‘’Kalan sağlamlar‘’
Netice kimseyi aldatmasın. Okan, Sergen, Youla, İbrahim Toraman, Gökhan, Pancu, Tümer, Ahmed Dursun ve Ali Güneş sakatlıkları sebebiyle İstanbul’da kalmışlardı. Konya’daki görüntü sağlam olup sahaya sürülenler kendine oynuyor, topun sibobunu arıyor. İki tane olumlu pas yok. Bencil kahraman olma arzusu belki de çekinilerek gelinen Konya’da çok huzurlu bir şekilde müsabakadan çıkılabilirdi. İbrahim Akın’ın Ailton ile mutlaka bir problemi var. Neden diyeceksiniz. Gaye 3 puanı almak. Ama arkadaşım, sağın, solun, önün, arkan bomboş en az 8-10 pozisyonda Ailton yerine dağlara taşlara topu yolladın. Bak tribünde bir pankart vardı. “Sen dost olursan sayısız dost görürsün” diye... Bugün arkadaşlarına çok müsaitken bu pasları atmazsan yarın sana atmadıklarında onlara sakın kızma. Bu kadar olumsuzluklarda güzel olan şey yok muydu, vardı tabi ki. Önce Ahmed Hassan. Yapabileceğinin hepsini yaptı. Mükemmel de bir gol attı. Ve Mustafa Doğan. İş ahlakına alkış tutuyorum. Defansta Çağdaş ile beraber hiç daha doğrusu sıfır hata ile oynadılar. Ve son sözü Cordoba’ya bıraktım. İyi ki varsın. Hakikaten iyi ki varsın. İyi kaleci kötü gol yer. İnan yediklerin hiç umurumda değil. Kurtardıkları ve Beşiktaş’a kazandırdıkları ile iş ahlakına gerçekten kocaman bir bravo.
‘’Beddua mı var?‘’
Rakibin pozisyonu yok. Bununla birlikte ceza alanı önüne kadar gitmene rağmen, senin de pozisyonun yok. Gol atamıyorsan, yemeyeceksin. Mehmet Ekşi, savunmada Toraman ile başladı, o sakatlandı Gökhan’ı aldı, o da sakatlandı Mustafa Doğan’ı aldı. Yani bu değişikliklerin yapılması şartlar zorladı. Gol için sahaya sürülecek olan Ahmet Dursun böylece kenarda kaldı.Dün de yazdım, “Tümer oynarsa Beşiktaş çok şey yapar” diye. Tümer oynamaya çalıştı, ama 30 dakikada sakatlandı ve ambulansla sahadan çıktı. Düşünün bir kere oyuna girenleri... Mustafa Doğan, Gökhan Zan ve İbrahim Üzülmez. Tabii ki Beşiktaş üzülecek...Aslında herşey çok güzel başlamıştı. 7.dakikada Ailton’la gol bulundu, üstelik rakip de yüklenmiyordu. Ve defanstaki eski hastalık yine nüksetti. Bir pas hatası, bir yan top ve gol. Rakibin yapamadığını, Beşiktaş kendi yaptı.Biz bu kan değişikliğinden çok şey bekliyorduk. En azından “Alınacak galibiyet itibarı geri getirir” diye düşünüyorduk. Ama dedik ya, son iki sezondur bu takıma bir şeyler oldu. Tepeden tırnağa beddua mı aldı acaba? Üstüyle, başıyla oynuyorsun değişen hiçbir şey olmuyor. Tedbil-i mekanda fayda vardır! Bu saatten sonra başka bir kan değişikliği çok büyük sıkıntılar doğurabilir. Tribünün bağırması çok geç olduk çoook. O sese şimdi kulak verilirse, Beşiktaş 10 yıl toparlanamaz. Sağlıklı düşünmek ve itidalli olmak gerek.
‘’Tümer Metin‘’
Beşiktaş’ın tarihinde böyle zor virajları atlatarak nice başarılara ulaşmış oyunları var.Teknik kadro allak bullak gitti...Sportif Direktör gitti...Yönetim gitmiyor...O halde Ocak ayına şurada 2 ay var. Bu gidişle Ümraniye’den çok kişi gidecek. Onun içindir ki, Ümraniye’deki arkadaşlar bugün geleceklerine yön verecekler. Ancak bunlardan bir tanesi var ki, benim ona güvenim çok fazla.Dünya Kupası Elemeleri’nde, Avrupalı rakiplerimizin “Heykelini dikin” dediği Tümer Metin...Ama biz ne yaptık, heykelini dikmek yerine, bu maç öncesi protestolarla onu demoralize ettik. Elimizdeki değerleri bilelim, onları yok etmeyelim. Doğrularla yanlışları ayırt edelim.Tümer, takımdaki ender liderlerden biri. Futbol topuna rakibinden çok önce hareket yatırımı yapan bir beyne sahip Tümer. Vücudunu sınırsız, kıkırdaksız, kemiksiz bir yumuşaklıkta, dilediği yerde, istediği biçimde çeviriyor. Topu, vücudunun hangi canlı bölgesine alırsa alsın, futbolun en zor çizgileri olan ‘kontrol, stop, dripling, uzak-yakın tesirli pas, öldürücü şut’ gibi, bu oyunun en etkili ve modern silahlarını dilediği biçimde ateşliyor. Bunu Danimarka, Ukrayna, Arnavutluk seferlerinde gördük. Bu gece takımı da sırtlayacaktır. Ama yeter ki, destek olup, inanalım.Tümer’e de bir kaç sözüm var:Bak kardeşim, yönetim ve tribünle, arkadaşlarının bir çoğu, mühimmatı bitmiş tayfalar gibi halsiz düşmüş vaziyetteler. Şu anda büyük panik içindeler. Geminin doktoru ise ortalarda yok. Bugün doktorluk Mehmet Ekşi’ye kalmış. Bu geminin içinde sanki tek canlı sensin. Tümer, büyük olmak zordur. Herkes seni yalnız biliyor. Yalnız olan büyüklük daha çok zordur.Kaptan, şimdi ‘sırat dalgası’ sınavını vermede bayrak senin elinde. Senin ayaklarında okyanusun enginlikleri var. Başka bir şey yok. İnsanlar, bilhassa Beşiktaşlılar karaya ayak basmayı önledi.Kara görünürse, senin elindeki dürbünle... Dürbün deliklerine vıcık vıcık eleştiriler yapışsa bile sen gül. Bugün senin kullanacağın ayaklara (destek ayağın dahil olmak üzere, hani Arnavutluk’a attığın goldeki gibi) Beşiktaş’ın ihtiyacı var. Seni Kayseri maçında ıslıklayanlar, bugün çılgınca alkışlayacaktır. Hadi bakalım, maçtan sonra ayakkabılarını her zaman seve seve verdiğin, Milli Takım’ın ve PAF takımın oyuncusu Hakan Bayraktar, soyunma odası kapısında elinden almak ve seni öpmek için bekliyor.
‘’Bu kızgınlık niye!‘’
Hakem çok kötüydü, tamam... Kafalarda perşembe günkü Bolton maçı vardı, tamam... Seyirci maça pek rağbet etmemişti, ona da tamam... Peki kardeşim, futbolcuların aklı neredeydi. Bazen düşünüyorum, Beşiktaş’ın 12. adamı dediğimiz kapalı tribünün olumlu bir davranışı var mı diye... Dün kararımı verdim; yok...Bu takım bu ligi götürecek. Perşembe günü para ve itibar maçı var. Bolton önünde de bu futbolcularla oynayacaksın. Futbolcular sezon başından beri çok şanssız, ama isteksiz değil. Eldeki malzeme bu. Bu takımın mimarı tribündeydi. Bazı arkadaşlarımızın yere göğe sığdıramadıkları Erdil Arpacı. Bana “Rahatladın herhalde” diyor. Ben de kendisine, “Eserinle gurur duyabilirsin” dedim. Bu takımın vebalini kimseye yüklememek lazım. Lig, kupa ve Avrupa mücadelesinde bu takımla gideceksin. Devre arasında gelecek oyuncuların bile takıma hiçbir yararı olacağını düşünmüyorum. Bu yüzden kapalı tribünden gelen sesleri hiç yakıştıramadım. Taraftar bu çocuklara sahip olmalı... Perşembe günü Bolton maçı, sonrasında Türkiye Kupası... Hepsinde havlu atmayacaklar. Hiç değilse Kupa ve UEFA’da yola devam eden bu takıma, hep destek, tam destek olalım. Üzülünce en çok taraftar üzülüyor, ama bilinçli taraftar... Dünkü gibi değil. Tümer’in de Çağdaş’ın da taraftarlardan az üzüldüğünü mü düşünüyorlar... Kısacası bütün takıma sahip çıkalım.
‘’Yorumsuz‘’
2005-2006 futbol sezonunda oynanacak müsabakalarda alınacak emniyet tedbirlerinin değerlendirilmesi amacıyla 02.08.2005 tarihinde İstanbul Valiliği salonunda İl Spor Güvenlik Kurulu toplantısı yapılmış ve emniyet yetkililerince “Maçlardan önce bozuk para toplanmasının etik olmadığı görüşü” belirtilmiş olup, bu tarihten itibaren maçlardan önce polis tarafından stat giriş kapılarında bozuk para toplanmamaktadır.Beşiktaş - Samsunspor müsabakası öncesi görevli personel tarafından maça gelen seyircilerin üzerlerindeki metal ve diğer sert cisimler ile stada giremeyecekleri yönünde ikazda bulunulmuştur. Şemsiyeler ise toplanmamıştır. Ancak vatandaşlar şemsiyelerini dışarıda bırakarak girmeyi tercih etmişlerdir. Polisin, vatandaşların stat içerisinde alınmayan malzemelerini muhafaza etme görevi yoktur. Daha önceki dönemlerde bozuk paralar Kızılay kurumunca stat kapılarına konulan yardım kutularına atılmakta, stat yönetimi tarafından Kızılay yetkililerine iletilmekteydi.Şimdi yorumyapalımBenim yaptığım incelemelerde de sadece Samsunspor maçı değil; Fenerbahçe, Bodo Glimt, Malmö, Diyarbakırspor, Denizlispor gibi bütün müsabakalarda paralar ve şemsiyeler toplanmış, geçen senenin mayıs ayı sonunda 1 milyar 700 milyon lira makbuz karşılığında Kızılay’a kutularla teslim edilip, o günden bugüne Kızılay’a hiç bir kuruş para teslim edilmemiştir.Samsun maçında ise bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken, şemsiyeler toplanmış...Şahit mi?Samsun müsabakasını izleyen taraftarların bütünü...Paralar engellilereBu konuyla ilgili olarak ben de çok telefon aldım. Eğer toplanan bu paralar, polis vakfına, şehitlere, Kızılay’a gitmiyorsa veya bir yasal düzenleme yoksa, Beşiktaş engellilerinin geçen sene şampiyon olan basketbol takımı var biliyorsunuz. Beşiktaş Engelli Sporcular Derneği adına toplanıp engellilere, tekerlekli sandalye ve diğer ihtiyaçları için araç gereç toplanabilir.Yasa da buna müsait ve Beşiktaşlı taraftarlar da verdikleri bu parayı “helal” ederler.Bu sadece BJK İnönü Stadı’nda değil Fenerbahçe ve Galatasaray da kendi engellileri için aynı uygulamayı yapabilir.Bu konuyu şunun için biraz fazla irdeledim.Bu konuyla ilgili olarak önüne gelen bozuk parayı verirken de, verdikten sonra da saçma sapan konuşmalar yapıyorlar. Hem emniyet teşkilatımız, hem Beşiktaş Kulübü’nün stattaki tüm görevlileri, istemediğiniz kadar eleştiri alıyorlar.Onun içindir ki, en sağlıklısı Kızılay ise Kızılay, Polis Vakfı ise Polis Vakfı, BJK’li engelliler ise onların yetkilileri ve kumbaraları turnikelerin önünde olsun.Bisküvi kutuları veya polis miğferlerinin içinde insanlar para ve diğer şeyleri görürlerse, konuşmaya hakları da var.Buna fırsat vermeyin, gerekeni yapın...
