‘’İkinci 45 yetti‘’
Bunda önemli etken, Trabzon’un, Galatasaray’ın orta saha kalabalığına aynı şekilde cevap vermesiydi. Her iki takım da ilk 45 dakika tedirgin ve temkinliydi. Topun arkasında çoğaldığı kadar hücum bölgesinde çoğalamadılar. Özellikle Galatasaray’ın Yekta, biraz ön sağında Melo, solunda Selçuk ve önünde Sneijder ile kurduğu baklava pas trafiğini, Trabzonlu oyuncuların araları çabuk kapatmalarından ötürü çok işlemedi. Drogba ve Burak’ı final vuruşları yapmaları için defans arkası derin topları deneyen Galatasaray, onları topla buluşturamayınca öne attıkları bütün paslar çok çabuk kendilerine döndü. Oyunun genelinde, biraz da Galatasaray’ın sistemi gereği, kenardan içeriğe hücum yerine merkez alan kullanıldı. Bu da Trabzon’un oyunu kontrol etmesini daha rahat hale getirdi.
İkinci yarıda Sarı-Kırmızılılar’ın baskısı hem kendi isteklerinden hem de Trabzonlu orta saha oyuncuların ilk topa basamayacak kadar rakipten uzak durmaları oldu. Cim Bom, pası rahat yapmaya başlayınca oyunu hem rakip alana yıktı, hem de kanatları devreye sokup Trabzon’u hataya zorladı. Gecenin Trabzon adına yıldızı Sneijder’in füzelerini savuşturan diğer pozisyonlarda da golü önleyen kaleci Onur’du. Mancini’nin devre arasına kadar bu puan farkı ile gitmesi şart. Doğru taktik hamleleri ikinci yarıda Galatasaray’la daha iyi işler yapacağını gösteriyor. Kaliteli ayaklar özverili çalışmaya başlayınca seyircisine de ayrı bir tat veriyor. Trabzon için söylenecek iyi bir şey maalesef yok. Eldeki malzemeden anca bu kadar iş çıkıyor. Dün gece sahada Galatasaray’dan iyi yaptıkları tek şey vardı o da duran topları kullanmalarıydı...
‘’Geri dönüş‘’
Uzun süre kaybettiklerinden sonra dün gece Arena’da tekrar kovuşmuş görüntüdeydi Galatasaray. Seyircilerle futbolcular arasındaki soğukluk gitmiş yerine sevgi ve güven tezahüratları gelmişti. Sahadakiler ise özledikleri ilgiyi bekledikleri motivasyonu bulunca Florya’daki tatsız olayların sonrasında dün gecenin futbol adına gerekeni yapanı olmuşlardı. Uzun süredir beklenen mücadeleyi rakibi döndürmeden basmayı 90 dakikanın büyük bölümünde coşkuyu hem koşup, hem de topa kaliteli dokunmayı, oyunu kontrol edip istediği an hızlandırıp istediği anda da soğutmayı gol bölgesinde ise dikine sonuca giden koşuları yapıp başarıyla tümünü gerçekleştirdiler. Tabii ki erken gelen gollerin de bunda az da olsa payı vardı. Şimdi akıllara Elazığ gibi zayıf bir rakibin karşısında alınan galibiyetten sonra bunlar mı göstergedir diye gelebilir! Unutmayalım ki ne zayıf rakipler karşısında yukarıda saydıklarımızı Galatasaray yapamamış ve herkes çileden çıkmıştı. Onun için Juventus maçındaki dünkü göstergeler Galatasaray’ın geri dönüşe niyetlendiğinin işaretleridir diyoruz. Örneğin uzunca süredir gol yemeden tamamladıkları maç yoktu. Dün özellikle orta sahanın çok koşanlardan oluşması ile kalenin kapalı olabileceğinin örneklerini verdiler. Chedjou’nun sağa çekilip biraz daha öne atılması iki yerli stoperin üstün fizik hamleleriyle dikkat çektiği Arena vizesinde Yekta’nın daha önce Melo’nun oynadığı pozisyonda ve Melo’nun da hep tıkanan orta saha ile forvetler arasında hareketli çabuk ve baskılı oyunu dün geceyi değişik kılan faktörlerdi. Bir de Mancini’ye dikkat ettik, elini takıma değdirmeye başlamış. Futbolcularına istediklerini yaptırmaya ve kontrol altına alıp, hafiften sopa göstermeyi de aklına koymuş... 20. dakikada Burak’a yaptığı ikaz ondan gelen tavrın karşılığı Umut’u hemen ısınmaya göndermesi benimle dikkatli temas kurun sinyaliydi. Israrla tüm oyunculara taviz vermeden kendi oyun planındaki pozisyonları ikaz etmesi de sonraki günlerdeki düşüncelerinin önemli göstergesiydi. Dün taraftar gazıyla başlayıp daha sonra sahadakilerin tam gazıyla taraftarın coştuğu bütünlük bozulmazsa yarınlar da Galatasaray tekrar özlenilen günlere geri döner...
‘’Helal size‘’
Yeri gelmişken, bu Portekizli vatandaşa, kaç maç kart cezalısı olduğunu Fenerbahçe yönetiminin mutlaka büyük bir cezayla sorması gerektiğinin düşüncesindeyiz.
Her iki kanadının önde oynayan futbolcuları, Beşiktaş adına yoruluncaya kadar çok iyi işler yaptılar. Gökhan Töre ve Olcay karşılarındaki Caner ve Gökhan’ın biraz da kontrolsüz çıkmalarıyla o bölgelerden içeriye doğru çok tehlikeli olarak girebildiler. Siyah-Beyazlılar’ın zaten en büyük özelliği ikinci bölgeye taşıdıkları topu, az sayıda ve çabuk pasla doğrudan kaleye yollamaları. Dün gece buldukları bütün gollerde de o bölgeyi boş bırakan Fenerbahçe’nin zaafından faydalandılar. Her şey bir yana 10 kişi kalmış Sarı-Lacivertliler’in oyuna asılmaları, mağlubiyet isyanları, galibiyet için çabaları ve ikinci yarıda 11 kişi olan rakibini sindirmesi, alkışlanacak karakter göstergesiydi. Böyle bir gecede bu kadar efor ile inanılmaz heyecan yaratan futbolcuları aslında eleştirmek hiç içimizden gelmiyor. Necip’e gösterilen ikinci sarı kart biraz ağır olsa da, o da gecenin Beşiktaş adına Meireles’di. Heyecan fırtınası aslında iki takımın da oynatmamak değil, kendilerinin oyununu rakibe kabullendirip, oynama isteklerindendi. İnşallah abuk sabuk yönetici demeçleriyle derbi tadı kaçmaz, lüzumsuz konuşmalar olmaz...
‘’İsteyince oluyor‘’
Fizik diriliği olan konuk takım, orta sahayı hem çok adamla kontrol edip hem de topu hızlı şekilde dolaştırıncaa, önde oynayan Sivaslılar da stoperlerin üzerine rahatsız edici koşular yapınca Galatasaray kendi alanında mahkum başladı oyuna... Dakikalar ilerledikçe Galatasaraylı futbolcuların özellikle Selçuk başta olmak üzere, topu akıllıca kullanmalarıyla oyun dengelendi. Geçen haftalardan farkı Sarı-Kırmızılıların galibiyeti çok istemeleriyd:. Şimdi sorabilirsiniz galibiyeti kim istemez ki? iki üç oyuncusu hariç sonuna akadar istedi ve mücadele etti Sarı-Kırmızılılar. Geçen haftalardaki performansının üzerinde bir Burak seyrettik. Geçen seneden kalan defans arkası koşusuyla attığı gol inşallah geri dönüşünün işaretidir. Aslında çok olan sakat oyuncular ve milli takımdan geç dönen Drogba gibi futbolcuların olmamaması, Galatasaray'ı oyun kalitesi açısından etkilemişti. Bu defans kurgusu yanılmıyorsak ilk kez bu isimlerle ve bu pozisyonda yan yanaydı. Böyle olunca da aklı tatilde Riera ve sakar Danny gibi futbolcuların Galatasaray aleyhine skora etkileri oluyor. Cim Bom'un yediği gole bakarsanız, Sivas'ın oyun öncesi planında çabuk top dolaştırıpve kanada oynayıp gol bölgesinetopu infdirme kombinasyonunu uygalamasını görürsünüz. Ancak doğru pozisyon alan bir bek olsaydı Riera yerine ve onun önündeki dün gecenin eksik oyuncularındn Aydın seyretmese bu tip bir golü Cim Bom yemezdi. Sivas, fizik diriliğini bir de sert hamelelerle sahaya yansıtınca rakibini oyun içinde zaman zaman mahkum bıraktı. Bunun da yöntemi hamle üstünlüğünü Sivaslılar'a bırakmıyarak ve baskıya gelen sivaslı oyuncuları ikiye birlerle boşa çıkarmaktır. topu ayaktan çıkarma timingi de pas çabukluğu ve şiddeti de bu tip takımları oyundan düşürmenin önemli anahtarlarındandır. Bunları yaptığı anlarda da Galatasaray zaten Sivas'ı oyundan düşürdü. Selçuk-Melo saha paylaşımı ve oyun santralındaki oyun kurgusu, Cimbom adına dün gecenin kazancıydı. Daha önceki haftaların durgun ve geride sahne alanları bu kez önemli işler yaptılar. Akıllara gelecek soru Sneijder'in dönüşüyle bu işleyiş nasıl olacak? Danny ile ilgili artık ne söyleyeceğiz bilmiyorum. Stoper oynuyor ayrı bir felaket, sola koyuyorsunuz bir başka sıkıntı, sağa koyunca da bu maçtaki gibi sorumsuzca takımını yalnız bırakıyor. Bu formayla bu seviyede bunlar affedilir işler değil. Bir de "haydi artık Aydın" demek geliyor içimden. Daha ne kadar şans bulacaksın? Ne zaman patlayacaksın? Galatasaray'ın penaltı pozisyonundan önce aynı pozisyonda topun iki kere direkten dönmesi, kırmızı kartlar, Burak'ın direkten dönen topu, Halis Özkahya'nın çaldıkları-çalmadıkları ile Drogba'nın kaçırdığı penaltıyla her yönü çok konuşalacak bir maçı Galatasaray, 3 puan alarak karla kapatmasını bildi. Maçı canlı izleyince bir noktayı daha paylaşmak gereğini duyduk: Mancini kenarda ilk kez bu kadar maça asılır görüntüdeydi. Ve takım yerleşim pozisyonlarını o kadar çok ikaz ettiki bizim de aklımıza bu seviyede bir takım bu pozisyonları daha önce doğru almayı nasıl öğrenememiş de bizim İtalyan'ın saçını başını yolduruyor diye takıldı!. İnancım o ki Mancini temel takım pozisyon yerleşim doğrularını ısrarla bu takıma uygalatacak ve Galatasaray Manciniye, Mancini de Galatasaray'a alışma süresi sonunda daha rahat maçlar seyrettirecek.
‘’Yazıklar olsun!‘’
Ancak sonrası tam rezalet... Ve insanlık adına utanç tablosu. Fevzi’den bahsediyoruz... Düştüğü durum herkesin başına gelebilecek bir olay. Sonrasında yardım adında yapılan reklam kokan yakışıksız iş kabul edilebilir gibi değil. Batsın sizin vereceğiniz para ve insanlığınız. Çocuğu bıraksaydınız daha az yaralardınız. İçinizden sadece biri bile tamamını kapatabilecekken hangi akla hizmet 3’er 5’er bin liraları afiş yapıp Fevzi’nin kafasına çaktınız. Bu mu insanlığınız? Yaralıydı çocuğumuz, şimdi yardım derken daha çok yaraladınız. Size söylenecek tek şey; Allah sizi affetsin...Yıllardır, federasyondayken de savunduğumuz, yapmaya çalıştığımız, futbolun kremasını yiyemeyenlerin, emeğiyle sahada mücadele edip, evine zar zor ekmek götürenlerin, sakatlanıp yarı yolda hayatın şarampolüne yuvarlananların, yöneticilerin kaprisine uğrayıp dışlananların, geleceği kararmış olanların en azından insani standartlarını tutturabilmeleri için sendikaları olsun, yardım sandıkları olsun veya sosyal güvenceleri öne çıkaracak bir oluşum kurgulansın istedik. Ama olmadı. Şimdi geldiğimiz nokta, yarın başka Fevzi’lerin de yaralanmaması için bir an önce camianın maddi ve manevi destek anlamında koordine olmasını sağlamaktır. Böylelikle elini cebine atıp sonra megafonla ortalıkta dolaşanların borozanı ötmez olur.
‘’İtalyan işi‘’
Bunu anlamak mümkün değil. Herhalde Mancini cevabını verecektir. Orta sahayı kalabalık tutup alanı daraltıp rakibi defansta da ofsayt taktiğiyle durdurup ilk dakikaları öyle geçirmeyi sonra da oyun kontrolünü alıp Fenerbahçe’yi sıkıştıracak planlama ile Mancini tarihi bir hata yaptı. Belki de uzun süredir bu kadar pozisyonsuz ve üretken olmayan bir Galatasaray seyrettirdi.. Ersun hoca ise, bildikleri oyunda ısrarcı olmuştu. Fenerbahçe zaten öne doğru oynamayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu da ya uzun oynayarak ya da pas yapıp topu taşıyarak gerçekleştiriyorlardı. Uzun oyunu ofsayt taktiğiyle, pasla topu öne taşımayı da kalabalık orta saha oluşturarak etkisizleştirme düşüncesi Cim Bom için hiçbir işe yaramadı. Rakibi zorlayacak Bruma ve Burak sadece öndeki bekleri kovaladılar. Selçuk-Melo-Ceyhun üçlüsü ise, Emre, Mehmet Topal ve Christian üretkenliğinde değildi. Cim Bom, olgun atak geliştiremediği gibi, rakibi Fenerbahçe’nin hep öncelikli hamle yapması ve her alanda bir fazla bulunması sebebiyle mahkum kaldı. Chedjou yaptığı anlamsız hareketin arkasından Caner’den gelen serbest vuruşla o penaltıyı yapmasa bile, sahada daha çok mücadele eden daha hırsla basan, futbol içi kavgasını yapan Sarı Kanaryalar yine skoru bulurlardı.
‘’Nerde eski Kopenhag?‘’
Galatasaray’ın ise bu kadar kötü oynayacağını, konsantrasyonunun eksik olacağını, 2000’den kalan ruhu; bu kadar hovardaca, mücadele etmeden, rakibi ısırmadan, basmadan, inanmadan, harcayacağını biri söylese, biz de inanmazdık. Ama bütün olmazlar bir araya geldi; Sarı-Kırmızılılar oynarmış gibi yapıp, oynamadan; pas yaparmış gibi yapıp, sadece top dolaştırarak vakit harcayarak pres yaparmış gibi yapıp rakibe beceriksiz olamlarına rağmen alan bırakarak kısacası her şeyi ‘mış’ gibi yaparak altın tepside sunulan Şampiyonlar Ligi’ne devam etme şansını göz göre göre zora soktular. Sneijder’in sakatlığıyla klasik 4-4-2’ye döndüklerinde kanatların işleyeceğini zannettim. Ama Galatasaray’ın ne genç! Aydın’ı, ne de Bruma’sı beklenen ve istenilen kanat aksiyonlarını yerine getiremediler. Bir de Riera vakası var ki; evlere şenlik. Satılırken elde kalan İspanyol’un belli ki, aklı bir yerlere gitmiş, bedeni de yanılsama olarak sahada duruyor. Cim Bom bir ilk gol yedi ki, bu bahsettiğimiz iki hünerli!? Aydın ve Riera’dan başlayıp 4 Galatasaraylı savunmacının önünden geçen topla, herhalde Mancini İtalyan olduğuna Parken Stadı’nda pişman olmuştur. Gol demişken şunu da ekleyelim; Süper Lig’de orta sıralarda zor yer bulacak Kopenhag’dan 6’ncı dakikada gol yiyorsun 84 dakika rakibine gol atamıyorsun. Kalitesinden bahsettiğimiz Galatasaray hücumcularına bu hiç yakışıyor mu? Son lig maçında dağınık görüntülü Galatasaray’dan bahsetmiştik. Bu görüntü maalesef bir türlü toparlanamıyor. Rakibi sadece doğru sahada pozisyon almayı biliyor. Başka üstün tarafı yok, Galatasaray ise kalitesiyle bu kadar geride bir 45 dakika yaslanarak oynayan rakibine gol atacak çabukluk ve pas doğrularını yapamıyor. Mancini oyuncu değişiklik tercihleri de, düşünce ile pratiği örtüştürmüyor. Kısacası bozuk Eboue, kafası uçmuş Riera, futbolu renksiz Chedjou, katkısız Selçuk ve gol sancısı çeken Burak ile patlamasını beklediğimiz genç yetenek Aydın, taksit taksit oynatılan ve bir türlü marşa basamayan Bruma ile Kopenhag gecesi Cim Bom adına hiç de iyi değildi. Olgun takım görüntüsü, Kopenhag’da da yoktu. Kötü futbollu son haftaların Saracoğlu’ndaki hesabını futbolcular ve Mancini doğru yapmazsa Galatasaray’da sıkıntı yaşanır.
‘’Görüntüsü dağınık‘’
Son haftaların futbol adına iyi görüntülerini maalesef dün gece istekle ve ısrarlı mücadele haricinde çok göremedik. Oysa ki Cim Bom’un zor bir turnikeye girip, peş peşe oynayacağı maçların ilkiydi Konya Torku maçı. Daha dikkatli ve daha konsantre olmalıydı Sarı- Kırmızılılar. Niye konsantrasyon dedik? İlk 30 dakikayı hatırlayın, takımın kurtarıcısı olmasına alıştığımız Muslera’nın ikramı ile yenilen golü düşünün. Geride sürekli ikiye iki üçe üç yakalananve hatta çokça da bir eksik kalan Galatasaray defansına yardımı getiremeyen aklı önde olanları merceğe koyun...
Geçen haftalarda da söyledik kanatsız Galatasaray’ın çokça yer değiştirerek oynayan forvetlerinin ancak topun arkasına çok çabuk geçebilmeleriyle tehlike yaşamayabileceğini... Üstelik oyun boyunu uzun bırakıp bu kadar ‘aralı’ oynarsanız akıllı ve kaliteli bir rakip hallaç pamuğu gibi Cim Bom’u atar. Arkasıyla önü neredeyse bütün sahaya yayılan 70-80 metre mesafeli oynanan oyunun yükünü her maç Melo ve Selçuk kaldıramaz. Ve unutmayalım ki son maçlarını 3 kişilik oynayan ve hatta karttan kaçan Melo da her maç bu tempoya dayanamaz. Takımın beli kırılır, önü arkası kopar, bir de çoklu skorla geri düşerseniz. Bu Cim Bom, 90 dakikayı kendi lehine kolay çeviremez. Kalitesi bu kadar yüksek bir takım bu kadar top kaybı ve pas hatası yapmamalı. Kişisel becerisi olan bir takımda (Drogba gibi) gol bölgesinde etkin bir kaç futbolcu daha parlamalı: Aslında Galatasaray'ın önemli bir sorunu da kulübesi... Oradan gelip maçı değiştirecek oyuncusunun olmaması... Bir de üstüne üstlük sol beki de olmadığını düşünürsek sezon başında nasıl bir kadro planlaması yapıldığına şaşmamak elde değil. Konya’nın da hakkını verelim, tek devre oynar denilen Konya'nın; Cim Bom’u sürekli geri itmesini ve önde basarak oynatmamasını alkışlayalım. Üçlü paketin ilkini 3 puanla atlatan Cim Bom, ‘dağınık’ görüntüsünün bir an önce kompak hale getirmeli...