‘’Yine romantik başladık‘’
Ülke içinde hücum yönü güçlü oyuncu birikimi fazla diye kendimizi bu çoğunluktan yana bir futbol modeline zorlarsak sanırım yine umduğumuzu bulamayacağız.Biz kanat yoğunluklu orta alanı oynayamayız. İki kule santrforlu bir forvet düzeni üstüne çalışabiliriz. Ofansif yönümüz güçlü seyretsin diye tek ön liberolu bir orta alan da deneyebiliriz. Ancak çift forvetin arkasında Hasan Şaş, Necati ve Tuncay’lı bir orta alan aşırı fantezidir. Keza Tuncay’ın yerine İbrahim Akın, Hasan Şaş’ın yerine Nihat alternatiflerini koysak da yine tutmaz. Dün gece çizgiyi kullanan iki orta alan oyuncumuz ve ikili forvet arkasında bir santrforu denediğimiz düzende ne bir kanat bindirmesi yapabildik, ne de göbekten hücum organizasyonu geliştirebildik. Hollanda Milli Takımı ile Arsenal de ofansif birikimleri vasatı aştığında benzer arayışlara soyunmuşlardı, sonuç alamadılar. Biz de Necati’den bir Bergkamp çıkaramayız. Ki Bergkamp da Hollanda Milli Takımı ve Arsenal’de forvet arkasında denendiğinde pek somut bir şey çıkmadı. Şahsen ben Fatih Hoca’nın radikal bir sayfa açacağını ummuştum, o yine romantik başladı. Hasan Şaş figürü yeni bir sayfa profilinde ne kadar doğru bir seçimdir acaba? Asıl üzerinde duracağımız nokta ise süratli forvetlere karşı derin paslı rakip hücumlarda savunma kademimizi geliştirmek olmalı. Ve Yıldıray merkezli bir orta alanın en doğru nasıl bir donanımla tamamlanacağı üzerine kafa yorulmalıdır.
‘’Ey ruh...‘’
Oysa maç, geniş zamana yayılınca anladık ki, Beşiktaş ne oynayacağını meğer o pankartla önceden fısıldamış.İnönü’de kendisini sürekli horlayan taraftarına ‘fırsat bu fırsattır’ diye gönül almak değilmiş amaçları. Bu kez gerçekten hissedip, istemişler. Hem de ‘lider’ diye tanımlanan oyuncularının yürek birliğinde... Cordoba, Sergen, Tümer, Kleberson ve Ahmed Hassan... Hepsinin birden bir ‘asker’ hüviyetine bürünerek sergiledikleri mücadele tesadüften öte bir şey...Aynı anda 90 dakikada Beşiktaş kanadında sarı kart gören oyunculara da bir bakalım: Sergen, Tümer, Ahmed Hassan ve Kleberson... Yani özet olarak, Beşiktaş’ın en başta lider oyuncuları Kadıköy’deki oyunu kaybetmeyi hiç istememişler.Sergen-Tümer birliğiTigana’nın Diyarbakır maçıyla başlayan ‘Sergen-Tümer işbirliği’ne dayalı kurgusu, gittikçe değişik bir boyut kazanıyor. Bugüne kadar çok tartışması oldu, bu tip birbirine benzer oyuncuların yanyana oynamasındaki sakıncalar... Fransız teknik adamın bu kurgudaki sırrının altında biraz futbolculuk dönemindeki efsane üçlü Giresse-Tigana-Platini deneyiminden aktardıkları da var elbette. Ancak daha önemlisi, Sergen ve Tümer’in sürekli kendi aralarında dolaşan ‘kara kedi’ lakablı kaprisi kovmalarıdır bizce.Milyonlarca futbolseverin içinden, “Madem böyle oynayabilme gücünüz olduğu halde daha önceleri nerelerdeydiniz?” serzenişleri yükselecektir mutlaka.Biz ne yazık ki, ‘bir parmak bal çalma’ ile çoğu kez avutulmuş insanlarız. Avrupa’daki benzerleri Sergen’in, Tümer’in Fenerbahçe’ye karşı gösterdiği performanstan, sezonda minimum 30 fotokopi çekip, dağıtıyor. Aramızda başka bir fark yok. Ama bu basit gözüken fark da ne yazık ki, bir türlü kapanmıyor.Böyle penaltı yok!Selçuk Dereli’nin maçta tartışılacak bir sürü kararının yanında belki de en doğru tespiti, vermediği penaltıydı. Ne yazık ki, güme gitti. Hem de hakem hocaları tarafından. Gökhan-Rüştü çarpışmasına penaltı kararı çıktı ulemalardan. Rüştü’nün müdahalesi olmadan havalanan Gökhan’ın, Rüştü’nün kucağına düşüşü var. Yakında bu hareketler arttığında, futbolda da ‘hücum faul’ kavramı çıkabilir. Bu tür bir penaltıyı Şampiyonlar Ligi’nde versin bir hakem de, bakalım bir daha maç yönetebilecek mi? Anlaşılan bizim hocalar da yaşlandı galiba! Bilgelere karşı kılıç çekmiş gibi olmasın da, onlarla bu penaltı yorumu adına UEFA’ya kadar gitmeye bile hazırım.
‘’Beşiktaşlı generallerin gecesi‘’
Tigana’nın sahaya sürdüğü 11’e baktığımızda bu maçı 3 puana kurguladığı açık açık belliydi. Mehmet Sedef’in deneyimsizliği hariç seçtiği ilk 11 de maç içinde sırıtmadı. Maçın gerçek belirleyiciliği ise Beşiktaş’ın aslarının asker anlayışıyla ortaya koyduğu mükemmel mücadelede gizliydi. Kalede Cordoba, Kleberson, Tümer ve elbette Sergen farklılığı Beşiktaş’a belki de göstere göstere bir galibiyeti de hak ettirmişti. Ama aynı Beşiktaş göstere göstere sahayı yenik de terk edebilirdi. Şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe’nin yediği iki gol var ki, bunlar şampiyonluk yolunda ders alabilecekleri en ciddi sinyaller. Sergen’in iki golünde de Fener savunması körler ve sağırları oynadı adeta. 90 dakikanın bütününde Fener baskısı izlenimi veren oyun aslında Beşiktaş’ın daha net gol şansları elde etmesini de engelleyemedi. Genç Gökhan’ın sadece arkasındaki Tümer ve Sergen’e pozisyon yaratma amaçlı oynaması Tigana’nın tek ofansif planı idi ve Beşiktaş’ın da başka ofansif lüksü yoktu. Bu plan da 90 dakika boyunca Daum tarafından hiç önlem alınamadan seyredildi. İlk 15-20 dakika hariç Fenerbahçe pozisyon bulmada sıkıntı çekti, gollerini de kendi klasiğine ait olan serbest atış golleriyle buldu. Tümer-Sergen birlikteliğinin etkinliğini Tigana tutturdu götürüyor. Dün bu iki oyuncunun futboldan beklentilerinin sonuna yaklaştıkları halde Fenerbahçe’nin yıldızlarına ders verircesine oynamaları yerli yabancı yıldız ayırımında da ayrı bir paragraf açtıracak gibi. Ayrıca Beşikaş’ın fiziki dirençte yetersiz oyuncu fazlalığına rağmen bu boyutta Fenerbahçe’nin üstüne çıkması da altı çizilecek detaylardandı. Yükselen formuyla dikkat çeken Selçuk Dereli zaman zaman çok kritik hareketleri atladı ancak maça tesir eden bir pozisyona imza atmadığı için 90 dakikayı şanslı tamamladı.
‘’Kilit adam Tigana!‘’
“Beşiktaş’ın ligdeki konumu malum... Maç, Kartal’ı sadece prestij açısından ilgilendiriyor. Bu nedenle de Siyah-Beyazlılar’ın sahaya galibiyet parolasıyla çıkacağı kesin. Ancak...”“İşin taktik ve teknik yönü, Fransız hocanın elinde... Sergen, Tümer ve Akın’la maça başlaması büyük tehlike... Anelka’nın karşısında Üzülmez, Toraman’ın yerinde ise Mustafa oynatılmalı.”1- Tigana, Kadıköy'de nasıl bir strateji ile takımını sahaya sürmeli?** Beşiktaş'ın ligdeki konumu malum. Zirve için hiç bir iddiası bulunmadığına göre, stratejik puan hesabı yapacak hali de yok. Bu maç, Siyah-Beyazlılar'ı birinci elden, prestij açısından ilgilendiriyor. O yüzden Kartal'ın hedefi; tabii ki, galibiyet olacak. Zira, hem futbolda işlerin çok kötü gittiği bir ortamda, ayrıca da zorda olan yönetimin derin bir nefes alması açısından Beşiktaş'ın sadece üç puana odaklı olarak sahada yer alacağını düşünüyorum. Peki, bu o kadar kolay mı? Elbette ki, değil... İşin teknik ve taktik stratejisi de Tigana'nın hünerlerine kalacak.2- Fenerbahçe'de Anelka, Alex gibi direkt sonuca etki eden isimler var. Beşiktaş'ta ise Toraman gibi iyi bir savunmacı yok. Sizce Beşiktaş'ın defansif anlayışı nasıl olmalı?** Toraman olmadığı için Beşiktaş savunmasında kesin görev alması gereken isim bizce Mustafa Doğan... Gökhan Zan, Sarıyer maçında denemeye alındı. Ancak görüldü ki, henüz bir Fener derbisi kaldıracak düzeyde değil. Bu yüzden Koray-Mustafa, Kartal'ın savunma göbeği için en mantıklı ikili olur. Diğer yanda Tigana'nın, Anelka ve Alex'e birebir adam markajı uygulamasını tercih edeceğini sanmıyorum. Sağ kanadı çok sıkça kullandığı için Anelka'nın karşısına konması gereken yegane oyuncu Üzülmez'dir. Alex ise birebir adam markajıyla olmasa da yakından gözetim altında tutulmalıdır.3- Fransız hoca son dönemlerde Sergen, Tümer ve İbrahim Akın'ı hep birlikte sahaya sürüyor. Bu üçlü, Saracoğlu'nda da banko oynatılmalı mı?** Bu üçlüyle maça başlaması, Tigana için riskin fırsattan çok tehlike açılımını gündeme getirir. Böyle bir ofansif kurgu, ilk 11 için en son, hatta hiç düşünülmemesi gereken bir denemedir. Ancak eğer maçın son bölümlerine doğru Beşiktaş'ın oyunda ve skorda bir ortaklığı söz konusu olursa, bu oyuncuların kısmen bir işbirliği devreye sokulur.4- Dev randevunun kilit adamları kimler olur?** Cordoba'nın derbilerin hemen hiçbirinde tatmin edici bir performansa ulaşamayışı, Beşiktaş için yine belirleyici bir unsur olarak duracak. Onun dışında Anelka ve Appiah, Fener'in oyuna hükmetme ve sonuca gitme boyutunda etkili olabileceği isimlerdir. Sergen veya Tümer, bilinen kimlikleriyle sahada yer alabilirlerse, bu iki oyuncudan biri de Beşiktaş adına belirleyici isimler arasına dahil olur.5- Kadıköy'e Beşiktaş taraftarının alınmaması kararını nasıl yorumluyorsunuz?** İlk olarak azınlık seyircinin deplasmana gitmemesi kararını olumlu bulmuştuk. Zira, işin hem yolculuk tarafında hem de maç izleme boyutunda olağanüstü zor şartlara maruz kalıyor, tacize uğruyordu bu azınlık. Maç izleme haklarının elinden alınması gibi bir özgürlük kısıtlamasını haklı gösterecek kadar ağır tacizlerdi bunlar. O zaman da zaten böyle izleyeceklerine hiç izlemesinler daha iyi idi.Gelelim son karara...Fenerbahçe seyircisi ilk maça gelmediğinden Beşiktaş taraftarlarının da Kadıköy'e gitmemesi, kararın gerekçesi diye gösterildi. İyi güzel de, rövanş da eşit şartlarda olsun diye, her alınan karar bir kesimden olumsuz tepki geldi diye terse döndürülürse otoritenin yaptırım gücü ve ciddiyeti nerede kalır? Zaten bizim kural ve kanunlarımızda, yazmada sorunumuz yok. Derdimiz, uygulamada... O da sürekli yaz-boz hali ile sulandırıldığı için herkese sağlıklı gelebilecek bir çözüm de mümkün olmuyor.Aslında tüm derbilerin Olimpiyat Stadı'nda, olimpizme uygun yarı yarıya seyirciyle izlenmesi üstünde çalışılması gereken bir formül. Bizce önümüzdeki sezon için düşünülmeye değer.
‘’Pazara kadar‘’
Sergen-Tümer birlikteliği, işi çok ağırdan alınca ilk yarıda golün dışında pozisyonsuzdu Siyah-Beyazlılar. Tabii bir de İbrahim Akın’ın forvet anlayışında, herzamanki gibi gideceği yerin belirsizliği idi bu kısırlık. Gökhan Zan tercihi bu oyuncunun maç eksiğini giderme düşüncesi adına doğruydu. Skor 2 farka ulaştıktan sonra Tümer’in yerine İbrahim Üzülmez’i oyuna almak da Tigana’nın tedbir konusunda artık ne kadar hassaslaştığını belgeliyordu. Yalnız tekrar kaleyi devralan Cordoba’nın bir antrenmanda dahi rastlanmaması gereken vurdumduymazlığına takıldık. Kleberson’un biraz kafayı toplaması ile Ali Tandoğan’ın hareketliliğiydi Siyah-Beyazlılar’daki artı farklılıklar. Bir de Koray’ı, ‘Bildiğimiz Koray’ gibi işini ciddiye alan kimliği ile izledik. Yine de hiç rakip baskısı görmedikleri halde Beşiktaş’ın pas trafiğindeki arızaları gereğinden fazla göze battı. Sarıyer’in kupa yolunda Beşiktaş’a ikinci bir şok yaşatacak niyeti de yoktu, açıkçası gücü de... Emektar Burhan’ın liderliğinde centilmence bir oyunda sınırlı kaldılar. Ve Siyah-Beyazlılar da kupa yolunda şimdilik devam dedi. Ancak Tigana’nın pazar gününe kadar çok daha fazla beyin jimnastiği yapması gerekiyor. Bizden uyarması... Anelka’lı bir forvet hattına karşı Beşiktaş savunmasında en iyi iş çıkaracak oyuncu İbrahim Üzülmez’den başkası olamaz.
‘’Çıplak silah!‘’
Bir oyuncuyu ceza amaçlı PAF takımına göndermeyi eleştirmek ayrı bir konu, Ahmed Hassan gibi “Bir değer geri dönmüş, çıksın Beşiktaş’a maç alsın” zihniyetini ileri sürmek apayrı.Sergen kesikken ‘Sergen yoktu’, Tümer formadan uzakken ‘Bu takımın Tümer’e ihtiyacı gün gibi aşikâr’, İbrahim Akın yokken ‘Böyle bir yıldız niye oynatılmaz?’ ve de esamesi kaybolmuşken ‘Hazır Ahmed Hassan gelmiş, elinin altında böyle bir değerden niye yararlanmazsın?’ türünden eleştirilerin tümü safsatayı geçmez.Oynadıklarında neyi ne kadar az değiştirebildiklerini açıkça gördüğümüz halde yokluklarını niye bu kadar büyütüyoruz ki!Gelelim Tigana’nın Ahmed Hassan’ı disiplin adı altında PAF’a göndermesine... PAF’a postalanış, ancak bir oyuncunun kulübü ile olan ciddi sorunlarından dolayı sözleşmesi bitene dek bir daha forma giyemeyecek duruma düşmesi halinde antrenman haklarının elinden alınmaması için uygulanır. Onun dışında PAF takımı asla bir sürgün yeri değildir. Orası gerçek anlamı itibarı ile bir okul ve öğrenme yeridir. Bu noktada Tigana’ya naciz tavsiyem de şu olur, senin takımında hiç vazgeçemediğin bir oyuncun var; İbrahim Akın... PAF düzeyinde öğrenmesi gerekenleri atlayıp, nasıl olduysa bir büyük takım formasını sırtına geçirmiş. Üstüne üstlük o takımın da vazgeçilmezi olmuş. Eğer gerçekten PAF’a ve oradaki eğitime ihtiyacı olan biri varsa, bence fazla uzağa gitme Tigana; Her maç ‘kurtarıcı’ diye sarıldığın Akın’ı gönder önce oraya.Ersun Yanal ruhu!Sezon başında Sparta Prag’dan alınan bir stoperdi Johanna... Levent Eriş yönetimindeki Vestel Manisaspor’un savunmasında görev yapan Çek futbolcu, Ersun Yanal ile saha içindeki görev değişikliğinin yanı sıra sanki kişilik de değiştirdi. Samsunspor maçında tüm izleyenlerin insaf sınırlarını fazlasıyla zorlayan, disiplinsiz ve İsmet Arzuman’ın kayırımcılığına terkettiği yüzü çirkinleştikçe çirkinleşti. Bu yeni hüviyeti tam anlamıyla kendi iradesine mi ait, işte orada kuşkularımız var...Yanal gelmeden önce Vestel’in 8 maçta 17 sarı kartı var. Yanal sonrası 13 maçta 49 sarı... Yanal’ın Gençlerbirliği’nin başında bulunduğu 2002-2003 ve 2003-2004 sezonlarında Başkent ekibi 165 sarı kartla (2002-2003: 85, 2003-2004: 80) ligin en hırçın takımlarından olmuştu. Aynı dönemde Thomas adlı orta saha oyuncusu, 17 sarı 2 kırmızı kartla başı çekmişti. Bir benzer istatistiğin de Yanal’ın Ankaragücü’nü çalıştırırken Yılmaz’da oluştuğunu görüyoruz. Bu oyuncuların ruh hali birden bire değişmiyor. Bu, Yanal anlayışının ve anti-fair uygulamalarının bir ürünü. Aynı anlayışla Yılmaz, Thomas ve son olarak da Johanna gibi oyuncuların militan bir kimliğe bürünmesi de önlenemiyor. Hatta aynı ekipten olma anlayışın bir başka örneği de, Mesut Bakkal yönetiminde ruh hali değişen İsmail Güldüren portresinde saklı değil mi...
‘’Kurtar'ın kerameti‘’
Ancak böylesine iddialı bir ofansif kurguya hizmet etmesi gereken orta alan yapılanmasını niye hafife aldığını çözmekte zorlanırız. Ayrıca bu alana İbrahim Akın’dan gelecek bir hayır beklentisine fazlasıyla şaşırırız.Rizespor’un Fenerbahçe maçındaki tempo gücünde olmaması Beşiktaş’ın zafiyetini bir anlamda örtmüş gibiydi. 43. dakikadaki konuk ekibin net gol şansı dışında ilk yarıda iki kalenin uzağında seyreden bir mücadele izledik. Güvenç Kurtar’da bir keramet olsa gerek. Oyuna aldığı ilk oyuncunun ilk topla buluşması Fenerbahçe maçından sonra Beşiktaş’a karşı da öne geçmenin sihri oldu adeta. Ünal’ın gol vuruşu çok şık olsa da kaleci Murat’ın uzak şutlarda pozisyon ve görüş yoksunu olduğu İnegöl’den sonra bu maçta da açığa çıktı. Beşiktaş geriye düştükten sonra Tigana bütün tasarruflarını gençlerden yana kullandı. Ancak son haftalarda Beşiktaş’ın oyununa farklı bir boyut katan Sergen-Tümer birlikteliğinden yoksun kalmak Rize karşısında Beşiktaş’ın tüm üretkenliğini de sıfırlamıştı. Beşiktaşlı oyuncuların demoralize olmalarının yanı sıra hırssız görüntüleri de sonucu etkileyen bir başka nedendi. Bu yaratacılıktan uzak futbolla ve pozisyon kıtlığıyla galip gelmek de olanaksızdı zaten. Oktay Demiray, Nobre olayından sonra gelen uyarıları dikkate almış. Bu noktada ligin mimli oyuncularından İbrahim Üzülmez de lüzumsuz anlayışının karşılığını kısa sürede almış oldu.
‘’Konya zorlandı‘’
4. dakikada Bebbe ile erken bulduğu gol ağır zeminde konuk ekip için hayli fazla bir avantajdı aslında. Daha sonra yoğun kar yağışının molası geldi maça. Moladan sonra da sahaya Sarıyer üstünlüğü yansıdı. Emrah, Atahan ve Halil üçlüsüyle sağ kanat etkinlikleri Konyaspor savunmasını hayli zorladı. Sarıyer bu yoğun çabasının karşılığını ancak ilk yarının son dakikasında bulduğu golle alabildi. 2. yarıda da bu golün üstüne fazlasını isteyen, tecrübe eksikliğine rağmen ofansif anlayıştan ödün vermeyen taraftı Martılar. En büyük şanssızlıkları ise en tecrübeli oyuncuları Burhan’ın kademe yanlışlarıyla oluştu. Birinci golde Bebbe’yi kontrolünde tutamayan Burhan, Konya’nın ender gelişen ikinci yarı ataklarında da yine bu oyuncunun kademesini unutunca Yeşil-Beyazlılar’ın ikinci golüne engel olunamadı.Üstün tecrübesine rağmen Konyaspor sadece Bebbe ve Erman Ergin’in orta alandaki savaşıyla ayakta kalabiliyordu. Sarıyer ise kollektif bir ekip görüntüsünü maç boyu üstünde taşımasını bildi. Ve bir de hakem faktörü vardı oyuna etki eden... Uğur Söylemez belki karın örttüğü çizgileri isabet edemeyip dışarıdaki bir faulu Konya lehine penaltıyla değerlendirdi. Ancak son bölümde Sarıyer’de Hakikat’in ceza alanı içinde bariz indirilişini görmezden geldi. Sonuçta iyi oynayan değil, sonuç almasını bilen kazandı. Bu bölümde de Konya’ya santraforu Bebbe’nin sağladığı katkı skorboard’u belirledi