‘’İstikrar mı?..‘’
Konunun fazla derinliğine girmeyeceğim. Ana fikir şuydu; Ergun Gürsoy’un yaptığı gaf gibi (aslında Ergun Gürsoy doğruyu söyledi) İbrahim Üzülmez de Ali Tandoğan da aynı ‘kaba’ yaptılar! Efendim Beşiktaş’taki problem istikrarsızlıktır. Her hafta değişik kadro takımı olumsuz etkiliyor. Bu yorumları izlerken acaba yanlış mı duydum diye, Mehmet Şeyho’dan rica ettim, programdan sonra tekrar tekrar izledim ve üzüldüm.İstikrarı ne ile yakalayacaksın? Futbolcu, futbolculuğunu Temmuz’da hatırlamayacak. Futbolcu, futbolculuğunu sezon içinde gerek idmanlarında, gerekse oynadığı müsabakalarda ve özel hayatında hatırlayacak.Şöyle dönüp geriye bir bakın. Bilhassa geçen sene ve bu sezon Beşiktaşlı futbolcuların gördüğü kartların hiçbiri Futbol Müsabaka Talimatı’nın 12. kuralından kaynaklanmıyor, yani pozisyon gereği değil. Hepsi eline, diline hakim olamamakta.Ali Tandoğan kardeşim... Sana mı dediler ‘Kayseri’de git hakeme küfür et’ diye. 3 maç ceza al, ligin olumsuz başlamasına sebep ol. Seni şu anda takımda tuttuklarına dua et. En büyük olumsuzluğunu da sana güvenip, buraya getiren Rıza hocana yaptın. Ve şimdi gelip, hocanı kadrodaki seçiminden dolayı eleştiriyorsun. Yok, hayır mayır deme... Duyduğuma mı inanayım?....Ve İbrahim Üzülmez. Kol kırılır, yen içinde kalır. Sen bu ailenin takım kaptanısın. Bu ailede en son konuşması gereken sensin. Medyadaki arkadaşlar hep tuzak sorular sorarlar. Herkes düşebilir, ama senin bu tuzaklara düşmemen lazımdı. Belki o, konuşmanın bir bölümü... Ama o bir bölümü, bilhassa senin konuşmaların takımın ne kadar ‘huzursuz’ olduğunun göstergesi. Sevgili Üzülmez kardeşim, iki senedir değişik dönemlerde sana yazılar yazdım. İbrahim sen üzülmüyorsun ama, bu formayı kaybedersen biz çok üzülürüz. Çünkü Beşiktaş senden çok daha uzun yıllar faydalanacak. Bu senin elinde. Formayı sana ne Rıza hoca, ne Kıvanç Oktay, ne de Yıldırım Demirören verecek!.. O formayı sen alacaksın, daha doğrusu istikrarı sen yaratacaksın. Ama farkında mısın? İki sezondur istikrarsızlıkla ‘et-tırnak’ oldun.Not: Celallettin Cerrah’a yazmış olduğum geçen haftaki yazıyla ilgili, yetkililer araştırma yapıyormuş. İnönü Stadı Müdürü ve Emniyet Teşkilatı ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Toplanan paralarla ilgili pis kokular var. Önümüzdeki hafta bu konuyu da yazacağım.
‘’Cerrah'a mektup!‘’
Yanında arkadaşı olduğu için 2 milyon vermesi gerekiyor, 5 YTL kağıt para verip, 3 YTL demir para alıyor. Bir de cebinde 4 YTL... Stada girecek, cebindeki 4 YTL alındı, bisküvi kutularına atıldı. Bisküvi kutularına Samsunspor maçında para dışında, her şey de atıldı.Özlem Üçyıldız’ın 4 YTL’si de bisküvi kutusuna gitti. Maçtan sonra arabama binmek isterken, yolumu keserek sıkıntısını anlattı ve ben yardımcı oldum kendisine, evine döndü. Bir genç kız, gecenin o saatinde beni görmeseydi, Allah yardımcısı olsun...Şimdi asıl konuya geliyorum, yukarıda adı geçen kız kardeşimizin parası alınmış, alınmamış... Bu beni pek ilgilendirmiyor. Ama o kızcağızın parasının alınması, bugünkü yazımın da konusu. Yıllardır hep merak ederim, bu paralar nereye gidiyor diye... Çünkü ne hesap tutan var, ne yazan, ne de çizen? Eskiden çok bozuk para yoktu, şimdi 1 YTL, yani 1 milyon lira var. Bu parayı Türkiye genelinde düşünün, trilyona yakın bir rakam ortaya çıkıyor. Sadece ben Cerrah müdürümden, İstanbul için bir bilgi istiyorum. Bu toplanan paralar nereye gidiyor?Bir rivayet; Kızılay’a gidiyor... Bir rivayet; Çocuk Esirgeme Kurumu’na... Bir rivayet; Polis Vakfı’na...Acaba istenen yere gidiyor mu? Bununla ilgili bir belge, bir evrak, bir şey var mı? Cerrah müdürüm, çünkü bunlar sokakta açık açık çok net konuşuluyor, “Bu para nereye gidiyor?”Sayın Cellalettin Cerrah’tan ikinci beklentim...Samsun maçı yağmur değil, anormal bir sağanağın altında oynanıyor. Seyirci stada geliyor ve ellerindeki şemsiyelerin tamamı alınıyor. Bu şemsiyeler nereye gitti? Artı, bu insanları potansiyel suçlu göstermek, insan haklarına sığar mı? Bunu niye yazdım biliyor musunuz? Hani Avrupa Birliği müzakereleri var ya şu sıralar, acaba bu, Avrupa Birliği’ne gitmenin bir hediyesi mi acaba? Şemsiye ve o paraları toplamak!..Ve son bir şey daha sormak istiyorum Cerrah müdürüme...Beşiktaş’ta 50’nin üzerinde loca var. Bu insanlar localarını almışlar, aynı zamanda da mesai saatleri içinde bu localarını özel büro olarak kullanıyorlar. İçinde televizyonları, buzdolapları, faksları var. Kısacası bir yazıhanede bulunması gereken her alet var. Maçtan iki saat önce bu localardaki kül tabloları dahil, bütün meşrubatlar ve pet su şişeleri toplanıp bir odaya kilitleniyor. Bu localarla ilgili arama izniniz var mı? En kötüsüne 75-100 milyar lira veren bu insanları, nasıl potansiyel suçlu ilan edebilirsiniz? Aynı ciddiyeti ve hassasiyeti, Fenerbahçe ve Galatasaray localarına gösterebiliyor musunuz? Kameralarda gördüğüm kadarıyla, orada su ve kola yok, viski var. Acaba bunun altında başka bir şey mi var?
‘’İsteyince oluyormuş‘’
Malmö kadrosunu sahaya sürdü Rıza Çalımbay... İyi de yaptı. Her ne kadar takım yorgun olsa da, sahada bilhassa ilk yarı beklenenden daha etkili, üretken bir görüntü vardı Beşiktaş adına...Hep söylüyorum, Youla’yı kullanmak zorundaysan, rakip defansın çıkması lazım, Youla’ya geniş alan lazım ya da rakibin aksiyon alanı dışında Youla’yı öyle toplarla buluşturman lazım ki, istediğini alabilesin. İşte Sergen farkı burada ortaya çıkıyor. Malmö’deki ve dün geceki Sergen’i hep oynatırım, asla vazgeçmem. Yorulana kadar... Rıza Çalımbay’a hak veriyorum. İlla topa vuracak, uzun bir santrforda ısrarlı. Çağdaş, Ali Güneş, Ahmed Hassan... Ceza alanı içine lig başından beri dün geceki kadar topu yollamamışlardır. Ama Youla da, Ailton da bu konuda ilaç değil. (Unutmadan söyleyeyim, Ersen Martin hiç değil)Beşiktaş takımı sahaya ‘El değmemiş bir lig istiyoruz’ pankartıyla çıktı. O anda bütün tribünler, ilgili birimlere yollama yaptılar. Bunu şunun için yazdım; Cüneyt Çakır genç jenerasyon hakemlerin lokomotif ismi. Tribündeki bu uğultulardan biz etkilendik, ama Cüneyt Çakır etkilenmedi. Düdüklerinin hepsi doğruydu. MHK son zamanlarda yaptığı uygulamayla, İstanbul takımlarıyla Anadolu takımlarının maçlarına İstanbul hakemlerini görevlendiriyor. Orhan Erdemir’den sonra, Cüneyt Çakır da bu uygulamanın ne kadar sağlıklı ve yerinde olduğunu, dün geceki yönetimleriyle gösterdiler. Kendisini kutluyorum, yeni MHK inşallah ekim ayının sonunda itibarını iade eder. Çünkü geçen sene bu çocuğun çok hakkı yendi.









































