Beşiktaş’ın ısrarla kanatlardan yüklenmesi ve dokuz kişilik aynı Gençler’in kontradan gol yemesi...

Kısa mesaj

Görülüyor ki Beşiktaş pas oyunun beceriyor görünse de ‘netice alma oyunu’na hâlâ epey uzakta. Daha pratik çözümler şart görünüyor.

28 Aralık 2019, Cumartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Bu kadro daha geriye düşmez‘’

Kadrolar açıklandığında oyunun Fenerbahçe lehine işleyeceği tahmin edilebilirdi! Çünkü... Emre Belözoğlu sahada yok Burak Yılmaz oyunda. Bu nedenle ilk devre boyunca Fenerbahçe topun ele geçirilmesi ve oyunun kurulması konusunda uzak ara önde kaldı. Beşiktaş’ın ulaşabildiği en uzak yer Lens’e ulaşan ve onun perişan ettiği pozisyon dışında Caner Erkin’in gol olan ortasındaki vuruş noktasıydı. Fenerbahçe bir iki an dışında 70’e kadar oyuna daima hakimdi. N’Koudou girdikten sonra Beşiktaş topu nihayet öne aldı ama Fenerbahçe kontrolü eline alalı epey olduğu için genel gidişat değişmedi. Fenerbahçe başından sonuna elinde tuttuğu oyunu denge/kontrol ile üç puanla tamamladı. Orta sahada güç ve akışkanlığı sağlayan bu kadro bence Fenerbahçe’nin en iyi ve en güvenli kadrosu. Bu kadro bu dizilişle şimdiye kadar oynananın gerisine düşmez diye tahmin ediyorum.

Gecenin sorusu

Burak Yılmaz’ın artık oyununun çok gerisinde olduğunu bir tek ben görüyor olamam değil mi? Ve Abdullah Avcı bu maç sonrası Caner Erkin’e sözleşme önermekte ısrar eder mi?

Maçın starı

Ozan ile Karius. Ozan Fenerbahçe orta sahasını Gustavo ile çekip çevirip maçı takımına getirdi. Karius ise farkın açılmasını önledi.

Maçın olayı

Beşiktaş maçı dengeye getirebilir miydi bilinmez. Burak karşı karşıyayı atsa belki. Lakin üçüncü Fenerbahçe golü öncesi Caner’in yine bir ‘nafile orta’sı golü getirdi. Ama yine denecek ki, ‘Caner golün ortasını yaptı’. Sorun tam da burada işte.

Kısa mesaj

Fenerbahçe bu kadar yanlıştan sonra bu maçta doğruları buldu gibi. Sürer mi bilmem. Beşiktaş ise hâlâ doğrularını arıyor ve bu yıl bulması gecikecek gibi görünüyor.

23 Aralık 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Bu oyunun adı; düzensizlik!‘’

Maç iki takımiçin de doğrudan rakip ceza alanını hedef alan bir düzende başlamıştı lakin 10. dakikadan sonra pas/denge oyununa geçildi. Ve ilk devre boyunca ciddi gol pozisyonu olmadıysa da top çalma/alan kapatma için ciddi enerji harcandı. Topla daha çok oynayan Beşiktaş ne ortadan ne kenarlardan planlandığı hiçbir şeyi yapamadı. Bu tarz sürdü gitti 69’daki değişikliklere kadar. Bu dakikadan sonra Beşiktaş ablukası yoğunlaştı ama ne pahasına? Lens, Umut, Güven ile hücumzenginleşmiş gibi görünse de durumgerçekten böyle miydi? Burak sahada ve maç boyu bir iki cılız koşu dışında hiçbir şey yapmadı ve maçı tamamladı. Ceza sahası önüne kümelenen Malatya ise sakin kalarak çözümiçin fırsatı kollamaya başladı ve onlardan iki tane buldu. Girenlerle çıkanlarla bu kadar karmaşıklaştırılan oyunda Beşiktaş’ın düzen tutması mümkün değil. Düşünün yenilen iki golde de Güven Yalçın ceza sahası içinde ve en kritik olumsuz hamleleri yapıyor. Bunun adına dense dense ‘düzensizlik’ denebilir...

Gecenin sorusu

Gündüz maçında Sadık Çiftpınar, akşam maçında Issam Chebake mücadele sırasında yere bastıklarında sakatlandı. Bunun “şanssızlık” değil de doğrudan antrenmanla ilgisi olabilir mi?

Maçın starı

Malatya takım olarak özellikle 60’dan sonra dengeli oynadı. Üç stoper Mina, Hadebe, Vida maçın en iyileriydi. “Maçın adamı kim değil?” diye sorulsa ilk isim hazır; Burak Yılmaz.

Maçın olayı

Rebocho’nun boşaltılmış sol kanattan isabetsiz ortaları ile hakemin verdiği taç kararına itiraz eden Abdullah Avcı’nın sarı kart görmesi... İkisine de ne gerek var?

Kısa mesaj

Beşiktaş kazanıyordu ama nasıl? Bu maçtan sonra kaybetmekten çok “olmayan oyun” üzerine düşünmeleri gerek.

16 Aralık 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Bu çocuklar yapar‘’

“Bir koyup üç alma”ya alıştırılmış bireyler için zaman/eğitim/çaba türü parametreler anlamsızdır. Onlar her şeyi “hemen, şimdi, burada” ister. Ne var ki ne hayat ne futbol buna izin vermez. Çalışmadan, öğrenmeden ve bunlar için zamanı kullanmadan hiçbir şey olmaz yaşamda.

Beşiktaş 4-0 gibi net bir skorla kaybettiği son maçına 22 yaş altı beş oyuncuyla çıktı. Yani takımın yarısı!.. İlk devre boyunca gençler görmeyi bilen gözlere gösterdi ki, bu iş onlarla da olur. Bu kadar para (olmayan) harcamaya, bu denli “yıldız” (kırpık) peşinde koşturmaya gerek yok.

Hazır göründüler

Bu maçta özellikle Kerem Kalafat (18) ile Erdem Seçgin (19) “topu oynatmaya” hazır göründüler. Erdoğan Kaya (18) ve Utku Yuvakuran (22) ise “topun peşinde koşmak”tan “topu koşturma”ya geçişin son aşamasında gibiydiler. Güven Yalçın (20) zaten geçen sezondan yapabileceklerine dair yoğun sinyaller vermiş bir futbolcu. Böylesi zorlu bir maçta üstelik Lens, Boyd, Oğuzhan gibi “takım katkısı düşük” yardımcılara yardım etmek için yapmaya çalıştıkları şeyler, yakın vakitte yapabileceklerine dair, en azından bana, epey şey anlattı. Bu çocuklar yapar! Hem tek tek hem hep birlikte.

Yeniler için yol açılmalı

Burada oynamaları zor biliyorum. Bunun için bir önerim var! Hani şu “yüzde 10 artırılan zarar etme payı” var ya, gelin o payı bu ve bunlara benzeyen çocukların gelişimine harcamayı zorunlu kılalım. Bu ülkedeki takımlarda bu iş olmaz. Bu çocukların daha çabuk “boy atacakları” uygun liglerde istihdam edilmesi projesine ayıralım bu “zarar payı”nı... Böylece Çağlarlar, Zekiler, Merihler, Cengizler’in ayak izlerine basacak Erdemler, Serkanlar (Trabzon), Emreler (Kayseri) yeni patikalar açsın çocuklarımızın önlerine...

14 Aralık 2019, Cumartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Şaşırmamak gerek...‘’

Ülke, ‘’borçlanma sınırının yükseltilmesi’’ni tartışırken, çoğunluğun dilinden ‘’ülke puanı’’ düşmezken genç oyunculu bir kadro sahada! Yani ülkede bu zamana kadar inanılması istenenlerin tersi bir durum. Tıpkı Basel karşısındaki Trabzon gibi.. Ve oyun hücum etkisi düşükse de ilk yarıda dengede. Yani, ‘’garanti oyuncular’’dan çok da geride değiller. Ancak atletizm ve oyun bilgisini ikinci yarı öne koyan Wolverhampton vites yükseltip bir de en etkili ismi Diogo Jota’yı sahaya atınca direnç kırılıyor ve Beşiktaş dağılıyor. Şaşılacak bir durum yok. Ülkemizin futboldaki yolu uzun ama bu uzun yolu yürümek için adımları planlamak gerek. Bu denli yanlışın yapıldığı bir ülkede bu tür kayıpların sıklıkla yaşanmasına şaşırmamak gerek. Milli takımın yolu takımlarımızın yolu olmalı.

Gecenin sorusu

O kadar da önemli değil ama Beşiktaş kaptanının Necip değil de Lens olmasını nasıl açıklamalı? Necip’in küslüğü mü yönetim tercihi mi?

Maçın starı

Wolves’ten Diogo Jota. Oyuna girdi ve maçın gidişatını takımı lehine çeviren en önemli isim oldu.

Maçın olayı

Takımları gruptan çıkmış. Liglerinde orta sıralardalar. Yarın iş günü. Saat 22.00 civarı stattan çıkıp eve gidecekler ve tribün tıklım tıklım... Kültürel farkı ve oyuna yaklaşımı kavrayabiliyor muyuz?

Kısa mesaj

Beşiktaş ligde kazanıyor ama birçok takım gibi onların oyunu da ciddi sallantıda. Bakalım ligin ikinci yarısı neler getirecek?

13 Aralık 2019, Cuma 06:01
YAZININ DEVAMI