Arama

Popüler aramalar

‘’Manchester derbisinde sürpriz olmadı‘’

Manchester derbisini bir cümleyle anlatmak gerekirse iki yarısı birbirinden farklı ama iki yarısı da ayrı güzel bir maçtı diyebiliriz herhalde. İlk yarısı tempolu ve enerji dolu iki takımın ısıran oyununun mücadelesini izlerken, ikinci yarıdaysa M. City kaptanı De Bruyne’nin liderliğinde bir futbol resitali izledik. İkinci yarıda rakibini adeta nakavt eden Manchester’ın City tarafı farkı artırarak bu resitali skorla da taçlandırmayı bildi.

M. United’ın merkez kontrolüne M. City’den kanat cevabı

Maçın iki yarısı siyahla beyaz gibi birbirinden ayrı olsa da bu farkın oluşmasında iki takımın da etkisi vardı. İkinci yarıda oyun anlamında hem M. United’ın düşüşünü hem de M. City’nin yükselişini izledik. Aslında M. United’da Ronaldo ve Cavani’nin yokluğunda forvet oynayabilecek belki de tek oyuncu olan Rashford’u kullanmadan farklı bir oyunla sahaya çıkmış. M. City karşısında merkez üstünlüğünü ele geçirmenin önemini bilerek sahaya çıkan M. United 4-2-2-2 dizilişiyle sahaya çıkmasına rağmen en uçtaki ikili olan Pogba ve Fernandes’in orta saha karakterli oluşu ve oyuna geriden destek vermeleri sayesinde merkezdeki sayısal avantajı kazandı. Üstelik karşılamayı da merkezi daraltarak yapınca maçın ilk yarısında M. City’nin merkez oyunu şansı oldukça kısıtlandı. Ancak M. City tarafı da buna onların tam aksine oyunu iyice genişleterek cevap verdi. Kenardaki oyuncularının merkezileşmesine alışkın olduğumuz M. City, oyunu olabildiğince açarak hatta çizgiye basarak oynayan bir anlayışı benimsedi. Oyunu bu kadar genişletince de M. City’nin kullanabileceği bir M. United defosu ortaya çıktı. McTominay ve Fred’in genişleyen oyunda kenarlara destek verememe sorunu... Hücumcu kanatları ve merkez ikilisinden destek alamayan United bekleri, karşısında sürekli iki oyuncuyla karşı karşıya kaldı. Buraya destek yapılmaya çalışıldığı anda da topları terse yollayarak fırsat bulmaya çalışan bir M. City izledik. Zaten kalite problemi olan M. United beklerinden özellikle Wan Bissaka’nın oldukça sorunlu bir oyuncu olması sebebiyle sürekli M. United’ın sağ tarafından zorlanan ataklarla fırsatlar yaratmaya çalıştılar ki ilk gol de bu şekilde geldi.

M. United’ın ikinci yarı pili bitti

M. United tarafı içinse hücum yaratma konusunda tek opsiyon geçiş hücumlarıydı. Oyun temposunu iyice yükselterek oyunu M. City’nin istediği düşük tempo oyunundan çıkarıp biraz daha kaosa sürüklemek ana hedefti. Böylece kapılan toplarla M. City savunmasını hazırlıksız yakalayıp kısa sürede karşı kaleye giderek fırsat yaratmayı hedeflediler. M. United’ın tek sayısı da bu şekilde geldi. Ancak ikinci yarıda işler tam tersine döndü. Fiziksel yeterliliklerin devreye girdiği ikinci yarıda M. United her geçen dakika oyundan düşerken, M. City tarafında yorgunluk belirtisi bile görülmedi. Durum böyle olunca City topu istediği gibi alıp rakibine vermeyince oyun tam olarak M. City oyununa dönüştü. M. City kendi oyununu oynamaya başladığı andan itibaren de onları yenmek çoğu takım için imkansız göreve dönüşüyor. Ön alandaki mükemmel M. City presinden çıkamayan M. United her defasında topu kaptırıp sonrasında M. City oyuncularını kovaladı. Kovaladıkça yorulan M. United tarafı oyundan her geçen dakika daha da düştü. Öyle ki bir pozisyonda topu çıkarabilmek için 9 kişi kendi yarı sahasına gelen M. United oyuncuları topu karşı sahaya geçirdiğinde top Rashford’a gelmiş ancak pas atabileceği tek bir oyuncuyu etrafında bulamamış ve sonrasında topu kaybetmişti.

De Bruyne yıldızlaştı

Bu maçı konuşurken De Bruyne’den söz etmemek olmaz. Mükemmel bir performans sergileyen Belçikalı yıldız ilk yarıda attığı iki golün yanı sıra maç boyunca ne yapması gerekiyorsa onu yaptı. Beklemesi gereken zamanda bekledi, dripling yapması gereken anda dripling yaptı, pas atması gereken zamanda pas attı. Bunların yanında bir orkestra şefi gibi takım arkadaşlarını da oynattı. En sonunda da M. United’ın fişini çeken golün asistini yaptı. O böyle oynarken izlemesi gerçekten büyük keyif. Sezonun M. City için en zorlu fikstürlerinde birinde sezonun en yüksek form seviyesine ulaşmış durumda.

M. City optimum düzeni buldu

M. City zirve yarışında ensesinde nefesini hissettiği Liverpool’un kendisine yaklaşmasına izin vermezken, sezon boyu aradığı optimum dizilişi de bulmuş görünüyor. Bu kadroda yapılabilecek tek değişim Grealish ile Sterling arasında olabilir görünüyor. Onun dışında bu orta saha üçlüsünün ve en uçta da Foden’ın en yüksek verimi bu düzende verdiği ve mümkün olan her maçta böyle oynamaları gerektiği net bir şekilde belli oluyor.

07 Mart 2022, Pazartesi 11:13
YAZININ DEVAMI

‘’Liverpool rövanşı zorlanarak aldı‘’

Tek gollü olsa da temposu hiç düşmeyen, aksiyonun bol olduğu maçta Liverpool ligin ilk maçında mağlup olduğu West Ham United’a karşı bu defa Anfield Road’da zorlansa da galip gelmeyi bildi ve lider Manchester City’i takibini sürdürdü.

West Ham yine Liverpool’u zorladı

Liverpool aslında iyi oynasa da West Ham oyun anlayışıyla kendilerine ters bir takım olmayı her defasında başarıyor. Liverpool’un son zamanlarda düzelttiği bir özelliği olsa da yine de maçların son 20-30 dakikalarında tempo takımlarına karşı sorun yaşayabiliyor. West Ham United da ligdeki tempo takımlarının en iyilerinden bir tanesi. Özellikle bu tempoyu fizik kalitesi de yüksek oyuncularla yaptığı için son yıllarda West Ham maçları zirveye oynayan takımların zorlandığı maçlar oluyor. Ancak bu maçta Declan Rice’ın maça çıkamaması ve Jarrod Bowen’ın maç içindeki sakatlığı West Ham’a oyun anlamında büyük darbe vurdu. Özellikle Rice’ın yerine Lanzini’nin merkezde olması maçın kontrolünün tamamen Liverpool’a geçmesini sağladı. Savunmada 4-4-2 şeklinde dizilen ve merkezdeki iki oyuncusundan biri Lanzini olan West Ham orta sahası oldukça geçirgendi. Bu yüzden topu tamamen Liverpool’a verseler de kendi birinci bölgelerinde rakip hücumculara yaptıkları iyi alan daraltmalarla bunu kompanse etmeyi başardılar. Tüm bunlara rağmen West Ham bulduğu atak fırsatlarını verimli şekilde gol pozisyonlarına çevirmeyi başardı. Öyle ki maç içinde üç tane net gol pozisyonu yarattı. Ancak bir türlü topu kale içine yollayamamaları onların şanssızlığı oldu.

Verimsiz hücum performansı

Liverpool sezonun en formda dönemini geçirirken belki de bu dönemde kazandığı en şanslı maç bu maç oldu. Rakibinin maç içinde yakaladığı net fırsatlar ancak futbol şansı bu defa onların yanındaydı. Topa yoğun bir şekilde sahip olmasına rağmen oyunun kontrolünün kendilerinde olduğunu bir türlü hissettiremediler. Rakip kaleye 22 şut atmalarına karşın gol beklentilerinin 2 olması aslında atakların ne kadar verimsiz bittiğinin ve rakibe tehlike yaratmakta ne kadar zorlanıldığının bir göstergesi. Hatta Liverpool’un maç boyunca net bir gol pozisyonu olduğunu söylemek de oldukça zor. Atılan gol de Dawson’un hatasından doğan bir pozisyonun iyi bir şekilde bitirilmesiyle ortaya çıktı. Bunun iki tane sebebi var. Birincisi Liverpool orta sahasındaki yaratıcılık ve top yönlendirme eksikliği. Bu anlamda Thiago Alcantara Liverpool’da ikamesi olmayan tek oyuncu. Keita ve Jones o rolü belli seviyelerde yerine getirseler de Thiago seviyesinde bunun yapılamaması Liverpool’u sürekli Trent’in ayağına bakar hale getiriyor. İkincisi de West Ham’ın Liverpool ileri üçlüsüne karşı yaptığı alan daraltma. Liverpool hücumcuları ne zaman topla buluşsalar iki veya üç kişiyle sürekli alan sıkıştırma yaptılar. Özellikle bu şekilde Salah’ın etkinliğini neredeyse sıfıra indirerek Liverpool akınlarının etkinliğini oldukça düşürdüler.

Çözüm Mane – Diaz değişimi olabilir

Luis Diaz’ın gelişiyle Sadio Mane’nin en uçta oynamaya başlaması takımın oyun ezberini biraz sekteye uğratıyor. Mane en uçta oynamaya alışmaya başlasa da eski yerinde çok daha etkili olabilir. Luis Diaz ise geldiği gibi estirmeye başladığı rüzgarı en uçta oynarken de sürdürebilir görünüyor. Özellikle bağlantı oyunu, top koruma becerisi ve iyi fiziksel durumu sayesinde en uçta oldukça etkili olabilir. Böylece Mane de daha verimli olduğu bölge olan sol kanada geçip her zamanki oyununu oynayabilir. Belki önümüzdeki maçlarda kilidin çözülemediği bir durum karşısında Jürgen Klopp bu oyuna dönebilir.

