Arama

Popüler aramalar

‘’Savunmadakiler‘’

Oyun kurucusu ve ön liberosu olmayan bir orta alan düzeniyle çıkınca Rumenler’e imara müthiş müsait bir arazi bıraktık ilk yarıda. Yine klasik, “Fatih Terim yaptı mı olur” denemelerimizden bir yenisine şahit olduk. Orta alan ve özellikle de savunma oyuncularımızı, Haymana Beygiri gibi koşuşturmaktan başka bir esprisi görülmedi bu düzenin.Mehmet Aurelio’nun sakatlığı, Hamit’i ilk kez oynayacağı ön liberoya çekmekten başka bir alternatif bırakmadı ise, Hüseyin’le Serdar, niye aday kadroya çağırılmıştı. Ya da Fatih Terim başta olduğu sürece, Emre hep sürekli “vazgeçilmez” olarak mı yaşayacaktı.Üstüne üstlük, Emre’nin sakatlığına Nihat’ı oyuna sürmekle mi karşılık verilecekti? Ve yine ön liberoya, oraya yabancı Mehmet Topuz’u kaydırmak mı, en yararlı çözümümüzdü.Bütün bunlar, bizim savunmamızın dilini dışarı çıkarmaktan başka bir işe yaramadı. Direnci düşen savunmamız, ancak bir devre dayanabildi. Sonrasında rakip de hak ettiği golleri buldu. Bir de Stutgartlı Marica’nın fiyatı bir kat daha yükselmiş olabilir bu arada. Tümer’in oyuna girişi, hiçbir anlam ifade etmedi. Hüseyin için de çok geç kalınmıştı. Fatih Terim, kurduğu korta alan düzeniyle kendi savunmasını imha eden bir anlayıştan öteye geçemedi. Kısaca baştan sona içinde olduğumuz yanlışlıklar zincirinde skor alarak da karşılığını alıp, kötü bir denemeden geçtik.

23 Ağustos 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Savunmadakiler‘’

Oyun kurucusu ve ön liberosu olmayan bir orta alan düzeniyle çıkınca Rumenler’e imara müthiş müsait bir arazi bıraktık ilk yarıda.
Yine klasik, “Fatih Terim yaptı mı olur” denemelerimizden bir yenisine şahit olduk. Orta alan ve özellikle de savunma oyuncularımızı, Haymana Beygiri gibi koşuşturmaktan başka bir esprisi görülmedi bu düzenin.
Mehmet Aurelio’nun sakatlığı, Hamit’i ilk kez oynayacağı ön liberoya çekmekten başka bir alternatif bırakmadı ise, Hüseyin’le Serdar, niye aday kadroya çağırılmıştı. Ya da Fatih Terim başta olduğu sürece, Emre hep sürekli “vazgeçilmez” olarak mı yaşayacaktı.
Üstüne üstlük, Emre’nin sakatlığına Nihat’ı oyuna sürmekle mi karşılık verilecekti? Ve yine ön liberoya, oraya yabancı Mehmet Topuz’u kaydırmak mı, en yararlı çözümümüzdü.
Bütün bunlar, bizim savunmamızın dilini dışarı çıkarmaktan başka bir işe yaramadı. Direnci düşen savunmamız, ancak bir devre dayanabildi. Sonrasında rakip de hak ettiği golleri buldu. Bir de Stutgartlı Marica’nın fiyatı bir kat daha yükselmiş olabilir bu arada.
Tümer’in oyuna girişi, hiçbir anlam ifade etmedi. Hüseyin için de çok geç kalınmıştı.
Fatih Terim, kurduğu korta alan düzeniyle kendi savunmasını imha eden bir anlayıştan öteye geçemedi. Kısaca baştan sona içinde olduğumuz yanlışlıklar zincirinde skor alarak da karşılığını alıp, kötü bir denemeden geçtik.

23 Ağustos 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kanına oynamak‘’

Yol yakınken uyaralım, bu gidişatın sonu kötü! Türkiye futbol terörü yüzünden karşılaştığı acı olayların misli misli daha vahimlerini bu sezon yaşayabilir.Onlarca polis, onlarca güvenlik... Hiçbiri para etmiyor. Tribündeki masum kesim savunmasız. Daha tehlikelisi maç öncesi ya da sonrası stat çevrelerinin savaş alanına dönüşmesi bir türlü önlenemiyor. Trabzon’dan sonra Bursa’da yaşananları da gördük. Pazar gecesi Olimpiyat Stadı’nda da bir anda yüzlerce kişinin saldırı amacıyla tribünden tribüne çok kolay geçiş yaptığına şahit olduk. (Aynı anda o kalabalık sahaya da çok rahat girebilirdi.)Sadece seyredenin değil, oynayanın da can güvenliğinin kalmadığı bir ortama hızla sürükleniyoruz. Şiddet, önce yabancıyı ülkeden. sonra masum taraftarı tribünden tamamen kaçıracak. Daha tepeden çok daha ciddi önlemlere ihtiyacımız var. Saha kapatmak, seyircisiz oynatmak gibi tedbirlerin artık çok hapis kaldığı açık... Çünkü kulübün futbolcunun ya da yöneticinin aldığı ceza kimseyi ırgalamıyor. Stat dışına hatta şehirlere yayılan başka bir maç var. Sonu çok tehlikeli bitebilecek bir maç... Çünkü kanına oynuyorlar...Kaptan’ın öğretmenliğiTello’nun da, Ricardinho’nun da gerek oyun içindeki kesmeleri, gerekse serbest vuruşlardaki denemeleri çoğunlukla bel boyu hizasında ve ön direğe geliyor. Bunun artık ezberlenmiş olması gerekirdi. Oysa Beşiktaş, takım olarak hala bunu algılayabilmiş değil...Son 4 maçta bu türde çok sayıda atış gerçekleştiği halde Beşiktaş forveti ve orta alanında geriden çıkıp doğru dürüst ön direk-arka direk paylaşımı görülememişti. Son Kasımpaşa maçında nihayet İbrahim Toraman uyandı da, Siyah-Beyazlı oyuncular da bu atışlarda ne tür bir hamle sahibi olmaları gerektiğinin farkına vardı. Özellikle de Serdar Özkan bu iki Güney Amerikalı’nın kesmelerinde doğru yerlere koşu yaptığında en çok sonuç alabilecek meziyetlere sahip bir oyuncu.

21 Ağustos 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ağam paşam‘’

Ertuğrul Sağlam çarşamba-pazar maç trafiğini, olabildiğince kadrosunun geneline yayarak hafifletmeye çalışıyor. Mümkün olduğunca da hazır oyuncu sayısını artırmayı amaçlıyor belki. Ama ligi biraz daha ciddiye almalı. Kasımpaşa’nın tecrübesizliğini öne alarak kullandığı tercihler, Beşiktaş’ı bu sezon ilk kez vasatın çok altında bir tempoyla buluşturdu. Aydın ve özellikle Burak’taki seçimi kendisine hayal kırıklığı olarak döndü. Orta alanını Zürih maçının en çok yıprattığı Cisse ve Ricardinho’nun temposuna terk etmesi de doğru bir öngörü değildi. Oysa daha dinlenmiş olan Koray ile en azından ikinci yarıda oyuna alınsa Delgado, Siyah-Beyazlılar’ın oyun zenginliğine katkı sağlayabilirdi. Ama Beşiktaş istifini bozmadı ve oldukça zorlandığı bir maçta sadece üç puanı hanesine yazdı. Cisse’nin de dahil olduğu savunma bileşkesinde yenilen gol oldukça basitti. Nobre kötü olmasının yanı sıra şanssızdı da. Yine sağ kanadı en üretken ve etkili yönüydü Beşiktaş’ın. Serdar Kurtuluş’un ikinci yarıda kenar bindirmelerini çoğaltması takımına galibiyet golünü de kazandırdı. Beşiktaş’taki erken sayabileceğimiz yorgunluğu garipsedik. Ertuğrul Sağlam’ın değişken takım tertiplerinde bu denli rahat davranması da biraz tuhaf kaçtı. Kasımpaşa mütevazı yönüyle Beşiktaş’ın ağır davranmasından da faydalanarak son bölümler hariç 90 dakikanın çoğunluğunda, ortak bir oyuna imza koydu. Golü atan Askou savunma için başarılı bir transfer olmuş.

20 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir değişim var sanki!‘’

Ertuğrul Sağlam’ın ligin ilk maçında sahaya sürdüğü ekip, Beşiktaş’ın ‘B’ şekliydi bize göre. Cisse ve Delgado, Zürih için saklanmış olabilirdi. Ancak yine de Sağlam’dan ofansif aktörleri çok daha önde bir Beşiktaş kurgusu beklemiyorduk. Ağır tonajlı Ricardinho patronluğunda, tek önlibero ve çift forvetli bir düzen gerçekten de risk içeriyordu. Ayrıca İbrahim Üzülmez’in yokluğunda Tello ve İbrahim Akın işbirliğindeki sol kanadın işleyişine, bizler gibi Sağlam da ilk kez tanıklık edecekti. Biz bu önyagırlarla maçı başlatırken, Beşiktaşlılar yeni yeşeren kollektif yapı, mücadele azmi ve özverili yardımlaşmayla başka bir görüntü çiziyordu. Ertuğrul Sağlam, Beşiktaş’ta bazı değişimlerin adımlarını atmış. Bu en başta İbrahim Akın hatta Ricardinho’dan bile belli. Kartal fizik olarak eskisi gibi değil, bireysel kötü alışkanlıklarını da terketmiş. Kısaca karakter yapısı değişmiş. Bunu dün ligin ilk maçı olmasına karşın sahaya yeterince yansıttı. Kanatlar doğru kullanıldığında Beşiktaş’ın sonuç alabileceği bir kez daha görüldü. Serdar Kurtuluş yine Beşiktaş’ın en yararlı ve en üretken ismiydi. Doğrusunu söylemek gerekirse geçen yıl kendine ait olmayan bir bölgede müthiş performansını izledikten sonra, gerçek yeri olmasına rağmen, ondan sağ kenarda aynı ölçüde bir aktivite beklemiyorduk. Bizi yanılttı. Sağ kenarda da oyunun iki yönünü mükemmel oynadı. Son yılların en yararlı transferi olduğunu kafalarımıza kazıdı. Ekip bütünlüğü içinde hemen hemen herkesin görevini yaptığı maçta, arkadaşlarının önüne geçen ikinci bir özel ismi bulamıyoruz. Ama bu bir takım için olumsuzluk değil, aksine çok olumlu algılanması gereken bir gözlem. Serdar Özkan’ından İbrahim Akın’nına, Nobre’sinden Toraman’nına ve de Tello’sundan Koray’ına bir ekip halinde ahenkli bir bütünlük Beşiktaş’ı sezon başı olmasına rağmen, umut vadeder gösterdi. Sadece Delgado’da biraz gayri-ciddilik sezdik. Eğer oyuna girdikten sonra rakip ceza alanında daha pozitif davranabilseydi, Beşiktaş olumlu futbolunu daha çok golle de süsleyebilirdi.

12 Ağustos 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beklenenden kolay oldu‘’

Maç öncesi ilk golü bizim bulmamız ‘gerekir’ diyen Ertuğrul Sağlam’ın söylemine göre bir başlangıç yaptığı söylenemezdi Beşiktaş’ın. Hatta ilk yarım saat dolduğunda rakibin 10 kişi kalması dahi Siyah-Beyazlılar’ın kendine avantaj oluşturabileceği bir saha içi üstünlüğüne ulaştıramamıştı Kartal’ı... Beşiktaş’ta oyuncular rahatlamıştı ancak belki devre arası bekleniyordu. Ve Siyah-Beyazlılar ancak ikinci 45 dakikaya başladığında ilk yarı için düşündükleri uygulamalarını rakibin de 10 kişi kalmasından da yararlanarak ikinci yarıda başlatabiliyorlardı.Ve sonuç da alabildi bu anlayış. Zira eksilen rakip karşısında kanatları kullanmak daha olanaklar çerçevesi içindeydi. Nitekim Bobo’da attığı 2 golle yıldızlaştığı maçta ben hatta partnerim Nobre ancak kenarlardan beslendiğimizde bu takım için sonuç alırız mesajını veriyordu. Ertuğrul Sağlam, ilk onbire Ricardinho ile başlamamakla en doğru kararını vermiş oldu. Delgado’yu, Ricardinho ile değiştirdiğinde de kararı doğruydu. Sarı kart gören İbrahim Kaş’ın, pek güvenmediği Baki Mercimek ile değiştirmesi de maçın kendi takımı aleyhine dönmemesi açısından mantıklıydı.Beşiktaş’ın çift ön liberolu düzenin şu anki mevcut kadroda ve şu aşamada en doğru saha içi düzeninin olduğunu savunuyorduk. Görüldüğü gibi bu düzende ilk maçta verdiği pozisyonları dahi rakibine kendi evinde vermedi. Ertuğrul Sağlam’ın karar aşamasında olduğu bir sürü konudan kendisine net mesajı aldığı arayışlardan bir tanesi de Siyah-Beyazlılar’ın en azından bu süreçte çift ön liberolu düzende ısrarını sürdürmesidir. Gol nasıl olsa atılır. Beşiktaş’ın gol için +1 santrafora ihtiyacı yoktur. Önemli olan önce geriden oyun kurma sonra da orta alanda olgunlaşması gereken yapılanma Beşiktaş’ın eksiği olan saha içi uygulamasıdır. Gösterişsiz olsa da Cisse’nin oyun anlayışını Beşiktaş’ın takım savunmasına yarar sağlayacak bir düzeyde izledik. Kaldı ki Cisse’nin 1 ay sonra gerçek kimliğini bulup bu takıma çok daha fazla yarar sağlayacağı açıktır. Yalnız çok açık bir farkla, üstelik deplasmanda bu maçın kazanılması Kartal’ın eksiklerini göz ardı edilmesi anlamına gelmez. Sheriff maçının 90 dakikasını değerlendirmek gerekirse... Beşiktaş’ın rakibinin eksik kalmasından yararlandığının altını çizmemiz gerek. Siyah-Beyazlılar’ın önündeki oyunlarda üreticiliğini ve aynı anda da takım savunmasını olgunlaştırma da daha çok yol alması gerektiğini söylemeliyiz.

09 Ağustos 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rico'lu mu Rico'suz mu?‘’

Ertuğrul Sağlam, Sheriff ve Fenerbahçe maçlarını geride bıraktıktan sonra düzene ait arayışları arasındaki konulardan bizce en öncelikli olanını bir an önce netleştirmelidir...Ricardinho’lu mu, yoksa Ricardinho’suz bir Beşiktaş mı...Serdar Özkan, Mehmet Yozgatlı, Tello ve İbrahim Akın ofansif orta alan aktörleri olarak bu takıma itici güç katacaklarının mesajını verdiklerine göre artık kesinleşen gerçek Ricardinho ile Delgado birlikteliğinin hiç bir yararının olmadığıdır.Beşiktaş kendisine saha içi kimliği olarak Fenerbahçe’ye karşı uyguladığı tempolu oyunu benimseyecekse, bu Rico’nun orta alan patronluğunda olmaz. Delgado’nun sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek olsa da vasatı aştığı maçlarda yanında Brezilyalı’nın olmadığı da görülmelidir. Peki...Ricardinho’yu by-pass yapıp Delgado’yu yaşatmak sorunları tümüyle çözer mi, hayır... Beşiktaş’ın orta alan kırılganlığı devam eder. Zira Delgado’nun da fizik ve devamlılık problemi var. Öyleyse Siyah-Beyazlı ekibin orta alan zaafı Ertuğrul Sağlam’ın takım içinde bambaşka bir çözüm bulana kadar sürecektir. Belki belki, Mehmet Yozgatlı sağ kanadın banko ismi haline gelecek düzeyde güçlenirse, Serdar Özkan’ın forvet arkası, Delgado’nun alternatifi olacağı bir seçenek oluşturabilir. Bu şartlarda Fenerbahçe maçında orta alan savunma işbirliğindeki ortak arızadan yenen iki gole rağmen çift önliberolu düzen Beşiktaş’ın takım savunması adına daha gerçekçi bir yerleşimdir.Beşiktaş’ın diğer bir çözülmesi gereken konusu da forvetinin yetersiz kaldığı görüşü idi. Görüldüğü üzre kanatlar kullanılıp, orta alan forvet desteği yeterli düzeye çıkarıldığında pozisyon bulunabiliyor. Yine görüldüğü gibi Bobo kenarlar işlediğinde golünü de atıp pozisyonlara girebiliyor. Gerektiğinde Nobre de Beşiktaş kenar aktivitesini güçlendirdiğinde aynı oranda verimli olacaktır.Zihniyet boşluğuFenerbahçe maçı sonrası, teknik heyetten yükselen beyanatlar Beşiktaş’ın sığınacağı cinsten mazeretler olmamalı. İbrahim Üzülmez ahmakça bir kart görüyor, suçlu Kezman! Beşiktaş ezeli rakibine yeniliyor suçlu fikstür ve kritik Sheriff maçı öncesi es kaza bir aksilik olursa gerekçe hazır.Bu tip yaklaşımlar takımı olumsuz etkiler. Futbolcuyu kolaya yönelten zihniyet bu ve maalesef yıllardır söylem gücünü kaybetmiyor. Biz futbolcumuzun keyfi kaçmasın, morali yüksek seyretsin diye birebir kendi yarattığı olumsuzluklarda sürekli rakibi, olmadı koşulları eleştiriyoruz. Sonra da disiplin diyoruz. İçeriyi koruyup, dışarıyı suçladığımız sürece katedeceğimiz yol da sınırlıdır...

07 Ağustos 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Defanslar arızalı‘’

Bu maçın sonucundan öte, iki takımın da sezona girerken nasıl bir kimlikte olduğu daha önemliydi bizim için. Fenerbahçe’nin klas kadrosu zaten alışılagelmiş oyun düzeni dışında pek farklılık göstermeyecekti. Daha çok merak edilen; Beşiktaş’ın arayışlarında geldiği noktaydı. Siyah-Beyazlılar için Serdar Özkan gibi bir gencin öne çıkarılması yolundaki çabalardan sonra, ikinci bir kazanç da İbrahim Akın’ı futbolla yeniden barıştırmak göründü. Bir devre de olsa geldiğinden bu yana oyunun iki yönünü de oynamaya çalışan, diri ve özverili bir İbrahim izledik dün gece.Maçın çok hızlı bir tempoda başlaması iki defans için de kolay yerleşim yanlışlarına düşme riski taşıyordu. Baktığımızda gerek Sarı-Lacivertliler’in, gerekse de Siyah-Beyazlılar’ın bu zaaftan yararlandığını gördük attığı gollerde...Ertuğrul Sağlam Sheriff maçında denediği 4-1-4-1’den sonra, bu kez orta alanı çift önlibero ile kurgulandırıp, 4-2-3-1’de karar kılmıştı. Delgado bu düzende sonuç almaya daha yakın, Beşiktaş’ın hücum kenarları da daha aktif göründü. Fizik olarak ikinci yarıda tam Beşiktaş ağır basmaya yönelmişti ki, Mehmet Yozgatlı’nın sakatlığı planı bozdu. Aynı anda İbrahim Akın’ın yerine giren Tello da, ilk yarı İbrahim Akın’ın haraketliliğinde, bir performans ortaya koyamayınca Beşiktaş kanat yönlü hücumlarında durdu. Bu da Fenerbahçe’nin işine geldi. Orta alanda daha iyi top çeviren onlardı zira... Son bölümlerde, oyunu kontrol altına aldıkları dakikalarda Beşiktaş savunmasının bir anlık gafletinden de yararlanıp, kupaya uzanan golü buldular.Fenerbahçe’nin en çok eleştirilen oyuncusu Deivid taktik anlamda Sarı-Lacivertli ekipte en başarılı isim olarak gözükürken, iki takımın savunmasının da lig arefesinde hazır olmadıkları görüntüleri açığa çıktı.Sonuçta kaliteli olmasa da keyifli bir derbi oldu... Kupaya uzanan Fenerbahçe’yi kutlamak gerek.

06 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI