Arama

Popüler aramalar

‘’Del Bosque'den ince mesaj‘’

Her ne kadar takımının üretemeyen ve sonuca gidemeyen oyununun farkında olsa da, oyuncularını acizleşmeyin diye uyarıyor Del Bosque. Trabzonspor maçında rakip ceza sahası sınırlarına giren çoğu oyuncusunun kendisini yere bırakmasından, hakeme yaptığı dilencilikten utandı besbelli. Haklı da, yönettiği takımda beceriden önce onurlu mücadeleden yana.Alınan kötü sonuçların yarattığı gerilim, futbolcular üzerinde de anormal bir baskı oluşturmuş olabilir. Bunu kabul ediyoruz, ama bu, Beşiktaş formasını giyen hiç bir oyuncuya gayri meşru yollardan kurnaz kazanç sağlama hakkı vermez. Futbolu bir erkek oyunu olarak kabullenmişlerse tabii.Pancu bilmecesiBeşiktaş iki senedir joker olarak kullanabildiği ve görev verilen her bölgede verim aldığı Pancu’dan bu yıl neredeyse hiç yararlanamıyor. Sezon başında ‘gitti-gidecek’ söylentileri arasında kılpayı takımda kalmıştı.Perde arkasından yansıyan sebeplerde, “Baban gitti, senin hâlâ burada ne işin var” yaklaşımının ön planda olduğu açığa çıkmıştı.Anlaşma sağlanıp kalması kesinleştiğinde, buzların yönetici eliyle eritildiği ve barışın sağlandığını sanmıştık.Takımda yer bulamamasını, Del Bosque’nin yeni sisteminden kaynaklandığı varsayıyorduk.Meğer yara hâlâ kapanmamış.Pancu hem arkadaşlarının, hem de yönetimin gözünde üvey evlat ve kapı eşiğinde tutuluyor.Anlaşılıyor ki, transferde dışarı para saçmada müthiş bir performans sergileyen Beşiktaş Yönetimi, aynı zamanda sahip olduğu değerleri koruma konusunda da ekonomik davranma yeteneğinden uzak kalmış.Rumen Milli Takımı’nı ayakta tutan oyuncu, Beşiktaş’ta forma bulamıyor.Ne lüks hayat yaşıyor bu Beşiktaş desenize...

08 Ekim 2004, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gerçekleri saptırmadan‘’

Peki ya, Trabzonsporlu oyuncuların atamayıp, Ramazan’ın kurtardıklarına ne diyeceğiz? Tek pozisyona girmeden, hangi maçın kazanılacağını sanıyor bu takım. Üstelik Ankaraspor maçında Murat, Trabzonspor karşısında Ramazan, yenilgiye rağmen Beşiktaş lehine skoru daraltmış oyuncular...Gerçekleri saptırmamak lazım. Öyle davranılırsa, Kartal daha fazla zarar görecek.Kuddusi Müftüoğlu’nun maç boyunca tek hatası; Çağdaş’a gösterdiği ilk sarı kart... Yahu Çağdaş, balık hafızası mı taşıyor? Haksız da olsa, bir sarı kart görmüş. İki dakika geçmiyor, bu kartı unutup, yaka - paça Gökdeniz’e dalıyor.İbrahim Toraman, son dakikalardaki penaltı pozisyonuna en uzak adam. 50 metre deparla koşup, en önce hakemi o tartaklıyor. Berkant’la Juanfran cezaalanı çizgisini gördüklerinde, kendilerini atıp, gol için son çare; hakemi çaresiz bırakmaya yöneliyor. Müftüoğlu da, kötü niyete ancak bu kadar dayanabilir.Ali Güneş ise vicdanı ile başbaşa kalınca, mutlaka en azından kendisine itiraf edecektir. Asla darbeyi alıp, düşmüyor. Darbe gelecekmiş gibi hazırlık yapıyor...Gençlerbirliği maçında Ahmet Yıldırım, Ankaraspor karşısında Tayfun ve son olarak Trabzon’da da Çağdaş, gördükleri çok ucuz ve saçma kartlarla takımlarına büyük zarar verdiler. Bu, nasıl bir disiplinsizlik ve sorumsuzluktur? Önce bunların hesabı sorulmalı...Beşiktaş forması kadar, Del Bosque de sabote ediliyor. Oysa İspanyol teknik adam, yavaş yavaş doğruları bulma aşamasına geliyordu...Çağdaş - Toraman ikilisi, olabilecek en iyi tandem kurgusu olarak işbaşı yapmıştı. Juanfran’ın biraz dirilmesi bile, en formdaki İbrahim Üzülmez’le birlikte, gelecek haftalarda solda problem kalmayacağını fısıldıyordu. Fatih Sonkaya’nın forma bulması, Ali Güneş’in gerektiğinde orta alanın göbeğindeki hamle çabukluğu açığını kapatacak doğru tercih, gerektiğinde de Sonkaya’nın önünde sağ kanadı çizgiye kadar kullanacak kenar oyuncusu olabileceği seçeneklerini doğurmuştu.Tek problem Carew’in gerçek yeri, cezaalanı içinde kalarak daha etkin olabilmesi için yanına seçilmesi gereken partnerdeki arayışlardı. Bu seçim için de; Pancu, Ahmed Hassan veya garip karşılanacak olsa da; futbola başladığı yere tekrar dönüş yapabilecek olan Okan, alternatifler arasına girebilirdi.Beşiktaş tam bir birikim oluşturmaya çalışırken, binbir zorlukla elde ettiği tasarruflarını da, hiçe saydı. Aptalca görülen kartlarla, pişmiş aşa bir bidon suyu da kendi eliyle kattı...

05 Ekim 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başladığı gibi bitiremedi‘’

Beşiktaş’ın abartılı cesareti pahalıya batladı. Henüz ikinci kez yan yana gelen İbrahim - Çağdaş ikilisinin takımın ailecek ileriye gittiği bir pozisyonda yanlış zamanlamalarının kurbanı oldular. İbrahim’in yanlış hamlesi Gökdeniz ile Çağdaş’ı orta alan çizgisinden kaleye uzanan bir pistte yalnız bıraktı. Önde tamamlayacak olan Gökdeniz’di, öyle de oldu. Beşiktaş geriye düştü. Aynı Çağdaş sarı kartı varken, arkasını düşünmediği hamlesiyle takımını bir de eksiltince, Kartal için bu lig sınavında da puan umudu iyiden iyiye kayboldu. Trabzon’da da perşembe gecesinin olumsuz etkileri vardı. Ancak onların oturmuş kurgusu, Gökdeniz ve Fatih ikilisinin ezberlediği varyasyonlar Beşiktaş’ı yenmek için yeterliydi. Yattara oyuna girdikten sonra da pozisyon vakası çok açıldı. Bitirici noktalarda beceri olsa, biraz da Ramazan’ın direnci bulunmasa Kartal, İstanbul’a bu kadar şanslı dönemezdi. Sergen ve Carew’in maç boyu forvetteki uyumsuzluğu ile etkisizliği, Beşiktaş’ın tek ciddi pozisyona girememesinin başlıca sebebiydi. Okan ve Ahmet Yıldırım’ın tutukluğu da Beşiktaş’ın orta alanının çok top kaybetmesine neden oldu. Sonuçta iyi başladığı oyunda, takım deneyimsizliği ve bireysel hatalar Beşiktaş’a istediğini getirmedi.

