Arama

Popüler aramalar

‘’Kartal hedefe uçuyor‘’

Bütün olumsuzluklar maç öncesi sarmıştı İnönü’nün dört bir yanını. Gündüz yağan yağmur sel olup akarken, ağırlaşan saha Beşiktaş’ın ince ayakları için zorlaştırıcı faktördü. Bir de yapılan tünel inşaatı var ki, stada seyircinin gelmesini sanki engellemek için bitirilecek denilen gün, yani dün, bitirilmemiş, sanki stada giriş engellenmişti. Girişi bir alem, maç çıkışı ise felaketti. Yetkililer nereden girdi, nereden çıktı bilmem ama futbolsevere, Beşiktaş taraftarına ancak bu kadar eziyet olurdu.
Ama Kara Kartal, kafaya koymuştu bir kere. Hocasının söylediği 26. haftadan önce en yukarıda hem de dik durmayı, o düşünceyle sahadaydılar. İlk 45’te de müthiş tempoyla rakibe çullandılar. Yana oynadılar, olmadı göbeğe döndüler. Özellikle oyunu hızlandırdıkları anda keyif veren görüntüler sergilediler. Gençlerbirliği geride Beşiktaş’ın hücumcularını etkisizleştirip, ileriye kontra ile çıkmaya çalıştı ama iki çabuk stoper Sivok ve Toraman dün gece müthiş işler yaptılar, Gençlerbirliği’nin bu taktiğini çökerttiler. Ernst’in hakkı olan gol gelene kadar kıvranıp durdu Kartallar. İlk yarının içinde bulamadıkları gol, ikinci yarıda onlara sancı yaptı. Mustafa hocanın iki önemli değişikliği Gençler’in açılamayan tarafını açınca, Alman panzeri ile ilaç gibi gol geldi. Sıkışan oyunu açması gereken Delgado, üstüne düşeni yapmadı. Bobo ise çabuk oyunda beklenilenin altında kalıyor. Cisse insanın içine ‘sahaya insem de, arkasından itsem’ hissi veriyor. Bu üçlü sahada deli gibi koşan Nobre’ye, Üzülmez’e, kafasını tekmeye sokan Sivok’a, gönlünü sahaya koyan Tello’ya ayak uydurursa Kartal için ‘ışıklı günler’ ve ‘iyi uçuşlar’ anonsları gelecektir. Gençler’e de, Kartal’a da, tribünlerde 90 dakika destek verenlere de, futbol adına kocaman alkışlar...

15 Mart 2009, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tünelin ucu göründü‘’

İki 90 dakikalık tur yolunun birincisini hem de deplasmanda yüreğini koyarak tamamladı Cim Bom. Sağlamından çok sakatı vardı, rakip Hamburg da sükseliydi ama bütün bunlar Galatasaray’a sökmedi. Beklenileni oynayanlar ile beklenilenden uzakta olanlar vardı Sarı-Kırmızılılar adına sahada. Gece güzel olunca biliyorum eleştiriye tahammül yok. Ama ikinci 90 dakikaya ışık tutsun diye mesela Nonda’yı neden bu kadar sahada tuttuğunu Bülent Hoca’ya sormak lazım. Kendisine en çok ihtiyaç duyulan maçta Lincoln’e “Nereleredeydin a güzel kardeşim” demek lazım. Üstelik de çıkarken hocana soru sormak senin haddine mi deyip biraz kulağını çekip, çokça da parasını ceza ile almak lazım. Ve tecrübeli Emre Aşık dün gecenin kahramanı ilan edilecekken son adam olduğunu unutup o hareketi yapmayacaktı. Daha önce çok dediğimiz sonra da yok olan stoperlerin arasına ikinci maç için kendi ismini yazdırmayacaktı. Bütün bunlar dün gece Aslan’ın sahadaki mücadelesinin göze batan aksaklıkları oldu. Tabii ki artıları çok daha fazlaydı. Kolay değil deplasman oynayacaksınız, üstelik Hamburg gibi topa sahip olmayı ve oyunu yönlendirmeyi çok seven bir takıma karşı büyük bir bölümünü ikinci yarının 10 kişi ile tamamlayacaksınız. Buna elbet ki alkış tutmak gerek.

Volkan’ın beklenenin üstünde oynadığı, Sabri’nin ve Arda’nın ölümüne mücadele ettiği, usta ayak Ayhan’ın ahtapot gibi her yere uzandığı, Barış’ın sadece oyun bozsa bile müthiş özverili performansı, De Sanctis’in iki mutlak gol kurtarışı, Balta’nın uzun süre sonra stoper olarak az hatayla oynaması, Kewell’ın önde gösterdiği kadar etkili performansını stopere çekildiğinde de yüreğini ortaya koyarak göstermesini Hamburg gecesinin Cim Bom adına güzellikleri olarak saymak gerekli.

Bülent Hoca elinde ne varsa sahada onları doğru şekilde kullandı. İtirazımız ağır Hamburg defansının arkasına sarkıp gol bulmak için yaptığı oyun planına Nonda’yı dahil etmesi. Ümit Karan başlasa hocanın istedikleri daha çabuk olurdu. Skor çabuk bulunabilirdi.

Hamburg yavaş oynayan bir rakip İstanbul’da tur için tünelin ucunda ışık var.

13 Mart 2009, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener koşuyor‘’

Demek ki neymiş?.. İşin sırrı zeminde değil, ‘zihindeymiş’... Maç öncesi sızlanmalar, düdükle birlikte Fenerbahçeli futbolcuların müthiş mücadelesine yerini bıraktı. Sarı-Lacivertliler topa sahip olarak oynamayı seviyor. Ayağına top yakışan kalitedeki oyuncuları çok. Onları durdurmak için pas trafiğini kesmek, öncelikle de ilk toplara basıp, hamle üstünlüğünü ele geçirmek gerekli. Kayserispor da bunu yapmaya çalıştı ama, Fenerbahçeli futbolcular, o kadar istekliydiler ki, kalitelerinin yanına rakiplerinden fazla koşup, mücadele etmeyi de ekleyince evsahibinin yapacak birşeyi kalmadı. Sivas maçlarından sonra, belliki Sarı-Lacivertliler toparlanmış, kendilerine güvenleri gelmiş. En önemlisi de eski alışkanlıklarını bırakıp, dikine top oynamaya başlamışlar.
Dün gece de bunu başarıyla yaptılar. Sahayı daraltmaya çalışan evsahibini aralara bıraktıkları, zaman zaman terse açtıkları toplarla etkisiz hale getirdiler. Fenerbahçe, takım halinde sahada doğru paylaşım yaptı. Orta saha üstünlüğüyle her maça asılan rakiplerini, Emre ve Deniz’in doğru anlarda ve doğru yerlerde yaptıkları müdahalelerle etkisizleştirdiler. Takım halinde diriydiler ve doğru işleri yapan taraftılar.
Volkan’ın atılma kararı doğruydu ama ona vuran Eren’i de hakem pas geçmemeliydi. Roberto Carlos ise, o pozisyonun devamında yaptığı hareketle atılabilirdi.
Anadolu’ya örnek stadı yapanlara gönül dolusu tebrikler...

09 Mart 2009, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’3 puan keyfi‘’

Tatsız tuzsuz bir geçe geçti dün. 23. haftanın açılış maçı, bir tarafta yeni teknik adamıyla çok şey beklenen, şampiyonluk kovalayan Cimbom, diğer tarafta ise bu senenin sürpriz takımı olacak denilen Bursaspor futbol adına hiçbir şey koymadan koskoca bir 90 dakika geçirdiler. Seyredenleri de adeta futbol yoksulu yaptılar. Hava güzel tribünlerde dolu olunca maçın ilk 10 dakikasında Galatasaray istekli de görünüp, bir de gol gelince, tribünler ve bizler keyif alacağımız bir maç için hazırlandık. Ama herşey tersine döndü. Tek santraforla başlayan Sarı-Kırmızılılar ilk yarıda Baros’u, sonrada Nonda’yı hakikaten tek bıraktılar. Santraforun arkasındaki üçlü, bir türlü öne çıkıp destek vermedi. Bülent Hoca’nın ıslıklı ikazları da sonuç getirmedi. Ayhan geriye top almak için geldiğinde zaten savruk olan Barış, nereye gideceğini bir türlü kestiremedi. Böyle anlarda gözler ve futbol mantığı Lincoln’ü aradı ama O da dün gece yoklar arasındaydı. Belki düşünebilirsiniz Arda yok, Topal yok, Sabri cezalı. Evet ama hep demiyor muyuz ki; sahada 11 futbolcu varsa eksik yok demektir. Genç Serkan, formayı bulduğun zaman çıkarmamak için herşeyi yapacaksın. Belki yerini yadırgamadın ama dünkü maçta sana sürekli forma getirecek işlerde yapmadın. Ve Aydın senden camia çok şey bekliyor ama sen uzunca bir süredir üstüne bir şey koymadan zaman geçiriyorsun. Üç pasın arka arkaya yapılmadığı, Bursa’nın oynadığı futbolla hayal kırıklığı yarattığı, futbol güzelliklerinin Arda’yı özlediği maç Cimbom açısından Konya’dan sonra 3 puan keyfi getirdi. Ama yanında soru işaretleriyle birlikte.

07 Mart 2009, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sol şerit...‘’

Beşiktaş için yazdığımız yazılarda, kimi zaman sadece 'skor iyi, oyun kötü' demiştik. Kimi zaman da 'iyi oyun ama skor da gerekli' diye belirtmiştik. Dün gece Beşiktaş kupada sol şerite çıktı. Rakibini solladı, kupanın da kulbunun birine sıkıca sarıldı. Ankaraspor'un iki kalecisi de olmayınca, iş üçüncü kaleciye düşmüştü. Özer gibi bir dinamo da sahada sakatlıktan ötürü yoktu. Ama bunların hiçbiri Beşiktaş'ın dünkü futbolunu göz ardı etmeyi gerektirmez. Uzunca bir süredir Beşiktaş'ı bu kadar çok hücumcuyla, sahanın her yerinde baskı yaparak, gol bölgesine gitmek isteğini de görmemiştik. Dün geceki görüntü eğer devam ederse, Kartal için ligde de güzel günler gelir. Özellikle kanatlardan içeriye veya tam tersi içeriden kanatlara hızlı top dolaştırdıkları, ayağa pas yaptıkları zamanlarda Siyah-Beyazlılar, hem keyifli hem de rakibi bozacak önemli işler yapıyorlar. Üstelik unutulmaması gereken bir durum var ki; o da, Ankaraspor bu ligde özellikle orta sahada oyunu tutabilen, çok adamla baskı yapabilen bir takım ve Beşiktaş böyle bir rakibe karşı oyun çabukluğuyla üstünlük kurabildi. Bu önemli bir nokta. Delgado ondan beklenileni henüz vermiş değil. Hem kupada hem ligde ondan beklenti çok fazla, bunu bilmeli. Bobo 'beni en iyi anlayan Tigana' diyor ama onun da kendisini bizce anlatması gerekli. Nobre'ye bir baksın, nasıl coşkulu nasıl futbol isçisi onu örnek alsın. Mustafa hoca da onu en iyi anlayanlardan biri olacaktır, o takdirde. Golcülerin iş başı yaptığı, Sivok ve Ernst'in orta sahada üstünlük kurduğu, asansörde bile adam geçebilen Yusuf'un sonradan girip klasına yakışır attığı gol, defansta Toraman, Zan'ın yerine oynayan Zapotocny, Mustafa hocanın 26. hafta kehanetinin önemli aktörleri olacak gibi gözüküyor.

04 Mart 2009, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Uyanık Arda‘’

Kötü futbol gecesinden, Cim Bom adına iyi sonuç çıktı. Hasarlı Bordeaux gecesi arkasında Galatasaray, bu kadar ağır zeminde yine de beklenenin üstünde mücadele etti. Organize atak yoktu ama buna imkan verecek zemin de Konya’da yoktu. Ne orta sahada topa basıp hücumu yönlendirebilecek futbolcular ne de kanatlardan bindirme yapabilecek oyuncuları sahada göremedik. 3. dakikada Veysel’in kaçırması daha zor olan pozisyonu ve 32. dakikada da Bülent Bölükbaşı’nın harcadığı pozisyon Konya’nın ligde tekrar korkulu rüya görmesine sebep verdi. Sevgili Veysel, hem rakibe bağırıyorsun hem hakemle dalaşıyorsun ama esas olan işini yapmıyorsun. Senden beklenilen sahada efelik yapman, hakem yerine pozisyonlara müdahale etmen değil, gol atıp Konya’yı bir an önce yukarılara çıkartman. Büyük futbolcular sezgileri ve doğru yerde doğru zamanda bulunmalarıyla farklılaşıyorlar. Genç Arda, Galatasaray’da önemli bir yükü omuzlarına almış, büyüklüğe doğru gidiyor. Dün gecenin Galatasaray adına en karlı işini yapan da, o oldu. Jefferson, Mihajlov saçmalığında golü çıkarıverdi. Sadece bununla da kalmadı, o ağır zeminde 76. dakikada oyundan çıkana kadar zor denilebilecek bütün işleri yaptı. Ve Galatasaray’a önemli bir virajı kazasız döndürttü. Ayhan yine gecenin çalışanıydı. Barış ise iyi niyetli ama çok savruk ve dağınık. Topal ile Ayhan birlikte oynadığı zamanlarda Galatasaray daha rahat pas yapıp, daha iyi organize olabiliyor. Barış’ın, bunlara dikkat etmesi lazım. Sürekli Meira-Emre Aşık arasına top şişirerek oynamaya çalışan Konya da, o duvarı geçemeyeceğini anlayana kadar 90 dakika bitti. Ev sahibi adına ayakta kalan tek futbolcu eski Galatasaraylı Cihan’dı. Gecenin ayıbı: saygı duruşuna yapılan saygısızlıktı.

02 Mart 2009, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyükşehir durduramadı‘’

80.dakikada taksitle gelen gole kadar, Beşiktaş, Büyükşehir Belediye’nin istediği her şeyi yaptı. Öncelikle yavaş oynadı, gol bölgesinde bir türlü çoğalamadı. Bobo ile Nobre, Büyükşehir Belediye’nin iki stoperi Barbosa ve Vinicius’nun markajından bir türlü kurtulamadılar. Onların yalnızlığını Delgado ve Tello yaklaşarak gidermeliydi. Her ikisi de gününde değildi. Ernst’in orta saha yalnızlığı, Büyükşehir Belediye’nin kalabalığının içinde Beşiktaş’ın zaafı olarak gözüktü. Abdullah hoca tehlikenin farkındaydı. Beşiktaş’ın etkili ayaklarını kalesinden uzakta tutmak için takımını sürekli uyardı. Oyunu ilerde tutmaya çalıştılar. Şut mesafesine dahi Beşiktaşlılar’ı sokmadılar. Kara Kartal’ın yapması gereken, topu indirip, ayağa hızlı pas yaparak oynamaktı. Büyükşehir Belediye’nin dengesi ancak böyle bozulabilirdi. Onu da yapacak, hiçbir Siyah-Beyazlı ayak dün gece yoktu. Biraz yapmaya kalkan Ernst’i de Büyükşehir Belediyeliler, daha pozisyon başlamadan akıllıca taktik faullerle durdurdular. Oyunun hızını kestiler, Beşiktaş’ı sinirlendirdiler. Ekrem Dağ’ın sakatlıktan sonra, eski görüntüsü yoktu. Bobo ise, kendinden beklenin çok uzağındaydı. Tello da öyle... Erman Kılıç, hem İbrahim Toraman’ın çıkışını engelledi hem de Ekrem Dağ’ı iyi kontrol etti.
Futbol enteresan oyun... Beklemediğiniz anda gol oluyor; Beşiktaş’ın ilk golü gibi... Konsantrasyonunuz kaybolunca da gol oluyor; Büyükşehir’in golü gibi... Ve galibiyet için oynayana da yardımcı oluyor; Bobo’nun golü gibi.
Kötü oyundan iyi sonuç çıkaran Beşiktaş, tahmin ediyorum haftanın kârlısı olacak.

28 Şubat 2009, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Işıl ışıl‘’

Şokla başladık, inanılmaz bir golü rekor olacak saniyede yedik. Ağır Meira berbat hata ile golü yedirdiğinde Sami Yen’in gür sesi tribünler, inandığını gösterdi öncelikle futbolculara, sonra sahadaki Aslanlar onlara uydu, çabuk toparlandılar.
Bülent hoca, takımın üstüyle başıyla fazla oynamamıştı dün gece. Doğru adamları doğru yerde macera aramadan kullanmıştı. Olmayan Servet’in yerine tek soru işareti vardı. O da ağır Meira’nın çabuk Fransızlar’a karşı ne yapacağı idi.
Oyundan düşmeyince, maça inanınca bu işin olacağını bir kere inanmıştı futbolcular. Sahadaki görüntüleri bize bunu söyletti. Ayhan arı gibi çalıştı, Barış kendini aştı. Arda ustalığa adım attı, Baros kim bilir kaç kilometre yaptı. Önce orta sahayı doğru yere taşıdık, geriden öne doğru çıkardık. Böylelikle dönen topları toplamaya başladık. Rakibe üstünlüğümüzü kabul ettirmeye de bu şekilde başladık. Fransızlar’ın bulduğu golden sonra oyunu rölantiye almak istemeleri de işimize geldi.
O ana kadar işlemeyen Hakan Balta ve Sabri bindirmeleri yavaş yavaş ortaya çıktı. Lincoln kendinden bekleneni yavaş yavaş göstermeye başladı. Omuzu çıkan Topal’ın yerine giren Kewell ise iğne gibi Fransızlar’ın göbeğine basmaya başladı. Herkesin istediği, kafasında olan devrenin en az bir golle bitmesiydi. 42’de Arda’nın golü Laurent Blanc’ın planını da bozdu. Galip gelmek mecrubiyetinde olan Cim Bom’un üzerine geleceğini hesap ederek maça başlayan Fransız, şimdi gol atmaya mecbur hale gelmişti. Artık geride açık verme sırası ondaydı. Defansa çoğalarak çabuk bastıkları ve bize pozisyon vermedikleri dakikalar geride kalmıştı. Bir anlık Kewell şaşkınlığı ve Avusturalyalı ile gelen jeneriklik gol yüreklere sus serptti.
Lincoln-Arda pas resitali ile gelen 3. golden sonra yorulduk, bir ufak değişiklik gerekliydi. Allah’tan Sabri yetişti, skoru değiştirdi ve Cim Bom, Avrupa neonlarına yine ışıl ışıl ismini yazdırdı.

27 Şubat 2009, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI