Arama

Popüler aramalar

‘’Avustralya'nın Eşiğinde Biz!‘’

2003 yılından bu yana “4 Büyükler” dediğimiz Federer, Nadal, Djokovic ve Murray tenis tarihinde görülmedik bir hakimiyet kurmuşlardı. 62 en büyük turnuvanın (Majors) 54’ünü kazandılar. 16 ATP finalinin ise 12’sini yine bunlardan biri aldı. 2017 ve 2018 ATP Finalleri ise bu hakimiyetin sonu oldu. Pek aşina olmadığımız isimler ATP’nin üst katmanlarında boy göstermeye başladı.

2019’un ilk büyük turnuvası Avustralya ilk haftasını bitirdi. 4 Büyüklerden Andy Murray’in kalça sakatlığı nedeniyle aradan çekilmesi (emekli mi olsun, çok büyük bir ameliyat daha mı geçirsin ikileminde), Nadal’ın 4. tura gelmesine rağmen hala karşısına dişli bir rakip çıkmaması nedeniyle sağlığı ile spekülasyonların belirsizliğini koruması, ve çekilen fikstürde ayrı uçlara düşen Djokovic ile Federer için, “bunlar yine final oynar” derseniz kimse dönüp size hayretle bakmaz. Üstelik kortların süratlendirilmesiyle bilhassa Federer’in şansı artmış vaziyette. Yaşı itibarıyla 5 setlik maçlarda zorlanan İsviçreli, bu süratli sahalarda kısa sürecek puanların faydasını görecek. Ayrıca yıl boyu verdiği uzun aralar, hem sağlığını toparlamaya yarıyor hem de başarıya olan açlığını pekiştiriyor.

Ama şunu bilin ki Nadal ve Federer için esas turnuva şimdi başlıyor. Bu formuyla yılların raketi Çekyalı Berdych, Nadal’ı, komşumuzun çocuğu Tsitsipas da Federer’i zorlayacaktır. Yunanlı Tsitsipas kafa yapısıyla camiadaki diğer gençlere örnek olmalı. Gıpta ile izliyorum onu. Zaman zaman da derin bir iç çekiyorum “belki bir gün bizde de” diye!

Djokovic ise nispeten daha kolay maçlarla finale kadar gelmeli. Ancak İvan Lendl faktörünü de unutmamak gerekir…21 yaşındaki Zverev’in koçluğunu üstlenen bu efsane adam, Murray ile gerçekleştirdiği mucizeyi Alman raket ile de tekrarlayabilir. Ama bu formu ve kafa yapısıyla Djokovic’in fikstürün bu yanında rakip tanımayacağı düşüncesindeyim.

Kadınlar fikstürü ise belki de tarihin en ilginci. Turnuva başlarında tam 12 raket 1 numaraya adaydı. Hala da kimseyi favori göstermeyiz. Halep hep zorları aşabilmiş biri. Ama yolu gerçekten çok virajlı. Önce Kanepi ile Venus ve şimdi de tüm alemin beklentisi olan Serena ile büyük bir olasılıkla Karolina Pliskova bir turnuvanın sadece belirli bir bölümünde karşınıza gelebilecek en güçlü rakipler. Üstelik hemen alt çeyrekte de Osaka, Keys ve Svitolina var!

Diğer yarı da ise Sharapova (tüm antipatime rağmen) profesyonelliği ile bir geri dönüşün sinyallerini veriyor. Wozniacki’yi yenerken eski kalitesini gösterdi. Ama karşısına gelebilecek olası raketlere bakınız : Barty, Kvitova, Stephens ve Kerber.

Kadınlarda yarınki (Pazar) maçlar başta olmak üzere tüm fikstür bize fevkalade maçlar izleyeceğimizi gösteriyor. Hiçbir maçı ayırt edemeyeceğim. Erkeklerde ise Tistsipas-Federer ve Tiafoe-Dimitrov maçlarını kaçırmayın. Nadal sakatlığının kurbanı olmazsa Berdych’i, Cilic ise Batista-Agut’u kolay geçecektir düşüncesindeyim.

Avustralya hep sürprizlere gebe bir turnuva. Tatil dönüşü kimi oyuncu hazır, kimi rehavetten çıkamamış durumda. Şimdiye kadar ki sonuçlar bu saptamamızı doğruluyor. Genç raketlerin böyle büyük turnuvalarda çeyrek-finale gelmesi büyük başarı. Ama öteye gidebilecek sabır ve sürekliliğe henüz sahip olduklarını düşünmüyorum. Yoksa Shapovalov, Tsitzipas, Coric ve hatta Tiafoe gibi raketler geleceğin sembolü olmaya aday.

Bizlerse maalesef bir grand-slam turnuvasında daha yokuz*. Kadınlarda ve erkeklerde elemeleri geçemedik. Davis Kupasında küme düştük. İşin aslında, biz teniste yokuz. Yıllardır “52 haftada 152(!) turnuva yapmakla tenis ilerlemez… Sistemsiz gelişimin sürekliliği yoktur, ancak günü kurtarırsınız” diyoruz ama anlatamıyoruz.

Nice kulübümüz darboğazlarda batmamaya çabalar, devasa tesislerimiz körelirken, biz ısrarla boş otelleri ihya eder, ya da elin adamının İspanya’daki kampını batmaktan kurtarırken, Rafa Nadal, komşumuz Yunanistan’da, Selanik’te, 400 hektarlık bir araziye “Nadal Tenis Akademisi” kurmaktadır. Her yaştan tenisçiye hitap edecekler. Buradaki eğitimin merkezdeki seviyede olabilmesi için tüm ekip Mallorca’da eğitilecek ve bu kurslar her yıl tekrarlanacak.

Bildiğim kadarıyla Yunanistan’da yıl boyu süregelen gençler turnuvaları bir elin parmaklarını geçmez. Orta ölçekli turnuvalar 5’ten fazla değil. Büyük turnuva ise hiç yok. Acaba Nadal’ı nasıl etkilediler? Hazır hiç bir yerde yokuz, bu boşlukta biri gidip komşudan öğreniverse!

İşte biz neredeyiz diye sorarsanız, buradayız!

Hoş kalın, Bekir Emre

*Jünyorlarda Bora Şengül yarın ilk tur maçını oynayacak.

19 Ocak 2019, Cumartesi 13:45
YAZININ DEVAMI

‘’Davis Kupası (Son Nefesler!)‘’

Bir süredir zaten yaşamsal zorluklar çeken “Davis Kupası”, statü değişikliği kararlarının yürürlüğe gireceği 2019’da tam anlamıyla son nefesini verecek. Dünyanın en köklü spor etkinliklerinden biri olan “Davis Kupası” , ITF yani Uluslararası Tenis Federasyonunun (Federer, Nadal, Djokovic, Murray dahil olmak üzere) hiç bir oyuncuya danışmadan aldığı bu kararlar sonucu büyük bir olasılıkla işlevini yitirecek. Kimsenin izlemediği sıradan bir etkinlik olacak. Buna en başta bizler gibi işin mutfağını bilenlerin şaşmaması gerek. Zira ITF’ten kendi bindiği dalı kesmesini beklemek daha doğal!

Bu devasa ve köklü etkinliği, oyuncuların da önerilerini değerlendirerek, birkaç uyarlama ile canlandırmak yerine resmen gömüyorlar. Üstelik bırakın oyunculardan fikir almayı, İngiltere, Avustralya, Fransa, Çekya gibi çoğu Davis Kupası şampiyonu ülkenin itirazlarına rağmen bu saçma sapan değişikliklerde ısrarlılar. Düşünün tam bir eleme usulü “ev sahibi-deplasman” karşılaşması olan bir etkinliğin finalleri artık 18 ülkenin katılımıyla tek bir mekanda bir hafta içerisinde gerçekleştirilecek. Üstelik tarih ne biliyor musunuz? Kasım ayı ! Yani oyuncular raketlerini biraz tatil için astıkları vakit.

Yazıklar olsun bu yönde oy verenlere. Kim bilir hangi nedenlerle ABD başta olmak üzere birkaç ülkenin oyununa geldiler? En büyük destekçileri de Afrika ve Karayip ülkeleri. Hani futboldaki UEFA/FİFA rezaletlerinin nerelerden kaynaklandığını bilmiyor olsak ciddiye alacağız!

Her neyse dün Davis Kupası’nın son çırpınışları vardı. Türkiye ne yazık ki aşağıda skorları belirteceğim ülkeler arasında yok. Biz Nisan ayında grubumuza veda etmiştik. Bu grubun (Avrupa/Afrika II. – Polonya, Romanya, Mısır, Finlandiya) sonuçlarını da aşağıda bulacaksınız.

Dün en ilginç sonuç Hırvatistan’ın ABD’yi son anda Coric vasıtasıyla geçmesi. Amerikalıların en iyi oyuncuları olan İsner ve Sock’un son anda çekilmesi üzerine ekibe dahil edilen Querrey can havliyle Cilic gibi bir ilk 10 oyuncusunu yenince durum 2-2 eşitlendi.

İş son maça en genç iki oyuncuya kalmıştı: Coric ve Tiafoe. Müthiş bir mücadeleyle Coric giden maçı çevirdi ve 5 sette ülkesini finale çıkardı.

Diğer finalist ise Nadal’sız İspanya’yı kolay geçen Fransa oldu. Bakmayın skorun 3-2 olduğuna…Fransa 3-0 ileri geçtikten sonra durum 3-2’ye geldi.

Şimdi Fransa, şampiyonluk için 23-25 Kasım 2018 tarihleri arasında Hırvatistan’ı ağırlayacak. Yarı-finalleri yitiren İspanya ve ABD gelecek yılın yeni statüsünün finallerine doğrudan katılabilecek.

Dünya grubu play-off’larını kazanan sekiz ülke (Arjantin, Avusturya, Kanada, Çekya, İngiltere, Japonya, Sırbistan ve İsveç), 2018’den gelen dört çeyrek-final mağlubu olan Belçika, Almanya, İtalya ve Kazakistan ile birlikte Davis Kupası Finallerinin Eleme Turnuvasında seri-başı olarak mücadele edecekler. Onlara Avrupa/Afrika grubundan gelecek 6 , Amerikalar ve Asya Okyanusya’dan gelecek üçer ülke katılacak.

Hamiş.: Dün TED Tenis Eskrim Dağcılık Kulübünde oynanılan İstanbul Challenger” finalinden sonra TTF Başkanı saha içerisinde yayıncı kuruluşa bir beyanat verdi. Bu beyanat sahada yeni bitmiş olan finalden daha ilginçti… Çağla Büyükakçay, Ergi Kırkın ve Yankı Erel’in yaşanmış başarılarından, şampiyonluklarından dem vurarak pek yakında gelebilecek büyük şampiyonluklardan bahsetti. Ve tüm bunların bir sistemin eseri olduğundan dem vurdu. Benim yapabileceğim yegane yorum Tanrı’nın bu çocuklara ve bilhassa ailelerine engin bir sabır bahşetmesidir.

Hoş kalmaya çalışın…

DÜNYA GRUBU YARIFİNALLERİ

FRANSA - İSPANYA 3-2

Lille, Fransa

Benoit Paire (FRA) d. Pablo Carreno Busta (ESP) 75 61 60

Lucas Pouille (FRA) d. Roberto Bautista Agut (ESP) 36 76(5) 64 26 64

Benneteau/Mahut (FRA) d. Marcel Granollers/Feliciano Lopez (ESP) 60 64 76(7)

Albert Ramos-Vinolas (ESP) d. Richard Gasquet (FRA) 16 64 [14-12]

Marcel Granollers (ESP) d. Nicolas Mahut (FRA) 67(2) 63 [13-11

HIRVATİSTAN – ABD 3-2

Zadar, Hırvatistan

Borna Coric (CRO) d. Steve Johnson (USA) 64 76(4) 63

Marin Cilic (CRO) d. Frances Tiafoe (USA) 61 63 76(5)

Mike Bryan/Ryan Harrison (USA) d. Dodig/Pavic (CRO) 75 76(6) 16 67(5) 76(5)

Sam Querrey (USA) d. Marin Cilic (CRO) 67(2) 76(6) 63 64

Borna Coric (CRO) d. Frances Tiafoe (USA) 67(0) 61 67(11) 61 63

DÜNYA GRUBU - PLAY-OFF’LARI

ARJANTİN - KOLOMBİYA 4-0

San Juan, Arjantin

Diego Schwartzman (ARG) d. Santiago Giraldo (COL) 63 61 67(3) 61

Guido Pella (ARG) d. Daniel Elahi Galan (COL) 36 64 46 63 62

Gonzalez/Zeballos (ARG) d. Gomez/Rodriguez (COL) 64 76(3) 67(4) 46 64

Horacio Zeballos (ARG) d. Nicolas Mejia (COL) 75 62

Guido Pella (ARG) v Santiago Giraldo (COL) – oynanmadı.

İNGİLTERE - ÖZBEKISTAN 3-1

Glasgow, İskoçya-İngiltere

Daniel Evans (GBR) d. Denis Istomin (UZB) 76(4) 46 06 64 75

Jurabek Karimov (UZB) d. Cameron Norrie (GBR) 06 57 76(6) 62 62

Dominic Inglot/Jamie Murray (GBR) d.Fayziev/Denis Istomin (UZB) 46 76(8) 62 63

Cameron Norrie (GBR) d. Sanjar Fayziev (UZB) 62 62 60

Daniel Evans (GBR) v Jurabek Karimov (UZB) – oynanmadı.

AVUSTURYA - AVUSTRALYA 3-1

Graz, Avusturya

Dominic Thiem (AUT) d. Jordan Thompson (AUS) 61 63 60

Dennis Novak (AUT) d. Alex de Minaur (AUS) 36 62 63 62

Lleyton Hewitt/John Peers (AUS) d. Oliver Marach/Jurgen Melzer (AUT) 61 64 36 75

Dominic Thiem (AUT) d. Alex de Minaur (AUS) 64 62 36 64

Dennis Novak (AUT) v Jordan Thompson (AUS) – not played

İSVEÇ - İSVİÇRE 3-2

Biel, İsviçre

Eriksson (SWE) d. Marc-Andrea Huesler (SUI) 36 46 64 76(10) 64

Henri Laaksonen (SUI) d. Jonathan Mridha (SWE) 76(5) 62 63

Eriksson/Robert Lindstedt (SWE) d. Antoine Bellier/Luca Margaroli (SUI) 62 62 64

Henri Laaksonen (SUI) d. Markus Eriksson (SWE) 62 62 67(5) 61

Jonathan Mridha (SWE) d. Sandro Ehrat (SUI) 46 63 64 76(4)

SIRBİSTAN – HİNDİSTAN 4-0

Kraljevo, Sırbistan

Laslo Djere (SRB) d. Ramkumar Ramanathan (IND) 36 64 76(2) 62

Dusan Lajovic (SRB) d. Prajnesh Gunneswaran (IND) 64 63 64

Nikola Milojevic/Danilo Petrovic (SRB) d. Bopanna/ Myneni (IND) 76(5) 62 76(4)

Pedja Krstin (SRB) d. N.Sriram Balaji (IND) 63 61

Laslo Djere (SRB) v Prajnesh Gunneswaran (IND) – oynanmadı.

CANADA - HOLLANDA 3-1

Toronto, Kanada

Milos Raonic (CAN) d. Thiemo de Bakker (NED) 63 62 62

Denis Shapovalov (CAN) d. Robin Haase (NED) 36 36 75 63 64

Middelkoop/Julien Rojer (NED) d. Daniel Nestor/Vasek Pospisil (CAN) 46 63 64 64

Milos Raonic (CAN) d. Scott Griekspoor (NED) 76(4) 63 64

Denis Shapovalov (CAN) v Thiemo de Bakker (NED) – oynanmadı

ÇEKYA - MACARİSTAN 3-2

Budapeşte, Macaristan

Zsombor Piros (HUN) d. Jiri Vesely (CZE) 36 64 46 76(3) 75

Lukas Rosol (CZE) d. Mate Valkusz (HUN) 61 62 64

Gabor Borsos/Nagy (HUN) d. Roman Jebavy/Lukas Rosol (CZE) 36 46 61 62 64

Jiri Vesely (CZE) d. Mate Valkusz (HUN) 67(4) 63 62 64

Lukas Rosol (CZE) d. Zsombor Piros (HUN) 64 76(6) 63

JAPONYA - BOSNA/HERSEK 4-0

Osaka, JAPONYA

Taro Daniel (JPN) d. Tomislav Brkic (BIH) 64 62 76(3)

Yoshihito Nishioka (JPN) d. Mirza Basic (BIH) 64 63 63

Mclachlan/Yasutaka Uchiyama (JPN) d. Tomislav Brkic/Nerman Fatic (BIH) 62 64 64

Yosuke Watanuki (JPN) d. Darko Bojanovic (BIH) 61 63

Yoshihito Nishioka (JPN) v Tomislav Brkic (BIH) – oynanmadı

EUROPE/AFRICA ZONAL GRUP I. Birinci tur play-off.

UKRAYNA - PORTEKİZ 3-1

Bucha, Ukrayna

Joao Sousa (POR) d. Illya Marchenko (UKR) 46 62 63

Sergiy Stakhovsky (UKR) d. Pedro Sousa (POR) 63 62

Molchanov/Sergiy Stakhovsky (UKR) d. Gastao Elias/Joao Sousa (POR) 64 36 76(5)

Sergiy Stakhovsky (UKR) d. Joao Sousa (POR) 62 46 64

Illya Marchenko (UKR) v Pedro Sousa (POR) – oynanmadı.

RUSYA- BELARUS 3-2

Moskova, Rusya

Karen Khachanov (RUS) d. Egor Gerasimov (BLR) 76(4) 63

Ilya Ivashka (BLR) d. Daniil Medvedev (RUS) 76(2) 64

Max Mirnyi/Andrei Vasilevski (BLR) d. Karen Khachanov/Andrey Rublev (RUS) 75 63

Karen Khachanov (RUS) d. Ilya Ivashka (BLR) 62 64

Daniil Medvedev (RUS) d. Egor Gerasimov (BLR) 76(4) 36 63

EUROPE/AFRICA ZONAL GRUP II Üçüncü Tur

POLONYA - ROMANYA 3-2

Cluj, Romanya

Marius Copil (ROU) d. Kamil Majchrzak (POL) 62 64

Hubert Hurkacz (POL) d. Adrian Ungur (ROU) 76(3) 75

Florin Mergea/Tecau (ROU) d. Lukasz Kubot/Marcin Matkowski (POL) 75 46 63

Hubert Hurkacz (POL) d. Marius Copil (ROU) 63 64

Kamil Majchrzak (POL) d. Adrian Ungur (ROU) 63 62

FİNLANDİYA – MISIR 3-2

Kahire, Mısır

Mohamed Safwat (EGY) d. Emil Ruusuvuori (FIN) 64 76(7)

Harri Heliovaara (FIN) d. Karim-Mohamed Maamoun (EGY) 63 62

Henri Kontinen/Niklas-Salminen (FIN) d. Sherif Sabry/Mohamed Safwat (EGY) 63 64

Mohamed Safwat (EGY) d. Harri Heliovaara (FIN) 62 64

Emil Ruusuvuori (FIN) d. Karim-Mohamed Maamoun (EGY) 61 36 61

17 Eylül 2018, Pazartesi 10:01
YAZININ DEVAMI

‘’Tanrı'nın Sopası Yok ki!‘’

Djokovic ile Del Potro maçının en ilginç yanlarından biri izleyicilerdi. Sürekli değindiğim gibi “ABD Açık” adeta bir sirktir. İzleyicilerin büyük bir kısmı sahada oynanılan maç hakkında en ufak bilgiye sahip değildir. Tribünlerin aralarında dolaşırlar , 50 metre uzaklıktaki dostlarıyla muhabbet etmeye çalışırlar vs., vs.

Dün akşam tribünlerde Del Potro’nun Arjantinli vatandaşları da vardı. İlaveten bunlara New York’ta yaşayan tüm Latinolar eklendi. Onlar diğerlerinden de beter. Ha bir futbol maçı ha tenis. Hiç fark etmiyor. Yeter ki kendilerinden bildikleri, taraftarı oldukları takım/sporcu kazansın.

İşte maç bu kakafoni içerisinde cereyan etti. Maçın hakemi bir kadındı. Alison Hughes. Bir çok kez izleyicileri susturmak için anons yapmak zorunda kaldı. Ama bu hakem maçı idare etmek, maçı başladığı gibi bitirmek üzere kuleye tırmanmıştı. Kendisiyle barışık, sahadaki oyuncuların da ne türlü bir stres altında olduklarının bilincindeydi.

Gerek gürültüden ve gerek civarda dolaşanlar yüzünden her iki tarafın da servislerinde gecikmeler oldu. Çoğu kez sınırlama olan 25 saniyenin üzerine çıkıldı. Ancak hakem bunu da kuralına uydurdu. Nasıl mı?

25 saniye kuralı hakem puanı anons ettikten sonra işlemeye başlar. Alison Hughes çoğu kez bu anonsu izleyicilerin çığırtkanlığı bittikten sonra yaptı. Bu da oyunculara hazırlanma olanağını verdi. Ama Djokovic onun bu anlayışını üçüncü kez (evet 2 kez göz yumdu) sömürmeye kalkışınca da uyarıyı bastı.

Djokovic uyanığın önde gideni. Buna sinirlendi. Ama sinirini tuttu ve raketini bir süre sonra kırdı. Ne ikinci bir uyarı ne de ceza aldı. Hakem burada kendi inisiyatifini kullandı. Zaten olay bekleyen toplumun üzerine daha fazla gitmenin anlamı olmadığının bilincinde hareket etti. Tek kelimeyle bravo.

Maçtan sonra Djokovic basın toplantısında Serena gibi bir efsanenin üzerine sanki hakem Carlos Ramos’un bilhassa gittiğini ve gereksiz müdahalelerde bulunduğunu ifade etti : “Son verdiği cezayla belki de yok yere maçın seyrini bile değiştirdi”.

Del Potro ise biraz daha ılımlı konuşarak erkekler ve kadınlar arasında bir çifte standart olmaması gerektiğini belirtti. Yani erkekler raket kırıyor…Ceza almıyor. Kadınlar ise bu söz konusu değil. Hemen cezalandırılıyorlar.

Tüm bunlardan sonra tahminim taşların yerine oturacağı ve kuralların daha adilane kullanılacağıdır. Ramos münasebetsizliğinin cezasını gittiği her yerde belki yuhalanarak çekecektir. Serena ise bugün erken saatlerde WTA tarafından 17.000 Dolar cezaya çarptırıldı.

İyi bir hafta dilerim.

Hamiş: Unutmayın ki TED Kulübünde ülkemizin en eski ve en sürekli spor etkinliği var : “İstanbul Challenger”. Bir ziyaretinize değecektir.

10 Eylül 2018, Pazartesi 19:02
YAZININ DEVAMI

‘’Aykırılık İyidir !‘’

Spor karşılaşmalarında hakemin önemi sonsuzdur. O karşılaşmanın can damarları ona bağlıdır. O damarların içindeki kanın bir engele uğramadan akışını sağlar. Bunun bilincinde olan ve içsel yapılanmasını dengelemiş hakemlerin farkına bile varmazsınız. Çünkü sahada oynanan bir oyundur. Oyunun başaktörleri de oyunculardır. Oyun adı üzerinde bir şenliktir, neşedir, eğlencedir. Bir eğlenceyi ikide bir sekteye uğratmak onun neşesini alır, sürekliliğini bozar, başaktörler olan oyuncuların şevkini kırar…Başta izleyiciler olmak üzere tüm ortamın sinir katsayısını azdırır.

Her sektörün yıldızları gibi bilhassa sporda yıldız oyuncular aykırı kişiliklerdir. İster beğenirsiniz, ister eleştirirsiniz. Onların her zaman verecekleri bir mesaj vardır. Zira hiçbiri konformist değildir. Bu insanları savunmak hatta el üstünde tutmak gerekir. Onları yitirmemeliyiz. Gittikçe robotlaşan dünyamızda insanlığımızı en cesurca ortaya koyan onlardır. Onların sayesinde şu asabiyet ortamında zaman zaman ferah bir nefes alabiliyoruz. Onların bağnazlıkları yoktur. Kafatascı değillerdir. Ülkelerini sevmekle birlikte çoğunlukla dünya vatandaşlarıdır. Kazanacakları para çoğu zaman onlar için ikinci plandadır. Öncelikleri yaptıkları işi sevmek, topluma katkıda bulunabilmektir. Bu yıldızları ister kendisini bilime adamış Aziz Sancar olarak görün, ister bir müzik dehası olan Fazıl Say, ister Serena Williams veya Çağla Büyükakçay.

At gözlüğü takmış, dar görüşlü ve kendilerini tatmin edebilmek için ortamı germeyi en mübah yol olarak gören konformist kişilikler için bu yıldızlar birer hedef tahtasıdır. İşte dün “ABD Açık” kadınlar finalinin hakemi olan Portekizli Carlos Ramos bu betimlememe örnektir.

Bu gibiler sanki sahaya oyunun iyi geçmesi için çıkmıyorlar. Adamlar adeta birer esir kampı müdürü. Ceza yağdırmak için alesta bekliyorlar. Oyuncuya olgunlukla ve dostca bir saygınlıkla yaklaşsa sorun diye bir şey zaten olmayacak. Ama beyzadeler kendilerini şartlamış…En ufak bir tebessüm sanki günah. “Ağır ol da molla desinler” usulü bir katılıktır gidiyor. “Bismillah”la beraber gelsin cezalar.

Bakın Ramos’un yakın tarihte soru yaşadığı oyuncular kimler ? 2016 olimpiyatlarında Murray; 2016 Roland Garros’ta hem Venus hem Kyrgios; 2017 Roland Garros’ta hem Nadal hem Djokovic; 2017 Wimbledon’da Murray ve 2018 Wimbledon’un da Djokovic. Adamın yıdızlara karşı alerjisi var. Silik kişiliğini ancak onların üzerinden tatmin edebiliyor.

Genelde ATP hakemleri Davis Kupası gibi ITF turnuvalarında ya da kadınlar maçlarında görev almaktan kaçınırlar. Yaşamım boyu hangi turnuvaya gittiysem iki hakemi her yerde gördüm. Biri Kader Nouni diğeri de Ramos. Nouni’nin sonunda ATP ile ilişkisi kalmadı. Öbürü de bu gidişle eli kulağında bekleyecek herhalde!

Bir grand-slam esnasında oyuncular maç sabahları yönetim tarafından hakemleri, kortları ve hava şartları hakkında bilgilendirilir. Yani Serena hakem-kulesinde ne tip bir kişilikle karşılaşacağını önceden pekala biliyordu. Ondan gelebilecek her türlü kışkırtmayı ya da imayı önemsemeyip oyununa konsantre olabilirdi.

Ama diyeceksiniz ki oyuncunun işi oyununu oynamaktır, bozuk kişilikleri tedavi etmek değil. Ben de size haklısınız diyeceğim!

Sonuç olarak final maçlarından sonra hakeme de podyumda bir kupa verilirken dün bu olmadı. Ramos ödülünü alamadı ve bir eskortla bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Yaptığı lüzumsuzluk ise üzerinden hiç çıkmayacak bir “tattoo” gibi kalacak.

Hani neredeyse Muhammed Lahyani’nin ahı tuttu diyeceğim !

Benim burada amacım haklılık haksızlık değil. Dünkü maçın analizini de yapacak tonla adam vardır. Sevgili Okurlar benim amacım yaşamın her yanıyla süratle robotlaşan dünyamızda insanlığa pay bırakmanın önemini göz önüne sermektir. Sonra çok geç denecek. Bakınız Dostoyevski’nin fevkalade güzel bir deyişi vardır :

“Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor. Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıkları değil, yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.”

Yılın ikinci baharında neşe ve esenlik dilerim…

09 Eylül 2018, Pazar 14:51
YAZININ DEVAMI

‘’Dürüstlük !‘’

Hakeme durumunuzu çıtlatıyor ve her an maçı bırakabileceğinizi açıklıyorsunuz. Rakibiniz durumunuzun farkına varınca sizi daha da koşturacak bir taktik uygulamaya başlıyor. İkinci sette göz açıp kapayana kadar 4-1 geri düşüyorsunuz.

Altıncı oyunda rakibinizin uzun bir topuna çizgi-hakemi “avut” anonsu yapıyor. Rakibinizle göz göze geliyor ve ona itiraz etmesini işaret ediyorsunuz. Ve şahin-göz devreye giriyor. Sonuç : Top içeride !

İşte bu hareket sürekli Rafael Nadal’ın oyununu, çalışkanlığını, sebatkarlığını ve karakter yapısını göz ardı edip sürekli saplantılarıyla alay edenlere (anlayışınıza sığınarak bir sokak tabiri kullanacağım) “kapak olsun” .

Hoşkalın.

09 Eylül 2018, Pazar 08:55
YAZININ DEVAMI

‘’Paris'in Kralı toprağın kralı!‘’


Bu maçtan sonra söylenecek tek şey var: Nadal 11. kez ve bu kez fevkalade üstündü. Thiem ise her ne hikmettense “Toprağın Kralını” onun evinde sayılabilecek Paris’te onun oyunuyla yenmeye çalıştı…Böyle bir rakibe karşı sabır göstermek gerekirken hiç göstermedi. Bu denli basit.

Şimdi;

- Nadal 1 numara olarak yerini sağlamlaştırdı.
- Thiem 7. sıraya yükselecek.
- Şampiyon 2.2 milyon Avro, ikinci ise 1.1 milyon Avro kazandı.

Fransızların yegane tesellisi çift-erkeklerde şampiyon olan Herbert ile Mahut ikilisi oldu. Çift-Kadınların finalini Çekyalı çift kazandı. Japonları yendiler..

Jünyorlarda kızları ABD’li Gauff, erkekleri ise Taipei’li Tseng kazandı. Çift-kızlarda ABD’li McNally ile Polonyalı Swiatek ikilisi Japonları yendi. Çift-erkeklerde ise Taipei’li çifti yenen Çekyalı Styler ile Japon Tajima kupaya uzandı. Sizlere hep yazıyorum ya Uzakdoğulular geliyor diye. İşte görün neredeyse her kategoride bir Uzakdoğulular var.

Efsaneler +45 yaşta sevgili dostum Mansur Bahrami ile partneri Santoro, McEnroe/Pioline çiftini yenerek şampiyon oldu (6-1, 2-6, 12-10). -45 yaşta ise İspanyol Corretja ile Ferrero, Rus Kafelnikov-Safin’e üstün geldi.

Çok kısa bir final yazısı oldu her zamanki gibi. Üstelik öyle bir maç ki iki oyuncu arasında kalite olarak gece-gündüz farkı vardı. Ödül töreninde efsane Avustralyalı Rosewall’un söylediği gibi : Bugün onun karşısında olmadığıma sevindim!

Candan kutluyoruz Rafael Nadal’ı. Hem 11. şampiyonluğu hem de tenis için, spor için yaptıkları ve yapacakları için…
------------------------
Sizi onun nadiren verdiği uzun ve epey içten bir röportajdan ufak pasajlarla* başbaşa bırakıyorum. Dünyanın en yüksek tirajlı ve saygın spor-gazetesi olan Fransız L’equipe gazetesine verdiği röpörtajda “Paris’in Kralı” tenisle ve yaşamla ilgili görüşlerini paylaşıyor.

1) İşler iyi gitmemeye başladı zamanlarda bile olumlu yaklaşım. Önemli olan sıkıntıdan uzaklaşıp durumu olduğu gibi kabullenmektir.

2) Diğer oyuncuları ve maçları sürekli izlemek. Kopyalamak keşfetmekten daha kolaydır. Ama kopyalamak derken çalmayı kastetmiyorum. İzlerken aklınıza yeni fikirler gelebilir. Yeni uygulamalara, yeni taktiklere girebilirsiniz. Artık dünyada binlerce maç ve youtube kaydı var.

3) İstatistikler bazen yararlı oluyor. Ama tüm günümü onları izleyerek yitiremem!

4) Tenis için ideal çözüm hiç bulunamayacak. Ama bu sporun tarihini, geçmişini bilmek ve ona saygı göstermenin doğru ve önemli olduğuna inanıyorum. Sporumuzun daha büyümesine en önemli desteğin onun geleneklerinden geleceğine inanıyorum. Ama gelişime, yeniliklere de kapalı değilim. Bu yeniliklerin küçük turnuvalarda denenmesi gerekir. Lütfen büyüklere dokunmasınlar. Radikal ve zorlayıcı değişiklikler olmamalı. Küçük adımlarla yola çıkılmalı. 5 setlik maçlardan soyutlanmamamız gerekir. Esas dramayı ve en heyecanlı maçları sizlere getiren bu 5 setlik maçlardır. Bunlar televizyon için kârlı değlllerdir ama izleyiciler için mükemmeldirler. Tüm duygular ve tutkular, hırslar o maçlarda ortaya çıkıyor. Onlara dokunursak tenis çok şey yitirir. Tenis tarihinin en unutulmaz ve önemli maçları hep 5 setlik olanlardır.

5) Tenis kurallarında benim öngördüğüm başlıca değişiklik servislerde olması gerek. Oyuncular artık gitgide uzun oluyorlar. Dolayısıyla bir servisle puan kazabilme kolaylaşıyor. Artık bunun için servisi bire mi indiriler yoksa başka bir kural mı koyarlar onu bilemem.
Ülkemize ve Sizlere olgunluk, şenlik içerisinde hoş bir yaz diliyorum.

10 Haziran 2018, Pazar 19:35
YAZININ DEVAMI

‘’Hüznün Ecesi Şenlendi!‘’

Müteveffa İran Şahının eşi Süreyya yaşadığı tarvmalar nedeniyle “Hüznün Kraliçesi” olarak anılırdı. Aynı lakabı Simona Halep’e de yakıştırdım. Zira çıktığı üç grand-slam finalinden de hüzünle dönmüştü dünya 1 numarası. Bu kez karşısında ABD’li Sloane Stephens vardı.

Maç için fazla bir şey yorumlamaya gerek yok. ABD’li raket sanki telefon kulübesindeymiş gibi oynadı. Sağa sola, öne arkaya ikişer adım atmadan rahat rahat oynadı. Bu kadın çok ilginç. Medya ile konuşurken de, ABD Açık şampiyonu olduğunda kürsüde de öyle. Söylemesi gerekenden tek bir kelime fazlası çıkmıyor ağzından. Müthiş de bir oyun zekası var. Hiç bozulup kendi kendini yemiyor…Yani arap bacılık etmiyor!

Halep ise her zamanki gibi çığlıklar içerisinde verebileceği eforun azamisiyle oynuyordu.

İlk seti yukarıda yazdığım gibi ABD’li hiç zora sokmadan 6-3 aldı. Artık Halep buradan geri gelir diyorduk ki ABD’li ikinci sette de onu kırarak 2-0 öne geçti.

İyice geri düştüğü için Halep özüne döndü ! Biraz daha öne hatta fileye çıktı ve topları erken almaya başladı. Stephens mecburen telefon kulübesinden çıkarak servis çizgisinin epey gerisinden savunma yapmak zorunda kaldı. Ancak alışık olmadığı için basit hatalar birbirini kovaladı ve Halep önce eşitliği sağladı sonra da 4-2 öne geçti. Öne geçince herhalde bunu yeterli gördü ki yine saçmalamaya başladı. Bu kez ABD’li onu yakaladı (4-4). Sonra Halep yine kim olduğunu anımsadı ve rakibini bir kez daha kırarak setleri eşitledi (6-4).

Şimdi sorular :

- Halep ulaştığı kimliğini koruyacak mı ?
- Stephens mükemmelliği varan tenisine dönebilecek mi ve sinirini muhafaza edebilecek mi?

Son set başlayınca Halep’in üstünlüğüne tanık olduk. 20 dakikada durum 4-0 oldu. Ancak iki oyuncu da oynamaya başladıkları tenis ile birbirlerinin standardını yükseltiyor ve çok zevkli bir maç izletiyorlardı. Sonra 4-1 ve 5-1 ve nihayet hüznün ecesi aydınlığı gördü (6-1). Anasının ak sütü gibi de haketti.

Sizlere de aydınlık günler dilerim…Hoşkalınız.

09 Haziran 2018, Cumartesi 18:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kızıl Fırtına !‘’

Bir yanda tenisin tüm kurallarını yerine getirip son derece ortodoks bir oyun tutturan 24 yaşındaki dünya 8 numarası Avusturyalı Thiem diğer yanda ise 72. sırada olduğuna inanmanın çok zor olduğu, yaptığı sporun en ufak ayrıntılarına (ya da daha doğru bir deyimle ayırtılarına) bile aşina ve onları uygulamaktan çekinmeyen tam bir İtalyan ve tam bir serseri kurşun olan 25’lik Cecchinato.

Açıkcası Djokovic önünde bu adamın gelip geçici sürprizlerden biri olduğunu düşünmeye zorlamıştım kendimi (zorlamıştım hakikaten). Ancak emin olun Cecchinato gelip geçici olmayacak. Oynadığı oyun 72. sıranın değil…İlk 20’nin! Bakınız Schwartzman’da ne denli haklı çıktıysam bu adam için de öngörüm gerçekleşecek. Tabî kazandığı para (560.000 Avro) ve puanlarla kendi kendini salmazsa!

Maçın başlarında bilhassa Thiem asabi ve tutuktu. Ancak buradaki ağır-top oydu. Başta oyunu olmak üzere üstün olan taraftı. İtalyan bu nedenle Djokovic karşısındaki oyununu tutturamadı. Buna rağmen az bir süre sonra kendini buldu, rakibini yakaladı hatta sete bile talepkâr oldu. Biraz da heyecandan hiç yapmadığı hataları yapınca Thiem seti önce 5-5’te eşitledi ve sonra 7-5 aldı gitti.

İkinci set tam bir çekişmeye şahit oldu. Bir saati aşkın sürdü. Tie-break 12-10 bitti! Sonra geldik 3. sete. Artık Thiem rahatlamış ve vuruşlarında riske girebiliyordu. İş kovalamacaya döndü. Thiem kaçıyor İtalyan peşini bırakmıyordu. Tie-break’te ikisi de set-puanı için oynadılar ama kazanan üçüncüde Thiem oldu.

Bu sonuçtan sonra Cecchinato’nun hem savunması hem de moralman tükendi. 3. sette İtalyan ilk oyununu 5-0’da alabildi. Sonra da Thiem noktayı koydu (75, 76, 61).

Tahmin ediyorum ki tenisseverler artık Nadal-Federer arasındaki Wimbledon mücadelesini bekledikleri kadar Cecchinato’nun geleceğini sorgulayacaklardır! Açıkcası bu adam buradaki oyunuyla da bunu haketmiyor değil.

-----------------------

Artık sıra ağır-abilerin: Nadal – Del Potro. Tenis Dünyasının 1 numarası, Toprağın Kralı kesin favori olarak sahaya çıkıyor. Rakibinin back-hand’ine yükleneceği ve finali düşünerek bu maçtan olabildiğince diri çıkabilmek için puanları kısaltmaya çalışacağı kesin. Bakalım göreceğiz.

Dünya 6 numarası Sevimli-Dev ya da Tandil’in Kulesi diye adlandırılan 1.98’lik Del Potro ise servisine ve tenis camiasının en etkili forehand’ine güveniyor. Gerçekten bu adamın öyle bir forehand’i var ki, puan için vurduğunda, ekrandan topu izleyemiyorsunuz.

İlk sette Nadal kaçtı, Delpo kovaladı. Aradaki yegane fark Arjantinlinin oyunları kısa sürerken Nadal’ınkilerde İspanyol’un durumu kurtarana kadar canı çıkıyordu! Bir setin içinde İki kez oyun-topu savunmak zorunda kaldı. Ama bu arada rakibi de olduğu yerde durmuyordu doğal olara! Anlaşılan bu maçtan sonra finale kalacak olan Thiem’in karşısına biraz yorgun çıkacaktı. Delpo 6 kez kırma topu kullanamadı!

Bu şekilde 5-4’e kadar geldiler ve Nadal rakibinin servisini kırarak bir saate çok yakın bir sürede ilk setin sahibi oldu. Geri plandan tam bir güç gösterisine tanık oluyorduk. Bir saat süresince zorunluluk olmadıkça palnlı bir şekilde fileye gelen pek olmadı kanısındayım.

2. set Nadal’ın açılışıyla başladı ve onun üstünlüğü ile 5-0’a süregeldi. Delpo ilk oyununu ancak burada alabildi. Set bitti 37 dakikada (61).

3. setin ilk oyununda Nadal rakibini kırdı (2-0). Oyun öyle bir hal aldı ki artık Nadal’ın aldığı puanlar gülünç olmaya başladı…Rakibini sanki yok farzediyordu. Derken oynanılan son 12 oyun içinde Delpo ikincisini aldı ve oldu 2-1. Ardından Nadal yine sazı ele aldı ve oldu 5-2. Nadal maç için servis attı ve çok şey beklenilen bir maç iki saati biraz aşkın bir sürede “dağ fare doğurarak” bitti (64,61,62).

Delpo kötü oynadı ama onu kötü oynamaya yönlendiren de Rafa Nadal’dan başkası değildi. O denli üstündü anlayacağınız. Açıkcası Delpo’nun vatandaşı Schwartzman, İspanyol Boğasını daha zorlamıştı. Delpo bile haline gülüyordu! Yine açıkçası, bu aşırı tek yanlı ve tekdüze oyun son sette epey can sıktı. Emin olun yazım olmasa kapatırdım beyaz camı!

Evet Paris’ten bir “Kızıl Fırtına” geçiyor. Adı da Rafa Nadal. “Kızıl Pisliğin” üzerinde oyuna Nadal denli hakim olan ikinci bir oyuncu olduğunu hiç sanmıyorum. Bu fırtınayı finalde Thiem’in de durdurabileceğini hiç sanmıyorum.

Yarın kadınlar finali var unutmayınız. Saat 16:00’da olması lazım ama sizler yine de günlük bakınız. Rumen Simona Halep ile ABD’li Sloane Stephens karşılaşacak. Hoşkalın iyi akşamlar.

08 Haziran 2018, Cuma 19:36
YAZININ DEVAMI