‘’Şu taraftar olmasa!‘’
Fenerbahçeli kadınların ünü dünyaya yayıldı. Elbette statlarda görmek istediğimiz hareketler bunlar. Ancak bu uygulamanın bir cezalandırma nedeniyle hayata geçiriliyor olması ayıp. Çünkü kulüplere diyorsunuz ki, “Taraftarın küfrederse, senin maçlarına sadece kadınları alırım.” Bu işin bir boyutu. Bir de diğer boyutu var tabii ki. Manisaspor maçının 61. dakikasında 50 bine yakın kadın ve çocuk Trabzonspor’a küfretti. Peki bunun bir cezası olacak mı? Cezalı bir kulübün, cezasını çektiği maçta jest olsun diye stada aldığınız taraftarlar küfür ettiği için, o kulübe bir kez daha mı ceza vereceksiniz.
***
Galatasaray 22,5 milyon Euro maliyetle bir kaleci aldı. Uruguay Milli Takımı’ndaki perforamansıyla dünya da gözünü ona çevirmişti. Evet ama, o Uruguay’da o kalecinin önünde Lugano ve Coates gibi iki tane santrafor parçalayıcı vardı. Galatasaray yönetimi yıllardır aynı hatayı yapıyor. Ne Leo Franco, ne De Sanctis, ne de Ufuk kötü kaleci. Ama önlerinde oynayanlar maalesef bir kaleci için yeterli değil. Böyle giderse Muslera’nın sonu da diğerlerinden farklı olmaz. Şimdi, ‘Servet A Milli Takım’ın stoperi, Ujfalusi de bir dünya markası’ diyebilirsiniz. Servet’in Milli Takım stoperi olması, bu ülkedeki diğer tüm stoperlerin ayıbı. Ujfalusi ise 5 yıl önce gerçek bir dünya markasıydı, şimdi değil. Aklıma takılan bir de soru var: Falcao’yu bile satmaktan kaçınmayan Porto, 22,5 milyon Euro’yu verseniz, Helton’u ve yanında 3-4 tane gelecek vadeden genç yıldızı da verir miydi? Helton’u alsaydınız hem kaleci, hem de stoper gibi kullanabilirdiniz zaten.
***
Dün gece Bursaspor-Beşiktaş maçı oynandı, rakip seyircisiz. Bundan birkaç hafta sonra Trabzonspor-Fenerbahe maçı da aynı şekilde oynanacak muhtemelen. Şiddeti Önleme Yasası galiba hedefine ulaşıyor! Tıpkı bir zamanların meşhur bakanının söylediği gibi, “Okullar olmasa, maarifi nasıl da güzel yönetirdim.” Galiba, TFF de benzer bir düşünce içinde: “Taraftar olmazsa, şiddeti futboldan söker atarız.”
***
Serdar Tatlı’nın yazdığına göre, Muslera’nın atılması hatalı. Semih’e çalınan ofsayt yanlış ve Semih’e verilmeyen bir de penaltı var. Sadece 2 maçta yazdığı hatalar bunlar. İki hakem, iki büyük kulübe, belki de şampiyonluk yarışında çok ihtiyaçları olacak 2’şer puan kaybettirdi. MHK Başkanı ‘sıfır tolerans’ diyor. Biz de MHK Başkanı’na sesleniyoruz, ‘Lütfen hakemlere de sıfır tolerans.’
***
Fenerbahçe 12 günde 4. maçına çıkıyor bu akşam. Yani Süper Lig’de 4. haftayı geride bırakıyor. En çok dinlenme hakkı elde eden Galatasaray bile şikayetçi bu fikstürden. Bütün futbolcuların ağzından aynı söz çıkıyor: Yorgunuz. Böyle bir uygulamaya gidilirken, acaba MHK Başkanı’ndan da görüş istendi mi? Çünkü, ‘Hata yapan dinlenecek’ demişti MHK Başkanı. Bu yoğun trafikte hata yapanları dinlendirebilecek kadar hakemi var mı elinde? Hakan Can, ‘Şike serbest olsun’ demiş. Şahane söylemiş ama bir eksiği var: Şike zaten her zaman serbest değil miydi!
‘’Saçma sapan (2)‘’
Geçtiğimiz hafta saçma sapan sorular sormuştuk. Bu hafta ise saçma sapan konuşmalardan, cezalardan ve çoğunlukla da hakem hatalarından bahsedeceğiz. Şiddeti önlemek amacıyla hazırlanan yeni kanun, şimdiden gösteriyor ki şiddeti körükleyecek. Neden derseniz, anlatmaya çalışalım. Trabzonspor Guiseppe Meazza da İnter’i deviriyor. Böylece o statta kazanan ilk Türk takımı oluyor, Avrupa’da gecenin takımı ilan ediliyor. Ancak bir gün sonra Aziz Yıldırım’a olan kiniyle tanınan bir hakem avcısı, Erman Toroğlu’nun ropörtajını okuyoruz. Yanında Trabzonspor Başkanı Sadri Şener var.
Yazılan destanın verdiği rahatlıkla olacak ki, “Biz lekeli değiliz. Bu nedenle Şampiyonlar Ligi’ndeyiz” diyor çok sevdiğimiz Sadri Başkan. Bu cümleyi, “Fenerbahçe kirli, o nedenle Şampiyonlar Ligi’nde değil” şeklinde yorumlamamak için saf olmak gerekir. Oysa ki; ne iddianame hazırlanmış, ne dava başlamış ne de bir karar alınmış.
Ancak Sadri Başkan’a bu sözleri söyleyebilme hakkını, ‘şiddeti önleyeceğiz’ diyerek o kanunu çıkartan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) veriyor. Çünkü, Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden men eden de, Trabzonspor’un Devler Ligi’ne gitmesini öneren de TFF.
***
Fenerbahçe Asbaşkanı Ali Koç’a Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) ceza veriyor, Tahkim kaldırıyor.
Aykut Kocaman, televizyonda alınan kararları sert bir üslupla eleştiriyor.
Sivasspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, hakkının yenildiğini düşünüp itiraz ediyor, tribüne gönderiliyor. Yardımcısı Bülent Albayrak maç sonrası zehir zemberek açıklamalar yapıyor.
Tolunay Kafkas, kendisi Kayserispor’un başındayken, Gaziantepspor’un kaptanlığını yapan Bekir İrtegün’ün elini sıkmıyor.
Twitter denilen zehirli dünyada adamlık tartışmaları almış başını gidiyor.
Bülent Yıldırım, takımının hakkını savunmak isteyen Alex de Souza’ya ‘yanıma gelme’ diyor. Gelince de sarı kartı gösteriyor.
Bünyamin Gezer, bir faul sonrası rakibinden özür dilemek için eğilen Quaresma’ya, ten teması kurarak kart gösteriyor.
***
Şiddeti önlemek için kanunlar çıkartıyorsunuz. Şiddeti körükleyen demeçleri cezalandıramıyorsunuz. Hakemlere sıfır tolerans adı altında, futbolcuları yok etme hakkını tanıyorsunuz. Futbolun ruhundan bile anlamayan birçok hakem, ertesi gün gerçek dünyadaki dostlarına anlatabileği öyküleri olması için, saçma sapan düdükler çalıyor. ‘Biz bu sezon sonuna kadar karar vermeyeceğiz’ diyorsunuz. Bu kararınız bile aslında şiddet denilen ateşin altına odun atıyor.
***
Süper Lig’de ikinci hafta ve saçma sapan iki yazı yazdık. Bu satırları okumak zahmetine katlanan dostlardan 32 hafta daha sabır bekliyoruz.
‘’Saçma sapan!‘’
Uche-Högh müthiş bir ikili miydi? Yoksa o efsaneyi yaratan Kemalettin Şentürk mü?
Emre Belözoğlu-Okan Buruk-Hasan Şaş üçlüsü olmasa Hagi ne yapabilirdi? Galatasaray, UEFA ve Süper Kupa’yı kazanabilir miydi?
Şimdilerde ruh çağıran Erman Toroğlu’nu, oğlu yaşındaki Arda ile küfürleşen Ahmet Çakar’ı biliyor genç nesil... Fakat Doğan Babacan deseniz, hangi genç, hakkında ne bilir?
Galatasaray için Metin Oktay’ın anlamı nedir? İyi bir futbolcu mudur sadece... ‘Hayır’ ise Galatasaray Başkanı, İkinci Başkanı, Başkan Yardımcısı neden gitmez anma törenine?
Ferrari aleme gider, Guti, Pascal gider, Fernandes aleme gider... Beşiktaş; alemci diye Batuhan’ın ilişkisini keser. Hepsi alemci olsa bile bütün sorun o oyuncularda mı peki? Kulübün de kendi içinde bir özeleştiri yapması gerekmez mi?
2011-2012 sezonunun şampiyonu kim? Şampiyonlar Ligi’nden men edilen Fenerbahçe mi, bugün Şampiyonlar Ligi’nde maç oynayacak Trabzonspor mu?
Fenerbahçe şampiyon ise neden Şampiyonlar Ligi’nde değil?
Trabzonspor şampiyon ise kupa neden Fenerbahçe’de?
Şike ve Teşvik Operasyonu’nda karar neden sezon sonunda verilecek? Mahkeme Şubat’ta biter ve ‘şu takım şike yapmıştır’ denirse; şike yapan takımla mı devam edecek Süper Lig?
‘Sezon sonu’ ifadesinin ucu açık! Karar; 34 hafta bitiminde mi verilecek, yoksa Play-Off’tan sonra mı?
TFF, “Bayanlar ve çocukların ücretlerini biz ödeyeceğiz” diyor. Kulüpler verecekmiş listeyi! Nasıl belirlenecek sayı? Geçmişte kombine alan bayanların suçu ne?
Bu sezon Fenerbahçe şampiyon olursa, gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek. Platini’nin sözü bu... Peki TFF, Fenerbahçe’yi suçlu bulur ve küme düşürürse... Mevzuata göre hareket edilip 3 yabancısını mı tutabilecek kadroda? Yoksa bu kurala da mı bir ayar çekilecek!