Manchester City maçına bir sağlam adım daha

Liverpool bu maçla birlikte galibiyet serisini 7 maça çıkarırken, final niteliğindeki Manchester City maçına kadar olan zorlu fikstürdeki bir zor maçı daha kayıpsız atlattı. Kötü oynamasa da eksikleri göze çarpan Liverpool şampiyon olmak için böyle oynadığı maçları da kazanmak zorunda. Özellikle formu hafiften düşen Manchester City maçına Arsenal ve Manchester United maçlarını kazanmış bir şekilde gidecek bir Liverpool maçın favorisi olacaktır.

06 Mart 2022, Pazar 12:26
YAZININ DEVAMI

‘’Baştan aşağı hatalarla dolu‘’

Rezalet

Neresinden tutsan elinde kalan, ne taktik ne teknik hiçbir şeyin konuşulamadığı, sahada ne oynamaya çalıştığı belli olmayan, mücadele etmekten bile yoksun bir kadronun, Avrupa’nın sıradan hatta vasat altı bir kadrosuna karşı aciz durumlara düşüşünü 180 dakika boyunca izlediğimiz bir seri geride kaldı. Rakip Slavia Prag’ın tek özelliği belli bir oyun planına sahip olmaları ve bunu sahada uygulayacak kadar mücadele etmeleriydi. Rakip o kadar vasat ve oyuncu kalitesi bakımından o kadar kötü bir takım ki 21 şut attıkları bir maçta sadece 3 gol atabilirken, hücuma bile çıkmaktan yoksun Fenerbahçe’den 2 gol yemeyi başardılar. Sadece bu bile Fenerbahçe’nin baştan aşağı hatalarla dolu olduğunu gösteriyor. Ancak hala Fenerbahçe’nin en büyük hatası nerede hata yaptığını kabul edememesi.

Cevapsız sorular

Bu sezon Fenerbahçe yönetiminin tek doğrusu olan Vitor Pereira’yı üçlü savunma oynattığı için takımdan yolladıysanız, neden İsmail Kartal bu maça 3-4-3 dizilişi ile çıktı? Bu sistemi oynatan ve başarılı da olan Vitor Pereira neden yollandı? Mağlup olduğunuz bir maçın rövanşında neden bir oyuncunuz sakatlandığı anda dizilişinizi değiştirdiniz? Bu mantıklı soruların hiçbirinin mantıklı bir cevabı olmadığı çok açık. Fenerbahçe teknik heyeti televizyon yorumcuları kadar rakip analizine kafa yormuyorlar. Rakip analizini yapmadıkları gibi kendilerinin herhangi bir oyun planı da bulunmuyor. Dizilişi değiştirerek sahaya çıkan Fenerbahçe maç başlamadan önce yeni bir plan deneyeceği konusunda taraftarı ümitlendirse de sahaya çıkan takımın oynadığı sıradan oyun ve Ferdi’nin maç başında sakatlanıp oyundan çıkmasıyla dizilişi hemen değiştirmeleri aslında bu tek hedef maç için herhangi bir oyun planı yapılmadığının göstergesi.

En büyük hata

Oyun planı veya rakip analizinin yapılmamasını bir kenara bırakırsak ne saha kenarındaki teknik ekibin ne saha içindeki Fenerbahçe oyuncularının ne bir hırs ne bir azim emaresi göstermemesi başka büyük bir sorun. Yenilen saçma sapan gollere reaksiyon bile veremeyen, yetenekleri yetmese bile yeteneği ölçüsünde bile mücadele edemeyen bu ekiple bir başarı sağlanması, en azından şu vasat rakip karşısında bir maç kazanması bile mucize olurdu. Şu maçı izleyen herkes biliyor ki bu maç 10 kere oynansaydı en az 8 tanesini Slavia Prag kazanırdı. Hatta Fenerbahçe tek esprisi disiplinli oynamak olan takımı bile maç sonunda pas atmayacak, bencilce şutlar atabilecek lakaytlığa getirdi. Ancak tüm bunlara rağmen İsmail Kartal maç sonunda rakibinin rölantiye aldığı maçı değerlendirirken oyunun dengeye geldiğini söyleyebiliyor. İşte bu yüzden o kadar çok hatanın içinde bile Fenerbahçe’nin en büyük hatası, hatasını kabul edememesidir. Çünkü hatayı kabul etmek hatayı çözmek için ilk adımdır. Bir hata olduğunu kabul etmemişseniz, neyi çözeceksiniz ki?

Tek umut

Fenerbahçe’nin daha şubat ayında tüm kulvarlarda havlu atması çok büyük bir başarısızlık ve taraftarına karşı yapılmış bir ayıptır. Ligin kalanında Fenerbahçeliler için anlam ifade edecek tek şey, bu maçtaki anlamlı tek şeyle aynı olacak. Arda Güler…

25 Şubat 2022, Cuma 09:14
YAZININ DEVAMI

‘’Kane Manchester City'i devirdi‘’

Tam anlamıyla dramatik bir sona sahne olan maçta son üç Premier Lig maçında mağlup olan Tottenham, son yenilgisini 16 maç önce alan Manchester City’i deplasmanda 3-2 yendi. Yaz transfer döneminde Manchester City’e transferi bir türlü gerçekleşemeyen Harry Kane maçta yıldızlaşırken, dramatik sonuyla ve puan tablosuna olan kritik etkisiyle belki de sezonun kırılma maçlarından biri oldu.

Total savunma, verimli bitiricilik

Tottenham maça 3-4-3 dizilişiyle başlamasına rağmen bu diziliş çoğunlukla 5-4-1 hatta zaman zaman 6-3-1 gibi göründü. Çoğunlukla böyle görünmesinin sebebi, top kendilerinde değilken bu dizilişle sahada durmalarıydı ve çoğunlukla da topa sahip olmadılar. %29 gibi bir topa sahip olmayla amaçlarının tamamen kontratak olduğunu gösterdiler. Sahada tamamen geçiş oyunu oynamaya çalıştılar. Bunu da maçın başından sonuna kadar oldukça iyi yaptılar. Maç öncesi bu maçta Tottenham için bir hücum seti düşünsek akla ilk gelecek set ile golü buldular. Kazanılan top ile Kane’i topla buluşturup onun savunma arkasına Son’u kaçırmasıyla gelişen bir hücumla erkenden öne geçtiler. Savunmada beklemeyi ana oyun planı olarak kurgulayan bir takım için olabilecek en iyi senaryo gerçekleşmiş oldu. Buna rağmen oldukça riskli bir şekilde savunma hattını çok geride kuran Tottenham, Manchester City’nin ceza sahasına girişlerini engelleyemese de maç boyunca net gol pozisyonu vermedi. Hücumda da çok az fırsat bulmasına karşın Kane – Son iş birliğinin verimli çalışması golleri getirdi. Tottenham’ın ikinci yarıda rakip ceza sahasında sadece 3 kez topla buluşması ve bunlardan 2 tanesinin gol olması aslında atakları ne kadar verimli bitirdiklerini gösteriyor. Özellikle Manchester City’de bu sayının 36 olması ve attıkları golün de penaltı vuruşundan geldiği düşünülürse…

Manchester City’nin iki büyük zaafı

Manchester City Crystal Palace yenilgisinden sonra çıktığı 15 maçta aldığı 14 galibiyet ile zayıf noktası olmayan bir takım izlenimi verse de Tottenham bu takımın en büyük iki zafiyetinden yararlanarak bu maçı kazandı. Bunlardan ilki ağır stoperlere sahip olması. Ruben Dias, Laporte, Stones gibi bu takımın as stoperleri aslında ne kadar kaliteli pasörler olsalar da oldukça ağır stoperler. Stoperlerinin çok önde oynaması bu zayıflığı daha da büyütmesine rağmen o kadar dominant bir topa sahip olma oyunu oynuyorlar ki bu zaafın kullanım penceresi çok dar oluyor. İyi top dağıtan bir oyuncuya sahip takımlar zaman zaman bunu bizlere gösterse de bunu daha önce Tottenham kadar gözümüze sokan bir takım olmamıştı. Kane ve takım arkadaşlarının gol noktasında yüksek volümlü bitirişleri bunu bu kadar net görmemizi sağladı. İkincisiyse ceza sahası içindeki bitiricilik eksikliği. Tamamen topa sahip olan ve bu topu rakip ceza sahasına götürebilen bir takım olmasına karşın topu kalenin içine bırakmakta oldukça zorlanan City, bu anlamda sezon boyunca ceza sahasını karıştıran veya o bölgede top kendisine geldiğinde zorlanmadan skoru yapacak oyuncu eksikliğini yaşadı. Guardiola’nın tüm yaz boyunca en uçta hem top dağıtması hem de iyi bir bitirici olması sebebiyle istediği Kane, üç golde de Guardiola’nın kendisini isteme sebeplerini birer birer gösterdi.

Kane – Manchester City

Harry Kane’in bu maçtaki mükemmel oyununun yanı sıra yaptığı skor katkısı ve son dakikada attığı gol ile galibiyeti getirmesi özellikle yaz transfer dönemindeki Kane – Manchester City transfer durumu düşünüldüğünde maçı daha dramatik hale getirdi. Özellikle Manchester City ceza sahası içi bitiriciliğindeki sorundan dolayı şampiyonluğu kaçırırsa hem gerçekleşmeyen Kane transferi hem de bu maçın sonucu onlar adına sezonun kırılma anları olarak hatırlanacaktır. Manchester City artık Liverpool’la olan puan farkının iyice kapanmasıyla birlikte girdiği bu zorlu fikstürde iyice baskıyı hissetmeye başladı. Hata lüksü kalmayan City’de hedef artık sezonun kırılma maçı olacak Liverpool maçına kadar puan kaybetmemek olacak.

20 Şubat 2022, Pazar 10:06
YAZININ DEVAMI

‘’Kane Manchester City'i devirdi‘’

Tam anlamıyla dramatik bir sona sahne olan maçta son üç Premier Lig maçında mağlup olan Tottenham, son yenilgisini 16 maç önce alan Manchester City’i deplasmanda 3-2 yendi. Yaz transfer döneminde Manchester City’e transferi bir türlü gerçekleşemeyen Harry Kane maçta yıldızlaşırken, dramatik sonuyla ve puan tablosuna olan kritik etkisiyle belki de sezonun kırılma maçlarından biri oldu.

Total savunma, verimli bitiricilik

Tottenham maça 3-4-3 dizilişiyle başlamasına rağmen bu diziliş çoğunlukla 5-4-1 hatta zaman zaman 6-3-1 gibi göründü. Çoğunlukla böyle görünmesinin sebebi, top kendilerinde değilken bu dizilişle sahada durmalarıydı ve çoğunlukla da topa sahip olmadılar. %29 gibi bir topa sahip olmayla amaçlarının tamamen kontratak olduğunu gösterdiler. Sahada tamamen geçiş oyunu oynamaya çalıştılar. Bunu da maçın başından sonuna kadar oldukça iyi yaptılar. Maç öncesi bu maçta Tottenham için bir hücum seti düşünsek akla ilk gelecek set ile golü buldular. Kazanılan top ile Kane’i topla buluşturup onun savunma arkasına Son’u kaçırmasıyla gelişen bir hücumla erkenden öne geçtiler. Savunmada beklemeyi ana oyun planı olarak kurgulayan bir takım için olabilecek en iyi senaryo gerçekleşmiş oldu. Buna rağmen oldukça riskli bir şekilde savunma hattını çok geride kuran Tottenham, Manchester City’nin ceza sahasına girişlerini engelleyemese de maç boyunca net gol pozisyonu vermedi. Hücumda da çok az fırsat bulmasına karşın Kane – Son iş birliğinin verimli çalışması golleri getirdi. Tottenham’ın ikinci yarıda rakip ceza sahasında sadece 3 kez topla buluşması ve bunlardan 2 tanesinin gol olması aslında atakları ne kadar verimli bitirdiklerini gösteriyor. Özellikle Manchester City’de bu sayının 36 olması ve attıkları golün de penaltı vuruşundan geldiği düşünülürse…

Manchester City’nin iki büyük zaafı

Manchester City Crystal Palace yenilgisinden sonra çıktığı 15 maçta aldığı 14 galibiyet ile zayıf noktası olmayan bir takım izlenimi verse de Tottenham bu takımın en büyük iki zafiyetinden yararlanarak bu maçı kazandı. Bunlardan ilki ağır stoperlere sahip olması. Ruben Dias, Laporte, Stones gibi bu takımın as stoperleri aslında ne kadar kaliteli pasörler olsalar da oldukça ağır stoperler. Stoperlerinin çok önde oynaması bu zayıflığı daha da büyütmesine rağmen o kadar dominant bir topa sahip olma oyunu oynuyorlar ki bu zaafın kullanım penceresi çok dar oluyor. İyi top dağıtan bir oyuncuya sahip takımlar zaman zaman bunu bizlere gösterse de bunu daha önce Tottenham kadar gözümüze sokan bir takım olmamıştı. Kane ve takım arkadaşlarının gol noktasında yüksek volümlü bitirişleri bunu bu kadar net görmemizi sağladı. İkincisiyse ceza sahası içindeki bitiricilik eksikliği. Tamamen topa sahip olan ve bu topu rakip ceza sahasına götürebilen bir takım olmasına karşın topu kalenin içine bırakmakta oldukça zorlanan City, bu anlamda sezon boyunca ceza sahasını karıştıran veya o bölgede top kendisine geldiğinde zorlanmadan skoru yapacak oyuncu eksikliğini yaşadı. Guardiola’nın tüm yaz boyunca en uçta hem top dağıtması hem de iyi bir bitirici olması sebebiyle istediği Kane, üç golde de Guardiola’nın kendisini isteme sebeplerini birer birer gösterdi.

Kane – Manchester City

Harry Kane’in bu maçtaki mükemmel oyununun yanı sıra yaptığı skor katkısı ve son dakikada attığı gol ile galibiyeti getirmesi özellikle yaz transfer dönemindeki Kane – Manchester City transfer durumu düşünüldüğünde maçı daha dramatik hale getirdi. Özellikle Manchester City ceza sahası içi bitiriciliğindeki sorundan dolayı şampiyonluğu kaçırırsa hem gerçekleşmeyen Kane transferi hem de bu maçın sonucu onlar adına sezonun kırılma anları olarak hatırlanacaktır. Manchester City artık Liverpool’la olan puan farkının iyice kapanmasıyla birlikte girdiği bu zorlu fikstürde iyice baskıyı hissetmeye başladı. Hata lüksü kalmayan City’de hedef artık sezonun kırılma maçı olacak Liverpool maçına kadar puan kaybetmemek olacak.

20 Şubat 2022, Pazar 10:03
YAZININ DEVAMI

‘’PSG istediğini Mbappe'yle aldı‘’

Şampiyonlar Ligi son 16 turunun en dikkat çeken karşılaşmasında ilk şampiyonluğunun peşindeki PSG, bu kupayı en çok kazanan Real Madrid karşısında Mbappe ile kazanırken, Messi de Barcelona’dan ayrıldıktan sonra ilk kez Real Madrid’e rakip oldu. Özellikle Real Madrid’e karşı oynaması sebebiyle iyice artan beklentilerin çok altında kaldı. Özellikle penaltıya kadar ortalama bir oyun sergileyen Messi, kaçırdığı penaltıdan sonra tamamen soğukkanlılığını yitirerek takımına negatif etki oluşturdu. Kaçırdığı penaltı sonrası takıma ekstra bir şekilde katkı vermek isteyen Messi, bunu yapmaya çalışırken tamamen yanlış kararlar verdi. Paredes’in ayağından şut atmak üzereyken ayağından aldığı top da Neymar’a kullandırmadığı frikik de bunun göstergeleriydi.

Real Madrid hiçbir etkinlik gösteremedi

Bu sezon Real Madrid teknik direktörü Carlo Ancelotti oynattığı geçiş oyunu sebebiyle yoğun eleştiri alıyor. Buna rağmen hem La Liga’da lider olması hem de Şampiyonlar Ligi’nde grubundan lider çıkması sebebiyle Ancelotti bu oyunda ısrarını sürdürüyor. PSG gibi çok tehlikeli bir hücum takımına karşı da bu oyunu oynamak anormal değil. Özellikle deplasman golünün bir avantajının kalmamış olması da bu maçta gol yememeyi birinci öncelik kılıyor. Ancak Real Madrid’in bu maçta hiçbir karşı oyun planı gösterememiş olması bu maça iyi hazırlanılmadığını gösteriyor. Sezon boyunca neredeyse tek hücum planı olan Vinicius Junior’ı topla hızlı bir şekilde buluşturarak onun açık alan becerisinden faydalanmak dışında bir planla oynamayan Real Madrid, bu plana önlem alınması sebebiyle neredeyse hiç hücum edemedi. Hücumda hiçbir tehdit oluşturamadıkları için de dakikalar ilerledikçe PSG, Real Madrid’in üstündeki baskısını giderek artırdı. Maç boyu verdikleri pozisyonlara rağmen Ancelotti’nin tek hatalı kararı olan Lucas Vazquez/Dani Carvajal değişiikliği muhtemelen ona mağlubiyeti getirdi. Mbappe gibi bir oyuncu karşısına savunmacı olmayan bir oyuncuyu koymanın hatasını son dakikada gören Real Madrid turun ikinci ayağında artık gol atmak zorunda.

Pochettino’nun etkili dokunuşları

Topa tamamen sahip olan ve kontrolün kendisinde olduğunu maç boyu hissettiren PSG, her ne kadar sahaya 4-3-3 ile çıkmış olsa da hücumda 3-2-5 gibi oynayan ve Vinicius Junior’a özel önlem alan bir dizilişle sahadaydı. PSG, Hakimi ve Nuno Mendes’in hücumda genişlik yaratmasıyla Real Madrid savunmasının geniş alana yayılmasını sağlayarak rakip ceza sahasında boşluklar oluşturmayı denedi. Bu iki oyuncunun ileri çıkmasıyla oluşan savunmadaki boşlukları ise sağ iç Danilo Pereira’nın sağ stoper gibi konumlanmasıyla dolduran PSG, bu sayede Real Madrid kontrataklarına önlemini de aldı. Buna rağmen oyun temposunu istediği kadar artıramayan ve ribaundları sürekli bir şekilde toplayamadığı için akın sürekliliği sağlayamayan PSG, yaptığı ön alan baskısına rağmen bir türlü rakibini kendi yarı sahasına sıkıştıramadı. Messi’nin üçüncü bölgeden daha geride serbest rolde oynaması, Di Maria’nın da orta saha görevleri de olan bir sağ kanat olması hücumda Mbappe’nin yalnız kalmasına sebep oldu. İkinci yarıda Pochettino da bu durumu görmüş olacak ki üç hücum oyuncusunu da sol bölgede toplayıp aslında oyunu iyice daraltıp Real Madrid savunmasına girmeyi daha da zorlaştırma riskini de alarak kendi hücumcuları arasındaki bağlantıyı kurmaya çalıştı. Bunda oldukça başarılı olan PSG hem penaltı pozisyonunu hem de atılan gol pozisyonunu da bu sayede ortaya çıkardı.

PSG için alternatif bir 4-2-3-1 önerisi

Beklerinden oldukça büyük hücum katkısı alan PSG, maç boyu yapılabilecek ortalarda havadan etkili olabilecek veya içeri atılan topları bitirebilecek bir santraforun eksikliğini yaşadı. Messi’nin soldan içeri deplase olarak Hakimi’ye alan açtığı, aynı zamanda kendisinin merkezde kaybolmadığı bir düzen ile birlikte Icardi’nin en uçta, Mbappe’nin sol forvette ve Neymar’ın forvet arkasında serbest olduğu bir düzende oynaması bu hücumu daha da güçlendirebilir. Özellikle Icardi dışındaki üçlünün değişken oynayabilen yapısı birçok takımın savunmasını bozabilir. Pochettino’nun bu şekilde oynayacağı bir 4-2-3-1 yapısı iyi savunma yapan ekiplere karşı çözüm getirebilir.

Bol gollü bir rövanş beklentisi

Bu maç her ne kadar gol pozisyonu açısından kısır geçse de turun ikinci ayağı bu skor dengesizliği ile birlikte daha çok şey vadediyor. Özellikle Real Madrid’in savunma kurgusunda ikamesi olmayan tek oyuncu Casemiro’nun ve sol bekte Mendy’nin cezaları sebebiyle oynayamayacak olması savunmalarını oldukça zayıflatacak. Gol aramak zorunda olan Real Madrid’in savunmada vereceği boşluklar da buna eklenince PSG hücum hattı bolca gol fırsatı bulacaktır. Tüm bunlara rağmen Santiago Bernabeu’nun atmosferi her zaman her takım için zorlayıcı olmuştur. Bu sebeple bu turun rövanşı kesinlikle çok daha gollü ve izlenmeye değer olacaktır.

16 Şubat 2022, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Luis Diaz'lı Liverpool dominasyonu‘’

Liverpool’un şampiyonluk yarışındaki en son puan kaybı olan Leicester City deplasmanın rövanşı niteliğinde olan bu maçta bambaşka bir takım olarak sahaya çıktı. Yeni yıldız adayı Luis Diaz’ın ilk 11 başlamasının yanı sıra pasör nitelikli oyuncuların sahada olması Liverpool’u 1,5 ay önceki takımdan bambaşka bir takım haline getirdi.

İlk maçın rövanşını pas kalitesiyle aldı

Leicester City takımca zor günlerden geçen bir takım. Premier Lig’de aldığı son galibiyetin yine bir önceki Liverpool maçı olması bunun en önemli göstergelerinden. Bu maçta da Brendan Rodgers’ın seçimleri Liverpool karşısındaki yenilgiyi kolaylaştırdı. 1,5 ay önce topu ileri taşımakta güçlük çeken Liverpool’a karşı Salah ile Mane’nin topla buluşmasını engelleyecek bir sistemle biraz da şansın kendilerinden yana olması sonucu buldukları bir golle 3 puan almışlardı. Ancak bu defa karşılarına gelen Liverpool çok farklıydı. Orta saha üçlüsünde alışık olmadığımız şekilde Thiago ve Curtis Jones gibi iki pas kalitesi yüksek oyuncuya ek olarak ileri uçta da Firmino başladı. Bunlara bir de yeni transfer Luis Diaz da eklenince pas kalitesi açısından elit bir seviyeye çıkan Liverpool aynı zamanda tempoyu da yükseltebildi. Rodgers’ın savunmada Çağlar ve orta sahada Tielemans’ı tercih etmemesi Leicester’ın geriden top çıkarma yetisini azalttı. Buna ek olarak Fabinho’nun dönen topları toplama ve gegenpresste top kazanma becerisini en üst seviyede göstermesi de Liverpool’un akın sürekliliğini sağlamasında ana faktör oldu. Özellikle ilk yarıda rakibine total bir dominasyon sağlayan Liverpool, ikinci yarıda da 45-60. dakikalar arasındaki periyot dışında yine bu üstünlüğü devam ettirdi. Sezonun belki de en iyi oyunlarından birini Mane’nin olmadığı ve Salah’ın sonradan oyuna girdiği denklemde çıkaran Liverpool, sezonun geri kalanında klasik oyun planına ek olarak ikinci bir güçlü oyun kazanmış oldu.

60. dakika sonrası kondisyon sorununa çözüm

Sezon boyunca 60. dakikalar sonrası düşen kondisyon sebebiyle oyunu yavaşlayan ve tempo sorunu gözlediğimiz Liverpool’un ikinci yarıda 60. dakikadan sonra kontrolü tekrar ele alarak oyunu domine etmesi, aslında bu maç özelinde Klopp’un bu soruna yönelik bir çözüm üretmiş olmasından kaynaklıydı. Sahaya nispeten daha genç ve dinamik bir 11’le çıkan Liverpool, 60. dakikadaki oyuncu değişiklikleriyle temposu düşmeye başlayan Firmino ve Jones’u oyundan alarak dinamizmi tekrar yükseltti. Buna ek olarak akın sürekliliğinin maç boyu sağlanması ve neredeyse hiç geriye koşmak zorunda kalmamaları yine bu sorunun ortaya çıkmamasındaki diğer önemli faktör oldu.

Luis Diaz ilk maçında yıldızlaştı

Ara transfer döneminin en önemli transferi Luis Diaz da Liverpool formasıyla ilk kez ilk 11’de sahaya çıktı. Aldığı her topta taraftarı heyecanlandıran, sürekli doğru oyunu oynayan Luis Diaz oynadığı her dakika maçın içindeydi. Takım arkadaşlarıyla kısa zamanda fena olmayan seviyede bir uyum sağlayan Diaz, fizik kalitesinin Premier Lig seviyesi için bile ortalama üzeri olduğunu gösterdi. Bitmek bilmeyen enerjisiyle Liverpool’un maç boyu temposunu yüksek tutmasını sağlayan en önemli oyunculardandı. Kenarda topla buluştuğunda birebirlerde etkili ve gerek kenarlarda gerek merkezde sağladığı pas bağlantısıyla hücumlarda ana faktör oldu. Bu özelliğiyle Salah ve Mane ile birlikte oynayacağı bazı maçlarda en uçta da denenebilir. Daha önce bu kadar elit seviyede bir takımda oynamadan Premier Lig’e gelerek hiç bocalamadan maçın adamı olabilen ve bunu daha önce hiç elit seviyede bir takımda oynamadan yapan Luis Diaz adından uzun yıllar bahsettirecek bir oyuncu olduğunu tek maçta gösterdi.

Luis Diaz transferi sonrası hücumda tatlı bir kadro sorunu oluşan Klopp bu durumdan oldukça memnundur. Orta sahada Thiago’nun sağlıklı kalabilmesi de sezonun geri kalanı adına kritik olacak gibi görünüyor. Manchester City ile olan puan farkı 9’a inen Liverpool eksik maçını kazandığı takdirde puan farkını iki maça indirmiş olacak. Brentford karşısında puan kaybedebileceğini gösteren Manchester City’nin sürekli ensesinde olan Liverpool’da hedef, nisan ayındaki Manchester City maçına iddialı çıkabilmek. Leicester City karşısındaki oyunla da bunu yapabileceğinin sinyallerini verdi.

11 Şubat 2022, Cuma 10:24
YAZININ DEVAMI

‘’M. City'den kötü oyun, net skor‘’

Şampiyonluğun en büyük adayı Manchester City, İngiltere Premier Lig’de son maçının ardından 18 gün geçmesinin ardından evinde Brentford’u ağırladı. City’nin mutlak kazanması gereken maçta rakibi karşısında 2-0’lık skor yakalasa da oynadığı futbol tatmin edici değildi.

Beklenenden oldukça düşük tempoda başlayan maçta Manchester City klasik sahte 9’lu 4-3-3’ü ile sahaya çıkarken konuk Brentford rakibini 3-5-2 ile durdurmaya çalıştı. Lige verilen ara öncesi en yüksek seviyesine çıkan M. City, maçlara genellikle çok yüksek tempoda yoğun presle başlayarak ilk yarım saatte maçı koparmaya çalışırdı. Ancak ilk yarım saatte bu görüntüsünden oldukça uzak olan M. City rakip kalede net fırsatlar bulmakta zorlandı. Bunun üstüne Brentford da sahaya merkezi kalabalık ve sağlam tutarak merkez kontrolünü rakibine vermeyince oyun M. City adına oldukça zorlaştı. Buna karşılık olarak Pep Guardiola her ne kadar bekleri Cancelo ve Stones’u merkeze yaklaştırsa da merkez kontrolünü ele alamayan M. City oyunu mecburen kanatlara yönlendirmek zorunda kaldı. Ancak oyun temposunu bir türlü yükseltemedikleri için kanatlardan da etkinlik sağlayamadılar. Bunun da en önemli sebeplerinden bir tanesi M. City’nin normalde bek ve stoper arasına atılan paslarla hücum oyuncularını pozisyona girmelerini sağlıyor olmasıydı. Brentford’un üçlü savunmayla oynuyor olması bu boşlukların oluşumunu engelledi. Brentford’un kendi birinci bölgesinde merkezi kalabalık tutarak beklemesi M. City’nin hücumda başka boşluklar bulmasını da zorlaştı. Kısaca M. City kendi yarı sahasında merkezi tutan bir rakibe karşı tempo yükseltemediği için kilidi açamadı.

30. dakika sonrası biraz vites yükselten M. City yine de golü bulacak etkinliği gösterememişken Brentford’lu Rasmussen’in yaptığı amatörce hatadan penaltı kazanan M. City golü bulunca kilit de açılmış oldu. Brentford gibi tamamen geride beklemek üzerine plan yapan bir takıma karşı ilk yarıyı önde kapatan M. City’nin ikinci yarıda tamamen kontrolü eline almasını ve üstüne gelmeye çalışan rakibine birkaç gol daha atarak maçı kazanmasını beklersiniz fakat ikinci yarıda da bu görüntüsünden uzak olan M. City, yine ilk yarıdaki gibi düşük tempoda ikinci golü zorlamayan bir görüntüdeydi. Guardiola’nın oyun anlayışı düşünüldüğünde Brentford’a karşı 1-0’ı korumak için oynamayacağını bildiğimizden muhtemelen M. City maç içerisinde takım olarak tempoyu istenilen seviyeye çıkamadı. Bu açıdan lige verilen aranın M. City’nin formunu biraz düşürdüğünü söyleyebiliriz.

İkinci golü de Brentford kalecisi Raya’nın yaptığı büyük hata sonucu bulan M. City maçı 2-0 kazandı ancak rakibinin yaptığı iki büyük hatadan bu golleri bulmuş olması, maçın M. City standartlarının altında oluşunun bir göstergesi. Üstelik bu hataların ikisi de zorlanmamış hatalar. Bunlar olmasa bu oyunla bu maç çok kolay krize girebilirdi. Geçiş oyununu daha iyi oynayabilen, hücumcularıyla biraz daha tehdit yaratabilecek ya da sadece önüne gelen fırsatları tepmeyen bir takım olsa çok kolay puan kaybedilebilecek bir maçı kazanan M. City, şampiyonluk yolunda bir engeli daha hasarsız geçirmiş oldu. Oyun olarak ne kadar tatmin etmese de kazanılan bu üç puan M. City’i şampiyonluğa bir adım daha yaklaştırdı. Zaten şampiyonluk için en önemli detaylardan biri kötü oynarken de kazanabilmek değil mi?

10 Şubat 2022, Perşembe 09:50
YAZININ DEVAMI