Arama

Popüler aramalar

‘’Tur Beşiktaş'ın alkışlar Kayseri'nin‘’

Kayserispor’un üç yeni oyuncu farkına rağmen hücum stratejisi ile temposunda bir değişiklik yoktu. Hatta beş gün önceki maçın bir fotokopisini sergiliyorlardı.Ahmed Hassan’ın son haftalardaki dinamizmi biraz geriye düşünce Beşiktaş orta alanı bu farkı aleyhinde hissetti. Maç boyu tek net gol şansının dahi olmaması forvet arkasındaki oyuncu performansı ile ilintiliydi. Girdikten sonra Tümer de bu servis için yeterli olamadı. Forvetteki gençleri de yoğun maç trafiğinden etkilenmişti besbelli. Bobo ile Gökhan çok top kaybı ile oynadılar. İbrahim Akın da, Bobo’nun yerine oyuna girdikten sonra alternatif olamadı.Kayserispor’un 10 kişi kalması zorlanan Beşiktaş için önemli bir avantajdı aslında. Ancak Siyah-Beyazlılar nedense rehaveti tercih ettiler. Bedelini de kısa bir süre sonra gördüler. Bülent Bölükbaşı’nın maç boyu Beşiktaş ceza alanına indirdiği ortalarda, bu kez Çağdaş seyirci kalınca geriye düştü Kartal. 11 kişi iken rakibine kaptırmadığı üstünlüğünü kaptırmıştı Siyah-Beyazlılar. Kayserispor ise bulduğu golün ardından tüm gücünü bir ikincisi için seferber etmişti. Ancak başaramadılar.Turu geçen taraf da yenilmesine rağmen Siyah-Beyazlı ekip oldu. Yalnız son maçların aksine bu sefer hissedilen disiplin sorununu Tigana’nın göz ardı etmemesi lazım. Kayserispor’u ise beş günlük dilimde yüksek tempoyla oynadığı, ofansif anlayışı zengin, mücadele kalitesi güçlü futbolu ile alkışlamak gerek. Bu anlayışta en büyük pay sahibi Ertuğrul Sağlam’ı da kutlamak gerek.

22 Mart 2006, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gol olmadı kart verelim!‘’

Organize olmakta iki takım da zorlandı ilk 45 dakikada. Düşen takımsal formlarına bir de alışkanlıklarının dışında bir saha içi organizasyonu eklenmişti. Bu durum özellikle de ilk yarıda ortaya futbol adına hiçbir şey koyamadı. İki ekibin bir ortak tarafı da, gole dönük servislerde ‘Murat’larına umut bağlamış olmalarıydı. Konya’da Hacıoğlu, Ankara’da da Erdoğan bu beklentilere cevap verecek performansa ulaşamadılar.Yine de ev sahibi Bebbe ve Okan’la ilk yarıda iki net gol fırsatını çok bedava harcadı.Petrous’un, Bebbe’ye vurduğu kilidin etkisi de vardı Konya’nın etkisiz kaldığı hücumlarında. İkinci yarıya konuk ekip Ankaraspor daha toparlanmış başladı. Giray Bulak, Tita’yı kanat değiştirerek oynatmayı denedi. Ersen Martin’le de arttırmak istediği hücumlarında vuruş üstünlüğünü düşündü. Hücum çabaları arttıysa da sayı gelmedi Ankaraspor’a.Konyaspor’un değişiklikleri de sonuç alıcı cinsten değildi. Zira, Petrous, Jevric ve Batak 90 dakikanın oyuna en motive oyuncularıydı. Ve bu sayede Ankaraspor 1 puana sevinen ve avantaj sağlayan ekip olarak ayrıldı sahadan.Maçın notlarında tamı tamına 11 sarı kart vardı, sadece biri kırmızıya dönüştü. Sanırsınız ki, mücadelede tekme tokat havada uçuştu ve 11 sarı kartlı bir oyun hakem çelişkisinden dolayı yeterli kırmızıya ulaşamadı. Hayır... Hiç de tahmin edilen gibi olmadı. Kartların çoğu çene suyu çorba kökenli ve Fırat Aydınus pipirikliğinin eseriydi.Bu sayede olmayan futbol da çileye dönüşmekten kendini kurtaramadı. Maça gelen taraftarlar da gol izlemekten çok, bol bol kart seyrettiler.

20 Mart 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tigana imzalı‘’

Bu bir UEFA’ya katılım mücadelesinin kritik raundlarından biriydi ve ismine yakışır biçimde bir maça sahne oldu.Kayserispor’un evinde ezberine aldığı tempolu hücum anlayışına Beşiktaş’ın aynı şiddette karşılık vereceğini ummuyordu Ertuğrul Sağlam... Tigana’nın çift santrforunu çokça gezdirerek öne aldığı ofansif anlayışla Beşiktaş’ın hareket katsayısını arttırınca özellikle de ilk yarıda ligin üstünde bir tempo yakaladı oyun. İki ekibin de standart hücum anlayışının ötesinde sağ kanattan beklerin de hücuma katılma çabaları Beşiktaş’a bir gol sunarken, Kayserispor’a da etkili atak girişimleri şansı tanıdı. Ama Beşiktaş da bu oyun düzeninin asıl imzası Tigana’ya aitti. Sergen’siz ve Tümer’siz bir ilk 11’e İbrahim Akın ve Mehmet Sedef’i de almayarak üçlü bir orta saha ile doğruları yansıttı takımı adına. Okan ve İbrahim Üzülmez’in savunmaya dönük mücadelesinde Kleberson da rahatlayarak oyunu daha iyi yönlendirdi. Ama yine savunmanın önemli oyuncuları İbrahim Toraman’la Cordoba’ya da çok iş düştü ve Beşiktaş’ın en çok sivrilen oyuncuları da bu ikili oldu.Bobo gittikçe ısınıyor. Attığı golün dışında çalışkanlığı, ön toplara basışı ve boş alan değerlendirmeleri ile grafik yükselten oyuncu idi. Ali Tandoğan çıktıktan sonra Ali Güneş daha defansif anlayışta görev aldı. Bu bölümde de Ahmed Hassan’ın kişisel girişimleri Beşiktaş’ın hücumdaki kozu oldu.Vedat Yüksel 75 dakika oyunu kesmemeye yönelik anlayışla küçük hataları dışında başarılı bir maç çıkardı. Ancak son 10 dakikada kondisyonu ve sinir sistemi bu anlayışını taşıyamadı.Sonuçta Beşiktaş UEFA yolunda çok önemli bir galibiyet aldı. Kara Kartal’ın aldığı bu önemli 3 puanda doğru bir taktik disiplin ve yüksek seviyede fiziki bir dirençle tamamlaması Siyah-Beyazlılar adına sevindirici olan yönüydü.

18 Mart 2006, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kayserispor sınavları‘’

Fortis Türkiye Kupası’nda ilk karşılaşmanın ‘tura yeter’ diye nitelendirilebilecek bir skoru var. Salı günü bunun korunması nispeten daha kolay. Beşiktaş’ın turu geçeceğini farz etsek bile, önünde daha yarı final ve final ayakları olduğuna göre kupa kazanımının henüz bir garantisi yok. O yüzden bugünkü sınavda UEFA Kupası’nı iki koldan zorlamak adına kazanma zorunluluğu var Kartal’ın... Dolayısıyla Teknik Direktör Jean Tigana’nın asıl sınavı bu gece...Yükseliş trendinde olan Beşiktaş’ın gerek bireysel yıldızlarına dayalı, gerekse onların yokluğunda takım oyununu daha çok benimseyen farklı taktik uygulamalarını gözleyebildik. Jean Tigana orta alanda teknik kapasiteyi öne aldığında, (Sergen Yalçın-Tümer Metin birlikteliği artı Kleberson) hücumda tek forvet düzenini yeğliyor. Bu doğru... Bu geceki ilk 11’de Sergen Yalçın-Tümer Metin birlikteliği gerçekleşmese dahi, Teknik Direktör Jean Tigana ofansif zorunluluk adına çift forvet veya İbrahim Akın’lı bir düzene yanaşmamalı. Ertuğrul Sağlam’ın kurgusunda sahanın her bölümünü, toplu ve topsuz oyunda son derece organize kullanabilen Kayserispor’a karşı Beşiktaş’ın benimseyeceği bir model var, o da prese dayalı bir düşüncede rakip alanda baskı kurmak... Bu durum da agresif bir orta alanı gerektiriyor. Okan Buruk, Ali Güneş ve İbrahim Üzülmez gibi top rakipteyken daha başarılı olabilen oyuncularla stratejik önemi fazla olan bu gece, mücadelenin savunma yükü azaltılabilir.Mehmet Sedef’in tansiyonu yüksek oyunlarda henüz taktik görevde tam hazır olamamasının yanı sıra, fazla dillendiremediği sakatlığını da gözden uzak tutmaması gerekir Jean Tigana’nın... Fransız teknik adamın son maçlarda sadece defans oyuncularının formunu gözeterek savunmanın tüm yükünü en geriye bıraktığını görüyoruz. Bu taktik düşünce her maç aynı sonucu vermeyebilir. O yüzden Kayserispor gibi bir rakibe karşı, özellikle de savunma felsefesinde çok daha ayrıntılı düşünmek gerekecek.

17 Mart 2006, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Savunulması gereken defans‘’

Bu 3 oyunda atılan 8 golle takımın öne çıkan tarafı, ofansif yönü... Buna rağmen Tigana, ısrarla esas önemli noktanın ‘gol yememeleri’ olduğunun altını çiziyor. (Samsun’da da Beşiktaş’ın kendi kalesine attığı golün dışında rakibin pozisyonu yok.)Tigana ve benzeri bazı teknik adamların bu noktadaki bakış açıları önemli. Sonuçta gol, nasıl olsa bir şekilde atılır. Değerli olan kendi kaleni savunma biçimindir. Diğer bir deyişle; futbol bir oyundur, savunma ise sanat...Yeri gelir, Gökhan Güleç gibi bir filiz bile yarım sezon oynayan İbrahim Akın ile Ailton’un attığı gollere bir ayda ulaşır...Yeri gelir, İbrahim Üzülmez’in iki asisti ya da kimi zaman Koray’ın geriden çıkardığı gol pasları ile de sonuca gidilebilir.İşi ‘gol pası Tümer, Sergen’e ait bir patenttir’ ya da ‘goller, golcülerin tekelindedir’ gibi saplantılarla tabulaştırmamak lazım...Her takımın bir Ronaldinho’su olmayacağına göre, futboldaki başarı, gerçekte sizin takım halinde ne kadar organize ve ne kadar devamlı olduğunuzla ilintilidir.Biz yine Tigana’nın 3 maçta 8 gol atan takımında öne çıkan ofansif yönü elinin tersiyle itmesi ve dikkatleri savunma anlayışına yönlendirmesine dönelim...Ve burada gözlerden kaçan bir detayın altını çizerek Fransız teknik adama bir soru yöneltelim:“Gol yollarında sorunum yok. Esas izlenmesi gereken savunma anlayışımızdır” tezini ısrarla öne sürerken, Beşiktaş’ın 8 golle kazandığı son 3 maçta en çok topla buluşan hatta buluşmak zorunda kalan oyuncusu niye Koray? İkincisi de İbrahim Toraman... Bu bir tezat değil mi?İnegöl yenilgisinde dahi niye en önce, bu iki en devamlı ve dirençli oyuncu iflas etti?Niye Koray 5 gün önceki Kayseri maçında adeta son nefesine kadar tek başına bir savunma yüklenmek zorunda kaldı?Ve yine son Samsun maçındaki rahat galibiyete rağmen, Siyah-Beyazlı ekipte topla en çok buluşan oyuncular niye Koray ve Toraman’dı?Bu işte bir tuhaflık yok mu?Bize göre var; sebebi de Beşiktaş orta alanı ile Kleberson...Çünkü defansın yükü, Beşiktaş orta alanında öncü savunma yetersizliğinden artıyor. Kleberson ikinci bölgede sadece oyun kurucu yönü ile çok faydalı, ancak kesiciliği ve savaşçılığı hiç yok... Çoğunlukla üçlü kurgudaki orta alanın diğer iki oyuncusu; Mehmet Sedef, Ali Güneş, İbrahim Üzülmez, bazen Okan hatta Ahmed Hassan, yüksek yüzdede top kayıpları ile oynayınca, Beşiktaş savunmasının göbeği çatlayacak kadar şişiyor.Cordoba, Koray, Toraman ve Gökhan Zan’ın yüksek formları söz konusu olmasa idi, Tigana savunma anlayışı için bugün bu kadar övünebiliyor olur muydu?Samsun karşısında hazır İbrahim Akın, Sergen ve Tümer yokken, Beşiktaş’ın önümüzdeki sezon hangi bölgelere transfer ihtiyacı olduğu da daha belirgin olarak ortaya çıktı. Geriye bir yabancı stoper, Koray orta alana... Onun yanına yine bir yabancı ön libero, Kleberson daha ofansif anlayışta öne... Son olarak da kaliteli bir santrfor...Sonuçta Tigana, ancak oyunun iki yönünü de oynayabilen güçlü bir orta alan kurduğunda, bize yerleştirmeye çalıştığı felsefelerden bahsederse, belki o zaman daha net ikna oluruz. Zira, biliyoruz ki, sadece defansı ile savunma yapan takımların ömrü uzun olmaz..

14 Mart 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kara Kartal ikinci yarıda‘’

Kayserispor’un ceza alanına kadar büyük bir olgunluk ve kollektiflik yüklediği ataklar daha öteye geçemiyordu. Toraman ve özellikle de Koray’ın hamle zamanlamaları mükemmeldi, geçmiş 2 haftanın oyuna hükmeden Sergen ve Tümer’li orta alanın bu kez tatilde olmasının ceremesini ağır bir yükle çekiyorlardı. Kayserispor’un da sahanın bütününde oyuna hükmedişinin sebebi de, Beşiktaş orta alanının yokluğuydu.Tempolu ve ofansif bir ilk yarı için Tigana’nın da rızası olamazdı. Zira elindeki kadro yapısını iyi biliyordu, bu da bir kupa maçıydı. Hesaplı davranmaktı mantıklı olanı. Ancak, kendi düşündüğünün de ötesinde bir kontrolsüzlük devam edince; oyuna müdahalesi de gecikmedi. Önce sahada Ahmed Hassan tempo adına oyunu hareketlendirmeye başlamıştı, daha sonra da Tigana’nın değişiklikleri geldi. İbrahim Akın ve Bobo oyuna girdikten sonra, Beşiktaş kupa için kendine lazım olan skor adına harekete geçti ve oyuna hücumda genişlik kazandırmayı öne aldı. Ve bunun sonucunda kenardan getirdiği iki atakta, amacı doğrultusunda iki güzel golle tur için yeterli bir sonuç aldı. Gökhan’ın bu gençlik ve bu tecrübesizlikte tek forvet oynaması onu çok zorluyor. Ama çabalarını eksiltmeden sonuna kadar direniyor. Dün de bunların karşılığını aldı. 1 gol ve 1 asistle skorun belirleyicisi oldu. Ancak sahanın gerçek yıldızı, Beşiktaş’ın yemediği olası gollerde ve tüm rakip ataklarda kesici olarak başrol oynayan Koray’dı. Maçın sonunda sahayı sedyeyle terkedişi ne denli bir savaştan çıktığını anlatan net görüntüler oldu.

10 Mart 2006, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdilik güzel de...‘’

Ama bu Beşiktaş’ın ne kadarı geleceğe dönük dediğimizde, kafaların karışmaması da mümkün değil.Zira işin kalite tarafının ileriye dönüklüğü tartışmaya açık...Şu an takımın tüm organizesi Sergen ve Tümer üzerine kurulu. Onlara, Kleberson ile Ahmed Hassan eşlik ediyor. Burada geleceğe dönük en güvenilir isim, hem yaşı hem de devamlılığı göz önüne alındığında, Kleberson...Mısır’daki şampiyonadan müthiş bir prestijle dönen Ahmed Hassan sezon sonuna kadar bu formunu sürdürürse, Beşiktaş Yönetimi’nin de Tigana’nın da yine kafasını karıştıracak.Arkada daha Tümer ve Sergen var. Şu anki takım formatına en yüksek katkıyı sağlayan bu üçlünün seneye ‘taşıyıcı olur mu’ noktasındaki soru işaretleri, Beşiktaş’ı geçen yıl olduğu gibi bu sezon da kararsızlık noktasına iterse Siyah-Beyazlılar’ın işi zor.Tümer-Sergen birlikteliği gelecek sezonun kurgusunda lüks görülebilir ve bu nedenle transferde orta alan güçlü bir yabancı isimle takviye edilirse mevcut takımın bugünkü asları arasında takımdaşlık açısından övgüyle sözettiğimiz özveri ve dayanışmanın sonlanacağını tahmin etmek zor değil.Madalyonun diğer tarafında ise bir de kazançlara bakalım...Gökhan Zan’ın uzun sakatlığının ardından ortaya çıkışı, Tigana’nın bile beklemediği sürpriz bir gelişme... Zan önündeki birbuçuk yılı gelişme olarak doğru değerlendirirse, Beşiktaş kadar Türk Futbolu da eksiği hissedilen yerli bir savunmacıya uzun yıllar sırtını yaslayabilir. Ancak henüz eksikleri var ve çok çalışması gerek.Aynı düşüncelerimiz Gökhan Güleç için de geçerli... Oynadığı santrfor mevkiinde çalışkanlığı, gezegenliği ve kuvvetli oluşu en büyük avantajı. Teknik açıdan kendisini geliştirmesi şart. Tigana ile uzun soluklu bir birlikteliğin gerçekleşmesi halinde, iki Gökhan’ın da gelişim açısından şansları yüksek seyreder.Mehmet Sedef iyi başladı, ama beklentiler doğrultusunda devam etmiyor. İki ayağını da kullanabildiği halde, kullandığı ayağına orantılı vücudunu kullanamıyor. Çok top kaybetmesi heyecanından öte pozisyon almasını bilmemekle ilintili.Gelelim İbrahim Akın’a...Beşiktaş’ın en çok tartışılan futbolcusunun artık kafayı toparlaması lazım. Oynamadığı maçları kulübeden umarım iyi izlemiştir. Beşiktaş’ın hücuma dönük organizasyonlarında bireyselliğin değil, boş alan değerlendirmesi ve doğru zamanda doğru pasların belirleyiciliğini kavramış olmalı. Gördüğü gibi Tigana ilk fırsatta kendisini 11 dışında bıraktı. Gençlerin içinde onun önde bir avantajı var. O da yetenek fazlalığı. Bu fazlalığını modern futbolun ilkeleriyle buluşturmazsa olduğu yerde kalır.

07 Mart 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tigana ile devam...‘’

Çok zor geçse de, sonuçta işler istediği gibi gitti. Ve rahat nefes alır almaz da, geldiğinden bu yana en isabetli kararını verdi: Tigana ile devam...Bu tasarrufun geçen yıl Rıza hocanın işbaşına getirilişi ve öndeki sezona hazırlanış kararı ile benzerliği bulunsa da şimdiki durum farklı. Zira, Tigana’nın kendini kabul ettiriş şekliyle Çalımbay’ınki bir değil. Rıza hocanın da bir Fenerbahçe galibiyeti ile tüm dizginleri eline geçirdiğini sanmıştık. Ancak transfer sezonunda Demirören Yönetimi’nin güven ve inisiyatif konusunda Çalımbay’dan neleri esirgediğini gördük. Şu an gelinen noktada artık yakın geçmişin de bilincinde olan Tigana’dan ne birşey saklamak mümkün ne de Demirören iradesinin yeni kurulacak Beşiktaş takımına dışarıdan müdahale keyfiyeti bu kadar özgür.Bu kez Beşiktaş Teknik Direktörü kozlar elinde oturdu masaya ve ‘devam etme’ koşullarını kendi belirledi.Demirören doğrusunu yaptı. Çünkü kendi geleceğine ait ‘devam koşulları’ da Fransız teknik adamın ellerinde. Eğer sapma göstermezse tereddütlerini en aza indireceği bir sezon onu bekliyor.TemizlikBeşiktaş takımını önce bir temizlik sonra da yeni bir kurulum bekliyor. Tigana bunları başarır. Daha doğrusu Tigana’nın yeniden yapılanma konusunda atacağı adımlar, Beşiktaş’ın kaybettiği yılları da telafi edecek yeterlilikte olur.Ancak temizlik konusunda esas Beşiktaş Başkanı’nın çok kapsamlı bir işe soyunması gerekiyor. Mali Kongre’den sonra gözetilen hedefler arasında bu dillendirilmese de üye yapısı en başta ele alınacak ciddi bir konudur.2000’den itibaren iktidar devamlılığı adına sokaktan toplama pahasına azdırılan bu uygulamanın ne kadar hayırlı olduğu Serdar Bilgili sonu ile en somut sonucu ortaya çıkarmıştır. Beleşten yandaşla koltuk sevdası yürümez. Şu anki üyelik yapısının en radikal biçimi ile ayıklanması Beşiktaş geleceği için Demirören adına en büyük fırsattır. Hazır tüzük tadili kararı alınmışken naciz bir öneri de benden: Yeni üye yapılacaklara oy kullanma hakkının yönetimlerin görev süresine eş zamanlı olarak üç sene sonrası için tanınması, oy ticareti ile iktidar sürme şaibelerini de tümüyle ortadan kaldırır. Hatta kulüp aşkı ile iktidar aşkı arasındaki farkı net bir biçimde ortaya çıkarır. Eğer bu bir hizmet yarışı ise...

03 Mart 2006, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI