‘’Yalnızlık‘’
Daha önceki maçlara ve maç günlerine baktığınızda karışıyor insanın kafası. Hayırlı cumalar deseniz, hangi hayra yorduğunuza bağlı. Cuma maçlarını kazanamayan Cim Bom’un hayırına mı, seyircisiz maçları kazanmanın hayrına mı?Düşüne düşüne yürüyoruz Mecidiyeköy’de: Alışıldık kuyruklar, şarkı söyleyerek dolaşan delikanlılar, genç kızlar, çekirdek verip bozuk parayı alanlar, kaşkol altından konuşan karaborsacılar yok etrafta... Dışarının zevksizliği belli ki, içeriye de yansıyacak Ali Sami Yen’de. Sebep ‘çakı’... İçerisi yalnız, dışarı öksüz, Cim Bom da puansız gecede becerikliymiş valla bu arkadaş...Mutlak galibiyetle önümüzdeki haftalara ümitlerini taşımak isteyen Cim Bom, dört forvetiyle çıkmıştı mücadeleci ve agresif oynayan Erciyes’in karşısına.Okan ve Ayhan’a binen orta saha yükünü hafifletmesi gerektiğini düşünmüştü İliç’in herhalde Gerets. Oysa bu kadar kalabalık ve presli oynayan takımın ortasını çözecek oyun bu değildi. Sessizliğini stadın, ilk bozan ses Emre Aşık-Mehmet Eren ikili mücadelesine, hemen arkasından da Cenk ile Necati kapışması olduğunda; Anlaşılmıştı ki, sert geçecek maçta, önce topa üstünlük gerekliydi.Kabze’nin sol çizgideki basitliği, Necati’nin sağdaki etkisizliğiyle birleşince, bir de zaten aksayan İliç ve Hakan’la Galatasaray oyun üstünlüğünü Erciyes’e doğal olarak kaptırdı. Sabri’nin çıktığı kanadı Mehmet Eren’le ve Ferhat’ın da üstüne İlhan’la giden Erciyes, ileride baskıyla Galatasaray sahasında oynamaya başlayınca, az adamlı Cim Bom orta sahası ileriye çıkış toplarını yapamaz oldu. Dönen ribaunt toplarını hep alan Erciyesliler, barajdan seken topla golü bulunca da Galatasaray’da panik ve sinir başladı. İliç’in sorumsuz hareketi ve üç büyüklere ‘zor’ çıkan çeşitteki kırmızı kart, Galatasaray’ı mücadelede iyice etkisizleştirdi. Yüksek tempolu oynayan Erciyes’in yorulduğu anları değerlendiremeyen Cim Bom, ikinci yarı oyuncu değişikliğini de Hasan Kabze’den yana kullanacağına, Şükür-Mehmet Topal şeklinde kullansaydı daha doğru olurdu.Bir kere damdan düştüğü için bir daha düşmeyeceği düşünülen Galatasaray, yine kaza yaparak, tahminleri yanıltıp, ligin üstünü yalnız bırakıp, rahatlatan altını karıştıran skorla geceyi kaybederek bitirdi.
‘’Şampiyonluk korosu‘’
Kolay değil ligin diri takımıyla oynayacaksınız. Üstelik tarlada. Top yapmanın da zor olduğu zeminde. Haftanın sona sarkan son futbol şöleninde. Rakipleriniz gündüz ve gecesinde galip gelmiş dünün. Düşüncesi baskı altına almış Kartal’ı bugünün.Üstelik şanssız sakatlıklar minumum tuhaflıklar da sarmış dört bir yanını Beşiktaş’ın. Milli kayıp akıllı kaptan İbrahim Üzülmez yok. Omuzdan, kalçadan sakatlanıp, takımda olmayan da çok... Alışılmadık ama tanıdık sima Kleberson da teşrif etmiş kulübeye. Ancak şartlar ne olursa olsun hedef de zirveye. Kartal için bu maçın tarihi belki de diğerlerinden önem açısından daha da ileriye. Solu Baki’ye mecburen teslim eden Tigana, sağın orjinali kulubüde otururken kendi tercihi ile burayı Mustafa Doğan’a vermiş. Önde Nobre, arkası üçlü Burak-Rico ve Delgado ile hücum üstünlüğünü almayı düşünen Beşiktaş, özellikle Sambacı’nın serbest aynamasıyla bu üstünlüğünü taktiksel olarak almış oldu. Ahh bir de Burak düşüp, kalkmak yerine O’na katılsaydı...Mesut hocanın Gençler’i, mücadele gücü yüksek takım olmanın avantajlarını sahaya yansıtmak için 90 dakika boyunca çabaladılar. Onları durduran Beşiktaş’ın gönülden oynayanları Koray ve Serdar oldu. Gençler’in Mehmet Çakır’ı sağdan, Engin’i soldan kullanıp, Isaac ve Okan’a pozisyon yaratma planını sahaya her şeyini veren Baki ve oyuna ısınmadan giren Ali Tandoğan kanat organizasyonlarını durdurdu. Oyunda da Beşiktaş üstünlüğü ele aldı. Mesut hocanın oyunu lehine çevirmek için yaptığı değişiklikler bu maçı almayı kafasına koyan savaşçı Beşiktaş’ı hiç etkilemedi. Gecenin oyuncusu Koray’ın getirip, sert ortayla Gençler’in kendi kalesine attığı gol ise Beşiktaş’ın ayak sesleri olarak Ankara’dan İstanbul’a yola çıktı. Rico’nun yönetiminde Delgado’nun ince namelerinde Ankara gecesi tüm takım olarak gönülden oynayan Siyah-Beyazlılar’ın şampiyonluk korosu gibiydi.
‘’Pankart‘’
Yolun sonuna doğru koşar adım giden ligin, şampiyonlukta en çok yara alan takımı Galatasaray, tehlike çemberinden çıkmaya çalışan Ankaragücü ile maç yapıyor.Formalarına bakmazsanız Ankaragücü’nü, Galatasaray zannedersiniz ilk 45 dakikada. Şampiyonluğa oynayan takımın isteği ve hırsı olmalı, eğer mutlu sona ulaşmak isteniyorsa. Ve 90 dakikanın tamamına da bu yayılmalı. Sarı-Kırmızılı oyuncular inançlarını maç başından sonuna kadar korumalı. Kaybedilecek maçların; sadece şampiyonluk değil, belki de Avrupa’yı da kaybettireceğini bilmeli ve öyle oynamalı Galatasaraylı futbolcular. Hikmet hoca, Cim Bom’un kuvvetli sağkanadı, Sabri’nin çıkışını Sedat Yeşilkaya’yı oraya çekerek tıkamış. Orhan’ın bulunduğu solkanadı da Devran-Abdurrahman ikilisi ile geçmeyi düşünerek başladı oyuna. İlkyarıda da istediğini yaptı. İnamato’nun tek kaldığı önliberoda 4-1-3-2 oynayan Galatasaray top kaybı ve çok pas hatası yapınca Ümit Karan ve Hakan önde iki yabancıyı oynadılar. İliç’in oyuna katkısı top ayağındayken olunca, topa daha fazla sahip olacak ve pas yapacak Okan da kenarda oturunca, ilk 45 dakikası ızdırap gibi geçti maçın. Oysa Galatasaray geçen sene hücum zenginliğiyle rakibini bozuyordu. Oyunu kabul ederek değil, oyununu kabul ettirerek de rakiplerini yeniyordu. İkinci yarı değişikliği özellikle Hasan Şaş’ın hırsı takımı adeta kamçıladı. Önde çoğalarak etkinliği arttı Aslan’ın. Kaybedeceklerinin neler olduğunu anlamış olmalı ki Sarı-Kırmızılılar, sahaya her şeylerini koymaya başladıklarında kendi farklarını da hissettirmeyi başardılar. Necati golleri adeta hastaya hayat suyu gibi geldi. Hasan ile başlamayan, Okan’ı görmeyen gözlerin belki de faturası ağır olacakken, imdada yetişen goller ümitler kırılmadan önümüzdeki haftaya taşıdı Galatasaray’ı.Bu hafta takımların sahaya çıktığı pankart ‘Erken teşhis, hayat kurtarır’ idi... Galatasaray’da da erken teşhisin sonra kabus görmemek için gerekli olduğunu, gören gözlere gösterdi.
‘’Bilet elimizde!‘’
Sesli, gürültülü üstelik de rezilliği bol Atina’daki maçtan sonra sessiz-gürültüsüz Frankfurt Commerzbank Arena’ya 2008’in biletini erken cebimize koymak için çıktık. Rakip Norveç kuzeyden gelen soğuk adamları ile son 14 maçın 2’sini ancak kazanabilmiş. Son maçta da mağlubiyeti adeta mağduriyet olmuş, evinde Bosna’ya boyun eğmiş. Futbolda genelde kazanan takım değiştirilmez denilir. Ama öyle bir taktik değişikliği ile oyuna başladık ki, takımımız da, biz de şaşkına döndük. Bu maçın Norveç için önemi yenilgilerinin onları grupta çok zor duruma sokacak olmasıydı. Buna rağmen soğuk kanlılıklarını kaybetmediler. Ağır vasıta gibi olmalarına rağmen bizim de yardımımızla oyunu istedikleri gibi yönlendirdiler ilk 45 dakikada. Bizim çıkışlarımızı önemli iki hücumcusu olmamasına rağmen oyunu kontratağa dönüştürmesini bildiler. Defans şaşkınlığımızdan iki de gol buldular. Yerden ayağa topla çabuk adamlarımızla yönlendireceğimize oyunu, biz de yüksek, uzun topla oynamaya çalışınca kendi işimizi zorlaştırdık. Sabri tersliği ile başlayan 45 dakikasını harcadığımız maçta ikinci yarı değişiklik yapılıp taşlar yerine oturunca, bir de duran toptan gol atmaya alışık Norveçliler’e biz Hamit’in füze frikiği ile cevap verince ikinci yarıyı kendi sahasında skoru korumak için çıkan Norveç şaşırmaya başladı. Oyunu yönlendirecek, tempo ayarlayacak futbolcusu olmayan düz Norveç takımını ikinci yarıdaki arzulu oyunumuzla beraberliğe getirdik. İkili maçların yoluna çıkarken ‘toplam 4 puan iyidir’ düşüncesi gerçekleşip cebimize koyacağımız 2008 bileti ile diğer maçları beklemek üzere elimizde olarak Türkiye’ye döndük.
‘’Ege'de deprem: 4.1‘’
Daha önce hiç yenilmediğimiz Yunanistan’a karşı bu sefer de futbol dersi vererek ve yüreğimizi sahaya koyarak galip geldik. 2004 ruhu ile oynamaya çalışan Yunanistan’ın zevk emeklisi ayakları yürürken defans şaşkınlığımızdan golü hiç de hoş olmayan dakikada kalemizde gördük. Bu dakikadan sonra oyun disiplininden biz değil, Yunanistan kopunca rahatladık.Uzunlar şavaşı gibi Yunanlı defans oyuncuları ile mücadele eden Hakan ve Gökhan Ünal ile forvetlerle mücadele eden Servet ve Gökhan Zan’ın başarmaları oyunun resmini çıkaracaktı. İyi başlamadığımız oyunda biraz top yapmaya başlayınca özellikle baskı yiyip hata yapmaya başlayan Yunanlılar’a karşı iyice etkimiz arttı. Kanatları da iyi çalıştırınca adeta Yunanistan gemisi battı.Sağ ve sol kanadı ağır batarya gibi olan Yunanistan takımını Volkan, Tuncay ve Hamit-Sabri çıkışları adeta şaşkına çevirdi. 27. dakikada Tuncay’ın cesur vuruşla kazandırdığı gol maçın müjdecisi oldu. Tümer’in top almak için geriye gelmesi işimizi zorlaştırdığı anlarda daha sonra öne yaptığı bütün çıkışlar onun adına doğru, Yunanlar’ın da sıkıntısı oldu. Yunanistan alıştığı uzun topla çıkış yapabilecek oyun planını Christeas ve Samaras’a adım attırmayıp bir de arkadan gelenlere top indirtmeyince, kontrol tamamen Milli Takımımız’a geçti. Soğukkanlı ve bilinçli oyunu giderek sahaya yansıtmaya başlayan Türkiye’nin aslan yürekli çocukları, taşkın Yunan seyircilerinin tahriğine kapılmadan adeta futbol dersi verir gibi kontrollü oyuna devam ettiler. Maçın en şık golü Tümer’in tüm Atina’ya resim çektiren vuruşu oldu. Doğru Gökdeniz değişikliğiyle gök ve denizi onun attığı gol, Yunanistan’da Türk fırtınası estirdi.İkili maç süreçleri zordur, ilkini geçerken iyi işler yapan takımımızda hiçbir futbolcumuzu birbirinden ayırmadan tebrik edip, yolumuz açık olsun diyelim ve 2008 için daha önce söylediğimizi tekrar edelim: Bu takım namağlup gruptan lider çıkar.
‘’Gelin futbol konuşalım‘’
Tigana Erman Toroğlu’na cevap veriyor maçla ilgili sorulan soru yerine...Zico, “Sivas maçında git diyenler şimdi alkışlıyorlar. Belki ayrılırım” diyor...Gerets maçtan önce demeç veriyor: İddialara gülüyorum, seneye de buradayım...Kartal seyircisiz maçta galip gelince, Başkan, “Bu tarihi bir yere yazın. Bu sene şampiyon Beşiktaş” diyor. Tarihi yazacaklar, “Acaba ne biliyor?” sorusuyla “Komplo teorileri” yazıyor...Celal Kolot, “Patron benim. Futbolcu saygılı olmak zorunda” diyor, laf dolaşıp puroya geliyor...Bursa’da maç var, tribünde şov. Goller geldikçe hedef Levent Kızıl. Protesto eden Bursa seyircisi, edilen Bursa başkanı. ‘Ayıp oluyor’ kalkanı rakip Fenerbahçe’den, çıt yok Bursa’nın yerlisinden...Yer yine Bursa. Tribün sahibi Kanarya. Ambulanslar işliyor, taraftarlar birbirini şişliyor. Aynı renk, aynı kanı akıtıyor, hayret...Mahmut Uslu, “Daha önce sizin eseriniz diyenler şimdi ne diyecekler, bu da bizim eserimiz” diyor Bursa’da...Psikoloğun işine son verildi, “Bundan sonra takımın psikoloğu benim” denildi. Ondan sonra ortam gerildi, kaleci delirdi...Bütün maçlar oynanırken Süper Lig’de Manisa’da, medeniyetin silikon vadisinde anlaşılmadık karambolde maç yarıda kalıyor. Hakem hafif sıyrık raporu alıyor...Vestel, “Sponsorluğu bırakabilirim” derken, Ersun hoca Manisa’yı bıraktı, kalbi Vestel’de kaldı...Beraberlik rahatsızlık yarattı Cim Bom’da; “Hasan Şaş-Necati nerede diye sorulurken, taraftar geldi karşılamaya. Gerets’e “Go home” dediler, üzerine yürüdüler...Bir hamlede Özden, Arda’nın sağ tarafını 3 yerden sakatlayabiliyor, genç futbolcu toplam 6 hafta izne çıkıyor...Polat’a liseyi, liselilere Polat’ı sordular, hepsi “Biz bütünüz” dediler...Celal Gürcan ve Şükrü Ergün’e, “Resmin önünde bilinçli mi durdunuz” diye soruldu. Cevap; “Galatasaray’ın ruhu lisedir, her Galatasaraylı’yım diyen Galatasaraylı’dır...”Trabzon’da maç bitiyor, hedef başkan Albayrak, yanında da hocanın isteniyor istifası...Genç yöneticisi, gelecek vaat edeni Fenerbahçe’nin koçu Ali Koç 9 ayda, “Soğudum” diyor sitem ederek. “Bilseydim böyle olduğunu gelmezdim” dercesine. Doğmadan 9 ayda ölmeye yüz tutuyor ümitleri...Emre bile dışarıda bizden uzakta futbolu ile değil ırkçılıkla konuşuluyor, yemin billah ediyor, bizim inandığımıza İngilizler de inanıyor, karar masum çıkıyor...FIFA’dan davet geliyor, “Sizin meselenizi bir anlatın. Bizim de kafamız karıştı” diyorlar, her kesimi İsviçre’de bekliyorlar, “Göbeğinizi kesemediniz. Biz hallederize” getiriyorlar...Maçlar 5 dakika geç başlıyor. Protestodan takımlar nasibini alıyor...Yılmaz Vural hoca hem televizyon hem de sahada yıldızlaşırken işi uzatıyor, eleştiriye Bülent Korkmaz kızıyor, asıl bakması gereken adresi gösteriyor...Yenilen takımlar çifte standarttan, yenenler başarılı yönetimden bahsediyor...Sakarya yarıda kalan maçtan gelecek puana bakıyor, “Takipçisi olacağız” diyor...Karaborsa bilet satanlar, “Siz esas sahte bilet satanları yakalayın” diyorlar pişkince adres gösteriyorlar...Meşale ve bedava biletlerin kulüplerden verildiği tespit ediliyor...Seçilen başkan tekme tokat dövülüp kulüp binasından içeri sokulmuyor...Futbolcuya imzaladığı çek karşılıksız çıkan başkan hapse giriyor, “200 milyon dolar borç yapanlar niye dışarıda” diye soruyor!!!Şubat’ı Mart’ı geçenler Haziran’da federasyon seçimine hazırlanıyor...Nasıl beğendiniz mi? İşte futbol böyle konuşulur. Kendi kendime konuşup dertlenmeyeyim istedim, sizinle paylaştım. Futbol diğerlerinde elle, ayakla, kafayla oynanır. Bizde çokça çeneyle. Dışarıdan bakanın şapkası uçar, bizi izlemekten bıkar. Durumu moda olan şarkı özetliyor;Biiiir; çok sıkıldııımİkiiii; yeriiim çok dar, Oo o oo senden çok vaaarBizi mi buldun şimdii...Kalın sağlıcakla!
‘’Bir mi 11 mi?‘’
Garip geçti hafta! Lidere yaklaşırken takım, önce seyirciden sonra gol silahı Bobo’dan, sonra saygıdan, sonra da sevgiden uzaklaştı.Birine küfredildi önceki haftada, 11’i yalnız kaldı sahada bu hafta... Düşünmek lazım o zaman. Bir mi, 11 mi daha gerekli diye. Sessizlik, şampiyonluk yolunda birine mi yaradı, sahadaki 11 öksüze mi? Kartal’ın güçlü kanatları taraftarı olmadan uçmasını zorlaştırıyor, boş tribünlere bakmak işi tatsızlaştırıyor, gövdesi de havalanmak için zorlanıyor. Bu son olsun diyelim maça dönelim.Cuma, cumartesi rakiplerin maçlarından farkı, bu karşılaşmanın hem ligin altını hem de üstünü ilgilendirmesi. Maç başlarken Serdar’ın yedek kalmasına dudak bükenler, elinde sağ kanat oyuncusu Ali Tandoğan varken, neden Mustafa dediler.Mustafa da, Baki gibi oyuna herşeyini veren futbolcu. Ama sağbek değilki... 14. dakikada Ali Tandoğan değişikliğinin sakatlıkla olması Tigana’nın istemeden yaptığı doğruyu bulması oldu. Zaten kapalı olan Erciyes’i kanat bindirmeleri ile rahatsız etmeye başladı Beşiktaş bu dakikadan sonra. Erciyesspor’un orta saha çokluğu, kapılan topların ileride Lazarov çabukluğu ile kullanma taktiği ilkyarı sonuna kadar disiplinli şekilde devam etti. Erciyesspor geri dörtlüsünün ileri hiç çıkmadığı, orta sahasının inanılmaz çalıştığı bölümlerde Beşiktaş ne yan ortalarla, ne de dikine oynama çeşitliliğini göstermedi. Bu sıkışıklığı açacak şut denemesi de olmayınca Erciyes kalesi ile Beşiktaş küsmüş gibiydiler. Nobre’nin zaten kalabalıklaşan orta sahaya gelmesi de ayrı bir tuhaflıktı. İbrahim Akın’ın ve Burak’ın yan ortalarda Nobre’nin tamamlayıcısı olmamaları, Ricardinho’nun da göbekten destek vermemesi pozisyon fakiri yaptı Kartal’ı.Bobo’nun arandığı, Erciyes’in kapandığı maç kullanma tarihi geçmiş bozuk mal gibi, tatsız tutsuz geçerken, duran top kullanıcı Ricardinho vuruşu, gol kurnazı Nobre dokunuşu hayat verdi Kartal’a.
‘’100'ünün akıyla‘’
Herkesin düşündüğü gibi Galatasaray maçı doping oldu Kanarya’ya, Bursa’daki maçta... Fenerbahçe’nin kadro kurgusu bildiğiniz gibi: Deniz ile Marco’ya teslim ortası, onların önünde yine çizgiye itilmiş Appiah, Alex, Tuncay üçlüsü konmuş, tek santrforu yalnızlık olarak oynayan Kezman da en önde.Sakat Serkan’ın yerine Önder de geride, anlayacağınız tertip yerli yerinde. Bursaspor’dan giden Serdar’ın Fenerbahçe kalesinde, Fenerbahçe’den giden Engin İpekoğlu hocanın Bursaspor kulübesinde olduğu maç, seyircinin müthiş şovu ve 30. saniyede Sumulikoski’nin kale direğinde patlayan şok topu ile başladı. Lugano-Edu arası Sinan’ın istediği boşluktu. Bursa buradan rahat pozisyon buldu. Ev sahibi, oyunun boyunu kısaltarak Fenerbahçe’nin alanını da kısalttı. Gönlünü kaliteli ayakların üstesinden gelecek şekilde sahaya yansıttı ve 35. dakikaya kadar rakibine şut şansı vermedi. Alanı uzatmak Alex, Appiah ve Marco gibi usta ayakların uzun topla Bursaspor takım bütünlüğünü defansın sırtına top atmasıyla mümkün olacakken ilk 45 dakika kısa paslarla vakit kaybetti Fenerbahçe.İlk yarı istediği gibi oynayan Yeşil-Beyazlılar Fenerbahçe’de yerine oturan oyun anlayışının ve futbolu güzelleştiren kaliteli ayakların hışmına uğradı, ikinci yarının ilk dakikalarında. Alex topu almadan düşünen, alınca düşündüğünü uygulayan farklı futbolcu olduğunu açılış golünde gösterdi. Kezman’ın yanına diğer oyuncular da yaklaşıp, Bursa’da gol sonrası oyunu riske edince ikinci yarı deplasman galibiyeti olmayan Fenerbahçe korktuğu maçı, müthiş kazanma isteği ile kolay geçti ve fantastik deplasman skoru ile şampiyonluğa geri saymaya başladı yüzünün akıyla...