04 Ekim 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İki son dakika golü‘’

Hemen baştan belirtmek gerekir ki, İbrahim Toraman, Çağdaş ikilisinin tandemde denenmesine daha fazla şans verilmeli. İlk yarı futbol yoktu. Fazlaca top kayıpları ve cezaalanı içine yansımayan etkinlik Beşiktaş’ın olumsuz yönleriydi. Carew ile İbrahim Akın’ın etkisizliğinin bunda payı büyüktü. Sergen ve Tümer oyuna girdikten sonra Beşiktaş’ta futbol adına bir şeyler yeşerdi. Del Bosque’nin ikinci yarı tercihleri ilk soyundurduğu 11’ine göre çok daha fazla isabet kaydetti. Nihayet prensesi İbrahim Akın’ı oyundan almıştı İspanyol teknik adam. Yerine giren Tümer Beşiktaş’ın hem sol kanadına hareket getirdi, hem hücum gücünü artırdı. Sergen’in de dahil olmasıyla Siyah Beyazlılar’ın topu karşı alanda tutma düşünceleri de güçlendi. Avrupa arenasında fazla deneyimi olmayan Norveç ekibinin, Beşiktaş topla oynama yüzdesini geliştirince karşı kaleye gitme cesareti de kırıldı. Hücumlarda yine durağan bir takım vardı ancak top kayıpları en aza inmişti. Sadece İbrahim Üzülmez ile hareketleniyordu Beşiktaş. Siyah Beyazlılar’ın emektarı dün gece bir farklıydı. Bu kez mücadele yönüyle birlikte estetik hareketleriyle de tüm izleyenleri hem şaşırttı hem sevindirdi. Güzel bir gol de atarak geceye damga vuran isim olmayı haketti. Zor günler geçiren Kartal en azından UEFA’da gruba kalmakla biraz moral buldu. Başta da belirttiğim gibi bunu oynadığı futbolla olmasa da her iki maçta devre sonlarına sığdırdığı gollerle elde etti.

01 Ekim 2004, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne kadar inandırıcısınız!‘’

Açıklamanın sonlarına doğru bir cümle dikkatimi çekiyor: “En iyi transferleri yaptık ve en ideal hocayı getirdik.” İşte 4 saatin sonunda bu ortak görüşle terkedilen Beşiktaş Yönetim Kurulu masası...Çıkan sonuç şu: Para ise para, özveri ise özveri... Biz görevimizi yaptık, suçlu oyuncular. Buyrun, buradan yakın!Para, özveri ve hatta çok bahsedilen yüreği Beşiktaş sevgisi dolu yöneticiler...Tüm bunlar yeterli sanılıyordu.Ancak Beşiktaş’ın ne paraya, ne özveriye, ne de renklere aşık yönetici tipine ihtiyacı vardı.Kartal’ın gereksinimi basitti; mantık ve bilgi... Varlığından söz edilen diğer özellikler, zaten Beşiktaş Yönetimi koltuklarına talip olanların taşıması gereken normal niteliklerdi.İşbaşı yapan yeni yönetim, maalesef Beşiktaş takımının geçen sezonun ikinci yarısından başlayarak sonuna dek yaşadığı süreci hiç dikkate almadı. Yaşını başını almış, beklentileri tükenmiş olan oyuncu çoğunluğu, üstüne üstlük hatırı sayılır bir de zihinsel çöküntü yaşamıştı.Ne yaptı Beşiktaş Yönetimi?Bu safra grubunun içine karman - çorban bir başka safra grubu tıkıştırdı. Böylece tasfiye etmedikleri veya edemedikleriyle birlikte yeni eklediklerinin sorumluluk ve kefaletlerini de birebir kabullenmiş oldular.Ardından kendi ölçülerine göre bir yıldızlar topluluğuna dönüştürdüklerini sandıkları takımın başına ‘yıldızlara hükmetmesiyle ünlenen en iyi teknik direktörü bulduk’ diye heyecanlandılar. O teknik direktör de geldi, yeni sistem, yeni arayışlar adı altında Beşiktaş’ın zembereğini iyiden iyiğe boşalttı.Yetmezmiş gibi, bir de Juanfran’ı kakaladı... Yazık oldu...Böyle bilgisizce harcanan milyon Euro’larla birlikte, Beşiktaş’ın önündeki 5 yıl da güme gitti. Kimsenin birbirine inanmadığı, saygı duymadığı, otoritenin kaybolduğu ve disiplinin dibe vurduğu bir ortam oluştu.Şimdi müthiş bir panik var. Bu panikte de ciddi bir operasyon ve yeni kararlar gündemde.Özellikle de teknik direktör arayışlarında...Umarım bu alelacelelikte alınacak kararlar Beşiktaş’ı daha da içinden çıkılmaz bir kaosun içine itmez. Zira, ‘hala biz en iyi oyuncuları alıp, en iyi teknik direktörü getirdik’ inancı, yeni kararlar arefesinde ne kadar güvenilirlik taşıyor acaba?

28 Eylül 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Forvetsiz bu kadar‘’

Ligde aldığı sonuçların doğrultusunda Ümit Kayıhan Gaziantep’e diken üstünde gelmişti. Nurullah Sağlam’ın derdi ise kaleci Hasegiç ile birlikte 5 as oyuncusunun yokluğuydu. Jaziri de yoklara katılınca, Gaziantep’in kurgusu tek forvetle sınırlı kalmıştı. Erdal’a da Tarık’ın desteği düşünülmüştü. Yetersiz kaldı bu düzen. Karşıda ise Sinan Kaloğlu özellikle ilk yarıda tek başına daha çok zorladı Antep savunmasını. Bir saat dolduğunda önemli pozisyon neredeyse yok gibiydi. Sonrasında el - ense çekmeler bitti, her iki teknik adam da skor üstünlüğünü sağlamak için yeni arayışlara soyundu. Diyarbakır’da Sertan, evsahibinde de Onur gole dönük yeni kozlardı.Bir büyük hataydı Mehmet Polat’ın yaptığı... Iskasını Serkan takip etti, Bekir’e de penaltıyı yapmak kaldı. Sinan Kaloğlu takımı adına büyük avantajı auta yollamıştı ama Sertan Gaziantep’in savunma yerleşimini sarsan doğru oyuncu olarak sahadaydı. Orta alandan uzun çıkan topu yine iyi takip edip bu kez kendi başına takımını üstünlüğe taşıdı. Arkasından evsahibinin geriye düşmeden doğan refleksleri güçlendi. O yüklenmelerin birinde de Tarık’ın kazandırdığı penaltıyı İlhan gole çevirerek maçın skorunu imzaladı.Sahanın en iyi oyuncusu Diyarbakırlı Jupi’ydi. Ona konuk ekipte Talip, Sertan ve Sinan Demircioğlu eşlik etti. Özellikle Sertan’ın müthiş etkili oyunu galibiyete yetmedi. Diğer arayışlar da sonucu etkilemedi. İki takım puanları paylaştı.Bülent Yıldırım ilk yarıda Sinan’a yapılan penaltıyı göremedi. Antepli oyuncuların ciddi pozisyonlarda çekilmesini süzemedi. Akabindeki tepkilere de gösterdiği sarı kartlarla önemli yorum hatalarına düştü.

27 Eylül 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne yaptığını kim biliyor‘’

Bilmiyor ki, geçen haftaki takım kısıtlı olan barutunu o gün bitirmişti. Üstüne üstlük yarım yamalak tandemini en çok zorlayacak bir forvete sahipti rakibi. Ama Samet hoca herşeye karşı tedirgindi. Savunmasını zaman zaman beşleyerek İbrahim Akın ve Okan’a da önlem alıyordu. Baktı ki Sergen ve Carew etkisiz, savunma fazlalığını orta alana devretti. Sonra da ilk yarım saatte ortalarda gözükmeyen ele avuca sığmaz Brezilyalılar’a elverişli alanlar düştü. Biri gol oldu, diğer atak direğe takıldı. İkinci yarı takımdan umut yoktu. Beşiktaş’a ancak kaleci Şenol’un hatalarına benzer ikramlar gerekiyordu. Ve bu iki hatadan Carew ile Ahmed Hassan’la maç çevrildi. Tam da moral olarak kendisine gelmesi gereken bir ortamda Siyah Beyazlılar aksini yaptı. Jaba’nın tahrikleriyle on kişi kaldı. Sayısal eksikliğin ardından iki takım adına gerçekleşen oyuncu değişliklerinde Beşiktaş çorbaya döndü, Büyükşehir Belediye ise, maçı kurtarmanın planlarını yaptı. Komikçe on kişi kalan Siyah Beyazlılar, aynı komiklikte üstü üste gelen savunma hatalarından da önce beraberliği kaptırdı, sonrasında da mağlubiyetle tanıştı. Maçın ilk yarısındaki görüntü ve skor döndü dolaştı maçın sonlarıyla birlikte tekrar konuk ekibin lehine sonuçlandı. Carew, golünün dışında sahada yoktu. Juanfran yine ikinci yarı niye transfer edildiği sorularını cevapsız bıraktı. Del Bosque’nin, İbrahim’i ortaya çekip, Juanfran’ı savunmanın sol kenarında bırakması, İspanyol teknik adamın kendi eliyle mağlubiyeti hazırlamasına imzaydı adeta. Metin Aydoğan bu maçı yönetecek soğukkanlılık ve bilgiden çok uzaklarda bir görüntü çizdi.

26 Eylül 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Del Bosque'ye sıra gelmeden‘’

Hayatında Real Madrid sırçasarayının dışına adım atmamış birisinin hangi ölçülere göre tercih edildiği zaten baştan anlayamadığım bir mevzuydu. Bir de yönetimin ‘Ona uygun koşulları hazırladık’ söylemlerine iyiden iyiye inandıklarını gözlemlediğimde kafam daha da karışmıştı. Beklentilerle gidişat arasındaki makas, ilk 6 haftada fazlasıyla açılınca şimdi sanki sorumluluğun tek başına Del Bosque’ye yüklenilmesi gibi bir eğilim ısınıyor. Yanlış... En baştaki öngörünün tutarsızlığı kadar bugün zevahiri kurtarma adına topu Del Bosque’ye atmak da yanlış. Adam elit bir dünyadan geldi. Üst düzey profesyonellik, üst düzey kültür ve üst düzey yetenekler. Sıradanlıkla ilk kez tanışıyor. Üstelik biraz standart ummuştu, o da yok... Önüne sunulan 30 kişilik kadronun yarısı geçen yıl yaşanan tramvanın etkisinde, diğer yarısı ise kendisine janjanlı transferler olarak sunulmuş. Bu durumda önce Del Bosque’nin karşılaştığı şoku atlatması lazım. Beşiktaş başkanı Demirören’in de, futbol şube sorumlusu Oktay’ın da yeterince deneyimli olduğunu söyleyebiliriz. İlk yönetime seçildiğinde Scala’yla başlanırken, sayın Demirören vardı. Bu senenin benzeri transfer politikası ve hoca seçimi olmuştu. Sonunu hep beraber gördük. Sonrasında Daum ve Sinan Engin’le bir süreç yaşandı. Yine transferleri ve sezon akışı ile birlikte. Gelelim sonuncusu ve en önemlisine. Sayın Oktay’ın da işin içinde olduğu Lucescu’yla geçen birliktelik. Hoca eli (Birbilen) ile yapılan transferler, kurulan takım ve ulaşılan oyun kimliği. Arkasından kazanılan şampiyonlukla eşzamanda gerçekleşen Avrupa’daki başarı. Bütün bu süreç iyi analiz edilmiş olsa idi, geriye dönüp 4 yıl öncesinin benzeri acemilikler her halde yapılmazdı. Dolayısıyla bugün Beşiktaş’ta konuşulacak en son şey, teknik direktör konusudur. Keşke sıra teknik direktörün tartışılmasına gelse de tartışsak... Zira Del Bosque’ye gelene kadar diğer yanlışlar atı alıp çoktan Üsküdar’ı geçmiştir.

24 Eylül 2004, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI