Arama

Popüler aramalar

‘’Haşmetmeaplarının dönüşü mü?‘’

İsviçreli 16 kez Çek ise 5 kez kazanmış. Maçların çoğu en az 3 sette bitmiş. Son karşılaşmalarının çoğundan Berdych zaferle ayrılmış. Ancak Federer birkaç ay önce Edberg ve Severin ikilisiyle çalışmaya başladığından bu yana epey farklı. Öncelikle çok daha agresif. Yaşından dolayı yavaşlamış bile olsa fiziken belki de kariyerinin en iyi durumunda. Eski raketinden daha büyüğüne geçiş dönemini atlatmış görünüyor. Dubai’nin başlangıcından bu yana hep daha iyiye gitti. Dün de Djokovic’e karşı bunu ispat etti. Hele ilk seti yitirdikten sonra geri dönebileceğini kimse tahmin etmedi. Bu fiziki durumunun bir göstergesi. Djokovic ise büyük bir olasılıkla yıl başından bu yana sadece 2 turnuva oynamış olmanın eksikliğini hissetmektedir.

Berdych karşısında maçın başlamasıyla birlikte Federer için işlerin iyi gitmediği belli oldu. İlk servisleri tutmuyor, ikinciler “let” oluyor, simgesel vuruşu olan çapraza karşı paralelleri avuta gidiyor, rakibinin servisini kırıyor ama hemen akabinde kendi servisini puansız veriyordu. Rakibi voleye daha fazla geliyordu, vs. Maçın ilk seti göz açıp kapayana kadar (30”) 5-2, sonra da 6-3 oldu.

İsviçreli ikinci sete tutan ilk servislerle başlayınca durumun daha çekişmeli geçeceği belli oldu. Ancak Federer hala rakibinden fazla basit hata yapıyordu. Setin ortalarında yine basit hatalarla servisini verdi. Ancak bir sonraki oyunu fevkalade oynayarak bu kez rakibinin servisini kırdı 3-3. Şimdi işler Berdych için iyi gitmemeye başladı. Berdych’in her bir puanına karşı ekselansları iki puan almaya başladı ve seti 6-4 bitirerek durumu eşitledi. Acaba dünün kopyasını mı yaşayacağız diye düşünmeye başladık.

Bir maçta bir oyuncu oynanılan 16 puanın 15’ini alıyorsa söylenecek fazla bir şey kalmaz. Federer ikinci setin sonunda ve üçüncü setin başında rakibini kayıt dışı bırakırken aniden basit hatalarına geri döndü ve 2-0 yapabilip garantiye alabileceği seti 1-1’e döndürdü. Tahteravalli gibi fevkalade bir üçüncü oyun izledik. 2-1 Federer. Çekişme üst düzeydi. Bilhassa seti 3-1, 4-1 yaparken ve sonra da onu 6-3 alarak altıncı kez şampiyon olurken haşmetmeaplarının tenisini en üst seviyede gördük. Tenis sporu kimseye bu adama yakıştığı kadar yakışmıyor. Ayrıca da bir insan tenis tarihinin en başarılı sporcusu ünvanını boşuna almıyor.

Böyle üst düzey bir turnuvada bunca çizgi hakemi hatası yakışık almıyor. Dünyanın belki de en iyi orta-hakemi, İsveç vatandaşı bir Müslüman olan Muhammed Lahyani onca yanlışlığı düzeltirken yorulup kendi de hata yaptı ve oyunculardan özür diledi !

Meksika’daki bir diğer ilginç turnuvada Sharapova’nın sevgilisi Bulgar Dimitrov, Andy Murray’i yenerek finalde Güney Afrikalı Anderson’un (Ferrer ve Dolgapolov’u yendi) karşısına çıkıyor.

Bundan sonra ise tüm oyuncuların en sevdiği turnuvalardan biri oynanacak : Indian Wells. İzleyip göreceğiz. Hoşkalınız.

02 Mart 2014, Pazar 09:00
YAZININ DEVAMI

‘’Davis Cup 2014‘’

Profesyonel tenis dünyası ise yılda 4 haftasonu büyük etkinliklerine ara verir. Futbolun Dünya Kupası ya da Avrupa Kupası gibi uluslararası etkinlikleri 4 ’er yılda bir belirli bir zaman sürecinde yapılırken tenisin ki her yıl Davis Kupası adı altında yapılır. Üstelik tüm yıl boyu sürer. Profesyonel dünyanın büyük tenis etkinlikleri bu karşılaşmalara yer açmak için her yıl 4 kez “es” verir.

Davis Kupası maçları 5 ’er set üzerinden iki tek ve bir çift maçı statüsüyle oynanır. Her milletin koçunun sahada yer almasına ve her değişiklikte oyuncusuna ya da oyuncularına taktik ve moral vermesine izin verilir. Seyircilerin de bilhassa son yıllarda interaktif katılımıyla bu maçlar tam bir curcuna ya da sirk (!) halini almakla birlikte epey zevkli maçlar yaşatır. Zira Davis Kupası favori tanımaz. Hiç tanınmamış bir genç raket, seyircisinin desteğinden de aldığı gazla dünyanın zirvesindeki bir oyuncuyu alt edebilir.

İşte geçtiğimiz haftasonu yine Davis Cup maçlarına sahne oldu. Doğal olarak bizim basında herhangi bir haber çıkmadı. Skor ve sansasyonun öne çıkarıldığı bir yerde tenisin olmamasına artık hayret etmiyor ancak ne zaman utanacaklarını merak ediyoruz ! ”Çok beklersin” diyen dostumuzun da az olmadığını itiraf etmeden geçemiyeceğim.

********************

Öncelikle Sırbistan-İsviçre karşılaşmasından bahsedelim. Wawrinka ve Federer ’in yer aldığı takım ne Djokovic ne de Tipsarevic ’in olmadığı Sırbistanı rakip sahada 3-2 geçti. Durum 3-0 olduktan sonra İsviçreliler sahaya Chiudinelli ile Lammer ’i soktular. Ancak bu ikili çiftlerde zaten durumu garantileyecek skoru elde etmişti. Şimdi İsviçre çeyrek finalden yarı-finale çıkmak için kendi seçeceği bir sahada Belçika ’yı eleyen Kazakistan ile oynayacak. Şüphesiz favori. Başka bir sürprizi İspanya ’yı 4-1 geçen Almanya yaptı. Nadal ’dan yoksun İspanya Kohlschreiber ve Haas öncülüğündeki rakibine resmen teslim oldu.

İtalya ise 1998 ’den bu yana ilk kez çeyrek finale kaldı. Rakipleri Arjantin ’di. Onları kendi evlerinde ve çılgın bir seyirci kitlesi önünde 3-1 yendiler. Fognini önce Monaco ve Berlocq karşısında başarılı oldu sonra da Bolelli ile birleşerek çift maçını kazandılar. Seppi ’nin Berlocq’a yenilmesi bir sorun teşkl etmedi. Son maç ise oynanmadı bile.

77 yıl sonra ülkesine Wimbledon Şampiyonluğu yaşatan Andy Murray bu kez ulusal takımın başında ABD karşısına çıktı. Murray bu kez de ülkesini 1986 yılından bu yana ilk kez Davis Kupasında çeyrek finale çıkardı. Önce Amerikalıların iki genci Querrey ve Young ’ı yendi. Sonra Bryan kardeşler çiftlerde ABD ’yi umutlandırdılar. Ama dünya sıralaması 156 olan İngiliz James Ward 55. Sıradaki Querrey ’i yenince sonuç belli oldu-06 Nisan 2014 tarihlerinden oynanacak yarı-final maçları ise şöyledir.:

Japonya Çek Cum ; Fransa Almanya ; İtalya İngiltere ; İsviçre Kazakistan. Bu maçların arasında büyük bir olasılıkla İtalya İngiltere karşılaşmaları en büyük çekişme ve gürültüye şahit olacaktır. İngiltere Murray gibi bir ağır-topla şüphesiz favori. Ama bu Davis Kupası ve saha da İtalyanların. Tanrı bilir. Hoşcakalınız...

06 Şubat 2014, Perşembe 09:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tenisin Evrimi!‘’

Kadınlarda hem Williams hem Azarenka devrilince oyun yapısında yüksek bir sürekliliği olan Na Li gibi bir raketin yolu açılmış oldu. O da kendisine adeta altın tepside ikram edilen kupayı geri çevirmedi. Ne Bouchard ne de yıllardır ikinci sınıf bir tenisçi olmaktan kendisini bir türlü soyutlayamayan ama bu turnuvada finale kadar önce Sharapova sonra da Radvanska’yı yenerek adeta kendini aşan Cibulkova, onunla rekabet edebilecek vasıfta değiller. Zaten şampiyonluğa giden yolda rakiplerine sadece tek bir set veren Çinli hem sağlam fiziği, hem aklı hem de çok yönlü oyunuyla izleyicilere de zevk veriyor.

Erkeklerde ise İsviçre’nin ezeli 2 numarası Wawrinka kendine yapışmış bu yaftadan kurtularak alnının teriyle şampiyonluğa ulaştı. Kolay değil böyle bir turnuvada dünyanın hem birinci (Nadal) hem ikinci (Djokovic) hem yedinci (Berdych) sırasındaki rakiplerini yenmek. Sol kolunda ünlü yazar-düşünür Samuel Beckett’in aşağıdaki sözleri dövmelenmiş birinden beklenilmeyecek bir başarı değildi : “Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil...”

Wawrinka bir yıldan az bir süreden (Nisan 2013) beri İsveçli Şampiyonlardan Magnus Norman’ın koçluğunda çalışıyor. Ona çok şey borçlu olduğunu itiraf edecek kadar da açıksözlü bir yapıya sahip. Final maçında hakeme çıkışmasında da haklıydı (hakem Nadal’ın aldığı molanın sebebini ve saatini kendisine söylemeliydi. Bunu yapmadığı gibi molayı da olması gerekenden 2-3 dakika geç başlattı.
“Stan-the-man” tüm turnuva boyunca çok akıllı taktiklerle oynadı. Djokovic ile Berdych karşısında nekadar sağlamcı oynadıysa Nadal karşısında tam tersine direk puan alıcı vuruşlara döndü. Her-ne-kadar İspanyol Boğasının ani bir sakatlığı olduysa da bu onun başarısını hiçbir şekilde gölgeleyemez. Ancak tartışmaya açmak istediğim bir konu var. Nadal bundan önce birkaç konuda suçlanmıştı. Doping olayını ben bir çamur atılma olarak benimsiyor ve burada hiç değinmiyorum. Geri kalanlar ise :

1) Bilhassa servis kendisindeyken zamanı fazlasıyla geçirmesi ve kurallara uymaması;
2) Kritik maçlarda koçu olan amcası Tony’den sürekli taktik alması;
3) Ve şimdi sakatlık molası alması. Sizce tüm kariyeri sayısız başarı dolu olan, tenisin zirvesinde ve dünya sporunun başlıca büyükelçilerinden biri olarak addedilen bir şampiyonun bir final maçında sakatlık veya bahanesiyle mola alması ve rakibinin tüm konsantrasyonunu ve dengesini sarstıktan sonra geri gelip maçı çevirmeye çalışması etik olarak doğru mudur ? Maalesef bu yöntemi kendilerine adeta bir yaşam felsefesi yapmış Azarenka efsafında oyuncular da var. Genellikle alacağınız yanıt “sakatlık ta olsa maçtan çekilmek yerine rakibimize duyduğumuz saygıdan dolayı oynamaya devam ediyoruz.

Rakiplerimizin de maçı maç-puanından kazanma haklarını gözetiyoruz” ya da “yaptığımız tenis oyun kuralları içerisindedir” olacaktır. Hadi buyrun bakalım. Fikirlerinizi merak ediyorum.
Wawrinka bu şampiyonluğu ile Nadal ile Djokovic’in ardından üçüncü sıraya yükselirken Federer sekizinciliğe düşüyor. Ancak Federer bu turnuvadaki formunu sürdürse bile tekrar üst basamaklara tırmanması epey zor. Zira rakipleri hemen her hafta oynarken o seçme turnuvaları oynuyor. Bunların da hepsinde başarılı olması lazım ki yukarılara çıkabilsin.

Şimdi ne mi olacak ? Öncelikle “ağır abilerin” arasına bir türlü giremeyen gençlere güven gelecek. Dimitrov, Raonic, Janowicz, Gulbis gibi raketler yıl boyu bir çok sürprize imza atacaklar. Erkek tenisi daha zevkli bir hale gelecek. Değişik ülkelerden yıldızlar çıktıkça spor sanayi daha da gelişecek. Seyirci artacak. Seyirci arttıkça işin içine daha fazla para girmeye, sponsorlar artmaya başlayacak.
Kadınlarda ise çekişme arttıkça artık sıkıcı bile olmayan tenislerinin inşallah kalitesi artacak. Sahanın ön yarısının da oyuna dahil olduğunu ve vole vurmasını öğrenecekler. Hoşcakalınız.

Fanatik !

“Fanatik” kelimesi sözlükte “bir öğretiye, bir dine, bir kimseye, bir şeye çok aşırı ölçüde, coşku ve tutkuyla bağlı olan, bağnaz (kimse)” olarak karşılık bulur. Zaman zaman yazılarıyla karşınıza gelecek “kimse” yukarıdaki tanıma epey uyar ! Ama onun bağnazlığı sporun spor için kalmasına yöneliktir. Günümüzün “resultante importante” anlayışı onu pek bağlamıyor…Sosyal yaşantımızın sporumuza da yansımış olan çirkinliğinin bu anlayışın ardıcı olduğuna, halbuki “Spor” denince yaşamdaki en temiz, en dürüst olgunun önümüze gelmesi gerektiğine “bağnazlık” derecesinde inanıyor. Yarım asrı geçkin yaşamı sporun çeşitli kademelerinde oyunculuktan kaptanlığa, idarecilikten turnuva organizatörlüğüne, televizyon yorumculuğundan gazete ve dergi makalelerine kadar bilhassa tenis ağırlıklı olmak üzere geniş bir yelpazeyi kapsar. Umarım Fanatik sayfalarında da siz okuyuculara hoşça vakit geçirtirken bilgi sahibi de olmanızı sağlayacak bir ilişki yaşarız. Hoşbulduk.

05 Şubat 2014, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI