‘’Ocak ayı reçetesi‘’
Düzeltme diyerek transferi kastediyoruz elbette. Ancak eksik giderici nitelikte, maliyeti can yakmayacak türde transferler sözünü ettiklerimiz... Tribünü ve kamuoyunu hoplatacak cinsten yapılanları gördük. Yararları ve zararları ortada.Ancak madem ki ileriye dönük bir kadro kurulumu ile haziranda işe başlandı ve yine madem ki gelinen son noktada Tigana ile yola devam kararı alındı; o zaman hem bu kadroya hem de Tigana’ya biraz nefes aldırmak gerek.Yönetime yeterli gözükse de Tigana’nın bu kadro ile ne kadar uzayıp, kısalabileceği belli oldu. Şartlar böyle kalırsa ikinci yarıda da Beşiktaş’ın performansı Tigana’nın iradesi geçerli olduğu sürece farklı seyretmez. Fransız çalıştırıcının oyun düşüncesine göre bu takım tempo yapamaz, tek ya da çift forvet hangi ofansif düzene sarılırsa sarılsın sonuç alamaz.Bir yandan pahalı transferlere yapılan yatırımın boşa gitmemesi, diğer yandan ileriye dönük bir anlayışa hizmet olarak alınan gençlerin rekabet içinde ve işleyişi daha sağlıklı bir takım havasında kendini gösterebilmesi için 1-2 takviye, Beşiktaş’a yararlı olabilir.Bu anlamda, Trabzonspor’la bağları kopan Szymkowiak’ın, geçen yıl Tomas Jun’da olduğu gibi sezon sonuna kadar kiralanması söz konusu olabilir. En azından bu sürede denenir ve Beşiktaş’ın ikinci bölgesinde bir yönlendirici için alternatif yaratılabilir. Aynı şekilde splinter, ceza alanı içinde çabukluk özellikleri güçlü olan Serhat Akın’ın da Siyah-Beyazlı forvete fonksiyonellik ekleyeceği de güçlü olasılıktır. Ama en önemli sorunu nasıl çözecek diye sorarsanız, biz Beşiktaş’ın tandemde başarılı olabilecek bir stoper bulmasını, demode savunma dizilişinden kurtulmasını öneririz. Koray nedeniyle en gerisi ile en öndeki oyuncusu arasında 55-60 metre aralıkta seyreden takım düzeni 45 ve 50’lere indiğinde Beşiktaş kadrosunun saha içi düzeni de sanırız çok değişecektir.
‘’Doğru çevireni dokuz köyden...‘’
Konuşan, ‘Para yok’ demişti, çeviren de paranın olmadığını söylemişti. Vay sen misin bunu yapan!Hem bizim paramızla konuşup para kazanacaksın, hem de bizdeki parasızlığın açığa çıkmasına vesile olacaksın... Sen ne yaptığının farkında mısın!Yanlış çeviri yaptın Serhatlıoğlu... Daha doğrusu çeviremedin bu işi. Bak Tigana, Mali’den çektiği faksla güzel bir ‘Çevir kazı yanmasın’ yaptı. Sen doğru çeviremedin, yandın. Bundan sonra neyi değil, nereye çevireceğini hesaplarsın umarım...Bu dükkan batar!3 senede 5 takım kuracak yoğunluktaki transfer zenginliğine ulaşmasına karşın 2.5 senede üçüncü teknik direktörünü öğütecek güçte bir değirmen... Demirören Yönetimi’ndeki sportif tablo bu.Niyette kötülük var mı? Asla...Özverili çalışma mı yok? Zinhar...Peki ne öyleyse? Çok para, yanlış kurulum, fiyasko sonuç.İddialı bir restaurant açmaya niyetlenen ama işi bilmeyen biri gibi. Şık mekanınızı açıyorsunuz, para gani, ortalık tıka-basa. Ancak o da ne; yemek yetişmiyor. 15 garsona karşılık tek aşçıyla işbaşı yapmış bir düzen. Yani servis var, mutfak yok. ‘Olmadı’ deyip, değiştiriyorsunuz. İçeride görüntü farklı değil, adam almıyor ama her masada yine çatlak sesler. Tekrar bakıyorsunuz yanlış nerede diye. 5 aşçı, 5 garson işbirliği uygun görülmüş. Bu kez de mutfak zengin, servis yok.Sonuçta müşteri hep aç.Herkesin yeni yılını ve bayramını kutlarız...
‘’Jean Tigana sıyrılamaz!‘’
Ama diyelim ki, bu sorunların hiçbiri yoktu da, yönetim oyuncularına tek kuruş borcu olmadan işlerini yürütüyor, Tigana ve ekibi arkasında yeterli otoriteyle birlikte desteği de sağlıyor, futbolcuların yaşam biçimleri de asla en ufak sakıncalar hissettirmiyordu.Sanılıyor mu ki bu ikinci durum söz konusu olabilseydi, Siyah-Beyazlı ekip için bugün ülkenin en iyi futbol oynayanı yorumları yapılabilecekti... Kimseyi yanıltmak istemeyiz. Diğer koşullar tüm olarak pozitif olsa idi bile Beşiktaş’ın teşekküllü ve sağlıklı bir oyun kimliği yine tartışmaya çok açık olacaktı.Bugün koskoca bir ligin devresini geride bıraktığı noktada bu takım için en çok Runje’nin yedikleri ile Nobre’nin atamadıkları konuşuluyorsa, bütünde Tigana merkezli kurulumun da sorgusunu ciddi yapmak lazım. Defalarca yazdığımız gibi transferin başında savunmaya yabancı bir stoper düşünülmemesi Tigana’nın en ciddi ön görüsüzlüğüydü. Tandem oynayacak bir defans ilk etapta kurulumun temel çıkış noktası olmalıydı. İbrahim Toraman, Gökhan Zan ve bir yabancı stoper savunma göbeğinin ana taşıyıcıları olarak planlanmalıydı. Nobre’nin transferinin ardından Bobo’daki ısrar yabancı kontenjanı nedeni ile Tigana’nın talep kapsamından çıkmalı ve bu takımın forveti üçü aynı özellikteki santrfor tekdüzeliğine terk edilmemeliydi. Tigana, Koray’ın yönlendiriciliğinde bir savunma ve stoperlerden kenar bekleri yaratarak ancak sarkık oynayacak özellikte bir defans ve kenarların hücuma hiç katkı sağlayamayacağı bir düzene çözüm diye sarıldı. Orta alan ise Ricardinho, Kleberson ve Delgado gibi sadece birisinin şef olabileceği yumuşaklık yüzdesi yüksek yıldızlarla gereksiz bir yığılmaya terk edilmemeliydi. Bir de hepsinin oynaması gerektiği gibi yanlış baskılar da yoğunlaşınca çözümsüzlüğün sınırlarını daha da genişletti Tigana. İbrahim Akın ile Burak da kendilerindeki yüksek beklentilerin çok altında kalınca parasızlık ve oyuncu yetersizliğini çok kolayca öne attı Fransız çalıştırıcı.Kenarları çalışmayan buna karşılık sadece kanatları güçlü olursa verimli olabilecek 3 santrfor, güncel olma için çareyi ofsayt taktiğinde uygulamakta bulan liberolu demode bir savunma düzeni ve 3 Güney Amerikalı ile bugünkü futbola hiç ait olmayan yumuşaklıkta bir orta alan. Bu şartlarda Tigana’yı sıradan ve gelişigüzel sınıfından nasıl soyutlayabiliriz ki...
‘’Kongre var, para yok‘’
Ortasında kongre olan sezonlar pek yaramaz Beşiktaş’a... Bu geleneksellik 2000 yılından sonra daha da belirginleşti.Biraz düşünelim... Cebinden 25 milyon dolar verdiği halde kulübünü mali darboğazdan hâlâ kurtaramamış bir Başkan aynı anda bir de sportif başarısızlıklarla boğuşurken, kendisi için hayli önem taşıyan kongre öncesinde para musluklarını nasıl eskisi gibi çalıştırabilir...Tigana, “20 maçtır para alamayan takımım” dediğine göre, bugüne dek 26 resmi maç yapan Beşiktaş’ta anlaşılan o ki, Başkan Demirören kongre gardını yaklaşık olarak eylül sonunda almış.Tigana’nın, ‘Para yok, disiplin de yok’ açıklamasının ardından Başkan eğer yanında olsaydı muhtemelen Fransız hocaya, ‘Kongre var, para yok’ karşılığını verecekti.Mali dönüşü de bu karşılığı nasıl alacak bekleyip hep birlikte göreceğiz.Biz şimdi madalyonun diğer yüzüne bakalım. Peki 6 ay sonra kendisini bekleyen çok önemli bir seçim varken, bir yönetim nasıl olur da çok iddialı bir takım kurma amacı ile başta taraftarını büyük beklentilere sevk ederek hiç beceremediği transfere yine ölçüsüzce yatırım yapar... Yani riskin büyüğünü alır, sonra da işlerin yolunda gitmeyeceği sezildiğinde en kolay yol ödemeyi kesmeye yönelir... Adama sorarlar 2.Lig’den aldığınız oyuncuların o kulüplerde kaç paraya oynadığını zaten çok iyi biliyordunuz. Peki, aynı oyuncu bir büyük takıma geldiği halde performansının nasıl gelişeceği belli değilken niye büyük paralar karşılığı imzalara yanaşılır. Hangi kulüp, hangi takım ya da hangi herhangi bir oluşum bu mantıkta yönetme erkine ulaşabilir?Çok açık görüldüğü üzere Beşiktaş’ın saatlerce tartışılabilecek teknik direktör ve kadro sorunlarından öte, yönetilme biçiminin problemleri önceliği korumaktadır.Demirören 3 senedir çektiği sıkıntıdan yeterince ders almışsa öncelikle ocakta, Akaretler’de güçlü bir yönetim takımı kurmayı hedeflemelidir.
‘’Önü de arkası da...!‘’
Oysa, kanatları istikrarsız kullandığı kanıtlanmış bu takımda Tigana, her fırsatta bu düzenin savunuculuğuna soyunuyor. Aynı tarz düzen korumacılığının bir benzeri de savunma anlayışında. Geriden oyun kurmada son derece pas özürü olan ekibinin, takım savunmasına açtığı gedikleri hiç tınlamadığı gibi, adam eksiltme özellikleri güçlü rakipler karşısında defansının nasıl dağılabileceğini de görmüyor. Dün gece, Beşiktaş savunmasının her hangi bir oyuncusu çalım yediği anda bütün defansın zincirleme olarak nedenli kolayca dağılabildiğini, Antalya’dan sonra Ankara’da da gördük. Bütündeki savunma anlayışınızı sadece Koray’ın süpürücü gücüne bağlarsanız, O’nun formsuzluğunda başa gelebilecekleri, Gençlerbirliği’nden yediğiniz türde turnike gollerle geriye düşmeyi de, tahminlerinize dahil etmeniz gerekir. Dün gece, maç konsantrasyonu eksildiğinde Beşiktaş’ın total takım kimliğinin ne hale gelebileceğinin röntgenini çektiği gibi, Mehmet Çakır türünde adam eksiltme gücü yüksek rakipler karşısında, savunmasının da ne kadar kolay dağılabileceğini gösterdi. İkinci yarı değişiklikleri, yasak savmadan öte bir anlama gelmiyordu Tigana için. Gençlerbirliği çok üstün oynamamasına karşılık, Beşiktaş defansının zaaflarından doğru yararlanarak savunmayı yerden, hızlı paslarla eksilterek sonuca gitme akıllılığını gösterdi.
‘’Türk işi!‘’
En azından 46. dakika ile 77. dakika arasında yaşananlara dayanır Kartal’ın kaybettiği dava. Hatta daha da samimi olmak gerekirse Beşiktaş, bu maçı nasıl yitirdiğine ait hayıflanma hakkını abartırsa ilk 20 dakikayı oyundan nasıl dışladığı sorulur kendisine... Leverkusen’in ilk bölümde yakaladığı 4 net pozisyonun 2’si gol olsa hani Baki, hangi Runje ya da hangi İtalyan hakem konuşulacaktı maçın belirleyiciliğinde. Hadi diyelim ki rakibin beceriksizliğine ve futbolun cilvesine ya da Beşiktaş’ın şansına yordunuz yemediklerini... Peki sonrasında oyunda dengeyi kurup hatta üstünlüğü de zaman zaman yakalamış olduğunda bu maçı kotaracak tek olmazsa olmaz koşulun, öne geçme gerekliliği olduğunu nasıl gözardı edebiliriz. Böylesine bir maçın hikayesini ‘İtalyan işi’ diye özetlemek haksızlık ve kendini bilmemezlik olur.Serdar Kurtuluş büyüyorİyisi mi bu sonucu kabullenip, Beşiktaş’ın ağır aksaklıkla, yarım yamalaklık arasında gezinip duran total takım kimliğinde gelişen ender olumluluktan bahsedelim biraz. Tigana’nın Burak ısrarındaki sonuçsuzluğa karşın Serdar’da diretmesinden Siyah-Beyazlı ekibin elde ettiği kazanç büyük. Bir sağ kanat oyuncusu olmasına karşın Tigana onu Beşiktaş’ın en sorunlu ve en sorumlu bölgesinde ateşe attı adeta. Ancak gençlik ve tecrübesizlik dezavantajlarına rağmen Serdar’ın gelişen performansı övgüye değer. Ayrıca Serdar’ın statik değil, mobil oyuncu olarak öne çıkması daha da değerli. Yani görev alanını iki ceza sahasının arasındaki genişliği yayacak ölçüde iki yönlü olarak genişletebilmesi, onun geleceğine ait de çok olumlu işaretler...
‘’Yazık oldu klasiği...‘’
İlk 15 dakikada 2-3 farkla geriye düşebilecek bir Beşiktaş, sonrasında toparlanan ve en az rakibi kadar pozisyonlara ortak olup oyun üstünlüğüne ulaşan ikinci bir Beşiktaş. Maç öncesindeki beklentilerin üstüne çıktı Siyah-Beyazlılar. İlk 15 dakika sonunda Tigana’nın doğru müdahalesi, Beşiktaş’ın toparlanmasını sağladı. Ali Tandoğan’la Burak’ın kanat değiştirmesi, Leverkusen’in sağ kanat merkezli ataklarının etkisini kesti. Bu sebepten dağılan savunma toparlandı, sonrasında Serdar, Ricardinho, İbrahim Üzülmez, Ali Tandoğan’ın üstün çabalarıyla orta alanını düzeltti Siyah-Beyazlılar ve Bobo ile ele geçen fırsatların kaçması sonucunda, öne geçemediklerinden dolayı hayıflanma sırası da Kartal’a geçti. Burak hariç tüm takımın yardımlaşma ve savunmaya katkısı, bilinen Beşiktaş düzeninin çok üstünde seyretti. İkinci yarıdaki kimliğini bulmuş Siyah-Beyazlılar oyun içinde daha rahattı. Hatta bu yarının net pozisyon galibi de Beşiktaş’tı. Nobre’nin girer girmez kaçırdığı ile Kleberson’un kafası da yerini bulamayınca, Beşiktaş iyi oynayan Brezilyalılarının şanssızlığına takıldı. 80. dakikaya kadar her şeyin yolunda gittiği ortam da Baki ve İtalyan hakem Gianluca Paparesta’nın arasında kalan bir pozisyonda bozuldu. Maçın ondan sonraki bölümleri gelişi güzel reflekslerdi. Beşiktaş İstanbul’a sadece kişilikli mücadelesini yanında kar getirdi.
‘’Zor ama müthiş bir fırsat‘’
Ancak şimdi ligden öte Kartal’ı çok önemli bir sınav bekliyor. Leverkusen maçı her ne kadar zor olsa da diğer açıdan Beşiktaş adına çok da önemli bir fırsat. Gerek iki yıldır kolay gruplardan çıkamayarak düşen prestijini bu zorlu gruptan çıkarak yeniden ele geçirme şansı, gerekse de ligi tam istediği yerde bitirememeyi telafi edebilecek bir güven tazeleme fırsatı...Leverkusen’in oturmuş kurgu olarak Beşiktaş’tan mutlaka üstünlükleri var. Ancak bir önemli dezavantajı da bulunuyor. Bu takım karakteristik olarak final niteliğindeki oyunları sürekli kaybetmekle ünlenmiş bir ekip. Beşiktaş bunu kullanabilir ama nasıl... En az onlar kadar takım ve taktik disipline sadık kalabilir ve sinir sistemini güçlü tutabilirse. Beraberliğin yetiyor olması, Beşiktaş’ın oyunu 0-0’a bağlaması mantığına dayanmıyor malesef... Zira, Beşiktaş da bunu beceremiyor. O yüzden Tigana’nın, hem kendi hem de takımı adına bu önemli sınavı özel planlaması gerekecek. Sağlam bir takım savunması aynı anda bu düzende gol çıkarabilecek taktik hücumlar...Nobre bu maçta, bu strateji için ikilem yaratabilir. Ancak ondan önce Fransız çalıştırıcının Ricardinho, Burak ve Kleberson’un aynı anda 11’de oynamasının sakıncalarını görmesi gerekir. Kanat etkinlikleri hiç de gözardı edilmeyecek olan Leverkusen’in sağda Schneider’i solda ise Brezilyalı Athirson’u çok etkili kullanabildiğini biliyoruz. O nedenle savunma kenarlarının önü, Ali Tandoğan ve Mehmet Sedef ile kademelendirilirse, defansa yansıyacak sıkıntılar daha az hissedilir. Burak’ın hücuma çıkarken kaybettiği sayısız toplara Leverkusen, Kayseri ya da Ankaraspor kadar kayıtsız kalmaz. Ali Tandoğan savunma yönü ile birlikte ofansif katkıda da becerili olduğunu ispat etti sayılır. Sürpriz kontrataklarda Tandoğan koz olarak ciddiye alınması gereken bir oyuncudur.‘Nobre mi, Bobo mu bu maçın stratejisinde belirleyici olur’ sorusuna ise yine ilk yarı Nobre’nin mücadeleciliğinden yararlanmak, ikinci 45 dakika Bobo’yu kullanmak daha akılcı olur deriz.