‘’Derbinin başlığı!‘’
Biz gazeteci ve yorumcuların arasına, teknik direktörler de karışıyor zaman zaman.Son örneği: Mustafa Denizli. Başta söyleyeyim, kaleme sarılmasından dolayı, en çok keyif alanlardan biri de benim. Bu yüzden gözlemlerini elbette önemli sayarım.Bu, son derbi için de geçerliydi. Yazının başlığı ile ilk cümlesini okur okumaz bir tuhaflık çöktü içime. Başlık dahi bulamadığı, ıstırap veren bir oyunu tarif etmiş, “Bu kadar mı kalitesiz olur” diyor.Özellikle de Avrupa’ya taşıyamadığımızdan, çokça bahsettiğimiz ülke futbolunda bir konuyu halletmemiz gerekiyor galiba. Artık yüksek tempoda oynarken, beceri kapasitesinin gücü çok önemli. Yürüyerek oynadığımız bu ligde, 3-5 yaratıcı oyuncunun bireyselliği ile kopan, ilk golü yedikten sonra dağılan Anadolu takımlarını, yıllardır izleyip ahkam kesiyoruz. Bizim Batı karşısında beceremediğimiz; aslında son derbideki yüksek tempo ve mücadele içindeki organizasyon. Yalnız, güncel futbolun içinde önce bu fizik kalite ve yüksek tempoda bir standart var. Buradan başlamamız gerekiyor. Bir o kalede, bir bu kalede yaşanan pozisyon zenginliklerini biz hâlâ ‘geçerli futbol’ diye algılıyorsak, o zaman son derbi, tabii ki keyif vermez.Pazar günü İngiltere’de de 2 maç vardı: Chelsea-Liverpool, M.United-Arsenal... Öne çıkan; son derece yüksek tempo, mücadele ve taktik disiplindi.Gözümüze hoş gelmese de, kabullenmek zorundayız. Edirne dışına her çıktığımızda, futbolun bu olgusunu kabul etmediğimizden dolayı, çuvalladığımızı da artık anlayalım. Galiba, derbideki futbolun içeriğine bir başlık bulmaya çalışırsak, bir yerden başlamış oluruz.Bu arada, “Tümer-Alex, Ricardinho-Delgado birlikte oynar mı?” tartışmalarının saçmalığını öne sürenler, bu konuyu “Avrupa’da konuşulmaz bile” diye savunuyor. Doğru, konuşulmaz. Zira hiçbir ciddi Avrupa ekibi, bu tip benzer iki oyuncuyu yanyana getirip, bir çuval inciri berbat etmez.Burak ve disiplin!Üzülmez ile Sedef, ilk 11’e dahil olduğundan bu yana Beşiktaş’ın bağışıklık sistemi güçlendi. Yalnız Kartal’ın Tigana iradeli, 1-2 düzeltmeye daha ihtiyacı var. Tigana’nın en hassas olduğu nokta, oyun disiplini. Bu bağlamda kuralsız ve başına buyruk tek oyuncu ise Burak. Tigana hafif hafif üçlü forvete yanaşık bir düzeni oturtmaya çalışıyor. Burada Bobo ile Burak yanyana gelince iş karışıyor. Zira Burak gereksiz bireyselliği ile, kendine oynama uğraşı içinde. Akın’ın ilk geldiğindeki gibi. Bu yüzden sağ kanattan çift forveti besleyecek ana kaynaklardan biri olan kenar servisi, Burak’ın keyfi oyunundan dolayı gerçekleşmiyor.
‘’Kaliteli derbi‘’
Hasan Şaş oyuna girene kadar, topla aktif olan taraf Siyah-Beyazlılar’dı. Ricardinho’dan da onun için erken sayılabilecek bir süreçte, takımını bu denli olgunca organize etmesi beklenmiyordu. Aslında Baki Mercimek de penaltıdaki pozisyon hatasında, kısa bir süre önce kendisi kaynaklı bir hatadan, Beşiktaş’ın bir gol görülebileceğinin sinyallerini vermişti. Kağıt üstünde Nobre ve Bobo ile baş edecek güçte Song ile Tomas varken, Beşiktaş’taki Koray-Baki çiftinin, Hakan Şükür-Ümit Karan’ı karşılama oranı zayıftı. Nitekim, Galatasaray’ın yoğunlaştırdığı ataklar, bu eşleşmelerdeki kalite farkının da etkisinde kaldı.Tigana’nın ikinci yarı değişiklikleri, Beşiktaş’ın tam anlamıyla takım yapısını riske eden bir nitelikteydi. Mehmet Sedef-Delgado yer değişiminin faydasının görünmediği, Nobre’nin çıkışının da yanlış olduğu gözlendi. Ama Galatasaray da skoru koruyan ve kontratağa yönelen bir anlayışa bürününce, Beşiktaş’taki olası zaaf çok açığa çıkmadı. Ofansif anlamda ikinci yarıda da, Beşiktaş hakimiyeti gözlendiği halde, Siyah-Beyazlılar’ın gole dönük net pozisyon elde edememesi, forvette doğru yerleşimin olmadığından kaynaklanıyordu. İbrahim Akın da oyuna girdikten sonra, bu durum değişmedi. Bobo ve Burak’ın verimsizliğine karşın, Tigana’nın, ikinci yarıdaki oyuncu tercihleri, Beşiktaş’a istediği golü getirmedi. Bundan Tomas ve Song’un kademe kaybetmeyen anlayışının da rolü büyüktü. Beşiktaş’ta İbrahim Üzülmez dinamizmi, Galatasaray’da Arda, tekniğiyle öne çıkan oyuncular oldular. Ayhan-İnamoto ikilisinin de çalışkanlığı, Galatasaray için artı değerlerdi. Başta da söylediğimiz gibi, maçın kalitesinin yüksekliği herşeyden önemli sayılmalıydı.
‘’Gökhan yetişmeli‘’
Ofansif anlayışta, gerek kanatları, gerekse ortadan yönlerdirdiği ataklarla, birden fazla hücum çeşitlemesine sahip rakibi karşısında, Tigana da öncelikle sağlam bir orta alan kurmak zorunda. Kısaca CSKA maçının 11’i, Gökhan belirsizliği hariç, Tigana’nın Ali Sami Yen’de değiştirmemesi gereken bir düzendir. Ve yine Delgado ile başlamak kaydıyla. Baki Mercimek-Koray ikilisi, Hakan Şükür-Ümit Karan forveti karşısında özellikle de yüksek toplarda, çok zorlanır. Bu nedenle Gökhan’ın yetişmesi gerekir. Siyah-Beyazlılar’da yaratıcı oyuncu fazlalığının, takım oyununa ne denli ters düştüğü, Trabzon maçında görüldü. Aynı tip oyuncuların dönüşümlü olarak kullanıldığında, daha yararlı olduğunu da CSKA maçı yansıttı. Beşiktaş kendi yarı alanında prese zorlandığında, kimyası bozuluyor. Galatasaray ofansif ağırlıklı oynayacağından Beşiktaş’ta Delgado ve Burak, fazla rahatsız edilmeyebilir. Bu iki oyuncu gününde olursa, Beşiktaş’ın galibiyetinde de belirleyici olabilirler. Bu arada İliç’in sızmalarına da dikkat deriz.
‘’Geç oldu temiz oldu‘’
Delgado olağanüstü sayıda ezdiği topla, Burak da hücumda kullanması gereken sağ kanadı doğru işleyemediğinden, Beşiktaş istediği hücumlara yön veremedi ilk yarıda. Üstüne üstlük kaçan penaltı da daha sonraki atak girişimlerine telaşı soktu.İkinci yarıda da aynı taktik disiplin sürerken, Delgado’nun yönlendiriciliği yine sınıfta kalıyordu. Çok adamla kapanan CSKA ikinci yarıda bu dozunu daha da artırmış hemen hemen hücuma hiç çıkmıyordu. Uzak şutalardı, kilidi açacak olan. Ama Kleberson’un golüne kadar çok sayıda, bu yöndeki girişimler de çok acemice vuruşlarla sonuç getirmemişti. Beşiktaş’ın bu beceri noksanlığında en büyük şansı, rakibin on kişi kalmasıydı elbette. Silva da çıkınca karşı kale girişimleri de neredeyse sıfırlanmış, fizik olarak da oldukça yıpranmışlardı. Kleberson’un golünden sonra Gökhan’ın son dakikada gelen golü, tur için rahatlatıcı bir skor oldu.Tigana macera aramamalı. İbrahim Üzülmez sağlamsa, kulübede olmaz. Mehmet Sedef’in katkıları da oynadığı sürece vasatın üzerine çıktı. Delgado-Ricardinho değişikliği tam isabetti. Görüldü ki ikisinden biri oynar... Baki de esas yeri stoperde, sol kenarda oynadığından çok daha başarılıydı.Bütün bu gözlemler önündeki maçlar için Tigana’yı gereksiz fantazilere artık zorlamamalı.
‘’Libertadores verelim!‘’
Ancak elde play-station oynarken böyle bir 11 kurmak mümkün olabilirdi, bu devirde. Üstüne üstlük maç sonu, Tigana “Oyunu orta alandaki mücadele zayıflığından kaybettik” demez mi? Buna da pişkinlikten başka söylenecek laf yoktur herhalde...Bir Fransız beyefendisi diye tanıdığımız Tigana da, Türkiye’yi Patagonya olarak görmeye başladıysa, durum çok vahim... Ben yine de İngiltere gibi bir ligde, rüştünü ispatlamış sayılan Tigana için son tasarruflarımı saklı tutup, kendi kendime bir komplo teorisi üreterek, onu savunayım istiyorum.Yönetim baskısı transfer ettirmişti, Richardinho’yu, Tigana’ya rağmen... Öyle ya; günün futboluna göre Delgado’nun gelişinden sonra da, Kleberson ve Delgado’yu savunacak, savaşçı bir orta alan oyuncusu ihtiyacı doğmuşken, bir de Richardinho eklenmişti “kağıt bebekler” arasına... Oysa, yönetimin öngörüleri farklı idi... Delgado-Kleberson-Richardinho’lu Beşiktaş, önüne geleni ezer geçer, hayalleri kurduruyordu... Galiba Tigana da onlara, “Buyrun hayallerinizi tepe tepe kullanın” demek istedi.Ancak ben hala Baki’deki ısrarını anlamış değilim, Fransız teknik adamın... Tıpkı geçen yıl Çağdaş’ta olduğu gibi... Gördük, Fatih Akyel’in oynadığı bir takımda bile, esas bölgesi stoperde forma bulamıyor Çağdaş... Tigana’nın yaptığı gibi, sol kenarda da düşünülmüyor... O yerde, ikinci ligden gelme Murat Ocak olduğu halde...Şimdi de Baki, Tigana’nın vazgeçilmezi... Kabul, Richardinho da eklendikten sonra, onun savunma zorluğuna düşmesi, doğal... Ama biz diğer maçlarını da biliyoruz. Sormak lazım, bu sakarlıkla kendi evinin mutfağına dahi tabak-çanak zahiyatı nedeni ile girmesi sakınca uyandıran Baki’yi, Beşiktaş savunmasına nasıl gönül rahatlığı ile koyuyor Tigana?.. Buna paralel olarak da kariyeri boyunca savunma ve savaşmaya ait hiçbir defosuna rastlanmayan İbrahim Üzülmez’i, ilk fırsatta niye doğruyor?..Sahi, niye her Beşiktaş maçında Ersan Martin iyi oynuyor?.. Dünyanın en yavaş ligi Brezilya’dan çoğalan oyuncu ithalatı ile, kendine Avrupa’da yer arayan Türk futbolu ve büyük kulüpler, ne kazanmayı bekliyor?.. Yoksa Beşiktaş ile Fenerbahçe, Libertadores hazırlıkları mı yapıyor?..
‘’Papila'sı İpek'i söyletmesin kötüyü‘’
Cem Papila’nın geçen haftaki facia yönetiminin önüne bir devrede geçti Zafer Önder İpek. Burak’ın attığı golde elle düzeltme var. Konya’nın beraberliği sağladığı frikik öncesi pozisyonda faul falan yok. Tek doğru karar Toraman’ın kırmızı kartı. Onun öncesinde ise iki tane Beşiktaş’ın hücum esnasında verilmeyen bariz faulü var. Ve son olarak Beşiktaş’a çaldığı penaltı da evlere şenlik. O zaman sormamız gerekiyor bu nasıl hakemlik? Oysa ciddi güzel bir maç izliyor olabilirdik, oyunun ve oyuncuların kimyası bozulmamış olsaydı. Konya’nın müthiş bir presle Beşiktaş’ı kendi yarı alanının ortasında basması Kartal’ın hiç beklemediği bir rakip stratejisiydi. Bu presle Delgado, Keberson, Fahri ve Burak’ın çok çabuk pasifize oluşunu izledik. Tabii bir de Tigana’nın Baki sevdası var. Bu çocuk ya stoper oynasın ya da kenarda kalsın. Yoksa yazık olacak. Runje’nin yediği gol ise tam bir amatör işi. Delgado’nun büyük kredisi henüz olağanüstü çıtkırıldımlıktan doğan zararını açığa çıkarmıyor. Bu şekilde yükün önemli kısmı her zamanki gibi Koray ile Gökhan’ın sırtına biniyor. İkinci yarıya 10’ar kişi başlamak Konya için bir handikaptı. Zira alan genişleyince pres güçlerini kaybettiler. Aynı geniş alan Beşiktaş’ın klas oyuncularının işine geldi. Burak ile gelen üçüncü gol nihayet Beşiktaş’ın klas ayaklarnın birleşimindeki bir üretim olabildi. Ama başta da söylediğimiz gibi hakemin ilk yarıda katlettiği maç gecenin tadını kaçıran en belirleyici faktördü.
‘’Kabus bitti‘’
Bunun ötesinde Lazaroni kurgusunda bu takımın bir hücum planının olmadığı gerçeği vardı. Yattara’nın adam eksiltmeleriyle Gökdeniz’in harmanlamalarına bağlı karşı kale girişimleri gelişi güzellikten öteye geçemedi. Bu şekilde doğan iki gol şansı da Umut’un acemi vuruşlarına takılınca Trabzon’a nefes aldıracak sayı ilk yarıda gelmedi. 9 yabancılı Apoel’de ikinci yarı Gomez’in oyuna girişiyle rakip ofansif boyutu daha da genişletmek istedi.Trabzon orta alanı sadece Hüseyin’in varlığına terkedilmişti. Tek başına takımı toparlama yeteneği olan Szymkowiak’ın eski günlerinden uzak oluşu Bordo-Mavililer için kuşkusuz en büyük talihsizlikti. Kaleci Morphis 68’de Yattara’nın frikiğinde bu kez uyumuyordu. İkinci yarının en ciddi gol şansını çevirdi direğin dibindin. Lazaroni seyrediyordu. 0-0’a razıydı ve çareyi takımını geri çekmekte bulmuştu. Oysa Trabzon’u karşı kaleye taşıyacak Ömer Rıza’yı 80. dakikaya kadar beklemesinin yanlışlığını oyuna aldıktan sonra anladı Brezilya’lı hoca. Hazin olan Kıbrıs Rum Kesimi gibi bir birikimin bile kollektif açıdan futbolu bizden daha iyi yorumlamasıydı.Neyse ki, tüm tribünleri diken üstünde bırakan maç son dakikada Ömer Rıza’nın golüyle rahatlattı ve Trabzon için de bir yıllık kabus bitmiş oldu.
‘’Alim de olur mülayim de...‘’
Şimdi, “oldu” diyebilir misiniz bu takıma. Delgado, Kleberson ve Richardinho’dan oluşacak bir orta alanla, forvette çift santrforlu bir düzen...Ancak rakibin ayağına hiç geçmeyecek sihirli bir top ele geçirmişseniz, gönül rahatlığı ile kurulacak bir yapı bu... Richardinho geldiğinde, orta alandan kesilecek oyuncu, takımın şu an savunma yüküne ençok katkı sağlayan İbrahim Üzülmez olacak. Sonuç da, 11’den kesilmeyip, savunmanın soluna çekilse dahi, bu orta alandan eksilecek bir direnç kaybı...Halihazırdaki konumu ile en büyük zaafı orta alanda seyreden Siyah-Beyazlılar’ın, Richardinho gibi ofansif bir orta alan oyuncusunu da 11’e monte ettiğinde, başının takım savunması ile daha da çok derde girmemesi için geriye tek bir çözüm kalıyor gibi... Tigana’nın sistemini değiştirip, tek forvete yönelmesi...Şu anki 4-3-1-2, yürürlükte olan Tigana mantığı korunursa, Richardinho ile beraber pratikte muhtemelen 4-2-2-2 gibi bir yansımaya neden olacak. Bu düzen, içinde Burak gibi, yine ofansif bir enstrümanı da barındıracaksa, Kartal’ın gerçekten o rakibe hiç geçmeyecek sihirli topu bulması lazım...Nobre’nin Fenerbahçe’de en verimli ve skorer olduğu maçların bir analizi yapılacak olursa; veri olarak Daum’un O’nu tek santrfor olarak kullandığı maç performansları çıkacaktır ortaya...Tigana’nın 4-3-1-2’si, 4-2-3-1’e çevirmesi demek, önce Kleberson’un yanına Fahri’yi eklemesi sonucunu çıkarır. Onun önünde oluşacak Burak - Delgado - Richardinho üçlüsü, bu taktirde arkasına biraz daha fazla güvenerek, ofansif işlevlerini sürdürebilir. Bu üç ortaalan oyuncusunun gol yeteneği yüksek potansiyelini de işin içine katarsak, Siyah-Beyazlılar’da ikinci bir forvet oyuncusunun da ihtiyaç hissettirmeyeceğini anlarız...Bitti mi, bitmedi... Baştan beri niye “kaliteli ve tandemi bilen yabancı bir stoper” diye tutturuyoruz. Çünkü, güncel futbolu oynamak için şart...Gökhan Zan, aslan gibi bir Türk stoperi olarak yola çıktı. Şu an Koray’la paylaşıyor göbeği... Kötü mü oynuyorlar? Hayır, iyi oynuyorlar ama eğer Koray gibi bir oyuncuyla savunmanızın en arkasını kurarsanız, tüm saha parselasyonunuz bugünkü futbolun imar yapısına aykırı seyreder.Şu an dünya dolaşımındaki dörtlü savunma anlayışına bir aşama daha eklendi... FatihTerim dört ay önceki hazırlık kampında, 2-2-2-2-2 diye bir slogan atmıştı ya, milli takımımızın yeni düzeni için. Onun gerçek açılımı; 2-4-2-2 idi... Yani, olgunlaşmış kurgularda defansın iki beki, genelde savunma önünde çift önlibero kullanan ekiplerde, aynı hat üzerinde, önde bir dörtlü oluşturuyor. Ne var ki, geri ikili, son derece kontrollü, paylaşmada uzman, hava hakimiyeti yüksek iki çabuk stoperden oluşmak kaydıyla... O zaman bölgeler arası kopukluk azalıyor, dayanışma artıyor...Beşiktaş, stoper transferini de yaparsa; Gökhan Zan’la düşünülecek bu geri ikilinin önünde Toraman, Kleberson, Fahri veya Koray ile İbrahim Üzülmez yerleşiminden, mücadele gücü yüksek bir defans-orta alan savunması çıkarabilir. Onların önüne şu anki kadro yapısı gereği bir üçlü yerleşim daha uygundur. Ancak o zaman Burak, Richardinho, Delgado bileşiminden caydırı bir tim olarak yararlanılabilir.Bekleyip, göreceğiz. Beşiktaş istediği transferleri tamamlarsa, Tigana’nın belirleyiciliği bakalım ne yönde seyredecek. Şu bir gerçek ki; düzeyli ama bıçak sırtında bir kadro bu... Yani, bu takımdan alim de olur, mülayim de...