‘’Monte Carlo bir Başkenttir !‘’
Bunlardan birincisi bir süredir (2011) bu turnuvada yer almayan haşmetmeabları Roger Federer’in son dakikada karar değiştirerek “organizatör hakkıyla (Wild-Card)” fikstüre dahil olmasıdır.
Avrupa anakarasında sezonun toprak korttaki ilk büyük turnuvası ABD tenisi için bir utanç vesilesi olmalı. Tek bir Amerikalı raket bile bu turnuvada yer almıyor. Bu da turnuvanın ikinci özelliği. Sanmayın ki eleme oynayıp çıkamadılar. Hayır başvuru bile yapılmamış. Sonra da soruyoruz neden ABD’den bir tane bile doğru dürüst erkek yıldız tenisçi uzun zamandır çıkmıyor diye. İşte size sebebi ! Hani Napolyon, Trafalgar savaşında işlerin kötüye gittiğini görünce komutanlarını yanına çağırıp sebep sormuş. Birisi “önce barut bitti” demiş. Napolyon “gerisini söylemeyin bile” diye söze nokta koymuş !
1999’da Agassi’den beri hiçbir Amerikalı büyük toprak turnuvalarda dişe dokunur bir başarı elde etmemiş. Etmek için de bir efor sarfetmiyorlar anlaşılan…En azından şimdilik.
Toprak kortlar yöreye göre değişkenlik gösterir. Örneğin büyük servisler genellikle sert zemin oyuncularıdır ama onlar nedense Roland Garros’tan şikayetçi olmazlar zira neredeyse sert zemin kadar süratli bir korttur. Roma biraz daha yavaş, Madrid ise her yıl bir başkadır ! Komple atletlere kort zeminleri farketmiyor. Şikayet eden genellikle silahları kısıtlı olanlar !
Akdenizin mavi sularına bakan bir tepenin eteklerinde bulunan Monako Prensliği dünyanın en küçük ikinci ülkesidir ! (Merak edenler için ilki Vatikan’dır!) Buranın başkenti ise Monte Carlo’dur. Başka kenti de sınırları gibi yoktur zaten ! Monte Carlo tenis kulübü esasen Fransız toprakları içerisindedir. Zira ortadan İtalya’ya giden yol geçer. Dünya sıralamasındaki tenisçilerin çoğu kendisini Monte Carlo’da oturuyor gösterir. Zira burası bir vergi cennetidir. Anımsıyorum bir zamanlar turnuva ödülleri nakden ödenirken Monte Carlo turnuvasının ödülleri kulüpte verilemezdi. Zira kulüp Fransız topraklarına ait olduğu için, o takdirde oyuncular ve de kulüp vergiye tabi olacaklardı. Bundan dolayı ödemeler ya ATP ofisinde, ya otelde velhasıl kulüp haricinde bulunabilen herhangi bir yerde yapılırdı. Bugün bu paralar doğrudan oyuncuların hesaplarına geçildiği için böyle bir sorun da ortada kalmıyor. Ama oyuncuların çoğu hala orada ikamet ederler.
Olagan sürprizler (Janowicz ve Gulbis elendi) dışında henüz bir şok yaşanmadı. Seyirlik maçlar arasında yarın (Cuma) Tsonga-Fognini, Dimitrov-Ferrer var. Benim merakla beklediğim yılın sürprizleri olan Dolgopolov ve Monfils’in ne yapacakları ?
Birkaç gün önce ATP’nin(Association of Tennis Professionals) 25. kuruluş yıldönümüydü. Profesyonel Tenis ATP ve ebeveyni MIPTC (Men’s International Professional Tennis Council) öncesinde tam bir kaos vardı. Her kafadan bir ses çıkıyordu...Oyunculardan, turnuvalardan, hakemlerden, sponsorlardan. Şimdi bunların çoğu kesildi. En şikâyetçi olanlar küçük turnuva organizatörleri. Zira hep yıldız oyuncu bekleniyor. Onlar için de büyük paralar gerekiyor. Tam bir fasit daire ! Hoşkalın.
‘’Dananın kuyruğu kopuyor!‘’
İtalya ilk maça dünya sırlaması 13 olan Fabio Fognini ile çıkıyor. Fognini İtalya’nın bir numarası. Büyük Britanya ise onun karşısına dünya sıralamasında 2. sıraya kadar çıkmış ancak geçirdiği bir ameliyat nedeniyle şimdilerde 8. sıraya inmiş ağır-abilerden biri olan Andy Murray’i sürüyor. Şimdiye kadar iki kez karşılaşmışlar. İşin ilginç yanı, toprak oyuncusu olan İtalyan rakibine toprakta kaybedip sert-zeminde kazanmış (1-1)! Bakalım göreceğiz tenis kapsamında futbol maçını! Bu maçı İngiliz kazanırsa durum 3-1 olacak ve büyük bir olasılıkla son maç oynanmayacak zira en ufak bir önemi kalmayacak. Eğer Fognini kazanırsa iş son maça kalacak ve burada da İtalya, Seppi ile İngiliz Ward’a epey ağır basıyor. Yani bu karşılaşmalar zinciri ya son maç oynanmadan 3-1 İngiltere lehine bitecek ya da 3-2 İtalya kazanacak. (Bu tabii kişisel tahminim... Diğer ve uzak bir olasılık da son maçta Ward’un Seppi’yi yenmesiyle İngiltere’nin 3-2 kazanması!)
Tenis için ideal hava koşullar. Maç başlıyor. Davis Cup stresi oyuncuyu bir başka yapıyor. Servisleri tutmuyor, smaç atmaktan çekiniyor. Fognini voleye geliyor ama başaramıyor servisini veriyor. İlk iki oyun ancak 15 dakikada geçilebiliyor (1-1). İtalyanlar sanki Fognini’ye pek güvenmiyor ya da Pazar sabah keyiflerinden ödün vermiyorlar. Tribünler yarı-yarıya dolu. İtalyan raket forehand’ini paralele aldığı zaman öldürücü. Ayrıca da tipik bir Akdenizli. Tilki gibi kurnaz. Oyunu epey değişken olabiliyor. Ama rakibi Murray için neden dünyanın en iyi retour’u dediklerini de anlıyoruz. Gözün bile izleyemediği süratteki topları çevirebiliyor. Önce çok etkili üç kısa topla İtalyan durumu lehine çeviriyor 2-1. Sonra 3-2. Birden İngiliz seyirciler Fognini’ye sataştı ve İtalyanlar çıldırdı! Anladık ki kahvaltılarını bitirip gelmeye başlamışlar! Stad doldu.
Aynen çıldıran izleyici Murray’e servisini resmen verdirdi. Böyle maç 3-3’e kadar geldi. İngiliz’in siniri tepesinde... 3 kez voleye geldi, üçünde de yanlış çıktı ve geçildi. 4-3 İtalya. İngilizler hakeme şikayet ediyor: Servis arasında tezahürat oluyor diye. İkaz yapılıyor ama izleyici artık tutulamıyor. Bu yolda Murray servisini bir kez daha verdi 3-5. İlk set beklenmedik bir şekilde Fognini’nin, ya da pardon izleyicilerin!
İkinci set yine karşılıklı servislerle başladı (1-1). İtalyan daha komple demiştik. Yaptığı vuruşlar karşısında bir robotu andıran Murray’i bozuyor... Hatta bazen adam hayretini gizleyemiyor ve bununla birlikte hata(lar) yapıyor. Ne yaptığını kendi de bilmiyor gibi. 0-40 ’tan oyunu beraberliğe ve sonra avantaja getirip oradan çocukca bir hatayla veriyor 1-2. Sonra 3-3 oluyor ve İtalyan tekrar rakibini bu noktada kırıyor 4-3. Ama Murray kendi kendini kırdı desek daha doğru olacak. Artık merdivenler bile doldu! İtalyanlar öğle yemeğini bile bitirmişler! Durum güle oynaya 5-3 olduğu gibi İngiliz bir servisini daha armağan ediyor ve ikinci set de Fognini’nin oluyor: 6-3.
Fognini’nin bir başka özelliği de sahayı iyi kapsaması. Erişemediği top nadir. Adamın hareket halindeyken vurduğu forehand’ler statik durumda vurduklarından çok daha etkili. Üçüncü sette yine karşılıklı servisler 1-1. Murray yine taktik değiştirerek voleye gelmeye başladı ama bu da onun silahı olmadığı çok belli oluyor. Eline gelenleri zor puana çevirebiliyor. O da rakibi hata yapmazsa! Durum önce 2-2, 3-3, ve 4-4 oluyor. Maça izleyici çok ama çok hakim. Sonra İtalya 5-4 öne geçti. Sonra Murray bir servis daha verdi: 4-6. Stad inliyor mu desek çıldırıyor mu desek hepsi mütevazi kalır. İtalya durumu eşitliğe getirdi (2-2). Fognini oynadı ama izleyici galibiyeti getirdi. Hoşçakalın...
‘’Murray Klasını Ortaya Koydu...‘’
Tekrar korttayız. Maç setlerde 1-0 İngiltere, oyunlar ise 5-5 iken bir gün atmış, bugüne kalmış. Isınma biter bitmez Seppi’nin servisiyle başlayan oyunda Murray neredeyse iki metrelik rakibine öyle bir lop attı ki adeta zaman durdu. Sonra da oyunu alarak servis oyununu kırdı. Akabinde de kendi servisini sıfıra karşı alıp seti bitirdi (7-5).
Seppi çok sakin, müthiş bir forehand’i ve tenis için genç sayılmayacağı bir 30 yıla sahip bir italyan. İtalyan derken de milliyetini söylüyorum ama karakteri onlara epey aykırı. Sakin, haykırmadan ve çığlık atmadan tane tane konuşan, sürekli birilerine kızmayan yapıda.
Üçüncü sete o başladı. Öncekilere nazaran daha akıllıca dolayısıyla daha iyi oynuyordu. Murray’in de meşhur konsantrasyonu bir anda “es” verince durum yıldırım hızıyla İtalya lehine 3-1 oldu. Akabinde ne olduysa İngiliz’in duraksaması İtalyan’ı da bozdu. Disiplin sıfır. Seppi önce kendi servisini adeta sokağa attı 3-2. Sonra da Murray kendi servisini yine epey kolay aldı 3-3. Çoşmuş olan izleyici de gardını indirdi ve sonrası dünya iki numarasına kadar çıkmış, hatta bir numaraya göz dikmiş Andy Murray için epey kolay oldu 6-3.
Bugün ise her iki ülkenin bir numaraları olan Murray ile Fognini önce korta çıkacak. Şimdiye kez iki kez oynamışlar. Toprakta İngiliz, sert-zeminde İtalyan galip gelmiş. Sonucu bekleyip göreceğiz.
Hoşkalınız.
‘’Miami'de sonuç‘’
Serena Williams bir kez daha şampiyon. Dünyanın bir ve iki numaralı raketlerinin karşılaşmasından ABD ’li raket ilk sette epey bir zorlanmasına rağmen muzaffer çıktı. Dünkü yazımda tahmin etmiş olduğum gibi Çin ’li tenisçi maça çok agresif başladı. Daha baştan rakibinin servisini kırdı. Gerçi hemen her oyunda Williams ilk iki puanı alıyor ama sonra Na Li geri çeviriyordu. Böylece ilk setin sonuna Çinli 5-2 ileride girdi. Ancak Serena kendine geldi ve oyunda öyle bir üstünlük kurdu ki Na Li ikinci setin ikinci oyununa kadar hani neredeyse puan bile göremedi (75).
İkinci sette de durum önce 1-1 oldu. Ama Serena tam anlamıyla istim üzerindeydi. İkinci seti de rakibine adeta top göstermeden 6-1 aldı. Gerçi 6-1 ’lik skor sizleri aldatmasın. Puanlar için her oyunda epey çekişildi. Ancak hemen hepsinden Afro-Amerikan tenisçi galip çıktı. Böylece 9 kez final oynadığı Miami ’de yedinci şampiyonluğuna ulaşmış oldu.
Evet bu kadın bir gün profesyonel tenisi bırakırsa nedimeleri herhalde derin bir nefes alacaklardır ! İşin ilginç yanı ona rakip olabilmek üzere ortaya çıkan bir ya da iki tenisçi de durumun vahametini anlayıp bir-iki maç sonra pes ediyor ! İşte bu nedenden dolayı da artık (ABD ’de bile) Serena’nın bile ilk tur maçları seyircinin çok az geldiği sabah seanslarına konmaya başladığına göre kadın tenisinin içinde bulunduğu travma anlaşılıyor. WTA bu ikileme kısa bir zamanda çare bulmalı. Yoksa sponsorlar da gidecek ve bu tüm tenis için pek olumlu bir sonuç vermeyecek.
Çift erkeklerde Bryan Kardeşler Kolombiyalı Cabal/Farah çiftini 76, ve 64 ’lük setlerle devirerek şampiyon oldular. Çift Kadınlarda ise Hingis(İsv.)/Lisicki(Alm.) ikilisi Rus Makarova/Vesnina karşısında ilk seti verdikten sonra kalan setleri 64 ve 76(5) alarak şampiyon oldular. Ne güzel eski bir şampiyonu yanında bir gençle kürsüde görebilmek.
Erkekler finali ise başından sonuna kadar bir Novak Djokovic şovu olarak cereyan etti. Sırp raket geçtiğimiz yılın ortalarından bu yana formunun hiç bu derece zirvesinde ve kendisiyle barışık olmamıştı. Epey de dinlenmiş çıktı Nadal ’ın karşısına. İspanyol Boğasının çizgi gerisinden olan inanılmaz üstünlüğü bile Djokovic ’e sökmedi bu maçta. Ne olduysa Sırp Tenisci üstün geldi. Sonunda da 6-3 ’lük iki setle maç bitti. Djokovic baştan sona bu skoru hak etti. Şimdi sıra Avrupa ’ya ve toprak kortlara geldi. Toprak tenisin en güzeline genellikle şahit olur. Bu yılı da yaşayacağız inşallah. Hoşkalınız.
‘’Miami'de Yarı final Kayıp!‘’
Evet Djokovic’in rakibi Japon Nishikori kasık sakatlığından, Nadal’ın rakibi Polonyalı Berdych ise gastroentestinal (halk ağzıyla ishal) bir virüs kaptığından maçları oynayamayacaklarını ve çekildiklerini açıkladılar. Nishikori daha önce 14 kez maçlardan çekilmiş... Bunların 3’ü büyük turnuvalar.
Sırp raket herhalde yaşantısının en rahat turnuvasını oynuyor. Zira üçüncü turda da rakibi Alman Mayer çekilmişti. Novak bugüne kadar turnuvada sadece 3 maç ve 6 set oynamışken, Nadal beş maç oynamış oldu.
Ancak puan ve para ödülü olarak herhangi bir kayıpları yok. Zira tenis kuralları oyunculara rakipleri çekilse de puan ve ödüllerini oynamış gibi veriyor.
Seyirciler ise bu duruma epey tepki gösterdi. Bin kişiye yakın bir izleyici grubu turnuvanın oynandığı Crandon Park’a yürüyerek durumu ve oyuncuları protesto etti. Yönetim ise onlara ellerindeki biletleri gelecek yıl için istedikleri bir günle değiştirebileceklerini bildirdi.
‘’Miami'de hava kötü, tenis güzel!‘’
Serena Williams, Maria Sharapova’yı bir kez daha geçti. Artık ezeli rakipler diye adlandırmasak da olur. Zira Rus raket rakibini en son 2004 yılında yenebilmişti. Aralarındaki toplam skor ise 15-2 ! Maçın başlarında Sharapova öne geçmesine rağmen (4-2) birden Williams vites yükseltti (6-4). Sonra da onu tutana aşk olsun: 6-3.
Diğer yanda daha bir hafta önce birbirleriyle Kızılderili kuyularında 2.5 saat oynamış olan Na Li ile Cibulkova kapışıyordu. Çinli raket aralarındaki rekabette 6-0 önde olmasına rağmen dün de yazdığım gibi maçları çekişmesiz geçmiyor. Burada da aynı, hatta daha da çekişmeli oldu. İlk set uzun bir süre başa baş gitti. Çinli ucundan da olsa seti 7-5 aldı. Ama ikinci set ile birlikte sanki Slovak rakete bir şeyler olmuştu! Seti yıldırım hızıyla 6-2 gibi farklı bir skorla bitiriverdi. Üçüncü sette de oyunu ortalara kadar hep önde götürdü. Bir tenis maçının maç topundan dönebildiğini çok görmüş olmama rağmen artık bu maçtan Cibulkova muzaffer çıkacak diyordum ki, Çinli o inanılmaz sabrı ve inadıyla geri geldi ve iki maç topu attıktan sonra üçüncüde işi bitirdi: 6-3.
Şimdi umduğumuz final gerçekleşecek: Williams-Li. Aralarındaki fark korkunç. 10-1 ABD’li lehine. Çinli bir kez kazanmış o da 2008’de. Ama maçların çoğu üç setlik skorlarla bitmiş. Na Li’nin bugünkü formuyla Serena’yı çok zorlayacağını hatta geçeceğini düşünüyorum.
Erkeklerde ise İspanyol Boğası galip geldi. Ancak burada da ilk setten sonra “dün olası dediğim sürpriz gerçekleşiyor mu acaba” diye düşündüm. Raonic için her şey epey iyi gidiyordu. İyi servis atıyor, voleye gelip puanı bitiriyor, geri oyununda bile ‘kral’la başa baş oynuyordu. Seti de aldı (6-4). Ama anlaşılan Nadal tüm viteslerini devreye sokmamıştı. Göz açıp kapatıncaya kadar önce 4-0, sonra 6-2 yaptı. Son sette yine çekişme vardı ama Nadal’ın oyunu eşitliğe getirdikten sonra maç kaybettiği pek görülmüş şey değildi. Son sette de 6-4 galip çıkarak Dolgopolov-Berdych maçının galibini beklemeye başladı.
2014 yılına 57. sırada başlayan Ukraynalı Oleg Dolgopolov inanılmaz bir çıkış yaşıyor. Herhalde kendi de bunu beklememiştir. Gelecek hafta başı itibarıyla 15. olacak. İşte bu moralle hiç yenememiş olduğu Berdych karşısına çıktı. Maç çok çekişmeli geçtiyse de Polonyalı hiç kontrolü yitirmedi. Her zamanki soğukkanlılığı ve sürekliliği ile de maçı yine kazandı: 6-4, 7-5. Bana göre Berdych ’in Nadal karşısında hiç şansı yok. Bugün Nishikori, Djokovic karşısında (beklediğim ve istediğim bir sürpzi yapmadığı takdirde Nadal-Djokovic finali izleyeceğiz anlaşılan.
Hoşçakalın.
‘’Kadınlar Uçtu!‘’
Dün öyle bir maç oynandı ki adeta tekzip edildim. Slovak raket Cibulkova son birkaç turnuvadır “ben artık yıllardır olduğum ikinci seri tenisçisi değilim. Her an ilk üçe-beşe girebilirim. Beni ciddiye almaya başlayın’’ dercesine neticeler alıyor. Dün de, bacaklarından omuzlarına kadar ortopedik bant taşıyıp her an dağılacakmış hissini uyandırırken (halbuki) her topa yetişebilen, onları aynı bir duvar gibi geri çevirerek siz daha ne olduğunuzu anlamadan maçı elinizden alıp götürebilen Radvanska önünde ilk seti yitirmesine rağmen sebat etti, maça her puanında asıldı ve sonunda gülen taraf oldu 3-6, 7-6, 6-3... Cibulkova kısacık boyuna rağmen çok güçlü bacaklarıyla inanılmaz çabuk ve atik. Adeta bazuka gibi müthiş bir forehand ’i var. Voleye gelmekten hiç yoksunmuyor. Hem de en ufak fırsatta... Çoğu file topunu da puana çevirmesini bildi. Kadın tenisi için güzel bir nefes, zira fileye gelip topu ağın dibine vuran ya da rakibine sanki “al da üstüme patlat” dercesine pamuk gibi vole vurana epey rastlıyoruz! Dominika Cibulkova sempatikliği ile de izleyicileri hemen yanına çekebiliyor. Şimdi karşısında Na Li var. O da dün bir başka duvarı geçti. Wozniacki hakiki bir duvar gibi her topu aynı şekilde geriye vurdu. Ama Çinli inatçı ve sabırlı. Israrla üstüne gitti ve sonunda kazandı. Her iki maçtaki rüzgar oyunculara zor anlar yaşattı. Tribünlerde bile mayoların yerini anoraklar almıştı. Na Li Cibulkova önünde tartışmasız favori. Onu adeta eziyor. Bakalım bu kez Slovak buna ne derece izin verecek. Ona karşı geçmiş maçlarındaki oyununu oynarsa karşılaşma çok çabuk sonuçlanır.
Bu arada çift kadınlarda Hingis/Lisicki çifti yarı-finale de çıktı. Şimdi karşılarında işin ustaları Zimbabweli Black ile Hintli Mirza var. İşleri çok zor.
Erkeklerde ise Nishikori yine dünkü yazımda değindiğim gibi ne derece tehlikeli olabileceğini gösterdi. Japon raket haşmetmeapları Roger Federer’i ilk seti vermesine rağmen üç sette yendi (3-6, 7-5, 6-4). Uzun ve ters toplarla İsviçreliyi bozdu. Hatalarında ısrar etmedi. Sabırla ilk başlarda bozuk olan ilk servisinin geri gelmesini bekledi ve kazandı. Yarın karşılaşacağı Djokovic için de pek kolay lokma değil Nishikori.
Evet, ‘titanların karşılaşmasında’ Sırp Djokovic, İngiliz Murray ’i iki sette alt etti: 7-5, 6-3. Uzun bir süredir ilk kez Nole’yi bu denli kendisiyle barışık ve sükûnet içinde izlerken rakibi de neredeyse tam tersine bir sinir bozukluğu içerisindeydi. Dünyadaki belki de en iyi iki servis karşılayıcısının karşılaşması müthiş bir tenis ziyafetine sahne oldu. Tek kelimeyle izlemeye doyamadım. Djokovic maç boyunca iki kez rakibine servis kırma şansı verdi. Murray ise bunlardan sadece birini lehine çevirebildi. Lendl ile bağlantısını bitiren Murray eğer konsantrasyon sorununa çare bulamazsa tenis için büyük bir kayıp olacaktır.
Bu yıl tenis çok daha zevkli. Göreceksiniz, bu güzel spor hiç olmadığı kadar ivme kazanacak. Zira erkekler de (biraz da kadınlarda) arkadan gelenler, ya da ikinci kategori tenisçi diye adlandırdıklarım sezona çeşit başarılarla adım attılar. Bu onlara güven veriyor. Ağır abiler artık alt edilemeyecek insanlar olmaktan çıktılar. Gençler artık ‘’Biz de titanların arasına girebilecek kaliteye ve cesarete sahibiz’’ diyebiliyor. Dolgopolov, Raonic, Nishikori, Wawrinka, Cibulkova gibi... Bu sayede ‘ağır abiler’ de kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalıyorlar. Kazanan tenis oluyor.
Hoşçakalın.
‘’Tenis Miami'de!‘’
Yılın iyi turnuvalarından biri daha Miami’de sürüyor. Indian Wells kadar popüler olmasa da mülayim hava şartlarından dolayı oyuncular ve izleyiciler için epey talep gören bir mekandır. Bu doğrultuda da tüm ağır toplar orada. Üstelik kadınlarda bu kez Williams da var. Zaten o olmasa kadın tenisi neredeyse hiç izleyici çekmeyecek. Artık Rus ’tan fazla ABD’li diyebileceğimiz Sharapova bile eskisi kadar seyirci toplayamıyor. Üstelik iş ülkelerine gelince fanatikten öte ABD toplumu için son günlerde ülkeleriyle Rusya’nın arasında yaşanılan siyasi çekişmeler üzerine tuz biber ekiyordur! Ama oynanan tenis evlere şenlik. Bunu hep yazıyorum ama geçen gün Sharapova ile Belçika’nın 1 numarası Flipkens arasındaki maçı fevkalade hırslanarak seyrettim. Hırsım “acaba bu oyuncular daha kötü nasıl oynayabilir” merakımdandı. Hele bir ara biri bir kısa top attı ki neredeyse tribünlerden inilip o topa yetişilebilirdi. Rakibi bu topu fileye taktı. Pes.
Sonunda Sharapova, Kvitova’yı da yenerek yarı finalde Williams karşısına çıkacak. Ama böyle bir formla Serena karşısından tutunması çok zor. Zaten 2004’ten bu yana rakibini hiç alt edememiş (15-2). Kadınlarda öbür tarafta Na Li finale doğru emin adımlarla gidiyor. Ne Wozniacki ne de fikstürün üstünden gelecek Cibulkova-Radvanska galibi ona rakip olamaz. İnşallah bir Serena-Na Li finali daha izleriz. Çift kadınlarda ise en ilginç birliktelik İsviçreli eski şampiyon Martina Hingis ile Alman Lisicki. Bu çift çeyrek finale kaldı. Hingis kısa bir süre önce teklere dönmeyi düşündü... Ağır geldi. Şimdi bakalım çiftlerde nereye kadar gidebilecek.
Erkekler ise başka bir alem. Ağır-Abi dörtlüsü Nadal, Djokovic, Federer ve Nadal sanki bir tank yarışındaymışçasına ortalığı süratle silip süpürüyorlar. Dün Federer dünya sırlamasındaki yeri 9 olan Gasquet’i 47 dakikada yendi (6-1, 6-2). Nadal, İtalyan Fognini karşısında 6-2, 6-2 ile 62 dakikada yanıt verdi. Djokovic, Robredo’yu 83 dakikada 6-3 ve 7-5’le geçerken Murray nazire yapıyordu: Tsonga gibi bir raketi 6-4, 6-1’lik skorla 74 dakikada saf dışı bıraktı. Şimdi Federer, Ferrer’i geçen Japon Nishikori ile oynayacak. Hızlı sahada İsviçreli favori ama Japon da tehlikeli, kolay bozulmuyor. Federer’in karşı yakasında ise Murray-Djokovic kapışacak. Hele sert zeminde Sırp raket ağır basıyor ama İngiliz toparlanmaya başladı. Maç ortada.
Nadal, Kanadalı Raonic ile oynayacak. Raonic’in Nadal’a rakip olabilmesi için onu öne geçirmemesi gerekir. Zira İspanyol Boğası öne geçtiği zaman daha da tutulmaz oluyor. Fikstürün bu tarafının altından Polonyalı Berdych geliyor. Karşısında ise son haftaların inanılmazlarını gerçekleştiren Ukraynalı Dolgopolov var. Bu turnuvada da Wawrinka’yı eleyerek en büyük sürprizi gerçekleştirdi. Berdych gibi son puana kadar bozulmayan bir istikrar abidesi karşısında işi çok zor.
Hoşkalın.