Fenerbahçe aklanır; Beşiktaş ya da Trabzonspor suçlu bulunursa peki... UEFA, Türkiye’ye o korkulan cezaları vermez mi?
TFF, Beşiktaş’ın Avrupa’da oynamasına izin veriyorsa, Tayfur hocam neden hapiste peki? Ya da Serdar Adalı, Ahmet Ateş...
19 maçta şike yapıldı demişti emniyet... 19 maçta en az 1 futbolcu olsa 19 futbolcu eder şikeciler... Üçü içeride diyorsanız eğer, 16’sı (en az) nerede?
İbrahim Akın ve İskender Alın operasyon nedeniyle Metris’te... İstanbul Belediye’nin o günkü başkanı nerede?
Bogdan Tanjeviç, Türkiye Futbol Milli Takımı’nın başına geçse ne düşünürsünüz?
Guus Hiddink, Türkiye Basketbol Milli Takımı’nın coachluğuna aday olsa ya da...
Türkiye FUTBOL Federasyonu Başkan Yardımcısı, hangi sporu daha iyi bilir sizce?
Türkiye FUTBOL Federasyonu Temsilciler Kurulu Başkanı, hangi sporu daha iyi bilir ya da?
Türkiye FUTBOL Federasyonu Başkanı, hangi branşta Kıtalararası Şampiyonu olmuştu?
***
Saçmasapan bir yazı oldu, farkındayım... Ama bu soruların sadece üçüne verilecek ‘mantıklı bir cevabı olan’ var mı?
‘’Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan!‘’
Türkiye Futbol Federasyonu, UEFA’nın ‘tavsiye ya da tehdit’ yazısının ardından Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden ‘men’ etti. Bu kararın Federasyon kanadındaki gerekçesi herhalde şu: ‘Şike ve Teşvik Operasyonu’ çerçevesinde süren davada, en kuvvetli deliller, Fenerbahçe’yi işaret ediyor. Çünkü böyle olmasa, o kararın verilmesi mümkün değildi.
Buraya kadar tamam ama, o halde Aykut Kocaman’ın ortaya koyduğu çelişkiye kim cevap verebilir. Ne diyor Aykut Kocaman:
“Şampiyonlar Ligi’nde yoksak neden Süper Lig’de varız... Süper Lig’de varsak, neden Şampiyonlar Ligi’nde yokuz...?
Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, Süper Lig’deki kararı vermek için yargının bekleneceğini söylüyor. O halde de akla şu soru geliyor: “Şampiyonlar Ligi için neden yargı süreci beklenmedi?”
Yıllardır aklımıza kazınan ve cevabı verilemeyen şu soru gibi durum: Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?
* * *
Malum, Eylül ayının ilk haftasında, Türkiye Milli Takımı’nın Euro 2012 hedefine ulaşması yolunda çok önemli iki maçı var. Önce 2 Eylül’de Kazakistan ile oynayacağız, sonra da 6 Eylül’de Avusturya ile...
Türk Futbolu’nun büyük bir travma geçirdiği bu kritik döneme, iki de böylesine hayati maçın denk gelmesi, şüphesiz büyük şanssızlık. Fakat bir büyük şanssızlık da şu: UEFA’ya karşı ‘kuvvetli şike şüphesi’ olduğu ihbar edilen ve bu nedenle Şampiyonlar Ligi’nden men edilen Fenerbahçe’den 5 futbolcu çağrıldı Milli Takım’a...
Emre Belözoğlu, Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Serdar Kesimal ve Selçuk Şahin...
Şike ve Teşvik Operasyonu’nda adı geçen Beşiktaş’tan İsmail Köybaşı var kadroda...
Yine Şike ve Teşvik Operasyonu’nda adı geçen Trabzonspor’dan da Tolga Zengin ve Burak Yılmaz var.
Hatta operasyonda bahsi geçen sezon 2010-2011 olduğu için, bu sezonda Trabzonspor forması giyen Egemen Korkmaz, Selçuk İnan ve Umut Bulut’u da ekleyebilirsiniz bu listeye...
24 kişilik listede yer alan futbolculardan 11’inin, geçen sezon forma giydikleri takımlarının adı Şike ve Teşvik Operasyonu’nda yer alıyor.
Federasyon’un son aldığı kararın ardından Beşiktaş ve Trabzonsporlu futbolcuları bu listeden çıkartmak lazım. Çünkü UEFA’ya sadece Fenerbahçe ile ilgili kuvvetli şüphe bildirilmiş gibi gözüküyor. Böyle olmasa; Beşiktaş Avrupa Ligi’nde, Trabzonspor da Şampiyonlar Ligi’nde yola devam edemezdi herhalde...
Hâl böyleyken, insanın aklına şu soru geliyor: Fenerbahçe’nin ‘kuvvetli delillerin ışığında şikeye karıştığı’nı düşünüyorsa Futbol Federasyonu, Fenerbahçe’den 5 futbolcunun Milli Takım’a alınmasına neden karşı çıkmıyor? Sonuçta “Türk Futbolu’nu kurtarmak adına” Fenerbahçe men edilmedi mi!
Bu durumun iki izahı olabilir:
1- Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri şike yapmış ya da teşebbüs etmiş, ama futbolcuları yine de temiz kalabilmiştir!
2- Milli Takım’ın bu kadar önemli iki sınavı gözönüne alınarak, bu futbolcular kadroya dahil edilmiştir.
İki maddeyi tek tek incelersek...
1- Fenerbahçe Yönetimi şike yapmış diyorsanız, Fenerbahçe’yi küme düşürmek zorundasınız. Dolayısıyla şike yapmaktan küme düşürdüğünüz bu takımın futbolcularını da cezalandırmış olacaksınız. Yani bu kararı alacaksanız; Fenerbahçe’de kimse temiz kalamaz!
2- Milli Takım; bu ülkenin en özel futbol takımıdır. Hiç kimse, hiç bir şartta bu takımın kirlenmesine izin vermemelidir. ‘Fenerbahçe şike yaptı’ kanaatiniz varsa -ki UEFA ile yaptığınız temaslarda bunu kabul etmiş durumdasınız- o halde bu kulüpten hiç bir futbolcuyu da o takıma almamalısınız.
Yine yıllardır aklımıza kazınan ve cevabı verilemeyen şu soru gibi durum: Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?
Benim bir cevabım var aslında: Hepsi HOROZ’dan!
Yeni vatan hainleri yaratabiliriz!
‘Şike ve Teşvik Operasyonu’nda en ağır yarayı Fenerbahçe aldı...
Şampiyonlar Ligi’nden men kararı nedeniyle kırılan onurları bir tarafa; yaklaşık 100 milyon TL de buhar olup gitti.
Yanı sıra borsada işlem gören kağıtlar büyük değer kaybetti.
Bankaların harekete geçtiği, ödemelerde büyük güçlük yaşandığı iddia ediliyor.
Ali Koç ile Aykut Kocaman’ın söyledikleri ortada: “Bu kulüp yaşamak zorunda. Değeri olan futbolcuları mecburen satacağız.”
Diego Lugano gitti, Gökhan Gönül gitmek üzere...
Emenike zaten çoktan çekip gitmişti.
Valizini toplayan daha çok futbolcu olacağı açık...
Hâl böyleyken...
Fenerbahçe’den 5 futbolcu Milli Takım’da...
Volkan Demirel, Gökhan Gönül ve Emre Belözoğlu’nun ilk onbirdeki yeri garanti... Selçuk Şahin ile Serdar Kesimal de kulübeden oyuna dahil olabilir.
Şu an akıllarında futbol hariç her şey olan bu adamlardan, kusursuz bir performans beklemek ne kadar doğru?
Volkan Demirel bir topu ıska geçse, neler yazılıp çizilecek arkasından...
Emre Belözoğlu zaten agresif bir oyuncu değil mi? Zaten gergin olan kaptan, bu sürecin de kendisine kattığı stresle sertleşir, kızarırsa ne diyeceğiz?
Gökhan Gönül her zamankinden biraz daha kötü oynasa, neler söylenir sizce...
Guus Hiddink, Oğuz Çetin ve Okan Buruk’a düşen görev büyük...
Çünkü yukarıda saydığımız ihtimallerden biri bile gerçekleşse; bu ülkenin insanı ‘yeni vatan hainleri’ ilan edecektir.
..Ve belki de Silivri ya da Metris, veya başka bir cezaevinde yeni koğuş inşa edilecektir!
Sayın Cüneyt Tanman!
Estonya maçında yaşananların hatırlayın lütfen...
Kazakistan maçı yine Türk Telekom Arena’da oynanacak.
Muhtemelen yine Emre Belözoğlu’na küfür edilecek.
Muhtemelen yine Fenerbahçeli futbolcular topla her buluştuğunda ıslıklanacak.
Muhtemelen yine sadece Galatasaraylı futbolcular tribüne çağırılıp alkışlanırken; Burak Yılmaz, İsmail Köybaşı, Mehmet Ekici gibi çocuklarımız yok sayılacak.
Sizin nazarınızda sormak isterim ki;
Estonya maçı sonrasında Milli Takım formasını giyen oyunculara küfredenler hakkında herhangi bir yaptırımınız oldu mu?
Mesela, kamera görüntüleri incelendi mi, bu kişiler tespit edildi mi?
Yoksa, unutulup gitti mi!
Bu arada; Estonya maçında yaşananlar henüz unutulmamışken, süreç her gün ısınarak devam ederken, bu maç İzmir’de ya da Kayseri’de oynatılamaz mıydı?
Hatta, Türkiye Kupası Finali’ne müthiş bir evsahipliği yapan Şanlıurfa’da oynatılıp, terörden bunalan yöre halkına bir nebze mutluluk verilebilir, her gün askerlerimizi hain pusulara düşüren terör örgütüne “Bu topraklar Türkiye Cumhuriyeti’nin ve bu takım bu ülke insanının takımı” mesajı verilemez miydi?
‘’Her şeyi bilen adam‘’
Şike ve teşvik operasyonunun da cılkını çıkartmayı başardık. Zaten aksini beklemek abesle iştigaldi.
Çünkü on yılda bir darbe gören bu ülkenin çocukları değil miyiz hepimiz? Bir yandan darbeler yüzünden askeri suçlayan; diğer taraftan “Türk Ordusu bu ülkenin en büyük güvencesi” diyen biz değil miyiz? Dün ‘kahraman’ ilan ettiklerimizi bugün topyekün ‘vatan haini’ ilan eden kim?
Çünkü yardım kampanyalarını bile fırsat gören bu ülkenin çocukları değil miyiz hepimiz? Yardıma muhtaç herkes için ayağa kalkan da biziz; toplanan yardım paralarını özel hesaplarımıza aktarıp ‘ölülerin ve hatta öleceklerin üzerinden zengin olan’ da...
Çünkü bir ülke diğer bir ülkeye saldırdığı için ‘Savaşa hayır’ der halkımızın büyük çoğunluğu, ama halkımızın içinden gelen güvenlik görevlileri döver o ‘Savaşa hayır’cıları... Barış isterken dayak yeriz biz!
Seçim yaklaşır, Türkiye’nin her yanına bayraklar, flamalar asılır... O bayrakların, o flamaların hepsinin parasını ‘Devlet’ karşılar. Yani aslında sizin-bizim ödediğimiz vergiler bayrak olmuştur, flama olmuştur, caddelere asılmıştır. Sağcısı solcusu aynıdır partilerin, ‘kim daha çok bayrak asarsa, daha çok oy alacaktır’ sanki... Keriz yerine koyarlar bu halkı, sanki hiçbir şey düşünemez, oradaki iki bayrağa kanar bu ülkenin insanları... Bayrak-flama asacağınıza yoksullara yardım edin deseniz; ‘hayır’ derler. Çünkü ‘aç doyurmak’ oy getirmez!
Çocuk Esirgeme Kurumları’nda ‘müdür dehşeti’ vardır, ‘tecavüz skandalı’, ‘intihar’ vardır...
Yılların sinema oyuncuları, futbol yıldızları, tiyatrocuları zemin kattaki güneş görmeyen evlerinde ölü bulunurlar.
“Cennet, onların ayakları altındadır” deriz hepimiz, ama bu ülkede her gün bir anne öldürürüz.
Bizler sadece izleriz... Birkaç dakikalığına kötü olur içimiz, belki birkaç damla gözyaşı dökeriz, ama hepsi bu kadar işte...
* * *
Bu ülkede bunları yaşarız biz... Siyasetinde, ekonomisinde, emniyetinde ya da mitinginde böyle yaşayan bir ülkenin insanları, sporda farklı olabilir mi?
“Şike ve teşvik operasyonunun da cılkını çıkartmayı başardık” demiştik ya en başta... Oradan devam edelim...
‘Gizlilik’ kararı bulunan bu davada, sanıklar ve avukatları haricinde hemen herkes bilgi sahibidir!
Mehmet Baransu adlı gazeteci, sürecin öncesini bir tarafa bırakın, sonrasını bile bilmektedir! Spor gazetecilerinin hepsinin korkak olduğunu, hepsinin ’içinden konuştuğunu’ söyleyecek kadar ‘spor basını’na bile hakimdir zat-ı muhterem! Fakat bu gazete Fanatik ve acaba Fanatik’ten kaç kişiyi tanımaktadır Baransu? Ya da spor dünyasından kaç kişiyle ‘merhaba’sı vardır? Biz çok büyük bu gazeteciyi(!), önce ‘Ergenekon’ sonra ‘şike operasyonu’nda tanıdık. İki çok ‘gizli’ davada, ‘her şeyi bilen’ adam olarak! Bu da bizim ayıbımız belli ki!
‘Gizlilik’ kararı bulunan bu davada ‘delil’ sayılması muhtemel telefon konuşmaları ‘çarşaf çarşaf’ yayınlanmıştır.
Ya ‘gizlilik’ ilkesi ihlal edilmiştir, ya da yargı müdahale etmediğine göre yayınlanan bütün belgeler düzmecedir. Gizlilik ihlal edilmişse bu bir suç değil midir? “Dava sürüyor. Yargıdaki bir konu hakkında yorum yapamayız” denirdi eskiden...
Şimdi bütün televizyon kanallarında, gazetelerde yapılan şey nedir?
* * *
Yaşanan bu kuralsızlıklar nedeniyle kamuoyunun gözünde artık Fenerbahçe suçludur! Bülent Uygun sabıkalıdır. İbrahim Akın maç satmıştır. Beşiktaş transfer yaparken şikeci sayılmıştır! Çünkü yaratılan bu ortam, bu sonuçları doğurmuştur. Yargı, ‘suçsuz’ dese bile, bundan yıllar sonra, bu ülkenin birçok stadında ‘Fenerbahçe ile şikenin bir arada geçeceği’ marşlar okunacaktır.
Yaşanan bu kuralsızlıklar nedeniyle kamuoyunun gözünde Emre Belözoğlu da, Gökhan Gönül de, Alex de ve hatta İbrahim Toraman da, Quaresma da suçludur! Onların döktükleri terin hiçbir önemi yoktur. Çünkü yaratılan bu ortam, bu sonucu doğurmuştur.
* * *
Hâl böyleyken; Mehmet Ali Aydınlar, kararın önümüzdeki hafta verileceğini söylemektedir. Sayın Futbol Federasyonu Başkanı farkında değil mi? Bu ülkede günler öncesinden karar verildi, ip çekildi!
Sayın Tanman...
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar ayıpladı Türk Telekom Arena’da yapılanları maçtan hemen sonra... Milli Takımlardan Sorumlu Yönetici Cüneyt Tanman ise maç bitiminde teknik analizler yaptı. Oysa ki, bu analizleri yapacak Guus Hiddink, Oğuz Çetin gibi isimler vardı. Yıllarca Galatasaray formasını terletmiş, yıllarca Galatasaray Kaptanı olarak taraflı-tarafsız tüm sporseverlerin övgüsünü kazanmış Tanman, Emre konusunu önceki gün yorumladı. Maçtan tam 48 saat sonra... Ben, Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu imzasıyla da birkaç cümlelik bir değerlendirme bekliyordum, ama önemli bulmamışlar demek ki!
Bu önemli bir ayrıntı, fakat asıl dikkat çekilmesi gereken, bu protestoların sadece Emre üzerinden yorumlanıyor olması... Çünkü tribündeki futbolseverler, sadece Emre’yi değil tüm Fenerbahçeli futbolcuları top ayağına geldiğinde ıslıklamış; maçtan önce de sadece Galatasaraylı oyuncuları tribüne çağırmıştır. Beşiktaşlı İsmail de, Bremenli Mehmet de, Trabzonsporlu Burak da protesto edilmese bile sevgi gösterilerinden yoksun bırakılmıştır.
Sorun Emre’nin ıslıklanması değil, sorun yaşanan kamplaşmadır.
Ne yani; maç Avni Aker’de oynansa, Trabzonspor taraftarı sadece Burak’ı mı tribüne çağırmalıdır?
Ya da İnönü’de sadece Köybaşı mı alkışlanmalıdır?
Bu durum; ‘şike ve teşvik operasyonu’ndan çok daha önemle masaya yatırılmalıdır. Çünkü ‘şike ve teşvik operasyonu’nda kulüpler vardır; bu davada ise ‘Milli Takım...’
Milli değerlerimiz yerle yeksan olurken; Fenerbahçe’den Beşiktaş’tan Mersin İdmanyurdu’ndan kime ne?
Öyle değil mi Sayın Başkanım!
Arda...
“Hayallerimin peşinden koşuyorum” dedi ve gitti...
“Gol ya da goller atıp, puan ya da puanlar kazanmak istiyoruz” cümlesini ezberlemiş bir futbol dünyasında
gazetecilik yapan biri olarak, Arda Turan’a hayranlık besliyor olmamın en büyük nedeni işte bu...
Küfürü çıkarsanız, “Galatasaray forması nerede Adnan abi” sözleriyle, yapılan rengarenk formaları eleştirecek kadar zeki...
“Beni en iyi Fatih hocam anlar. Çünkü o Fiorentina’ya gittiğinde de ben çok üzülmüştüm” diyecek kadar kurnaz...
Futbolculuğu zaten ortada... İspanya, onun gidebileceği en iyi Arena...
Yolun açık olsun Arda..
Sen artık sadece Galatasaray’ı değil, Türkiye’yi temsil ediyorsun orada...
Bu sözünü asla unutma...
Ölü yiyiciler!
Telefonu çalar, karşıdaki ses, “Babam öldü” der. Arayan kardeşidir ve arkadaşım atlar otobüse, memleketine gider. Yaklaşık 5 saatlik bir yolculuğun ardından babaevine gelir. Üniversite için ayrıldığı
o eve, babasının cenazesi için dönmüştür. İki katlı ahşap evin merdivenlerinden ağır ağır yukarıya çıkar. Çünkü babasının cansız bedeni, üst kattadır. Kefenlenmiş, üzerine bir bıçak konulmuştur babasının cansız bedeninin üzerine... Ağlamaklı bir ifadeyle yanına yaklaşır, ‘O’ yaşarken yapamadığı şeyi yapar. Hakkını helal eder babasına, hakkını helal etmesini ister.
Bu arada 1’i kız, 2’si erkek üç kardeşi de odadadır. Kendi aralarında, hangi bahçeyi kimin alacağını, hangi evin kimde kalacağını konuşmaktadırlar.
Odanın ortasında babasının cansız bedeni ve etrafında mal paylaşmaya çalışan kardeşleri... Hışımla çıkar odadan ve kardeşlerine tek bir cümle söyler: “Sakın beni bir daha aramayın...”
Bu, yaşanmış bir olaydır...
* * *
NOT: Bugün bu olayların benzeri, çok önemli bir kulübümüzde yaşanmaktadır.
‘’Gaz sıkışması!‘’
“Fenerbahçe ruhu seni çağırıyor...” Fenerbahçe tribünlerini Shakhtar maçının sadece bir 90 dakika olmadığına ikna eden bir yazıydı bu. Kabul etmek gerekirse, bir gazeteci olarak da imrenerek okuduğumuz
bir yazı. Çünkü gerçek anlamda bir ruh vardı o yazıda. Ancak... Ayıplı gecenin ilk halkası maçın hemen başlangıcında atıldı. Bütün basın mensupları sahadan ve tribünden kovuldu. Taraftar, öfkesini kontrol debilmeliydi. Çünkü her toplumda olduğu gibi basın içinde de çürük elmalar olabilirdi. Ama işini adam gibi apmak isteyenler de maalesef aynı muameleyi gördü. Bu başlangıç belki de taraftarın gazını biraz lsun aldı. Çünkü sonrasında yaklaşık bir 55 dakikalık düğün vardı. Şike değil, cilve yaptı Fenerbahçe taraftarı. Şampiyonluğu kutladı... Bu arada öfkeli tezahüratlar da yaptı. “Hükümet düşer, enflasyon düşer, Fenerbahçe babayı düşer!” dediler... “Hükümet istifa” ve “PKK mecliste, Fenerbahçe hapiste...” diye dakikalarca bağırdılar. Sahadaki futbol kimsenin umrunda değildi. Yanımdaki taraftarlardan irisi sol bekteki Caner’i, ‘Santos da bu gece harika’ diye övüyordu! Öndeki arkadaşı da ona karşılık veriyordu Stoch’u kastederek: Gökay da Fenerbahçe’nin geleceği... “Bu davayı ‘Ergenekon’a bağlarlar” diyen de vardı, “Fenerbahçe nerede oynuyorsa, Süper Lig orasıdır” diyen de... Telekom ve Migros fulldü... Maraton’da boş koltuk sayısı çok azdı. Fenerium’da ise basın, şeref tribünü ve altında büyük boşluklar vardı. 22 yıldır bu işi yapan bir gazeteci olarak hayatımda ilk kez böyle bir hazırlık maçına şahit oldum. 40
bin taraftar vardı tribünde, Shakhtarlılar bile şoktaydı. Çünkü Werder Bremen’i yenip, UEFA Kupası’nı kazandıkları maçta bile Kadıköy’de benzer rakamda insan vardı. Başlangıçta söylediğimiz gibi; düğündü, düğüm oldu... Fenerbahçe cephesinde gaz büyük, gaz sıkışıyor, gaz patlamak üzere... Şike soruşturmasını yapanlar bu gerçekleri de göz önünde bulundurmalı. Demek istediğimiz, “suçlu varsa aklansın” değil. Demek istediğimiz, suçun adının konulması ve faturanın kesilmesi. Yoksa bu statta, bu belirsizlik içinde, bu saatten sonra futbol hariç her şey yaşanabilir. Küçük bir not: FenerbahçeShakhtar Donetsk maçında İstanbul Emniyeti’nin neden olmadığı mutlaka açıklanmalı...
‘’Mola!‘’
Türkiye Kupası’nda Beşiktaş (2) ve Trabzonspor şampiyonluğa ulaştı... Süper Kupa’da Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor kupayı kaldırdı... 3 sezonda 5 takım müzesine kupa götürdü...
***
Süper Lig’de 5. şampiyon çıktı Anadolu’dan... Tarihi Bursaspor yazdı... Kayserispor ile Bursaspor, Süper Kupa Finali oynadı. Büyükşehir Belediyespor, Türkiye Kupası’nı finalde kaybetti. Sivasspor, Süper Lig’de şampiyonluğu kılpayı kaçırdı. Türk Telekom Arena açıldı... Rize Stadı yapıldı... Kayseri Kadir Has Stadı hizmete sunuldu...
Sivasspor’un stadına alttan ısıtma düzeneği kuruldu... Bank Asya 1. Lig, Süper Lig seviyesine çekildi. Bakın sezon sezon... Mesela en son sezonu inceleyin... Bitime birkaç hafta varken 9 takımın Süper Lig’e çıkma, 6 takımın küme düşme ihtimali vardı. Eskiden 3. Lig dediğimiz lig, İkinci Lig olarak dizayn edildi... Üstelik bölgesel değil, ulusal bir statüye kavuşturuldu. “Deplasman çok uzak, paramız yok” diyen kulüplere 13 trilyonluk bütçe sağlandı. Uçaklar, uçaktan otele götüren otobüsler, oteldeki konaklamalar... Hepsini federasyon karşıladı ve önümüzdeki sezon da aynı sistem sürecek...
Babasından miras aldığı, başkanlığını yaptığı Altay, O’nun döneminde iki kez Play-Off’larda finalde kaybetti Süper Lig biletini.. Ve geçen sezon tarihte ilk kez İkinci Lig’e düştü. Şiddetle mücadele için çok uğraştı. Hazırladıkları yasa, Meclis’ten geçti. Geçmişe oranla çok daha caydırıcı cezalar var şimdi... TFF’nin bütçesini neredeyse ikiye katlayarak bıraktı. Kulüplerin gelirlerinin onun döneminde ne kadar arttığını herkes biliyor zaten... Bizim ülkede hakemler hep kötüdür zaten! Çünkü bu oyunun bir kazananı bir de kaybedeni var. Kazanırken susanlar, kaybettiğinde işe hakemden başlarlar. Fakat O’nun döneminde bir hakemimiz Avrupa’nın ilk 25’i içine girdi. Üçü de sırada bekliyor. Yani bunun anlamı şu: 2012’de bizim de bir hakemimiz düdük çalacak.
***
Yukarıda yazılanları belki bir başkası da becerebilirdi. Çünkü niyetiniz varsa, yaparsınız. Fakat O’nu birçoğundan ayıran bir diğer özellik, samimiyetiydi. Her aradığınızda ulaşabilirdiniz, her ulaşılması gerektiğinde sizi arardı. Adam ayırmadan, telefon rehberindeki isimlere bakmadan!
***
O’nun yönettiği Türk Futbolu’nun özeti bu... Bardağın boş kısmına bakanlar da olacak elbet... Ancak biz, dolu kısmını tercih ediyoruz her zaman. Veda gecesine ‘Biz güzel bir aileyiz’ diyerek başladı. O halde bilmeli ki, ‘Bizim aileden kolay kolay çıkılmaz...’ ‘Pes mi ettiniz, mola mı verdiniz’ diye sorduk. “Beni tanıyanlar, hiçbir zaman hiçbir konuda pes etmeyeceğimi bilir” dedi. Adam gibi geldi, adam gibi gitti. bYolun açık olsun Mahmut Özgener Başkan...
‘’Ruh!‘’
Takım elbisesi üzerinde kürsüye çıktı ve binlerce Fransız’a gözyaşları döktüren veda konuşmasını yaptı. Marsilya; transfer olup bir başka takıma giden oyuncusunu, Jean Pierre Papin’i işte böyle uğurladı.Hollanda’da beklenmedik bir gelişme yaşanmıştı. Kaleci Van Breukelen ve iki arkadaşı, milli takımı bırakmışlardı. Kısa sürede bir organizasyon yapıldı, Hollanda’ya sayısız hizmetler vermiş üç yıldız, bir milli maç öncesi takım elbiselerini giyerek Hollandalı futbolseverlerle vedalaştı.Afellay, Ocak’ta Barcelona’ya satıldı. PSV Eindhoven taraftarları, Philips Stadı’nda bu gencecik çocuğa unutulmaz bir törenle ‘elveda’ dedi. Luis Fabiano, Sevilla’dan ayrılırken; İspanyollar ona sitem etmedi, tam aksine teşekkür etti.
Bizim adamımız, Tugay Kerimoğlu... İngiltere’de son maçına çıktığında, Blackburn tribünlerinde binlerce Tugay vardı. Çünkü Türkiye’ye Turkey dedikleri, bu isim aynı zamanda ‘Hindi’ anlamına geldiği için öfke kustuğumuz Adalılar; yüzlerine taktıkları Tugay maskeleriyle müthiş bir vefa gösterisi yapıyordu.
Barcelona, “1 yıl daha bizimle kal” diyordu, ama ikna edemiyordu. Çünkü Henrik Larsson kafasına koymuştu. Futbola aşık olduğu yer Helsinboorg’a borcunu ödemek istiyordu. İsveç’e döndü, borcunu ödedi.
Alex de Souza’nın futbolu bırakmadan önce mutlaka Coritiba’da bir sezon geçirme isteği de ortada...
***
Peki bizde neler oluyor?
Nihat Kahveci İnönü’de, Arda Turan Ali Sami Yen’de, Gökdeniz Karadeniz Avni Aker’de, Alex de Souza Kadıköy’de ıslıklanıyor.
Gelecekte neler yaşanır?
Selçuk İnan Avni Aker’de, Kazım Kazım Kadıköy’de, Ersan Gülüm İnönü’de ve Serdar Kesimal Türk Telekom Arena’da ıslıklanır.
***
Çünkü “Söz konusu Vatan ise gerisi teferruattır” der bizim halkımız...
Fakat kendinden ayrılanı da bir anda ‘Vatan Haini’ ilan eder.
***
Bugün Türkiye’nin Belçika ile oynayacağı hayati maç öncesi, Emre Belözoğlu’nun önceki gün Belçika’da ıslıklarla karşılanması bu yüzden...
Çünkü bu ülkede ‘parti yandaşlığı’ ‘takım taraftarlığı’ ‘patron şakşakçılığı’ var, ama Amerikalılar kadar bile ‘vefa duygusu’ ‘ulusal ruh’ yok.
Türkiye’nin hayatın her alanında Mehter Takımı gibi iki ileri-bir geri gitmesi de işte bu yüzden...