‘’Önümüz kış...‘’
Korkarım 1 ay sonra sahaya çıkacak 11’i bile bulmakta zorlanacak Siyah - Beyazlılar...Her defasında çok iyi çalıştıklarından ve takımının profesyonelliğinden bahseden Del Bosque, ya bizi kandırıyor, ya da Ümraniye dışı gece çalışmalarından haberi yok!Bodo Glimt maçında Oscar Cordoba’nın 5. dakikada ilk deparda (yani normal kaleci çıkışı) lifi atıyor.Galatasaray maçına yorgun çıkmaması için Perşembe gecesi dinlendirilen John Carew, oyuna başladıktan 15 dakika sonra baldırı için bandaja sarılıyor. Sakat sakat oynamaya yarım saat dayanabiliyor. (Galatasaray maçı ve İnönü’nün açılışı olmasa o an çıkacak) Sonra kulübeye geçiyor.Sergen Yalçın vasatı biraz aşan (Kendisini yüzde yüz aşan) standartta bir mücadeleye niyetleniyor. Bir saatin sonunda kasıklar çatır, çutur...Juanfran 2 aydır çalışıyor güya... Bırakın yürümeyi hala emekliyor.İbrahim Akın, henüz 20 yaşında filiz. 3 maç oynadı, Türkiye’nin gündemine oturdu. Bodo ve Galatasaray karşısında yerden kalkacak hali yoktu.Ali Güneş de ilk 4 maçın ardından salmış kendisini.Peki bu takımın sezonu sırtlayabilecek direnişçileri ile taşıyıcılarında listede geriye kim kalıyor?Ahmet Yıldırım, Ahmed Hassan, Tümer, Tayfun ve Okan... (Pancu’ya hala yer bulunamadı) Biraz Okan hariç, hangi birisine ‘fizik ve teknik kapasitesini yukarı çeker’ gözüyle bakıp da, ‘takımın tempo ve dinamizm arttırımına katkı sağlar’ diye düşünebilirsiniz. Cevabı tabii ki zor.Zira tamamına yakınının daha sonraki kariyerleri için özel beklentileri yok. Bundan sonrası olabildiğince ekonomik bir iş yaşamı ve huzurlu bir emeklilik.Galatasaray maçındaki cansiperane mücadele zorunlu idi. Bu küçük özveri dahi Kartal’ın en çok umut bağlanan 2 oyuncusunun sakatlanmasıyla bedellendi. O yüzden Galatasaray maçından yola çıkıp da Siyah - Beyazlılar adına bundan sonrası için tahlil yapmak yanıltıcı olur.Kartal’ın işi zor...Az kaldı; yarın, öbür gün yağmur çamur, soğuk kapıda...Ailece ağustos böceği zihniyeti ile geçirdiği yazın arkasından, Beşiktaş’ı kocakarı soğukları ile birlikte sıkı bir karakış bekliyor.
‘’Vasat takıldılar‘’
Savunmada verdiği boşluklarla maça başladılar. Orta alanda organize olabileceklerine güvenmediklerinden geriden uzun toplarla çıktılar. Carew ve Sergen’i buluşturacakları paslar, gol için en çok medet umdukları kozlardı. Del Bosque’nin bankosu haline gelen Ahmet Yıldırım - Tayfun orta ikilisi ile oyunu çabuklaştırma şansı yoktu Kartal’ın. Sağ kanatta Okan’ı devreye sokamadılar. Sadece biraz sol kulvarda iki İbrahim ile örgütlenmeye uğraştılar. Fazla ağır olmayan maç trafiğinde dahi İbrahim Akın çok zorlanmışa benziyor. Dün gece ilk yarım saatin ardından bitti tükendi. Sergen’in kendi ortalamasını aşan gayreti, Beşiktaş’ın geriden hızlı çıktığı toplarla hizmet etmek istediği düşüncede az da olsa başarılı oldu. Ama kaptan kasıkları şişinceye kadar koşmuştu. Yerine gönülsüz Fran girince Kartal’ın temposu da durdu. Galatasaray baştaki canlılığını kısa sürdürdü. Sonrasında vasat takıldı. Hakan Şükür ile bir de penaltı avansını pas geçti. İyi niyet vardı, futbol yoktu. İki takım da adeta birbirlerinden bir ikram beklediler. Son dakikalarda Beşiktaş adına öyle elverişlisi düştü ki sormayın gitsin. Ronaldo ve ardından İbrahim Toraman’ın akıllara sığmaz iki ıskası yıkılmaya hazır görkemli mabedin hevesini kursağında bıraktı. Mustafa Çulcu da zorlanmadan başarılı bir 90 dakika yönetti.
‘’Yemediklerine şükretsin‘’
Biz Siyah-Beyazlılar’ın sorununu çok transferli yeni kadronun uyum dönemi sıkıntıları diye yorumluyoruz ya, işin aslı galiba başka. Bu takım koşma ve mücadele etme özürlü. Üstüne üstlük Del Bosque bu konuda ateşe körükle gidiyor. Carew ve Okan gibi mücadele gücü en yüksek iki oyuncu dışarıda kalıp da yerlerine A.Hassan ve Juanfran gibi yumuşakçalar kenarlara monte edilince Beşiktaş direnci sıfır bir takıma dönüşmüştü. Forvette ilk kez yan yana gelen Pancu ve İbrahim Akın tercihi de işin cabası idi. Siyah Beyazlılar karambollere sığınma ve doldurboşaltın dışında ofansif organizasyonda hiçbir varlık gösteremedi. Pancu’nun bireyselliği saç baş yoldurdu. Orta alanda Tayfun döküldü, savunma yerleşimi de Bodo forvetinin amatörlüğüne duacı oldu. İbrahim Akın’ın iyi niyeti ve çalışkanlığı, bir de İbrahim Üzülmez’in savunma yönüyle ayakta kalması Beşiktaş’ta ancak cımbızla çekilebilecek olumlu yanlardı. Ve belkide tek oyuncusunun bedeli rakibinin tümüne eşit Beşiktaş son dakikadaki tek organize atağında bir golle beraberliği kurtarabildi. Yemediklerine şükrederek de İstanbul’a döndü.
‘’Fran'dan Giunti yaratılabilirse‘’
Tamamı aslardan oluşan bu grubu tabii ki, gereksiz bir rezerv olarak tanımlamıyorum ancak bu oyuncuların tümü ofansif üretime dönük aktörler. Oysa Del Bosque’nin derdi takım savunmasına ait kurguyu yerleştirmek.Dolayısıyla İspanyol teknik adam elinde hala bazı bölgelerde yerinin birebir oyuncuları bulunmadığı için arayışlarını sürdürmekte.Çağdaş’ın forma şansı bulmada neden bu kadar sona kaldığı, buna karşılık İbrahim Toraman’ın her hafta yerinin değişmesi pahasına vazgeçilmezler arasında olması, Del Bosque ve kurmaylarının vermesi gereken cevaplar.Son olarak Ahmet Yıldırım da yeni bir görev bölgesi için testten geçti. Gördük ki, Tayfun - Ahmet Yıldırım eşleşmesi ile son maçta denenen orta alanın göbeği Okan’ın sağa kaymasıyla çabukluk özelliğinden yoksun kaldı. Tüm arayışlar da gösterdi ki, bugüne dek karşılaşılan rakipler karşısında Beşiktaş orta alanı kollektif bütünlüğü sağlayamadı. Ofansif ve defansif görev dengesini tutturamadı. İbrahim Toraman-Okan, Tayfun-İbrahim Toraman, Okan-Tayfun ikilileri kesicilikte yeterli görünürken, oyun kurma yönleriyle verimsiz kaldılar. Son denenen Ahmet Yıldırım -Tayfun ikilisi bir kesici, bir oyun yönlendirici şeklinde düşünülmüştü. Tıpkı bir öncesinde Tümer - İbrahim Toraman eşleşmesinin düşünüldüğü gibi... Sanırım bu son deneme de Del Bosque’yi tam anlamıyla tatmin etmedi.Juanfran esas özelliği ile orta alanda sol çizgiyi kullanan bir oyuncu. Daha açıkçası şu anda İbrahim Akın’ın oynadığı bölge esas yeri. Bildiğimiz özellikleri savunmada agresifliği ve top kullanma becerisinin de gelişmiş olduğu. Fizik olarak hazır duruma geldiğinde Del Bosque ardı arkası kesilmeyen arayışlarının birinde de onu ön liberoda değerlendirmeli. Fran’dan yarısı kadar da olsa bir Giunti yaratabilirse, hem kendi hem de takımı rahat edebilir. Böylelikle İbrahim Akın’ın da önü kesilmemiş olur.İbrahim Akın başlamadan bitmesin!Yeri gelmişken İbrahim Akın için dizilen methiyelerin şu an için hayli erken olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Topla buluşur buluşmaz karşı kaleyi dikine düşünen tarzı bunun dışında çizgi sprinterliği ve adam eksiltmedeki becerisiyle İbrahim Akın gelecek için elbette umut vaadeden bir oyuncu. Ancak henüz eksiği çok. Fizik gücü son derece yetersiz ve bu yüzden son hareketlerde bitirici olamıyor. Savunmaya olan destek görevini de sürekli unutuyor. Ayrıca en büyük dezavantajı fundemental eksikliği. “Niye hala milli takımda değil geç bile kalındı” türünde söylemler, onu başlamadan bitirir. Olmadan koparmayalım, bırakalım Vicente del Bosque onu biraz daha geliştirsin.
‘’Lokomotif Carew‘’
Beşiktaş kalesine Cordoba ile dönen güven hissediliyordu. Sergen ilk kez bu kadar gayretliyken, bu defa Ali Güneş çok tutuktu. İbrahim Toraman bir devre oynadı, ancak gerisinde yine bir sürü soru işareti bırakarak ayrıldı.Del Bosque’nin ikinci yarıdaki değişikliklerindeki isabet ilk 11’indeki seçimlere oranla daha güçlüydü. Ahmed Hassan sağ kenardaki yeni görev bölgesinde, ilk kez forma giyen Çağdaş da savunmada olumlu izlenimler bıraktılar.Carew’i sonlara aldığıma bakmayın. Beşiktaş’ın siyahi kulesi istekli ve paylaşımcı oyunuyla Beşiktaş’ın en üretkeniydi. Bireyselliğine olan güveni ve becerisiyle takımının farklı galibiyetinde en önemli rolü oynadı. Sergen’le kazanılan penaltıda rakibi pasifize edişi, asist niteliğindeydi. Beşiktaş kazanamasaydı, kaybedeceği çok şey vardı. Bol gollü bu 3 puan siftahı, önündeki zor maçlar için de moral oldu. Maçın en şık görüntüsü Sergen’in attığı golün öncesinde iki İbrahim tarafından yapılandırılma şekliydi.Selçuk Dereli, Beşiktaş’ın ilk kazandığı penaltıda topun çizgi dışından çevrildiğini tıpkı güneşten gözünü alamayan yardımcısı gibi doğru süzemedi.
‘’Komşuların unvan maçı‘’
Bizim tarafta 3 gün önce kaybedilen çok önemli 2 puanın bir çırpıda ses getirebilecek bir telafisi söz konusuydu. Karşı yanda ise Arnavutluk mağlubiyetinin acısını bizden alacağı galibiyetle dindirecek bir Yunanistan vardı. Üstelik de Avrupa Şampiyonu. Öncelikle söylemek gerekirse şampiyon kimliğinin çok uzağındaydı. Bir müddet şampiyonun evinde ona karşı oyunu tuttuğumuzun tesellisi ile vakit çalıyorduk. Açıkçası unvanlar çarpışıyordu. Dünya Üçüncüsü ile Avrupa Şampiyonu 90 dakikanın çok önemli bir süresini elense çekerek, birbirlerinden ürktüklerini gizlemeye çabalayarak geçirdiler.Gürcistan karşısında Gökdeniz ve Nihat ikilisinin niye oynamadığı çok eleştirilmişti. Ersun Hoca dün gece ikisine birden sahne aldırdı. Bu kez de gördük ki, birisi fazlaydı. Hazır Dellas yokken Hakan Şükür ile başlamak bizim açımızdan tehditkar bir koz olamaz mıydı dün? Olamazdı. Ne bizim kenar ataklarımız ne de orta alanın gol için düşündüğü diğer organizasyonların planlanışı Hakan Şükür’e göre değildi. Hellas Hellas diye ortalığı yırtan tribünler komşumuzun sahadaki tempo beklentisine fazla bir şey katamadı. İki uzun forvetleri Charisteas ve Vryzas ile sonuç almayı düşünen Rehhagel de bu oyuncularının ağırkanlılığını unutmuştu. Bu iki uzunu kalemize döndürmedik. İkinci yarıda yine organize ataklarımızdan Deniz ile çok müsait bir pozisyonu, arkasından da Gökdeniz’in klasına yakışmayan vuruşu ile öne geçebileceğimiz sayıları heba ettik. Sonuçta Ersun Yanal’ın makul kadrosu makul bir oyundan sonra makul bir sonuç aldı. Komşular da puanları paylaştı. Unvanlarını yitirme kaygısı daha fazlasını başarmaya engeldi.
‘’İspanyol paça yumurta topuk!‘’
Ersun Hoca, “Haksızlık yapılıyor. Bir maçta sistemi yargılamak olmaz” diyor. Kim kime haksızlık yapıyor hocam. Çağdaş oynamıyorlar diye eleştirdiği Yunanistan, iki ay önce Avrupa Şampiyonu oldu. Ne yani, şimdi bütün yenilikçilerin tozunu gericilik mi attı. Moda takip edilir tamam da, ama en gerçekçi moda kendine yakışanı bulmak değil midir. Futbolda da o. Kendine uyanı bulacaksın. Diyelim ki, maksi pardesü modası revaçta. Giydir 1.60 boyundaki adama bak bakalım nasıl olacak. Madem çağdaş sistem, o zaman ona göre oyuncu ve yorumcu... Bizde hangi ilkeler geçiyor. Sisteme oyuncu mu, yoksa oyuncuya sistem mi. O pardesü usturuplu durmadı diye adamın ayağına 10 cm’lik yumurta topuk giydirip adamın boyunu uzatmaya kalkarsan daha da komik olur. Ülkenin savunma kenarlarına kıran mı girdi. Nerede Ali Tandoğan, Timuçin, nerede Ali Güneş, ve senin Önder Turacı’n... Niye Serkan ve niye orada. Savunma kenarların devşirme. Memlekette ön libero kıtlığı var, sen illa ki moda bu diyorsun. Orta alanın diğer iki kenarı çizgiye inip, orta kesecek özellikte olmalı. Çünkü bu tarza uygun iki santrfor var. Ama Nihat ve Gökdeniz’i kenarda tutup Brezilya’ya attığı golden sonra futbolu unutan, sonrasında 2 yıldır topla, rakiple, hakemle hatta kimseyi bulamazsa sahanın çimleriyle kavga eden Hasan Şaş’tan modern kurguna uyum bekliyorsun. Sol kenarındaki Tuncay da forvet özellikli. Takımın genelinde özellikle de savunmaya yönelik oyuncular kısa ve hava toplarında yetersiz. Yüksek toplarda, serbest atışlarda önlemlerimiz kimlerle sağlanacak. Baraj kurmak için rezervi nasıl bulacağız. Bizi oyalamayı boşver hocam... Galatasaray ve Fener lobisi arasında sıkışıp kaldığını gizleyemiyorsun. Adeta Daum’un fotokopisi oldun çıktın ama ikinizin ortak gücü de kaleci Volkan’ı asimile etmeye yetmeyecek. En büyük zararınız da Vicente Del Bosque’ye kötü örnek oluşunuz... Adam şimdi Demirören’in yanına çıkıp, “Bana en az bir yıl lazım” derse hiç şaşırmam ama Beşiktaş, yandı gülüm keten helvam...
‘’Del Bosque ile genç kalın‘’
İbrahim Akın geleceğe dönük umut vaadeden bir transferdi. Geçen sezondan işi bittiği için Haziran’da Akaretler’deki imza bombardımanı içersinde arka planda kalmıştı. Beşiktaş kadrosu 30 kişilik mürettebatı ile sezona merhaba dediğinde onu ilk onbirde düşünenlerin saysı belkide yok gibiydi. Tümer, Sergen, Ahmet Hassan ve Pancu’lu kadroya bir de Juanfran eklemesi yapılmıştı.İbrahim’in azmine ve kadro kalabalığının içinden bir buçuk ayda formayı kapmasına ne denli alkış tutmamız gerekse de onu cesaretlendiren ve özgüven kazanmasına katkıda bulunan Del Bosque’yi de burada asla gözardı etmememiz lazım. Şimdi de İbrahim Akın için Del Bosque, Del Bosque içinde İbrahim Akın önemli bir şans.İspanyol teknik adamı hem altyapı uzmanlığı ile tanıyoruz hem de önemli yıldızlarla kavgasız gürültüsüz özel başarılara imza attığını biliyoruz. Bu konuda Beşiktaş’ın kendisini tercih ederken ondan öncelikli olarak ne istediği önemliydi. Elde tutulması kararlaştırılan kadroya ilave 13 transfer gerçekleşince, total çoğunluğun profilinden Del Bosque’nin önce yarışmacı kimliğinden yararlanılmak istendiği ortaya çıktı. Herkesin merak konusuydu Beşiktaş’ın tecrübelilerinden oluşacak yeni takım kimliği. Del Bosque arayışlarını sürdürdü, biz tartışmalarımızı. Ama bir de baktık ki, kaşla göz arasında İbrahim Akın’ı sadece takıma monte etmekle kalmamış bir anda ülkenin en çok konuşulan futbolcusu olmasına da önemli katkı sağlamıştı. Dikkat edilirse takımda fazla şans tanınan ikinci bir oyuncu daha var. O da altyapıdan Serdar Özkan. Beşiktaş’ın transferde bir sürü hatası vardı, bu bir gerçek ama bunun yaratacağı karamsarlık yerine Del Bosque’nin gençlere yönelmesini daha fazla desteklemek gerek. En başta da yönetim bu konuyu sahiplenmeli. Serdar Özkan’nın dışında, altyapıdan Mehmet’le Adem de bu kervana katılır, katılmalı da. İyi düşünmek gerek. Del Bosque’nin gençlere yönelik eğitmen kimliğinin öne çıkması mı daha çok işe yarar, yoksa vasıfsız bir çoğunluğun körlemesine bir yarışa itilmesinden mi Beşiktaş daha kazançlı çıkar? Gençlere yönelmek, bu kadro kalabalığında belki Ümraniye’de küçük çaplı bir hurda yığınını da ortaya çıkaracak ancak korkmamak gerek. Oldu bir kere. 2004 haziranında bu kadronun dolumu nasıl yapıldı ise 2005 ocağı ile haziranında da tasfiyesine girişilir. Zaten aynı dönemlerde liradan sıfırların atılmasıyla da tanışmıyacak mıyız?