Arama

Popüler aramalar

‘’Bakış transfer edilmeli!‘’

Bu kadar olumsuz sonuçlanan deneyimden sonra Beşiktaş Yönetimi’nin transfere bakış açısı halâ değişmiş değil... Tribün beklentisi ile forma satışı merkezli transfer felsefesi Beşiktaş’a ne kazandırdı ki, bugün halâ ‘Öyle oyuncular alacağız ki, hiçbir teknik direktör karşı çıkamayacak’ söylemleri devam ediyor.Yapılacak iş basit... Bir kere önce teknik direktörünü belirlersin, elindeki kadro da bu dersin... Koyarsın kasetleri, seyrettirirsin maçlarını. Bu takım niye kaleye gidemiyor, neden kenarları çalışmıyor, hangi tip futbolcular takım savunması eksiğimizi giderir ve biz yıldız statüsünde gösterdiğimiz oyuncularımızdan nasıl daha fazla verim sağlarız diye belirlediğiniz teknik direktörle masaya yatırırsınız konuları... Ancak ondan sonra temasta olduğunuz oyuncuların listesini verip, seçimine beraber karar verirsiniz.Bugün Beşiktaş’a transferi söz konusu olup, gündem teşkil eden bazı isimler hangi kriterlere göre ihtiyaç sayılıyor acaba... Örneğin Bekir Siyah-Beyazlılar’ın savunma birikimi için düşünüyor ama bu konuda yeterli çapta bir oyuncu mudur... Ya da Ali Bilgin hangi ihtiyaca göre öne çıkmış olabilir? Kaldı ki futbolcunun biraz da kişiliği önemli değil midir... Sebebi ne olursa olsun, siz kader maçında takımını terk eden bir oyuncuya nasıl güvenip forma vereceksiniz?Beşiktaş artık sadece imajı iyi sezon geçirmiş oyuncuları almak yerine, kendi gerçek ihtiyacını önde tutup yönelmelidir transfere... Yine teknik direktörüne danışarak temasta olduğu isimlerin de kasetlerini izlettirmelidir. Bugün öne çıkan bazı oyunculara Antalyasporlu Uğur Kavuk, Rizespor’lu stoper Yasin, Bursasporlu Ömer Aysan ve Sumilovski veya Kayserisporlu Aydın ile Sivassporlu Mehmet Yıldız’ın da görüntüleri eklenirse sanırım daha sağlıklı bir karara da varılır. Yabancı konusunda ise bu sefer kesinlikle Siyah-Beyazlı ekibe gözle görülür güç katacak hedeflere yönelinmelidir. Savunma ve orta alana gereken devamlılığı yüksek kalitesi belli bu oyuncuların da seçimi yine teknik direktörle yapılmalıdır.

29 Mayıs 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Unvan da gitti!‘’

Tigana yok, puan stresi yok. Rakip Kayseri içinde tamamen iddiasız bir maç. Ama Beşiktaş bu yazlık havasındaki oyunda bile gergin. Yine iki eliyle bir pabucunu düzeltemiyor. Bu ne statüko? İlla üç pası üç metrede mi yapmak gerek! Baki’nin sakarlığı formunu koruyor. Ama Gökhan Zan şaşırtıyor bizi. ‘Bir milli takım stoperi ancak adaşı olursa rakip santrfora bu kadar bonkör davranır’ diye düşünüyoruz.Siyah-Beyazlılar’ın yedek kulübesinde olmaması gerekenler iki haftadır üst üste takımda. Fahri ve Ali Güneş Beşiktaş’ın bu sezonki oyununda bile güncellikten çok uzak. Mehmet Topuz ile Gökhan Ünal bulmuşlar karşılarında toy erdemi, çıkmışlar örümcek avına. Sağa bir Topuz, sola fiyakalı bir çekiç, Siyah-Beyazlılar iki farklı geride. Ertuğrul Sağlam tribünde olsa da Kayseri kulübesinde mutlu tebessümler var. İbrahim Akın ve Mehmet Sedef Beşiktaş’ın ‘solu aydınlansın’ diye alınıyor oyuna. Sanki bu karanlığın tek sebebi geç Aydın Karabulut’muş gibi. Niyet gole dönüklük olsa da Johanson canını dişine takmış savunuyor. Sanki bir büyük transfer volisi daha vurmak istercesine. Sonuçta değişen bir şey olmuyor Kartal’ın oyunun ve hücum anlayışında. Ama unvanlarını kaybediyorlar. Artık ligin en az gol yiyen takımı Beşiktaş değil. Tigana’dan yadigar kalabilecek, en kuramsal derecesini de yitiriyorlar. İyi ki bitti diyoruz lige Beşiktaş açısından... Ekmek parası için çekilen yerli dizilerin bir sonraki sezona sarkmasından nasıl ödümüz kopuyorsa, bu sezonki Beşiktaş’ın oyununun da önümüzdeki sezona sarkmasından korktuğumuz gibi.

26 Mayıs 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kaybetmeyi de bilmek‘’

Ali Sami Yen faciası, Beşiktaş seyircisinin en çok tepkili olduğu Fenerbahçe’ye karşı şampiyonluk kaybettiği bir maçta bile büyük bir olgunluk gösterdiği gerçeğini ortaya çıkardı.Gerçekten de çoğumuzun Siyah-Beyazlı tribünlerden beklediği o müthiş kaybediş tepkisi niye çıkmamıştı 1-0’lık yenilgi sonrası... Bu adrenalini en yüksek, protestosu en güçlü toplum niye bu kadar kolay kabullenmişti 3 yıldır küfrettiği ezeli rakibe kaybedişini...Çünkü her ne kadar düşmanlıklarını gizleyemeseler de, gerçeği hissediyorlardı. Kendi takımlarının bu Fenerbahçe’yi alt edip, ipi önde göğüsleyeceğine sanırım inanmamışlardı. Bir önceki kupa maçının rövanşında, daha da ötesinde Antalya karşısında ve Sivas’taki Beşiktaş’ta görmüşlerdi takımlarının kalibresini. Yine futbolun bir lütfu olabilir umutları ile çılgınca desteklediler o gün de takımlarını... Ama 90 dakikanın bitiminde tahmin ettikleri gerçekleşince bu kaybedişi hazmetmeyi de becerdiler.Şimdi aynı şekilde şunu da kabullenmeliler. Beşiktaş bu sezon aslında önemli bir başarı gibi gözüken lig ikinciliği ve kupa şampiyonluğunu da oynadığı oyunun karşılığında almadı. Kupa yarı finalinde Fenerbahçe’nin kaçırdığı pozisyonlar ile hakem, yine Erciyes karşısındaki finalde hakem hoşgörüsü vicdanlarda iyi değerlendirilmeli. Aynı şekilde Galatasaray’ın ikincilik yarışında Beşiktaş’ı sollayamadığının beceriksizliği de doğru analiz edilmelidir. Yoksa Tigana gitmezdi...Gerçekte Beşiktaş’ın bu dereceleri hak edip, etmediğini önümüzdeki sezonun başında anlayacağız. Beşiktaş ancak şampiyonlar Ligi’ne kapağı atarsa, oynadığının karşılığı olmayan bu derecelerin telafisini sunar ve elde ettiği ikinciliğin hakkını vermiş olur. ‘Futbolun adaleti yoktur’ lafı bir veya birkaç tane 90 dakika için geçerlidir. Toplamda futbolun adaleti vardır ve sizin ne oynadığınızla çok yakından ilintilidir. Ayrıca başarıları onurlandıran, kaybetmeyi bilmektir...

22 Mayıs 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zor da olsa...‘’

Tigana’nın vedası sonucu tek fark, ofsayt taktiğinin rafa kalmış gibi gözükmesiydi. Ama zaten Koray’ı liberoya çekmiş bir savunma için buna da gerek yoktu. Aykut Kocaman yapımı tüm takımların sahanın bütünü en iyi kullanan ekipler olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Ama dün Ankaraspor’un sahaya yayılışı ile buna bağlı top kullanmadaki olağanüstü yüksek yüzdesinde, Beşiktaş’ın oyunu seyreden futbolcu çoğunluğunun payı büyüktü. Yine skor avantajına yaslamışlardı kendilerini. Ankaraspor, Wederson ve Hürriyet takviyesiyle daha da olgunlaşınca (Bu iki oyuncunun niye ilk onbirde başlamadığını anlamış da değiliz ya!) Beşiktaş bir ara Barcelona’ya karşı oynuyor zannettik. İbrahim Akın nispeten hareketlendirdi Siyah-Beyazlılar’ı. Ankaraspor’un kale önü ne zaman karıştıysa, son sözü hep kaleci Hakan söyledi. Konuk ekibin sayısal eksilmesi de Beşiktaş’a bariz bir üstünlük şansı tanımadı. Ama Ankaraspor kendi yarı alanına kapanmayı seçti. Artık kendisini rakip alanda daha çok zorlama ihtiyacı duyan Siyah-Beyazlılar da bir kenar ortası sonucu Bobo’yla tekrar öne geçmeyi sağladı. Delgado-İbrahim Akın değişikliği işe yaramıştı ama Ali Güneş’in aylar sonra, onca maç eksiğine rağmen oyuna sürülmesi hangi mantığın ürünüydü pek anlayamadık.

20 Mayıs 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Teşekkürler Jean Tigana‘’

Fransız çalıştırıcının beklediği teşekkür, sadece nezaket kuralları sınırında kalır. Öyle veya böyle geride kalmış 1.5 yılda beraber oturmuşluk, yenmiş içmişlik var. En azından bunların hatrına vedalaşırken elbette karşılıklı teşekkürler edilir. Ama eğer bunların dışında Tigana, Beşiktaş’a futbol adına kazandırdığı bazı değerlerden bahsedip veda zamanı teşekkür bekliyorsa yüzsüzlük etmemeli. Zira beddua bile alacağı çok yönü var. İyisi mi ne biz defalarca dile getirdiğimiz bu teknik yamuklukları bir daha sıralayıp okuyucuya sıkıntı verelim, ne de Tigana kendi futbol adamlığı faziletlerini temcit pilavı gibi tekrarlayıp bizi daha fazla şişirsin... Sadece bir ofsayt taktiği öğretisini bir daha kime yılda 2.5 milyon Euro’ya satar, vicdanında onu değerlendirsin. Ricardinho ile de vedalaşılmalıBeşiktaş, iyisiyle kötüsüyle bir sezonu daha geride bırakıyor. Şampiyonlar Ligi’ne ya da UEFA’ya gidecek. Bu saatten sonra iki sonuç da sürpriz değil. Ancak bu takım, bu kadro yapısı ile geleceğe umut bağlıyorsa hiç boşuna hayaller kurmasın. Avrupa’da bir adım daha atamaz. Kaldı ki kendi liginde de her sezon koyduğu hedeflere ulaşamaz. Yapılması gereken, (bu kez o da doğru seyrederse) alınacak oyunculardan önce mevcut yapının yamukluklarından kurtulmak. Ricardinho gibi enkaz bir Sambacı’nın Beşiktaş’ın takım liderliğini üstlenmiş olması en büyük tehlike. Bizce ilk etapta geleceğe dönüklük açısından Brezilyalı’yla vedalaşmaktır. Yapısal olarak Beşiktaş’ı yönetenler önce güçlü bir orta alan için çalışmaya başlamalıdır. Siz yeni gelecek teknik direktöre, Delgado, Ricardinho ve Burak’lı bir düzeni sabit tutup rehabilite et diye dayatırsanız, bu akıntıya kürek çekmek olur. Ricardinho gitsin, Delgado’dan yararlanılabilir. Hatta Burak da düzelebilir. Ancak ikisinin de banko oynamasına ihtiyaç duyulmayacak bir orta alan kurulursa Beşiktaş oynadığı futbolda söz ve güç sahibi olma şansını yakalar.Başta da dediğimiz gibi öncelikle kendi futbol karakteristiğine çok aykırı düşen Brezilyalılar, mümkün olabildiğince ve acil olarak en aza indirgenmelidir (Nobre hariç).

15 Mayıs 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Olması gerektiği gibi‘’

Kendilerini bekleyen gergin atmosfere hazırlıklı olmaları gerekirdi Siyah-Beyazlılar’ın... Oysa daha henüz maç başladığında gördük ki, bu baskıyı kabullenen bir tür kabuğuna çekilmeyi yeğlemişlerdi. Buna Bursaspor’un aşırı motivasyonunu arkasına alarak uyguladığı müthiş pres de eklenince çabuk sindi Beşiktaşlı oyuncular. Özellikle ikinci bölgede kaybedilen toplar çok iş aştı savunmanın başına. Sinan’ın golünde Beşiktaş’ın orta alanı ile savunmasının ortaklaşa hatasının payı büyüktü.İki farklı skora ulaştıktan sonra evsahibinin gerginliğiyle birlikte, Beşiktaş’ın motivasyonu da geriledi. Tigana da artık gole ihtiyacı olduğundan dolayı baştan niye oynatılmadığı anlaşılamayan Nobre’ye sarıldı. Sonra da diğer göstermelik oyuncu değişikliklerini sıraladı. Ancak iş işten geçmişti. Gol için yüklenen Siyah-Beyazlılar arkasında gördüğü ilk boşlukta yine ofsayt taktiği kurbanı olarak üçüncü golü de kalesinde gördü.Gerçekte bu maç için fazla söze hacet yok. Beşiktaş da, Bursaspor da rolleri gereği oynamaları gerekeni oynadılar. Sonuçta Bursaspor fiyakalı bir galibiyet alarak bu kez küme düşme potasından Beşiktaş’ı yenerek kurtuldu. Yine de bu galibiyete duydukları ihtiyaç oranında sergiledikleri baskılı ve özverili oyunlarından dolayı onları kutlamak gerek. Dileriz bundan sonra düştükleri ve onların öncesindeki iki sezonla birlikte bu sezon da dahil bir daha sıkıntılı bir lig yaşamazlar.

14 Mayıs 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kupa beyi Tigana‘’

Beşiktaş’ın bu kez kenar bekleri stoper değil. Bobo forvette, Burak da var her zamanki gibi. Şekil itibariyle bu düzende güya daha ofansif Siyah-Beyazlılar değil mi? Ne gezer... Çünkü mesele Ahmet, Mehmet meselesi değil, anlayış meselesi. Tigana oyuncularını o denli şartlamış ki, ayağına top gelen kim olursa olsun önce geriye dönüyor. Öne doğru düşünen bu doğrultuda rakip eksiltecek tek topsuz koşu, tek pas yok. Bir tek Burak dikeyi seviyor gibi içlerinde. Onun da Allah muhafaza ayağına gelen her top dağlara taşlara... En basit pasta bile fazla özürlü Siyah-Beyazlılar, hatta Baki kimi anlarda kendi seyircisini bile güldürüyor. Tabii en çok kandıranı da yine rodeoyu yapan Ricardinho. Erciyes çok daha diri rakibi karşısında maç boyu. Pozisyon üstünlüğü de onlarda. İsmet Arzuman iyi ki yanlışlıkla atmıyor Jabi’yi, karşılığında da veremiyor Erciyes’e penaltıları. Belli ki bu maçtan en çok keyif alan kendisi. Oyunun 90 dakikada bitmesini istemiyor gibi. Lazarov sayesinde istediği de oluyor. Penaltılara kalsa keyiften de uçabilir ama Bobo bozuyor bu keyfini. Beşiktaş üst üste ikinci kez yine İzmir’de mutlu sona ulaşıyor. Sadece Serdar’ın yine olağanüstü mücadelesi ve Bobo’nun gayretleri yetiyor bu işe. Tigana ayrıldığında kendisini asla bu sayede başarısız hissetmeyecek. Şimdi, ‘Türkiye Kupası’nı kazanmış bir takıma böyle mi yazılır?’ diyecekler, böyle oynadığına aynen bu yazılır. Ama sonuçtan dolayı da her şeye rağmen tebrikler kendisine yollanır.

10 Mayıs 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tigana ile bu kadar‘’

Fenerbahçe ile Fortis Türkiye Kupası'nın ikinci ayağındaki maçta Beşiktaş'ın yediği golden sonra Tigana önce Burak'ı oyundan alıp, Bobo'yu sürdü sahaya ve forvetini çiftledi. Burak'ın boşalttığı sağ kanada da Delgado'yu çekti. 10 dakika sonra sıra Delgado'nun oyundan alınmasına gelmişti. Yanında Ali Tandoğan ile Mehmet Sedef otururken, Fransız çalıştırıcının tercihi Sedef'ten yana oldu. Ancak garip bir şekilde ona, hiç oynamadığı sağ kanatta görev verdi. Son değişikliğe sıra geldiğinde ise; Ali Tandoğan oyuna girdi ve Tigana, Mehmet Sedef'i sola gönderip, Ali Tandoğan'ı sağda kullanarak, maçı bitirdi... Sadece bu örnek dahi, Tigana'nın maç heyecanını, oyuna müdahale yeteneğini ölçmeye yeterli!..Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye yenilip, şampiyonluk şansını artık mucizelere bırakmasından dolayı belki büyük hayal kırıklığı yaşayanlar vardır. Ama olmazdı... Daha doğrusu Tigana öngörüsü ve inadı ile ancak bu kadar olabilirdi...Fenerbahçe maçına çıkmadan önceki son üç haftayı kayıpsız atlatması, sadece kalecilerinin olağanüstü performansı ile gerçekleşen bir ekibin 10 gün önce Fenerbahçe karşısında 11 net pozisyon yediği de göz önüne alınırsa, Tigana'nın çok kritik bir şampiyonluk maçında Fenerbahçe'yi geride bırakarak şampiyonluğa yürümesi, ancak matematiğin uzağında futbolun ender sunduğu bir cilvesi ile gerçekleşebilirdi... Ama ne yazık ki, futbolun şans perileri daha önce birçok kez Beşiktaş'a yardımcı oldukları için, bu kredi de tükenmişti. 4 stoperli, hücuma hiç destek vermeyen kenar bekleri, çıtkırıldım oyun kurucuları ile hücum yönünde büyük sıkıntılar ve zorlamalar yaşarken, bir de savunmasını orta alan çizgisine çekecek ölçüde ofsayt taktiğinde konuşlandıran Tigana düzeni bu noktaya geldiyse, bunun da özel sebepleri vardı...İbrahim Üzülmez'in son sakatlığına kadar gösterdiği müthiş performans, Runje'nin ligin ikinci yarısı ile beraber kalesinde devleşmesi, Gökhan Zan, İbrahim Toraman ve yine sakatlığına kadar takımına önemli yararları olan Koray'ın cansiperane mücadelesi ile Nobre'nin özel gayretleri, yaratıcılığı kısıtlı, kırılganlığı çok fazla olan bu yamuk düzeni, bu noktaya ancak getirebilmiştir. Açıkça belirtirsek; daha fazlasını da beklememek gerekirdi...

08 Mayıs 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI