Arama

Popüler aramalar

‘’Akıl oyunları‘’

Yönetim tek taraflı olarak sözleşmeyi uzatma kararı alarak topu kalesinden uzaklaştırdı... Şimdi sıra, hamle üstünlüğü olan Terim’de. Peki milli takımda her şey istenildiği gibi gitti diyelim. Fatih hoca Brezilya sahalarına çıkmayacak mı? Bakalım o zaman ne olacak?

Bu işin çıkış yeri, aslında Fatih hocanın Galatasaray’da bir takım sıkıntılarla göreve devam ettiğini bilen, siyasete de yakın olup federasyon üzerinde etkisi bulunan kişilerin başlattığı bir plandı. Uzunca süredir Ünal Aysal ile Fatih Terim’in ruh uyuşmazlığı bilinmesine rağmen, hocanın kariyeri, yakaladığı başarı ve Galatasaray için vazgeçilmez olması, yönetimin elini bağlıyordu. Milli takımdaki boşluğu, yukarıda sözünü ettiğimiz etkinler (!) de Terim’le doldurmayı düşünüp, bu konuyu da Fatih hocaya açınca, Terim de beklediği pası ayağında buluverdi. Ve milli görevden kaçılamayacağını söyleyerek, yönetimi köşeye sıkıştırdı.

Köşeye sıkıştıran karar

Böylece yönetim de ‘düşünüp yapamadığı’nın fırsatını yakaladığını hissetti. Milli takım önerisini ‘kabul etmiyor’muş’ ama mecburmuş (!) gibi yapıp istemeyerek kabullenme görüntüsü verdiler. Kapalı kapılar ardında hocanın gidişinin kendilerine hasar vermeden olmasının sevincini yaşarlarken, Terim akıllıca bir hamleyle “Galatasaray’ın yetiştiği ocak olduğunu, her zaman gönül bağı bulunduğunu ve oraya sözü olduğunu” kamuoyuna açıklayarak; öncelikle kendini Galatasaray camiası karşısında garantiye aldı ve “Ben gitmek istemiyorum, her zaman da görev almaya hazırım” mesajını da vererek satranç tahtasında yönetimi sıkıştıracak bir hamle daha yaptı.

Aradan Terim sıyrılacak

Aslına bakarsanız; Federasyon, Galatasaray, Fatih Terim üçlüsünden her şıkta kazançlı çıkacak olan, ‘hoca’ydı, öyle de oldu. Galatasaray’dan gönderseler, önümüzdeki senelerin milli mukavelesi zaten hazırdı. Gönderemezlerse de her şeye rağmen kulüpte kalıp kendisine komplo kuranların üzerinde mutlak hakimiyet yaratacak taraftı. Yönetim tek taraflı olarak sözleşmeyi uzatma kararı alarak topu kalesinden uzaklaştırdı... Şimdi sıra, hamle üstünlüğü olan Terim’de. “Tamam” der imza atarsa, yönetim gönlünde istemediğini masa üstünde kabul ederek, hakimiyeti kayıtsız şartsız teslim edecek. Aksi takdirde Terim işi sürüncemede bırakırsa, Federasyon Galatasaray’ın aklını karıştırıp önünü kesmiş olacak ve iki kurum birbirine kızacak, aradan Terim sıyrılacak...

5-6 ay çöpe mi atılacak

Unutmayalım, futbol sonuç oyunudur. Bir de milli maçların sonunda ortaya çıkacak tabloda bu ‘akıl oyunları’nın yeniden şekillenmesi icap edebilir. Örneğin; hepimizin istediği ‘Brezilya yolu’ milli takıma açıldı diyelim. Mayıs sonu biten kontratla, Fatih hoca hak ettiği Brezilya sahalarına çıkmayacak mı? Çıktı diyelim, Ünal Aysal “Brezilya’ya gitmeye hak kazanılırsa ve hoca devam etmek isterse ben bir şey yapamam” demişti. Bakalım o zaman ne olacak? Eğer gidilemezse, sonuçlar istemediğimiz gibi gelişirse, Mayıs’a kadar kontratlı hocası olan Federasyon, 5-6 aylık süreyi 2016 yolunda boşa mı harcayacak?

Eğer gözardı edilirse...

Ve son söz... Terim, Galatasaray’la çok güzel duruyor, ikisi birbirine çok yakışıyor. Galatasaray seyircisi de Terim’e çok güveniyor. ‘Akıl oyunları’nın taraflarından biri, bunları gözardı etmeden hamle yaparsa, gelecek için daha doğru konum ve sonuçlar çıkabilir. Gerisi ‘Türk işi’ günü kurtarma ve mazeret üretme çaresizliği olur ki, artık Türk futbolu bu tip tuhaflıklardan ve acizliklerden medet umar durumda olmamalı. Sözün özü, herkes ‘SPOR ADAMI’ gibi davranmalı.

Can Çobanoğlu

05 Eylül 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fernandes ve arkadaşları‘’

Üstelik de havalar henüz güzelken Atatürk Olimpiyat Stadı’nın zemini bozulmamışken o bilindik sert rüzgarlar esip oyun dengesini bozmadan mümkün olduğunca çok iç saha puanı toplanmalıydı. Kara-Kartal, özveriyle, coşkuyla bütün bu olumsuzlukları çabuk çabuk olumlu hale getiriyor. Bunun için öncelikle Beşiktaş’lı teknik heyet ve futbolcuları kutlamak gerek. Belki futbol adına dört dörtlük bir görüntü sahaya yansıtmıyorlar ama şu bir gerçek ki maçı koparmak için iyi niyetle formalarını sonuna kadar terletiyorlar. Yılmadan saha içinde birbirlerini tamamlayarak yardımlaşarak ilk haftaları akıllıca geçip puanları torbalarına koyuyorlar.

Antep kırılgan bir takım. Galatasaray maçındaki görüntüsü de Beşiktaş maçındaki halleri de pek ümit verici değil. Bülent hocanın biliyorumki derdi çok. Ama bu dertlere derman olacak da yine o... Oynarmış gibi yapıyorlar ama çok kopuklar.. İşte Beşiktaş da, Antep’in bu eksikliklerinden faydalandı... Üstelik de organize başlamadığı bir 90 dakika ile... Siyah-Beyazlılar, ilk 20 dakikada, biraz da Atiba’nın sol bekte olması ile pas santralları bozularak oynadılar. Topu yere indirip kontrol edemediler. Zaten göbeği tıkayan Antep’e, sürekli oradan hücum etmeye çalıştılar.. Duvara toslar gibi oldular... Gökhan ve Olcay o dakikaya kadar kanat aksiyonlarını çok yerine getiremediler. Çünkü kanatlara açılan top sayısı azdı. Sonra durum değişti. Doğrular yerine oturdu. Fernandes, yine geç açıldı. Ve sazı eline aldı. Oyunu kucakladı. O başlayınca arkadaşları da müthiş bir coşkuya kapılıyorlar. Ve inanılmaz eziyetle stada giren herkesi hayrete düşürecek sayıdaki cefakar Beşiktaş seyircisini de hem oyunun içine çekiyor hemde coşturuyorlar.

02 Eylül 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sahada kazandık‘’

Solu tıkalı, sağı ise Serdar’la canlı Kara Kartal tüm hücumlarını Serdar üzerinden yapmaya çalışırken oyuna etki edecek oyuncu sayısı çok olmayınca pozisyon üretirken de zorlandı. Özellikle Veli, Atiba’nın yanında oyuna katkı vermedi. Fernandes de oyunun sıcaklığını geç algılayınca beklenen Beşiktaş’ın sahaya yansıması ikinci 45 dakikaya kaldı. Olimpiyat Stadı’nın sert rüzgarı cefakar ve coşkulu Beşiktaş seyircisiyle birleşince ikinci yarı yeni bir umut doğacak diye bakıyorduk, öyle de oldu. Özellikle kenardan Oğuzhan’ın oyuna girip zaten gelmeyen rakibe karşı bir defansçının eksiltilmesi beklenen çözümdü, öyle de oldu. Önce tribünler, sonra saha içerisindeki Siyah-Beyazlı futbolcular artık zamanı gelen gole ulaşmak için rakibi ablukaya aldılar ve Almeida’nın kafasıyla 52. dakikada golü bulunca daha güvenli hale geldiler ve daha da çok istediler.

Gecenin hakkı, Beşiktaş’ın üstünlüğünün karşılığı bir gol daha olmalıydı, onu da maçın başından beri beklenilen topu çabuklaştırarak yaptıkları paslarla Oğuzhan’ın ayağından buldular. Beklediğimiz de buydu. Bu tip duran ve sahayı doğru parselleyen takımların oyun dengesini ancak hızlı topla ve adam eksilterek bozabilirsiniz. Geç de olsa bunu yaptık. Gerekli skoru yakaladık... Son dakikalarda Bilic’in defansın önündekilerin daha rahat etmeleri için topa sahip olacak oyuncu sahaya sürmek yerine Muhammed’i oyuna koyması ve takım halinde yorgunluktan kaynaklanan savunma pozisyon zaaflarından sıkıntılar yaşadık. İki pozisyon kaçıran Tromsö turu bize geri verdi. Ama oyunun geneline baktığımızda zaten hak eden Beşiktaş’tı. Birinci raundu sahada kazandık, ikincisini de CAS masasında kazanırsak Beşiktaş’ın Avrupa serüveni üstüne koyarak daha iyiye gidecek düşüncesindeyiz.

30 Ağustos 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bitirmediler‘’

Bursa, bu dakikalarda topun arkasına çabuk geçmeyi başardı, rakibine alan bırakmamaya ve ilk hamlede basmaya çalıştı. Topa hakim olduğu anlarda ise sonlandırılmış atak sayısı Cim Bom’dan daha azdı. Bu bakımdan da sahaya koydukları enerji rakip kalede ‘değer’ bulamadı. Maç başı, stoperler arası Burak koşuları, Galatasaray’ın nereden golü arayacağının işaret fişeğiydi. Golü de, Hamit’in asistiyle tam da böyle bir koşuda buldular. Kısacası planladıklarını yaptılar. 60’tan sonra ise Galatasaray’ın oyundan düşen futbolcuları, bir de topla fazla oynamaya başlayınca Bursa, seyircisinin desteğiyle oyuna hakim olmaya başladı. Drogba da oyundan çıkınca Yeşil-Beyazlı stoperlerin tedirginliği kalktı.. Rahatladılar... Batalla ve Belluschi de kendilerinden bekleneni yapmaya başlayınca Galatasaray için işler epeyce zorlaştı.

Cim Bom, aslında geçen seneden sarkan, bu sene oturmaya başlayan orta alandaki futbolcuların; özellikle çok pozisyon değişerek oynamaya çalıştığı sistemi, fizik gücü arttıkça, sistemi uyguladıkça, gerekli fizik gücüne de ulaşınca, ligde değişik bir çağdaş futbol tablosu ortaya koyacak. Ancak bunun için, hem full konsantrasyon hem de 90 dakika ‘diri’ olabilecek oyuncular gerekli.. Aklı başka yere kaymaz ise; hocasıyla, futbolcusuyla Sarı-Kırmızılılar bu işi becerebilecek gibi gözüküyor. Galatasaray, sahanın her bölgesini dengeli kullanmaya çalışıyor. Bu onlar için önemli bir artı... Sorun ise Hakan Balta ve Hamit’in o kadar hızlı düşünüp uygulayamaması. Çok varyasyonlu 4-1-2-1-2 oyun şablonu Selçuk’u biraz fazla çizgide tutunca pas üretkenliğinde de sıkıntı oluşuyor. Her iki takımında ‘bükülmediği, korkmadığı’ sonuç için kıran kırana mücadele ettiği Bursa gecesinde, üstelikte sezonun ikinci haftasındaki bu performansı alkışa değer.

26 Ağustos 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ortaya karışık‘’

Her iki takımın ortak özelliği top rakipteyken daha olumlu işler yapmalarıydı. Topa kendi takımları sahip olunca ise sorun yaşıyorlardı. Her iki takımın da solbekleri çakmaydı! Diğer bir değişle devşirmeydi. Ne Beşiktaş ne de Trabzonspor yeteri kadar bu alanları kullanmayı beceremedi... Trabzon iki süratli kanat adamıyla Beşiktaş beklerinin üzerine gitmeyi düşünüyordu. Ama bu düşüncelerini sahaya yansıtamadılar. Beşiktaş ise, iki kanadında Alanzinho ve Volkan gibi, gidişi olup-dönüşü olmayan çizgi adamlarının arkasına sarkamıyordu... Sahaya çıkan ilk 11’lerin birbirini çözemediği maçı belli ki, kulübelerden gelenler çözecekti.. Ama daha önemlisi kulübüdekileri kullanacak hoca tecrübesiydi. Süper Lig’deki ilk maçını oynayan Mustafa Reşit hocayı, Bilic hamleleriyle mat etti. İki takımın da önde top tutamadığı erken gören Siyah-Beyazlılar önce Almedia’yla o problemi halletti. Sonra, etkisiz eleman Dentinho yerine Gökhan Töre’yi sokarak maçın başından beri kullanılması gereken çizgiye gönderdi. İş de çözüldü. Olimpiyat Stadı’na Kartal kondu...

Trabzon’a uyarı: Colman aklını başına toplamazsa kasap yanında çırak olur! Atletle Trabzon’a inen Aykut, ‘Fedai’likten her maçta soyunma odasında kendini görebilir. Maluda ise isminin büyüklüğü kadar sorumluluk almazsa Bordo-Mavililer’e yük olur.

19 Ağustos 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Uzattılar!‘’

Galatasaray güvenli, Fenerbahçe ise oynatmamaya odaklanmış, görüntüde maça başladılar... Fatih hoca, yabancı tercihini özellikle Gökhan Gönül’ün olmamasından ötürü akıllıca Amrabat’tan yana kullanmıştı. Görünen ve aldığı risk ise iki ağır stoperin Fenerbahçe’nin hızlı ve yer değiştirerek oynayan ileri uç adamları karşısında zorlanabilecekleriydi. Ama bu risk, özellikle Topal ve Emre’nin; Drogba, Sneijder, Selçuk, Melo, Amrabat 5’lemesini çok adamla karşılama telaşıyla geriye gömülüp defans arasına sıkışmasıyla kendiliğinden ortadan kalktı ve Cimbom rahatladı.

Sarı-Lacivertliler, ilk yarıda Alves, Emre ve Topal’la rakiplerinin tehlikeli ayaklarını döndürmeden ilk hamleyle bastılar. Ama oyunun diğer yönünü, yani uç adamlarını beslemeyi beceremediler. Pas oyunu oynamaya çalışan Cimbom da tempoyu yavaş tutunca Fenerabahçe istediğini büyük ölçüde yapabildi. 24. dakikada Sow ile Fenerbahçe net pozisyonu bulana kadar; Cimbom, Droogba ile pozisyon üretip faydalanamadı. Aynı zamanda gecenin başarılı ismi Mert’i şut bombardımanına tuttu. Dengede bir ilk 45 dakikanın ardından Sarı-Lacivertliler, ilk yarı doğrularını konsantrasyon eksikliğinden yapamamaya başladılar. Oyunun boyunu uzattılar. Galatasaray’ın topu iyi kullanan ayaklarına boş alanlar bırakmaya başladılar.

Hem oyunu hem de gecenin rengi artık Sarı-Kırmızı’ya dönmeye başladı. Sonra da Alves, 63. dakikada Fenerbahçe’nin emeklerini boşa çıkaracak kırmızı kartla dışarıda kaldı. Psikolojik üstünlüğü iyice ele alan Cimbom, rakibini sağlı sollu, geçen seneki temposunda olmamasına rağmen sıkıştırmaya başladı.

Baroni-Alper Potuk değişikliği 3. bölge için Fenerbahçe adına doğru bir kurgu olmuyor. Fenerbahçe kulübesi henüz takımı okuyamıyor. Cimbom’da ise oturmuş kadronun rahatlığı ve özgüveni göze çarpıyor. Muslera’nın iyilerden olduğu gece, Galatasaray adına da takımın oyun kurgusunu ve temposunu yeniden ayarlamak ve vites atmak için Fatih hoca açısından önemli veriler içerdiği düşüncesindeyiz. Sarı-Kırmızılılar’ın oyuna katkı veren oyuncu sayısı, Fenerbahçe’den daha çoktu, bunu da bir kenara yazalım. Ve bu kupa için başta Fatih hoca ve öğrencilerini alkışlayalım... Sıcak gecenin alınteri kupası hayırlı olsun...

12 Ağustos 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zor virajlar!‘’

Lafı eğip bükmeden söyleyelim bu Beşiktaş’ın çok yapacak işi var.. Çookk.. Futbolcuların iyi niyetki olmalarına bir şey soylemek çok mümkün değıl ellerinden geleni yapıyorlar kendilerini oyuna veriyorlar. Ancak futbol kaliteleri bu iyi niyetin üstüne koyarak onları gelecek sezon başa oynatacak gibi değil. Ekstraları yok... Mesela Veli çok çalışıyor, her yere yetişiyor.. İyi de; yarıtıcı pasını görüyormusunuz? Orta sahada rakibi oyundan düşürecek işler yapabiliyor mu? Bir digeri Tuncay Şahan: Oyun icerisinde git gelleri çok fazla kısa sureli de olsa oyunu eline alıp tutabiliyor, ama bunun süresi ne kadar? Söyleyelim cok az... Sol taraf zaten konuşulacak gibi degil Gökhan’ı aldıkları takım ligden düştüğüne göre sorunlu bölgeye o transfer mi yapılmalıydı Gokhan’a sözümüz yok o kadar oynayabiliyor.. Alıp monte edende sorun... Oynadıgı zaman biraz Necip biraz da Oğuzhan farklı. Genç olmasına rağmen Necip’in temposu çok düşük, topla oynarkende çok vakit kaybediyor. Oguzha’nın ise final vuruşu ve paslarında kafası karısık. Holosko, beslenirse kendisinin bile tahmin edemeyecegi işleri yapıyor kaleyle dikine buluşabiliyor ama oynatılması lazım o da şu anda mümkün değil. Zaten bu senede tarih yazdılar gol yeme rekoru kırdılar şimdi Beşiktaş’ın önündeki iki ayı çok doğru planlama ve finansal kaynak yaratıp şampiyonluğa oynayacak futbol aklını ve tecrübesini hayata geçirme mecburiyeti vardı. Bir de ya balansı yapılmış Fernandes, ya da onun gibi oyunu domine eden adamlara ihtiyacı var.. Yoksa gelecek sezonun ‘zor virajları’ Beşiktaş’ı savurur.

20 Mayıs 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Restleşme!‘’

Galatasaray, Saracoğlu’na şampiyon gelmişti ama arkadan gelen Beşiktaş, Fenerbahçe’yi maçı kazanıp, Şampiyonlar Ligi’ne gitmek için galibiyete mecbur bırakmıştı... Öyle de oldu. Daha çok isteyen, aklı daha çok sahada olan geceyi 3 puanla kapattı. Aslan’ın yanlış hesabı Saracoğlu’ndan döndü. Fener ise düşündüğünü uygulayan, rakibini akıllıca oynatmayan taraftı. Drogba, Elmander, Burak yokları oynarken Webo, Kuyt ve Sow üçlüsü takım defansına da yardımcı oldular. Galatasaray hep eksik yakalandı. Üstelik de en iyi bildiği pas oyununu, Fenerbahçe onları oynatmadı. Önde baskıyla Galatasaray’ı birinci bölgede bozdular. Pas yüzdesini düşürdüler, öndeki oyuncularla bağlantılarını kopardılar. Bir de psikolojik üstünlük kurmak için Kanarya’nın Türk oyuncuları, maçın sinir katsayısını bilinçli olarak yükseltti. Cim Bom’da buna cevap verecek oyuncu yoktu. Fener’in orta sahasında Meireles’le Emre akıllıca baskılar yaparken ‘Sigortası atık’ Melo’ya iş kalınca yenilgi de kaçınılmaz oldu. Baskı yapan takıma karşı ayağına top tutmadan oynamak ve baskı yapanı eksiltmek yerine, özellikle Galatasaray’ın yabancıları topla nikah kıydılar, Fenerbahçe’nin istediğini yaptılar. 120 dakikalık Eskişehir maçından sonra bu kadar ağır maçı oynayan Fenerbahçe’yi kutlamak lazım. Meireles veEmre çıktıktan sonra dahil üstünlük kuramayan Galatasaray’ın ise bunu iyi düşünmeleri gerekli. Ve gecenin en kötüsü ise verdiği penaltının altında ezilen, faullü golü veren ve maçı elinden kaçıran Cüneyt Çakır’dı.

13 Mayıs 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI