Arama

Popüler aramalar

‘’Hazırlıksız ama umutlu‘’

İlk yarıda Pancu, Ahmed Hassan ve Carew’le kaçan yüzde 100 gol şansları maçın seyrini değiştirmeyen engeller olarak kaldı. Direkten dönen iki top da bu beceriksizliklere tuz biber oldu. İbrahim Toraman ilk görev bölgesinde çok zorlandı. Savunmaya geçtikten sonra daha yararlı olacağı gözüktü. Sağda Kaan’ın ofansif katkısı hiç olmadı. Solda Pancu, İbrahim Üzülmez’i çok yalnız bıraktı. Okan ve Ali Güneş en yararlı transferler olarak öne çıktı. Özellikle de Okan, Beşiktaş’ın savaşan kimliğinin öncüsüydü. Carew’in hazırlıksız oluşu ve indirdiği hava toplarında Ahmed Hassan’la iletişimde problemler yaşaması oturmamış kurgunun yan etkileri olarak sırıttı. Sadece kendini aşmaya çalışan mücadelenin tek tesellisi son dakikalara sığdırılan beraberlik sayısı oldu.

08 Ağustos 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daha iskelet bile yok‘’

Carew ve Toraman’ın bonservisleriyle birlikte maliyeti: 15 trilyon. Takım dengeleri henüz hiç oluşmadığı için, bu lüks bedel ürkütücülüğünü uzun süre sıcak tutacak. Şu an gözüken kadrodan, ligi ve Avrupa Kupası’nı götürebilecek bir takım oluşturulması çok zor. Ayrıca Bosque’nin oynatmaya çalıştığı sistemde, mevcut oyuncu yapısının özellikleri çatışıyor. Orta alanı, kenarlardan hücumda etkin kılma düşüncesi var. Avrupa Şampiyonası’nda İspanya ve Portekiz’in oynadığı, geçen yıl da Fenerbahçe’nin deneyip, bir benzerini uyguladığı ve zorlandığı model bu.Beşiktaş için akıntıya kürek çekmek olur. Nitekim hazırlık maçlarında, özellikle de son Hertha Berlin karşılaşmasında bu düşüncede çözümün çok zor olduğu anlaşıldı. Birincisi Beşiktaş dörtlü savunmaya döndü, ancak alan savunmasından hiç haberi yok. İkincisi ve en önemlisi de; bu takımın orta alanı yok. Bosque’nin son maçta, takımının oyununa getirdiği kompleksli oyun tanımlaması da, varlığı belli olmayan orta alan yüzünden. Düşünülen sistemde bir kere çok yetenekli iki ön liberoya, iki de dripling ve kenar ortaları etkili kanat oyuncularına ihtiyaç var. Sahada Okan, Ahmed Hassan ve Berkant denendi. Bu görev için nispeten Okan göz doldurdu. Ancak solda bu düşünceye hizmet edecek futbolcu sıkıntısı çok öne çıktı. Belki İbrahim Akın en uygunu. Onun da deneyimsizliği ve fizik yetersizliği handikapı. Sonrasında Bosque, Okan’ı savunmanın önündeki yetersizlik için göbeğe aldı. Bu kez de, hem iki kanat birden pasifize oldu hem de Toraman ve Okan, bölgeye yabancılıklarından ötürü yönlendirme görevlerinde eksik kaldı.Sonuçta Beşiktaş’ın kalesinde bu kadar kolay pozisyon vermesinin, buna karşılık doğru dürüst organize hiç bir hücum girişimine soyunamamasının sebebi, yaratıcılığı ve savunma dayanışması olmayan orta alanı. Bu kısıtlılıkta bir de, iki yıldır orta alandaki verimliliği ile öne çıkan Pancu’nun ısrarla forvette denenmesi de müthiş çelişki.Bosque’nin arayışlarında çift forvetli düzen biraz lüks gözüktü. 4-2-3-1’e benzer bir anlayışta, Pancu’nun orta alana kaydırılıp, Ahmed Hassan’ın da bu bölgede yaratıcılığa katkı olarak düşünülmesinin yararı olabilir.

03 Ağustos 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hancılar... Yolcular...‘’

Ayrıca Okan ve Ahmed Hassan da asla Rumen hocanın istediği isimler değildi. Ve bu sezon alınan 11 oyuncudan da Del Bosque’nin yalnızca Carew’de tasarrufu var. Biraz da Okan Buruk’u tanıyor, o kadar...İspanyol teknik adamın son olarak gönderilecekler listesine Fatih Sonkaya ve Mustafa Doğan’ı koymasında şaşırılacak bir durum yok. Dolayısıyla yönetim ile Del Bosque’yi ilk kez ayrışma noktasına getiren bu karşı karşıya gelmeyi, büyütmenin de anlamı yok. Zira adamın önüne kadro diye hem evveliyatı hem de bu sene eklenenleri ile sadece kelle sayısı kabarık öyle abur cubur bir topluluk koydular ki, o da yeni ile eskiyi dahi karıştırdı.Yönetimlerin transfere bu denli müdahil olması, kendilerinin tanımlamaya uğraştıkları kurumla, çağdaş anlayışı pek bağdaştırmıyor. O zaman Scala, Lucescu ve Del Bosque gibi marka seçimlerindeki titizliğe de pek gerek yok. Vitrini evrensel bir marka ile süsle, dükkanı Mahmutpaşa mamülleriyle doldur! Bu iyi bir işletmecilik değil. Ne çalışanlarına ne de ekonomisine hayrı var.Zoraki bir mutabakatla da olsa gönderilmesi kararlaştırılan isimler doğru tercihler. Ancak bu listede kalmış gibi gözükse de Mustafa Doğan ve Fatih Sonkaya’dan Del Bosque için umut olmadığı anlaşıldı.Kaan Dobra’ya gelince... Belki de en çok onun takımda kalması şaşırttı. Yarı yaşındaki Okan Koç hayallerine veda ederken, emekliliğini bile aştığı söylenen Kaan’ın kalması şaşkınlık yarattı. Bence aralarında yetenekten dolayı bir seçim yapılmadı. Onun farkı, ya da torpili, profesyonellikteki bilinci oldu. Belki biraz da Lucescu’nun telkinleri...Beşiktaş için belirsizlikler bir müddet daha sürecek... Ama şu günün koşullarında bu kadro hâlâ çok şişik, ancak takım hâlâ çok eksik. Bu kadro fazlalığı ve takım eksiği ile ilgili detayları da önümüzdeki günlerde daha net belirteceğiz.

29 Temmuz 2004, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru planlama ne olabilir?‘’

Futboldaki gerçek şu... Sahada hangi dizilişle yer alınırsa alınsın, o dizilişe uygun takım bütünlüğünün artık kaleciden santrfora kadar yayılması şart. Eski düzende merkezi sistem forvete yakın orta alan oyuncularının kontrolündeydi. Yeni dönüşümde güncel futbol artık ikinci bölgeden soruluyor. Savunmanın hemen önünde bundan böyle bir değil iki ön savunucu özellikli aynı zamanda oyunu koordine eden oyuncu bulunuyor. Takımla ilgili tasarım ve işleyişin ana üssü de bu ikilinin olduğu bölge. Oyunun savunma ve hücum üniteleri tümüyle bu bölgede şekillendiriliyor. Metin Tükenmez’in de ısrarla üstünde durduğu gibi, futbol sadece bir oyun niteliğinde, sıradanlaşan yorumlanma devrini çoktan kapadı. Tasarımı ve uygulamaya konuluşu sürekli yazarak, çizerek ve hesaplayarak modelleşiyor. Fazla detaya girdim sanki. Neyse, sizi daha fazla sıkmadan işin Beşiktaş boyutuna geçeyim.Siyah - Beyazlılar’da yeni kurgu dörtlü savunma sistemi, şu an havada asılı. Zira, bu modeli tamamlayacak modern bir orta alan gözükmüyor. Elde kalan veya yeni gelen oyunculardan orta alan özellikli olanların Pancu haricindekiler demode ya da fundamentali eksik. Biraz Okan Buruk’u bu çerçevenin dışında tutabiliriz. Yabancı transferinde gerek elden çıkarılanlar, gerekse transferi düşünülenler açısından Beşiktaş doğru bir planlama yapamadı. En radikal planlamada Pancu ve Giunti kalmalı, Ronaldo dahil diğer tüm yabancılar gönderilmeliydi. Murat Şahin’in transferinden sonra bu düşüncem daha da güçlendi. Murat ve Ramazan ikilisi bu sezondaki hedefler için Beşiktaş kalesinde sorun çıkarmaz. Tandem oynayabilecek kariyeri tartışılmaz iki stoper, Giunti’nin yanına statik olmayan bir önlibero ve son olarak da bir santrafor transferiyle yabancı alımları tamamlanacaktı. Şimdi Del Bosque’nin tüm yeteneğine rağmen eldeki çoğunluğu demode karışımdan modern kurguyu çağrıştıran bir dönüşüme geçmesi bir hayli zor olacak.

11 Temmuz 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rehhagel'den mesajlar...‘’

Portekiz’deki turnuva, üst düzey yıldızlara bağımlı takımların iflasını belgelemekle kalmadı. Şampiyonlukların star oyuncuya ihtiyaç duyulmadan da kazanılabileceğini gözler önüne serdi. Portekiz 2004’te ‘büyük hayal kırıklığı yarattı’ diye değerlendirilen teknik adamları bir sıralayalım isterseniz; Trapattoni, Santini, Advocaat, Saez ve Eriksson... Hepsi şimdi başarısızlıkta liste başında olup, yerden yere vurulanlar. Madalyonun öbür yüzünde ise bu önemli kariyer sahiplerinin tümünü ne yazık ki, yıldız oyuncuların gölgesinde kalmış isimler olarak gördük. Vieri ile Totti, Trapattoni’nin; Zidane ve Henry, Santini’nin; Raul ve Vicente, Saez’in; Nistelrooy, Advocaat’ın; Beckham da Eriksson’un beklentilerine ne denli cevap verebildiler? Bu tür yıldız oyunculara karşı borusu ötmeyen teknik adamlar hem bu yıldızlarsız takım yapma cesaretine sahip değildi, hem de onları oynattıklarında istedikleri güçte bir takım oyununa ulaşamayacaklarını biliyorlardı. Aslında sorunun kökeninde bu tür oyunculara bel bağlamak olduğunu bilseler de dertlerini anlatmanın deveye hendek atlamaktan zor olduğunun da farkındalardı. Sonuçta şampiyonadan karizmaları çizilmiş olarak boynu bükük ayrıldılar. Belki şimdi Rehhagel’in önlerini açmasından sonra biraz daha cesaretlenecekler. Önlerine koyulan hedeflere hangi tarz oyuncularla ulaşabilecekleri konusundaki tasarruflarına daha fazla saygı gösterilecek. Belki yönetim anlayışları da bir oyuncuya 40 - 50 milyon Euro’luk gibi değer biçmeleri yeniden gözden geçirecekler.Geldiğinden bu yana Sergen’i ağzından düşürmeyen Del Bosque’nin de bu şampiyonadan alması gerekli önemli mesajlar olduğunu düşünüyorum. Lucescu’nun çok önemli doğrularına karşın tek yanlışı olan abartı Sergen bağımlılığının Beşiktaş’a olan zararlarını yaşamıştık. İspanyol teknik direktör bize henüz çok yabancı. Buradaki star oyuncu tarzı ve kimliği onun bildiklerinden çok farklı. Kaldı ki, sadece Sergen olsa iyi. Onlara bu paye verilmese de Beşiktaş takımında kendi kendilerini yıldız statüsünde sayan gereksiz ve komik bir çoğunluk da var takımda ayrıca. Avusturya ve Almanya kampları sonrası, Beşiktaş kadrosundaki fazlalığı ayıklayacak, bu kesin. Ancak Bosque’nin yetersiz bulduğu oyuncuları belirlemesinden daha önemlisi kendisine ayak bağı olacak star görünümlüleri saf dışı bırakması olacak. Bu cesareti gösterirse Beşiktaş da Bosque ile ilk reformu başlatmış olur.

06 Temmuz 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lucescu finalde!‘’

Gerçek şu: Yunanistan, Otto Rehhagel ile ardından çok konuşulacak bir şampiyonaya damgasını balyozla vurdu. Gerçekler, temennilere karşı bir kez daha kazandı.Yunanistan, savunma gücü ve Otto Rehhagel’in güçlü oyun ve taktik disipliniyle finalde... En iyi oynayan olarak değil, futbolun en temel gerçeği ‘en az hata yapan’ olarak finalde... Tek forvet düzeninde en az gol atan ve en az gol yiyen olarak finalde.Kimilerine göre de şampiyon... Öyle ya, finalde karşılacakları Portekiz’i açılış karşılaşmasında mükemmel bir oyunla devirmemişler miydi? Şimdi bu rahatlıkla, stresli evsahibine bir kez daha kök söktürecekler. Artık kaybetseler de fark etmez, çünkü kendilerini şampiyon ilan ettiler bile...Dünya Kupası Elemeleri’nde iki ay sonra aynı grupta rakibiz... Ersun Yanal, ilk Portekiz maçından sonra Komşumuz’u soranlara “Çözemedim” demişti. Umarız, artık elinde yeterli ipucu vardır.Bugünden sonra bizim futbol alemimizde de komşumuz Yunanistan enine boyuna masaya yatırılacak. Muhtemelen de bu şampiyonada aldıkları derece müthiş bir şans ve sürpriz olarak değerlendirilecek. Oynadıkları futbolun hiç bir değeri olmadığı ve Yunanistan’ın bu tarz oyunla Avrupa Şampiyonası’nda finale çıktıysa, bizim 2006’yı çok rahat kazanacağımız şeklinde yorumlar da manşetlere çıkacak. Niye bu denli iddialı konuşuyorum acaba?Çünkü elimde belge var.İki yıldır bu ülkede Lucescu konuşuldu. Önce futbol anlayışı, daha sonra da kişiliği aşağılandı. Oynattığı futbolun köhneliği ve ilkelliği üzerine söylenmedik laf kalmadı. Ama Allah’ın sopası yok! İşte Yunanistan finalde... Peki nasıl bir anlayışla finale çıktı? Otto Rehhagel’in Lucescu’dan ne farkı vardı? Aynı felsefe, aynı oyun anlayışı...Biraz entellektüel oyuncu yüksekliği, biraz da mantalite farkı... Demek ki, kokuşmuş diye horlanan anlayış, aslında güncel bir düzenmiş. İspanya, Hollanda, Fransa, İtalya’nın beyliği ve çağdaşlığı izafi imiş. En büyük hakikat, haddini bilmekmiş. Futbol, maceraya prim tanımıyor. Hele çeneye hiç... Hayat da öyle değil mi?Bugünden sonra Otto Rehhagel’e methiyeler sıralanacak. Çünkü onun kimliği farklı. O, Almanlar’ın King Otto’su, diğeri Rumenler’in Çeribaşı Luce’si...İstedikleri kadar kabullenmesinler, ya da kıvırmaya çalışsınlar. Gerçeği değiştiremezler. Lucescu Felsefesi ve futbol prensipleri, son şampiyonada finale çıktı. İsmi başlarda telaffuz edilmeyen, fakat sonradan favorilerde ilk sıraya oturan Çek Cumhuriyeti ise maalesef savunması yüzünden kaybetti. Biz bu şampiyonada, ne takımımızla ne de hakemlerimizle Portekiz’deydik. Sadece yakından - uzaktan yorumlamakla yetindik. Belki de bizim için, hayırlısı bu idi ve iyi ki orada değildik.Ne demişler, bana önce yorumcularını söyle, sana futbolunun ne olduğunu söyleyeyim...

03 Temmuz 2004, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Cadı kazanı!‘’

Beşiktaş’ın omurgası çökmüş, düşünen yok... Hâlâ, flaş bir santrfor transferi telaşında yönetim.Bu konuda nihai karar John Carew ise, bizce ondan da bu takıma hayır yok.Son 20 yılın en arabesk transfer harekâtını gerçekleştiren Beşiktaş’ta planlanması düşünülen yeniden yapılanma, bu matematiksel orantısızlığın dışında bir diğer boyutu ile de daha ilk adımda bir curcuna tehlikesi ile karşı karşıya...Müthiş bir kararsızlıkla beraber, ciddi bir otorite boşluğu seziliyor. Bu boşlukta 35 kişiye varan futbolcu personelinin ayıklanması kaçınılmaz olduğundan, oyuncu çoğunluğunun gruplaşarak örgütlenmesi şaşırtıcı olmayacak.Güçlü kesim, 100. yıl kadrosundan sarkan eski tüfek yerliler...Onlar da aralarında bölünerek zaten varolan hizipleşmeyi daha da derinleştirecekler.Yeni gelen oyunculardan seçmelerle de saflarını güçlendirmeye uğraşacaklar.Her şeye rağmen Sinan Engin, bu nitelikteki bir kabalalıkta denge unsuru idi. Kapris dozunu inceltmek için farklı nabızlara şerbet dağıtımında uzmandı. Onun boşluğu değişik güç dengelerinin kurulmasını şart koşacak.Vicente Del Bosque’nin henüz yabancı olduğu Türk mantelitesi siyaset, o bunun farkına varıncaya kadar kemikleşmiş olacak.Evlat muamelesi ile varlığını sürdürdüğü düşünülen Pancu’ya Mircea Lucescu’nun gidişinden sonra, “Senin hâlâ burada ne işin var.” bakış açısıyla yaklaşılması, Giunti’ye fırlatılan falçatanın yanında sönük kalsa da, Beşiktaş için vaat edilen huzurlu bir takım kimliği, bu birikim ve koşullarda zor gözüküyor.Kıvanç Oktay’ın yumuşaklığı ve hoşgörüsü, Del Bosque’nin doğal olarak hiç bir şeyin farkında olmayışı, yeni kurulacak futbolcuya dayalı düzenin en güçlü silahı...Yıldırım Demirören taraftar bölünmesine çözümü çabuk getirdi. “Tribünün kalbini geri veriyorum” dedi ve tek yürek Çarşı’yı nam saldığı coğrafyada, eski sınırlarına taşıdı.Ancak takım içinde de ‘itibar isteruk’ diyenlere, mavi boncuk politikası güdülecek olursa, bu takıma kalp dayanmaz.Biline...bbaykoc@fanatik.com.tr

29 Haziran 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI