‘’Görüntü kirliliği‘’
Bugünkü Samsunspor maçından sonra lige verilecek ara, Beşiktaş’ın her yönden toparlanması için büyük bir fırsat. Ancak bu fırsatı tepip, Beşiktaş’ı hala bunalımlı günlere taşıma düşüncesi, kendilerini kahraman yapma duyguları, yarınlarda büyük sıkıntılar yaşatacaktır.Her zaman söylediğimiz gibi, bu takımda idari bir zaafiyet var. Öncelikle yönetim kurulu üyeleri arasında uçurum denecek kadar görüş ayrılıkları var. Başarıların futbol takımına endeksli olduğunu düşünürsek, şu anda futbol takımı üzerinde yapılan spekülasyonlarda düşünülen isimler yanlış. Daha düne kadar düşünülen bu isimler; iktidarda, muhalefette veya dışarıda birbirlerinin kuyularını kazmak için çalmadık kapı bırakmamışlardı.Sıkıntının ne olduğunu aslında yönetim içinde de herkes biliyor. Kapalı kapılar ardında yüksek sesle konuşuyorlar, ama dışarıda üç maymunu oynuyorlar!Ne uğruna?Koltuk ve kişisel egolarını tatmin uğruna...Aylardır savunduğumuz bir konu var. Aslında yukarıda anlattığım bir sürü hikayenin ana fikri şu, bu takıma bir ağabey lazım. Yönetici veya mektebini okuyan değil, soyunma odasının ‘bengay’ kokusunu yaşamış kişiye ihtiyaç var. Bu, şu anda düşünülen isim, yani Sinan Engin değil. Sinan Engin, benim daha birinci günden beri bu takımın başında olmasını istediğim bir isim, ama bugün değil. Beşiktaşlı futbolcuların bir kısmı onu isteyebilir. Ama Sinan Engin’i oraya getirmek, takımın içine konulmuş en büyük dinamit olacaktır.Neden mi?Çünkü Sinan’ın kendine has çalışma düzeni vardır. Sinan Engin’in kendine has düşünceleri, oyunu kuralına göre oynama arzuları vardır. Çünkü Sinan Engin kendisinin olduğu yerde başkasının konuşmasına, takım için yorum yapmasına, daha doğrusu dışarıdan kimsenin gazel atmasına müsaade etmeyen bir adamdır.Yani Sinan Engin’in olduğu yerde takımla, Rıza Çalımbay’la Yıldırım Demirören arasındaki mevcut kişilerin olmaması lazım. Onlar başarısızlıklarını belgeledi. Maskeler düştü. Şimdi kalkıp Sinan Engin’i oraya getirip kamuflaj yapma düşüncesine imza koymaları, ‘Murat Aksu istedi’ diye yarın Sinan’ın kuyusunu kazacaklar, bu da takıma, teknik kadroya, Beşiktaş’a zarar verecek.Sinan Engin de bu görevi, bu arkadaşlar olduğu sürece kabul etmemeli. Eğer kabul ederse, bizim bildiğimiz Sinan olmaktan çıkıp, ‘çarka uyan, havaya gelen’ bir kişi olur düşüncesindeyim. Bu da Sinan Engin’in hem dününü, hem bugününü, hem de yarınını masaya yatırmayı ortaya koyar ki, bundan Engin zararlı çıkar. Yine karlı olacak olanlar, kulübün içinde cirit atarlar.Haaaa, bugün Samsun maçı mı var?Lig bitti, onu düşünen mi var!
‘’Neredeydiniz‘’
Tur için gol lazımdı. Rakip ceza alanına girmeye korkuyor. Giremedi de. Malmö’nün defans dizilişi dörtlü ve Youla aralarında yalnızları oynuyor. Belli ki, Youla uzun toplarda defansın arkasında buluşacak, Sergen de O’na destek olacak. Tamam da, Malmö’nün de ilk maçta cebinde kar hanesinde bir gol var. Riske girmiyor, çıkmıyor. Beşiktaş da herşeye rağmen risk almıyor. Ne olur ne olmaz diye o da çıkmıyor. Artık oyun ortadaki beşlilerde. Kısacası oyunda bir çözümsüzlük var. Bilhassa ilk 20 dakika hal böyle olunca top kaybı ve hatalı pas oranı had safhada. Yani oyun kilitlenmiş durumda. Çözüm; ustada. O kim? Elbette Sergen!..Rıza Çalımbay dedi ki, çık oyna. Nasıl bilirsen öyle oyna. İster kendin için, ister benim için ister takım için. İşte kilidi açan da, 26 ve 34’üncü dakikada Sergen oldu. Youla da Ahmed Hassan da, Sergen’e ayak uydurup işlemi tamamladı.Maçın hakemi Alman Sippel çok iyi bir yönetim gösterdi. İlk 45 dakika bitiş düdüğünü çaldığında takım soyunma odasına 2-0 ile gitti. Ama benim aklım hala 19 Eylül 1990’daydı. Çünkü o gün de aynı duyguları yaşadık. Sonuç hüsrandı ama 56. dakikada Youla’nın golü sade beni değil, tribünde ve televizyon başındaki herkesi mutlu etti. Galatasaray’ın üzüntülü haberinden sonra Kartal’ın yaşattığı bu mutluluk Siyah-Beyazlılar’a armağan olsun. Tur geçildi, fakat daha önce de dediğim gibi sakın ola sıkıntılar bitti sanılmasın. Günlük yaşamayalım, bugünü unuttuk, yarınlara bakalım. Bu işe en çok sevinen de şüphesiz Recep oldu!
‘’Asıl problem yarın‘’
Hepimizin beklentisi turu geçerek İstanbul’a dönmek. Ancak görüntü o ki, Beşiktaş’taki sorun ‘tur’ da değil. Asıl sorun ‘cuma günü sabahı’ başlıyor.Hep söylüyoruz; Panik yok... Hele hele bu gece hiç olmasın. Görüntülerde ise panik de, sıkıntı da, belirsizlik de var. Malmö’de konuşulanlar, görüntüler çok da ümit verici değil.Ankara maçından beri futbolcular arkalarını kimseye dönemiyor. Hele yöneticiler ayrı bir havada. Düne kadar, basın mensuplarına tepeden bakan tavırları gitmiş, çaresizliğin, başarısızlığın verdiği duygularla önüne gelene dert yanıyor, çözüm arıyorlar.Ancak dertlerini de, çözümlerini de yanlış yerde arıyorlar. Önce, kendilerini sorgulamalılar. O zaman hatalarını daha çabuk görürler, çözüme daha çabuk ulaşırlar. Aslında bu saatten sonra tek bir çözüm var! O da en kısa zamanda gerekeni yapmak.Ne mi?Vallahi bilmem ki! Acaba tedbil - i mekanda fayda var mı, ne dersiniz?Bu maçın sonucu ne olursa olsun, Beşiktaş’ta büyük sorunlar var. Turu geçse dahi Rıza hocada, futbolcularda, yönetimde belirsizlik had safhada. Kimse kimseye güvenmiyor. Öyle ki, yıllardır Beşiktaş ile yurt dışına giderim, ilk defa bu kadar havasız, çaresiz ve sorunlu bir seyahat yaşıyorum.‘Panik olmasın’ diyoruz, ama görüntü öyle değil. 3-4 futbolcuyla Yeşilköy’de durum değerlendirmesi yaptık, bütün gazeteciler ve yöneticiler beraber... Her biri 3’er, 4’er futbolcuyla ayrı ayrı yerlerde köşe kapmaca oynuyor. Yani herkes çaresiz, yarınını düşünüyor.Hani derler ya; böl, parçala, yönet... İşte durum bu, herkes kendini Beşiktaş’ın üstünde görüyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Asıl tehlike burada. Herkes ulema kesilirse, vay Beşiktaş’ın haline.Bir inancım var. Konuştuğum futbolcuların hepsi bu akşamın bilincinde. Benim ümidim bu çocuklardaki onur savaşında. Onlar isterse tur gelir. Gerisi yalan...
‘’Fazla mı gaz verdik?‘’
Beşiktaş’a ne lazım?Gol...Bunun için de golcü lazım.Sahada var mı?Var...Ailton, Veysel, ikinci yarı Sergen, İbrahim Akın ve Ahmed Hassan...Peki golcü nerede olur?Ceza alanında...Beşiktaşlı golcüler nerede?Ceza alanının, daha doğrusu kalenin gol olacak yerinin en uzağında.İşte Beşiktaş’taki golcülerin dünkü oyunda sahada duruşları.Beşiktaş defansı ister üçlü, ister dörtlü, isterse beşli olsun. Eğer orta sahadaki oyun anlayışı dünkü gibi olursa, başı dertten kurtulmaz.Kleberson, Okan dörtlü defansın önünde. Ali Tandoğan bir kenarda, Tümer diğer kenarda.Orta hangar gibi...Ailton ile Veysel’e ceza alanında ‘dur’ diyoruz. Tamam da onlara topu taşıyacak sahada bir kişi var.O da Tümer...Hiç de hak etmediği halde kemendi yedi. Hal böyle olunca Ailton da, Veysel de ceza alanının dışında her tarafta varlar. Top istiyorlar, yalvarıyorlar. Ancak defanstan tek bir dengeli top çıkmıyor, dan - dun... Forvete topu aktaracak Kleberson, Okan, Tümer ne yapsın?Diyarbakır maçından bu tarafa Beşiktaş’ta sıkıntı var.Gol yok.Golü, kongre üyesi yazarlar değil, golcü atacak...Golcüyü sahada durması gereken yerde hoca durduracak.Hocaya da, o oyuncuları yetkili yöneticiler sunacak. Ama günü kurtaracak yöneticiler değil.Eğer sizler bugünlerine sebep olan, savunduğunuz transfer komitesine hala sahip çıkarsanız, gelecek Ankara 19 Mayıs’tan beter olur.
‘’Ya bir yol bulacaksınız ya da yol açacaksınız‘’
Malmö ve Fenerbahçe yenilgilerini ‘tükenmişlik’ olarak kabul etmek yanlışların en büyüğü. “Pes” etmemek lazım. Maalesef çaresiz bazı arkadaşlar kulübün sahibi, yol kesen “eşkıya tipli asalaklar” değildir. Kulübün gerçek sorunlarının paylaşılağı yer yönetim kurulu odaları ya da genel kurullardır. Ve de “bilinçli taraftar topluluğudur.”Eğer sen o “asalakları” kulübün sahibi olarak futbolcuların yatak odasına kadar sokarsan “tükendik” demektir. “Pes” ettin demektir.Kimbilir o gün kahraman olmak için asalak olan bu tiplere şirin gözükmek uğruna camiadan kimleri sattınız! Rıza Çalımbay’ı mı, futbolcuları mı, medyayı mı?Ben söyleyeyim, herkesi sattınız, kendiniz hariç. Sattıklarınızın günahlarıyla “aziz olamazsınız” beyler. Aslında bu sözüm biraz da Rıza Çalımbay’a, biraz da futbolculara. Çalımbay’ın hedefi futbolcular ya da başka bir deyişle “kıdemli oyuncular olmamalıydı”. Yani Rıza Çalımbay o oyuncular rahat mı zannediyor? Maç akşamı eve gidince başlarını yastığa koyup hemen uyuyorlar mı acaba! Asla, mümkün değil. Yani bu düşünce de yanlıştı.Camiada herkes şunu söylüyor: Kötü sonuçlarda, yönetim futbolcular gidemeyeceğine göre teknik patron gitmeli. Bu düşünce de en büyük yanlış. Kısacası şunu söylemek istiyorum. Beşiktaş ailesi içinde yersiz ve zamansız bir panik var. Herkes kendini kurtarmak istiyor. İşin ilginci de garsonların bile girmesine izin verilmeyen yönetim kurulu odasında sorunları paylaşmak yerine toplantı bitmeden bütün medya mensuplarıyla konuşulanlar paylaşılıyor.Şimdi “panik” yapmadan bugün Beşiktaş’ın geleceğine yönelik alınacak radikal kararların ilk günü olarak düşünülüp, bundan sonraki davranışların da ona göre yapılması sağlanmalı. Dünü artık unutmak lazım. Takımın önünde Ankara ve Malmö maçı var. Kimseye hakaret etmeden, suçlamadan, günü kurtarma düşüncesi olmadan hareket edilmeli...Yönetim, teknik kadro ve futbolcular... Önce onların kendilerine inanması lazım. Eğer onlar bu sıkıntılardan gerçekten kurtulacağını düşünüyor ve inanıyorlarsa, bizler de onlara inanıyoruz. Yalnız dünkü resimlere ve kavgalara artık uzaktan bakmalılar. Hele tribündeki küfürü marifet sayan, yol kesen çapulcularla hala işbirliği yapacaksanız, bilin ki Beşiktaş’ı felakete götürürsünüz.Bu da sonunuz olur...Adınızı kimse almaz...Biliyorsunuz çok unutkan bir topluluğuz. Sonuç mu: “YA SAĞLIKLI BİR YOL BULACAKSINIZ, YA DA YOL AÇACAKSINIZ.”Güçlüklerin göbeğinde fırsatlar yatar. O fırsat, yani son fırsat sizin elinizde...
‘’Ne kadar istersen iste‘’
Bütün beklentiler ölü toplarda ya da takımda şut atmayı ve golü düşünen bir tek Kleberson’un ayağında. Ancak orada da Volkan faktörünü unutmamak lazım. Kleberson’un ayağından frikikten yediği gole rağmen. Aslında tam bir taktik savaşı vardı. Beşiktaş ileride çoğalmaya başlayınca, Daum karşılık verdi. Alex’i dışarı Nobre’yi içeri. İşte maçın kırılma noktası da buydu. Anelka faktörü de tabi ki dün gecenin Fenerbahçe lehine oyunun sonuçlanmasında en önemli etken. Aslında fazla lafı eveleyip gevelememek lazım. Kim ne derse desin, iş biraz da kalite farkına dönüşüyordu. Biri atıyor, biri oynuyor, biri de oynatıyor. Diğerleri de atamıyor, oynayamıyor aksine tribünleri oynatıyor. Yabancı hakkının ne derece önemli olduğu dün açıkca görüldü. Herşeye rağmen Beşiktaş’ın dün galibiyete çok ihtiyacı vardı. Son yarım saatte az kalsın bunu da alıyordu. Top sevmedi, Volkan’ın gününde olması ve Beşiktaş defansındaki zaaf... Taşıma suyla değirmen dönmez. Onun için Rıza hocanın kesinlikle bu defansa ivedi olarak çözüm bulması lazım. Yoksa ortalık toz duman olur. Fikstür avantajı vardı. Ancak şu andan sonra bu avantaj dezavantaja dönmüştür. Hayırlara yoralım...
‘’Şaka gibi‘’
Sistem var, ama sistemi bozmak için sahada herkes elinden geleni yapıyor. Bütün oyun sistemsizlik üzerine kurulmuş. Rakip, beraberlik için sahada, sen yavaş oynuyorsun, rakip yavaş oynuyor. Ama tribünde birileri oynuyor, daha doğrusu kafaları oynatıyor.Dedik ya, şaka gibi bir maç. Malmö’yü gözümüzde ne çok büyütmüşüz. Kötünün kötüsü... Bir korner geldiler, o da gol... Beşiktaş sahasında yok gibi.Hani kılıf aramıyorum. Belçikalı hakem de kötü... Ama kötünün kötüsü var; Kleberson dışında Koray’ı da bir kenara koy. Geri kalanı, ara da bulasın.Rakip kaleye, daha doğrusu çerçeveye 14 kez top gitmiş. Bunların 7’si Kleberson’dan. Hani eski dost, düşman olmazdı... Asper, Beşiktaş kalesinde böyle değildi, ne oldu da bize karşı devleşti?.. Siyah-Beyaz’ı görene bir haller oluyor. Dedik ya, inanılır gibi değil...Daha doğrusunu isterseniz, Belçikalı hakemin başlama düdüğü ile biz bir UEFA maçı oynadığını ancak o an anladık. Bir hafta boyunca herşeyle uğraşıldı, Malmö dışında. Maçta bile Malmö bırakıldı, Fenerbahçe’ye sataşıldı.Herşeye rağmen iddia ediyorum; Ailton, Okan, defansta sağlam Gökhan’la eğer kafalarda sorun olmazsa, Malmö’de Beşiktaş turu atlar. Nasıl mı? O günü de bekleyin, göreceğiz.Bu maçın en büyük dezavantajı 10 gündür sahanın kapatılıp, kapatılmaması ile uğraşılmasıydı. Aynı hataları Fenerbahçe maçı öncesi tekrarlayıp, motivasyonu bozmayalım. Dev maça iki gün var. Ya tamam ya devam olacak. Herkes de buna uyacak, başka çare yok!..
‘’Başınıza taş yağsın‘’
Maalesef de bu saldırıda galip gelen taraf, parayı kazanan prim yapan da hep ağzından salya akanlar! Bir türlü arabesklikten kurtulamadık.Rıza Çalımbay, belki çok konuşuyor... Sık sık basın toplantısı yaparak televizyonlarda ve gazete sayfalarında kendisine söylenenlere değil, ‘hakaret edenlere’ cevap vermek zorunda kalıyor. “Ayağımdan çekiyorlar, yalnızım” diyor. Yalnız değilsin Rıza Hoca... Bak Kayseri’den Ertuğrul Sağlam’ın mesajları yer aldı dün Fanatik Gazetesi’nde, “Rıza Hoca’yı destekliyoruz. Onun başarısı hepimizin. Rıza Çalımbay başarılı olmak zorunda” diye. Evet, bu başarıda en büyük pay, sağında solunda, önünde arkasında olan kişilere prim tanımak, onlara iş aramak değil, bütün Beşiktaşlılar’ın Rıza’ya destek olması şarttır.İki senedir, Rıza Çalımbay geldiğinden beri hep tartışıldı. Bazı kesimler içine sindiremedi. O kesimler Mustafa Denizli’yi de, Şenol Güneş’i de, Ersun Yanal’ı da içlerine sindirememişlerdi. Bulundukları konum itibariyle, daha doğrusu adamlıkları itibariyle seviyelerine inip, cevap vermediler, buna ihtiyaç bile duymadılar. Çünkü ‘adamdılar, adamoğlu adamdılar’... Rıza Hoca’nın yaptığı işe bakacaksın, saygı duyacaksın. Adam olacaksın!..Dün basın toplantısına çok gitmek istedim, hatta Atıf Ağabey ve NTV’den Gökmen de yanımdaydı. Atıf Ağabey, “Rıza’ya destek olmamız lazım. Yanında olalım, gel” dedi. Ben de, “Yapma Atıf Ağabey, bu şekilde destek olmaz. Eğer biz orada gidip, Rıza’nın arkasındayız, desteğiz diye boy göstereceksek, öyle destek olmaz olsun. Çünkü Rıza yaptığı işte, çalışmalarıyla şu andaki Beşiktaş’a verdikleriyle hiç desteğe ihtiyacı yok. Görünen köy kılavuz istemiyor” dedim. Çünkü Rıza başarılıdır, yeter ki çomak sokmasınlar. Ona destek olmayanlar, başta ‘işverenlerinin’ bir kısmı.Bence Başkan Yıldırım Demirören’in önce bunları temizlemesi lazım. Çünkü Rıza Çalımbay’ın kafasını geldiği günden beri karıştırıyorlar.Bu gece Beşiktaş’ın çok önemli bir müsabakası var, biz nelerle uğraşıyoruz? Rıza hoca da nelerle uğraşıyor? Dünkü basın toplantısının yüzde 80’i Malmö maçı dışında olan olaylar... Yüzde 20’si Malmö... Halbuki, bugün itibar, bugün gelecek, bugün UEFA’da gruba kalma, hepsinden öte para için bir mücadele olacak. Okan yokmuş, Adem Dursun yokmuş, Gökhan yokmuş, Ailton yokmuş... Kalan sağlamlar yeter bile. Bu benim düşüncemin aynısını bu satırları yazarken Rıza Hoca da söylemiş.Bütün Beşiktaşlılar’ın tek vücut olması gereken bir maç. Ancak bazı asalaklar var ya, bazı psikopat ruhlular var ya (sahaya atlayanlar) işte Beşiktaşlı’nın dikkat etmesi gereken bu. 15 gündür, hatta 1,5 senedir bunların Beşiktaş’a verdiği maddi zarar dışında, manevi zararın değeri kelimelerle ifade edilmez. Her zaman söylüyorum, malına sahip ol, hırsızın başını belaya sokma. Beşiktaşlı, Beşiktaşlı’ya sahip olsun, sonra hırsızla uğraşmak için yapılan seferberlik parayla da ölçülmüyor. Para kaybı hiçbir şey, cesaret kaybı herşey. Bu gece cesaretli olalım.









































