Arama

Popüler aramalar

‘’Skora bakma‘’

Her ikisinin ortak özelliği umdukları futbolcularla değil, bulduklarıyla etinmeleriydi. Buradan yola çıkarsak, gecenin kadro şanslısı Galatasaray ve Prandelli olmalıydı! Skora bakarsanız, aldanırsınız.. Oynanan futbola bakarsanız, Galatasaray için futbol belirsizliği hãlã sürüyor, görürsünüz.

Ligde ilk maçlar zordur, tamam. Ancak sahanın paylaşımında, taktik oyun şablonunda mutlaka birtakım sinyaller vermelidir böylesi haftalarda takımlar... Süper Kupa dahil dün gece de Galatasaray ne oynamak istediğini ve Prandelli'nin takıma ne yaptırmak istediği bulmaca gibiydi. Sneijder'in başlattığı, Bruma'nın gecikerek Burak'a attığı organize atak 43. dakikada oldu. Gerisi boş. Bursa yakınlaşarak ve yardımlaşarak oynayıp, göbeği kalabalıklaştırdıkça, kanatsız Cim Bom, Süper Kupa'daki gibi sıkıştı. Bunda önemli etken, pas santral merkezindeki Selçuk-Melo- Yekta ve Sneijder'in daha çok rakibe top atmaları oldu. Galatasaray'ın iki beki yine büyük sorun. Veysel biraz olsa da, Hakan Balta geri dönemem korkusuyla sanki kırmızı çizgi ile sınırlandırılmış oynuyor. Ayrıca önlerindeki oyuncular da kademe yapamayınca, rakipleriyle çokça birebir kalıyorlar. Galatasaray'ın etkin olması için topa fazla sahip olması gerekli.

Zaten büyük takımlar da böyle yapıyor. Topa sahip olurlar, oyunu domine ve forse ederler. Bunu yapamayan Sarı-Kırmızılılar, akıllara ziyan top kayıplarıyla birçok sonlandıramadıkları ataklardan kontra
yiyorlar. Selçuk acilen toparlanmalı ve topla daha fazla buluşacak pozisyonda oynamalı. Aslında Burak'ın golündeki takım çıkış çabukluğu ve doğru düşünce Galatasaray'ın yapması gerekenler. Ve yine gecenin kahramanı Muslera'ydı. Kırılma anlarını önledi.

31 Ağustos 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yola devam‘’

Başlama düdüğü çaldığında oyunun akışında beklentilerin tam karşılığını verdi Siyah-Beyazlılar.

Emirates’te bekleyerek değil her alanda rakibine karşılık veren, korakor mücadele yapan, baskıya baskıyla cevap veren ekibimiz maçı 1. ve 2. bölgelerde istediği gibi oynadı. Savunmayı Veli ve Atiba’nın dönüşümlü olarak araya girmesiyle sigortalı ve kontrollü kurmayı bildik. Kısa toplarla göbekten gelmek isteyenlere kalabalık duvar ördük. İkinci bölge, paylaşımı ve yardımlaşmasıyla Beşiktaş’a nefes aldıran alan oldu. Ancak sorun bu bölgede oynatmadığımız kadar başarılı öne top taşıyamamamızdı. İlk maçın iyisi Demba Ba’ya servis yapamadık. Üstelik de iyi gününde olan Oğuzhan’a rağmen. Çünkü orada çoğalmayı düşünmedik. Rakibi tedirgin edecek sürpriz koşuları yapmadık veya yapamadık. İlk 45’te bizim için gözüken tehlike Wilshere, Sanchez, Chamberlain üçlemesinin Motta’nın üstüne yüklenmesiydi. Yine de her şey iyi giderken en kötü sayılabilecek dakikada golü yememiz psikolojik olarak takımı kırdı (ki kırmamalıydı) ve 2. yarının da Debuchy atılana kadar Arsenal’e teslimini sağladı. 10 kişi kaldıktan sonra İngiliz ekibini yenebileceğini düşünen Kartal, baskıyı koydu ama yine de skor üretecek derinliği ve kombinasyonları rakip kale önüne taşıyamadı, gerçekleştiremedi.

Aslında ‘galiptir bu yolda mağlup’ denilebilecek bir maçtı. Ancak bu kadar direnip rakibi taraftarlarıyla beraber kan kusturmuşken niye tur gelmesin diye düşünmeden de edemedik. Geç transferler ve Avrupa’ya yetmeyen kadronun darlığı Şampiyonlar Ligi’ne devam edememenin sebepleridir.

28 Ağustos 2014, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alkışa değer...‘’

Arsenal kuvvetli bir rakipti ama Beşiktaş'ın planlaması, daha da önemlisi planladığını uygulaması seyre değer ve takdir edilir Kara Kartal çıkardı ortaya. Bölüm bölüm oynandı ilk yarı. İlk bölümü Beşiktaş tüm doğrularıyla Arsenal'i sıkıştırdı, bunalttı... Biraz oyunu rakibe bırakınca, denge geldi. Sonra yine Kara Kartal'ın coşku ve isteğiyle gönül verenlere umut veren Beşiktaş vardı sahada. Birinci dakikada Demba Ba'yı efsane yapacak gol olsa veya 44'de kendi becerisiyle getirip, dışarı vurduğu top skora yansısa, İngilizler şaşkına dönerdi. Bekleyerek oynayamazdı Kartal. Topu pasla doğru kullanan, orta sahada istediği gibi trafik işleten, rakibe o alanı da veremezdi. Akıllıca, bunların önlemini aldı. Önde oyunu kurdular, orta sahada çabuk yardımlaşarak Arsenal'in sevdiği, 'Top bizde' oyununu oynatmadılar. Wilshere, Ramsey ve Arteta'yı oyuna sokmadılar. Pektemek ve Demba Ba, Arsenal defansının çıkışındaki ilk barajlardı, oyuna katkıları çoktu. Genelde sağbek olmayıp orada oynayan İsmail de dahil, Beşiktaşlı futbolcular takım olarak kendi performanslarının üzerinde sahaya güzellikler yansıttılar. Hep oyunda kaldılar, coşku ve istekle de 90 dakika futbol istikrarını yakalamasını bildiler. Bu tip turlarda ikinci maça umutla bakmak önemlidir. Kara Kartal da bunu başardı.

20 Ağustos 2014, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kömür karası‘’

Tertemiz, öpülesi alınları ile ekmek parası için kömür karasına boyananların, yüz karası ihmalle ölümleri ile gelen hüzünle başladı Arena gecesi. Madenci baretli Galatasaraylı futbolcular, ağlayan anneler, genç kızlar, çocuklar aslında vicdan fukaralarına önemli bir ders verdiler. Bambaşka bir atmosferde Cim Bom, kendi adına gelecek sezonu kurtaracak önemli bir maça çıktı.

Erciyes’in önemli eksiği, maçın kaderini değişterecek futbolcuları olmayışı. Sahada stressiz ve rahattılar. İlk yarıda savunmayı çok adamla tutarak, gol yememeye önem vermişlerdi. Galatasaraylı futbolcular istekliydiler, 3 puanın şart olduğunu bilerek baskıyı koydular. Eksik olan ise tempo, ve hızlandırılmamış pas trafiğiydi. Yan ortalar, gelişi güzel olunca rakip de eridi. Önde top tutamadılar ama dönen topları hep kazanarak Erciyes sahasına yerleştiler. İlk yarıda yüzde 65’e yüzde 35 topa sahip olma, 6’sı isabetli 12 şut ve 8 kornerle rakibini domine ettiler ama skoru yakalayamadılar.

Hızlı başlayan ikinci yarıda sıkıntıyı alan Burak’ın golü oldu. Kayseri de oyunu açmaya başlayınca Galatasaray kendi kalesinde ilk organize atağı 54. dakikada gördü. Umut’un 2-0’a getirdiği skordan sonra Galatasaray zor anlar yaşadı. Mancini oyuna daha önce müdahale etmeliydi. Vleminckx ve Kerim girdikten sonra pozisyon üreten Erciyes’e kulübeden hamle yapılmalıydı. Melo, Chedjou kritik müdahaleler yapan Umut ve Sabri çalışkanlığıyla göz dolduran Burak’ın mutlak gol istediği gecede Selçuk da geniş alanı kontrol etmesine rağmen öne çıkan isimlerdi.

18 Mayıs 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Geleceğe dönüş‘’

Dün gece, iki perdelik oyunla arenadaydı Sarı-Kırmızılılar... ilk 45’i felaket, ikinci 45 ise, nefasetti. Aklımızın almadığı ikinci yarıdaki istek, baskı, yardımlaşma ve inanç, eğer sahaya konulabiliyor ise, ilk yarıda üstelik de 2.’liğin şart olduğu bu sezona da niye sahaya yansımadığı!

Birinci devre; Galatasaray’ın pas hatası, önde top tutaması, üstelik de çok adamla rakip alana gidememesi ve üstüne üstlük Veysel faciası, Hajrovic fiyaskosu ile geçti. Gençlerbirliği Gosso, Zec, Oktay ve Jimmy’le hızlı hücum geliştiren ve üçüncü bölgede rakibi bozabilen bir ekip. Bu bilinirken; çabuk Chedjou’yu ve Sabri’yi kenarda oturtup, ağır ve pozisyon hatası çok yapabilen defans kurgusuyla Mancini nasıl maça başladı, bu soru işareti. Veysel-Umut değişikliği sonrası üçlüye dönen defans ise, bir gol daha yemediyse, o da Galatasaray adına Allah’ın lütfu...

Ve ikinci yarı, adeta onur ve gurur mücadelesi.. Biraz çabukluk, çokça coşku, istek ve inatla sonucu yakalama ısrarı.. Muhteşem bir geri dönüş... Futbol adına belki çok kaliteden bahsetmek mümkün değil ancak, bir takımın eğer isterse, neler yapacağının berrak görüntüsü. Umarız; ikincilik ve Şampiyonlar Ligi avantajı için ilk 45 dakika nelerin yapılmaması Sarı-Kırmızılılar’a ders olur.. Doğru pasla, çabuk oyunla, orta alanı boş bırakmayan baskıyla, rakip kalede pozisyon üretmek düşüncesiyle coşku ve inatla mücadelelerini son iki haftaya taşırlar.

04 Mayıs 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gecenin rengi!‘’

Geçmiş derbilerde bu kadar erken sarı ve kırmızı kart çok hatırlanılır değildir. Daha 7. dakikada 3 sarı kart vardı, 45. dakikada ise 7 sarı kart ve 1 kırmızı kartla futbolsuz ilk yarı tamamladı.

Ligin birinci ve ikincisinin oynadığı futbola(!) bakınca; ‘bu nasıl birlik’ dersiniz. Taktik ve tekniği anlatacak, her iki takımın da artı ve eksilerini ortaya koyacak yazıyı yazmak yerine tekme ve küfür saydık. Bir de hakemin şaşkınca, üstelik de tecrübeli olmasına rağmen, gösterdiği ve göstermediği kartlara baktık. Aslında geceyi çok isteyen aldı. Zaten pozisyon zengini de Galatasaray’dı. Sneijder’in golünde onun vuruşu, Melo’nun topu indirişi gecede konuşulacak tek futbol estantanesiydi. İlk yarı; Sarı- Kırmızılılar, Fenerbahçe’yi yıldırarak pas yaptırmayınca, maç öncesi etkili olarak söylenilen iki kanadı ve öndeki iki çabuk adamı kullanılamaz hale geldi. Semih, Sneijder ve Drogba, katkı koyanlardı.

İkinci yarı; Galatasaray, yıldıran baskısını biraz hafifletince, Fenerbahçe eksik olmasına rağmen pas yapmaya başlayarak 20 dakika oyunu dengeledi... Sonra yine gecenin isteyeni ve hakkı olan Cim Bom sonucu yakaladı. Beklenilen futbol kalitesinin olmadığı, beklenilen oyuncuların atıldığı, Bülent Yıldırım’dan beklenmeyecek kadar kötü maç yönettiği bir derbiyi daha, yine futbolunu konuşamadan geride bıraktık.

07 Nisan 2014, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yakışmadı‘’

Bu kadar ezik, bu kadar silik bir Galatasaray’ı uzun süredir Avrupa arenasında seyretmemiştim. Kaybettiği maçlarda bile direnç ortaya koyan, rakibi zorlayan, gol bölgesinde birkaç pozisyon üreten ve formasını terleten Avrupa Aslanı’na alışmıştık biz.. Dün geceki Galatasaray’a değil!

Chelsea, takım oyununu son derece iyi oynayabilen iki beki dahil rakip kaleye çok çabuk gidebilen, ikinci bölge kontrolünü ve oyununu iyi uygulayabilen bir ekip. Buna sözümüz yok... Eto’o’nun erken gelen
golü ile tam devre biterken İngiliz klasiği duran toptan yediğimiz ikinci gol, zamanlama itibariyle takım direncini kırdı diye düşünebiliriz! Ancak o zaman yanılırız, 4. dakika ile ikinci golü yediğimiz 44. dakika
arasında Stamford Bridge’de hiçbir varlık gösteremedik. Sürekli panik halindeydik. Topu tutamadık. Ve işin kötüsü Şampiyonlar Ligi’nde belki de bu rauntta üç pası art arda yapamaz oyun sergiledik.

Londra gecesinde Galatasaray’da kötüler ve çok kötüler vardı. Biraz ışık veren sadece Alex Telles oldu. Drogba, Chelsea’lilerin sevgi(!) karşılığını verdi. Turistik seyahatte gibiydi. Zaten Cim Bom’da oyunun omurgasını oluşturacak Selçuk ve Melo katkı yapmayınca üretkenlik olmuyor. Dün gece bir de buna Yekta, Sneijder ve Burak da eklenince pozisyonsuz koskoca 90 dakika geçti. Chedjou’yu koşa koşa gidip
alanlar dün geceki halini görünce acaba ne düşünüyorlar? Eboue ise bildiğiniz gibi. Hem katkısız hem de hacıyatmaz. Galatasaray top kendindeyken bile bekleyerek oynadı. Bu yavaşlık bu ligi kaldırmaz.

Ne boş koşu yaptılar ne yer değiştirdiler. Cim Bom tek tek hedefinden koparken Londra gecesinden akıllarda hakikaten alkışı hak edecek bitmez tükenmez tezahüratlarıyla Galatasaray seyircisi kalacak...

19 Mart 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Moral altılısı‘’

İstanbul’un soğuk gecesinde öncelikle stada gelen seyirciler mekanı ısıttılar. Hafta içi Burak tartışmasına ona sahip çıkarak, noktayı koydular... Sonrasında da heyecansız geçecebilecek maçı adeta tek tek oyuncuları motive ederek, farklı skora taşıttırdılar.Gecenin ekstralarını yapan oyunu çabuklaştırmayı düşünen Sneijder’di. Özellikle Alex’in çabukluğunu tek pas ile topu hızlandırırak çok iyi kullandığı bu ikilinin adeta zaman zaman şovunu izledi Cim Bomlu taraftarlar. Dün geceki gibi temposu düşük oyunlarda Drogba çok rahatlıkla kalitesini ortaya koyabiliyor. Uzunca bir süredir bizim de eleştirdiğimiz Fildişi Sahilli, Arena’nın parlayan Sarı-Kırmızılı aktörlerinden biri oldu. Akhisar oyuna dengeli başladı ama Galatasaray’la oynadıklarını unutunca faturayı ağır ödediler. İlk 10 dakikadaki konsantrasyonları sahayı iyi kullanımları ve oyunu kalelerinden uzak tutmak adına gerideki defans kurguları 13. dakikada önce Sneijder’in şutu arkasından duran toptan gelen Galatasaray’ın golü ile bozuldu. Bu tip maçları çözmek için, golü bulmak ve arkasını getirmek çok önemlidir. Galatasaray’da 5 dakikada 2 golü bulunca geceyi kendi taraftarları adına renklendirdi.. Keyiflendirdi... Aslında skora bakıp, müthiş bir oyundan bahsetmek mümkün değil. Hatta önemli pozisyon hatalarından da bahsetmek mümkün. Örneğin Eboue ve Alex’in arkaları o bölgeleri iyi kullanabilecek hızlı hücumcusu olan takımlar için Galatasaray adına tehlikeli bölgeler. Zaten Mancini’de 27. dakikada isteksiz Eboue’ye çok sinirlendi ve Sabri’yi ısınmaya gönderdi. Ceyhun’un performansı ise kötüydü ama Mancini’nin oyun planında onun önemli yeri var. Bir diğer konu ise Melo üstüne koyarak oynarsa Galatasaray çok rahat oynuyor. İlk 15 dakikadan sonra Melo’ya dikkat edin skora katkısını göreceksiniz. Yekta’yı da unutmayalım... Selçuk’un pozisyonunda sorumluluk alarak ve geniş bir alanı kontrol ederek doğru hamlelerle önemli işler yaptı. Gecenin alkışını hak edenlerinden biriydi. Selçuk’u da eski performansına geri dönmesi için adeta uyardı. Gecenin altılısı da moral açısından Galatasaray adına tuttu.

09 Mart 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI